Alanya da yaşayan ve görev yaptığı okulda öğrencilerine tarihi bilinci ile ışık saçanTarih Öğretmeni Sibel Dulum'un,Bir kitabı referans alarak kaleme aldığı bu yazıyı nefessiz okuyacaksınız...
HESAPLAŞMA...
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, gazeteci yazar Hüseyin Hakkı Kahveci'nin Atatürk'ün Katilleri adlı kitabına göre en çok suikast girişiminde bulunulan liderdir.Atatürk'ün Katilleri kitabı oldukça ilginç bilgiler barındırıyor.Gazeteci yazar Hüseyin Hakkı Kahveci, Atatürk'ün eceliyle ölmediğini hatta öldürüldüğünü iddia ediyor.Atatürk sadece fiziksel olarak, boğularak, öldürülmemiş aynı zamanda ölümü için her şey görülmeyen eller tarafından organize edilmiştir.Yakın arkadaşlarının uzaklaştırılması, çevresinin bilinçli bir şekilde kontrol altında tutulması, kronikleşen şikayetlere rağmen konulamayan teşhisler, uygulanan yanlış tedaviler, bilerek verilen yüksek doz ilaçlar...Uluslararası örgütler ve onların yerli işbirlikçileri tarafından ölüme götürülen Türkün Atası.
Kitapta Atatürk'e hayatı boyunca yapılan suikastlara da geniş yer verilmiş.Mustafa Kemal Atatürk'e yapılan suikastlar denilince hemen ilk akla gelenler; İngiltere tarafından Ankara'ya gönderilen Mustafa Sagir, Ali Galip Olayı, Çerkez Ethem'in suikast girişimi ve hafızalarda yer eden ve en çok bilinen İzmir suikastı.
1926 yılında Atatürk'e yapılan İzmir Suikastı başarılı olsaydı, tarih başka türlü yazılacaktı.Ülkenin, Türkün kaderinin değişeceği bu suikast ile Anadolu'da olacakları yalnızca eski İttihatçılar, saltanat ve halife yanlıları değil; San Remo da bulunan Vahdettin ile Nice'de yaşayan son Osmanlı halifesi Abdülmecid Efendi de yakından takip ediyordu.
Atatürk'ün ortadan kaldırılmasını amaçlayan suikast 15 Haziran 1926 tarihinde ortaya çıkmıştı.Tetikçiler hemen yakalanarak İzmir'de yargılandı.Ama iddianame hazırlanırken görüldü ki bu basit ve sıradan bir eylem değildir, bu suikastın bir de arka planı vardır. Bir mahkeme de Ankara'da kurularak eski İttihatçıların da arasında bulunduğu kişiler yargılandı.
Mustafa Kemal Atatürk'e suikast düzenleyenler arasında Ziya Hurşit gibi tetikçiler dışında; Şükrü Bey, Kara Kemal, Dr.Nazmi Bey, Cavid Bey gibi İttihat Terakki'nin bakiyesi olan isimler ve Terakkiperver Fırkası'nın kurucu kadrosunda yer alan paşalar da vardı
Atatürk'ün Katilleri kitabında İzmir Suikastı'nda yer alan eski İttihatçılara dair bilgilere geniş yer verilmiş.Yakın tarihimizin spekülasyona açık konularından İzmir suikastı ve İttihatçılarla ile ilgili bilgileri gözden geçirelim.Söz edilenler komitecilikten gelen İttihatçılar olunca konu daha da cazip hale geliyor.
İzmir Suikastı'nın hazırlayıcı grubu olan eski İttihatçılar niçin böyle bir oluşumun içinde yer almışlardı? Mustafa Kemal Atatürk'ü ortadan kaldırmak isteyen İttihatçıların akıl hocası kimdi? Kara Kemal, Ziya Hurşid, Şükrü Bey, Abdülkadir Bey kime güvenerek, kimlerin etkisiyle böyle bir girişimde bulunmuşlardı? İttihat Terakki'nin lider kadrosu da(Enver, Talat ve Cemal Paşalar) ortadan kalktığına göre neden Gazi Mustafa Kemal' in cismani varlığını ortadan kaldırmak istemişlerdi? Ankara'daki mahkemede rahat tavırlarıyla dikkat çeken, kimseyi beğenmeyen Dr. Nazım kime güveniyordu? Mustafa Kemal Atatürk'ün en yakınındaki adam olan bacanağı Dr. Rüştü Aras'a mı? Cavid Bey'in idamını engellemek için kimler devreye girmişti?
Yurda dönen eski İttihatçılar yeni bir lider ve yeni devlet bulmuşlardır. Küçümsedikleri askerlikten başka bir şey bilmez dedikleri Sarı(Mustafa Kemal'e taktıkları isim) onlara bir vatan, bir cumhuriyet ve sahip oldukları ne varsa her şeyi sağlamıştı. İttihat Terakki'nin Maliye Nazırı Cavid Bey Fransa'nın kontenjanından Duyunu Umumiye'de yüksek ücretli işe girmiş, İT'nin İaşe Nezareti Başkanı ve Karakol Cemiyeti lideri Kara Kemal, Damat Ferit'in el koyduğu eski şirketlerine kavuşmuş, İT'nin resmi yayın organı gibi çalışan Tanin Gazetesi sahibi Hüseyin Cahit Yalçın gazetesi Tanin ile yeniden buluşmuş, İT Merkez Umum Üyesi Dr.Nazım bir vapur kumpanyasının İzmir acenteliğini almıştı.
Atatürk'ün yaptığı pazarlıklar sonucu Malta'dan kurtulan İttihatçılar, düşmanın denize döküldüğü yerde İzmir'de kendilerine bir hayat sağlayan adama, Atatürk'e pusu kuracaklardır. Atatürk'e minnet duymak yerine onu ortadan kaldırmaya kalkıştılar.
Tam on bir cephede yaşanan büyük bir savaş.Altı yüz binin üzerinde toprağa verilen Türk evladı, yetim bırakılan yüz binlerce çocuk ve dul kadınlar.Düşmanın çizmesi altında inleyen topraklar, her türlü tecavüzle karşı karşıya kalan Anadolu kadınları.Yakılan, yıkılan Anadolu köyleri, evleri.Ocakları sönen Anadolu insanı.Bütün bunları yapanlar, ülkeyi ateşe atanlar, ülkenin kaynaklarını kendine aktaranlar, geride açlığın sefaletin kol gezdiği bir Anadolu bırakarak, arkalarına bile bakmadan bir Alman torpidosuna binerek ülkeden kaçmışlardı.
Milli Mücadelenin bir ölüm kalım mücadelesi olduğunun bile idrakinde olmayan Eski İttihatçılar ülkeden ülkeye geziyor ve çevrelerine mektuplar yazıyorlardı.Ülkenin eli silah tutan her türlü insana ihtiyacı varken, kadınlar, çocuklar bile Milli Mücadele içinde yer almışken; onlar Afganistan, Türkistan bölgelerinde başka güçlere karşı mücadele ediyorlardı.Anadolu Türklüğünün var olma savaşına sırt çeviren sözde milliyetçiler başka coğrafyalarda başka oyunların peşindeydi.
Mustafa Kemal Paşa Ankara'ya yaklaşan Yunanlılarla(Eskişehir-Kütahya Savaşları sonrası) mücadele etmek için orduyu düzenlerken, Eskişehir'e kadar gelen Yunan Kralı Yunan Ordularına Ankara' yı hedef gösterirken; Moskova'dan Batum'a gelen Enver Paşa, Cemal Paşa ile Dr.Nazım Anadolu'ya girmek için planlar yapıyorlardı.Anadolu Türklüğü Sırat Köprüsünden geçerken, Anadolu Türk insanına yardım etmek yerine BMM'de bulunan İttihatçı mebuslarla oyun üzerine oyunlar kurarak Türkün şanını şerefini kurtarmaya çalışan Mustafa Kemal Paşa zayıflatılmaya çalışılıyordu. Batum'da kongre düzenleyerek İT'yi diriltmeye çalışan Enver Paşa, Dr.Nazım...Tek beklentileri Sarı Paşaya, Atatürk'e, bir şey olması ve Milli Mücadelenin başına Enver Paşa'nın lider olarak geçmesiydi.
Entellektüel birikimleri zayıf, ufukları dar İttihatçıların Mustafa Kemal'den beklentileri, Enver Paşa'nın Milli kuvvetlerin lideri olmasıydı. Batum'a kadar gelen Enver Paşa Anadolu'ya geçememişti.Enver ve Cemal Paşalar ölünce Dr. Nazım Anadolu'ya gelmek için Mustafa Kemal Paşa'ya mektup yazar ancak cevap alamaz.İzmir'in kurtuluşu ile Türkiye'ye dönen Dr.Nazım bir vapur kumpanyasının İzmir acenteliğini alarak hayatını burada kurar.İzmir'de
hayatına devam eden Dr. Nazım İttihatçı olduğunu hiç unutmamıştı ve Mustafa Kemal Paşa'ya büyük bir öfkesi vardır.Kendisini İT'nin muktedir olduğu günlerde ve eski pozisyonlarda düşlüyordu.Ülkede olup bitenler, yaşananlar onun suçu değilmiş gibi davranıyordu.İstanbul'a her gittiğinde İttihatçı Cavid Bey ile görüşüyordu.Damarlarında gezinen o komitecilik virüsü sık sık aklını yokluyordu. Evet.1921'de Kafkaslara kadar gelen Enver Paşa Anadolu'ya geçememiş bu memlekete baş olamamıştı ama kendileri olabilirlerdi.Neden olmasın!
Bu düşünce ile İT''nin eski Maliye Nazırı Cavid Bey'in etrafında organize olarak plan yapmaya başladılar. Anadolu'nun kurtulmasında hiç bir gayreti olmayan, çivisi dahi bulunmayan bu beyler ortaya çıkıyor ve yeniden memleket yönetimine talip oluyorlardı.Günahlarıyla bir kenara çekilip oturacaklarına yüce Türk Milletinden af dileyeceklerine yeniden sahneye çıkarak vazife istiyorlardı.Bu nasıl bir cüretti!
İttihatçılar Mustafa Kemal Paşa'yı lider olarak hiç benimsemediler.Cumhuriyet ilan edilip rejim de değişince hem rejime ve hem de önderine mesafeli durmaya devam ettiler.Oysa ki Mustafa Kemal Paşa Lozan görüşmeleri devam ederken İttihatçı kadronun önderlerinden Kara Kemal ile bir görüşme yapmış ve yeni oluşuma dair fikirlerini öğrenmeye çalışmıştı.
Malta'daki sürgünden kurtularak İstanbul'a gelip tekrar gazeteciliğe başlayan Hüseyin Cahit nereden ve kimin çabasıyla geldiğini unutmuş, Ankara'ya ve Mustafa Kemal Paşa'ya tavır almıştı. Velid Ebüzziya, Hüseyin Cahit, Lütfi Fikri, Ahmet Emin Yalman gibi gazeteciler "Cumhuriyet" ile dalga geçiyorlardı.Basında söz sahibi olan bu kalemler yazıları ile öfkelerini ve nefretlerini kusuyorlardı.
Ankara'nın yaptıklarından memnun olmayanlar sadece Eski İttihatçılar değildi. Adnan Adıvar, Refet Bele, Rauf Orbay, Kazım Karabekir gibi Paşalarda bir kenarda durup olup biteni izliyorlardı. Henüz halifelik kalkmamıştı.Hem İttihatçılar hem de Mustafa Kemal Paşa'nın yanında yer bulamayan paşalar için Halife Abdülmecid bir umuttu.
Fakat Halifeliğin kaldırılmasıyla Ankara'ya olan öfke arttı.Terakkiperver Fırka'nın kurulmasını sevinçle karşıladılar.Seçimlerde Terakkiperver partili vekillerin seçilmesi için gayret gösterdiler. Olup biten gelişmelerden hoşnut olmayan Eski İttihatçılar, İttihat Terakki'nin önemli isimlerinden Cavid Bey'in İstanbul'daki evinde sık sık bir araya geliyorlardı. Hatta Halk Fırkası'nın 9 ilkesine karşılık, İttihatçılarda 9 ilke kabul ettiler. Halife ve saltanat yanlıları gibi İttihatçılarda Ankara'yı görmezden geliyorlardı. Mustafa Kemal Paşa'ya meydan okuyorlardı.
Halk Fırkası'nın kuruluşu, Cumhuriyetin İlanı, Halifeliğin kaldırılması, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kuruluşu, Şeyh Sait İsyanı nedeniyle partileri de kapatılınca Mustafa Kemal ile hesaplaşmak için başka bir yol buldular. Onu ortadan kaldıracaklardı.
İzmir suikastı öncesi ortalık karışıktır.Kasım 1925'te Şapka Kanunu çıkarılmış, Tekke ve zaviyeler kapatılmıştır. Rize, Erzurum, Giresun, Sivas, Kayseri, Maraş gibi yerlerde şapka gösterileri vardır.Rize Mebusu Ziya Hurşit, İzmit Mebusu Şükrü Bey bir araya gelerek suikast
planını hazırlamışlardı.Ne var ki Şükrü Bey içkili bir ortamda bunu dile getirince suikastan vazgeçilir.Ankara'dan ayrılan tetikçiler suikast için uygun yer ve zaman kollamaya başladı.
Bu suikastın mağduru, bedeni ortadan kaldırılmak istenen, yok edilmek istenen Mustafa Kemal Paşa'dır. Mustafa Kemal Atatürk suikast girişiminin ortaya çıkması üzerine İzmir'e gelerek Ziya Hurşit ile Naim Palas otelinde iki kere görüşmüştü. Suikasta karışanların isimlerinin bizzat Ziya Hurşit tarafından Atatürk'e verildiği görüşme kayıt altına alınmıştı.
İddianameye göre Ziya Hürşit ve tetikçileri, İzmit Mebusu Şükrü, Ankara Valisi Abdülkadir ve Kara Kemal yönlendirmişti. Bu eski İttihatçı grubun görünen destekçisi Cavid Bey'dir.Suikastın arka planının İstanbul'da Cavid Bey'in evinde yapılan toplantılarda oluştuğu ve olgunlaştırıldığı tespit edildi. Cavid Bey'in desteği olmaksızın bu büyük projeyi Şükrü Bey, Kara Kemal, eski Ankara Valisi Abdülkadir Bey hayata geçiremezdi. İT ile anılan ve bir fenomene dönüşen Kara Kemal, yakalanamadığı için ifadesi alınamadı. İT'nin on yıllık karanlık ilişkileri açığa çıkarılamadı.İntihar ederek sırlarıyla ölerek bütün sorumluluğu Cavid Bey'e bıraktı.
Cavid Bey yargılanırken yabancı örgütlerin(Mason), hükumetlerin(Fransız), bankerlerin, finans kuruluşlarının Türk Devleti'ne baskıları olur. Cavid Bey'in ölüm raporunu Dr. Fahri Bey(Bülent Ecevit'in babası) düzenler ve aileye Cavid Bey'in son mesajını iletir. Dr.Nazım yargılanırken Sovyet elçisi yargıya etki etmeye çalışır. Dr.Nazım İzmir suikastı ile ilgili sorgulanınca idam edileceğini hiç düşünmemişti.Bacanağı Tevfik Rüştü Aras'a güveniyordu.(Dr.Tevfik Rüştü Aras, Dr. Nazım, Adnan Menderes bacanak.Menderes ailevi yakınlıktan dolayı Rüştü Arasın damadı Fatin Rüştü Zorlu'yu Dışişleri Bakanı yapmıştı.)
İzmir Suikastı basit bir olay değildir. Bu olay sonrası Mustafa Kemal Atatürk Tevfik Rüştü Aras'a şunu söyler:"...Bir ölüm kavgasıydı bu.Bunu onlar istediler.Hepimizi yok etmek için harekete geçtiler.Milletin hayrına olarak rejimi ve kendimizi korumak için şiddet derecesinde bir tasfiye yapmak tarihi bir vazife oldu.Biz tasfiyeyi yapmazsak onlar bizi yok edecekti..."
Sibel DULUM
Tarih Öğretmeni.