ilk5-Manşetler
- Kategori: ilk5-Manşetler
- Gösterim: 64810
İmamoğlu: 4 gün geçti, soruşturma var mı, duyan var mı?
Seçilmiş İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, YSK'nın iptal kararına gerekçe yapılan 123 sandıkta görev yapan kişilerin kamu görevlisi olmamasıyla ilgili başlatıldığı iddia edilen soruşturmaların akıbeti sordu. İmamoğlu, ''Bir algı yarattılar. 123 sandıkta sandık kurullarında yer alan insanların kamu görevlisi olmaması ve bu yoldan da çıkarak soruşturma açacaklarını ve ilçe seçim kurullarına soruşturma açacaklarını söylediler. 4 gün geçti. Soruşturma var mı? Duyan var mı? Bir soruşturma yapılmış mı? İnsanlar ifadeye çağrılmış mı? Bu ifadelerde neler söylenmiş. Yapılmış olsaydı malum medyada bunlar çarşaf çarşaf yazılmış olurdu. Bu toplumu aldatmasınlar. O 123 sandık nerede? Gerçek mağduriyet 16 milyon insanın mağduriyeti'' dedi.
Seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Cuma namazını CHP milletvekili Muharrem İnce ve Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün ile birlikte Beylikdüzü'ndeki Fatih Sultan Mehmet Camii'nde kıldı. İmamoğlu ve İnce, namazın ardından kameraların karşısına geçti. İmamoğlu, sözlerine, ''Ramazan ayındayız. İlk cumadayız. Cumamız mübarek olsun. Güzel insanlarla Ramazan ayında hep beraber milletçe dualarımız kabul olsun. Bereketi bol, iyiliği bol bir ay geçsin inşallah. Temennimiz duamız budur'' şeklinde başladı.
İmamoğlu, ''Rakibiniz Binali Yıldırım, asıl mağdur olanın kendisi olduğunu savundu. Ne diyeceksiniz'' sorusuna, ''Bir daha karşılaştığınızda sorun. Kendi söylediklerine kendisi inanıyor mu? Kendinin inandığını düşünmüyorum. Neyin gaspı? Hangi gerekçe. Millet görüyor. Bence kendi de söylediklerine inanmıyor. Mağduriyet kavramı şöyle. Aday olmakla mağdur olmuş olabilir. Riyakarlık demişken söyleyelim. Ramazan ayındayız. Büyük günahlar vardır. Gıybette bulunmak gibi. Yalan söylemek gibi. Emek hırsızlığı yapmak gibi, çalmak gibi. Ve bir de bir iftira atmak gibi. Allah, iftiradan korusun. Allah, iftira edenlerden de korusun bizi. Bu kadar söyleyeceğim'' yanıtını verdi.
İmamoğlu'na sorulan sorular ve seçilmiş İBB Başkanı'nın verdiği yanıtlar şöyle oldu:
T.C.'nin istismar edilmesi iddiası…
Türkiye Cumhuriyeti konusundaki hassasiyetimizi, Cumhuriyete olan bağlılığımızı ve inancımızı, her yerde bunun ifade edilmesi noktasındaki çabamızı, bu yaşımıza kadar geldiğimiz her aşamasında verdiğimiz mücadeleyi herkes biliyor. İftiradan vazgeçsinler. İftira gerçekten çok büyük bir günah. Ramazan ayında tekrar hatırlatmış olayım. Bu işlerle uğraşıp kamuyu meşgul etmesinler. 6 Mayıs'ta bir karar verdiler. Siyasi bir karardı. Kararı her ortamda kınıyorum. Ve bir algı yarattılar. 123 sandıkta sandık kurullarında yer alan insanların kamu görevlisi olmaması ve bu yoldan da çıkarak soruşturma açacaklarını ve ilçe seçim kurullarına soruşturma açacaklarını, başkanlarına, hakimlerine müdürlerine hatta sandıkta görev alanlara. 4 gün geçti. Soruşturma var mı? Duyan vsr mı? Bir soruşturma yapılmış mı? İnsanlar ifadeye çağrılmış mı? Bu ifadelerde neler söylenmiş. Yapılmış olsaydı malum medyada bunlar çarşaf çarşaf yazılmış olurdu. Bu toplumu aldatmasınlar. O 123 sandık nerede? Gerçek mağduriyet 16 milyon insanın mağduriyeti. Türkiye'de ekonomik sorunlar devam ediyor. Birçok problem var. İşsizlik artıyor. İnsanlar şu mübarek Ramazan ayında evlerine yemeklerini götüremiyorlar. Böyle bir ortamda insanları seçim ortamı ile meşgul etmek çok ayıp. Yazık. Günah. 82 milyon insana 16 milyon insana yazık. Mağduriyet edebiyatı yapanlara söyleyeyim. 16 milyon insan mağdurdur. Onların mağduriyetini inşallah en kısa zamanda telafi edeceğiz. Hiç kimse kuşku duymasın. Demokrasi adına Türkiye Cumhuriyetimizin, ülkemizin, milletimizin geleceği adına için hep birlikte omuz omuza mücadelemize devam edeceğiz.
Dini yayınlar fuarını bilerek iptal ettirdiğiniz iddiası…
Bu da iftira ne yazık ki. Büyükşehir'in bürokratlarına güvenerek ve inanarak masaya çağırdık. Şu an Vali Bey'in görev yaptığı bürokratlar. Ben hiçbirini değiştirmedim. Genel sekreter yardımcıları yaklaşık 20 kişi toplantı yaptık. Emniyet Müdürlüğü'nün verdiği bilgilere dayanarak emniyet açısından itfaiye açısından ve aynı zamanda bölgedeki esnafın ve turizm yoğunluğu açısından, Sultanahmet ve Ayasofya arasında kalan o alanda kitap fuarının kurulmasını doğru bulmuyoruz dediler. Kurmamaya karar vermiştik dediler. Maden siz öyle karar verdiniz devam edin dedik. Konu sahaya yansıtıldıktan sonra biz ilgilileri davet ettik. Pazartesi randevumuz vardı. Pazartesi randevuya gelemeyeceklerini ifade ettiler. Cuma'ya atmışlardı. Başka bir yerle telafi edelim gerekirse diye konuşmak için cumaya attılar. O arada da malum karar alındı. Bizim öyle bir derdimiz ve kaygımız olmaz. Ben Vali Beye de dün çağrı yaptım. Test etmesini dilerim. Orada emanetçi olarak duruyorlar.
Kandırıldığınızı düşünüyor musunuz?
- Olabilir. Zaten oradaki bürokraside, hak etmeden orada duran, benim prensibim olan 16 milyon insana hizmet etmek değil de kişiye ya da bir partiye hizmeti kendisine öncelik kılmış bazı insanların görev yaptığı doğrudur. Tespitlerimiz de vardır. Bunları takip ediyoruz. 24 Haziran'da döndüğümüzde gereğini yapacağız. Kuşkuları olmasın.
Yenilenecek seçimdeki oy hedefiniz nedir? AK Parti, 1 milyon 700 bin kişilik oy kullanmayan o kitleyi hedef olarak belirledi…
- Kim o 1 milyon 700 bin insan? Oy kullanmayan, ''Acaba Kürt vatandaşlarımız Ekrem İmamoğlu'na neden oy verdi?'' vesaire vesaire. Yani kişiye göre strateji. Benim kişiye göre stratejim yok. Yine Kürt vatandaşım, AK Partiye oy vermiş vatandaşım benim kardeşim. Benim stratejim 16 milyon insana göre. Oy vermiş oy vermemiş hiçbir önemi yok. Benim stratejim 16 milyon insana göre.
CHP'nin bağış kampanyasıı ne durumda? Bir de Saadet Partisi adayı size para yardımında bulundu. Bu konudaki görüşleriniz.
- CHP olarak partimiz böyle bir kampanyayı başlattı. Bu anşamda yasal serbestliği var. Tabii ben onu takip etmiyorum ama ilgi olduğunu görüyorum. Bir çocuğumuzun, ''Anneler gününe biriktirdim, 30 liram vardı, hesabınıza yolladım'' deyip bana mesaj atması ya da birçok insanın böyle katkılarla beni desteklemesi manevi olarak benim için çok değerli ve önemli. Çünkü verdiğimiz süreç, bir demokrasi mücadelesi, ülke adına bir mücadele. Evet, bir yerel seçim ama Türkiye'nin demokrasisinin, seçimlerin varlığı, devam edebilirliği adına bir mücadele. O bakımdan verdiğimiz iş bir seferberlik aslında. Herkesin katkı sunması, katılım göstermesi, insanların kucaklaması benim için en değerli şey. Partimiz takip ediyordur. Destek verenlere de vermeyenlere de teşekkür ediyorum.
Bundan sonra nasıl bir seçim kampanyası yürüteceksiniz?
- İşimiz kolay. Rakibimizle işimiz yok. Kampanya boyunca bizim muhatabımız 16 milyon insanımız. Mevcut durumu anlatacağız. İstanbul'a nasıl bir yönetim istediğimizi anlatacağız. Buluşup, kucaklaşacağız. Bütün ilçeleri, semt semt gezeceğiz. Ahlaklı, adil, erdemli bir yönetimin İstanbul'a layık olduğunu bütün İstanbul'a hissettireceğiz. İnsan ayırt etmeksizin, siyasi parti ayırt etmeksizin, geçmişte hangi partiye vermiş olursa olsun, herkesin oyuna talip olan anlayışımızla kampanyamızı sürdüreceğiz.
İftar sofraları devam edecek mi sıklıkla?
- 10 yıldır benim iftar sofralarım halkımızın evidir. Devam ediyoruz. Dün Eyüp'teydik. Sadece bir gezi planlamıştım. Göreve geldikten sonra bir gelenek olarak KKTC ziyareti planlamıştım. Onu yapacağım. Sayın Cumhurbaşkanı'nı ziyaret edeceğim. Rahmetli Rauf Denktaş'ın mezarını ziyaret edeceğim. Oradaki şehitlerimizi ziyaret edeceğim. Pazartesi döndükten sonra yine İstanbul'un farklı ilçelerinde komşularımın, hemşehrilerimin sofralarına misafir olamaya devam edeceğim.
Muharrem İnce'ye, ''Siz de İstanbul'a kamp kuracak mısınız'' sorusu yöneltildi. İnce bu soruya, ''Herkes İstanbul'a kamp kuruyorsa, biz de İkampımızı kuracağız tabii. 2 Mart'ta YSK, sandık kurulu görevlilerini açıkladı. Sonra, kendi açıkladığı görevlilerin yanlış olduğunu düşünerek seçimi iptal etti. Dolayısıyla YSK, seçimi iptal etmedi, kendini iptal etti. Kendi açıkladığı listeyi iptal etmek demek, kendini iptal etmek demektir. Bu yaşayacağımız seçim, yok ampulün üstüne bastı, ortasına bastı, yok sandık kurulu görevlileri devlet memuruydu, kamu görevlisiydi… Bunların hepsi, boş tartışma. Bunlara gerek yok. Seçimin galibi bellidir. Bu seçimde şaibe yoktur. Şaibe, YSK'dadır. Şaibe, yargıdadır. Neden böyle oluyor? Bir yanlışlık yoktur. Çalınan bir oy yoktur. Olan şey, rant meselesidir. Yani diyorlar ki, 'İstanbul'u biz yiyeceğiz. Kimseye vermeyiz'. Biz diyoruz ki, '16 milyonun olsun', onlar diyor ki, '16 bin kişinin olsun'. Şimdi 23 Haziran'da karar vereceğiz, 16 milyon kişinin mi olacak, 16 bin kişinin mi? 16 bin kişi kim diye sorarsanız, açın akşamları TV'leri, mevcut durumu savunanlar var ya 10-15 kişi, işte o 16 binden o 10-15 kişiyi oradan düşün. Türkiye'de bu yaşanan olay, demokrasiden öte para meselesidir. Paranın peşindeler. Bunu bilmenizi istiyorum. Ama neye güveniyorum? AK Partili kardeşlerime güveniyorum. Onların Ramazan ayında kul hakkı yemeyeceklerine inanıyorum. Ülkücülere güveniyorum. CHP'ye, şimdiye kadar uzak durmuş ama buna CHP meselesi değil, Türkiye'deki kötü gidişatın, kuşatılmış yargının, rant ekonomisinin işlememesini isteyen, dürüst, namuslu, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, doğulu-batılı, kadın-erkek, başı açık-başı kapalı 82 milyonun buna direneceğini görüyorum. İstanbullular'dan dileğim şudur: Özgür bir medya, bağımsız bir yargı, hukukun üstünlüğü, mutlu, müreffeh bir Türkiye. Hepimizin kardeşçe yaşadığı bir Türkiye'yi kurabilmek için, 23 Haziran'da, Ekrem İmamoğlu'nu açık ara farkla seçtirmemiz lazım'' yanıtını verdi.
- Kategori: ilk5-Manşetler
- Gösterim: 75012
İmamoğlu'ndan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kurucularına saygı ve vefa ziyareti...
Türkiye'nin her köşesinde ve İstanbul da her kesim tarafından sevilen Ekrem İmamoğlu Kıbrıs halkı tarafından da ilgi ve sevgi ile karşılandı.
Seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kıbrıs’taki Türk mücadelesinin simge ismi Dr. Fazıl Küçük’ün ve daha sonra da KKTC kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş’ın kabirlerini ziyaret edip, dua etti.
- Kategori: ilk5-Manşetler
- Gösterim: 69951
Dünyanın en güzel ve en değerli sıfatlarını hak eden kıymetli annelerimiz…
Bugün sizin gününüz…
Bugün, kendinizi çok daha özel hissedeceğiniz bir gün…
Fedakârlık, sevgi, mutluluk ve sabrın tek tarifi sizsiniz…
Biliyoruz ki 'Cennet sizlerin ayaklarının altında'…
Duygularımızı tarif etmek için kelimelerin yetersiz kaldığı bu özel ve anlamlı günde iyiliğin, şefkatin, fedakârlığın, merhametin ve koşulsuz sevginin kaynağı olan siz değerli annelerimizin Anneler Günü'nü kutluyorum.
Anne sevgisi, sevgilerin en büyüğü ve en kıymetlisidir. Bu sebeple annelerimizin değerini her daim bilmeli, gereken ilgi, alâka ve sevgiyi annelerimize göstermeliyiz.
Eli öpülesi sevgili annelerimiz…
Annelik hiçbir zenginlik ile ölçülemeyecek kadar değerli olan, dünyadaki en yüce duygu ve değerdir. Sonsuz sabrın, şefkat, merhamet ve iyiliğin sembolü olan değerli annelerimiz, benzersiz özverileri, sınırsız sevgileri ile yaşamımızın her evresinde en büyük güç kaynağımızdır. Bizlere dürüst, onurlu, ahlâklı ve iyi bir insan olabilmeyi öğreten, ilgiye ve sevgiye en çok ihtiyaç duyduğumuz anlarda şefkatle bağrına basan, büyüdüğümüzde bile bizden ilgisini esirgemeyen annelerimize sadece Anneler Günü'nde değil, yılın her gününde hak ettikleri saygıyı göstermeliyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle beni bu dünyaya getiren, bakıp büyüten, şehrime hizmet edebilme imkânı veren annem başta olmak üzere ebediyete intikal eden tüm annelerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Bu ülke için canlarını vermiş şehitlerimizin anaları başta olmak üzere hoşgörü, sevgi ve şefkatin tükenmez kaynağı olan tüm annelerimizin Anneler Günü'nü kutluyor, sağlık, huzur ve mutluluk dolu günler diliyorum.
Siz değerli annelerimize en derin sevgi ve saygılarımı sunuyor, ellerinizden öpüyorum.
Muhittin BÖCEK
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı
- Kategori: ilk5-Manşetler
- Gösterim: 83007
Ankara Barosu, İstanbul seçimlerinin yenilenmesine karar veren YSK'ya hazırlattığı pankartla tepki gösterdi. Ankara Barosu ile YSK'nın binalarının karşı karşıya olması dikkat çekti.Ankara Barosu'nun, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) karşısında bulunan ek binasına, 'Hukuksuzluğun tam da karşısındayız' yazılı pankart asıldı.
Ankara Barosu'nun, Kızılay, Ihlamur Sokak'ta YSK'nın karşısında bulunan ek binasına 'Hukuksuzluğun tam da karşısındayız' yazılı pankart asıldı. Siyah fon üstüne Ankara Barosu logosu işlenerek hazırlanan, Ankara Barosu Başkanlığı yazısı da bulunan pankart dikkat çekti. Ankara Barosu üyeleri, YSK'nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin yenilenmesi kararına, Ankara Adliyesi önünde basın açıklaması yaparak tepki göstermişti.
- Kategori: ilk5-Manşetler
- Gösterim: 63991
Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı seçimini iptal etmesiyle ilgili olarak, "YSK görevini ihmal etmekle kalmamış milyonlarca insanın seçme hakkını kullanılmaz duruma sokmuştur" dedi.
Karar yazarı Elif Çakır, "YSK kararı için Haşim Kılıç ne diyor?" başlığıyla yayımlanan yazısında eski Anayasa Mahkemesi Haşim Kılıç'ın değerlendirmelerine yer verdi. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yaptığı "367" hatırlatmasına değinerek, "AYM’nin on bir üyesi arasında '367' garabetine karşı çıkan, bunun hukuksuz olduğunu söyleyen sadece iki isim oldu: Sacit Adalı ve AYM Başkanvekili Haşim Kılıç" diyen Karar yazarı Çakır, Kılıç'ın o dönemki şu sözlerini aktardı:
“Mahkemenin kendi istekleri doğrultusunda karar verememesi halinde ülkenin bir iç çatışmaya sürükleneceği biçimindeki ifadeler, yargıcın vicdani kanaatinin oluşmasını doğrudan hedef alan bir eylem biçimidir. Ne yazık ki karar öncesi kimi kişi, kurum ve mercilerin mahkemeyi etkilemeye dönük söylem ve davranışlarını onaylamak mümkün değildir. Çatışma çıkacağı tehdidi ya da ülkeyi koruma adına yapılan açıklamalar oluşacak karara dönüktür. Hukuku korumaya yönelik bu düşünceler sadece tarihe not düşmek adına yazılmıştır.” (7 Mayıs 2007)
Gül’ün 367 kararını gündeme getirmesi üzerine Haşim Kılıç’ı arayarak yaptığı röportajı aktaran Çakır'ın köşesinin ilgili bölümü şöyle:
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, YSK’nın iptal kararını 367 kararına benzetti. İki karar arasında benzerlikler var mı?
“Sayın Gül’ün Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında TBMM’nin ilk turdaki karar yetersayısı olan 367 milletvekilinin oyunu alması kuralının, Meclisin toplanması için de bu miktarda yetersayı aranması gerektiği yolundaki düşünceden kaynaklanan bir sorundu. AYM bu düşünceye katılarak Mecliste yapılmış olan Cumhurbaşkanlığı seçim turlarını iptal etti. AYM yaptığı bu yorumla Anayasa’nın 102. Maddesini adeta değiştirdi. Dayanılan 102. Madde amacından saptırıldı. Daha sonra hem Anayasa’nın ilgili maddeleri değiştirildi hem de arkasından erken seçime gidilerek Cumhurbaşkanlığı sorunu çözüldü. Kısaca olay bu.
Yargı organlarının tarafsız ve bağımsızlığı siyasi içerikli davalarda daha bir önem kazanır. Yargının yüzyıla yaklaşan geçmişinde baktığı siyasal içerikli davalarda sicilinin hiç de iyi olmadığı açıkça görülür. Yakın tarihten örnek vermek gerekirse, AK Parti kapatma davası dahil olmak üzere siyasi parti kapatma davaları, başörtüsü yasağı kararları, 367 kararı, Sayın Tayyip Erdoğan’ın okuduğu bir şiirden dolayı siyaset dışı kalmasını sağlayan karar, Balyoz, Ergenekon davaları ve nihayet YSK kararının toplum hafızasında izleri kolay kolay silinmeyecek davalardan olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Siyasal içerikli bu davaların ‘ortak paydası’ yargının bağımsız ve tarafsızlığını koruyamamış olmasıdır.”
Peki siz YSK’nın iptal kararını nasıl değerlendirdiniz?
“YSK İstanbul seçimini iptal etmekle Anayasa’nın 79. Maddesinin kendisine verdiği “hakemlik” görevini yerine getirmemiştir. Verdiği kararın gerekçesi kamu vicdanını sükûnete kavuşturmamıştır. YSK’nın il ve ilçe seçim kurulları hakkında suç duyurusunda bulunması esasen YSK’nın kendisinin suçluluğun ikrarından başka bir şey değildir. Çünkü seçimin sağlığından sorumlu YSK’dır.
YSK görevini ihmal etmekle kalmamış milyonlarca insanın seçme hakkını kullanılmaz duruma sokmuştur. Karardan çıkan sonuç:
Birincisi yargı organlarının tarafsızlık ve bağımsızlık sorununun ağırlaşarak devam ettiğini göstermektedir.
İkincisi ise çok ciddi bir ‘seçim güvenliği’ sorununun ortaya çıktığını göstermiştir. Gelecekte yapılacak seçimlerin güvenliği ile ilgili endişe ve kaygılara ivme kazandırmıştır.”