head
2183026 810x458 75f08
Cumartesi, 27 Nisan 2024

ilk5-Manşetler

 

Alanya Ticaret ve Sanayi Odası (ALTSO) Başkanı Eray Erdem, Meclis Başkanı Mehmet Kural ve Yönetim Kurulu Üyeleri yeni haftaya Ankara’da başladı. ALTSO Heyeti’nin Ankara’daki ilk durağı ise Anıtkabir oldu...

ERAY ERDEM ANITKABİRDE 2 d0066

ALTSO heyeti, Anıtkabir’in ardından ise Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu ziyaret etti. Başkan Erdem ve ALTSO heyetinin Anıtkabir ziyareti ise ALTSO tarihinde bir ilk olarak tarihe geçti.

ERAY ERDEM ANITKABİRDE 3 e4d88

İLK DURAK ATA’NIN EBEDİ İSTİRAHATGAHI OLDU...

 

5 Kasım günü başlayan ve 12 Kasım günü sona eren organ seçimlerini kazanan ALTSO Başkanı Eray Erdem ve yeni yönetimi gerçekleştirdiği Ankara programında ilk ziyaretini Anıtkabir’e yaptı. Bu ziyaret ALTSO tarihinde de bir ilk oldu. Burada Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kabrini ziyaret ederek eşsiz lideri ebedi istirahatgâhında dualarla ve saygıyla anan ALTSO Heyeti, bir diğer Milli Kahraman İsmet İnönü’nün kabrini de ziyaret etmeyi unutmadı. Başkan Erdem ve ALTSO heyeti ziyarette Anıtkabir Müzesini de ziyaret etti. Bu ziyaret ALTSO Tarihinde de bir ilk oldu. Mazbatasını alır almaz ilk ziyaretini Anıtkabir’e yapan Erdem duygularını sosyal medya hesabından da şöyle paylaştı; “Görevi devraldıktan sonra ilk Ankara Ziyaretimizi Cumhuriyetimizin Kurucusu Eşsiz Devlet Adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi istirahatgâhına yaptık. Meclis Başkanımız ve Yönetim Kurulu Üyelerimizin yer aldığı ziyarette ATA’mıza dua ettik ve manevi huzurunda kendisine ve vatanı uğruna canlarımı feda eden Aziz Şehitlerimiz ile Kahraman Gazilerimiz için saygı duruşunda bulunduk.

ERAY ERDEM ANITKABİRDE 6.İSMET PAŞANIN KABRİNDE 539cb

Anıtkabir Ziyaretimizde bir diğer Milli Kahramanımız İsmet İnönü Paşamızı da kabri başında dualarla ve saygıyla yad ettik. Anıtkabir müzesini de büyük bir gurur ve onurla dolaştık”

ERAY ERDEM ANITKABİRDE 4 53951

İLK RANDEVU BAKAN ÇAVUŞOĞLU’NA...

ALTSO heyeti, Anıtkabir’in ardından ise Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu ziyaret etti. Ziyarette Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal da yer aldı. Dışişleri Bakanlığında gerçekleşen ziyaret yaklaşık 1 saat sürdü. Ziyaretin ardından ise Bakan Çavuşoğlu ALTSO Heyetine öğlen yemeği verdi.

ERAY ERDEM ANITKABİRDE 5 5a4d6

Alanya Ticaret ve Sanayi Odası Başkan ve Yönetimini ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Bakan Çavuşoğlu, “ Alanya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanımızı Eray Erdem ve yeni yönetimini tebrik ediyoruz. El birliği içinde güzel çalışmalara imza atacağımıza inanıyorum. Hem Eray Başkana hem de Meclis Başkanımız Mehmet Kural ile yönetim kurulu üyelerimizin çok dinamik, tecrübeli ve değerli arkadaşlar olduğunu görüyorum. Geçmişte olduğu gibi bizlere ihtiyacı oldukları her zaman yanlarında olacağız” diye konuştu.

ERAY ERDEM ANITKABİRDE 7 75697

ERDEM; SAYIN BAKANIMIZIN DESTEĞİ BİZLER İÇİN ÇOK DEĞERLİ...

ALTSO Başkanı Eray Erdem de yaptığı açıklamada, “Anıtkabir’den sonra Ankara’daki ilk ziyaretimizi Alanya’mızın ve ülkemizin büyük bir değeri olan Sayın bakanımız ile başladık. Çok sayıda programına rağmen bizlerle çok kıymetli zamanlarını paylaştılar. Alanya’mızdaki son gelişmeleri ve planlarımızı kendisine aktardık. Her konuda vereceği desteğin bizler için önemine değindik. Sağ olsunlar geçmişte olduğu gibi bundan sonra da desteğini bizlerden esirgemeyeceğini ifade ederek bizleri sevindirdi. Biz de Alanya’mız yararına olacak her çalışmada kendisinin kapısını çalacağımızı beyan ettik. Sayın Milletvekilimiz Tuba Vural ve Çokal da ziyaretimizde hazır bulundu. Kendisine de teşekkür ediyoruz’’ dedi.

 

 

 

 

HABER: Uğur AKDAĞ

 

Türkiye nüfusu, 2021'de 84 milyon 680 bin 273 kişiye ulaştı...

Antalya 2021 yılında nüfusunu yüzde 27 arttırarak 2 milyon 619 bin 832 kişinin yaşadığı en kalabalık 5. şehir oldu. Yurt genelinde 2 milyon 770 bin kişi şehirlerarası göç etti.

Türkiye  İstatistik Kurumu (TÜİK) Nüfus ve Konut Sayımı, 2021 verisini açıkladı.

Buna göre, Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan 1927 yılı genel nüfus sayımı sonucuna göre, 13 milyon 648 bin 270 kişi olan Türkiye nüfusu, yıllar içinde sürekli artma eğilimi göstererek 2021 yılında 84 milyon 680 bin 273 kişiye ulaştı.  Antalya  2021 yılında nüfusunu yüzde 27 arttırarak 2 milyon 619 bin 832 kişinin yaşadığı en kalabalık 5. şehir oldu. Türkiye'de 2021 yılında 2 milyon 770 bin kişi şehirlerarası göç etti.

Erkek nüfus 1927’de 6 milyon 563 bin 879 kişi iken 2021 yılında 42 milyon 428 bin 101 kişi oldu.
Kadın nüfus ise 1927’de 7 milyon 84 bin 391 kişi iken 2021 yılında 42 milyon 252 bin 172 kişiye çıktı.

Türkiye’nin nüfus artış hızı yıllara göre incelendiğinde, 1935 yılında binde 21,1 olan yıllık nüfus artış hızının 2021 yılında binde 12,7 olduğu görüldü.

YAŞLI NÜFUS ARTTI, GENÇLERİN ORANI AZALDI

TÜİK’e göre, Türkiye nüfusunun yaş yapısı değişti.

Yaşlı nüfusun arttığını, ortanca yaşın yükseldiğini belirten TÜİK, çocuk ve gençlerin toplam nüfus içindeki oranının ise azaldığını açıkladı.

Buna göre Türkiye, oransal olarak yaşlı nüfus yapısına sahip ülkelere göre hala genç bir nüfus yapısına sahip olsa da, yaşlı nüfus sayısal olarak oldukça fazladır.

ORTANCA NÜFUS YÜKSELDİ

Nüfusun yaş yapısının değerlendirilmesinde kullanılan önemli göstergelerden biri olan ortanca yaş, Türkiye’de 1935 yılında 21,2 iken 2021 yılında 33,1 oldu.

Cinsiyete göre incelendiğinde, 1935’te erkeklerde 19,1 olan ortanca yaşın 2021’de 32,4’e, kadınlarda ise 1935’te 23,4 iken 2021’de 33,8’e yükseldiği görüldü.

ÇALIŞMA ÇAĞINDAKİ NÜFUSUN ORANI YÜZDE 68’E ÇIKTI

Türkiye’de 1935’te yüzde 54,7 olan çalışma çağı olarak tanımlanan 15-64 yaş grubundaki nüfusun oranı, yıllar içinde artarak 2021 yılında yüzde 67,9’a ulaştı.

Diğer yandan çocuk yaş grubu olarak tanımlanan 0-14 yaş grubundaki nüfusun oranı 1935’te yüzde 41,4 iken yıllar içinde azalma eğilimi göstererek 2021 yılında yüzde 22,4’e düştü.

Yaşlı nüfus olarak tanımlanan 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusun oranı ise 1935’te yüzde 3,9 iken 2021 yılında yüzde 9,7’ye yükseldi.

KADINLARIN YÜZDE 4,2’Sİ OKUMA YAZMA BİLMİYOR

Türkiye’de okuma yazma bilmeyenlerin oranı 1935 yılında yüzde 80,8 iken bu oran yıllar içinde sürekli düşme eğilimi göstererek 2021 yılında yüzde 2,5’e düştü.

Cinsiyete göre incelendiğinde, erkeklerde okuma yazma bilmeyenlerin oranı 1935’te yüzde 70,7 iken 2021’de yüzde 0,8’e, kadınlarda ise 1935’te yüzde 90,2 iken 2021’de yüzde 4,2’ye geriledi.

ÜNİVERSİTE MEZUNLARININ ORANI YÜZDE 17,6

Türkiye’de 1970 yılında ilkokul mezunu olanların oranı yüzde 28,8 iken 2021 yılında yüzde 22,5 oldu.

İlköğretim, ortaokul veya dengi okul mezunlarının oranı 1970’te yüzde 3,6 iken 2021’de bu oran yüzde 25’e yükseldi.

Lise veya dengi okul mezunu olanların oranı 1970’te yüzde 2,6 iken, 2021’de yüzde 22,4 oldu.

Diğer yandan yükseköğretim mezunu olanların oranı 1970’te yüzde 1 iken 2021’de bu oran yüzde 17,6’ya ulaştı.

2,7 MİLYON KİŞİ İLLER ARASINDA GÖÇ ETTİ

Türkiye’de 2007-2008 döneminde yüzde 3,18 olan iller arası göç eden nüfus oranı, yıllar içinde inişli ve çıkışlı bir seyir izleyerek 2021 yılında yüzde 3,28 oldu.

Diğer bir ifadeyle Türkiye’de 2021 yılında 2 milyon 777 bin 797 kişi iller arasında göç etti. Bu nüfusun yüzde 47,5’ini erkekler, yüzde 52,5’ini ise kadınlar oluşturdu.

NÜFUSUN YÜZDE 8,8’İ SURİYE, YÜZDE 5,7’Sİ AFGAN DOĞUMLU

Türkiye’de ikamet eden ancak doğum yeri yurt dışı olan 3 milyon 141 bin 351 kişi arasında Bulgaristan doğumlular yüzde 11,4 ile ilk sırada yer aldı.

Bulgaristan’ı sırasıyla yüzde 10,5 ile Almanya, yüzde 10,4 ile Irak, yüzde 8,8 ile Suriye, yüzde 5,7 ile Afganistan doğumlular izledi.

NÜFUSUN 1,7 MİLYONU YABANCI

Türkiye’de ikamet eden yabancı nüfus 2021 yılında 1 milyon 792 bin 36 kişi olurken, bu nüfusun yüzde 49,7’sini erkekler, yüzde 50,3’ünü ise kadınlar oluşturdu.

Türkiye’de ikamet eden yabancı nüfusun vatandaşlık ülkelerine göre dağılımı incelendiğinde, yüzde 18 ile Irak vatandaşlarının ilk sırada yer aldığı görüldü.

Irak vatandaşlarını sırasıyla yüzde 10,2 ile Afganistan, yüzde 7,2 ile İran ve yüzde 6,9 ile Türkmenistan vatandaşları takip etti.

ÇEKİRDEK AİLE SAYISI AZALDI

Türkiye’de hanehalkı tipleri incelendiğinde, yıllar içinde tek kişilik hanehalkları ile aralarında eş, anne-çocuk veya baba-çocuk ilişkisi olmayan fertleri içeren; diğer bir ifadeyle çekirdek aile bulunmayan birden fazla kişiden oluşan hanehalklarının oranında artış olduğu gözlendi.

Tek çekirdek aile olarak ifade edilen, yalnızca eşlerden veya eşler ve çocuklarından veya tek ebeveyn ve en az bir çocuktan oluşan hanehalkları ile geniş aile olarak tanımlanan ve en az bir çekirdek aile ve diğer kişilerden oluşan hanehalklarının oranında yıllar içinde azalma olduğu görüldü.

HANEHALKI BÜYÜKLÜĞÜ 3 KİŞİYE DÜŞTÜ

Türkiye’de 2008 yılında 4 kişi olan ortalama hanehalkı büyüklüğünün, yıllar içinde azalma eğilimi göstererek 2021 yılında 3,23 kişiye düştüğü görüldü.

Aralarında akrabalık bağı bulunsun ya da bulunmasın aynı adreste yaşayan bir veya birden fazla kişiden oluşan topluluk olarak tanımlanan hanehalkı sayısı, Türkiye’de 2014 yılında 21 milyon 91 bin 75 iken 2021 yılında 25 milyon 329 bin 833’e ulaştı.

EN POPÜLER İSİMLER YUSUF VE ZEYNEP OLDU

2021’de doğan bebeklere verilen isimler incelendiğinde, erkeklerde Yusuf, kızlarda ise Zeynep isminin ilk sırada yer aldığı görüldü.

Türkiye nüfusu içinde cinsiyete göre en çok kullanılan isimler incelendiğinde ise erkeklerde Mehmet, kadınlarda da Fatma isminin ilk sırada olduğu gözlendi.

 

 

 

 

HABER: Ayten YILMAZ

KAYNAK: TUIK

 

Alanya'nın 50 yıllık projesi, Alanya'nın genç ve sevilen Belediye Başkanı Adem Murat Yücel'in Mega projesi olan ; Alanya merkezinde, Şeker hane Mahallesinde Alanya Cuma Pazarı diye halkın adlandırdığı bölgede yapımına başlanan dev proje...


Alanya'ya gelen her turistin mutlaka pazarından alışveriş yaptığı bir yer.
10 Bin metrekarelik devasa bir alanda, modern bir şehir mimarisi yapımına başlandı.
--Kapalı otopark,
--Kapalı pazar alanı ( Eski Cuma pazarı yine aynı yerde ve modern şekilde açılacak),
--Düğün salonu,
--Kütüphane
--Sinema,
--Ve devasa bir sosyal yaşam alanı

ALANYA GÜNEŞİ GAZETESİ SORUYOR?
--Bunu yapmak mıdır Alanya Sevdası?
--Bunu yıkmak mıdır Alanya Sevdası ?

GAZETEMİZE YAPILAN KORKUNÇ İHBAR DOĞRU İSE, KİM BU ŞİŞKO GÖBEKLİ?
Gazetemize gelen gizli numara ile arayan şahıs adeta kanımızı dondurdu?
""İbrahim Bey, sizin cesur ve tarafsız gazeteciliğinizi bildiğim için sizi arıyorum; lütfen adımı sormayın.
Benim Mobilyacı bir arkadaşım var, bu şişko göbekli şahıs arkadaşımı aramış ve Adem Murat Yücel'in projesi olan Cuma pazarını geciktirin ve seçime yetişmesin, ne isterseniz veririm demiş. Bu şehir de hepimiz yaşıyoruz, bu Alanya'ya ve Alanya halkına ihanettir. Lütfen bunu araştırın. "dedi
--Tamam adınızı vermeyin, kim bu şişko göbekli?
--Kim bu mobilyacı? Diye sordum,
--"Benden bu kadar, size güveniyorum" dedi ve telefonu kapattı.

SABOTAJ 2 9c99f

 

ALANYA GÜNEŞİ GAZETESİ OLARAK SORUYORUZ?
--Bu inşaat da çökme olsun diye kasıt var mı?
--Çöken kısımda kalıp dökülen yere ağaç direk ve ekli ağaç direk kullanıldığı doğru mu?
--Kim bu Alanya halkına hainlik düşünenler?
--Kim bu şişko göbekli?

--Kim bu Mobilyacı?


Alanya Kaymakamlığı, Alanya Cumhuriyet Savcılığı ve Alanya Belediyesi bu haberimizi ihbar kabul edip araştırsın lütfen!

SABOTAJ 3 8c2c5

VE BAŞKAN YÜCEL'DEN KARARLILIK MESAJI...

Mega projenin çöktüğü anda hemen olay yerine giden Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel yaptığı açıklamada; " Öncelikle ve Allah'a şükürler olsun ki can kaybımız yok. Burada 60'a yakın işçi kardeşimiz çalışıyordu ve şükür hepsi iyi. İki işçi kardeşimizde küçük sıyrıklar var tedavi sonrası evlerine gittiler. Bu proje bizim Alanya halkına olan ve şehrimize olan sevdamızın ve hizmet aşkımızın projesidir. Her ne kadar ihaleye vermiş olsak da bizim projemizdir ve bu hizmetimizi Alanya halkımız ile en kısa zamanda buluşturacağız" diyerek kararlılığını dile getirdi.

HABER: İbrahim AKDAĞ

 

İsmailağa cemaatinde çocuk istismarı..

6 yaşında 'evlendirdi', her gün cinsel istismara maruz bırakıldı.


İsmailağa cemaatine bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G., babasının kendisini 6 yaşındayken imam nikâhıyla ‘evlendirdiğini’ ve çocukluğu boyunca her gün cinsel istismara uğradığını anlatarak şikâyetçi oldu.

AKP'ye sıkı desteğiyle bilinen ve Türkiye'deki en yaygın dinsel yapılanmalardan biri olan İsmailağa cemaati korkunç bir çocuk istismarı iddiasıyla gündem oldu.

 

BirGün'den Timur Soykan'ın haberine göre, İsmailağa cemaati bağlantılı Hiranur Vakfı'nın "onursal başkanı" Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G., babasının kendisini 6 yaşındayken imam nikâhıyla ‘evlendirdiğini’, çocukluğu boyunca her gün cinsel istismara uğradığını anlatarak şikâyetçi oldu.

 

317703224 8404773766231618 6965983415999080417 n 678aa

'O SENİN KOCAN' DEDİLER
Habere göre, H.K.G. 1998’de İstanbul Fatih’te doğdu. Babası tarikatı yaymak için İstanbul Çengelköy’deki Hz. Hamza Cami Medresesi’ne gönderildi. Çengelköy’de müritlerin oturduğu bir apartmanda yaşıyorlardı. Karşı dairede tarikat mensuplarından Kadir İstekli vardı ve 29 yaşındaydı.

Henüz 6 yaşındayken H.K.G.’ye gelinliğe benzeyen beyaz bir kıyafet giydirdiler, Kadir’i gösterip “O artık senin kocan” dediler.

Yıllar sonra ifadesinde H.K.G. imam nikâhı kıyıldıktan bir gün sonra yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Kadir evlendiğimizi söyledi. Annem, babam nasıl evliyse bizim de evli olduğumuzu anlattı. ‘Sen benim karımsın, ben senin kocanım’ dedi. ‘Evliler böyle oyunlar oynar ama bu oyun kimseye söylenmez. Bak annenle baban kimseye söylemiyor’ dedi. Annem ile babam Kadir’e ‘damadım’ diyordu.”

Bir yıl sonra H.K.G., anne ve babasıyla memleketleri Sakarya Sapanca’ya gitti. Kadir de yanlarındaydı. Sapanca’daki evlerinin ikinci katında Kadir, H.K.G.’ye cinsel saldırıda bulundu. H.K.G. önceleri anne ve babasının yaşadığı kâbustan haberinin olmadığını düşündü. Ancak daha sonra Kadir ona babasının onayını aldığını söyleyecekti.

Çengelköy’deki evlerine döndüklerinde tecavüz devam etti. Annesi önce karşı çıkmıştı. Ancak babası Yusuf Ziya Gümüşel, annesinin evde olmadığı günlerde H.K.G.’yi karşı dairedeki Kadir İstekli’ye teslim ediyordu. Çocuk bunun normal olduğu yalanıyla kandırılıyordu. Annesi H.K.G.’nin saçlarını tarayıp Kadir’in yanına gönderiyordu.

 

2011’de babası, Sancaktepe’de büyük bir külliye kurmaya başlamıştı ve oraya yerleştiler. Küçük çocuğa 13 yaşındayken nişan, 14 yaşına geldiğinde ise düğün yapıldı. Düğünden sonra Kadir ile H.K.G. aynı evde yaşamaya başladı.

Düğünden 4 ay sonra, 17 Ağustos 2012 günü , annesi Fatma Gümüşel hastaneye götürdü. Adetlerinde düzensizlik vardı. Doktor çocuğa istismarı hemen anladı ve polise haber verdi. Savcılık soruşturma başlattı.

Ancak tarikatın gücü karşısında bir çocuk çaresiz, laiklikten koparılmış devlet acziyet içindeydi.

 

318421458 679077300379338 680766183702307986 n c6bac

10 YIL ÖNCE SORUŞTURMA NASIL ÖRTÜLDÜ
H.K.G. ifadesinde ona öğretilenleri söyledi. “17 yaşındayım, kendi isteğimle evlendim” dedi. Annesi Fatma Gümüşel de ezberlediği cümleleri tekrarlıyordu. Belli ki tarikat, devlet içindeki bağlantılarıyla olayı kapatmak için hamleler yaptı. Soruşturmada ilk olarak H.K.G.’nin doğum raporunun istenmesi gerekiyordu ama savcılık çok garip biçimde bunu talep etmedi. H.K.G.’yi kemik yaşının tespiti için Haydarpaşa Numune Hastanesi’ne sevk ettiler. Tarikat orada hazırlıklarını yapmıştı. Küçük çocuk hastaneye götürülürken yanında babasının başkanı olduğu Hiranur Vakfı’nda çalışan Mehmet Emin Marangoz vardı. Kadir de oradaydı. H.K.G.’nin yerine kemik testine 21 yaşındaki bir kadını soktular. Hastaneden ayrılırken H.K.G., Kadir’in, Mehmet Emin Marangoz’a kızdığını duydu. Kadir “Kızın yaşı 18 olsa yeterdi, daha büyük birini niye getirdiniz…” diyordu.

4 ay sonra 10 Aralık 2012’de kemik yaşı raporu çıktı. 17 yaşında olduğunu beyan eden H.K.G.’nin yaşı raporda 21 görünüyordu. Buna karşın akıl almaz şekilde kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Acaba bu dosyanın kapatılması için kimler devreye girdi? Kimlerin desteğiyle tarikatın içindeki çocuk tecavüze mahkum bırakıldı? İsmailağa cemaatini sık sık ziyaret eden siyasilerin bunda payı var mıydı?

RADYODA YAŞADIĞI İŞKENCEYİ DUYDU
H.K.G. büyüdükçe yaşadıklarının bir oyun olmadığını anlıyor, 6 yaşından itibaren yaşadığı cinsel istismarın altında eziliyordu. Bir gün radyo programında küçük kız çocuklarının evlendirilmesiyle ilgili konuşmaları duydu. Artık yaşadıklarının bir işkence olduğunu anlıyordu. Evden kaçmaya karar verdi ama babası engelledi.

İfadesinde sonrasını şöyle anlatacaktı:

 

“Bu olaydan sonra tekrar içime kapandım. İtaat etmeye çalıştım, ailemin sözünden çıkmadım. 17 yaşında hamile kaldım. Çocuk doğduktan sonra huzur buldum. Ancak çocuğumu benden aldılar. Cep telefonundan araştırdığımda 6 yaşında evlendirmenin normal olmadığını anladım.”

H.K.G. 18 yaşına geldiğinde resmi nikâh kıyıldı. Geçmişin ağır yükü ruhuna çöküyordu. İstanbul Pendik’te gittiği kadın doktor “Bu adam sana tecavüz etmiş, 6 yaşından itibaren her gün tecavüz etmiş” dedi. Artık sürekli bu sözleri düşünüyordu.

Bu sırada gizlice sosyal medya kullanmaya başladı ve bir kadınla tanıştı. Ona hiç yaşamadığı çocukluğunu anlattı. Bu kadın ona şikâyetçi olmasını söylüyordu, “Kadir ile konuşurken telefonunla ses kaydı al” dedi.

Daha sonra iddianameye giren bu ses kaydı bu çağda, bu dünyada, bu ülkede insanlığın utancı olmalı.

Kayıt özetle şöyle:

H.K.G: “Pendik’te gittiğim bir doktor vardı ya, o açık açık konuşmuştu benimle. Belki de haklıydı. ‘Bu adam sana 6 yaşında tecavüz etmiş, 6 yaşından 14 yaşına kadar her gün tecavüz etmiş…”

Kadir İstekli: Tecavüzle ne ilgisi var… Nereye getiriyorsun lafı. Karının konuştuğu da saçmalık.”

Kadir İstekli: “Her doktora gitmeyeceğin işte. Anan da öyle demişti. Yani bu yolda olmayan doktorlar iyi karşılamaz, uygun karşılamaz diye söylemişti zaten.”

H.K.G.: “Onun ilk başta yönlendirdiği doktor vardı. Ben ona söyledim işte böyle böyle.”

Kadir İstekli: “Allah Allah… onların ağzı ile konuşuyorsun. Ya ne tecavüzü ne alakası var.”

H.K.G: Keşke 6 yaşında ilişkiye girmeseydik, kesin mutlu olurduk biz ya değil mi?”

Kadir İstekli: “Yani orası öyle dediğin gibi de…”

H.K.G.: “6 yaşında nikâhımız kıyılmayaydı. Keşke babam ilişkiye izin vermeseydi… Yani bu sıkıntıların hiçbiri olmazdı.”

Kadir İstekli: “Var mı yapacak bir şey onu söyle. Dönebiliyoz mu.”

H.K.G.: ''Ama telafi de olmuyo.''

Kadir İstekli: “Yani tam bir hatadır. Gerçekten düşüncesiz, psikoloji. Bilmeden yapılmış olan bir hareket. Yanlış bir şey… Ha şu an ben kendi kız çocuğum olsa 6 yaşında evlendirir miyim. Evlendiririm. Ama o şekil bir şeye müsaade eder miyim. Etmem.”

 

H.K.G.: “Babam nasıl düşünmedi.”

Kadir İstekli: “Hocaefendi her şeyi dört dörtlük mü düşünüyo. Bırak sende Allah Allah.”

H.K.G: “Yani kızım daha küçük, 6 yaşında. İlişkiyi kaldırabilir mi, kaldıramaz mı, insan bunu bilmez mi… Hadi bir defa, iki defa, sonra gözetlersin. Nasıl desem, kızının durumunu gözetlersin… Yıllarca böyle devam etti. Yani bir değil, iki değil. Her gün sıkıntı yani. Gerçekten çok büyük sıkıntı hocam.”

Kadir İstekli: “Geriye dönülmüyo, dönülmüyo işte.”

H.K.G: “İşte, çünkü küçücüğüm. Anlam veremiyorum nasıl desem. Gerçekten zor, benim için zor yani. Benim açımdan da düşünmelisiniz. Babam da benim açımdan düşünmeli biraz.”

Kadir İstekli: “Daha düne kadar, sen konuşana kadar biz böyle bir sıkıntının olduğunu bilmiyorduk ki ya Allah Allah…”

H.K.G.: “Ama insan nasıl bilmez.”

Kadir İstekli: “Bilmiyo insan işte. Niye psikoloji mi okumuşum ben, okumamışım ki…”

H.K.G.: “Ama psikoloji bilmeye gerek yok ki bunu bilmek için… Küçücüksün daha. Mesela diyelim 6 yaşındayım. İşte nikâhımız kıyılıyo. Sonra işte babam diyo ‘Bu damadım işte benim, falan.’ Yani çok normal bir şekilde herkes hayatına devam ediyo. Nasıl desem. Evde sürekli onun konusu var. Yani yetişkin bir kız gibi muamele ediliyo bana.”

Kadir İstekli: “Ben seni öyle görmemiştim. Öyle gittim işte. Ufaklığın öyle geçti dediğin gibi. Ne bileyim ya…”

H.K.G.: “Annem saçlarımı tarar senin yanına gönderirdi beni.”

H.K.G. bu konuşmayı kaydettikten sonra çilesi devam etti. Kadir ile cinsel ilişkiye girmek istemiyor ve sürekli tecavüze uğruyordu. Tam 2 yıl önce, 30 Kasım 2020’de vücudunda morluklarla İstanbul Anadolu Savcılığı’na gitti ve şikâyetçi oldu. Kaydettiği konuşmanın yanı sıra fotoğraflar sundu savcılığa. Bir fotoğrafta 6 yaşındaydı, üzerinde gelinlik vardı. Yanında 29 yaşındaki Kadir duruyordu. 13 yaşında nişanda ve çocukluğu boyunca Kadir ile çekilen fotoğrafları da dosyaya ekledi.

Kadir İstekli, Yusuf Ziya Gümüşel ve Fatma Gümüşel, ifadelerinde H.K.G.’nin 16 yaşında nişanlandığını ve 17 yaşında evlendiğini savundular. 6 yaşında evlendirilmediğini ve tecavüze uğramadığını öne sürdüler. Kadir İstekli konuşma kaydı için “Sık sık 6 yaşında evlendiğimizi ve tecavüze uğradığını söylüyordu. Kavga büyümesin diye onu onaylıyordum” dedi. H.K.G.’nin şikâyetçi olduğu sırada vücudunda olan morlukların düşmesi nedeniyle olduğunu iddia etti.

DOĞUM KAYDI KANITLADI
Bu kez savcılık H.K.G.’nin doğum kaydını Sapanca Nüfus Müdürlüğü’nden istedi. 1998 doğumluydu, üstelik İstanbul’daki Fatih Özel Hastanesi’nde dünyaya gelmişti. Yani H.K.G.’nin ifadeleri doğrulandı. 2012’de doktorun ihbarıyla başlayan soruşturma sırasında sadece 14 yaşındaydı ve evlendirilmişti. O soruşturmada annesi, H.K.G.’nin 17 yaşında olduğunu söylemiş, kemik testinde yerine başkası girdiği için 21 yaşında olduğuna dair rapor düzenlenmişti. Savcılık bu sahtecilikle ilgili suç duyurusunda bulundu.

TUTUKLANMADILAR
H.K.G. işkence dolu yıllar sonunda ailesinden de şikâyetçi olarak evi terk etti. Tecavüzcüden boşandı ve adalet istiyor.

Ancak bütün delillere karşın iki yıl boyunca şikâyetiyle ilgili dava açılmadı. Ne tecavüzcü ne de annesi ile babası tutuklandı. Nihayet 30 Ekim 2022’de İstanbul Anadolu Başsavcılığı’nın iddianamesi tamamlandı. Savcı iddianamede H.K.G.’nin anne ve babasının tecavüze göz yumduğunu anlattı. İddianamede Kadir İstekli, tarikat lideri baba Yusuf Ziya Gümüşel ile anne Fatma Gümüşel’in zincirleme şekilde çocuğun cinsel istismarı suçunu işledikleri belirtildi. Üç sanığın en az 27’şer yıl hapisle cezalandırılmaları istendi. Ayrıca savcı, Kadir İstekli için cinsel saldırı suçundan da ceza talep etti.

Türkiye H.K.G.’nin yaşadıklarında sadece tarikatların istismar gerçeği ile yüzleşmiyor, laikliğin yok edildiği bir ülkede çocukların sahipsizliğine de tanık oluyor. 2012’de henüz 14 yaşındayken H.K.G. kurtarılabilirdi. Ama gizli eller ilk soruşturmayı örttü.

H.K.G. şimdi İstanbul’a uzak bir kentte kendine yeni bir hayat kurmaya çalışıyor. Babasının kurduğu ve yönettiği Hiranur Vakfı’nın Sancaktepe’deki külliyesinde ise onun tecavüze uğradığı yaşlardaki yüzlerce çocuk cüppeler içinde ‘hocaefendilerine’ boyun eğiyor. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAK: Timur Soykan/ Ajanslar

 

TBMM Genel Kurulu'nda 2023 yılı bütçe görüşmelerinde konuşan CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Cumhurbaşkanı'nın, bütçesini savunmaması saygısızlıktır" dedi. Kılıçdaroğlu, uyuşturucu konusunda da "Deftere yazdık, hepsinin hesabı sorulacak" şeklinde konuştu...

2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin tümü üzerindeki görüşmeler, bugün TBMM Genel Kurulu’nda başladı. Bütçe Kanunu Teklifi üzerindeki görüşmelerde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay bütçe sunumunu gerçekleştirdi. Görüşmeler, Oktay’ın sunumunun ardından partiler adına yapılan konuşmalarla devam etti.

“HÜKÜMET YOK”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2023 yılı bütçesi üzerine yaptığı konuşmada, şunları söyledi:

* Eskiden Bakanlar Kurulu bütçeyi sevk ederdi. Bakanlar Kurulu'nun başında olan Başbakan, gelirdi kendi bütçesini büyük bir özgüvenle Meclis'e anlatırdı. Her türlü eleştiriye karşı, oturur aslanlar gibi savunurdu. Şimdi Başkan soruyor, ‘Komisyon nerede?' Komisyon burada. Hükümet? Hükümet yok. Niye yok? Hangi gerekçeyle yok?

 

 

“TEK KİŞİLİK HÜKÜMETSE, GELECEK BURAYA”

 

* Sayın Mehmet Uçum, Sayın Erdoğan'ın sayın danışmanı. Diyor ki, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı; ‘Bu bir tek kişilik hükümettir' diyor. Tek kişi… Açın kitabını okuyun, ben okudum, siz neden Sayın Erdoğan'ın başdanışmanın kitabını okumuyorsunuz. Talimat mı bekliyorsunuz? ‘Tek kişilik hükümet' diyor. Tek kişilik hükümetse; gelecek buraya, parlamentoya gelecek, onuru ile kendi bütçesinin arkasında duracak ve bütçesini savunacak.

“BÜTÇESİNİN ARKASINDA HÜKÜMET YOK”

* Parlamentoda atama ile gelmiş olanların, halkın oy vermediği kişilerin; bu kürsüye çıkıp, bizden oy istemesi kadar abes bir şey yoktur. Gelecek, Sayın Cumhurbaşkanı ‘Evet beni halk seçti, benim bütçem budur, şunları anlatıyorum, şunları yapacağım' diyecek ve bütçesinin arkasında duracak. Bütçesinin arkasında hükümet yok. Atanmışlar gelmişler buraya, bize bütçeyi sunuyorlar.

 

 

“TALİMAT ALMADAN HİÇBİR BAKAN PARMAĞINI BİLE KALDIRAMAZ”

* Talimat almadan hiçbirisi parmağını bile kaldıramaz. Talimat almadan hiçbir bakan parmağını bile kaldıramaz. Çünkü hiçbirisinin yetkisi yok. Yangın söndürmeye gidiyorlar, ‘Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı ile yangını söndürmeye başladık' diyorlar. Yani talimat gelmese yangını söndürmeyecek misiniz? Söndüremezler. Emin olun söndüremezler.

“PARAYI HARCAYAN İRADE BURAYA GELMİYOR”

* Bütçe mademki çok önemli bir belge, bir ülkenin geleceği için çok önemli bir belge; geçmiş bütçenin paralarının nerelere harcandığını bize anlatacak olan iki tasarı var. Arkadaşlar nerelere paranın harcandığını biz bilmiyoruz. Parayı harcayan irade buraya gelmiyor. Parayı harcayan irade buraya gelmeyince biz neyi konuşacağız? Bütçe diye geldiler, burada anlattılar, ağızlarından bal akıyor. Çıkın sokağa, tam tersi bir tablo var. Sarayda oturan kişi, halkın arasına inmeyen kişi; halkın derdini bilemez. İkili bir yapı çıktı ortaya, bir halk bir de saray. O ayrıntıya da geleceğim.

 

 

“HER ŞEYDEN ÖNCE PARLAMENTOYA SAYGISIZLIKTIR”

* Seçilen bir Cumhurbaşkanının, parlamentoya gelip kendi bütçesini savunmaması, her şeyden önce parlamentoya saygısızlıktır. Halk seni seçtiyse ve parayı verdiyse, geleceksiniz burada kendi bütçenizi savunacaksınız. Arkasında duracaksınız. Eleştirilere göğüs gereceksiniz. Eleştirilerin hepsine de tek tek yanıt vereceksiniz. Gelmeyeyim, oturmayayım. Geldin ne oldu? 1 Ekim'de geldi, Meclis'i açtı da ne oldu? Hiç kimsenin konuşmadığı ortamda gelip konuşmak istiyor. Ama birimiz kalkıp konuşunca buraya gelmiyor.

“ELEŞTİRİLERE TAHAMMÜL EDEMİYOR, DOĞRULARI DUYMAK İSTEMİYOR”

* Çünkü Erdoğan eski Erdoğan değil ve eleştirilere tahammül edemiyor, doğruları duymak istemiyor. Etrafındaki kadro da her seferinde, ‘Ne güzel yaptınız efendim, doğruları yaptınız efendim. Çok iyi şeyler yaptınız efendim.'

“SİZİ SİYASET YAPMAKTAN ALIKOYDU”

* Bu sistem ne yaptı biliyor musunuz? Sizi siyaset yapmaktan alıkoydu. Siz siyaset yapamıyorsunuz. Parlamentonun itibarı… Erdoğan'dan başladım, parlamentonun itibarına saygı duymuyor; diye. Bakanları da saygı duymuyor. Hepsi atandı. Bizim soru önergelerimize yanıt vermiyorlar. 29 Kasım 2022 itibariyle 701 soru önergesine cevap verilmemiş.

* Ne demektir, soru önergesine cevap vermemek. Sayın Başkan size de söylüyorum, her bütçe konuşmasında söylüyorum. ‘Ben milletvekilini takmam arkadaş, kim oluyor milletvekili, beni Cumhurbaşkanı atadı, istediğim soruya cevap veririm, istediğime vermem', diyor. Siz parlamentonun saygın bir bireyi olarak, milletvekili olarak bu tabloya evet diyorsanız, TBMM'nin saygınlığına gölge düşürüyorsunuz demektir. Benden fazla sizin itiraz etmeniz lazım. Milletvekillerinin sorularına neden cevap vermiyorsunuz, diyeceksiniz.

 

 

“NASIL MİLLETVEKİLİ SEÇİLDİĞİNİZİ ÇOK İYİ BİLİYORUM”

* Hadi başkan diyemez. Niye diyemez? Onu da gayet iyi biliyorum. Çünkü başkanı başkan yapan, yine aynı irade. Ne diyecek şimdi? (AKP sıralarından ‘Biz seçtik' sesleri) Ben nasıl seçtiğinizi de çok iyi biliyorum, sizin nasıl milletvekili seçildiğinizi de çok iyi biliyorum ben. (AKP sıralarından gelen itirazlar üzerine…) Ağlamayın arkadaşlar, ağlamayın.

“SORGULADIĞINIZ ANDA ÜLKEYE DEMOKRASİ GELİR”

* Bütçe geldi, güzel. Bu bütçe gelirin nasıl toplanacağını, nasıl harcanacağını bize anlatan bir bütçe. Bu bütçe, ilkelerden yola çıkarak hazırlanması gereken bir bütçe. Anlatacağım, beni dikkatle dinlerseniz anlatacağım her şeyi size. Çocuk gibi ağlamayın, bağırmayın. Bana itiraz ediyorsan gel kürsüye gel, gel buraya gel. Bütçeyi parlamento yapar ama bir şey daha yapar.

* Parlamento kabul ettiği bütçenin yasalara uygun olarak harcanıp harcanmadığını da denetler. Parlamentonun öyle bir görevi var. Denetimi kimin aracılığıyla yapan, Sayıştay aracılığı ile yapar. Sayıştay'a der ki, ‘Sen benim adıma, TBMM'nin kabul ettiği kesin hesap kanunu ve bütçeyi denetleyeceksin. Acaba bürokrasi, acaba yürütme organı bunu doğru harcadı mı, harcamadı mı?' Ben söylemiyorum, Anayasa söylüyor, 160'ıncı madde. ‘Sayıştay, TBMM adına bütçe harcamalarını denetler' diyor. Sayıştay denetledi… Özellikle atananlara sormak istiyorum.

* Sayıştay 315 kamu kurumunun faaliyet raporlarına baktı. 17 kurumun faaliyet raporu hiç yayınlanmadı. Ne demektir, 17 kurumu yöneten kişiler diyor ki; ‘Ne demek Meclis ne demek Sayıştay. Raporu bile yayınlamıyorum, gidin kime anlatırsanız anlatın.' Siz bunu içinize sindiriyor musunuz? Sindiriyorsunuz, zaten sorun oradan başlıyor. 32 kurum faaliyet raporunda kullanılan kaynaklar hakkında Sayıştay'a bilgi vermiyor. Yani TBMM adına denetim yapan kuruma, ‘Ben sana bilgi vermem' diyor. ‘Meclis'miş, ne Meclis'i kardeşim, nereden çıktı Meclis, bilgi vermiyorum' diyor. Bir şey yapıyor muyuz? Bir şey yapmıyorsunuz, sorun buradan kaynaklanıyor. 206 kurumun faaliyet raporunda temel mali tablolara ve bu tablolara ilişkin açıklamalara yer vermiyorlar.

* Kime ne kadar yardım yapıldı gösterilmiyor. 10 ayrı madde halinde Sayıştay raporu geldi, Allah aşkınıza söyler misiniz? İçimizden kim baktı bu raporlara? ‘Kul hakkı' diyoruz değil mi, helallik diyoruz değil mi? Birisinden helallik isteriz. Sen, TBMM kabul etmiş, sana vergileri teslim etmiş, bu parayı yasalara uygun olarak harca, diyor. Ama TBMM adına denetim yapan kuruma, ‘Ben sana bilgi vermem. Nereye gidersen git' diyor. Ben de bunu size anlatıyorum, siz beni suçluyorsunuz. Niye gerçekleri anlatıyorsunuz, diye. İnsanda biraz vicdan olur. Siz bunları sorguladığınız anda bu ülkeye demokrasi gelir. Biz değil, biz zaten sorguluyoruz. Siz bunları sorguladığınız anda, o zaman Türkiye'de yolsuzluklar bitmiş olur. Bunları sorgulamıyorsunuz.

 

 

“SORGULAMAMAK, İRADEYİ İPOTEK ALTINA VERMEK DEMEKTİR”

* Sorgulamamak ne demektir onu da söyleyeyim. Gayet açık şekilde, iradeyi ipotek altına vermek demektir. ‘Ben eleştirirsem beni bir daha milletvekili listesine koymazlar.' Bu korku ile devlet yönetilmez. Hakaret değil arkadaşlar, gerçek gerçek. Kul hakkına riayet edeceksin.

“BİLMEZSİNİZ, SÖYLEMEZLER SİZE”

* Kamu özel iş birliği… değil mi yapıyorsunuz. (AKP sıralarından sataşmalara ilişkin) Uyuşturucuya da geleceğim, baronları size tek tek anlatacağım. Bu kardeşiniz hepsini biliyor. Kamu özel iş birliği… Garanti veriyorsunuz, dolar garantisi veriyorsunuz, euro garantisi veriyorsunuz. Dolar garantisi verdiğinizde ABD'deki enflasyonu da bu milletin sırtına yıkıyorsunuz.

* Euro garantisi verdiğinde, Almanya'daki enflasyonu da bu milletin sırtına yıkıyorsunuz. Diyorlar ya ‘Dünyada enflasyon var.' Dünyada enflasyon var da o enflasyonu getirip bizim milletin sırtına yıkıyorsunuz siz. Mevzuata göre, bu kamu kurumlarının yükümlülüklerini yayınlamaları lazım. Hiçbirisi yayınlamıyor. Siz bilmiyor musunuz? Bilmezsiniz, söylemezler size. Ve dolayısıyla suç işleniyor.

 

 

“BAKTILAR Kİ ALLAH ALLAH, PARLAMENTONUN VERDİĞİ YETKİYİ AŞMIŞIZ”

* Parlamentoyu o kadar itibarsız hale getirdiler ki… Siz getirdiniz, kusura bakmayın. Siz MHP ile beraber getirdiniz. Kimse kusura bakmasın. Önce uygulamayı yapıyorlar, bakıyorlar ki bu uygulama için kanun çıkması lazım. Sonra Meclis'e kanun getiriyorlar. Borçlandılar, bütçeye öngörülen borç limitinin üstünde borçlandılar. Bir baktılar ki Allah Allah, parlamentonun verdiği yetkiyi aşmışız. Buraya tekrar kanun getirdiler, borçlanma için. Hiçbiriniz dediniz mi ‘Arkadaş bu parlamentonun verdiği yetkiyi niye aştınız siz?'

“İRADENİN İPOTEK ALTINA ALINMASIDIR”

* Kur korumalı mevduat, 20 Aralık akşamı yapıldı, 21 Aralık'ta Merkez Bankası duyuru yaptı, 24 Aralık'ta basın açıklaması yaptı Hazine, Maliye Bakanı. 20 Ocak'ta da kanun buraya geldi. Değerli arkadaşlar Anayasa'da der ki, ‘Vergi kanun ile konur, kanun ile kaldırılır' der. Siz uygulamayı yapıyorsunuz ama Anayasa ve hukuku da bilmiyorsunuz. Çünkü bürokrasiyi darmaduman ettiniz. Sonunda Meclis'e kanun geldi ve buradan kanun çıktı. Bu ne demektir? ‘Parlamentoya ben ne zaman kanun getirirsem, benim orada askerlerim var, el kaldırır ve indirirler, benim kanunlarımı kabul ederler.' Bu iradenin ipotek altına alınmasıdır.

 

“BİR KİŞİNİN İRADESİNE DEVLETİN BÜTÇESİ TESLİM EDİLMEZ”

* Devlet harcamalarının neye göre yapıldığını bilmemiz lazım. Devlet harcamaları keyfi olarak yapılmaz, bir kişinin iradesine devletin bütçesi teslim edilmez. Devlet dediğiniz kurum saygın bir kurumdur. Liyakat ve adaletle yönetilir, herkesin arzu ettiği gibi yönetilmez. Bir kişinin iradesine göre yönetilmez. Devletin temeli, hukuk ilkelerinden yola çıkar, yani belirliliktir. Üç kuralı vardır belirliliğin. Bir, hukuk normlarının belirli olması lazım. İki, bilinebilir olması lazım. Üç, öngörülebilir olması lazım. Bunlar olduğu taktirde olur.

“NASIL HARCIYORLAR BU PARAYI? BEN SORUYORUM, SİZİN DE SORMANIZ LAZIM”

* Örnek, Cumhurbaşkanlığı makamı ve Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı. Yani bu beyefendilerin çalıştığı yerler. 2886 Sayılı Devlet İhale Kanunu'na tabi değil. 6245 Sayılı Harcırah Kanunu'na tabi değil. Taşıt Kanunu'na, Kamu Konutları Kanunu'na, Kamu İhale Kanunu'na, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'na tabi değil. Hiçbirisine tabi değil bunlar. Peki parayı nasıl harcıyorlar, yetki vermişiz? Efendim yönetmelik var. Siz hiç Resmi Gazete'de bir yönetmelik gördünüz mü? Görmediniz. Size bir şey daha söyleyeyim, 3010 sayılı kanun var.

* Kanun Resmi Gazete'de yayımlanacak olan yönetmelikler hakkında kanun. Bu kanuna göre Cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri yönetmelikleri Resmi Gazete'de yayınlamak zorundadırlar. Hangi yönetmelik yayınlanmaz onu da yazıyor kanun. ‘Ancak milli emniyet ve güvenlikle ilgili olan ve gizlilik derecesi taşıyan yönetmelikle yayınlanamaz.' Allah aşkına Harcırah Kanunu'nu eğer siz yönetmelikle yapıyorsanız bunun milli güvenlikle ne ilgisi var, taşıt kanununun milli güvenlikle ne ilgisi var. Eğer oraya dayandırıyorlarsa. Nasıl harcıyorlar bu parayı? Ben soruyorum, sizin de sormanız lazım. Hiçbir yönetmelik şu ana kadar yayınlanmadı. Bakın, niye yayınlanmıyor bu yönetmelik.

 

 

“KİMSE GÖRMESİN, BİLMESİN DİYE YÖNETMELİĞİ YAYINLAMIYORLAR. NİYE SORMUYORSUNUZ?”

* Niye tabi olmadıklarını da anlatayım. Harcırah Kanunu. Sayın Başkan, 100 lira alacak, Ankara dışına çıktığı zaman. Sizler milletvekilleri, 92 lira alıyorsunuz. Aylık kadro derecesi 1/4 olanlar 63 lira alıyorlar, aylık kadro derecesi 5-15 arasında olanlar 62 lira alıyorlar. Peki sarayda çalışanlar kaç lira alıyorlar, bilmiyorsunuz, bilemezsiniz, ben de bilmiyorum.

* Niye onlar buraya tabi değil? Orada çalışanlar; Meclis Başkanı'ndan, milletvekilinden, Anayasa Mahkemesi Başkanı'ndan fazla para alıyorlar. Onların harcırahları çok yüksek, ama kimse görmesin, bilmesin diye yönetmeliği yayınlamıyorlar. Niye yayınlamıyorlar. Siz bunu niye sormuyorsunuz? Niye bu yönetmelikler yayınlanmaz, niye bu kanunlar uygulanmaz…

“SARAY’DA YAŞAYANLAR VE SARAY’IN DIŞINDA YAŞAYANLAR”

* İkili bir yapı oluştu Türkiye'de, sarayda yaşayanlar ve sarayın dışında yaşayanlar. Bunu Fuat Keyman hoca söyler. İki Türkiye'den de bahseder. Artık tam anlamıyla iki Türkiye var. Biri saray ve şürekasının, beşli çetelerin yaşadığı Türkiye. Orada her şey çok mükemmel. Orada yaşayanların bir elleri yağda, bir elleri balda. O Türkiye'de her şey var, masalar dolup taşıyor, ejder meyveli smoothie'ler var.

* Eğlenceler, keyifler, 100 binlerce dolarlık çantalar var. Evlatların vakıfları var, gökdelenleri var, evlatlar birbirlerine çekirdek gönderir gibi milyon dolarları gönderiyorlar… Gittim yerinde gördüm. Man Adası'nda çil çil paraları var. Bu Türkiye diğer Türkiye'nin; yani, halkın 481 milyar dolarını hortumlamış durumda. O paranın bir kısmıyla da bu yarattıkları sistemi ayakta tutabilmek için etrafa atanmışları dizmiş durumdalar. Yandaş medyayı yaratmış durumdalar. Trol orduları, kullanılan şarkıcı ve türkücüleri var. Kara paraları, baronlar, pudracı danışmanlar var. Var oğlu var…

 

 

“BİRİNCİ TÜRKİYE'NİN İKİNCİ TÜRKİYE'Yİ SADAKAYA BAĞLAMA PROGRAMINI YIRTIP ATACAKLAR”

* Ne yazık ki bu düzenin yarattığı ikinci Türkiye var. Trajik Türkiye var. Bu trajik Türkiye'de günlük hayatta kalma kavgası var. Kenar mahallelerde yaşam mücadelesi var. Bu Türkiye'de milyonlarca yoksul ve hatta aç insanlar var. İş bulamadığı için kendini yakan insanlar. Borçlarını ödeyemediği için intihar edenler var. Bu Türkiye'de çocuklar eksik beslenmeden dolayı büyüyemiyor, uzayamıyor ve gelişemiyor. Ama biz bu saray Türkiye'sine karşı başka bir Türkiye vizyonu açıkladık ve bu Türkiye için 70 kişilik ekip 7 gün 24 saat çalışacak.

* Dünyanın en iyileri ile çalışacak. Bakın futbol ligindeki gibi anlatayım, malum dünya kupası var. Ronaldo ve Messi, Türkiye için oynayacaklar, birinci Türkiye'nin ikinci Türkiye'yi sadakaya bağlama programını yırtıp atacaklar. O Türkiye'de dijital teknoloji, yapay zekâ, makine öğrenimi, finansal teknolojiler ve yeşil enerji var. Herkes daha iyi bir yaşam ve düzen için çalışacak, çocuklara yeni bir Türkiye hayalini vereceğiz. Yeni bir siyaset üstü anlayış ve liyakat ile Türkiye'yi büyüteceğiz.

“HAK GELECEK BATIL ZAİL OLACAK”

* Arkadaşlar niye ağlıyorsunuz. Ağlamanız ne zaman bitecek sizin. Az önce söyledim, şampiyonlar ligi takımı karşısında gözleri ışıldayan fotoromanlar var. Vallahi tam bir amatör küme var karşımızda. Hor gördükleri ve üsten baktıkları, vergilerini en temel haklarını gasp ettikleri o ikinci Türkiye bu yarattıkları saray Türkiye'sini yenecek, daha açık ve net söyleyeyim. Hak gelecek, batıl zail olacak.

 

 

“‘PARAYI GETİRİN, NE OLURSA OLSUN’ DEDİNİZ”

* Baronlara geliyorum, dostlarınız olan baronlara geliyorum…. Çocuklarımızı zehirleyenlere geliyorum. 7 kanun çıkardınız, ben size iradenizi ipotek ettiniz derken boşuna söylemiyorum. 7 kanun çıkardınız, çıkardığınız 7 kanunu 5 kez uzattınız. Yetki verdiniz, saray ve bakanlara. Uyuşturucu kaçakçılarının tamamının paralarını getirin Türkiye'ye, ne yaparsanız yapın dediniz. Bazı Alacakların Yeniden Yapılanması Hakkında Kanun…

* Bakın ne yazmışsınız. Türkiye'ye getirilen varlıklar nedeniyle, dolar, euro, hisse senedi nedeniyle; madde hükmünden yararlananlar, bunların kanunu temsilcileri hakkında hiçbir şekilde, vergi incelemesi, vergi tarhiyatı ile ilgili araştırma, soruşturma, kavuşturma, vergi cezası ve idari para cezaları kesilmez, dediniz. Soruşturmayı savcılık yapıyor, dokunmayacaksın diyor. Kovuşturmayı hakim yapıyor, dokunmayacaksınız diye. Parayı getirin, ne olursa olsun dediniz. Akşam eve gittiğinizde, evlatlarınıza sorun. Ben gittim bu kanunda elimi kaldırdım ve tüm uyuşturucu baronları Türkiye'ye geldi, diye.

“KAPKARANLIK BİR ŞEYE İZİN VERDİLER”

* Bu kara para konusunu en anlaşılır dille anlatmaya çalışacağım. Bunları da çok iyi tanısınlar… Çok açık konuşacağım. Din ve iman için oy veriyorum diyen vatandaşım da dikkatli dinlesin. Onun da dikkatli dinlemesini istiyorum. Çünkü sizin de bu konuda sorumluluğunuz var. Çünkü dünyanın en aşağılık insanları şüphesiz uyuşturucu kaçakçılarıdır. Uyuşturucu, insan onurunu yok eder ve öldürür. Başınıza gelecek en korkunç şey uyuşturucudur. Uyuşturucu baronları öldürerek zenginleşirler. Çoluk çocuk, kadın ve erkek, yaşlı genç fark etmez. Biçer geçerler.

* Bu aşağılık insanlarla mücadele etmek için dünya ne yaptı? Kazandıkları parayı sisteme sokmaları lazım. Yasal değilse sisteme sokamıyorlar. Bankaya yatırırken soruyor paran nerede kardeşim? Nereden sen bu parayı buldun, diye soruyor. Bankaya yasal dayanağınız yoksa, yatırmaya kalkarsanız başınız belaya girer. Milyarlarca dolar parayı bu yoldan kazanan aşağılık kişiler, parayı sisteme sokmayıp ne yapacaklar, depolamaları lazım. Milyarlarca doları nereye depolayacaklar, yer yok bunlarda. Hadi depoyu buldun, parayı koydun.

* Ama bu para bir şeyi satın almana yaramıyorsa, tuvalet kağıdından öte bir şeye yaramaz. Satın alman, yani sisteme girmesi lazım. Sisteme sokmadığı taktirde bu paranın hayrını uyuşturucu baronu görmez. Buraya kadar her şey net. Saray ve şürekası ülkeyi batırınca, cari açık patlayınca para peşinde koştu. Nereden bulacağız parayı, diye. Düzgün hiç kimse yatırım yapmayınca, kapkaranlık bir şeye izin verdiler, yeni bir yasal düzeleme çıkardılar. 7 kez… Özetle ‘Parayı getir, nereden kazandığını asla sormayacağım, hiçbir vergi müfettişi sormayacak. Hiçbir vergi dairesi müdürü, savcı, polis sormayacak, hâkim hakkında dava açmayacak, parayı getir nereye kadar getirirsen getir.'                                                                   

“KOCA TÜRK DEVLETİNİ MAFYA BOZUNTULARINA ÇAMAŞIRHANE YAPANLARIN ALLAH BİN BELASINI VERSİN”

* Türkiye'ye kirli paraların çamaşırhanesi haline getirdiler. Bu paraları aldılar, getirdiler, hiç kimse sormadı, bankalara yatırdılar, yıkadılar, temizlediler. Onlar için Türkiye kirli paralarının yıkanacağı bir ülke haline geldi. Koca Türk devletini mafya bozuntularına çamaşırhane yapanların Allah bin belasını versin. Bir kereye mahsus yapmadılar. 2016'dan bu yana soru sormam getirin paranızı. dediler. Yeter ki getir kaynağını sormayacağım, nereden kazandığını sormayacağım dediler. MASAK devreye girdi, koskoca MASAK'ı devre dışı bıraktılar. Türkiye'yi gri listeye aldılar. Sanıyorsunuz ki Türkiye dünyaya kapalı.

“ANNESİNİN KAFASINI KESİP SOKAĞA ATAN OLAYI DUYMADINIZ MI SİZ?”

* Ülkeye sadece para mı girdi, hayır. Ey dindar ve inançlı kardeşlerim. Tabii ki hayır, uyuşturucu parası, sahibini de getirdi. Adamın parası senin ülkende duruyorsa, ben de geleyim buraya, parayı bozduruyorum, bankaya yatırıyorum, hiç kimse bana soru sormuyor. Bu parayı uyuşturucudan kazandım milyar dolarla. Olsun diyor, ben yatırırım. Herkesin keyfi yerinde bunun da keyfi yerinde.

* İşlerini de yaşadıkları ülkeye getirdiler, her yeri MET'e çevirdiler. Siz uyuşturucunun yolunu biliyor musunuz, Afganistan'dan nasıl geldi biliyor musunuz, sadece İran kapısından yıllık uyuşturucunun 50 milyar dolar olduğunu, devlette bu konuda raporlar olduğunuz biliyor musunuz? Bilemezsiniz, çünkü sizin göreviniz el kaldırıp indirmek. Şu soruyu sorun, 10 yaşındaki çocuk uyuşturucuya nasıl alıştırılır? Ya annesinin kafasını kesip sokağa atan olayı duymadınız mı siz?

“PİSLİĞİN ÖNÜNÜ AÇANLARIN TAMAMINI DA DEFTERE YAZDIK”

* Uyuşturucu paralarını getirdiler, kendileri de geldiler. Türkiye'de at koşturdular, en önemli mafya liderleri ve uyuşturucu baronları Türkiye'ye geldiler, Türkiye'de oturdular ve daire aldılar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı için müracaat ettiler. Siz bunları bilmiyor ve sormuyor musunuz? Bakın, kendi aralarında hesaplaştılar. Mafya lideri geliyor yurt dışından, buradaki mafya o da yurt dışında, hesaplaştılar ve öldürdüler onları. Baronlar burada at koştururken o zaman araya fotoroman malzemesi giriyor. Emniyet güçleri paralize edildi, emniyet güçlerine baskı yapılıyor. Mert emniyetçilerimiz bu fotoromancıdan bıkmış vaziyette, hikâyenin gerisini herkes biliyor. Ama şunu unutmayın, uyuşturucuyu da uyuşturucu baronunu da bu pisliğin önünü açanların tamamını da deftere yazdık, hepsinin hesabını soracağım.

“4 SORU SORUYORUM”

* 4 soru soruyorum, içinizden bir yürekli kişi varsa şu kürsüye gelir, İçişleri Bakanlığı bütçesinde görüşülürken bu soruları Kılıçdaroğlu sordu, cevabını ver der. Bir, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu operasyonu dediği operasyonda nasıl oldu da herkes serbest kaldı? İddianamede çıkan sanıklarla Soylu'nun oğlunun ne ilişkisi var?

* İstanbul Emniyeti Soylu'nun oğlunun aracını sanıklara kiraladığı için mi aradı? Soylu'nun Türkiye'den gönderdik dediği Sırbistan'daki uyuşturucu çetesinin lideri, nasıl oldu da İstanbul'un göbeğinde kendine özel bir hayat kurdu, uyuşturucu faaliyetlerini yönetti, rakip çetesi nasıl elini kolunu sallayarak Türkiye'ye gelip onu öldürdü. Kolombiya'dan yakalanan 5 ton kokainin gerçek sahibi kim?

* Mustafa Çalışkan ile ne derdiniz var, FETÖ ve uyuşturucu ile mücadele eden kişiyi neden bu konuma getiriyorsunuz? (AKP sıralarından, ‘Açıkla o zaman' sesleri üzerine). Nerenin milletvekilisin, sana nerenin milletvekilisin, git o ile en yakın taksi durağana git, orada konuş, burada uyuşturucu nerede satılıyor sana anlatacaktır, dünyadan haberin yok senin.

“NİYE SÜLEYMAN SOYLU'YA DEMİYORSUNUZ ‘JANDARMANIN GÖNDERDİĞİ YAZILARI GETİR BURAYA' DİYE”

* Uyuşturucu konusunda Türkiye'nin hangi iline giderseniz gidin, namuslu bir adam olsun, esnaf, taksici olsun kim olursa… Burada uyuşturucuyu kimler satıyor? Ben çocuğu uyuşturucu kullanan anneler ile görüştüm. Anne ve baba ne diyor biliyorsunuz? Akşam yatarken yatak odamızı sürgülüyoruz, çünkü oğlumuz uyuşturucu kullanıyor. Bağcılar, Sultanbeyli'ne gittiniz mi? Orada gördünüz mü? Araştırma raporunu göndereceğim size. Niye Süleyman Soylu'ya demiyorsunuz jandarmanın gönderdiği yazıları getir buraya diye, niye demiyorsunuz?

“UYUŞTURUCUDAN ŞİKAYET EDİYORUM, BARONLARI SAVUNUYORSUNUZ”

* Ben uyuşturucudan şikayet ediyorum, siz baronları savunuyorsunuz. Nasıl olur böyle bir şey. Ben uyuşturucu evlatlarımızı zehirliyor diyorum, siz beni eleştiriyorsunuz. Allah aşkına nasıl yapıyorsunuz bunu ya? Siz hiç fakir mahallelere gidip, anneleri dinlediniz mi? Babaları dinlediniz mi? Dinleyemezsiniz.

“YOLSUZLUKLARI YASALAŞTIRAN BİR KANUN ÇIKTI”

* Bir şey daha yaptınız. Bu Gazi Meclis diyorsanız, gaziler arasında ayrım yapmayan bir Meclis olması lazım. Gaziler arasında ayrım yaptınız siz ya, şehitler arasında ayrım yaptınız. Çok daha vahim bir şey anlatayım. Bu Meclis'te asla ve asla benim bildiğim kadarıyla yolsuzluklar, rüşvet, malı götürmek için hiç kimse elini kaldırıp bu böyle olsun dememeliydi. Kul hakkı yiyene karşı ortak tavır sergilemeliyiz.

* Olabilir, her birimizin siyasi görüşü farklı olabilir. Ama ahlak ve erdem konusunda beraber olmak zorundayız. Beytülmale sahip çıkmak zorundayız. Sizin, AK Parti ve MHP milletvekillerinin iradesi ile bir kanun çıktı burada, yolsuzlukları yasalaştıran bir kanun çıktı. Haberiniz bile yok. Siz kusura bakmayın, el kaldırıp indiriyorsunuz. Haberiniz olsa itiraz ederdiniz.

“VİCDANLARINI TATMİN ETMEK İÇİN İTİRAZ EDİYORLAR”

* Rüşveti, hırsızlığı meşrulaştıran bir kanuna evet dediniz. (AKP sıralarından: Sürekli hakaret ediyorsunuz) Hakaret değil efendim, gerçek gerçek. Gerçekle yüzleşin. Ben anlatacağım dinle, elini ne için kaldırdığınızı; bana çık ondan sonra anlat. Kanunun adı. (AKP sıralarından: Biz kiralık vekil değiliz) Bırak ağlasınlar. Ağlamak da fazilettir. Vicdanlarını tatmin etmek için itiraz ediyorlar. Dinleyin, anlatacağım. (AKP sıralarından: Ağlayanlar kiralık olanlardır) Doğru, aynen öyle. İradesini kiralayan kişiler parlamentoda görev yapamaz, nokta.

* İradesini kiralayan ve vesayet altına alan kişi parlamentoda milletvekili olamaz. Bu kadar açık söylüyorum. Örnek vereceğim, ne için el kaldırdığınızı da sonra soracağım size. Bırakın ağlasınlar, en zor şey gerçekle yüzleşmektir, iradeyi ipotek altına aldırmaktır. İradenizi ipotek altına aldırmayacak, gelen kanun teklifini okuyacaksınız, o kanun teklifi milletin aleyhine ve rüşvete kapı aralıyorsa, ona hayır diyeceksiniz.

* Hayır demezseniz. Meclis'in itibarını sıfırlıyorsunuz. (AKP sıralarından: Aday bile olamıyorsun, iradeden bahsediyorsun) Bırak şimdi onları ya. Bırak da sen nerenin milletvekilisin onu bile bilmiyorsun. Ona da saraydan talimat gelecek ‘Sen şuranın milletvekilisin'. O da kabul edecek, ‘Evet ben oranın milletvekiliyim'.

“SİZDEN DAHA İYİ DÜŞÜNÜR, ÇÜNKÜ O ÇOCUĞUN VİCDANI VE AHLAKI VAR”

* Gerçeği göreceksiniz, bulunduğunuz illerde gidin, AK Parti’nin il başkanına sorun, eşinize sorun, ilkokula giden çocuğunuza sorun. ‘Ben bunun için el kaldırdım, ne diyorsun' diye sorun. Sizden daha iyi düşünür, çünkü o çocuğun vicdanı ve ahlakı var. Sayın Başkan Genel Kurul'a hitap edeceğim de onlar bana hitap ediyorlar, ben de onları insan yerine koyuyorum, onlara hitap ediyorum. Ne yapayım?

“ALDIĞINIZ AYLIK HELAL Mİ ARKADAŞLAR?”

* Kanunun adını okudum, Olağanüstü Hal Kapsamında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilmenin Kabul Edilmesi Hakkında Kanunun, bu geldi buraya ve komisyondan geçti. 26 Mayıs 2022, 7407 sayılı kanun. Bu kanun değiştiriliyor. Bu kanun Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ile ilgili bir kanun… Karar alan, bu yönetimde, TSMF'de.

* Karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ve olağanüstü hal kapsamında yayınlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişiler, bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle, yani usulsüzlük, yolsuzluk yaptılarsa bu nedenle haklarında hukuki, idari, mali, cezai sorumluluğu da olmaz. Siz buna ‘evet' dediniz.

* Bankayı düşünün, kayyum atadınız, aldı amcasının oğluna verdi, hiç kimse bir şey yapamaz. Çünkü sizin el kaldırdığınız kanuna göre bu görevi yerine getiren kişilerin, karar, görev ve fiilleri nedeniyle, hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz diyor. Siz buna evet dediniz… Şimdi soruyorum, aldığınız aylık helal mi arkadaşlar? Helal mi? Bu kadar itiraz ettiniz, bunun için niye itiraz ediyorsunuz, niye buna evet dediniz.

“HANGİ MECLİSTE YOLSUZLUKLARI MEŞRULAŞTIRAN BİR KANUN ÇIKMIŞTIR?”

* Biz bunu Anayasa Mahkemesi'ne gönderdik, şimdi buradan Anayasa Mahkemesi Başkanı ve değerli üyelerine sesleniyorum. Bu ayıbı süratli bir şekilde görüşün ve kaldırın. Parlamentonun itibarına gölge düşürmüştür bu kanun. Gazi Meclis diyorsunuz, hangi mecliste yolsuzlukları meşrulaştıran bir kanun çıkmıştır. Meclis'in itibarı bu kadar ayaklar altına alınamaz. Bu saray, öyle bir kumpas kurdular ki size neyin ne olduğunu bilmeden el kaldırıp, indirdiniz.

* Hiç bu 37'nci maddeye bakmadınız, niye bunların icrai ve hukuki sorumluluğu olmuyor? Neden cezai sorumluluğu olmuyor, bunların? Bunlara bankayı, devasa şirketleri teslim ediyorsunuz. Ne oldu, yolsuzluklar oldu, gazete manşetlerinde yer aldı. Hiçbir savcı soruşturma açamaz, hiçbir mahkeme açamaz. Böyle bir rezaletin yaşadığı yer bu Meclis olmamalıydı. Buraya bütçe getiriyorsun, ne bütçesi ya. Mali götürenlerin bütçesi bu bütçe.

“TEMİZ, AYDINLIK, HERKESİN MUTLU OLDUĞU BİR TÜRKİYE'Yİ YENİDEN İNŞA EDECEĞİZ”

* Cumhuriyet tarihinde ilk yaşıyoruz. Alt gelir gruplarından, bir avuç üst gelir gruplarına olağanüstü kaynak transferi var. Yani 80 milyondan bir avuç insana olağanüstü kaynak transferi var. Bunlar o kadar büyük rakamlar ki. Gidin, Londra'da Chelsea'ye gidin. Oradaki büyük malikaneleri görün. O büyük malikanelerde kimlerin yaşadığını görün. Sarayın onlara ne kadar iltifat yaptığını görün. Allah nasip ederse o paraların tamamını getireceğim Türkiye'ye. Tamamını… Hiç endişe etmeyin sevgili halkım, sana sesleniyorum; Millet İttifakı olarak göreceksiniz, temiz, aydınlık, herkesin mutlu olduğu bir Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz. Beraber, birlikte inşa edeceğiz. Sen, ben demeden inşa edeceğiz.

“DEVLET VASAT BİR BÜROKRASİYE TESLİM EDİLDİ”

* Bir hikâye anlatacağım, bitireceğim. Sloganlarla geldi. Sloganları, krizlerden yorulmuş halkımızın en derin özlemlerini yansıtıyordu. Bireysel özgürlük vaat ediyordu. Yoksullukla mücadele vaat ediyordu. Yolsuzlukla, yasaklarla mücadele edeceğim diye vaatleri vardı. Sonuç ne oldu? En önce tüm yol arkadaşlarını eledi. Meclis'te kurduğu yolsuzlukları araştırma komisyonunun başkanını bir daha milletvekili yapmadı. Tüm liyakatli bürokratları temizledi ve devlet vasat bir bürokrasiye teslim edildi. Liyakati tümüyle öldürdü. Devleti, devlet yapan tüm sistemleri yok etti. En iyi üniversiteleri yok etti. Neredeyse saat başı değişen kişiye özel kararnameler ile üniversitelere rektör atandı. Adamına göre kararname çıkararak rektör atandı.

Kılıçdaroğlu konuşmasında anlattığı fıkraya Cumhurbaşkanı yardımcısı Oktay gülümseyerek karşılık verdi.

“‘RÜŞVET ALANDAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN BÜYÜKELÇİSİ OLUR MU’ DİYE SORUN”

* Rüşvet alanlardan büyükelçi olur mu? Şimdi size bir soru. Allah aşkına söyleyin ya, bana cevap vermeyin eve gittiğinizde ilkokula giden çocuğunuza sorun. Rüşvet alandan Türkiye Cumhuriyeti devletinin büyükelçisi olur mu diye sorun. Sorun ya Allah aşkına. Eşinize sorun, akrabanıza, komşunuza sorun. Bu memlekette, AK Parti'nin içinde de son derece değerli büyükelçilik yapacak insanlar var. Ya rüşvet alandan 21'inci yüzyılın Türkiye'sinde büyükelçi mi atanır? Paranoyasını besleyen bir trol ordusu kaldı sonuçtu. Tek o kaldı.

“RÜŞVET ALAN ADAM, KARAKTERSİZ BİR ADAMDIR”

* Hiç gücünüze gitmesin arkadaşlar, çürüttünüz, bu kutlu çatıyı çürüttünüz. Her şeyden vazgeçiyorum da ya kendi bakanınız, sizin bakanınız; bir milletvekilinin mafyadan her ay 10 bin dolar aldığını söyledi ya. Sizin bakanınız söyledi. Bir kişinin gücüne dahi gitmedi. Bir kişi çıkıp onuruyla, bu iş nedir diye dahi sormadı. Bir de bana diyorsunuz ki niye bunu söylüyorsun. Hayret ediyorum. Hepiniz, bu çatı zan altında kalıyor.

* Siz milletvekilisiniz arkadaşlar. Suç ortağı değilsiniz. Ses çıkarmadığınız andan itibaren suçu onaylıyorsunuz demektir. Ve suç ortağı oluyorsunuz demektir. Bunu nasıl içinize sindiriyorsunuz merak ediyorum. Meclis çürüdü. Devlet de çürüdü. Rüşvet alan kişiden büyükelçi olur mu? Gidersiniz parayı ödersiniz, devletin bütün sırlarını satın alırsınız. Rüşvet alan adam, karaktersiz bir adamdır. Satar, vatanını da satar her türlü bilgiyi de satar.

Oktay, Kılıçdaroğlu’nun konuşması esnasında notlar aldı. 

“GÖZLERİ IŞILDAYANLAR, EPİSTEMOLOJİK KOPUŞLAR ELİNDE KALDI”

* Elinizde kala kala yalnızca kişisel güce ve kazanca odaklanmış küçük bir tiran ve onun yakın çevresi kaldı. Atadığı bakanların çoğu trolden öteye geçemiyor. Zaten ikinci kalite bir tiran. Ancak üçüncü kalite atanmışlar ile çalışabilirdi, zaten öyle oldu. Gözleri ışıldayanlar, epistemolojik kopuşlar elinde kaldı. Kuzenleri ile toprak ihaleleri kovalayan atanmışlar kaldı ellinde.

* Az buçuk fikri olan hiç kimse ile çalışması mümkün değildi zaten. Sürekli bakan, sürekli bürokrat kovuyor. Korkudan kimse kovuldum diyemiyor. Affımı istedim diyorlar, onlar af istiyorlar, o da affediyor. Böyle bir ucube durum. Bu ucubeliklere ortam hazırlayın ucube bir sistem. Devleti bir kişinin iki kişinin dudağından çıkacak talimatlara teslim eden bir sistem.

“VATANSEVER OLSA DÜN KÜFRETTİKLERİNİN BUGÜN ELİNİ ÖPMEK İÇİN SIRAYA GİRMEZDİ”

* Onun, halkı kandıran tüm vaatleri çöp oldu. Vaat kalmayınca hem ekonomik hem siyasi zorbalıkla halkı eziyor şimdi. Halk kan ağlıyor, ama halktan kopuşu o kadar sert oldu ki. Halkı anlamak için şefkatten ve enerjiden yoksun. Ne yapacak? Savaş ve din kisvesine daha çok bürünmek zorunda kalıyor. Sürekli de bunu yapıyor. Bakmayın o vatan, millet, Sakarya nidalarına…

* Bu saray ahalisinde asla ve asla ideolojik hiçbir şey yok. Kimse kendisini kandırmasın. Vatansever olsa dün küfrettiklerinin bugün elini öpmek için sıraya girmezdi. Vatan toprağını düşmana terk edip Süleyman Şah Türbesi'ni kaçırmazdı. Terörle mücadele için yabancı askerlerin Türkiye'ye davet edilmesi için buradan tezkere çıkarmazdı.

“TİRANLAR, ZORBALAR HEP GİDERLER, O DA ALTI AY İÇİNDE GİDECEK”

* Bir ideolojileri ve felsefesi yok. En çok parayı nasıl götürürüm ve en çok erişimi nasıl sağlarım, satın alırım… Kafası sadece buna odaklı. Tiranlar her zaman böyle davranırlar. Gerçeği, krizleri reddederler. O da tümüyle Türkiye'den koptu. Her şeyi reddediyor. Ekonomiyi, açlığı, yoksulluğu, işsizliği reddediyor. Getirdiği sığınmacıların bir sorun olduğunu da reddediyor. Reddetmeyeceği bir gerçeği söyleyeyim, tiranlar, zorbalar hep giderler, o da altı ay içinde gidecek.”

Kılıçdaroğlu, konuşmasını sosyal medya hesabından “Sarayın yalanlarına karşı, halkın gerçekleri… #İkiTürkiye” ifadeleriyle paylaştı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAK: Ajanslar                                                                                                                                                                                                                                                                                              

Alt Kategoriler

Gazeteler