head

2183026 810x458 75f08
Pazartesi, 30 Aralık 2024

ilk5-Manşetler

 

 

 

MAN Kamyon ve Otobüs Ticaret A.Ş., toplu teslimat törenlerine bu kez Antalya ile devam etti. Antalya Yetkili Servisi ve Bölge Bayii Meçikoğulları Otomotiv’in yaptığı satış ile Akdeniz ve Ege bölgelerinde hizmet veren sektörünün lider firması 724 Transfer’e, 50 adet MAN TGE teslimatı yapıldı. Classical Tours markası olarak 1995 yılında kurulan kısa sürede bölgesinde sektöre yön veren firmaların başında gelen 724 Transfer, turizm ve servis taşımacılığında kullanacağı yeni MAN TGE’leri törenle teslim aldı...

 

MAN 2024 YILI TOPLU TESLİMAT TÖRENLERİNE ANTALYA İLE DEVAM ETTİ:

MAN Kamyon ve Otobüs Ticaret A.Ş., Türkiye’nin farklı illerinde gerçekleştirdiği toplu araç teslimatlarına hız kesmeden devam ediyor. Üstün nitelikli araçlarıyla farklı sektörler için ideal çözümler sunan MAN, toplu teslimatlarına bu kez Antalya ile devam etti. MAN’ın Antalya Yetkili Servisi ve Bölge Bayii Meçikoğulları Otomotiv’in yaptığı satış kapsamında, Türkiye'nin lider havalimanı transfer firması 724 Transfer’e 50 adet yeni MAN TGE teslimatı yapıldı.

Alanya’da düzenlenen teslimat törenine 724 Transfer şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı ve aynı zamanda Yönetim Kurulu Üyesi Yunus Emre Uzel, şirket ortakları Hilmi Uzel ve Serkan Günaydın ile MAN Kamyon ve Otobüs Ticaret A.Ş. adına Hafif Ticari Araçlar (HTA) ve İkinci El Satış Direktörü Cumhur Kutlubay, HTA Bayi Koordinatörü Gökhan Bakubala ile Meçikoğulları Otomotiv Satış Müdürü Levent Kaplan katıldı.

“Müşterilerimiz de biz de MAN TGE’nin üstün niteliklerinden memnunuz”

Törende konuşan 724 Transfer Yönetim Kurulu Üyesi Yunus Emre Uzel, MAN ile iş birliklerini büyütmeye devam ettiklerini belirterek şunları söyledi:

“Classical Tours bünyesinde 30 yıla yaklaşan bir deneyimle sektörde servis ve özel araç transfer hizmeti veriyoruz. Firma olarak ilk günden bu yana da sektörel ve teknolojik değişimleri takip ediyor ve çalışmalarımızı da bu anlayışla yürütüyoruz. Bu anlayış temelinde büyüme yolunda kısa sürede çok önemli bir mesafe katettik. Bugün Türkiye’nin lider transfer firmalarından bir tanesi olarak müşterilerimize daha iyisini sunmak için de filomuzu güçlendirmeye devam ediyoruz. Özellikle turizmin başkenti Antalya’da transfer sektörü hızla büyüyen bir sektör. Biz de bu sektörün öncü markası olarak filomuzu sürekli büyütmeye ve müşterilerimizin artan taleplerine en hızlı şekilde cevap vermeye çalışıyoruz. Yeni araç yatırımımızda da daha önceki aylarda alımlar yaptığımız ve gerek konforundan gerekse de niteliklerinden memnun kaldığımız MAN TGE’lerle devam etme kararı aldık. Arkasında MAN gibi bir köklü marka bulunan TGE; konfor, güvenlik ve satış sonrası hizmetler noktasında aradığımız tüm şartları bir arada sunuyor. Bu yüzden de yola MAN TGE ile devam ediyoruz. Müşterilerimiz de biz de TGE’nin sahip olduğu özelliklerden ve sunduğu avantajlardan memnunuz.”

“TGE geniş ürün yelpazesiyle pek çok iş kollunda lider firmalarımızın gözdesi konumunda”

MAN Kamyon ve Otobüs Ticaret A.Ş. adına Hafif Ticari Araçlar (HTA) ve İkinci El Satış Direktörü Cumhur Kutlubay da TGE’nin hafif ticari araç pazarında güçlü adımlarla ilerlemeye devam ettiğini vurgulayarak şunları söyledi:

“2019 yılında ürün gamımıza eklediğimiz MAN TGE, pazarda beş yıl gibi kısa sürede hafif ticari araç sektörünün premium markalarından bir tanesi haline geldi. Bu hızlı gelişimin ardından şüphesiz MAN’ın ağır ticari araç sektöründeki 250 yılı aşkın tecrübe, birikim ve güvencesi en önemli yeri tutuyor. MAN’ın tüm sektördeki birikimlerini hafif ticari araç sektörüne taşımasıyla geliştirilen TGE, sahip olduğu üstün nitelikleri sayesinde özellikle turizm ve servis sektöründe büyük ilgi görüyor. Hafif ticari araç pazarında kısa sürede fark yaratan TGE, şu anda turizmden servis ve yolcu taşımacılığının yanı sıra karavandan kapalı kasa yük taşımacılığına geniş ürün yelpazesiyle pek çok iş kollunda lider firmalarımızın tercihi oluyor. Bugün de yine bu avantajlardan memnun olan ve yıl içindeki TGE yatırımlarına yenilerini ekleme kararı alan sektörünün lider transfer firmalarından 724’e yeni MAN TGE’lerin teslimatını yapıyoruz. Yeni araçlarımızın hem 724 firmamıza hem de müşterilerine hayırlı olmasını diliyoruz.”

“724 önceki alımlardan duyduğu memnuniyetle yılın en büyük alımlarından bir tanesini yaptı”

Meçikoğulları Otomotiv Satış Müdürü Levent Kaplan ise yılın en büyük teslimatlarından birini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadıklarını ifade ederek şunları kaydetti:

“TGE sahip olduğu üstün nitelikleriyle kısa sürede Ege ve Akdeniz’deki firmalarımızın gözdesi haline geldik. Gerek aracın nitelikleri gerekse de güvenlikten konfora yolculara sunduğu ayrıcalıklar TGE’ye olan ilgiyi artırmış durumda. Ayrıca TGE’nin arkasında MAN gibi kalite ve güven ile özdeşleşmiş bir köklü markanın olması da müşterilerimizin tercihlerini gönül rahatlığıyla yapmalarında önemli bir rol oynuyor. Meçikoğulları olarak turizm servis ve transfer alanında hizmet veren birçok firmamın tercihi olan TGE teslimatlarımıza bugün yeni bir tanesini daha ekliyoruz. Yıl içinde yaptığı alımlarla araç filosunu güçlendiren 724 Transfer firması, araçlarımızın performanslarından duyduğu memnuniyetle yılın en büyük TGE alımlarından bir tanesine imza attı. Yeni araçlarımızın kendilerine ve yolcularına hayırlı olmasını diliyoruz.”

 

 

 

HABER: Halime Yağmur  AKDAĞ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bebekleri özel hastanelerin yenidoğan servislerine naklederek haksız kazanç sağladığı iddia edilen ve 22'si tutuklu olan 47 sanığın yargılandığı ‘Yenidoğan Çetesi’ iddianamesinde, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyen iki hemşirenin itirafları da dosyaya girdi. Hemşirelerin anlattıkları 'pes' dedirtti...

 

Türkiye'yi sarsan 'Yenidoğan Çetesi' soruşturması devam ediyor. 22'si tutuklu 47 sanığın yer aldığı iddianamede 'etkin pişmanlık’ hükümlerinden yararlanmak isteyen iki hemşirenin itirafları adeta kan dondurdu.

FIRAT SARI'YI ANLATTI...

Hasan Basri Gök isimli hemşire ifadesinde, çete lideri Fırat Sarı ile Reyap Hastanesi'nde çalıştığı sırada tanıştığını belirterek şunları söyledi;

*İstanbul genelinde 12 farklı yoğun bakım işletmeciliği yapıyordu. Ben de işletmelerinde çalışan hemşirelerden biriydim. Kendisiyle yaklaşık olarak 3-4 yıl kadar beraber çalıştık. Kendisiyle işletmeciliğini yaptığı hastaneleri geziyorduk.

 
 

*Bana kendisinin şoförü olmamı teklif etmişti. Ben de bu teklifini kabul ettim. Hemşire olmama rağmen kendisi bana hemşire maaşı ödediği için yanında şoför olarak çalışıyordum.

*Geceleyin hastanelerde eksik olması ya da yardıma ihtiyaç olması durumunda da yardıma gidiyordum. Beraber çalıştığımız dönemde çoğu zaman kendisi ile beraberdim.

*Fırat Sarı, hemşire Deniz Korkmaz adına GMZ isimli bir şirket kurdu ve naylon fatura kesmektedir. Kendisi bana GMZ üzerine fatura kestiğini, sonradan bu faturaları ödeyeceğini söylemişti. Doktorluğunu da doğru düzgün yapmıyordu. Hastaneler ile yeteri kadar ilgilenmiyordu.

"NAYLON FATURA KESİYORDU"...

Fırat Sarı'nın vergi de kaçırdığını ifad eden Hasan Basri Gök, "Fırat Sarı, hemşire Deniz KORKMAZ adına GMZ isimli bir şirket kurdu ve naylon fatura kesmektedir. Kendisi bana GMZ üzerine fatura kestiğini, sonradan bu faturaları ödeyeceğini söylemişti. Doktorluğunu da doğru düzgün yapmıyordu. Hastaneler ile yeteri kadar ilgilenmiyordu" ifadesini kullandı.

Hemşire Gök, iddianameye göre, liderliğini Fırat Sarı'nın yaptığı "yenidoğan çetesi"nin sevk ve idaresinde görev yapan 112 ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'le ilgili de şu bilgileri verdi:

"NEREDEYSE TAMAMI USÜLSÜZDÜ"...

*Gıyasettin Mert Özdemir isimli şahıs İstanbul genelinde irtibatlı olduğu hastanelerde yoğun bakım ihtiyacı olan yeni doğan bebeklerin takibini ve transferini yapıyordu. Süreci özetlemem gerekirse herhangi bir x hastanesinde doğan yeni doğan bebek, hastane şartları haiz olmamasından ötürü Gıyasettin Mert Özdemir isimli şahıs tarafından hastane ile bağlantı kuruluyor ve Gıyasettin Mert Özdemir isimli şahsın irtibatlı olduğu yoğun bakım ünitesi müsait bir hastaneye intikal ediyordu.

*Kendisi sürekli hastane hastane gezdiğinden kadın doğum ve çocuk doktorları ile bağlantılı ve yakındı. Fırat Sarı isimli şahıs Gıyasettin Mert Özdemir isimli şahıstan tanıdığı ve irtibatlı olduğu hastanelerden kendi kontrolünde olan hastanelerin yeni doğan yoğun bakım ünitelerine sağlıksız yeni doğan bebek bulmasını istiyordu.

*Yaklaşık 350 yatak kapasitesine sahip olan Fırat Sarı isimli şahsın işletmeciliğini yaptığı yoğun bakımlar çoğunlukla fuldü. Fırat Sarı isimli şahıs bu bebekler için SGK’ya faturalandırma yapıyordu. Bunun için de epikriz raporları gerekiryordu. Bu raporların neredeyse tamamı da usulsüz olarak düzenleniyordu.

*Kendisi bir format oluşturmuş ve bu oluşturduğu formatı işletmeciliğini yaptığı hastanelerde yoğun bakım ünitelerinden sorumlu hemşirelere veriyor ve matbu olan format üzerinde düzenleme yapılarak epikriz raporu yazılmasını istiyordu.

"DEVLETTEN FAZLA PARA ALINIYORDU"...

SGK’ya fatura edilebilecek ne varsa fatura ediyor ve devletten fazla para alınıyordu. Örnek vermem gerekirse yoğun bakımda tedavi gören bir yeni doğanın bir adet ilaç alması gerekiyorsa beş ilaç kullanılmış gibi gösteriyor ve bunu fatura ediyorlardı. Bu durum sürekli bire beş olarak değil, farklılık da gösteriyordu."

Hasan Basri Gök, sanıklardan Murat Mantuş ve Sümeyye Nur Arslan'la ilgili de ifadesinde şu iddialara yer verdi:

"Murat Mantuş TRG Hospitalist’in hastane müdürü olarak çalışır. SGK’dan TRG Hospitalisti denetlemeye görevliler geldiğinde onun talimatı ile hastanede çalışanlar hastalara ait evrakları usulsüz bir şekilde doldurdular. Örneğin, yenidoğan ünitesinde tedavi gören bebeklere ait akciğer grafileri üzerinde oynama yaparak SGK’ya daha fazla maliyet göstererek para alabilmek adına entübe grafilerini normal hastaların grafileri olarak eklediler. Bunun talimatını çalışanlara Murat Mantuş ve Fırat Sarı isimli şahıslar verdi. Denetimler yüzünden Murat Mantuş‘un Fırat Sarı’ya senet imzalattığını da biliyorum. 

Sorumlu hemşire Sümeyye Nur Arslan, Fırat Sarı'nın sağ koludur. Kesilen faturaların tamamını o keser. Medisense hesabı hariç bütün banka hesaplarına erişimi vardır. Şirket grubunun tüm banka hesaplarını kontrol eder. SGK’nın yapmış olduğu denetimlerde tüm usulsüzlüklerin örtülmesi için ekip kurdu ve usulsüzlükleri usulsüzlük ile kapatmaya çalıştı. Usulsüz epikriz raporu oluşturulmasından hasta takibine kadar tüm işlemlerden bilgisi vardır."

"HASTANE SAHİPLERİYLE İLGİLİ DE İDDİALARDA BULUNDU"...

İtirafçı Gök, çete soruşturmasında ismi geçenlerden Birinci İnternational Hastanesi'nin sahibi Ali Aksu için "Kendisi SGK’ya yapılan bütün usulsüzlüklerden haberdardır. Onun talimatları ile usulsüzlükler yapılmıştır" derken, Avcılar Hospital Hastanesi'nin sahibi Fetin Rüştü Yıldız için de  "Kendisi SGK’ya yapılan bütün usulsüzlüklerden haberdardır. Onun talimatları ile usulsüzlükler yapılmıştır" ifadesini kullandı. Özel Güney Hastanesi'nin de ''yenidoğan yoğun bakımının bir bebek ölümü nedeniyle kapatıldığını'' anlattı.

Çete lideri Fırat Sarı için "Kendisi patronum olduğu için maaşımı yatırıyordu. Bazen de maaşını ödeyeceği çalışanların parasını benim banka hesabıma atıyordu. Ben de çekerek çalışanlara veriyordum. Bunun dışında herhangi bir para alışverişi ya da ticari bir faaliyetim olmamıştır" diyen Hasan Basri Gök, telefon konuşmaları çözümleriyle ilgili verdiği ek ifadelerde de şunları anlattı:

"AMAÇ SGK'DAN DAHA FAZLA PARA ALMAKTIR"...

"Konuşma içeriklerini özetleyecek olursam yoğun bakıma gelen hasta bebeklerin basamak dereceleri ile oynandığı ve SGK’ya kesilen fazla faturadan usulsüz gelir elde etmişlerdir. Amaçları yoğun bakımda tedavi gören 20 bebeğin üzerine çıkmamak geri kalan 10 kişilik kısmı da özel sağlık sorunları olan bebekler ile doldurarak SGK’ya fatura edip daha fazla para almaktır. Yabancı uyruklu bebek istememelerindeki amaçları ise
SGK’nın yabancı bebeklere ödediği ücreti geç ödemesinden kaynaklıdır.

Zamanında yazılması gereken bir epikriz raporu yazılmamış ve ben de yazmayı tam olarak bilmediğim için bilenlere danıştığım konuşmalardır. Fırat Sarı’nın talimatları doğrultusunda yatışı olan bebeğe uygulanması gereken bir ilacın bebeğin haftası geçmesi sebebiyle uygulanamaması ve aynı ilacın bir başka bebeğe uygulanmış gibi epikriz üzerinde gösterilmesi ile alakalı konuşmalardır. Fırat Sarı isimli şahıs ile olan hesap hareketleri ile ilgili olarak da yanında şoförü gibi çalıştığım için bana arada kendi işlerini de yaptırıyordu ve maaşım dışında ara ara para gönderiyordu. Küçük meblağ olan paraların sebebi de budur.

Özetleyecek olursam Fırat Sarı isimli şahsın yenidoğan işletmeciliğini yaptığı hastane grupları yabancı kimlik numarası olan Suriyeli hastalara epikriz raporlarının bazılarını doğru, bazılarını da oynanmış bir şekilde yazıyorlar. Bunun talimatını veren kişi de Fırat Sarı’dır. Türk bebeklerin epikriz raporularının neredeyse tamamını da değiştiriyorlar. TPN sözleşmesini Fırat Sarı’nın talimatları doğrultusunda Cansu Akyıldırım isimli şahıs düzenliyor. TRG Hospitalist Hastanesi için Birinci İnternational Hastanesi'nde düzenlenen usulsüz TPN sözleşmesini Hakan Doğukan Taşçı isimli şahsa gönderiyor. Doğukan da bu belgeye Birinci İnternational Hastanesinini kaşesini vuruyor. Yani TRG Hastanesi'nde kullanılmak üzere Birinci İnternational Hastanesi'nde sahte belge düzenleyip kullanıyorlar. Hatta Cansu da Birinci İnternational Hastanesi'nde İnsan Kaynakları'nda tanıdığı olduğunu ve kaşe basabileceğini söylemişti. TPN sözleşmesi düşük doğum ağırlıklı bebeklerde oral ya da ogs beslenmenin yapılamadığı durumlarda kullanılan sıvıdır.

"SGK’YA FATURA EDİYORDU"...

Konuşma içerikleri ile ilgili olarak Fırat Sarı isimli şahıs 2. kademe olarak hastanede yatış yapan yeni doğan bebeğin hastaneden ayrılmasını
istemiyor. Doğukan da Fırat Sarı’ya hastanelerinde bu bebeğe bakacak imkan ve olanak olmadığını bebeğin nefroloji bölümü olan bir hastaneye gitmesi gerektiğini söylüyor fakat Fırat Sarı, SGK’ya fatura etmek ve para kazanmak amacıyla bebeğin hastanede yatışının devam etmesini istiyor. Fırat Sarı kan gazı parametrelerini excel üzerinde yazdığı program ile değiştirerek istediği şekilde yazdırıp SGK’ya fatura ediyordu.

"HASTANEDE BU AMELİYATI YAPACAK İMKAN VE DOKTOR YOKTU"...

Konuşma içeriklerinde geçen konu Fırat Sarı’nın Yeni Hayat Tıp Merkezi'nden ikili ilişkileri ile Birinci İnternational Hastanesi'ne sevkini sağladığı Serdar Ova isimli bebeğin doğumundan ölümüne kadar olan süreç ile alakalıdır. Bahse konu bebek Birinci Hastanesi'ne TTN (Solunum Sıkıntısı) olarak geldi ve yatış yaptı. Yatış yapmadan önce Fırat Sarı isimli şahıs bebeğin ailesi ile görüştü ve bebeğin Birinci İnternational Hastanesi'ne yatışının yapılabilmesi için ailesinden günlüğü 5 bin TL para istedi. Fakat hastaneye ödeyeceği para günlük 2 bin 500 TL idi. Fırat Sarı ailesi ile konuştu ve kendi cebinden bebeğin yatış ücreti olarak verdiği bir günlük 2 bin 500 TL parayı bana vezneden ödettirdi ve Birinci İnternational Hastanesi'ne bebeğin yatışı yapıldı. Daha sonradan Fırat Sarı bebeğin ailesinden bu parayı yatış yaptıkları gün kadar elden aldı. Sanıyorum toplamda ailesinden 38 bin TL kadar bir para aldı ve hastaneye toplamda 25 bin TL ödeme yaptı.

Bahse konu bebeğin hastanede yatışının ikinci ya da üçüncü gününde kalbinde anomaliye rastlanıldı ve bebeğin acil bir şekilde ameliyat edilmesi gerekiyordu. Fakat Birinci İnternational Hastanesi'nde ne bu ameliyatı yapacak bir imkan de bir doktor yoktur. Acilen bu bebeğin 112 ile irtibat kurularak ameliyatının yapılabileceği uygun bir hasteneye sevk edilmesi gerekiyordu fakat bebeğin sevki sağlanamadı. Bu şekilde bahse konu bebek hatırladığım kadarıyla Birinci İnternational Hastanesinde 1,5 ay kadar yaşadı. Bebeğin hastanede bulunduğu sıralarda Yenidoğan bölümünden sorumlu hemşire Hakan Doğukan Taşçı isimli şahıstı. Şehmus Çelik isimli şahıs da bölüm doktoru olarak çalışıyordu. Fırat Sarı isimli şahıs da işletme sahibiydi. Birinci İnternational Hastanesi'nin sahibi olan Ali Aksu’nun da bahse konu bebeğin hastanede olduğundan ve süreçlerden bilgisi vardı. Bahse konu bebeğin vefat etmesinde uygunsuz koşul ve hastaneye sevkini sağlayan Fırat Sarı isimli doktorun ve yeni doğan işletmecisinin, hemşire Hakan Doğukan Taşçı isimli şahsın, bölüm doktoru Şeyhmus Çelik isimli şahısların ve İnternational Hastanesi sahibi Ali AKSU isimli şahsın ihmali söz konusudur. Ben bu sıralarda bir hastanede çalışmıyordum, Fırat Sarı’nın yanında şoförlüğünü yapıyordum fakat bebeğin hastaneye yatış süreci ve diğer süreçlerinden de bilgim vardır.'' 

"İŞLER İYİCE ÇIĞRINDAN ÇIKTIKTAN SONRA..."...

Çete dosyasında ''etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabilmek için ifade veren isimlerden birisi de hemşire Hakan Doğukan Taşçı.  Çete lideri Fırat Sarı'nın hastanede doktor bulundurması gerekirken kendisini bıraktığını belirten Taşçı, "Çocukların sağlığı için elimden geleni yapıyordum. İşler iyice çığrından çıktıktan sonra çocukların sağlığı tehlikeye girdikten sonra bu kişi ile sürekli tartıştım" dedi. Hemşire Hakan Doğukan Taşçı'nın ifadesinde yer alan çeteyle ilgili bazı iddialar şöyle:

"EPİKRİZ RAPORU YAZMAM İÇİN BANA BASKI YAPILDI"...

"Yaklaşık 3 senedir Fırat Sarı ile beraber çalışmaktayım. Kendisi ile Reyap hastanesinde çalıştığım dönemde tanıştım. Birinci Hastanesi'nde çalıştığım dönemlerde Şeyhmus Çelik isimli doktorun yerine epikriz yazdım. Düzenlemeler yaptım. Bu işlemleri yaptığımdan Şeyhmus Çelik isimli doktorun ve Fırat Sarı’nın haberi vardır. Bu raporları yazmamı bana Fırat Sarı söyledi. Bu konu da baskı yaptı. Bu raporları yazmak bana ekstra iş ve sorumluluk alanım dışında olan bir şeydir. Benimle birlikte Hasan Basri Gök’e de bu raporları zorla yazdırdı. Hasan da bilmediği için sürekli telefon ile irtibat halinde bana soru sorardı. Fırat Sarı’nın ve İlker Gönen’nin işlettiği tüm işletmelerde bu epikriz raporlarını Mehmet Halis, Hasan Basri, Sümeyye Arslan gibi isimlere yazdırıyor. Hastanelerinde doktorların kaşeleri bilgileri dahilinde kullanılıyor. Geceleri nöbetçi hekim olması gerekirken bulunmuyor. Bu sorumluluğu da benim gibi hemşirelere yıkıyorlar. Bu sistemden şikayetçi olup işten ayrıldığım dönemde yaklaşık bir yıl boyunca işe girememi engellediler.

Bir tane hastanın yaşama şansı az olmasına rağmen ben elimden geleni yaptığım için Fırat hoca bana 'o hastayla ilgilenme boşuna, bırak
ölsün' diyerek beni sürekli işimi yapmamam konusunda engelledi. Ancak ben bunlara rağmen hatalara hep yardım ettim. İmkanlar doğrultusunda yönetimdeki kişilerden hastaların ödemelerinde indirim talep ettim. Bunu insiyatif alarak yaptım. Bu işten maddi bir beklentim yoktu. Fırat Sarı’nın işletmelerindeki bir çok meslektaşım beni arayarak iş konusunda bilgi almıştır.

Fırat Hoca işletmelerine ve işbirliği içerisinde olduğu hastanelere hasta gelmesi için ilk zamanlarda ambulans şoförü olan Gıyasettin Mert Özdemir ve Fehmi Alptekin ile anlaşarak hasta getirtti. Bir süre sonra Gıyasettin Mert ve Fehmi ile arası kötü olunca da bunlarla irtibatı kesti. Ben bu süre boyunca Gıyasettin Mert ile aram hep kötüydü. Yaptığı işlemleri doğru bulmuyordum. Çünkü bu kişi mesleğini kötüye kullanarak yenidoğan bebeklerin ölümüne sebep olmuştur. İl dışından gelen hasta bebekleri anlaşmalı olduğu ancak uzak olan hastanelere
götürmüştür.

"USULSÜZ OLARAK SATIŞINI YAPARAK GELİR ELDE ETTİK"...

Ben bu kişiyi şikayet edecektim ancak Fırat Sarı bunu engelliyordu. Şikayet edersem işlerde azalma olur diye korkuyordu. Bu kişi ile arası açılınca da işlerde azalma olunca bunu şikayet etmemi istedi. Çünkü işlettiği hastanelerde hasta sayısı düşmüştü. Fırat Sarı'nın adına yönettiği BİZDEN isimli bir şirketi vardır. Bu şirket başkası adınadır. Bu şirket üzerinden para aklama ve faturasız işlem yaparak vergi kaçırıyor. Bunlar dışında ben de Hasan Basri ile birlikte Curusorf isimli ilacın usulsüz olarak satışını yaparak gelir elde ettik. Bu şahsın işletmelerinde yapılan bütün denetimlerde evraklar kılıfına uygun olarak yapılmıştır. Bunu kanıtlamak gerçekten zordur. Bu soruşturma ile ilgili yapılan denetimlerden sonra ben Fırat Sarı'ya 'artık bu işlerde yokum, artık istediğin raporları yazmayacağımı' söyledim ve Fırat Sarı'yı hastane yönetimine şikayet ettim. Fırat Sarı da benim şikayetimi öğrenince hastane de benim istifamı istedi. Ben de bu sebeple de işten ayrıldım. Ben ayrıldıktan sonra da hastanede ex sayısı arttı. Bu ex vakalarının da araştırılmasını talep ediyorum. Ben yaptığım tüm işlemlerden ötürü pişmanım. Bu sebeple etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istiyorum."                                                                                                                                                                                                                                                                                           

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAK: Ajanslar

 

 

 

 

 

28 yıl önce hayatını kaybetmiş olmasına rağmen Bulgar medyum Baba Vanga'nın kehanetleri gündemde yer almaya devam ediyor. Balkanların Nostradamus'u olarak anılan Baba Vanga'nın 2025 yılı için ortaya attığı kehanetler şimdiden uluslararası kamuoyunun gündemine oturdu...

 

1996 yılında hayatını kaybetmesine rağmen Bulgar medyum Baba Vanga gelecek hakkında korkutucu derecede doğru tahminlerde bulunmuştu. Takipçileri, onun yıllar içerisinde Prenses Diana'nın ölümü ve Barack Obama'nın ABD Başkanı seçilmesi gibi önemli olayları önceden gördüğünü iddia ediyor. Baba Vanga'nın 2025 kehanetlerine bakılırsa  ise zorlu bir yıl bizi bekliyor.

BABA VANGA'NIN 2025 YILI KEHANETLERİ...

Kehanetlerinde bütün insanlığın sonunun başlayacağı tarihin 2025 yılı olacağını belirten Baba Vanga, Dünya üzerinde insanların yaşamının 5079'da sona ereceğini öngördü. 2025 yılından itibaren yaşamın iyice kötüye gideceğini öngören Baba Vanga, "Hayal edilemeyecek boyutlarda kozmik bir olayın yaşanacağını" söylerken, "2025'te Avrupa'da kıta nüfusunun büyük ölçüde azalmasına yol açacak büyük bir çatışma yaşanacağını da iddia etti.

 

2033 yılında kutuplardaki buzulların eriyerek deniz seviyelerinde büyük bir yükselmeye yol açacağını iddia eden Baba Vanga, 2170 yılında küresel bir kuraklığın yaşanacağını ve 3797 yılında da Dünya'nın yok olacağını öne sürdü.

 

Baba Vanga Tahminleri Listesi: Zaman Çizelgesi...

2025: Avrupa'nın iç çatışmalarla harap olması.

2028: İnsanların Venüs'ü bir enerji kaynağı olarak keşfetmeye başlaması bekleniyor.

2033: Kutuplardaki buzullar eriyecek ve bu durum küresel çapta deniz seviyelerinin hızla yükselmesine neden olacak. 

2076: Komünizm tüm dünyaya yayılacak.

2130: İnsanların uzaylılarla temas kurması bekleniyor.

2170: Dünyanın büyük bölümünde kuraklık yaşanacak.

3005: Dünya, Mars'tan gelen bir medeniyetle savaşa girecek.

3797: Dünya yaşanmaz hale gelince insanlar burayı boşaltacak.

5079: Kıyamet kopacak.

 

 

BABA VANGA'NIN GEÇMİŞ KEHANETLERİ...

 

11 Eylül...

Baba Vanga'nın en çok alıntılanan tahminlerinden biri de 11 Eylül terör saldırısıdır .

1989'da, kahin şöyle demişti: "Korku, korku! Amerikan kardeşlerimiz çelik kuşlar tarafından saldırıya uğradıktan sonra düşecekler. Kurtlar bir çalılıkta uluyacak ve masum kanlar fışkıracak."

'American brotherr' ifadesinin İkiz Kuleler'i ifade ettiği düşünülürken, 'steel birds' ifadesinin kaçırılan uçakları ifade ettiği düşünülüyor. İnsanlar ayrıca 'bush' kelimesinin ürkütücü kullanımına da dikkat çekti ve birçoğu bunu o zamanki ABD başkanı George W. Bush'a atıf olarak yorumladı.

Suikastlar...

Baba Vanga, Hindistan Başbakanı Indira Gandi'nin 'duman ve ateş' içinde öleceğini öngörmüştü.

Gandi, 31 Ekim 1984'te intikam amaçlı olduğu düşünülen bir eylem sonucu iki koruması tarafından vurularak öldürüldü.

Yaklaşık 15 yıl öncesinde, Baba Vanga Gandi'nin bir vizyonunu anlatmış ve şöyle açıklamıştı: "Elbise onu mahvedecek. Duman ve ateşin içinde turuncu-sarı bir elbise görüyorum."

Korkutucu olan, öldüğü gün üzerinde aynı renkte bir sari olmasıydı.

Doğal afetler...

Baba Vanga, 2022'de dünyanın dört bir yanındaki büyük şehirlerin kuraklık ve su kıtlığıyla karşı karşıya kalacağını öngördü. Gerçekten de o yıl Birleşik Krallık , 1935'ten bu yana en kurak Temmuz ayını yaşadı ve hükümet yetkilileri tarafından 12 Ağustos'ta kuraklık ilan edildi.

Fransa, İtalya ve Portekiz'in de aralarında bulunduğu diğer Avrupa ülkeleri de rekor kıran kuraklıklar ve orman yangınlarıyla karşı karşıya kaldı.

Başka bir yerde, Avustralya ve Asya'yı şiddetli sellerin vuracağını söyledi ve Temmuz 2022'de, Sidney'e dört günde sekiz aylık yağmur düştü.

Kendi ölümü...

Her ne kadar tüm tahminleri doğru olmasa da Baba Vanga'nın kendi ölümüyle ilgili net bir vizyonu vardı.

1990 yılında yapılan bir röportajda medyumun Dünya'daki son gününün 11 Ağustos 1996 olacağını öngördüğü belirtiliyor.

Gerçekten de tam olarak o tarihte öldü.

Baba Vanga, Bulgaristan'ın Sofya kentinde meme kanserinden 84 yaşında hayata veda etti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAK: Ajanslar

 

 

 

 

 

 

Bu yıl 61'incisi düzenlenen Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda 'En İyi Film Ödülü'nü, Nadim Güç’ün 'Mukadderat' filmi kazandı...

 

462554429 1116035849853383 6398226079975377504 n fb132

Necmi Sancak’ın 'Ayşe' filmi 4 ödül kazanarak geceye damga vururken, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü ise Binnur Kaya ve Nur Sürer’e verildi.

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Erkek Oyuncu ödülü ise Evcilik filmindeki rolünden dolayı Nejat İşler’e verildi.

462552301 535480399391841 3270250090926671214 n 2c381

Törende kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddete karşı mesajlar da verildi.

 
462544533 456122786879799 4890049202694998454 n fa3f6
 

Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Türkiye’nin en uzun soluklu film festivali olan Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde kapanış töreni Cam Piramit’te düzenlendi.

Törende ödül alanlar büyük sevinç yaşadı. Törende ilk ödüller bu sene ilk defa düzenlenen ‘Sinema Okulları Öğrenci Filmleri’ kategorisindeki filmlere verildi. 

 
61. Antalya Altın Portakal Film Festivalinde ödüller sahiplerini buldu

Törende konuşan Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması Jüri Başkanı Ferzan Özpetek, 1997 yılında Altın Portakal Film Festivali’ne katıldığını söyledi. Özpetek, "Antalya’ya 1997 yılında Hamam filmi ile katıldım. Cannes film festivaline katıldı ve sonra Antalya’ya geldi. Burada yarışmaya katıldım. Çok zor ve yalnız olduğum günler oldu burada. Zannetmiyordum ödül alacağımı. ‘Bu film ahlaka karşı çok zor’ diyorlardı. 1997 yılında Antalya çok değişikti. En iyi film ve en iyi yönetmen olmuştum o dönem. Şok olmuştum" dedi. Kadınlar için çok şeylerin söylendiğini ve çok konuşulduğunu da söyleyen Özpetek, "Binlerce kadın öldürüldü. Bunlar için bir dakika alkışlayalım ya da sessizlik istesem. En çok her birimizin bunun sorumluluğunu üzerimize almamız lazım. Önemli olan kültürel bir değişim. Sinema burada önemli bir unsur" diye konuştu.

61. Antalya Altın Portakal Film Festivalinde ödüller sahiplerini buldu

ULUSAL UZUN METRAJ ÖDÜLLERİ...

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Film ödülü Mukadderat’a verildi. Filmin kadrosu ödülü almak için sahneye çıktı. Oyuncu Nur Sürer ödülü aldıktan sonra yaptığı konuşmada "Çocuklardan ve kadınlardan elinizi çekin. Ağaçlardan, hayvanlardan elinizi çekin. Takvim yapraklarına her gün bir acı sığdıran bir ülkeyiz biz" dedi.

Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü Belkıs Bayrak’ın yönettiği Gülizar filmine verildi. Bayrak, "Kadınlar üzerine çok şey konuşuldu. Konuşkan bir toplumuz ve duygularımızı konuşmadığımızı düşünüyorum. Ülkemin kadınlarına, kendi ülkesine, sınırlarına sahip çıkmayan Filistinli kadınlara armağan ediyorum" dedi.

 

 

462541216 2511863849009156 5251733159643296199 n 7f659

Behlül Dal En İyi İlk Film Ödülü Necmi Sancak’ın yönettiği Ayşe filmine verildi. Necmi Sancak, ödülü almaya kuzeni down sendromlu oyuncu Rıdvan Sancak ile birlikte çıktı. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Yönetmen ödülü, Ayşe filminden dolayı yönetmen Necmi Sancak’a verildi. Çok defa ödül almak için sahneye çıkan Sancak, "Ne diyeceğimi bilemiyorum, herkese teşekkür ederim" diye konuştu. 

61. Antalya Altın Portakal Film Festivalinde ödüller sahiplerini buldu

Cahide Sonku Ödülü'nü, Gülizar filminin kostüm tasarımcısı Yağmur Ergül aldı. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Senaryo Ödülü, Ümit Ünal’ın yönettiği Evcilik filmine verildi. Ünal, "Senaryo kağıt üzerinde kelimelerden ibaret ama o senaryoya inanlar lazım. Bana inanlara çok teşekkür ederim" dedi. 


462557847 1667344740503587 6169255100281241223 n 8804a

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Müzik Ödülü Serkan Polat, Özgür Alper ve Pınar Bayrak’ın yönettiği Balinanın Bilgisi’ne, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Kurgu Ödülü Melike Kasaplar’ın yönettiği Fidan filmine, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü Meral Aktan’ın yönettiği Gülizar filmine verildi.

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Kadın Oyuncu ödülü iki kadın oyuncuya verildi. Ayşe filmindeki performansıyla Binnur Kaya ve Mukadderat filmindeki rolüyle Nur Sürer ödüle layık görüldü. Sürer ödülü aldıktan sonra, "45 yıllık oyunculuk hayatımın yolculuğunda bana dokunan tüm yönetmen arkadaşlarıma ve esasında ödülümü değersizleştirilen 40 yıl önce Paris’te yaşamını yitiren biz sinemacıların en kıymetlisi ustamız Yılmaz Güney için alıyorum" dedi.


 

Binnur Kaya ise "Bu ödülü Nur Sürer ile paylaşmak çok onur verici. Hayatını sevdiklerine adayan ve göz göre göre kaybeden tüm kadınlar için almak istiyorum. Kadınlar yardım istediler, bağırdılar ve seslerini duyurdular. Görüldü de. Şimdi konuşmak değil eylem zamanı. Yapılması gerekeni yapması gerekenlerden bekliyoruz. İstanbul Sözleşmesi kadını, çocuğu aileyi, erkeği koruyandır. Keşke sahip çıkabilseydik" dedi.

61. Antalya Altın Portakal Film Festivalinde ödüller sahiplerini buldu

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Erkek Oyuncu ödülü Evcilik filmindeki rolünden dolayı Nejat İşler’e verildi. Ödülü alan İşler, 'Teşekkür' demekle yetindi.

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü'nü, Fidan filmindeki rolüyle Ayça Bingöl aldı. Bingöl ödülü aldıktan sonra, "Çok şaşırdım gerçekten çok şaşkınım. Samimi olarak söylüyorum beklemiyordum. Bu filmin bütün yolculuğuna şahitlik ettim. İçinde yer aldım. Tamamen can dostumla bir yola çıkmıştık. Hepimiz adına alıyorum" dedi.

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü, Mukadderat filmindeki rolüyle Osman Sonant’a verildi. Sonant ödülü aldıktan sonra, "Bu ödülü yaşamak ve var olmak üzere mücadele eden tüm kadınlara armağan ediyorum" dedi.

En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü'nü Balinanın Bilgisi filmiyle Murat Has kazandı. Ödülünü alan Has, tüm jüri üyelerine teşekkür etti.

FİLM YÖN Özel Ödülü’nü belirleyen jüri üyeleri ödülü geçen ay hayatını kaybeden yönetmen Tomris Uyaroğlu anısına verdiler. Ödül, Ayşe filminin yönetmeni Necmi Sancak’a verildi. 

61. Antalya Altın Portakal Film Festivalinde ödüller sahiplerini buldu

KISA FİLM ÖDÜLLERİ VERİLDİ...

Ulusal Yarışma En İyi Kısa Film Ödülü’nü Yönetmen Cansu Baydar’ın Neredeyse Kesinlikle Yanlış filmi aldı. Baydar, çok güzel bir hafta geçirdiklerini ve güzel arkadaşlıklar kurduklarını söyledi. Baydar, "Canım aileme çok teşekkür ediyorum. Altın Portakal, tarihi boyunca sansüre karşı direnen sanatçılara ev sahipliği yaptı. İstanbul Sözleşmesi yaşatır" diye konuştu.

Kısa Film Jüri Özel Ödülü, Yönetmen Ece Dizdar’ın Mükemmel filmine verildi. Ödülü almak için sahneye çığlık atarak gelen Dizdar, "Bana şahane bir hafta yaşattınız. Festivalde fısıltılar dolaştı ve kısa filmlerin çok iyi olduğu haberleri dolaştı. 40’lı yaşlar çok iyiymiş ve kendimi buldum. 6 Şubat depreminde setimizi iptal etmek üzereyken bana ‘Hayır bu filmi yapmalısın’ diyen ekibe de teşekkür ederim. Bu anı, bu mesleği seçmiş olmamı görmemiş olan annem ve babama armağan ediyorum" dedi.

 

462220304 2929332070569129 3511033126632546121 n 833b8

BELGESEL ÖDÜLLERİ...

En İyi Belgesel Film ödülü Yönetmen Fatma Karakuş Kaçmaz’ın Kadranı Olmayan Saat eserine verildi. Kaçmaz ödülü aldıktan sonra "Çok heyecanlıyım benim ilk filmim. Bağımsız sinemaya destek olan festival jürisine teşekkür ederim. Etik değerleri olan bilim ve sanat yaşarı. Şüphesiz İstanbul Sözleşmesi yaşatır. Barışın içinde yaşamak ve yaşatmak için mücadeleye devam" diye konuştu.

Belgesel Yarışma Jüri Özel Ödülü, Yönetmen Ali Kemal Pasiner’in Bedri Rahmi Eyüboğlu Toprağın Sırrına Erenler eserine verildi. Pasiner, "Bana inanan ve katkısı bulunan torun Rahmi Eyüboğlu’na teşekkür ederim" dedi.

ULUSLARARASI YARIŞMA ÖDÜLLERİ...

Uluslararası Film Yarışması En İyi Film Ödülü, Ana Guevara ve Leticia Jorge’nin yönettiği Beni Sakın Bırakma filmine verildi. 

Uluslararası Film Yarışması Jüri Özel Ödülü, Yönetmen Nader Saeivar’ın The Witnes filmine verildi. 

Ödülünü alan İranlı yönetmen Saeivar, "Bu ödül benim değil. Bu ödül bende emanet. Bir gün İran’da kadınlar özgürlüğe kavuşunca kadınlara vereceğim" dedi.  

Uluslararası Yarışma Filmleri En İyi Yönetmen Ödülü, Köpek Hırsızı filmi yönetmeni Vinko Tomicic Salinas’a verildi.

Uluslararası Yarışma Filmleri En İyi Kadın Oyuncu Ödülü, The Girl With The Needle (Şişli Kız) filmindeki performansıyla Vic Karmen Sonne’ye verildi. 

Uluslararası Yarışma Filmleri En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, Köpek Hırsızı filmindeki performansıyla Franklin Aro’ya verildi.

 

 

ÖDÜLLER...

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Film: Nadim Güç (Mukadderat)

Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü: Belkıs Bayrak (Gülizar)

Behlül Dal En İyi İlk Film Ödülü: Necmi Sancak (Ayşe)

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Yönetmen Ödülü: Necmi Sancak (Ayşe)

Cahide Sonku Ödülü: Yağmur Ergül (Gülizar)

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Senaryo Ödülü: Ümit Ünal (Evcilik)

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Görüntü Yönetmeni: Murat Has (Balinanın Bilgisi) 

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Müzik Ödülü: Serkan Polat, Özgür Alper, Pınar Bayrak (Balinanın Bilgisi) 

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Kurgu Ödülü: Melike Kasaplar (Fidan)

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü: Meral Aktan (Gülizar)

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Kadın Oyuncu Ödülü: Binnur Kaya (Ayşe) – Nur Sürer (Mukadderat) 

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Erkek Oyuncu Ödülü: Nejat İşler (Evcilik)

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü: Ayça Bingöl (Fidan)

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü: Osman Sonant (Mukadderat)

Film Yön Özel Ödülü: Necmi Sancak (Ayşe)

En İyi Belgesel Film: Fatma Karakuş Kaçmaz (Kadranı Olmayan Saat)

Belgesel Yarışma Jüri Özel Ödülü: Ali Kemal Pasiner (Bedri Rahmi Eyüboğlu: Toprağın Sırrına Erenler)

Ulusal Yarışma En İyi Kısa Film: Cansu Baydar (Neredeyse Kesinlikle Yanlış)

Kısa Film Jüri Özel Ödülü: Ece Dizdar (Mükemmel)

Uluslararası Film Yarışması En İyi Film Ödülü: Ana Guevara ve Leticia Jorge (Beni Sakın Bırakma)

Uluslararası Film Yarışması Jüri Özel Ödülü: Nader Saeivar (Şahit)

Uluslararası Yarışma Filmleri En İyi Yönetmen: Vinko Tomicic Salinas (Köpek Hırsızı)

Uluslararası Yarışma Filmleri En İyi Kadın Oyuncu: Vic Karmen Sonne (Şişli Kız) 

Uluslararası Yarışma Filmleri En İyi Erkek Oyuncu: Franklin Aro (Köpek Hırsızı)

Sinema Okulları Öğrenci Filmleri Ödülleri’nde jüri özel ödülü: Döngü (Ramazan Yakut)

Sinema Okulları Öğrenci Filmleri Ödülleri’nde En İyi Film Ödülü: Aldulhalim Erez (Sistem)

 

 

Antalya'nın Gazipaşa ilçesinde  meydana gelen iş kazasında hayatını kaybeden işçi Hacı Aslan Çildaş’ın ölümünün ardından soruşturma kapsamında, Yekta Home İnşaat ve emlak  sahibi Ahmet Gürses ve 4 çalışanı tutuklandı...

YEKTA 3 462559440 1201128677818933 438533586451622099 n f5691

 

Dün saat 16.00 sıralarında Gazipaşa'nın Pazarcı Mahallesi’nde bulunan bir inşaata ait 10 katlı bir binada çalışan 48 yaşındaki Hacı Aslan Çildaş, 8. kattan düşerek hayatını kaybetti.

Olayla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında, inşaat şirketi sahibi ve 4 çalışan gözaltına alındı.

Şüpheliler, çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.

 

YORUM HABER 257979442 2113090585516323 8668841518606493806 n 732c0

 

 

ALANYA GÜNEŞİ SORUYOR?

Yekta Home  ve Gürses şirketlerinin bünyesinde yüzlerce insan ekmeğini kazanıyor.

Her şirketin ve inşaatın başında sorumlu müdür,mühendis, iş güvenliği uzmanı ve taşeronlar var.

  1. Eğer bu kaza sonucu hayatını kaybeden işçinin vefatında ihmal var ise; neden sadece oradaki soumlu kişiler sorgulanmadı ve tutuklanmadı?
  2. Bu ölümle sonuçlanan kazadan dolayı ,inşatın sahibi olmaktan başka bir dahli olmayan, Alanya ve bölgenin tanınmış iş insanı Yekta Home sahibi Ahmet Gürses neden tutuklanır ki?
  3. Bu tutuklulukta bir siyasi erkin etkisi var mı diye sormak istiyoruz?
  4. Araştırmalarımız devam ediyor ama gazeteci olarak burnumuza pis kokular geliyor...

YEKTA 2 462544488 548423264227790 6269314082338734576 n dec44

 

 

 

 

 

HABER VE YORUM : İbrahim  AKDAĞ

 

Alt Kategoriler

Gazeteler