Ekrem İmamoğlu: İstanbul'a ihanet edenlere bu kent emanet edilemez...
İmamoğlu: Değdi mi esnafı, pazarcıyı 'terörist' ilan etmenize!
İmamoğlu: 23 Haziran, milletin duruma el koyduğu bir tarih olacak, hak yerini bulacak!
Seçilmiş İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ''İstanbul'da Hayatı Kolaylaştıracak Çözümler Toplantısı''nda çok sayıda yerli ve yabancı basın mensubuyla bir araya geldi. ''Demokrasiyi, adaleti, haysiyeti, hakkı yok sayan bir avuç insanın çıkarı yüzünden ülkenin, şehrin, insanımızın zamanı heba ediliyor'' diyen İmamoğlu, ''16 milyonu mağdur eden bu haksızlık, 16 milyonu hizmetten mahrum bırakan bu israf düzeni inanıyorum ki, 2 hafta sonra artık son bulacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde israf düzeni son bulacak. Kayırmacılık, verimsizlik bitecek. Adil, akılcı ve hakça bir yönetim anlayışı ile İstanbul'u ayağa kaldıracak seferberlikleri başlatacağız'' şeklinde konuştu.
''Bizim aylar öncesinden ortaya koyduğumuz projelerimize önce 'Belediyenin işi değil' diyenler, şimdi kopya ediyorlar'' saptamasında bulunan İmamoğlu, ''Karşımızda tam bir kopyala yapıştır kampanyası var. 25 yıl sonra gelebildikleri yer, haksızlık ve kopyala yapıştırcılık. Bunları görünce, inanın seviniyorum. Kopyala yapıştır yoluyla bile olsa, halkın gerçek sorunlarını, gerçek ihtiyaçlarını o kibirli gözlere gösterebildiğim için seviniyorum. Ama seçim için yapılan tüm gayri ahlaki manevraları, İstanbul halkının gayet net olarak gördüğünü de iyi biliyorum. Bu her yeri tel tel dökülen israf düzenini yaratanlardan, gençlerimizi işsizlik sıkıntısı ile başbaşa bırakanlardan, İBB'yi borç sarmalının içerisine sokanlardan artık kimseye bir fayda yok. İstanbul'a ihanet edenlere artık bu kent emanet edilemez'' dedi.
31 Mart seçimi öncesinde kurulan, sonrasında bir bir kaldırılan ''tanzim satış'' uygulamasını eleştiren İmamoğlu, ''Soruyorum şimdi sizlere. Peki ne oldu da kimse tanzim satışları ağzına bile almıyor? Kışın soğuğunda, 16 milyonluk İstanbul'da 55 tane yer açıp, insanları kuyruğa dizip afişe ederek, bir de adına "varlık kuyruğu" diyip adeta milletle dalga geçtiğiniz bu seçim yatırımı, neyi çözdü de apar topar kaldırmaya başladınız? Bir de İGDAŞ indirimi diye bir şeyden bahsediyor. Sanki dertleri vatandaşın derdine çare olmakmış gibi, yazın ortasında doğal gaza indirim yapacaklarmış. İnsan buna gülmez mi Allah aşkına. Bitti mi pahalılık? Bitti mi vatandaşın tenceresini kaynatma derdi? Değdi mi esnafı, pazarcıyı 'terörist' ilan etmenize? Bu şehrin kaynakları sadece bir avuç insana peşkeş çekiliyor. İşte ben, o bu şehrin ailelerinin haklarını savunmaya geliyorum. Çocuklarımızın, gençlerimizin 'Ekrem Abisi', büyüklerimizin övünç duyacakları evladı olmaya geliyorum'' diye konuştu.
''31 Mart seçimleriyle birlikte çok önemli bir değişiklik yaşanıyor'' diyen İmamoğlu, şunları söyledi: ''Artık yoksulluğu, işsizliği, vatandaşın mutluluğunu, çocuklarımızın geleceğini konuşuyoruz. Hiç kimse bundan kaçamıyor. Bunları konuşmaktan korkanlar, bu konulardaki başarısızlıkları görünmesin isteyenlerdir. Onlar her seçimde, dikkati başka yöne çekmek için farklı gündemler yaratmak isterler. 31 Mart öncesinde 'beka' dediler mesela. 'Seçimde işimize yarar, bize oy getirir' diye ortaya attıkları bir konuydu, işlerine yaramadığı için unuttular. Şimdi de yeni numaralar peşindeler. Onların tüm derdi, suni gündemler yaratarak düzenlerini devam ettirmek. Onların tüm çabası, israf düzenine İstanbul'un kaynaklarının akmaya devam etmesini sağlamak… Oysa 23 Haziran, milletin duruma el koyduğu bir tarih olacak. 23 Haziran, İstanbulluların yeni ve sahici bir siyaset istediğinin ilanı olacak.''
''Daha önceden kimin parasını kime veriyorsun diyenler, görüyorum ki son dönemde yayınladığımız proje kitapçığını iyi incelemişler'' diyen İmamoğlu, ''Neredeyse cümleleri bile değiştirmeden, kendi seçim vaatleriymiş gibi sıralıyorlar. Belki biraz rakamlarla oynuyorlar. Ama biliyorsunuz ki, topluma birşeyler vaat etmek ciddiyet ister. Ben, bugüne kadar ne kimseye yalan söyledim ne de tutamayacağım sözler verdim. 31 Mart öncesinde, kamuoyu ile detaylı olarak paylaştığım gibi, yapacağımız tüm projelerin bütçelerini, maliyetlerini detaylı olarak çalıştık. Uzun dönemli tasarruf programları ile kalem kalem nasıl kaynak yaratacağımızı belirledik'' ifadelerini kullandı.
Kenti çocuklar, gençler, kadınlar, engelliler ve tüm sakinleri için yaşanılabilir bir şehir haline getireceklerini vurgulayan İmamoğlu, sözlerini, ''Yoksulları 'Daha ne istiyorsun' diyerek aşağılayanlara, işsizleri elinin tersiyle itenlere, İstanbullular çok güzel, çok zarif, çok anlamlı bir uyarıda bulunacak. 23 Haziran'dan sonra hiç kimse, vatandaşın dertlerini görmezden gelerek, kibirle siyaset yapamayacak. Burada huzurunuzda ilan ediyorum ki 23 Haziran'da hak yerini bulacak. 16 milyon İstanbullu için, İstanbul'un güzel yürekli, alnı açık, vicdanı temiz aileleri, güzel kalpli insanları için... Her şey çok güzel olacak. Her şey çok güzel olacak. Her şey çok güzel olacak'' şeklinde noktaladı.
Seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Taksim'de bir otelde basın mensuplarıyla, ''İstanbul'da Hayatı Kolaylaştıracak Çözümler Toplantısı''nda bir araya geldi. Toplantıda, işitme engelli vatandaşlar için tercüme yapıldı. İmamoğlu, yerli ve yabancı medya kuruluşlarının yoğun katılımıyla gerçekleşen toplantıda, slaytlar eşliğinde projelerini anlattı. Konuşmsaının sonunda basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan İmamoğlu, projeleriyle ilgili şunları söyledi:
''İstanbul'da hayatı kolaylaştıracak çözümleri konuşacağımız toplantımıza hoş geldiniz. Aslında bundan tam 3 ay önce, 11 Şubat 2019'da bu toplantının bir benzerini yine bu salonda yapmıştık. O gün de bu şehirde şahit olduğum gönülleri yakan yoksulluğu anlatmıştım. Son 25 yılda, bu güzel şehri yönetenlerin neden oldukları adaletsiz gelir dağılımının ailelerimizi nasıl perişan ettiğini anlatmıştım. İstanbul'un potansiyelinin açığa çıkarılması için, kentin yoksul kesimlerinde nelerin yapılması gerektiğini tek tek anlatmıştım. O gün söylediğim çözüm önerilerine gülüp geçenlerin, İstanbul'un işsiz, umutsuz ve çaresiz ailelerinin sorunlarına bigâne (yabancı) olanların bugün ne dediklerini size anlatacağım.''
''İSTANBUL'DA 'İSRAF DÜZENİ' VAR''
''Bizim şehrimizde kıt kanaat geçinen, her gün İstanbul'un devasa sorunları altında ezilen cefakar ailelerimiz var. Ekonomik koşullar günden güne ağırlaşırken, çocuklarının geleceği için sabırla tutunmaya çalışan ailelerimiz var. Tencereyi kaynatmak onlar için her geçen gün daha pahalı hale gelirken, evlatlarını hazırlayıp, geleceğe taşımaya sebat eden ailelerimiz var. Bir de hepimizin ürettiği, hepimizin dişinden tırnağından arttırdığı, vergileriyle emekleriyle büyüttüğü bu memleketin, İstanbul'un nimetlerinin üzerine konan, onu bir rant kapısı haline getiren bir avuç insan var. İstanbul'da halkın çıkarlarına değil, o bir avuç insanın çıkarlarına çalışan organize bir 'israf düzeni' var. Bu düzen, milyonlarca ailenin kaderiyle oynuyor, bunca ailenin ekmeğini sofrasından alıyor, çocuklarının geleceğini çalıyor, kızlarının mesleğini elinden alıyor. Okulu yarıda bırakmak zorunda kalıyor ailelerimizin yetenekli çocukları. İş bulamıyor ailelerimizin gençleri. Çünkü bu şehrin kaynakları sadece bir avuç insana peşkeş çekiliyor. İşte ben, o bu şehrin ailelerinin haklarını savunmaya geliyorum. Gençlerimizin 'Ekrem Abisi', büyüklerimizin övünç duyacakları evladı olmaya geliyorum.''
''ÜLKENİN ZAMANI HEBA EDİLİYOR''
''Yola çıktığım ilk günden beri, İstanbul'un o güzel ailelerine nasıl hizmet edeceğimi anlatıyorum. Anlatmaya da devam edeceğim. 'Kimin parasını, kime dağıtıyorsun' diyenler tekrar duysun ki; İstanbul'un nimetlerini 16 milyon İstanbulluya adil biçimde paylaştıracağım. Ailelerimizin dertlerine derman olacak bir İBB Başkanı olacağım. En çok da bu şehrin mazlumlarının, ezilenlerinin, yoksul ve yok sayılanlarının yanında olacağım. Bu ülkede sanki en bol olan şey zaman. Baksanıza bu şehirdeki israf düzeni, 3 ay sonra bizi aynı şeyleri yeniden konuşmak zorunda bırakıyor. Demokrasiyi, adaleti, haysiyeti, hakkı yok sayan bir avuç insanın çıkarı yüzünden ülkenin, şehrin, insanımızın zamanı heba ediliyor. 16 milyonu mağdur eden bu haksızlık, 16 milyonu hizmetten mahrum bırakan bu israf düzeni inanıyorum ki, 2 hafta sonra artık son bulacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde israf düzeni son bulacak. Kayırmacılık, verimsizlik bitecek. Adil, akılcı ve hakça bir yönetim anlayışı ile İstanbul'u ayağa kaldıracak seferberlikleri başlatacağız. İstanbul'un vicdan sahibi o güzel ailelerinin yüzü artık gülecek. Bugün burada, bir kez daha ailelerimizin İstanbul'da yaşamını kolaylaştıracak, geçim derdini hafifletecek, iş olanaklarını arttıracak çözüm önerilerimizi sunacağım.''
''KAYBETTİRDİKLERİ ZAMANI ÇOK ÇALIŞARAK TELAFİ EDECEĞİZ''
''Biliyorum, bizim aylar öncesinden ortaya koyduğumuz projelerimize önce 'Belediyenin işi değil' diyenler, şimdi kopya ediyorlar. Karşımızda tam bir kopyala yapıştır kampanyası var. 25 yıl sonra gelebildikleri yer, haksızlık ve kopyala yapıştırcılık. Bunları görünce, inanın seviniyorum. Kopyala yapıştır yoluyla bile olsa, halkın gerçek sorunlarını, gerçek ihtiyaçlarını o kibirli gözlere gösterebildiğim için seviniyorum. Ama seçim için yapılan tüm gayri ahlaki manevraları, İstanbul halkının gayet net olarak gördüğünü de iyi biliyorum. Seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak göreve geldiğim ilk andan itibaren özellikle öğrenci ulaşımı ve su kullanımında indirime giderek ilk adımlarımızı attık. Ne yazık ki, ulaşıma yönelik olarak verdiğim diğer talimatları yerine getirmediler. İstanbul'a, İstanbullulara kaybettirdiler. Merak etmeyin, az kaldı. Biraz daha sabır. Kaybettirdikleri zamanı da telafi edecek kadar çok çalışacağız.''
''İBB'Yİ BORÇ SARMALINA SOKANLARDAN KİMSEYE FAYDA YOK''
''Neler mi yapacağız? 12 yaş altı tüm çocuklara ulaşımı ücretsiz yapacağız. 0-4 yaş arası çocuğu olan annelere ulaşımı ücretsiz olacak. İlk yarım saat içerisinde yapılan tüm aktarmaları ücretsiz hale getireceğiz. Deniz, metro, otobüs… Hiç fark etmez. 25 yaş altındaki, öğrenci olmayan tüm gençlerimiz de ulaşımdan yüzde 40 indirimli faydalanacak. Ulaşımdaki bu indirimlerle birlikte, birazdan daha detaylı olarak aktaracağım; gıdada, eğitimde, sağlıkta ve sosyal yaşamın tüm alanlarında yapacağımız destekler sayesinde, yıllık ortalama 2 bin 500 TL'lik masraftan İstanbullu aileleri kurtarmış olacağız. Bu her yeri tel tel dökülen israf düzenini yaratanlardan, gençlerimizi işsizlik sıkıntısı ile başbaşa bırakanlardan, İBB'yi borç sarmalının içerisine sokanlardan artık kimseye bir fayda yok. İstanbul'a ihanet edenlere artık bu kent emanet edilemez.''
''DEĞDİ Mİ PAZARCIYI 'TERÖRİST' İLAN ETMENİZE''
''Mayıs ayında enflasyon yine artış gösterdi. Yıllık artışta gıda ilk sırada. Dünya ekonomileri sürekli büyürken, Türkiye ekonomisi son 4 çeyrektir habire küçülüyor. Hayat pahalılığı son 10 yılın en yüksek seviyesinde. Yabancı dövizi tutabilene aşk olsun. Soruyorum şimdi sizlere. Peki ne oldu da kimse tanzim satışları ağzına bile almıyor? Kışın soğuğunda, 16 milyonluk İstanbul'da 55 tane yer açıp, insanları kuyruğa dizip afişe ederek, bir de adına "varlık kuyruğu" diyip adeta milletle dalga geçtiğiniz bu seçim yatırımı, neyi çözdü de apar topar kaldırmaya başladınız? Bir de İGDAŞ indirimi diye bir şeyden bahsediyor. Sanki dertleri vatandaşın derdine çare olmakmış gibi, yazın ortasında doğal gaza indirim yapacaklarmış. İnsan buna gülmez mi Allah aşkına. Bitti mi pahalılık? Bitti mi vatandaşın tenceresini kaynatma derdi? Değdi mi esnafı, pazarcıyı 'terörist' ilan etmenize?''
''TARIM TOPRAKLARIMIZI KORUYACAĞIZ''
''Milletimizin içi rahat olsun. İstanbullu ailelerin ucuz ve sağlıklı gıdaya erişebilmesi en öncelikli konularımızdan biri olacak. Üretimden tüketime kadar, tarladan sofraya gelinceye dek, doğru işleyen bir organizasyon kuracağız. Bu iş ciddiyet ister, öyle günlük seçim yatırımları ile çözülemez. Ve biz, bu konuya çok ciddi bir biçimde yaklaşacağız. Bugün yaşadığımız gıda krizi aslen bir üretim krizidir. İstanbul, daha da büyük bir kriz içerisindedir. İstanbul, kendi yakın çevresinden, bölgelerinden beslenemiyor. Böylelikle gıda fiyatlarını kontrol edemiyor.
Öncelikle İstanbul çevresi, Trakya ve Marmara Bölgesi için 'Bölgesel Ölçekte Tarımsal Koruma ve Üretim Planı' hazırlayarak, İstanbul ve çevresinde yapılan tarımsal üretimi verimli hale getirip artıracağız. Tarım topraklarımızı kesinlikle koruyacağız. Tüm bölgenin gelecek açısından kurtuluşuna öncülük edeceğiz. Bölgedeki üretici birliklerini ve kooperatifleri destekleyeceğiz. Böylelikle, içerisinde esnafın, pazarcının, manavın, kooperatiflerin ve belediyenin yer aldığı bir 'Üreticiden Tüketiciye Gıda Zinciri' oluşturacağız. Alıcı ile satıcı arasında belediyenin organizasyonu ile 'akıllı kontrat' sistemini getireceğiz.''
''ORGANİK TARIMI TEŞVİK EDECEĞİZ''
''İstanbul'da 150 adet kırsal nitelikli mahallemizi de analiz ettik. Buralarda organik tarımı teşvik edeceğiz. Köy pazarları ile üreticiden tüketiciye doğrudan satış sağlayacağız. Kimi mahallelerde arıcılık, kimi mahallelerde süt üretimi ve daha birçok potansiyel var. Tarımsal üretimi arttırırken, doğayı da koruyacak ve turizmin gelişmesini sağlayacağız. Bunu İstanbul'da, kentin içerisinde de yapacağız. 'Kent tarımını' destekleyecek, kentsel açık alanlarda bostan ve bahçe üretiminin teşvik edilmesini, buna halkın katılımını sağlayacağız. İstanbullu toprakla buluşacak, nefes alacak. Sağlıklı gıda meselesi çok önemli. Güncel istatistikler nedense açıklanmıyor ama biliyoruz ki İstanbul'da yaşanan ölümlerin yaklaşık dörtte birinin sebebi kanser. Ve maalesef bunda da ana etken yediklerimiz. Hızlıca 'Kent Gıda Konseyi' kurulacak ve özellikle yoksul kesimlerin sağlıklı gıdaya ulaşmasına yönelik politikalar geliştirilecek. İBB, bu gıdaların denetlemesinden sorumlu olacak. Kent Gıda Konseyi afet durumlarında da kullanılacak gıda stoklarının oluşmasını sağlayacak ve israfı engelleyecek.''
''ÇOCUKLAR KAZANACAK, GELECEK KAZANACAK''
''Organize hayvancılık bölgeleri ve tarıma dayalı sanayi desteklenecek ve 2 adet 'Tarıma Dayalı Organize Sanayi Bölgesi' kurularak, İstanbulluların ucuz, sağlıklı et ve süt ürünlerine kavuşmasının önü açılacak. Bu bölgeler aynı zamanda birer istihdam merkezi olacak. 'Halk-Süt'ü kuracağız. Artık İstanbullu, sağlıklı ve ucuz sütü kolaylıkla temin edebilecek. Yoksul ve ihtiyaç sahibi kesimlere ve özellikle ilkokul çağındaki öğrencilere ücretsiz süt dağıtımı yapılacak. Çocuklar kazanacak, gelecek kazanacak. Kuracağımız 'Mahalle Mutfakları' da vatandaşın ucuz ve sağlıklı gıdaya erişiminde önemli bir rol üstlenecek. Gelir seviyesi düşük ve emek-yoğun çalışılan mahallelerde ve üniversite öğrencilerinin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde ucuz, temiz ve nitelikli yiyecek hizmeti sağlayan Mahalle Mutfakları'nı kuracağız. Mahalle Mutfakları, bölge esnafı ile uyumlu, hatta onlarla birlikte, açıldıkları mahallelerde bir yandan yoksul, öğrenci ve emekçilerin günlük yemek ihtiyaçlarının bir bölümünü karşılayacak, diğer yandan da o bölgelerde istihdam oluşturacak.''
''EV KADINLARINI EKONOMİK SİSTEMİN İÇERİSİNE DAHİL EDECEĞİZ''
''Ev kadınlarını, evlerinde ya da mahallede oluşturulacak üretim alanlarında, ekonomik bir sistemin içerisine dahil edeceğiz. Belediyenin hizmet verdiği kreş, mahalle evi, okul kumanyası vb. alanlarda sağlıklı, kaliteli, ev yapımı ürün tedarik edeceğiz. Ev kadınlarının her türlü gıda üretimlerine satış garantisi sağlayacak, sabit ve online satış imkanları oluşturacağız. Ev kadınları saatlik, yani vardiyalı olarak Mahalle Mutfağı'nda çalışabilecek, düzenli gelire kavuşacak. Evet, en çok da bu şehrin kadınlarını destekleyerek, sözünü, sesini, ihtiyaçlarını dinleyerek, kadınlara söz ve yetki vererek, eşit, adil ve umutlu bir İstanbul'u bizzat kadınlarla birlikte kuracağız. Biz, kadınları ekonomik olarak güçlendireceğiz. İstanbul'da geçim sıkıntısı çeken pek çok yoksul ev kadını, evden üretim yaparak aile bütçesine katkı sağlamaya çalışıyor.''
''İLK GÜN NE SÖYLEDİYSEK, O!''
''Geliştireceğimiz 'Kadın Emeği Ofisi' ile kendi sınırlı imkanlarıyla çalışan, uğraşan tüm kadınlara belediye kapıları da imkanları da sonuna kadar açılacak. Öncelikle İBB, ev kadınlarının ürünlerini ulusal ve uluslararası pazarlarda alıcıya ulaştıracak kanalı sağlayacak. İstanbullu kadınların kendi markası olacak. İBB, İstanbullu kadınların ilk müşterisi olacak. Böylelikle hanelere aylık düzenli gelir sağlanmış olacak. Yine İBB, kadın üretim kooperatiflerini destekleyecek, mahalle düzeyinde üretimi güçlendirecek mekan, hibe ve kredi olanakları sağlayacak. Görüyorum ki, 25 yıldır bu kenti yönetenlerin akıllarına, 31 Mart seçimleri sonrasında bu vaatleri düşürmüşüz. Oysa ben, yola çıktığımda ilk gün ne söyledim ise bugün de aynı şeyi söylüyorum. İstanbul'a yönelik en büyük hedefim, şu ekonomik kriz ortamında, yoksullukla, işsizlikle mücadele etmek ve pahalı yaşamı ucuzlatmak.''
''BU KENTİ ÇOCUKLARA GERİ VERECEĞİZ''
''Buradan yeni bir müjdeyi daha sizlere vermek istiyorum. 0-4 yaş arası çocuğu olan anneler, yani ücretsiz ulaşım kartı olan kadınlar İBB'nin sosyal tesislerinden de yüzde 40 indirimli olarak faydalanabilecek. Kadınların yükünü her alanda hafifletirken, çocuklarımızı da geleceğe güvenle hazırlayacağız. İlk günden bu yana söylüyorum: 'Bu kenti çocuklara geri vereceğiz'. İnanın buna. İBB'nin bu topluma hizmet eden 1 tane bile kreşi yokken, şimdi herkes kreşlerden bahsediyorsa; ne mutlu bana. Çocukların akranları ile oyun oynayabildiği, kadınların zamanının kendilerine kaldığı bir İstanbul mümkün. Biz bunu başaracağız. Çok acilen çocuk sayısı en yüksek ve en yoksul 150 mahallede 100 çocuk kapasiteli kreşler açacağız. Böylelikle 15 bin kadın evinde, işinde rahat edecek. Açacağımız kreşlerle 3 bin kadına da doğrudan istihdam sağlayacağız. Sonrasında ise İstanbul'da kreşsiz mahalle bırakmayacağız.''
''ANCAK ÇOCUKLARA YATIRIM YAPARSAK MUTLU GELECEĞİ KURABİLİRİZ''
''Bununla birlikte, İstanbul İmar Yönetmeliği'ne getireceğimiz yeni düzenleme ile 10 bin metrekare üzerindeki parsellerde yapılacak site tipi konut projelerinde, kamu-özel ortaklığı ile 100 çocuklu kreş yapmak zorunlu hale getirilecek. Biz, ancak çocuklarımıza yatırım yaparsak, onlara eşit fırsatlar sağlayabilirsek mutlu bir geleceği kurabiliriz. Ve size söz veriyorum ki, Kadıköy ile Bağcılar'daki çocuk; Şişli ile Esenyurt'taki çocuk eşit olanaklara kavuşuncaya kadar yılmadan bu yolda çalışmaya devam edeceğim. Kreşlerin de tek başına yeterli olmayacağının farkındayım. İstanbul'da, 'Çocuk Oyun Merkezleri' açağız. Kapalı ve açık alanlar içinde doğa, bilim, sanat, eğlence merkezleri oluşturacağız. Aileler bu merkezlerde çocukları ile birlikte zaman geçirebilecekler. Çocuklar fiziksel, sosyal gelişimlerini sanatla destekleyecek, eğlence ve eğitimi bir araya getireceğiz. Çocukların her türlü kültürel ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak ve bunu çocuklara uygun bir tasarımla gerçekleştirecek, 'Çocuk Kültür-Sanat Merkezleri' oluşturacağız. Mimarisinden etkinlik programlarına kadar tüm alanlarda, İstanbul'un çocukları ezen ve tahrip eden yönlerini düzelteceğiz ve bu kent, 'çocuk ölçekli kent' kimliği kazanarak dönüşecek.''
''İSTANBULLU'NUN PARASI BİR AVUÇ İNSANA DEĞİL, ÇOCUKLARA HARCANACAK''
''Ben, çocuklarımız için daha iyi bir geleceğin mümkün olduğunu biliyorum. Bu gelecek, parklar, trafiksiz sokaklar, oyun merkezleri, sağlıklı bir çevre ve gıda, eşit ve nitelikli eğitim olanakları gibi yatırımlara öncelik vermeye bağlı. İstanbul'da, çocuk yoksulluğunu ve çocuklara yönelik suçları engellemek için yerel düzeyde seferberlik başlatacağız. Yoksullukla ve yarattığı tahribat ile mücadeleyi erken yaşta başlatarak, İstanbul'un çocukları için oluşturulacak dayanışma ağı ile 'İstanbul Çocuk Fonu' kurulacak. İBB Bünyesinde 'Çocuk Politikaları Daire Başkanlığı'nı kuracağız. İstanbullunun parası, bir avuç insanın zenginleşmesi için belirli vakıf ve kuruluşlara değil, çocuklarımızın geleceği için harcanacak. Şeffaf bir şekilde, her kuruşun hesabını vererek, birlikte, büyük bir dayanışma ağı kuracağız.''
''EKREM ABİLERİ, ÇOCUKLARI VE GENÇLERİ YALNIZ BIRAKMAYACAK''
''Çocuklar sokakta kalmayacak, sadece oyun oynamak için sokağa çıkacaklar. Çocukların mahalle düzeyinde eğitim, sağlık, barınma ve sosyal destek ihtiyaçlarını karşılayacağız. Milli Eğitim Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşları ile aktif işbirliği yapılacak. Çocukların suça sürüklenmesini engellemek için elimizden gelen tüm gayreti sarfedeceğiz. Uyuşturucu ve madde bağımlılığı ile aktif mücadele edilecek. Bunun için girişimlerimizi göreve geldiğimizde zaten hemen başlatmıştık. İstanbul'da, 4 adet 'Bağımlılıkla Mücadele Birimi ve Rehabilitasyon Merkezi' kuracak, tedavi sonrası 'Mahalle Çözüm Merkezleri ve Psikolojik Destek Merkezleri' aracılığı ile izleme ve destek sağlayacağız. Çocuklara yönelik suçların önüne geçilecek. 'Çocuk İhmal ve İstismarı ile Mücadele Birimi' kurarak 'İl Eylem Planı' hazırlayıp takibini yapacağız. Size söz veriyorum. Ekrem Abileri İstanbul'un çocuklarını, İstanbul'un gençlerini asla yalnız bırakmayacak.''
''BELEDİYEYİ GENÇLERLE BİRLİKTE YÖNETiP, ONLARA GÜVENLE TESLİM EDECEĞİZ''
''Ailelerimizin çocukları gibi, gençlerine de sahip çıkacağız. İstanbul'da 15-25 yaş arası toplam 2 milyon 278 bin gencimiz yaşıyor. İstanbul'u gençler için yaşanması zor, pahalı bir şehir olmaktan çıkaracak, onlara her türlü eğitim, kültür-sanat ve spor imkanlarını sunacağız. İş olanağı sağlayıp, gelecek kaygısını onların kafasından sileceğiz. Ve 16 milyonun emaneti İstanbul'u, onlara güvenle teslim edeceğiz. Daha önce de söylediğim gibi, bugün İBB'nin bulunduğu yerde, Belediye Başkanlığı, Meclisi ve hizmet birimleri ile birlikte dünyanın sayılı kütüphanelerinden biri olacak 'Saraçhane Gençlik Kütüphanesi'ni hayata geçireceğiz. Belediyeyi gençlere vereceğiz, gençlerle birlikte yöneteceğiz.''
''GENÇLERE ÜCRETSİZ DİL EĞİTİMİ VERİLECEK''
''Gençlerimiz, hem onlara okul hayatında yardımcı olacak, hem onları iş hayatında destekleyecek, uygun fiyata, nitelikli bir dil eğitimi alabilmeli. Önce 10 pilot ilçede, ardından ise İstanbul'un tüm ilçelerinde 'Dünya Dilleri Merkezleri' açacağız. Gençlerimize bu merkezlerde ucuz ve hatta ücretsiz, dünyanın farklı dillerini öğrenme fırsatı sunacak, dil sınavlarını onlar için birer kâbus olmaktan çıkaracağız. Kurslara düzenli devam edenlerin gireceği ilk yabancı dil sınav ücretini de İBB olarak biz karşılayacağız. İBB online, ücretsiz yabancı dil eğitim uygulamaları ile gençlerimiz istedikleri her yerden, telefonları, tabletleri veya bilgisayarları ile sürekli olarak dil eğitimine devam edebilecekler.''
''75 BİN ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİNE 400 TL KARŞILIKSIZ BURS''
'''Genç Kart' projemiz sayesinde, gençlerimiz mahallelerinden dışarı çıkabilecek, sosyal yaşama katılabilecek. İstanbul'da 25 yaşın altında, öğrenci olmayan her gencimizin artık bir 'Genç Kart'ı olacak. Bu kart ile toplu taşımadan yüzde 40 indirimli yararlanabilecek. İBB'nin tüm kültür-sanat etkinliklerinden, İBB'ye ait tüm spor tesislerinden ve sosyal tesislerden de yine yüzde 40 indirimli faydalanabilecekler. Farklı kampanyalarla, gençlerimize sosyal yaşamın birçok alanında özel avantajlar yaratılacak. Üniversite okuyan gençlerimizi de biraz olsun rahatlatmak, ailelerinin maddi yükünü biraz olsun hafifletmek için onlara burs ve yurt imkânı sağlayacağız. Toplamda 75 bin, üniversite okuyan ve ailesinin maddi durumu yetersiz öğrenciye kayıtlı olduğu programın eğitim süresi kadar, aylık 400 TL karşılıksız burs vereceğiz.''
''KURSA KATILAN ÖĞRENCİLERE ÜCRETSİZ ULAŞIM''
''Sadece İstanbul'da okuyan öğrencilere değil aynı zamanda ailesi İstanbul'da yaşayıp şehir dışında okuyan gençlerimiz de burslardan faydalanacak. Toplamda 10 bin öğrencimizin faydalanabileceği, 500 kişi kapasiteli, 12 kadın ve 8 erkek öğrenci yurdunu da derhal hayata geçireceğiz. Okul sonrası, 'Mahalle Evleri' ve Kültür Merkezlerinde sömestr ve yaz dönemlerinde hizmet verecek ücretsiz etüt merkezleri oluşturulacak. Kurslara katılan öğrencilere ücretsiz ulaşım imkânı sunacağız. Ve İstanbul, gençlerin içerisinde yaşamaktan mutluluk duyacağı, spor, e-spor, kültür-sanat, eğitim olanakları ile rahatlıkla buluşabilecekleri, festivalleri, yepyeni müzeleri, ulusal-uluslarası aktiviteleri ile capcanlı bir şehir olacak''.
''YÜZDE 15'LERE VARAN İŞSİZLİĞİ TEK HANELERE DÜŞÜRECEĞİZ''
''İstanbul'un gelecek vizyonunu gençlerle birlikte büyütmek ve geliştirmek için 'İstanbul Küresel Kent Akademisi'ni kuracak, "İstanbul'un Bilgi"sini açığa çıkarıp, tüm dünya ile paylaşacağız. İstanbul'un bin yıllara dayanan tarihsel bilgisini gelecek vizyonu ile buluşturacağız. Özellikle yeni ekonomik ihtiyaçlara, yaratıcı endüstrilere yönelik İstanbul'un bilgi birikimini geliştirip, yönlendireceğiz. İstanbul'un geleceğini bugünden kurmaya başlarken, özellikle gençlerimizin başındaki bu işsizlik sorunu ile baş etmeye öncelik vereceğiz. Maalesef, bu konuda durum her geçen gün daha da vahimleşiyor. Gençlerimiz iş bulma ümitlerini kaybetme noktasına gelmiş durumda. Türkiye son 30 yılın en yüksek seviyede işsizlik oranına sahip. 15-24 yaş aralığında her 3 gencin 1'i işsiz. Açlık ve yoksulluğun kesin çözümü için işsizliği yenmek zorundayız. Hedefimiz açık ve net: Biz İstanbul'da yüzde 15'lere varan toplam işsizlik oranını tek hanelere düşüreceğiz. Önce, 'Bu iş yerel yönetimlerin işi değil' deyip de sonradan kamuoyunu afaki rakamlara boğanlar gibi yapmayacağız. Somut ve gerçekçi çözüm önerilerimizi ortaya koyacağız.''
''NASIL YAPACAĞIZ?''
''Nasıl yapacağız peki? İstanbul'da istihdamı nasıl sağlayacağız? İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin tüm bu bahsettiğim projelerle genişleyen hizmet ağı sayesinde 25 bin kişiye doğrudan istihdam oluşturacağız. Bahsettiğim kreşler, sağlık merkezleri, mahalle evleri, çözüm merkezleri ve daha birçoğu. Tüm bu yeni hizmetler vatandaşın bir yandan hayatını kolaylaştırırken, diğer yandan da insanımıza iş imkânı sağlayacak. 'Bölgesel İstihdam Ofisleri'ni kuracağız. İş arayan ile yatırımcıyı, işvereni buluşturacağız. Yatırımcıyı yönlendireceğiz, iş arayanı asla yalnız bırakmayacağız. Beylikdüzü'nde bunu başardık. 4 bin kişiye iş imkânı sağladık. İstanbul'da da sağlayacağız. İşsizliği yaratan en önemli etkenlerden olan eğitim sorununa odaklanacağız. 'Yaşam Boyu Eğitim' yaklaşımı ile güncel, talebe uygun, nitelikli meslek eğitimini ücretsiz bir şekilde İstanbul'un her bölgesine yaygınlaştıracağız.''
''İSMEK'LER KAPATILMAYACAK, DAHA YAYGIN HALE GELECEK''
''Kulağımıza geliyor, İSMEK'lerin kapatılacağına dair yalan ve iftiralarla vatandaşlarımız kandırılmaya çalışılıyor. Biz, İSMEK'leri çok daha işlevli, çok daha yaygın hale getireceğiz. Aynı zamanda İSMEK'ler birer 'Kariyer Danışma Merkezi' hizmeti de verecek. Üniversiteye gidememiş veya eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalmış gençlerimiz için 'Hızlandırılmış Diploma Programları' açacağız. İstanbul'u yeni bir kavram ile 'Kent Enstitüleri' ile tanıştıracağız. Her ilçede yeni gelişen ekonomilere uygun teknoloji, bilişim ve inovasyon içerikli, sertifikalı eğitimler düzenleyeceğiz. Girişimciliği destekleyeceğiz. İstanbul'da ticaret ve iş hacmini büyüteceğiz. Kent Enstitüleri, aynı zamanda girişimcilere, 'start-up'lara ofis imkanı ve finansal destek sağlayan merkezler olacak. 'İstanbul Tanıtım ve Yatırım Ajansı'nı kurarak, İstanbul'u güvenli bir şekilde yatırım yapılabilir bir merkez haline getireceğiz. Yatırımlara finansman olanakları bulacağız. Çağın koşullarına uygun olarak üretim ekonomisini yeniden canlandıracağız. Tüm tarafları ile birlikte 'İstanbul Ekonomik Gelişme Planı'nı hazırlayacağımızı söylemiştim. Sanayide, turizmde, ticaret ve hizmet alanında, yani tüm sektörlerde akılcı ve doğru politikalar ile İstanbul geleceğini görecek, insanlar istikrarlı bir iş hayatına kavuşacak. Tüm bunlarla birlikte, 5 yıl içerisinde, minimum 200 bin kişiye kısa vadede iş imkanı yaratacağız.''
''GİDİŞAT GERÇEKTEN İYİ DEĞİL''
''Güncel saha araştırmaları ile, TÜİK, İŞKUR, yeni açacağımız 'İstanbul İstatistik Ofisi', SGK, sanayi ve ticaret odaları ve sendikalar ile birlikte işgücünün güncel durumunu sürekli tespit edeceğiz. İstanbul halkını geleceğin mesleklerine hazırlayıp, uluslararası iş piyasasına entegre edecek, 'Geleceğin Çalışma Ofisleri' ile danışmanlık ve ücretsiz çalışma alanı imkanı sağlayacağız. İnternet üzerinden gerçekleşen hizmet faaliyetleri istihdamı artırırken, uluslararası şirketlerden karşılanan ücretlerle ülke ekonomisine önemli bir döviz girdisi sağlanacak. Ancak, işsizlik sorununa yönelik geliştirdiğimiz bu politikaların yanı sıra bugünden acilen insanlarımıza bir destek sunmamız gerekiyor. Gidişat gerçekten iyi değil. Ben değil, Türkiye İstatistik Kurumu'nun verileri söylüyor bunu. Türkiye'de sanayi üretiminde 6 ayda 342 bin kişi işini kaybetti. İstanbul ve çevresi elbette ki, bu gidişattan en çok etkilenen bölge. İstanbul Sanayi Odası daha yeni açıkladı bunları. Üretimin düştüğünü, işsizliğin yaygınlaştığını, çok umut bağlanan ihracatın da ivme kaybettiğini söylüyor.''
''UMUDUMUZ, HEYECANIMIZ, GENÇLİĞİMİZ VAR…''
''Maalesef bir avuç insanın kendi ikballerini kurtarmak adına ülkeyi tekrar seçime götürmesinin acı faturası vatandaşımıza kesiliyor. Ama biz karamsarlığa kapılacak insanlar değiliz. Umudumuz var. Heyecanımız var. Gençliğimiz var. İstanbul'u birlikte ayağa kaldıracak enerjimiz var. Bu amaçla yeni açıklayacağım, henüz kopyalanmamış bir destek paketimizi de sizlerle paylaşmak istiyorum. İşsiz gençlerimizin, vatandaşlarımızın diğer destek paketleri ile birlikte bir nebze olsun hayatını kolaylaştırabilecek imkanlar sunan, 'İşsizlik Destek Paketi'ni göreve geldiğimiz andan itibaren hayata geçireceğiz. Bu paket ile neyi sağlayacağız? 'Bölgesel İstihdam Ofisi'mize başvurmuş, mesleği, yeteneği, birikimi ve piyasanın talepleri doğrultusunda iş bulma programımıza aldığımız her kişi, kendisine bir iş imkânı sağlanana dek, toplu ulaşımdan ücretsiz olarak faydalanabilecek. Biliyorum ki, bu insanlarımız sağlık hizmetlerinden faydalanabilmek için sağlık katılım paylarını ödemekte ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Bunun çözümü için de Türkiye İstatistik Kurumu'nun belirlediği yoksulluk sınırı altında geliri olan hanelerdeki işsizlerin Genel Sağlık Sigortası katılım payını İBB olarak biz ödeyeceğiz. İşsizlik sorunu ile baş etmek önceliğimiz olurken, bugün giderek daha fazla can yakan yoksulluğun açtığı yaraları da sarmaya çalışacağız. İstanbul'da herkes için insanca bir yaşamın koşullarını oluşturacağız.''
''SOSYAL YARDIMLARI 5 KAT ARTIRACAĞIZ''
''İstanbul'da, devletin istatistik kurumunun rakamlarına göre, 475 bin hanenin geliri yoksulluk sınırının altında. Yaklaşık 2,8 milyon kişi. O sınırı da resmi kurumlar, 2 çocuklu bir aile için asgari ücret üzerinden hesaplıyorlar. Yani işin doğrusu istatistiklere sığmayan bir geçim sıkıntısı ile karşı karşıyayız. İstanbul'un nüfusunun 4'te 1'inden bahsediyorum. Daha önce, bütçeleri ile birlikte tek tek açıklamıştım. Şimdi yine, üstüne basa basa kısaca tekrar etmek istiyorum: Büyükşehir Belediyesi'nin sosyal yardımlara harcadığı parayı, yeni projeler ve yeni desteklerimiz ile artık 5 katına çıkaracağız. Bu ekonomik kriz koşullarında ailelelerimizin yanında olacağız. İstanbulluları 4 farklı destek paketinden yararlandıracağımızı söylemiştik: Sofra Destek Paketi, Geçim Destek Paketi, Eğitim Destek Paketi ve Evlilik Destek Paketi. Yeni eklediğimiz İşsizlik Destek Paketi ile bu sayı artık 5'e çıktı.''
''AİLE BÜTÇESİ RAHATLAYACAK''
"www.yoksulluklamucadele.org" adı altında bir internet sitesi hazırladık. Bu siteyi inceleyerek tüm vatandaşlarımız, hazırlamış olduğumuz bu destek paketleri ile ilgili detaylı bilgi edinebilirler. Yine de çok hayati olan destek paketlerimiz ile ilgili kısaca bilgi vermek istiyorum. 'Sofra Destek Paketi' sayesinde İstanbul'da hiç kimse yatağa aç girmeyecek. Açlık sınırının altındaki aileler ekmeğe, süte ve damacana suya para ödemeyecek. Aile bütçesi rahatlayacak. Yaşama tutunmak zaten zor iken, ailelerimiz bir de bu temel gıdaları dert etmeyecek. İkinci ve en önemli desteklerden biri olan 'Geçim Destek Paketi'yle, İstanbul'da geçim sıkıntısı olan her aileye 200 liradan 2 bin 20 liraya kadar aylık maddi destek sağlayacağız. Hiç geliri olmayan, asgari ücretle geçinmeye mahkum edilen veya İstanbul koşullarında geçinemeyen yoksul her aile bu destekten faydalanacak. Gelir Desteği ile, eve giren para ve evin ihtiyacına göre 1 asgari ücrete kadar ailelere destek olacağız.''
''VEREL EL, ALAN ELİ BİLMEYECEK''
''Kayırmacılık yok. Adaletsizlik yok. Yardımlar arttırılarak, tanıdığı olana değil, ihtiyacı olana verilecek. Kimse görmeden, veren el, alan eli bilmeden bu yardımları yapacağız. Yılda 6 bin ile 13 bin TL arasında ailelere nakit destek sağlayacağız. Ve 'Aile Geçim Desteği'ni, geçim yükünü omuzlarında taşıyan kadınlara ödeyeceğiz. 'Eğitim Destek Paketi'yle özellikle gelir seviyesi düşük ailelere katkı sağlayarak çocukların okurken sağlıklı ve nitelikli bir şekilde beslenmelerini ve temel ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlayacağız. Önce, 10 pilot ilçede uygulama acilen başlatılacak, sonrasında tüm İstanbul'da yaygınlaştırılacak. İlköğretim ve ortaokul düzeyinde okuyan öğrencilere, kumanya desteğinde bulunulacak. İhtiyaç duyulan diğer bölgelerde Halk-Süt ücretsiz dağıtılacak. Hiçbir anne-baba çocuğunu okula gönderirken, aç mı açıkta mı kalacak, dert etmeyecek. Öğretim yılı başında ihtiyacı olan 500 bin öğrencinin kırtasiye ve üniforma ihtiyaçları İBB tarafından karşılanacak. Yine aylar öncesinden açıkladığım 'Evlilik Destek Paketi'yle yeni evlenecek, geliri yoksulluk sınırı altındaki çiftlere 2 bin TL düğün hediyesi vereceğiz. Kuracağımız 'Beyaz Eşya - Mobilya Çarşısı'ndan uygun fiyata eşya sağlayacak, taşınma masraflarını karşılayacağız. İBB sosyal tesislerinde, haftanın 1 akşamı çiftlerimizin düğününü, ücretsiz, hep birlikte yapacağız.''
''PROJE KİTAPÇIĞIMIZI İYİ İNCELEMİŞLER!''
''Daha önceden kimin parasını kime veriyorsun diyenler, görüyorum ki son dönemde yayınladığımız proje kitapçığını iyi incelemişler. Neredeyse cümleleri bile değiştirmeden, kendi seçim vaatleriymiş gibi sıralıyorlar. Belki biraz rakamlarla oynuyorlar. Ama biliyorsunuz ki, topluma birşeyler vaat etmek ciddiyet ister. Ben, bugüne kadar ne kimseye yalan söyledim ne de tutamayacağım sözler verdim. 31 Mart öncesinde, kamuoyu ile detaylı olarak paylaştığım gibi, yapacağımız tüm projelerin bütçelerini, maliyetlerini detaylı olarak çalıştık. Uzun dönemli tasarruf programları ile kalem kalem nasıl kaynak yaratacağımızı belirledik. Bu kaynak ile ailelerimizin hayati ihtiyaçlarından biri olan sağlık alanında kamusal yatırım seferberliği başlatacağız. Biliyorum artık İstanbul'da tedavi olmak, sağlık hizmetlerine erişmek giderek zor ve pahalı hale geldi. İBB yönetimine geldiğimizde, sağlık konusunda öncelikle imkânı olmayan ailelere destek olarak fırsat eşitliği sağlanacak. Sağlık tesisi açısından eksiklik bulunan ilçelerde Aile Sağlığı Merkezlerinin yer bulma sorunu İBB ve ilçe belediyeleri koordinasyonuyla hızla çözümlenecek. Evde Bakım Hizmetleri ve Gezici Toplum Sağlığı Hizmetlerini arttırarak, özellikle dar gelirlileri gözetecek biçimde kentin tümüne yaygınlaştıracağız. İBB Aile Danışma ve Eğitim Merkezleri ile Psikolojik Danışma Merkezi sayısı 2 katına çıkarılacak. Sağlık alanında yapılacak yatırımlar kapsamında: 40 adet Semt Doğumhanesi, 20 adet Kadın Sağlığı Tarama Merkezi, 10 adet Çocuk Sağlığı Merkezi, 3 adet Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ve 5 adet İşçi Sağlığı ve Mesleki Hastalıklar Merkezi açılacak.''
''İSTANBUL YAŞANILABİLİR BİR KENT HALİNE GELECEK''
''Bakıma muhtaç engellilerimizin ve ailelerinin hayat kalitelerini yükseltebilmek için İstanbul'un farklı semtlerine, tam kapasiteli 10 adet 'Gündüz Bakım Evi' inşa edeceğiz. Onların her türlü özel ihtiyaçlarını karşılayacak, rahabilitasyon ve sağlık hizmeti vereceğiz. Down sendromlu, otizmli, öğrenme güçlüğü çeken bireylere ve onların ailelerine özel, 'Yaşam Becerileri Öğrenme Köyü' kuracağız. Kanser tedavisi gören veya tedavisini tamamlamış çocukların eğitim hayatından kopmaması, onlara sağlıklı bir ortam sunulması ve ailelerinin desteklenmesi amacıyla 'Lösemili Çocuklar Okulu' projemizi hayata geçireceğiz. Sizlere söz veriyorum. Benim yönetimimde tüm bunlar olacak. Tüm bunları birlikte yapacağız, birlikte başaracağız. İşte anlattığım bu bütüncül bakış açısıyla, 16 milyonun inancı ve gayreti ile herkes için kadınlar, gençler, çocuklar, yaşlılar, engelliler için İstanbul yaşanabilir bir kent haline gelecek.''
''BİR BAŞKA BÜYÜK SORUN DAHA VAR: MÜLTECİLER''
''İstanbul'da üzerine çok ciddi bir şekilde eğilmemiz gereken bir başka büyük sorun daha var: Mülteciler. Bu sorun, bugün artık İstanbul'un en yakıcı konularından biri haline gelmiştir. Yerel, ulusal, uluslararası düzlemlerde ele alınması gereken büyük bir sorundur. Bu soruna siyasi polemiklerin ötesinde kalıcı ve bütünlüklü çözümler geliştirmeliyiz. İstanbul'da, 1 milyon civarında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan insan yaşıyor. Resmi rakamlara göre, kayıtlı 547 bin Suriyeli göçmen var. Yani toplam il nüfusunun yüzde 4'üne yaklaşan bir oran. Esenyurt, Sultanbeyli, Esenler, Küçükçekmece, Bağcılar gibi göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı birçok ilçede çatışmalar yaşanmaya başladı. Türkiye'nin her yerinden gelip, İstanbul'da tutunmaya çalışan vatandaşlarımızla göçmenler arasında gerginlik ve huzursuzluğun arttığını görüyoruz. Mahallelerimizin yaşam biçimlerinin, sokak dokusunun ve huzurunun korunması gerekiyor. Maalesef ki, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ne bir sözü ne de kalıcı bir eylemi olmuştur. Göreve gelir gelmez bu konuda İBB bünyesinde 'Mülteciler Birimi' kuracağız. Öncelikle İstanbul'da yaşayan göçmenlerin nerede, nasıl, hangi koşullarda yaşadığına ilişkin ayrıntılı bir envanter çalışması yapacağız. Sorunları net olarak tespit edeceğiz. Özellikle çocuk ve kadın mültecilere ilişkin sağlık, beslenme, istismar, gayri insani barınma koşulları gibi akut sorunları devletin ilgili birimleri, ilçe belediyeleri ve sivil toplum kuruluşlarının koordinasyonu ile çözümleyecek önlemler alacağız. Ardından konuyu kesinlikle ulusal ve uluslararası düzleme taşıyacağız. İBB olarak geleceğimizi derinden etkileyecek bu soruna çare aramayı öncelikli görevlerimizden biri yapacağız. Özellikle uluslararası kamuoyunu bu acil sorunların çözümüne ortak edeceğiz. Nihai olarak göçmenlerin kendi memleketlerine dönüşlerinin sağlanması için çalışacağız.''
''31 MART'TA 'BEKA' DEDİLER, ŞİMDİ UNUTTULAR!''
''Sizlere bugün, İstanbul'un yoksulluk ve işsizlik sorunuyla nasıl mücadele edeceğimi, herkes için hayatı nasıl kolaylaştırıp güzelleştireceğimi anlattım. Maalesef biz bunları konuşmayı unuttuk. Siyasetin, somut sorunlara somut çözümler bulma işi olduğunu unuttuk. İnsanları kimlikler, inançlar, kökenler üzerinden ayrıştırmaya, böylece iktidarını korumaya dayalı bir siyaset anlayışı yüzünden oldu bu. Ama görüyorsunuz, 31 Mart seçimleriyle birlikte çok önemli bir değişiklik yaşanıyor. Artık yoksulluğu, işsizliği, vatandaşın mutluluğunu, çocuklarımızın geleceğini konuşuyoruz. Hiç kimse bundan kaçamıyor. Bunları konuşmaktan korkanlar, bu konulardaki başarısızlıkları görünmesin isteyenlerdir. Onlar her seçimde, dikkati başka yöne çekmek için farklı gündemler yaratmak isterler. 31 Mart öncesinde 'beka' dediler mesela. 'Seçimde işimize yarar, bize oy getirir' diye ortaya attıkları bir konuydu, işlerine yaramadığı için unuttular. Şimdi de yeni numaralar peşindeler. Onların tüm derdi, suni gündemler yaratarak düzenlerini devam ettirmek. Onların tüm çabası, israf düzenine İstanbul'un kaynaklarının akmaya devam etmesini sağlamak… Oysa 23 Haziran, milletin duruma el koyduğu bir tarih olacak. 23 Haziran, İstanbulluların yeni ve sahici bir siyaset istediğinin ilanı olacak.''
''İŞSİZLERİ ELİNİN TERSİYLE İTENLERE İSTANBULLULAR ZARİF BİR UYARIDA BULUNACAK''
''Yoksulları 'Daha ne istiyorsun' diyerek aşağılayanlara, işsizleri elinin tersiyle itenlere, İstanbullular çok güzel, çok zarif, çok anlamlı bir uyarıda bulunacak. 23 Haziran'dan sonra hiç kimse, vatandaşın dertlerini görmezden gelerek, kibirle siyaset yapamayacak. Burada huzurunuzda ilan ediyorum ki 23 Haziran'da hak yerini bulacak. 16 milyon İstanbullu için, İstanbul'un güzel yürekli, alnı açık, vicdanı temiz aileleri, güzel kalpli insanları için... Her şey çok güzel olacak. Her şey çok güzel olacak. Her şey çok güzel olacak.''
SORU-CEVAP
İmamoğlu, proje konuşmasının ardından gazeteceilerin sorularını yanıtladı. İmamoğlu'na sorulan sorular ve seçilmş İBB Başkanı'nın verdiği yanıtlar şöyle oldu:
İstanbul'da en çok konuşulan dillerden biri Kürtçe. 23 Haziran'da seçildiğiniz halde Kürtçe dil kursu da açmayı dil düşünüyor musunuz?
- Kürtçe şarkılar, türküler Türkiye'nin toplumsal bütünlüğünün bir parçası. Tabi ki Kürtçe türküler şarkılar da olacak. Bunun yanı sıra Kürtçe dil konusunda diğer diller gibi belki de onun daha da önünde talep olduğu kadar eğitim verilir.
''Biz söyledikten sonra kopyalıyorlar'' diyorsunuz ancak, Kasım ayında yapılan bütçe görüşmelerinde AK Parti grubu suya yüzde 15 indirim tavsiye etti. Siz de meclis üyesiyken CHP'liler bu indirimde red oyu kullandı. Ancak oy çokluğuyla bu indirim Ocak ayında uygulandı. Nasıl yorumlarsınız?
- Ben, o oturumda yoktum. Yapılan zamdan sonra, Ocak ayında indirimin dile getirilmesinde, bizim arkadaşlarımızın karşı çıktığı şey, yaptığınız zamdan sonra indirimin gündeme gelmesiyle ilgili bir karşı çıkıştı. Benim yorumum da şuydu. Buna karşı çıkabilirsiniz, ancak benim o gün mecliste iradem olsaydı ona rağmen indirime evet derdim. Karşı çıkması grubumuzun, 'Daha önce niye zam yaptınız şimdi niye indirim yapılıyor' şeklinde. Bu seçimle ilgili bir algı yönetimi olmasıydı. Yine de indirim reddedilmemeliydi.
23 Haziran'da kazanmanız durumunda Türkiye'de muhalefet açısından nasıl bir gelecek bekliyorsunuz? İstanbul Türkiye'nin en kalabalık şehri. Politik olarak yön tayin edici bir şehir. Gelecekte anlattığınız bu projeler tüm Türkiye'de uygulanabilir mi?"
İstanbul'un Türkiye'nin lokomotif gücü. Ortaya koyacağınız her politika, her uygulama elbette Türkiye'ye ışık tutacaktır. Kırsal gelişimin, tarımın daha verimli hale gelmesi kent tüketimiyle kırsalın bir zincire dönüşmesi aynı zamanda bir tarım politikası. Bu ve bunun gibi bir çok iş İstanbul'da başarıya ulaşacağına inanıyoruz. Ortaya koyacağımız bu başarı yarınlarda siyasal ortamı da değiştirecektir. İstabul'un yaratacağı rüzgarın farkındayız. O bilinçle, o kararlılıkta yol yürümeye dikkat ediyoruz. Türkiye'nin insanını hissetmeyi, çocukları ve gençleri anlamlı bir şekilde düşünmeyi milletimize tekrar hatırlatan politikaları aktardık. Umuyorum ki tüm Türkiye'ye yayılacak."
Açıklanan projelerin bütçe olarak hesaplandığında yıllık olarak nasıl bir maliyet ön görüyorsunuz?
- İBB'nin, toplamda verilere göre bütçenin yaklaşık yüzde bir buçuğu civarında yardım bütçesi vardı. Biz, bunu yüzde 7'lere çıkarıyoruz. Bütçe kaynağı açısından bütçeyi verimli kullandığınız da tasarruf yarattığınızda aslında çok büyük bir sayıdan bahsetmiyoruz. Kolaylıkla bunu karşılayabilecek bir düzey. Özellikle yoksullukla mücadele kavramı geçici bir kavram. Biz İstanbul'un önümüzdeki yıllarda yoksulluk yaşamasını istemiyoruz. Yukarıda yoksullukla mücadeleyi açıklarken aşağıda nasıl istihdam sağlayacağımızı nasıl kaynaklar yaratacağımızı aktardık. Bugünün yoksullukla mücadele kavramına katkı sunmayı İBB'nin bir sorumluluğu olarak görüyoruz. Bütün bunlara rağmen İBB'nin bütçesinin büyük bir kısmını kapsamadığını da anlatmaya çalışıyoruz. Arkadaşlarımızla yaptığımız çalışmalarla israf ve tasarruf kalemleri üzerinden belediyede yapılan israfların engellenmesi, yanlış maliyetlerin giderilmesi ve bir kısım tasarrufla beraber yılda yaklaşık 5 buçuk 6 milyar civarında bütçe üzerinden kaynak yaratacağız."
31 Mart seçimlerinden önce 3 kat demiştiniz. 18 günlük görev süresi boyunca yapılan incelemeyle kıyasladığınız için mi 5 kata çıkardınız? Bir de mazbatanız alındıktan sonra İBB'de bazı ihaleler vardı. Biri de Okçular Müzesi. 23 Haziran'dan sonra göreve gelirseniz herhangi bir müdahaleniz olacak mı?
- Oradan da edindiğimiz bilgi var ama bu projeleri hazırladığımız 6 ay öncesinde yaptığımız hazırlıklar ve 4 ay önce sunduğumuz durum daha kötü bir durum. Her ay yoksullaşan, işsizleşen bir İstanbul'dan bahsediyorum. Bu 5 kat dediğimiz şey güncellenmiş ihtiyaç rakamlarına göre. Keşke azalsaydı. Bugün 5 katına çıkarmak zorunda kaldık. Ayrıca tüm ihaleler tabi ki incelenecek. Özellikle davet usulüyle aynı firmanın aynı kurumlara servis edilen ihaleler vardır. Tümüyle bunlar incelenecek. Bahsettiğim 'bir avuç insan' kavramını toplum hafızasında tutmalı.
Bu seçimlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı yarışıyorsunuz ve kendisi son 16 yıldır girdiği hiçbir seçimi kaybetmemiş bir insan. Başkanlık seçimlerinde kaybedeceği söylendi ama kendisi orada da kazandı. Sizi kazanacağınıza inandıran şey nedir? Erdoğan'ın hata yaptığını düşünüyor musunuz? Nerede hata yaptı?
- Ben, başkalarının hatalarıyla ilgilenecek kadar zaman fakiri biri değilim. Onu kendileri düşünsünler. Ben elbette ki topluma karşı yapılan, yerel yönetimle ilgili yaptıkları eksiklikleri burada anlattım. Çözümlerimi de anlatıyorum. Konumuz elbette ki Sayın Cumhurbaşkanı değil. İBB seçimi. Rakibimizin hataları ya da eksikleri neler diye bir soru beklerdim ama Türkiye'nin bu konuda aksı kaymış durumda. Çünkü bir yönde yabancı bir ülkenin basın mensubu olarak bunu sormalarını haklı buluyorum. Bazen o kadar çok konuşan var ki, rakibimizin kim olduğunu bazen biz de şaşırmıyor değiliz. Dediğim gibi, başkalarının hataları üzerinden yorum yapacak bir siyasi anlayışım ve bununla vakit harcayacak bir kişi değilim. Biz çok doğru işlere temas ediyoruz. Çok doğru, sorunları çözen politikalarımızı toplumla buluşturuyoruz. Samimiyetimizi ve politikanın, yönetmenin bir erdem işi olduğunu, vatandaşla bir arada olduğunuzda kıymetli olabileceğini, kibirli yönetimin artık hiçbir şey ifade etmediğini insanlarımıza anlatıyorum. Bence bu karşılık buluyor. Dolayısıyla kazanmamızın anahtarı başkalarının hataları değil, bizim doğrularımızdır. Doğrularımıza daha da fazla ilaveler yaptık. 31 marttaki neticeden çok farklı bir sonuç beklediğimi eklemek isterim.
Vaatleriniz arasında işsizlik, yolsuzluk, yoksullukla ilgili vaatler var. Bunlar belediye başkanının değil iktidarın vaatleri olması beklenir. Avrupa'daki çok kişi Binali Yıldırım'ı tanımıyor. Sizin belediye başkanlık seçiminde olduğunuzu da düşünmüyor, iktidar seçiminde olduğunu sanıyorlar. Neden?
- Türkiye'nin en önemli sorunu şu an yoksulluk ve ekonomi, işsizlik. Son altı aydaki rakamlar çok çarpıcı ve can yakıyor. Biz elbette biliyoruz makro ekonomi düzeninde Türkiye'nin hükümet olarak yapacağı çok şey var. Asıl sorumlu onlar. Ancak her yerel yöneticinin ekonomiye ve istikrara katacağı bir takım pratik çözümler ve katkılar vardır. Bu açıkladıklarımın tamamı İBB'nin kendi bütçesiyle ortaya koyacağı politikalar. Biz yoksulluğu, ekonomiyi 31 Mart öncesi rakibimizin dediği gibi bu belediyenin işi değil diyemeyiz. Politikalarımızı açıkladık ve karşılık bulduk. Görüyoruz ki rakibimiz de benzer politikaları İstanbul ölçeğinde açıklamaya başladı bizim politikalarımızı koplayarak. Biz doğru yoldaydık, bugün aynı şeyleri yapıyoruz. Dışarıdaki ülkelerde siyaset yorumu biraz daha üst ölçekten yapılıyor olabilir. Bu bir İstanbul seçimidir. Rakibimiz bellidir. Rakibimizin oludğu alanda çok sesli bir propaganda süreci, özellikle şahsıma dönük birtakım ithamlarla ve iftiralarla yapılmaktadır. Belki bu yaratılan atmosfer dışarıda böyle bir hava yaratmış olabilir.
Canan Kaftancıoğlu, geçmişte attığı twitlerden dolayı çok fazla kamuoyu önüne çıkartılmak istenmiyor mu?
- İBB Başkan adayı benim. Dolayısıyla gündemde olan kişi de benim, olmalıyım. Zaten etik olarak da böyledir. Başka bir anlayışı yoktur. Tıpkı dış basından bizi takip eden arkadaşlarımızın sorduğu gibi rakibiniz şu mu, bu mu diye bir kaos yaratmanın anlamı yok. İBB Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu, İstanbul'u seçildikten sonra yönetecek kişi de Ekrem İmamoğlu. Bunu bence karşı tarafa sormalısınız. Acaba kim yönetecek, kim seçilecek, seçildikten sonra görevden alınacak mı, böyle bir ihtimal var mı? Siyasi birtakım sorgulamaları orada yapmalısınız diye düşünüyorum.
Seçimdeki bir diğer aktör de İçişleri Bakanı sayın Süleyman Soylu. İçişleri Bakanlığı'na bağlı mülkiye müfettişleri tarafından Beylikdüzü Belediyesi'ne inceleme başlatılması gündemde. Böyle bir uygulama var mı? Size dönük taramalar var mı? Yine Soylu'nun, ''Görevimiz, İBB Başkan seçimi üzerinde PKK'nın sızmasını engellemek'' şeklinde açıklamalrı var. Bunları değerledirir misiniz?
- Birincisi, tabii sayın Bakan ya da onun gibilerin, bizimle ilgili bu süreçte yaptıkları, hukuksuz ve anlamsız uygulamaları elbette izliyoruz, görüyoruz. Dediğiniz araştırmalar şu anda Beylikdüzü Belediyesi'nde yapılmakta. İşin başındaki müfettiş de bir önceki seçimde, AK Parti'den milletvekili adayı olmuş bir kamu görevlisi. Dolayısıyla bu kadar siyasi, bu kadar partizanlık üzerinden, seçimden önce yapılan bir iş. Kaldı ki, Beylikdüzü Belediyesi'ni inceleyecekseniz, şunu deselerdi, '2019'dan 2014'e kadar değil, 2009'a kadar, hatta daha öncesinden incelensin' deselerdi, ben derdim ki, 'Beylikdüzü Belediyesi'ni incelemeye aldılar. Belli ki Ekrem İmamoğlu'nun röntgenini çekmeye çalışıyorlar. Kaldı ki tüm bu dosyalar soruşturulmuş, ifadeler alınmış. Hiçbir soruşturma izni yok. Hakkımda tek bir dava yok. Böyle bir durumdayım. Ben, yılda 2 defa check-up yaptıran, röntgen çektiren birisiyim. Beylikdüzü Belediye Başkanı'yken de devletin kurumları neredeyse ayda 1 röntgenimi çekip, cehck-up'ımı yaptılar. Benimle ilgili kanaatler ve kararlar verilmiştir. Şu anda yapılan işlemin siyasi olduğu ortadadır. Oraya gönedilen kişi de siyasi tabanlı bir kişidir. Görevli gelmiştir. Israrla da bitirme çabası içindedir. 'Seçime kadar yetişsin' çabası içinde olduğunu duyuyorum. Öyle acele etmesin, 5 yılı inceleyecek. İnsan gibi incelesinler, baksınlar.
- Terör örgütlerine karşı, tutum ve tavırda, ben, kendimi herkesten daha iradeli, bu memleketin en güçiü bireylerinden biri olarak görüyorum. Başkaları da kendini öyle görebilir. Benimle ilgili, beni terör örgütleriyle ilişkilendirerek kurulan her cümle hadsizliktir, utanılacak laflardır. Kötü söz, sahibine aittir deyip geçiyorum.
31 Mart seçimi öncesinde 'beka' sorunu çok gündeme geldi. Cumhurbaşkanının, ''Beğenmiyorsanız Kürdistan'a gidin'' söylemlerş vardı. Rakibiniz, ''Kürdistan mebusu'' demeye başladı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Siyasette şöyle bir yöntem uygulanmaya çalışılıyor: Kazanmak için her yol mubah. Bugün siyah, yarın beyaz. Biz ne söylüyorsak, o. Bunu adı zemine göre, zaman göre, kişiye göre değişiyor. Ben, bu şehrin insanlarını kardeş ve hemşehri kabul etmiş birisiyim. Kürt hemşehrimin çocuğu için ne düşünüyorsam, Türk hemşehrimin çocuğu ile ilgili de aynı şeyi düşünüyorum. Bu kadar basit. Siyasal anlamda içinde zikzakları olmayan net bir duruş. Ama görüyorum ki rakibimiz, dün öyleydi, bugün böyle. Kazanmak için yarın başka bir şey de diyebilirler. Bu millet yoruldu. Samimiyet, dürüstlük arıyor. Biz, neysek oyuz. Bu memleketin her insanını eşit seviyorum. Böyle severseniz, bu memlekete erdemli bir yönetici olursunuz. Ben, erdemli ve ahlaklı bir yöneticiyim.
Konuşmanızda, ''İstanbul, İstanbul'a ihanet edenlere bırakılamayacak bir kenttir'' dediniz. Sayın Cumhurbaşkanı, 2017 yılında Esenler'de yaptığı bir konuşmada, ''Biz, İstanbul'a ihent ettik. Ben de bundan sorumluyum'' demişti. Yanılmıyorsam ona bir göndermeydi bu. Siz, esasında yalnız Sayın Binali Yıldırm'la yarışmıyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkaı, 31 Mart'a kadar İstanbul'da ilçe ilçe gezmişti. Bu seçimde çok olmadığını gördük. Bugün de İstanbul'da miting yapmayacağı yönünde bir bilgi medyaya düştü. Sayın Cumhurbaşkanı'nın sahadan çekilmesini ve bu aşamadan soınra TV yayınının gündeme gelmesini nasıl yorumluyorsunuz?
- Siz ısrarla, önümdeki rakip sayısını çoğaltmak istiyorsunuz, ben de teke indirme çabasındayım. Ben, 31 Mart seçimlerinden önce herkesi görevlerini yapmaya davet etmiştim. Demiştim ki, ''Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, geçen sene Haziran ayında 5 yıl süreyle yetki almış. Bu ülkeyi yönetecek. Onlar kendi işleriyle uğraşsa.'' Sayın Cumhurbaşkanı'nı ben nasıl isterim? Şöyle isterim: Meydanlarda zaman harcayacağına işine baksa, Türkiye'nin genel sorunlarıyla ilgilense. Bu sorunlarla ilgilenecek kadar vakti yok demiştim. O zaman böyle davranmamışlardı. İlçe ilçe mitinglerini de yapmıştı. Benim sesim kulağına gitmişse Sayın Cumhurbaşkanı'nın ve karşılık bulmuşsa mutlu olurum. Gerçekten bu ülkenin Cumhurbaşkanı'nın yoğun işleri var. Ülkenin can yakan yoğun gündemi var. Başka sebebi, stratejik bir nedeni varsa, onu bilemiyorum. TV yayını konusunda, 31 Mart öncesinde, defalarca ısrarla bu daveti yapmıştım rakibimize ama karşılık bulmamıştı. Ben, dün ne söylüyorsam, bugün de aynı şeyi söylüyorum. Rakibimizin bu konuda da diğer konulrda olduğu gibi, fikri değişmiş. Bu da bir strateji mi? Hangi bakış olursa olsun, ülkeye 17 yıl sonra, ısrarlarımla, çabamla, bunu inatla dile getirerek, birkaç medya mensubunun da bunun üstüne gitmesiyle bunun bir tarihi buluşmaya dönüşmesi, beni Türkiye demokrasi süreci adına mutlu etmiştir. Her şeye rağmen güzel olacaktır.