head

2183026 810x458 75f08
Salı, 24 Aralık 2024

ilk5-Manşetler

 

Alanya'nın 50 yıllık projesi, Alanya'nın genç ve sevilen Belediye Başkanı Adem Murat Yücel'in Mega projesi olan ; Alanya merkezinde, Şeker hane Mahallesinde Alanya Cuma Pazarı diye halkın adlandırdığı bölgede yapımına başlanan dev proje...


Alanya'ya gelen her turistin mutlaka pazarından alışveriş yaptığı bir yer.
10 Bin metrekarelik devasa bir alanda, modern bir şehir mimarisi yapımına başlandı.
--Kapalı otopark,
--Kapalı pazar alanı ( Eski Cuma pazarı yine aynı yerde ve modern şekilde açılacak),
--Düğün salonu,
--Kütüphane
--Sinema,
--Ve devasa bir sosyal yaşam alanı

ALANYA GÜNEŞİ GAZETESİ SORUYOR?
--Bunu yapmak mıdır Alanya Sevdası?
--Bunu yıkmak mıdır Alanya Sevdası ?

GAZETEMİZE YAPILAN KORKUNÇ İHBAR DOĞRU İSE, KİM BU ŞİŞKO GÖBEKLİ?
Gazetemize gelen gizli numara ile arayan şahıs adeta kanımızı dondurdu?
""İbrahim Bey, sizin cesur ve tarafsız gazeteciliğinizi bildiğim için sizi arıyorum; lütfen adımı sormayın.
Benim Mobilyacı bir arkadaşım var, bu şişko göbekli şahıs arkadaşımı aramış ve Adem Murat Yücel'in projesi olan Cuma pazarını geciktirin ve seçime yetişmesin, ne isterseniz veririm demiş. Bu şehir de hepimiz yaşıyoruz, bu Alanya'ya ve Alanya halkına ihanettir. Lütfen bunu araştırın. "dedi
--Tamam adınızı vermeyin, kim bu şişko göbekli?
--Kim bu mobilyacı? Diye sordum,
--"Benden bu kadar, size güveniyorum" dedi ve telefonu kapattı.

SABOTAJ 2 9c99f

 

ALANYA GÜNEŞİ GAZETESİ OLARAK SORUYORUZ?
--Bu inşaat da çökme olsun diye kasıt var mı?
--Çöken kısımda kalıp dökülen yere ağaç direk ve ekli ağaç direk kullanıldığı doğru mu?
--Kim bu Alanya halkına hainlik düşünenler?
--Kim bu şişko göbekli?

--Kim bu Mobilyacı?


Alanya Kaymakamlığı, Alanya Cumhuriyet Savcılığı ve Alanya Belediyesi bu haberimizi ihbar kabul edip araştırsın lütfen!

SABOTAJ 3 8c2c5

VE BAŞKAN YÜCEL'DEN KARARLILIK MESAJI...

Mega projenin çöktüğü anda hemen olay yerine giden Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel yaptığı açıklamada; " Öncelikle ve Allah'a şükürler olsun ki can kaybımız yok. Burada 60'a yakın işçi kardeşimiz çalışıyordu ve şükür hepsi iyi. İki işçi kardeşimizde küçük sıyrıklar var tedavi sonrası evlerine gittiler. Bu proje bizim Alanya halkına olan ve şehrimize olan sevdamızın ve hizmet aşkımızın projesidir. Her ne kadar ihaleye vermiş olsak da bizim projemizdir ve bu hizmetimizi Alanya halkımız ile en kısa zamanda buluşturacağız" diyerek kararlılığını dile getirdi.

HABER: İbrahim AKDAĞ

 

İsmailağa cemaatinde çocuk istismarı..

6 yaşında 'evlendirdi', her gün cinsel istismara maruz bırakıldı.


İsmailağa cemaatine bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G., babasının kendisini 6 yaşındayken imam nikâhıyla ‘evlendirdiğini’ ve çocukluğu boyunca her gün cinsel istismara uğradığını anlatarak şikâyetçi oldu.

AKP'ye sıkı desteğiyle bilinen ve Türkiye'deki en yaygın dinsel yapılanmalardan biri olan İsmailağa cemaati korkunç bir çocuk istismarı iddiasıyla gündem oldu.

 

BirGün'den Timur Soykan'ın haberine göre, İsmailağa cemaati bağlantılı Hiranur Vakfı'nın "onursal başkanı" Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G., babasının kendisini 6 yaşındayken imam nikâhıyla ‘evlendirdiğini’, çocukluğu boyunca her gün cinsel istismara uğradığını anlatarak şikâyetçi oldu.

 

317703224 8404773766231618 6965983415999080417 n 678aa

'O SENİN KOCAN' DEDİLER
Habere göre, H.K.G. 1998’de İstanbul Fatih’te doğdu. Babası tarikatı yaymak için İstanbul Çengelköy’deki Hz. Hamza Cami Medresesi’ne gönderildi. Çengelköy’de müritlerin oturduğu bir apartmanda yaşıyorlardı. Karşı dairede tarikat mensuplarından Kadir İstekli vardı ve 29 yaşındaydı.

Henüz 6 yaşındayken H.K.G.’ye gelinliğe benzeyen beyaz bir kıyafet giydirdiler, Kadir’i gösterip “O artık senin kocan” dediler.

Yıllar sonra ifadesinde H.K.G. imam nikâhı kıyıldıktan bir gün sonra yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Kadir evlendiğimizi söyledi. Annem, babam nasıl evliyse bizim de evli olduğumuzu anlattı. ‘Sen benim karımsın, ben senin kocanım’ dedi. ‘Evliler böyle oyunlar oynar ama bu oyun kimseye söylenmez. Bak annenle baban kimseye söylemiyor’ dedi. Annem ile babam Kadir’e ‘damadım’ diyordu.”

Bir yıl sonra H.K.G., anne ve babasıyla memleketleri Sakarya Sapanca’ya gitti. Kadir de yanlarındaydı. Sapanca’daki evlerinin ikinci katında Kadir, H.K.G.’ye cinsel saldırıda bulundu. H.K.G. önceleri anne ve babasının yaşadığı kâbustan haberinin olmadığını düşündü. Ancak daha sonra Kadir ona babasının onayını aldığını söyleyecekti.

Çengelköy’deki evlerine döndüklerinde tecavüz devam etti. Annesi önce karşı çıkmıştı. Ancak babası Yusuf Ziya Gümüşel, annesinin evde olmadığı günlerde H.K.G.’yi karşı dairedeki Kadir İstekli’ye teslim ediyordu. Çocuk bunun normal olduğu yalanıyla kandırılıyordu. Annesi H.K.G.’nin saçlarını tarayıp Kadir’in yanına gönderiyordu.

 

2011’de babası, Sancaktepe’de büyük bir külliye kurmaya başlamıştı ve oraya yerleştiler. Küçük çocuğa 13 yaşındayken nişan, 14 yaşına geldiğinde ise düğün yapıldı. Düğünden sonra Kadir ile H.K.G. aynı evde yaşamaya başladı.

Düğünden 4 ay sonra, 17 Ağustos 2012 günü , annesi Fatma Gümüşel hastaneye götürdü. Adetlerinde düzensizlik vardı. Doktor çocuğa istismarı hemen anladı ve polise haber verdi. Savcılık soruşturma başlattı.

Ancak tarikatın gücü karşısında bir çocuk çaresiz, laiklikten koparılmış devlet acziyet içindeydi.

 

318421458 679077300379338 680766183702307986 n c6bac

10 YIL ÖNCE SORUŞTURMA NASIL ÖRTÜLDÜ
H.K.G. ifadesinde ona öğretilenleri söyledi. “17 yaşındayım, kendi isteğimle evlendim” dedi. Annesi Fatma Gümüşel de ezberlediği cümleleri tekrarlıyordu. Belli ki tarikat, devlet içindeki bağlantılarıyla olayı kapatmak için hamleler yaptı. Soruşturmada ilk olarak H.K.G.’nin doğum raporunun istenmesi gerekiyordu ama savcılık çok garip biçimde bunu talep etmedi. H.K.G.’yi kemik yaşının tespiti için Haydarpaşa Numune Hastanesi’ne sevk ettiler. Tarikat orada hazırlıklarını yapmıştı. Küçük çocuk hastaneye götürülürken yanında babasının başkanı olduğu Hiranur Vakfı’nda çalışan Mehmet Emin Marangoz vardı. Kadir de oradaydı. H.K.G.’nin yerine kemik testine 21 yaşındaki bir kadını soktular. Hastaneden ayrılırken H.K.G., Kadir’in, Mehmet Emin Marangoz’a kızdığını duydu. Kadir “Kızın yaşı 18 olsa yeterdi, daha büyük birini niye getirdiniz…” diyordu.

4 ay sonra 10 Aralık 2012’de kemik yaşı raporu çıktı. 17 yaşında olduğunu beyan eden H.K.G.’nin yaşı raporda 21 görünüyordu. Buna karşın akıl almaz şekilde kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Acaba bu dosyanın kapatılması için kimler devreye girdi? Kimlerin desteğiyle tarikatın içindeki çocuk tecavüze mahkum bırakıldı? İsmailağa cemaatini sık sık ziyaret eden siyasilerin bunda payı var mıydı?

RADYODA YAŞADIĞI İŞKENCEYİ DUYDU
H.K.G. büyüdükçe yaşadıklarının bir oyun olmadığını anlıyor, 6 yaşından itibaren yaşadığı cinsel istismarın altında eziliyordu. Bir gün radyo programında küçük kız çocuklarının evlendirilmesiyle ilgili konuşmaları duydu. Artık yaşadıklarının bir işkence olduğunu anlıyordu. Evden kaçmaya karar verdi ama babası engelledi.

İfadesinde sonrasını şöyle anlatacaktı:

 

“Bu olaydan sonra tekrar içime kapandım. İtaat etmeye çalıştım, ailemin sözünden çıkmadım. 17 yaşında hamile kaldım. Çocuk doğduktan sonra huzur buldum. Ancak çocuğumu benden aldılar. Cep telefonundan araştırdığımda 6 yaşında evlendirmenin normal olmadığını anladım.”

H.K.G. 18 yaşına geldiğinde resmi nikâh kıyıldı. Geçmişin ağır yükü ruhuna çöküyordu. İstanbul Pendik’te gittiği kadın doktor “Bu adam sana tecavüz etmiş, 6 yaşından itibaren her gün tecavüz etmiş” dedi. Artık sürekli bu sözleri düşünüyordu.

Bu sırada gizlice sosyal medya kullanmaya başladı ve bir kadınla tanıştı. Ona hiç yaşamadığı çocukluğunu anlattı. Bu kadın ona şikâyetçi olmasını söylüyordu, “Kadir ile konuşurken telefonunla ses kaydı al” dedi.

Daha sonra iddianameye giren bu ses kaydı bu çağda, bu dünyada, bu ülkede insanlığın utancı olmalı.

Kayıt özetle şöyle:

H.K.G: “Pendik’te gittiğim bir doktor vardı ya, o açık açık konuşmuştu benimle. Belki de haklıydı. ‘Bu adam sana 6 yaşında tecavüz etmiş, 6 yaşından 14 yaşına kadar her gün tecavüz etmiş…”

Kadir İstekli: Tecavüzle ne ilgisi var… Nereye getiriyorsun lafı. Karının konuştuğu da saçmalık.”

Kadir İstekli: “Her doktora gitmeyeceğin işte. Anan da öyle demişti. Yani bu yolda olmayan doktorlar iyi karşılamaz, uygun karşılamaz diye söylemişti zaten.”

H.K.G.: “Onun ilk başta yönlendirdiği doktor vardı. Ben ona söyledim işte böyle böyle.”

Kadir İstekli: “Allah Allah… onların ağzı ile konuşuyorsun. Ya ne tecavüzü ne alakası var.”

H.K.G: Keşke 6 yaşında ilişkiye girmeseydik, kesin mutlu olurduk biz ya değil mi?”

Kadir İstekli: “Yani orası öyle dediğin gibi de…”

H.K.G.: “6 yaşında nikâhımız kıyılmayaydı. Keşke babam ilişkiye izin vermeseydi… Yani bu sıkıntıların hiçbiri olmazdı.”

Kadir İstekli: “Var mı yapacak bir şey onu söyle. Dönebiliyoz mu.”

H.K.G.: ''Ama telafi de olmuyo.''

Kadir İstekli: “Yani tam bir hatadır. Gerçekten düşüncesiz, psikoloji. Bilmeden yapılmış olan bir hareket. Yanlış bir şey… Ha şu an ben kendi kız çocuğum olsa 6 yaşında evlendirir miyim. Evlendiririm. Ama o şekil bir şeye müsaade eder miyim. Etmem.”

 

H.K.G.: “Babam nasıl düşünmedi.”

Kadir İstekli: “Hocaefendi her şeyi dört dörtlük mü düşünüyo. Bırak sende Allah Allah.”

H.K.G: “Yani kızım daha küçük, 6 yaşında. İlişkiyi kaldırabilir mi, kaldıramaz mı, insan bunu bilmez mi… Hadi bir defa, iki defa, sonra gözetlersin. Nasıl desem, kızının durumunu gözetlersin… Yıllarca böyle devam etti. Yani bir değil, iki değil. Her gün sıkıntı yani. Gerçekten çok büyük sıkıntı hocam.”

Kadir İstekli: “Geriye dönülmüyo, dönülmüyo işte.”

H.K.G: “İşte, çünkü küçücüğüm. Anlam veremiyorum nasıl desem. Gerçekten zor, benim için zor yani. Benim açımdan da düşünmelisiniz. Babam da benim açımdan düşünmeli biraz.”

Kadir İstekli: “Daha düne kadar, sen konuşana kadar biz böyle bir sıkıntının olduğunu bilmiyorduk ki ya Allah Allah…”

H.K.G.: “Ama insan nasıl bilmez.”

Kadir İstekli: “Bilmiyo insan işte. Niye psikoloji mi okumuşum ben, okumamışım ki…”

H.K.G.: “Ama psikoloji bilmeye gerek yok ki bunu bilmek için… Küçücüksün daha. Mesela diyelim 6 yaşındayım. İşte nikâhımız kıyılıyo. Sonra işte babam diyo ‘Bu damadım işte benim, falan.’ Yani çok normal bir şekilde herkes hayatına devam ediyo. Nasıl desem. Evde sürekli onun konusu var. Yani yetişkin bir kız gibi muamele ediliyo bana.”

Kadir İstekli: “Ben seni öyle görmemiştim. Öyle gittim işte. Ufaklığın öyle geçti dediğin gibi. Ne bileyim ya…”

H.K.G.: “Annem saçlarımı tarar senin yanına gönderirdi beni.”

H.K.G. bu konuşmayı kaydettikten sonra çilesi devam etti. Kadir ile cinsel ilişkiye girmek istemiyor ve sürekli tecavüze uğruyordu. Tam 2 yıl önce, 30 Kasım 2020’de vücudunda morluklarla İstanbul Anadolu Savcılığı’na gitti ve şikâyetçi oldu. Kaydettiği konuşmanın yanı sıra fotoğraflar sundu savcılığa. Bir fotoğrafta 6 yaşındaydı, üzerinde gelinlik vardı. Yanında 29 yaşındaki Kadir duruyordu. 13 yaşında nişanda ve çocukluğu boyunca Kadir ile çekilen fotoğrafları da dosyaya ekledi.

Kadir İstekli, Yusuf Ziya Gümüşel ve Fatma Gümüşel, ifadelerinde H.K.G.’nin 16 yaşında nişanlandığını ve 17 yaşında evlendiğini savundular. 6 yaşında evlendirilmediğini ve tecavüze uğramadığını öne sürdüler. Kadir İstekli konuşma kaydı için “Sık sık 6 yaşında evlendiğimizi ve tecavüze uğradığını söylüyordu. Kavga büyümesin diye onu onaylıyordum” dedi. H.K.G.’nin şikâyetçi olduğu sırada vücudunda olan morlukların düşmesi nedeniyle olduğunu iddia etti.

DOĞUM KAYDI KANITLADI
Bu kez savcılık H.K.G.’nin doğum kaydını Sapanca Nüfus Müdürlüğü’nden istedi. 1998 doğumluydu, üstelik İstanbul’daki Fatih Özel Hastanesi’nde dünyaya gelmişti. Yani H.K.G.’nin ifadeleri doğrulandı. 2012’de doktorun ihbarıyla başlayan soruşturma sırasında sadece 14 yaşındaydı ve evlendirilmişti. O soruşturmada annesi, H.K.G.’nin 17 yaşında olduğunu söylemiş, kemik testinde yerine başkası girdiği için 21 yaşında olduğuna dair rapor düzenlenmişti. Savcılık bu sahtecilikle ilgili suç duyurusunda bulundu.

TUTUKLANMADILAR
H.K.G. işkence dolu yıllar sonunda ailesinden de şikâyetçi olarak evi terk etti. Tecavüzcüden boşandı ve adalet istiyor.

Ancak bütün delillere karşın iki yıl boyunca şikâyetiyle ilgili dava açılmadı. Ne tecavüzcü ne de annesi ile babası tutuklandı. Nihayet 30 Ekim 2022’de İstanbul Anadolu Başsavcılığı’nın iddianamesi tamamlandı. Savcı iddianamede H.K.G.’nin anne ve babasının tecavüze göz yumduğunu anlattı. İddianamede Kadir İstekli, tarikat lideri baba Yusuf Ziya Gümüşel ile anne Fatma Gümüşel’in zincirleme şekilde çocuğun cinsel istismarı suçunu işledikleri belirtildi. Üç sanığın en az 27’şer yıl hapisle cezalandırılmaları istendi. Ayrıca savcı, Kadir İstekli için cinsel saldırı suçundan da ceza talep etti.

Türkiye H.K.G.’nin yaşadıklarında sadece tarikatların istismar gerçeği ile yüzleşmiyor, laikliğin yok edildiği bir ülkede çocukların sahipsizliğine de tanık oluyor. 2012’de henüz 14 yaşındayken H.K.G. kurtarılabilirdi. Ama gizli eller ilk soruşturmayı örttü.

H.K.G. şimdi İstanbul’a uzak bir kentte kendine yeni bir hayat kurmaya çalışıyor. Babasının kurduğu ve yönettiği Hiranur Vakfı’nın Sancaktepe’deki külliyesinde ise onun tecavüze uğradığı yaşlardaki yüzlerce çocuk cüppeler içinde ‘hocaefendilerine’ boyun eğiyor. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAK: Timur Soykan/ Ajanslar

 

TBMM Genel Kurulu'nda 2023 yılı bütçe görüşmelerinde konuşan CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Cumhurbaşkanı'nın, bütçesini savunmaması saygısızlıktır" dedi. Kılıçdaroğlu, uyuşturucu konusunda da "Deftere yazdık, hepsinin hesabı sorulacak" şeklinde konuştu...

2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin tümü üzerindeki görüşmeler, bugün TBMM Genel Kurulu’nda başladı. Bütçe Kanunu Teklifi üzerindeki görüşmelerde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay bütçe sunumunu gerçekleştirdi. Görüşmeler, Oktay’ın sunumunun ardından partiler adına yapılan konuşmalarla devam etti.

“HÜKÜMET YOK”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2023 yılı bütçesi üzerine yaptığı konuşmada, şunları söyledi:

* Eskiden Bakanlar Kurulu bütçeyi sevk ederdi. Bakanlar Kurulu'nun başında olan Başbakan, gelirdi kendi bütçesini büyük bir özgüvenle Meclis'e anlatırdı. Her türlü eleştiriye karşı, oturur aslanlar gibi savunurdu. Şimdi Başkan soruyor, ‘Komisyon nerede?' Komisyon burada. Hükümet? Hükümet yok. Niye yok? Hangi gerekçeyle yok?

 

 

“TEK KİŞİLİK HÜKÜMETSE, GELECEK BURAYA”

 

* Sayın Mehmet Uçum, Sayın Erdoğan'ın sayın danışmanı. Diyor ki, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı; ‘Bu bir tek kişilik hükümettir' diyor. Tek kişi… Açın kitabını okuyun, ben okudum, siz neden Sayın Erdoğan'ın başdanışmanın kitabını okumuyorsunuz. Talimat mı bekliyorsunuz? ‘Tek kişilik hükümet' diyor. Tek kişilik hükümetse; gelecek buraya, parlamentoya gelecek, onuru ile kendi bütçesinin arkasında duracak ve bütçesini savunacak.

“BÜTÇESİNİN ARKASINDA HÜKÜMET YOK”

* Parlamentoda atama ile gelmiş olanların, halkın oy vermediği kişilerin; bu kürsüye çıkıp, bizden oy istemesi kadar abes bir şey yoktur. Gelecek, Sayın Cumhurbaşkanı ‘Evet beni halk seçti, benim bütçem budur, şunları anlatıyorum, şunları yapacağım' diyecek ve bütçesinin arkasında duracak. Bütçesinin arkasında hükümet yok. Atanmışlar gelmişler buraya, bize bütçeyi sunuyorlar.

 

 

“TALİMAT ALMADAN HİÇBİR BAKAN PARMAĞINI BİLE KALDIRAMAZ”

* Talimat almadan hiçbirisi parmağını bile kaldıramaz. Talimat almadan hiçbir bakan parmağını bile kaldıramaz. Çünkü hiçbirisinin yetkisi yok. Yangın söndürmeye gidiyorlar, ‘Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı ile yangını söndürmeye başladık' diyorlar. Yani talimat gelmese yangını söndürmeyecek misiniz? Söndüremezler. Emin olun söndüremezler.

“PARAYI HARCAYAN İRADE BURAYA GELMİYOR”

* Bütçe mademki çok önemli bir belge, bir ülkenin geleceği için çok önemli bir belge; geçmiş bütçenin paralarının nerelere harcandığını bize anlatacak olan iki tasarı var. Arkadaşlar nerelere paranın harcandığını biz bilmiyoruz. Parayı harcayan irade buraya gelmiyor. Parayı harcayan irade buraya gelmeyince biz neyi konuşacağız? Bütçe diye geldiler, burada anlattılar, ağızlarından bal akıyor. Çıkın sokağa, tam tersi bir tablo var. Sarayda oturan kişi, halkın arasına inmeyen kişi; halkın derdini bilemez. İkili bir yapı çıktı ortaya, bir halk bir de saray. O ayrıntıya da geleceğim.

 

 

“HER ŞEYDEN ÖNCE PARLAMENTOYA SAYGISIZLIKTIR”

* Seçilen bir Cumhurbaşkanının, parlamentoya gelip kendi bütçesini savunmaması, her şeyden önce parlamentoya saygısızlıktır. Halk seni seçtiyse ve parayı verdiyse, geleceksiniz burada kendi bütçenizi savunacaksınız. Arkasında duracaksınız. Eleştirilere göğüs gereceksiniz. Eleştirilerin hepsine de tek tek yanıt vereceksiniz. Gelmeyeyim, oturmayayım. Geldin ne oldu? 1 Ekim'de geldi, Meclis'i açtı da ne oldu? Hiç kimsenin konuşmadığı ortamda gelip konuşmak istiyor. Ama birimiz kalkıp konuşunca buraya gelmiyor.

“ELEŞTİRİLERE TAHAMMÜL EDEMİYOR, DOĞRULARI DUYMAK İSTEMİYOR”

* Çünkü Erdoğan eski Erdoğan değil ve eleştirilere tahammül edemiyor, doğruları duymak istemiyor. Etrafındaki kadro da her seferinde, ‘Ne güzel yaptınız efendim, doğruları yaptınız efendim. Çok iyi şeyler yaptınız efendim.'

“SİZİ SİYASET YAPMAKTAN ALIKOYDU”

* Bu sistem ne yaptı biliyor musunuz? Sizi siyaset yapmaktan alıkoydu. Siz siyaset yapamıyorsunuz. Parlamentonun itibarı… Erdoğan'dan başladım, parlamentonun itibarına saygı duymuyor; diye. Bakanları da saygı duymuyor. Hepsi atandı. Bizim soru önergelerimize yanıt vermiyorlar. 29 Kasım 2022 itibariyle 701 soru önergesine cevap verilmemiş.

* Ne demektir, soru önergesine cevap vermemek. Sayın Başkan size de söylüyorum, her bütçe konuşmasında söylüyorum. ‘Ben milletvekilini takmam arkadaş, kim oluyor milletvekili, beni Cumhurbaşkanı atadı, istediğim soruya cevap veririm, istediğime vermem', diyor. Siz parlamentonun saygın bir bireyi olarak, milletvekili olarak bu tabloya evet diyorsanız, TBMM'nin saygınlığına gölge düşürüyorsunuz demektir. Benden fazla sizin itiraz etmeniz lazım. Milletvekillerinin sorularına neden cevap vermiyorsunuz, diyeceksiniz.

 

 

“NASIL MİLLETVEKİLİ SEÇİLDİĞİNİZİ ÇOK İYİ BİLİYORUM”

* Hadi başkan diyemez. Niye diyemez? Onu da gayet iyi biliyorum. Çünkü başkanı başkan yapan, yine aynı irade. Ne diyecek şimdi? (AKP sıralarından ‘Biz seçtik' sesleri) Ben nasıl seçtiğinizi de çok iyi biliyorum, sizin nasıl milletvekili seçildiğinizi de çok iyi biliyorum ben. (AKP sıralarından gelen itirazlar üzerine…) Ağlamayın arkadaşlar, ağlamayın.

“SORGULADIĞINIZ ANDA ÜLKEYE DEMOKRASİ GELİR”

* Bütçe geldi, güzel. Bu bütçe gelirin nasıl toplanacağını, nasıl harcanacağını bize anlatan bir bütçe. Bu bütçe, ilkelerden yola çıkarak hazırlanması gereken bir bütçe. Anlatacağım, beni dikkatle dinlerseniz anlatacağım her şeyi size. Çocuk gibi ağlamayın, bağırmayın. Bana itiraz ediyorsan gel kürsüye gel, gel buraya gel. Bütçeyi parlamento yapar ama bir şey daha yapar.

* Parlamento kabul ettiği bütçenin yasalara uygun olarak harcanıp harcanmadığını da denetler. Parlamentonun öyle bir görevi var. Denetimi kimin aracılığıyla yapan, Sayıştay aracılığı ile yapar. Sayıştay'a der ki, ‘Sen benim adıma, TBMM'nin kabul ettiği kesin hesap kanunu ve bütçeyi denetleyeceksin. Acaba bürokrasi, acaba yürütme organı bunu doğru harcadı mı, harcamadı mı?' Ben söylemiyorum, Anayasa söylüyor, 160'ıncı madde. ‘Sayıştay, TBMM adına bütçe harcamalarını denetler' diyor. Sayıştay denetledi… Özellikle atananlara sormak istiyorum.

* Sayıştay 315 kamu kurumunun faaliyet raporlarına baktı. 17 kurumun faaliyet raporu hiç yayınlanmadı. Ne demektir, 17 kurumu yöneten kişiler diyor ki; ‘Ne demek Meclis ne demek Sayıştay. Raporu bile yayınlamıyorum, gidin kime anlatırsanız anlatın.' Siz bunu içinize sindiriyor musunuz? Sindiriyorsunuz, zaten sorun oradan başlıyor. 32 kurum faaliyet raporunda kullanılan kaynaklar hakkında Sayıştay'a bilgi vermiyor. Yani TBMM adına denetim yapan kuruma, ‘Ben sana bilgi vermem' diyor. ‘Meclis'miş, ne Meclis'i kardeşim, nereden çıktı Meclis, bilgi vermiyorum' diyor. Bir şey yapıyor muyuz? Bir şey yapmıyorsunuz, sorun buradan kaynaklanıyor. 206 kurumun faaliyet raporunda temel mali tablolara ve bu tablolara ilişkin açıklamalara yer vermiyorlar.

* Kime ne kadar yardım yapıldı gösterilmiyor. 10 ayrı madde halinde Sayıştay raporu geldi, Allah aşkınıza söyler misiniz? İçimizden kim baktı bu raporlara? ‘Kul hakkı' diyoruz değil mi, helallik diyoruz değil mi? Birisinden helallik isteriz. Sen, TBMM kabul etmiş, sana vergileri teslim etmiş, bu parayı yasalara uygun olarak harca, diyor. Ama TBMM adına denetim yapan kuruma, ‘Ben sana bilgi vermem. Nereye gidersen git' diyor. Ben de bunu size anlatıyorum, siz beni suçluyorsunuz. Niye gerçekleri anlatıyorsunuz, diye. İnsanda biraz vicdan olur. Siz bunları sorguladığınız anda bu ülkeye demokrasi gelir. Biz değil, biz zaten sorguluyoruz. Siz bunları sorguladığınız anda, o zaman Türkiye'de yolsuzluklar bitmiş olur. Bunları sorgulamıyorsunuz.

 

 

“SORGULAMAMAK, İRADEYİ İPOTEK ALTINA VERMEK DEMEKTİR”

* Sorgulamamak ne demektir onu da söyleyeyim. Gayet açık şekilde, iradeyi ipotek altına vermek demektir. ‘Ben eleştirirsem beni bir daha milletvekili listesine koymazlar.' Bu korku ile devlet yönetilmez. Hakaret değil arkadaşlar, gerçek gerçek. Kul hakkına riayet edeceksin.

“BİLMEZSİNİZ, SÖYLEMEZLER SİZE”

* Kamu özel iş birliği… değil mi yapıyorsunuz. (AKP sıralarından sataşmalara ilişkin) Uyuşturucuya da geleceğim, baronları size tek tek anlatacağım. Bu kardeşiniz hepsini biliyor. Kamu özel iş birliği… Garanti veriyorsunuz, dolar garantisi veriyorsunuz, euro garantisi veriyorsunuz. Dolar garantisi verdiğinizde ABD'deki enflasyonu da bu milletin sırtına yıkıyorsunuz.

* Euro garantisi verdiğinde, Almanya'daki enflasyonu da bu milletin sırtına yıkıyorsunuz. Diyorlar ya ‘Dünyada enflasyon var.' Dünyada enflasyon var da o enflasyonu getirip bizim milletin sırtına yıkıyorsunuz siz. Mevzuata göre, bu kamu kurumlarının yükümlülüklerini yayınlamaları lazım. Hiçbirisi yayınlamıyor. Siz bilmiyor musunuz? Bilmezsiniz, söylemezler size. Ve dolayısıyla suç işleniyor.

 

 

“BAKTILAR Kİ ALLAH ALLAH, PARLAMENTONUN VERDİĞİ YETKİYİ AŞMIŞIZ”

* Parlamentoyu o kadar itibarsız hale getirdiler ki… Siz getirdiniz, kusura bakmayın. Siz MHP ile beraber getirdiniz. Kimse kusura bakmasın. Önce uygulamayı yapıyorlar, bakıyorlar ki bu uygulama için kanun çıkması lazım. Sonra Meclis'e kanun getiriyorlar. Borçlandılar, bütçeye öngörülen borç limitinin üstünde borçlandılar. Bir baktılar ki Allah Allah, parlamentonun verdiği yetkiyi aşmışız. Buraya tekrar kanun getirdiler, borçlanma için. Hiçbiriniz dediniz mi ‘Arkadaş bu parlamentonun verdiği yetkiyi niye aştınız siz?'

“İRADENİN İPOTEK ALTINA ALINMASIDIR”

* Kur korumalı mevduat, 20 Aralık akşamı yapıldı, 21 Aralık'ta Merkez Bankası duyuru yaptı, 24 Aralık'ta basın açıklaması yaptı Hazine, Maliye Bakanı. 20 Ocak'ta da kanun buraya geldi. Değerli arkadaşlar Anayasa'da der ki, ‘Vergi kanun ile konur, kanun ile kaldırılır' der. Siz uygulamayı yapıyorsunuz ama Anayasa ve hukuku da bilmiyorsunuz. Çünkü bürokrasiyi darmaduman ettiniz. Sonunda Meclis'e kanun geldi ve buradan kanun çıktı. Bu ne demektir? ‘Parlamentoya ben ne zaman kanun getirirsem, benim orada askerlerim var, el kaldırır ve indirirler, benim kanunlarımı kabul ederler.' Bu iradenin ipotek altına alınmasıdır.

 

“BİR KİŞİNİN İRADESİNE DEVLETİN BÜTÇESİ TESLİM EDİLMEZ”

* Devlet harcamalarının neye göre yapıldığını bilmemiz lazım. Devlet harcamaları keyfi olarak yapılmaz, bir kişinin iradesine devletin bütçesi teslim edilmez. Devlet dediğiniz kurum saygın bir kurumdur. Liyakat ve adaletle yönetilir, herkesin arzu ettiği gibi yönetilmez. Bir kişinin iradesine göre yönetilmez. Devletin temeli, hukuk ilkelerinden yola çıkar, yani belirliliktir. Üç kuralı vardır belirliliğin. Bir, hukuk normlarının belirli olması lazım. İki, bilinebilir olması lazım. Üç, öngörülebilir olması lazım. Bunlar olduğu taktirde olur.

“NASIL HARCIYORLAR BU PARAYI? BEN SORUYORUM, SİZİN DE SORMANIZ LAZIM”

* Örnek, Cumhurbaşkanlığı makamı ve Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı. Yani bu beyefendilerin çalıştığı yerler. 2886 Sayılı Devlet İhale Kanunu'na tabi değil. 6245 Sayılı Harcırah Kanunu'na tabi değil. Taşıt Kanunu'na, Kamu Konutları Kanunu'na, Kamu İhale Kanunu'na, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'na tabi değil. Hiçbirisine tabi değil bunlar. Peki parayı nasıl harcıyorlar, yetki vermişiz? Efendim yönetmelik var. Siz hiç Resmi Gazete'de bir yönetmelik gördünüz mü? Görmediniz. Size bir şey daha söyleyeyim, 3010 sayılı kanun var.

* Kanun Resmi Gazete'de yayımlanacak olan yönetmelikler hakkında kanun. Bu kanuna göre Cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri yönetmelikleri Resmi Gazete'de yayınlamak zorundadırlar. Hangi yönetmelik yayınlanmaz onu da yazıyor kanun. ‘Ancak milli emniyet ve güvenlikle ilgili olan ve gizlilik derecesi taşıyan yönetmelikle yayınlanamaz.' Allah aşkına Harcırah Kanunu'nu eğer siz yönetmelikle yapıyorsanız bunun milli güvenlikle ne ilgisi var, taşıt kanununun milli güvenlikle ne ilgisi var. Eğer oraya dayandırıyorlarsa. Nasıl harcıyorlar bu parayı? Ben soruyorum, sizin de sormanız lazım. Hiçbir yönetmelik şu ana kadar yayınlanmadı. Bakın, niye yayınlanmıyor bu yönetmelik.

 

 

“KİMSE GÖRMESİN, BİLMESİN DİYE YÖNETMELİĞİ YAYINLAMIYORLAR. NİYE SORMUYORSUNUZ?”

* Niye tabi olmadıklarını da anlatayım. Harcırah Kanunu. Sayın Başkan, 100 lira alacak, Ankara dışına çıktığı zaman. Sizler milletvekilleri, 92 lira alıyorsunuz. Aylık kadro derecesi 1/4 olanlar 63 lira alıyorlar, aylık kadro derecesi 5-15 arasında olanlar 62 lira alıyorlar. Peki sarayda çalışanlar kaç lira alıyorlar, bilmiyorsunuz, bilemezsiniz, ben de bilmiyorum.

* Niye onlar buraya tabi değil? Orada çalışanlar; Meclis Başkanı'ndan, milletvekilinden, Anayasa Mahkemesi Başkanı'ndan fazla para alıyorlar. Onların harcırahları çok yüksek, ama kimse görmesin, bilmesin diye yönetmeliği yayınlamıyorlar. Niye yayınlamıyorlar. Siz bunu niye sormuyorsunuz? Niye bu yönetmelikler yayınlanmaz, niye bu kanunlar uygulanmaz…

“SARAY’DA YAŞAYANLAR VE SARAY’IN DIŞINDA YAŞAYANLAR”

* İkili bir yapı oluştu Türkiye'de, sarayda yaşayanlar ve sarayın dışında yaşayanlar. Bunu Fuat Keyman hoca söyler. İki Türkiye'den de bahseder. Artık tam anlamıyla iki Türkiye var. Biri saray ve şürekasının, beşli çetelerin yaşadığı Türkiye. Orada her şey çok mükemmel. Orada yaşayanların bir elleri yağda, bir elleri balda. O Türkiye'de her şey var, masalar dolup taşıyor, ejder meyveli smoothie'ler var.

* Eğlenceler, keyifler, 100 binlerce dolarlık çantalar var. Evlatların vakıfları var, gökdelenleri var, evlatlar birbirlerine çekirdek gönderir gibi milyon dolarları gönderiyorlar… Gittim yerinde gördüm. Man Adası'nda çil çil paraları var. Bu Türkiye diğer Türkiye'nin; yani, halkın 481 milyar dolarını hortumlamış durumda. O paranın bir kısmıyla da bu yarattıkları sistemi ayakta tutabilmek için etrafa atanmışları dizmiş durumdalar. Yandaş medyayı yaratmış durumdalar. Trol orduları, kullanılan şarkıcı ve türkücüleri var. Kara paraları, baronlar, pudracı danışmanlar var. Var oğlu var…

 

 

“BİRİNCİ TÜRKİYE'NİN İKİNCİ TÜRKİYE'Yİ SADAKAYA BAĞLAMA PROGRAMINI YIRTIP ATACAKLAR”

* Ne yazık ki bu düzenin yarattığı ikinci Türkiye var. Trajik Türkiye var. Bu trajik Türkiye'de günlük hayatta kalma kavgası var. Kenar mahallelerde yaşam mücadelesi var. Bu Türkiye'de milyonlarca yoksul ve hatta aç insanlar var. İş bulamadığı için kendini yakan insanlar. Borçlarını ödeyemediği için intihar edenler var. Bu Türkiye'de çocuklar eksik beslenmeden dolayı büyüyemiyor, uzayamıyor ve gelişemiyor. Ama biz bu saray Türkiye'sine karşı başka bir Türkiye vizyonu açıkladık ve bu Türkiye için 70 kişilik ekip 7 gün 24 saat çalışacak.

* Dünyanın en iyileri ile çalışacak. Bakın futbol ligindeki gibi anlatayım, malum dünya kupası var. Ronaldo ve Messi, Türkiye için oynayacaklar, birinci Türkiye'nin ikinci Türkiye'yi sadakaya bağlama programını yırtıp atacaklar. O Türkiye'de dijital teknoloji, yapay zekâ, makine öğrenimi, finansal teknolojiler ve yeşil enerji var. Herkes daha iyi bir yaşam ve düzen için çalışacak, çocuklara yeni bir Türkiye hayalini vereceğiz. Yeni bir siyaset üstü anlayış ve liyakat ile Türkiye'yi büyüteceğiz.

“HAK GELECEK BATIL ZAİL OLACAK”

* Arkadaşlar niye ağlıyorsunuz. Ağlamanız ne zaman bitecek sizin. Az önce söyledim, şampiyonlar ligi takımı karşısında gözleri ışıldayan fotoromanlar var. Vallahi tam bir amatör küme var karşımızda. Hor gördükleri ve üsten baktıkları, vergilerini en temel haklarını gasp ettikleri o ikinci Türkiye bu yarattıkları saray Türkiye'sini yenecek, daha açık ve net söyleyeyim. Hak gelecek, batıl zail olacak.

 

 

“‘PARAYI GETİRİN, NE OLURSA OLSUN’ DEDİNİZ”

* Baronlara geliyorum, dostlarınız olan baronlara geliyorum…. Çocuklarımızı zehirleyenlere geliyorum. 7 kanun çıkardınız, ben size iradenizi ipotek ettiniz derken boşuna söylemiyorum. 7 kanun çıkardınız, çıkardığınız 7 kanunu 5 kez uzattınız. Yetki verdiniz, saray ve bakanlara. Uyuşturucu kaçakçılarının tamamının paralarını getirin Türkiye'ye, ne yaparsanız yapın dediniz. Bazı Alacakların Yeniden Yapılanması Hakkında Kanun…

* Bakın ne yazmışsınız. Türkiye'ye getirilen varlıklar nedeniyle, dolar, euro, hisse senedi nedeniyle; madde hükmünden yararlananlar, bunların kanunu temsilcileri hakkında hiçbir şekilde, vergi incelemesi, vergi tarhiyatı ile ilgili araştırma, soruşturma, kavuşturma, vergi cezası ve idari para cezaları kesilmez, dediniz. Soruşturmayı savcılık yapıyor, dokunmayacaksın diyor. Kovuşturmayı hakim yapıyor, dokunmayacaksınız diye. Parayı getirin, ne olursa olsun dediniz. Akşam eve gittiğinizde, evlatlarınıza sorun. Ben gittim bu kanunda elimi kaldırdım ve tüm uyuşturucu baronları Türkiye'ye geldi, diye.

“KAPKARANLIK BİR ŞEYE İZİN VERDİLER”

* Bu kara para konusunu en anlaşılır dille anlatmaya çalışacağım. Bunları da çok iyi tanısınlar… Çok açık konuşacağım. Din ve iman için oy veriyorum diyen vatandaşım da dikkatli dinlesin. Onun da dikkatli dinlemesini istiyorum. Çünkü sizin de bu konuda sorumluluğunuz var. Çünkü dünyanın en aşağılık insanları şüphesiz uyuşturucu kaçakçılarıdır. Uyuşturucu, insan onurunu yok eder ve öldürür. Başınıza gelecek en korkunç şey uyuşturucudur. Uyuşturucu baronları öldürerek zenginleşirler. Çoluk çocuk, kadın ve erkek, yaşlı genç fark etmez. Biçer geçerler.

* Bu aşağılık insanlarla mücadele etmek için dünya ne yaptı? Kazandıkları parayı sisteme sokmaları lazım. Yasal değilse sisteme sokamıyorlar. Bankaya yatırırken soruyor paran nerede kardeşim? Nereden sen bu parayı buldun, diye soruyor. Bankaya yasal dayanağınız yoksa, yatırmaya kalkarsanız başınız belaya girer. Milyarlarca dolar parayı bu yoldan kazanan aşağılık kişiler, parayı sisteme sokmayıp ne yapacaklar, depolamaları lazım. Milyarlarca doları nereye depolayacaklar, yer yok bunlarda. Hadi depoyu buldun, parayı koydun.

* Ama bu para bir şeyi satın almana yaramıyorsa, tuvalet kağıdından öte bir şeye yaramaz. Satın alman, yani sisteme girmesi lazım. Sisteme sokmadığı taktirde bu paranın hayrını uyuşturucu baronu görmez. Buraya kadar her şey net. Saray ve şürekası ülkeyi batırınca, cari açık patlayınca para peşinde koştu. Nereden bulacağız parayı, diye. Düzgün hiç kimse yatırım yapmayınca, kapkaranlık bir şeye izin verdiler, yeni bir yasal düzeleme çıkardılar. 7 kez… Özetle ‘Parayı getir, nereden kazandığını asla sormayacağım, hiçbir vergi müfettişi sormayacak. Hiçbir vergi dairesi müdürü, savcı, polis sormayacak, hâkim hakkında dava açmayacak, parayı getir nereye kadar getirirsen getir.'                                                                   

“KOCA TÜRK DEVLETİNİ MAFYA BOZUNTULARINA ÇAMAŞIRHANE YAPANLARIN ALLAH BİN BELASINI VERSİN”

* Türkiye'ye kirli paraların çamaşırhanesi haline getirdiler. Bu paraları aldılar, getirdiler, hiç kimse sormadı, bankalara yatırdılar, yıkadılar, temizlediler. Onlar için Türkiye kirli paralarının yıkanacağı bir ülke haline geldi. Koca Türk devletini mafya bozuntularına çamaşırhane yapanların Allah bin belasını versin. Bir kereye mahsus yapmadılar. 2016'dan bu yana soru sormam getirin paranızı. dediler. Yeter ki getir kaynağını sormayacağım, nereden kazandığını sormayacağım dediler. MASAK devreye girdi, koskoca MASAK'ı devre dışı bıraktılar. Türkiye'yi gri listeye aldılar. Sanıyorsunuz ki Türkiye dünyaya kapalı.

“ANNESİNİN KAFASINI KESİP SOKAĞA ATAN OLAYI DUYMADINIZ MI SİZ?”

* Ülkeye sadece para mı girdi, hayır. Ey dindar ve inançlı kardeşlerim. Tabii ki hayır, uyuşturucu parası, sahibini de getirdi. Adamın parası senin ülkende duruyorsa, ben de geleyim buraya, parayı bozduruyorum, bankaya yatırıyorum, hiç kimse bana soru sormuyor. Bu parayı uyuşturucudan kazandım milyar dolarla. Olsun diyor, ben yatırırım. Herkesin keyfi yerinde bunun da keyfi yerinde.

* İşlerini de yaşadıkları ülkeye getirdiler, her yeri MET'e çevirdiler. Siz uyuşturucunun yolunu biliyor musunuz, Afganistan'dan nasıl geldi biliyor musunuz, sadece İran kapısından yıllık uyuşturucunun 50 milyar dolar olduğunu, devlette bu konuda raporlar olduğunuz biliyor musunuz? Bilemezsiniz, çünkü sizin göreviniz el kaldırıp indirmek. Şu soruyu sorun, 10 yaşındaki çocuk uyuşturucuya nasıl alıştırılır? Ya annesinin kafasını kesip sokağa atan olayı duymadınız mı siz?

“PİSLİĞİN ÖNÜNÜ AÇANLARIN TAMAMINI DA DEFTERE YAZDIK”

* Uyuşturucu paralarını getirdiler, kendileri de geldiler. Türkiye'de at koşturdular, en önemli mafya liderleri ve uyuşturucu baronları Türkiye'ye geldiler, Türkiye'de oturdular ve daire aldılar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı için müracaat ettiler. Siz bunları bilmiyor ve sormuyor musunuz? Bakın, kendi aralarında hesaplaştılar. Mafya lideri geliyor yurt dışından, buradaki mafya o da yurt dışında, hesaplaştılar ve öldürdüler onları. Baronlar burada at koştururken o zaman araya fotoroman malzemesi giriyor. Emniyet güçleri paralize edildi, emniyet güçlerine baskı yapılıyor. Mert emniyetçilerimiz bu fotoromancıdan bıkmış vaziyette, hikâyenin gerisini herkes biliyor. Ama şunu unutmayın, uyuşturucuyu da uyuşturucu baronunu da bu pisliğin önünü açanların tamamını da deftere yazdık, hepsinin hesabını soracağım.

“4 SORU SORUYORUM”

* 4 soru soruyorum, içinizden bir yürekli kişi varsa şu kürsüye gelir, İçişleri Bakanlığı bütçesinde görüşülürken bu soruları Kılıçdaroğlu sordu, cevabını ver der. Bir, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu operasyonu dediği operasyonda nasıl oldu da herkes serbest kaldı? İddianamede çıkan sanıklarla Soylu'nun oğlunun ne ilişkisi var?

* İstanbul Emniyeti Soylu'nun oğlunun aracını sanıklara kiraladığı için mi aradı? Soylu'nun Türkiye'den gönderdik dediği Sırbistan'daki uyuşturucu çetesinin lideri, nasıl oldu da İstanbul'un göbeğinde kendine özel bir hayat kurdu, uyuşturucu faaliyetlerini yönetti, rakip çetesi nasıl elini kolunu sallayarak Türkiye'ye gelip onu öldürdü. Kolombiya'dan yakalanan 5 ton kokainin gerçek sahibi kim?

* Mustafa Çalışkan ile ne derdiniz var, FETÖ ve uyuşturucu ile mücadele eden kişiyi neden bu konuma getiriyorsunuz? (AKP sıralarından, ‘Açıkla o zaman' sesleri üzerine). Nerenin milletvekilisin, sana nerenin milletvekilisin, git o ile en yakın taksi durağana git, orada konuş, burada uyuşturucu nerede satılıyor sana anlatacaktır, dünyadan haberin yok senin.

“NİYE SÜLEYMAN SOYLU'YA DEMİYORSUNUZ ‘JANDARMANIN GÖNDERDİĞİ YAZILARI GETİR BURAYA' DİYE”

* Uyuşturucu konusunda Türkiye'nin hangi iline giderseniz gidin, namuslu bir adam olsun, esnaf, taksici olsun kim olursa… Burada uyuşturucuyu kimler satıyor? Ben çocuğu uyuşturucu kullanan anneler ile görüştüm. Anne ve baba ne diyor biliyorsunuz? Akşam yatarken yatak odamızı sürgülüyoruz, çünkü oğlumuz uyuşturucu kullanıyor. Bağcılar, Sultanbeyli'ne gittiniz mi? Orada gördünüz mü? Araştırma raporunu göndereceğim size. Niye Süleyman Soylu'ya demiyorsunuz jandarmanın gönderdiği yazıları getir buraya diye, niye demiyorsunuz?

“UYUŞTURUCUDAN ŞİKAYET EDİYORUM, BARONLARI SAVUNUYORSUNUZ”

* Ben uyuşturucudan şikayet ediyorum, siz baronları savunuyorsunuz. Nasıl olur böyle bir şey. Ben uyuşturucu evlatlarımızı zehirliyor diyorum, siz beni eleştiriyorsunuz. Allah aşkına nasıl yapıyorsunuz bunu ya? Siz hiç fakir mahallelere gidip, anneleri dinlediniz mi? Babaları dinlediniz mi? Dinleyemezsiniz.

“YOLSUZLUKLARI YASALAŞTIRAN BİR KANUN ÇIKTI”

* Bir şey daha yaptınız. Bu Gazi Meclis diyorsanız, gaziler arasında ayrım yapmayan bir Meclis olması lazım. Gaziler arasında ayrım yaptınız siz ya, şehitler arasında ayrım yaptınız. Çok daha vahim bir şey anlatayım. Bu Meclis'te asla ve asla benim bildiğim kadarıyla yolsuzluklar, rüşvet, malı götürmek için hiç kimse elini kaldırıp bu böyle olsun dememeliydi. Kul hakkı yiyene karşı ortak tavır sergilemeliyiz.

* Olabilir, her birimizin siyasi görüşü farklı olabilir. Ama ahlak ve erdem konusunda beraber olmak zorundayız. Beytülmale sahip çıkmak zorundayız. Sizin, AK Parti ve MHP milletvekillerinin iradesi ile bir kanun çıktı burada, yolsuzlukları yasalaştıran bir kanun çıktı. Haberiniz bile yok. Siz kusura bakmayın, el kaldırıp indiriyorsunuz. Haberiniz olsa itiraz ederdiniz.

“VİCDANLARINI TATMİN ETMEK İÇİN İTİRAZ EDİYORLAR”

* Rüşveti, hırsızlığı meşrulaştıran bir kanuna evet dediniz. (AKP sıralarından: Sürekli hakaret ediyorsunuz) Hakaret değil efendim, gerçek gerçek. Gerçekle yüzleşin. Ben anlatacağım dinle, elini ne için kaldırdığınızı; bana çık ondan sonra anlat. Kanunun adı. (AKP sıralarından: Biz kiralık vekil değiliz) Bırak ağlasınlar. Ağlamak da fazilettir. Vicdanlarını tatmin etmek için itiraz ediyorlar. Dinleyin, anlatacağım. (AKP sıralarından: Ağlayanlar kiralık olanlardır) Doğru, aynen öyle. İradesini kiralayan kişiler parlamentoda görev yapamaz, nokta.

* İradesini kiralayan ve vesayet altına alan kişi parlamentoda milletvekili olamaz. Bu kadar açık söylüyorum. Örnek vereceğim, ne için el kaldırdığınızı da sonra soracağım size. Bırakın ağlasınlar, en zor şey gerçekle yüzleşmektir, iradeyi ipotek altına aldırmaktır. İradenizi ipotek altına aldırmayacak, gelen kanun teklifini okuyacaksınız, o kanun teklifi milletin aleyhine ve rüşvete kapı aralıyorsa, ona hayır diyeceksiniz.

* Hayır demezseniz. Meclis'in itibarını sıfırlıyorsunuz. (AKP sıralarından: Aday bile olamıyorsun, iradeden bahsediyorsun) Bırak şimdi onları ya. Bırak da sen nerenin milletvekilisin onu bile bilmiyorsun. Ona da saraydan talimat gelecek ‘Sen şuranın milletvekilisin'. O da kabul edecek, ‘Evet ben oranın milletvekiliyim'.

“SİZDEN DAHA İYİ DÜŞÜNÜR, ÇÜNKÜ O ÇOCUĞUN VİCDANI VE AHLAKI VAR”

* Gerçeği göreceksiniz, bulunduğunuz illerde gidin, AK Parti’nin il başkanına sorun, eşinize sorun, ilkokula giden çocuğunuza sorun. ‘Ben bunun için el kaldırdım, ne diyorsun' diye sorun. Sizden daha iyi düşünür, çünkü o çocuğun vicdanı ve ahlakı var. Sayın Başkan Genel Kurul'a hitap edeceğim de onlar bana hitap ediyorlar, ben de onları insan yerine koyuyorum, onlara hitap ediyorum. Ne yapayım?

“ALDIĞINIZ AYLIK HELAL Mİ ARKADAŞLAR?”

* Kanunun adını okudum, Olağanüstü Hal Kapsamında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilmenin Kabul Edilmesi Hakkında Kanunun, bu geldi buraya ve komisyondan geçti. 26 Mayıs 2022, 7407 sayılı kanun. Bu kanun değiştiriliyor. Bu kanun Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ile ilgili bir kanun… Karar alan, bu yönetimde, TSMF'de.

* Karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ve olağanüstü hal kapsamında yayınlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişiler, bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle, yani usulsüzlük, yolsuzluk yaptılarsa bu nedenle haklarında hukuki, idari, mali, cezai sorumluluğu da olmaz. Siz buna ‘evet' dediniz.

* Bankayı düşünün, kayyum atadınız, aldı amcasının oğluna verdi, hiç kimse bir şey yapamaz. Çünkü sizin el kaldırdığınız kanuna göre bu görevi yerine getiren kişilerin, karar, görev ve fiilleri nedeniyle, hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz diyor. Siz buna evet dediniz… Şimdi soruyorum, aldığınız aylık helal mi arkadaşlar? Helal mi? Bu kadar itiraz ettiniz, bunun için niye itiraz ediyorsunuz, niye buna evet dediniz.

“HANGİ MECLİSTE YOLSUZLUKLARI MEŞRULAŞTIRAN BİR KANUN ÇIKMIŞTIR?”

* Biz bunu Anayasa Mahkemesi'ne gönderdik, şimdi buradan Anayasa Mahkemesi Başkanı ve değerli üyelerine sesleniyorum. Bu ayıbı süratli bir şekilde görüşün ve kaldırın. Parlamentonun itibarına gölge düşürmüştür bu kanun. Gazi Meclis diyorsunuz, hangi mecliste yolsuzlukları meşrulaştıran bir kanun çıkmıştır. Meclis'in itibarı bu kadar ayaklar altına alınamaz. Bu saray, öyle bir kumpas kurdular ki size neyin ne olduğunu bilmeden el kaldırıp, indirdiniz.

* Hiç bu 37'nci maddeye bakmadınız, niye bunların icrai ve hukuki sorumluluğu olmuyor? Neden cezai sorumluluğu olmuyor, bunların? Bunlara bankayı, devasa şirketleri teslim ediyorsunuz. Ne oldu, yolsuzluklar oldu, gazete manşetlerinde yer aldı. Hiçbir savcı soruşturma açamaz, hiçbir mahkeme açamaz. Böyle bir rezaletin yaşadığı yer bu Meclis olmamalıydı. Buraya bütçe getiriyorsun, ne bütçesi ya. Mali götürenlerin bütçesi bu bütçe.

“TEMİZ, AYDINLIK, HERKESİN MUTLU OLDUĞU BİR TÜRKİYE'Yİ YENİDEN İNŞA EDECEĞİZ”

* Cumhuriyet tarihinde ilk yaşıyoruz. Alt gelir gruplarından, bir avuç üst gelir gruplarına olağanüstü kaynak transferi var. Yani 80 milyondan bir avuç insana olağanüstü kaynak transferi var. Bunlar o kadar büyük rakamlar ki. Gidin, Londra'da Chelsea'ye gidin. Oradaki büyük malikaneleri görün. O büyük malikanelerde kimlerin yaşadığını görün. Sarayın onlara ne kadar iltifat yaptığını görün. Allah nasip ederse o paraların tamamını getireceğim Türkiye'ye. Tamamını… Hiç endişe etmeyin sevgili halkım, sana sesleniyorum; Millet İttifakı olarak göreceksiniz, temiz, aydınlık, herkesin mutlu olduğu bir Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz. Beraber, birlikte inşa edeceğiz. Sen, ben demeden inşa edeceğiz.

“DEVLET VASAT BİR BÜROKRASİYE TESLİM EDİLDİ”

* Bir hikâye anlatacağım, bitireceğim. Sloganlarla geldi. Sloganları, krizlerden yorulmuş halkımızın en derin özlemlerini yansıtıyordu. Bireysel özgürlük vaat ediyordu. Yoksullukla mücadele vaat ediyordu. Yolsuzlukla, yasaklarla mücadele edeceğim diye vaatleri vardı. Sonuç ne oldu? En önce tüm yol arkadaşlarını eledi. Meclis'te kurduğu yolsuzlukları araştırma komisyonunun başkanını bir daha milletvekili yapmadı. Tüm liyakatli bürokratları temizledi ve devlet vasat bir bürokrasiye teslim edildi. Liyakati tümüyle öldürdü. Devleti, devlet yapan tüm sistemleri yok etti. En iyi üniversiteleri yok etti. Neredeyse saat başı değişen kişiye özel kararnameler ile üniversitelere rektör atandı. Adamına göre kararname çıkararak rektör atandı.

Kılıçdaroğlu konuşmasında anlattığı fıkraya Cumhurbaşkanı yardımcısı Oktay gülümseyerek karşılık verdi.

“‘RÜŞVET ALANDAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN BÜYÜKELÇİSİ OLUR MU’ DİYE SORUN”

* Rüşvet alanlardan büyükelçi olur mu? Şimdi size bir soru. Allah aşkına söyleyin ya, bana cevap vermeyin eve gittiğinizde ilkokula giden çocuğunuza sorun. Rüşvet alandan Türkiye Cumhuriyeti devletinin büyükelçisi olur mu diye sorun. Sorun ya Allah aşkına. Eşinize sorun, akrabanıza, komşunuza sorun. Bu memlekette, AK Parti'nin içinde de son derece değerli büyükelçilik yapacak insanlar var. Ya rüşvet alandan 21'inci yüzyılın Türkiye'sinde büyükelçi mi atanır? Paranoyasını besleyen bir trol ordusu kaldı sonuçtu. Tek o kaldı.

“RÜŞVET ALAN ADAM, KARAKTERSİZ BİR ADAMDIR”

* Hiç gücünüze gitmesin arkadaşlar, çürüttünüz, bu kutlu çatıyı çürüttünüz. Her şeyden vazgeçiyorum da ya kendi bakanınız, sizin bakanınız; bir milletvekilinin mafyadan her ay 10 bin dolar aldığını söyledi ya. Sizin bakanınız söyledi. Bir kişinin gücüne dahi gitmedi. Bir kişi çıkıp onuruyla, bu iş nedir diye dahi sormadı. Bir de bana diyorsunuz ki niye bunu söylüyorsun. Hayret ediyorum. Hepiniz, bu çatı zan altında kalıyor.

* Siz milletvekilisiniz arkadaşlar. Suç ortağı değilsiniz. Ses çıkarmadığınız andan itibaren suçu onaylıyorsunuz demektir. Ve suç ortağı oluyorsunuz demektir. Bunu nasıl içinize sindiriyorsunuz merak ediyorum. Meclis çürüdü. Devlet de çürüdü. Rüşvet alan kişiden büyükelçi olur mu? Gidersiniz parayı ödersiniz, devletin bütün sırlarını satın alırsınız. Rüşvet alan adam, karaktersiz bir adamdır. Satar, vatanını da satar her türlü bilgiyi de satar.

Oktay, Kılıçdaroğlu’nun konuşması esnasında notlar aldı. 

“GÖZLERİ IŞILDAYANLAR, EPİSTEMOLOJİK KOPUŞLAR ELİNDE KALDI”

* Elinizde kala kala yalnızca kişisel güce ve kazanca odaklanmış küçük bir tiran ve onun yakın çevresi kaldı. Atadığı bakanların çoğu trolden öteye geçemiyor. Zaten ikinci kalite bir tiran. Ancak üçüncü kalite atanmışlar ile çalışabilirdi, zaten öyle oldu. Gözleri ışıldayanlar, epistemolojik kopuşlar elinde kaldı. Kuzenleri ile toprak ihaleleri kovalayan atanmışlar kaldı ellinde.

* Az buçuk fikri olan hiç kimse ile çalışması mümkün değildi zaten. Sürekli bakan, sürekli bürokrat kovuyor. Korkudan kimse kovuldum diyemiyor. Affımı istedim diyorlar, onlar af istiyorlar, o da affediyor. Böyle bir ucube durum. Bu ucubeliklere ortam hazırlayın ucube bir sistem. Devleti bir kişinin iki kişinin dudağından çıkacak talimatlara teslim eden bir sistem.

“VATANSEVER OLSA DÜN KÜFRETTİKLERİNİN BUGÜN ELİNİ ÖPMEK İÇİN SIRAYA GİRMEZDİ”

* Onun, halkı kandıran tüm vaatleri çöp oldu. Vaat kalmayınca hem ekonomik hem siyasi zorbalıkla halkı eziyor şimdi. Halk kan ağlıyor, ama halktan kopuşu o kadar sert oldu ki. Halkı anlamak için şefkatten ve enerjiden yoksun. Ne yapacak? Savaş ve din kisvesine daha çok bürünmek zorunda kalıyor. Sürekli de bunu yapıyor. Bakmayın o vatan, millet, Sakarya nidalarına…

* Bu saray ahalisinde asla ve asla ideolojik hiçbir şey yok. Kimse kendisini kandırmasın. Vatansever olsa dün küfrettiklerinin bugün elini öpmek için sıraya girmezdi. Vatan toprağını düşmana terk edip Süleyman Şah Türbesi'ni kaçırmazdı. Terörle mücadele için yabancı askerlerin Türkiye'ye davet edilmesi için buradan tezkere çıkarmazdı.

“TİRANLAR, ZORBALAR HEP GİDERLER, O DA ALTI AY İÇİNDE GİDECEK”

* Bir ideolojileri ve felsefesi yok. En çok parayı nasıl götürürüm ve en çok erişimi nasıl sağlarım, satın alırım… Kafası sadece buna odaklı. Tiranlar her zaman böyle davranırlar. Gerçeği, krizleri reddederler. O da tümüyle Türkiye'den koptu. Her şeyi reddediyor. Ekonomiyi, açlığı, yoksulluğu, işsizliği reddediyor. Getirdiği sığınmacıların bir sorun olduğunu da reddediyor. Reddetmeyeceği bir gerçeği söyleyeyim, tiranlar, zorbalar hep giderler, o da altı ay içinde gidecek.”

Kılıçdaroğlu, konuşmasını sosyal medya hesabından “Sarayın yalanlarına karşı, halkın gerçekleri… #İkiTürkiye” ifadeleriyle paylaştı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAK: Ajanslar                                                                                                                                                                                                                                                                                              

 

‘İkinci Yüzyıla Çağrı’ başlıklı etkinlikte konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Ekonomi Vizyon Belgesi’ni açıkladı. ilk etapta 3,5 milyon kişiyi istihdam edeceklerini ve kişi başı geliri 20 bin doların üzerine çıkaracaklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, ilk üç yılda 100 milyar dolarlık yatırım getireceklerini belirtti...

Kılıçdaroğlu, Ekonomi Vizyon Belgesi’ni açıkladı: Bu ülke küllerinden yeniden doğacak...

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'ndeki vizyon toplantısında, Türkiye'yi ekonomik krizden çıkaracak istikrarlı büyüme modelini açıkladı. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi;

*Net anlaşılsın istiyorum; Türkiye'yi tek bir kişi değil, liyakate dayalı bir sistem yönetecek. Açıkça söylüyorum! Türkiye'nin kökten bir değişime ihtiyacı var. Herkes için çalışan bir sisteme ihtiyacı var.

*Bakın görüyorsunuz, böyle bir Türkiye mümkün ve emin olun iktidara geliyoruz ve bu köklü dönüşümü gerçekleştireceğiz. Bu ülkede hiç kimse korkuyla uyanmayacak. Vatandaş, çalışan bir sistemin yani oluşturacağımız sistemin, ülke ekonomisini, sanayisini, esnafını, emekçisini koruyacak, bunu çok iyi bilecek.

*Bireyler, yönetenler gelip gidecek, ama ülke bir daha asla savrulmayacak. Bu benim, güzel ülkeme bırakacağım, en büyük ve en güzel mirasım olacak.

image small

“BU KAVGA NASIL BİR TÜRKİYE OLACAĞININ KAVGASI”

*Bugün verdiğimiz kavga, Türkiye'nin yarın nasıl bir ülke olacağının kavgası.
Nasıl bir Türkiye hayal ettiğimizin davası. Sanıyorum bu açıklamaların tümü bunları göstermiştir.

*Bugün bu sahneden size, ana muhalefet partisinin genel başkanı olarak seslenmiyorum. Kuracağımız sistemin, büyük güç birliğinin bir parçası olarak sesleniyorum. Söylemiştim, bu siyaset üstü güç birliği, sizlerle birlikte çalışınca tamamlanacak.

image small

6 MASA VURGUSU

*Bir de siyasal bizim birlikteliğimiz var tabii. Yani 6'lı masa. Türkiye için bir araya gelen, kalbi Türkiye için atan, 6 vatansever liderin masasıdır o. Bu değerli insanların en büyük motivasyonu, aldıkları ya da alacakları oylarda değil! “Ülke söz konusu olunca, ideolojik farklılıklar teferruattır” dememiz, bu masanın en büyük gücüdür.

*Zorbalığa direnen, her türlü kara propagandaya rağmen kenetlenen 6 lideriz biz. Türkiye için kenetlendik! Halkımızın haysiyetli yaşamı için kenetlendik.

*Biz 6 lider olarak, birlikte yürümeye devam edeceğiz. Türkiye'de gerçek bir demokrasi inşa edeceğiz. Anayasamız hazır. Ekiplerimiz ve kadrolarımız, gece gündüz ortak bir program için çalışıyorlar. Bizim siyasi, ahlaki ve vicdani birliğimiz; bakın bu birlikteliği bir daha ifade edeyim, ahlaki ve vicdani diyorum…

image small

*Meral Hanım'ın partisini kurarken nasıl bir mücadele verdiğini, ben çok iyi biliyorum. Meral Hanım merttir. Temel Bey bu 6'lı masaya kurarken, sırtına nasıl bir yük yükleneceğini bilmiyor muydu? Biliyordu. Ama Temel Bey bilgedir ve cesurdur. Ahmet Bey'le vatan söz konusu olduğunda bir araya gelmekten bir an bile tereddüt etmedik.

*Onun deneyimi ve entelektüel birikimi bize her türlü katkıyı sağlayacak. Ben Gültekin Bey'de Menderes ve Demirel'in gençliğini, onların ruhunu görüyorum. Ali Babacan'ın uygulama tecrübesini ve başarısını biliyorum, altını çiziyorum, bütün dünya da bu gerçeği biliyor.

*Yani özetle, bu zaferi iyi, cesur ve yürekli, dürüst insanlar kazanacak. Türkiye dahil dünyanın her yerinden, işinde en iyi uzmanlar ve siyaset üstü vatanseverlerimizle, bunun için buluştum. 6'lı masayı oluşturan partilerimizin de çok iyi kadroları var. Bu değerli insanlarla birlikte çalışıyoruz.

“BAY KEMAL BU SORUNU DA ÇÖZDÜ”

*Tabii ki en iyileri bulmak yetmez. Onların elini de güçlendirmek gerekir. Bu büyük birlikteliğin başarılı olması için kaynağa ihtiyaç var. Açık ve net söylüyorum, Bay Kemal bu sorunu da çözdü.

*İktidarımızın ilk 6 ayında, milletimizin ferahlaması için hızlı çözümlerimiz hazır. İlk adım halkımıza nefes aldırmak, sonra kalıcı refahı sağlayacağız.

*Gerçekleştirdiğim uluslararası temaslarda, toplamda 5 trilyon 461 milyar dolarlık fon yöneten yatırım bankaları ve girişim sermayesi fonlarıyla verimli toplantılar yaptım. Aralarında tefeci yoktu. Aralarında kara para sahipleri yoktu. Aralarında baronlar yoktu, şaibeli kişiler yoktu.

*Peki ne vardı? Dijital teknoloji vardı, yapay zekâ vardı, makine öğrenimi, finansal teknolojiler ve yeşil enerji gibi önemli sektörlere, büyük yatırımlar yapan kurumlar vardı.

“100 MİLYAR DOLAR DOĞRUDAN YATIRIM GELECEK”

*İktidarımızın ilk 3 yılında, en az 100 milyar dolar doğrudan yatırım gelecek. Ben bu parayı getireceğim. Peki bu yeterli mi? Hayır!

*Dünyanın her yerinde bağımsız çok büyük varlık fonları var. İktidarımızın ilk üç yılında, onlardan da en az 75 milyar dolar yatırım alacağız. Ayrıca yeri-yurdu, kaynağı belli, temiz ve sürdürülebilir fonlardan en az 150 milyar dolar yatırım getireceğiz. Özellikle hedefimiz Avrupa'nın ve Uzakdoğu'nun emekli fonları olacak. Norveç ve Singapur gibi…

*Peki sadece bu kadar mı? Hayır. Türkiye büyük kaynaklara ve potansiyele sahip bir ülke. Ancak yolsuz yönetim yüzünden halkımız hiçbir şeyden pay alamıyor.

*Ama Bay Kemal, çetelerle ve yolsuzluk yapanlarla mücadele etme sözü verdi. Çünkü ben kirli sermayenin adamı olmam! Kirli sermayenin çaldığı 418 milyar doları, borçları olarak deftere yazdım.

“BU PARAYI SİZDEN HUKUK İÇİNDE GERİ ALACAĞIM”

*Ben biliyorum onların neden sürekli benimle görüşmek istiyorlar… Neden aracılarla haber gönderiyorlar… Neden arkamdan iş çeviriyorlar…

*Neden anketçileri, sureti muhalefetten gözüken medya kalemlerini satın alıyorlar… Kuruş kuruş, dünyanın neresinde neyiniz var hepsini biliyorum. Bu parayı hukuk içerisinde sizden alacağım, kurtulamazsınız…!

“ÜCRETLİ ÇALIŞANLAR HAKLARI GERİ VERİLECEK”

*Bu ülkede ücretli çalışanlara hiçbir zaman büyümeden pay verilmedi. Yetmezmiş gibi, sahte enflasyon oranıyla çalışanların maaşları gasp ediliyor. Bugün devleti yönetenlerin bu ülkenin onurlu çalışanlarına borcu var. Bizim yaptığımız hesaplara göre, devletin, maaş alanlara yani ücretlilere en az 300 milyar dolar borcu var.

*Biz, bu borcu ödemeye geliyoruz. Nasıl ödeyeceğiz? Çalışanlar için gelir vergisi tarifesini yeniden düzenleyeceğiz. Sırtlarındaki vergi yükünü alacağız. Para onların cebine yansıyacak ve biz borcumuzu ödemiş olacağız. Gerçek zenginleşme de böyle olur sevgili dostlarım. Halkın olanı halka geri vererek…

5 ANA KOLUNU AÇIKLADI

*1. Güven ortamı ile yatırımı çekeceğiz, 2. Temiz yönetimle halktan çalınanları halka iade edeceğiz. 3. Akılcı yönetimle Türkiye'yi hızla krizden çıkaracağız.

*Bunları yapacağız. Ama yetmez! Halkımızı zenginleştireceğiz. Kalıcı refaha ulaşacağız.

*Vizyonumuz, yol haritamız, projelerimiz hazır. Tüm bu projelerimizi, ‘Türkiye'nin ikinci yüzyılını inşa etme' başlığı altında birleştirdim. Halkımızı kalıcı zenginliğe ulaştıracak projelerimizi beş kolona ayırdım.

*Çok sayıda somut proje üzerinde çalıştık. Birkaçını şimdi anlatacağım. Geri kalanını ise, önümüzdeki günlerde teker teker açıklayacağım.  Gelelim başlıca kolonlara;

BİRİNCİ KOLON ENDÜSTRİYEL DÖNÜŞÜM:

*Bugün detaylarını Sayın Rifkin ve Sayın Böke'den dinlediğiniz, ‘ENDÜSTRİYEL DÖNÜŞÜMÜ' gerçekleştirmek. Türkiye'nin uluslararası rekabet gücünü artırarak, topyekûn kalkınmayı böyle sağlayacağız.

*Tüm Türkiye'yi kapsayacak bir üretim-ticaret-finans ağı kuracağız. 50 ili kapsayan 8 bölgede, özel ekonomi bölgeleri oluşturacağız. Esnek, kendine özel mevzuata tabii, inovasyon odaklı özel ekonomi bölgeleri olacak.

*Türkiye genelinde bir üretim ve ihracat hareketi başlatacağız. Bahsettiğim modelde limanlar, tersaneler, tarım bölgeleri ve dijital yatırım bölgeleri var. Tüm Türkiye üretecek. Başta İstanbul olmak üzere, metropollere yığılan nüfus, içi boşaltılan Anadolu'da istihdam imkânı bulacak. Böylelikle bu modelde, Marmara ve Ege bölgesinden tersine göç teşvik edilecek.

İKİNCİ KOLON İŞGÜCÜ DÖNÜŞÜMÜ:

*Bu kalkınmayı gerçekleştirmek için, eğitimde fırsat eşitliğine, üniversitelerimizin bilgi üretmesine, yüksek yetenek inşasına ve bu köklü dönüşümü gerçekleştirecek nitelikli iş gücüne ihtiyacımız var. Bunu hızla hayata geçireceğiz.

ÜÇÜNCÜ KOLON ENERJİ:

*Dünyanın içinde bulunduğu enerji krizi derinleşiyor. Bu yüzden enerjide bağımsızlığımızı sağlamak, önceliğimiz olacak. Bunun iki yolu var: Birincisi temiz enerjiye yatırım yapmak. İkincisi ise özellikle Akdeniz havzasındaki avantajlı konumumuzu kullanmak. Türkiye'yi enerjide tek kutuplu konumdan çıkarıp, herkesin güvendiği bir iş ortağına dönüştürmek.

*Türkiye'yi enerji depolama, işletme ve dağıtım merkezi haline getirmek. Unutmayınız… Yer altı kaynaklarına sahip olup olmamak bizim elimizde değil, ama yüksek teknoloji ile iş yapmak ve refaha ulaşmak bizim elimizdedir! Bir başka anlatımla, petrolün nerede olacağını tayin edemeyiz. Ama çipin nerede üretileceğine biz karar verebiliriz. 21. yüzyılın en önemli yarış alanı çip üretimidir.

*Tabii enerji krizi, karşı karşıya kaldığımız tek global kriz değil. Önümüzdeki yıllarda daha da artacak olan gıda krizi var.

DÖRDÜNCÜ KOLON GIDA BOLLUĞU VE BEREKETİ:

*Aç çocuklarla, endüstriyel devrimi gerçekleştiremeyiz. Milletimizin en büyük zenginliklerinden biri bereketli topraklarımız. Bu beceriksiz yönetim bizi buğdaya da nohuta da dışa bağımlı hale getirdi.

*Artık egemenliğimizi kısıtlayan bu düzeni değiştireceğiz. Göreceksiniz, yaşayacaksınız, Türkiye'yi tarım ve hayvancılıkta bölgenin en güçlü ülkesi haline getireceğiz. Çok kısa bir süre içinde de ihracat devi olacağız. Havza bazlı planlama yapacağız, ekilmedik toprak bırakmayacağız.

*Hiçbir çiftçimiz asla zarar etmeyecek. Süt üreten de kazanacak, et üreten de kazanacak. Hiçbir çocuğumuz bu topraklarda yatağa aç girmeyecek. Nokta!

BEŞİNCİ KOLON HIZLI İSTİHDAM ARTIŞI:

*Projelerimiz ile bu bölgelerde, ilk etapta yaklaşık 3.5 milyon kişi istihdam edilecek. Sürdürülebilir iş edinme programları başlatılacak. 5 yıl içinde 13 milyon 500 bin kişi, sürdürülebilir iş edinme programlarına dahil edilecek.

*Tüm bunları gerçekleştirdiğimizde halkımız zenginleşecek. Kişi başına düşen milli gelirimizi, 20 bin doların üzerine çıkaracağız. Emeğin değeri artacak. Temiz yönetim ve güçlü sosyal devletle, gelir ve fırsat eşitliği sağlanacak.

PROJELERİ ÖZETLEDİ

*Ben şimdi vizyonumuzu, kısaca özetlemek istiyorum sizlere… Sayın Rifkin'in, Almanya ve Çin'de yaptığı çığır açan endüstriyel dönüşümü Türkiye'de de yapacağız. Selin Hanım, üretimi dönüştürürken 3 temel hedefi gözeteceğimizi söyledi.

*Güvenceli işler yapmak, teknolojik dönüşümü ve yeşil üretimi sağlamak. Daron Acemoğlu dedi ki: ‘Sağlıklı bir Türkiye ekonomisinin olmazsa olmazı demokrasidir', demokrasiyi inşa edeceğiz.

*Faik Bey dedi ki: ‘Türkiye Kral değil, kural istiyor”, kurallı ekonomiyi getireceğiz. Hacer Hanım, aileyi nasıl koruyacağımızı ve yoksulluğu nasıl bitireceğimizi anlattı. Ufuk Bey, Türkiye için sanayi ve istihdam alanında yapılması gerekenleri verilerle anlattı. Refet Bey, makroekonominin hangi anlayışla yönetileceğini aktardı. Hakan Bey, para politikalarının Türkiye'yi nasıl hızla zenginleştireceğini konuştu.

*Değerli dostlarım, yol arkadaşlarım; özetle siyasetle, siyaset üstü liyakatli kadrolar bir arada çalışacak. Çalışma prensipleri, asla sıcak siyasetin ajandasına kurban edilemeyecek. Gelen iktidarlar ekonomiyi, sanayiyi, kendi siyasal ajandalarına göre manipüle edemeyecekler. Bağımsız kalması gereken kurumlar, bağımsız kalacak.

*Çünkü inşa edeceğimiz büyük güç birliği, kalıcı bir sisteme dönüşecek. Ve kuracağımız sistem, devletin rasyonel yönetilmesi gereken can damarlarını koruyacak. Sistem güçlenince, ülke artık sürekli yapısal krizlerle de asla karşı karşıya kalmayacak.

*Şu an iktidarın girdiği enflasyonist ve değersiz TL ekonomisiyle, emeği ucuzlatan politikaları, derhal çöp sepetine atacağız. Bunun yolu, endüstriyel dönüşümü sağlamaktır. Burada da ekiplerimiz hazır. Birinci ve ikinci sanayi devrimlerine geç kaldık. Emin olun ki ortaya koyduğumuz bu vizyonla yeni sanayi devriminin tam merkezinde olacağız.

*İşte böyle yapacağız… Merak etmeyin, söylediğim gibi, bu dönüşümü gerçekleştirecek parayı da buldum. Altyapıyı kurguladık; planımız, projelerimiz ve insan kaynağımız hazır.

*Önce teknolojik yatırımları Türkiye'ye davet edeceğiz, endüstriyel altyapıyı dönüştüreceğiz, vizyonumuzu hayata geçireceğiz. Böylece Türkiye kalkınacak ve zenginleşecek. Daha da önemlisi, bu zenginlik tabana yayılacak. Halk zenginleşecek. Refah adil dağıtılacak. Güçlü bir sosyal devlet ile Cumhuriyetin ikinci yüzyılında, halkımızı hak ettiği refaha ulaştıracağız.

*Zengini zenginleştiren, fakiri fakirleştiren bu düzenin sonuna geldik artık. Yanımızda en iyi insanlar var. Elimizde olanaklar var.  O zaman yapılacak tek bir şey kaldı: Kazanmak! İnanın başaracağız ve inanın kazanacağız! 6'lı masa hem Cumhurbaşkanlığını; hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde çoğunluğu alacak.

ATATÜRK’ÜN O SÖZÜNÜ HATIRLATTI

*İzmir İktisat Kongresi'nin açılış konuşmasında, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bize miras olan şu cümleyi söylüyor: “Halkın sesi, Hakk'ın sesidir.”  Biz, Cumhuriyet Halk Partisi'yiz, halkın sesiyiz, hakkın mücadelesini veriyoruz. Adalet istiyoruz.

*Açık konuşmak zorundayım. Önümüzde, aylar sürecek uzun mücadeleler ve ıstıraplar var. Korkunç kara propagandalar olacak. Çünkü medya ve kamu kaynakları onların elinde. Ama sonunda hak galip gelecek; halk galip gelecek.

*Bu her zaman böyle olmuştur. Çünkü halkın sesi, hakkın sesidir. Lamı cimi yok; bu zorba gidecek! Halktan çaldıkları her şey, yine halka dönecek. Zafer bizim olacak!

“AYAĞA KALKIN”

*Bunun için; doğrul milletim diyorum, doğrul milletim! Asla başını eğme. Ayağa kalkın gençler! Ayağa kalkın kadınlar! Ayağa kalkın çocuklar! Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Söz veriyorum bu ülkeye hak, hukuk, adalet mutlaka gelecek!

*Ve söz veriyorum bu ülke yeniden doğacak. Söz veriyorum Atatürk'ün vizyonunu hayata geçireceğiz. Ve söz veriyorum yaşama sevincimizi geri alacağız. Çünkü, ancak biz kazanırsak Türkiye kazanır!

*Önce kendinizi alkışlayın! İktidara geliyorsunuz… İktidara geliyoruz iktidara! Haydi alkışlayın!
Dünyanın gözünün içine bakın. Ve haykırın!  Ey dünya! Türkiye senin ucuz iş gücü alanın olmayacak! Türkiye senin mülteci kampın olmayacak! Türkiye senin çöp depolama alanın olmayacak! Ben sana rakip olacağım! Sana rakip olmak için geliyoruz ey dünya, sana rakip olmak için! Bu ülke küllerinden yeniden doğacak.

*Türkiye bir yıldız gibi parlayacak! Yeni Türkiye hayalimiz için yola çıkıyoruz!
Hayırlı, uğurlu olsun… Haydi arkadaşlar, başlıyoruz!                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                      

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAK: Ajanslar

 

Alanya Belediyesi, 1 Milyar 775 Milyon Lira ile Antalya’nın 19 ilçe belediyesi arasında en büyük bütçeli belediyesi oldu...

Antalya Büyükşehir Belediyesi Kasım ayı devam meclisi Toplantısı’nda oy birliği ile kabul edilen bütçede aslan payı yine yatırımlara ayrıldı.

716697152539159680 056d3


Alanya Belediye Meclisi’nin Kasım ayında kabul ettiği 1.775.000.000 TL’LİK 2023 yılı tahmini bütçesi Antalya Büyükşehir Belediye Meclisi’nde de oy birliği kabul edildi. Bu bütçe ile Alanya Belediyesi geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi Antalya’nın en büyük bütçeli ilçe belediyesi oldu. Antalya’nın nüfus bakımından Alanya’dan daha büyük ilçeleri olan Kepez ve Muratpaşa ilçelerinin 2023 yılı bütçesi ise 1.500.000.000 TL olarak gerçekleşti.

 

BAŞKAN YÜCEL; “ALANYA HALKINA EN İYİ HİZMETİ SUNMAK İÇİN GECE GÜNDÜZ ÇALIŞIYORUZ”...

251384309 437990534340378 6588330179319230684 n f41c1

Alanya halkının desteği ile geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi 2023 yılında da Antalya’nın ilçeleri arasında en büyük bütçeyi oluşturduklarını belirten Belediye Başkanı Adem Murat Yücel “Cumhuriyetimizin 100. yılı için hazırladığımız bütçemizin Alanya’mız için hayırlı olmasını diliyorum, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi 2023 yılında da Alanya halkının beklediği yatırımları hayata geçirmek için gece gündüz demeden çalışmaya devam edeceğiz. Bu bütçenin oluşturulmasında ve hizmetlerimizin Alanya halkına ulaşmasında emeği geçen başta meclis üyelerimiz olmak üzere mesai arkadaşlarıma ve emeği olan herkese teşekkür ediyorum.” dedi.

 

 

 

 

HABER: İbrahim AKDAĞ

Alt Kategoriler

Gazeteler