CHP Antalya İl Başkanı Ahmet Kumbul, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi ve gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
CHP Antalya İl Başkanı Ahmet Kumbul’un açıklaması;
Basına ve Kamuoyuna;
Hepinizin bildiği üzere geçtiğimiz Pazar günü, İstanbul seçmeni, YSK tarafından yenilenmesine karar verilen Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi için sandığa gitti ve kendi iradesini yok sayanlara karşı tarihi bir ders vererek Ekrem İmamoğlu’nu hakkı olan Büyükşehir Belediye Başkanlığına taşıdı.
31 Mart’ta yapılan seçimlerden Ekrem İmamoğlu zaferle ayrılmasına rağmen, Yapılan itirazlar sonucu, belli başlı sandıkların yeniden sayılması ile gittikçe uzayan süreç Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını alarak göreve başlaması ile son bulmuştu. Günlerce süren sinir harbinin sonucunda herkes rahat bir nefes almış, İmamoğlu görevine fırtına gibi başlamışken, AKP iktidarının yoğun baskıları sonucu YSK eliyle yapılan bir darbeyle, 31 Mart seçimlerinin yenilenmesi kararı çıkmıştı. YSK’nın gerekçeli kararında, seçimlerin yenilenmesini gerektiren somut hiçbir kanıt yok iken, AKP’lilerce dile getirilen “oyları çaldılar” söylemini ispatlayan hiçbir delil ortaya sunulamamışken, İstanbul seçimleri hukuksuz bir şekilde iptal edilmiş, milletin iradesi gasp edilmişti.
Milletin iradesini gasp edenlere, ülkeyi ekonomik açıdan uçuruma doğru sürükleyenlere karşı İstanbul halkı 23 Haziran’da cevabını sert bir şekilde vermiştir. Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım’ın arasındaki oy oranı 31 Mart’ta 13 bin civarındayken, bu fark 23 Haziran’da 800 binin üzerine çıkmıştır. İstanbul’un 28 ilçesinde Ekrem İmamoğlu, rakibi Binali Yıldırım’dan daha fazla oy almıştır. AKP’nin kalesi olarak lanse edilen, Eyüpsultan, Bayrampaşa, Fatih, Üsküdar gibi ilçelerde Ekrem İmamoğlu yarışı önde götürmüştür.
YSK eliyle yapılan bu hukuksuzluğa karşı, tüm Türkiye kenetlenmiş, tek yürek olmuştur.
Cumhuriyet Halk Partisi Antalya İl Örgütü olarak, milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız, ilçe başkanlarımız, üyelerimiz, gönüllülerimizle Ekrem İmamoğlu’nun seçim çalışmalarına destek vermek, Antalya’da ikamet eden veya o tarihlerde Antalya’da bulunan İstanbul seçmenini İstanbul’a taşımak, seçmenin sandıktaki iradesini korumak için el ele verdik.
Milletvekillerimiz, görevli olarak atandıkları İstanbul’un ilçelerindeki seçim çalışmalarında aktif olarak sahada yer aldı. “Oyları çaldılar” gibi hiçbir maddi temele dayanmayan ve YSK’nın bile reddettiği bu iddiaya karşı, vatandaşlarımız sahada çalışan milletvekillerimize oyların çalınmaması için tek güvencelerinin Millet İttifakı olduğunu sıklıkla belirtmiştir.
19 ilçemizden gelen talepler doğrultusunda, Antalya’dan İstanbul’a 32 otobüsle en temel vatandaşlık görevlerini yerine getirmek isteyen İstanbul seçmenlerini taşıdık.
Tüm Türkiye’deki CHP İl Başkanları, sorumlu oldukları ilçelerde seçmenin sandıktaki iradesinin güvencesi oldu. Bu büyük zafer, demokrasiye, adalete, hakka ve hukuka inanan insanların azmi ve inancı ile kazanıldı. Tek adam rejiminin sandıkta nasıl yıkılacağının tarihteki ilk ve belki de en güzel örneğini verdik.
Aslında bu süreci 31 Mart’tan 23 Haziran’a sınırlandırmak pek doğru olmayabilir.
Bu süreç; Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı uzun Adalet yürüyüşünden bugüne, Türkiye’de demokrasiye, Cumhuriyetin temel kazanımlarına, kuvvetler ayrılığına, parlamenter rejime, hukukun bağımsızlığına inanan bütün kesimlerin bütün farklılıkları bir kenara bırakarak yan yana gelmesiyle inşa edilmiş bir süreçtir.
Hatırlarsanız; İYİ Parti'nin, 24 Haziran 2018’deki seçimlere katılabilmesi için, 15 milletvekilimiz Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun talimatıyla istifa ederek İYİ Parti'ye katılmıştı. Milletvekili sayımızın azalacağı gerçeğine rağmen; demokrasinin önüne konulan tuzağı kaldırmak için atılan bu adım, milletin iradesine yönelik gaspa, kumpasa zırh olmuştur.
İYİ Parti ile birlikte kurduğumuz Millet İttifakı ve yukarıda bahsettiğimiz değerleri benimseyen herkesle birlikte yürüdüğümüz bu yolda, ilk olarak Martın Sonu Bahar dedik ve 31 Mart’ta bütün memlekete baharı getirdik.
İşsizliğin rekor bir seviyeye yüzde 15’e yükseldiği, zamların hayat pahalılığının alıp başını gittiği, üreticinin üretemediği, üretenin ise teröristlikle suçlandığı, atama beklerken umudunu kaybedip intihar eden öğretmen haberlerine her geçen gün yenilerinin eklendiği, artık bir kangren haline gelen EYT’lilerin taleplerinin görmezden gelindiği, sanayi üretiminin yüzde 10 oranında düştüğü, çalışanın en büyük güvencesi olan kıdem tazminatına göz dikildiği kısaca ekonominin uçuruma doğru yuvarlandığı bir ortamda, bu kriz ortamından nasıl çıkacağımızın ve sebeplerinin neler olduğunun tartışılması gerekirken, Erdoğan ve AKP eliyle inşa edilen tek adam rejiminde, gerçekleri söyleyen herkes, neredeyse terör örgütü yandaşlığı ile suçlanarak, susturulmaya çalışıldı.
31 Mart yerel seçimlerine böyle bir ortamda girildi.
Bu sürece Cumhur İttifakı’nın bir de beka söylemi damga vurdu.
Savaş meydanlarında kurulan, köklerinde Müdafaa-i Hukuk ve Kuva-yi Milliye bulunan, Cumhuriyeti kuran Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhur İttifakı liderleri tarafından, çocukların bile inanmayacağı şekilde devletin bekası için bir tehditmiş gibi gösterilmek istendi.
Hâlbuki bu devletin bekası için tehdit olan terör örgütlerini kimlerin el üstünde tuttuğunu, kimlerin devlet sırlarının yer aldığı kozmik odaya kimleri soktuğunu, Oslo’da olan bitenleri, Habur’daki rezaleti, hatta ve hatta 23 Haziran seçimlerine birkaç gün kala terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ve kardeşinden kimlerin medet umduğunu bu halk çok iyi görmüştür.
Seçim sonuçları da bunu çok iyi göstermektedir.
23 Haziran’daki zafer asla bir tesadüf değildir. 31 Mart’ta elde edilen zaferin, katlanarak büyümüş halidir.
Vatandaşın derdine derman olan, haktan, halktan, hukuktan, şeffaflıktan, doğadan, insandan yana belediyelerimizle halkımıza umut olmaya devam edeceğiz.
Son olarak;
Artık yerel seçimler bitmiştir. Önümüzde uzun ve meşakkatli bir yol vardır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakı bu sonuçlardan bir ders çıkarmalı, ülkenin normalleşmesi için ötekileştirici, ayrıştırıcı söylemlerinden vazgeçmesi gerekmektedir.
Yerel seçim sürecine, sevgi dili, kardeşlik dili damgasını vurmuştur.
İstanbul özelinden bakarsak; Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nun kampanya süresince ve hatta Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde kullandığı birleştirici, bütünleştirici dilin vatandaşta nasıl karşılık bulduğunu, vatandaşın bu dile nasıl bir özlem duyduğunu seçim sonuçları kanıtlamıştır.
Artık dileyebiliriz ki;
Hak yerini buldu ve artık her şey çok daha güzel olacak!