Alanya Güneşi
İmamoğlu: Tüm maneviyatımla, tüm ahlakımla AK Partili dostlarımı kucaklamaya hazırım
İBB'nin yeni Başkanı Ekrem İmamoğlu, mazbatasını alan Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel'i makamında ziyaret edip, kutladı. İmamoğlu, belediye binası önünde toplanan yaklaşık 15 bin vatandaşa seslenerek, ''Neymiş efendim? 15 bin oyla kazanılan seçimi, 'şaibeli' olarak tanımlamaya çalışıyorlar. '3 bin oyla kazandık' demeyi topluma açıklamaktan çekinmediniz. Şimdi 15 bin oyu küçümsüyorsunuz. Halinize gülüyorum. Size, siyasi deneyimi yüksek olan MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli'nin bir sözünü hatırlatayım: 'Bir oyla bile seçim kazanılır.' 15 bin oyu küçümseyip, 16 milyonun iradesini küçümsüyorlar. AK Partili hemşerilerimin de oylarını küçümsüyorlar. AK Partili dostlarımın da kalplerini kırıyorlar. AK Parti'ye gönül vermiş, bu seçimde ya da geçmiş seçimde oy vermiş kardeşlerimin başını öne eğiyorlar. Görüyorum. Sizi mahcup ediyorlar, görüyorum. Ben Ekrem İmamoğlu olarak kollarımı açtım. Tüm maneviyatımla, tüm ahlakımızla sizleri kucaklamaya hazırım'' dedi.
KARTAL / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, mazbatasını alarak göreve başlayan Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel'i makamında ziyaret etti ve ''Allah yolunu açık etsin'' diyerek tebriklerini iletti. Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül de toplantıda yer aldı. İmamoğlu, ''İnşallah, Kartal'da çok değerli hizmetler verecek. Zaten bir deneyimle buraya gelmiş olması, 5 yıl boyunca belediye meclisinde görev yapmış olması, süreci yönetici olarak taşıyor olması çok kıymetli. Bu bir, sağlıklı yol haritası. O deneyimlerimizi paylaşacağız, güçlendireceğiz birbirimizi'' dedi. Yüksel ile basın mensuplarına poz veren İmamoğlu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
''Niçin o zaman, 3 bin oyla ilk gece saat 22.00'de kutlama yaptılar''
İmamoğlu'na, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ''Seçimin neredeyse, tamamı usulsüz. 14 bin oyla başkanlığını ilan edemez'' sözleri hatırlatıldı ve görüşleri soruldu. İmamoğlu, bu soruya, ''Ben artık bazı açıklamaları takip bile etmiyorum. Üzülerek takip etmektense, takip etmemek daha iyi. Ama madem hatırlattınız, şunu söyleyeyim. Şu anda 15 binin biraz üzerinde olan fark var. 15 bin oy, çok değerli bir oydur. Her oy değerlidir. 1 oy bile değerlidir. Sayın Bahçeli'nin, '1 oyla bile seçim kazanılır. Herkes taktir eder' sözünü hatırlatıyorum. Bence, deneyimli bir siyasetçinin güzel bir sözü. Bir başka yönü de şu. Madem, bu sayıyı bu kadar yetersiz gören cümleler kurabiliyorlar. Niçin o zaman, 3 bin oyla ilk gece saat 22.00'de kutlama yaptılar. Ve sonra yanıldıklarını anladılar. Bunu da sorgulasınlar bari. Ama 1 oyla da seçim kazanılır. Örnekleri var. Buna dönük itirazlar olmasına rağmen, itirazları kabul etmeyip, mazbatası verilen iller, ilçeler var. O bakımdan her oy değerlidir. Biz de bu seçimde, en başta verdiğimiz sözün gereği, '1 oya bile sıkıntı getirtmeyeceğiz' demiştik. Ne mutlu bize ki, İstanbullunun 1 oyuna bile sıkıntı getirtmeyecek tedbirler aldık. 12 seçim yönetmiş bir siyasi deneyimim var kendi bölgemde, kendi sahamda. Bunu İstanbul'a bütün arkadaşlarımla, bütün örgütümüzle, gönüllülerimizle, halkımızla yansıtmanın gururunu yaşıyorum. İyi ki bu deneyimle, sahip çıkma karakterimizle sürecin her anında var olmuşuz. Aksi taktirde, olacakları tahmin bile edemiyorum. Etmek istemiyorum. Zira, o gece, en başta devletin ajansı olmak üzere, nasıl bir oyun kurgulandığını bize hissettirdiler. Ama fazla buna fırsat vermedik. Belki havaları 1 saat falan sürdü. 3 bin oyla havalandıklarını gördük ama biz, 15 bin oyla havalanmıyoruz. Biz, 16 milyon oyla havalandık. 16 milyon insanın oyuyla havalanıyoruz. 16 milyon insanla kazandık, 16 milyon insanla da yöneteceğiz'' yanıtını verdi.
''Örgütlü suç bilmem, örgütlü çalışmayı bilirim!''
İmamoğlu, ''Örgütlü bir suç değerlendirmesi var Cumhurbaşkanının'' sorusuna da şöyle yanıtladı: ''Örgütlü suç tarifini ben bilemem. Örgütlü çalışmayı bilirim ama. Biz, partimizin organlarına 'örgüt' deriz. Örgütlü çalışmayı iyi biliriz, kol kola, omuz omuza. O süreci, tümüyle hisseden bir örgüte sahip olduk. Şu anda bile binlerce insan, seçim kurullarının önünde, çuvalların başında bekliyorlar. Yine örgütlü biçimde bekliyorlar. En ufak bir sıkıntı gelmemesi için bekliyorlar. Bir oya sıkıntı çıkmaması için bekliyorlar. Hepsine minnettarım. Onlar, şu andaki demokrasi sürecinin kahramanları. Biz, bunu biliyoruz. Ama başka bir örgütlülükten bahsediyorlarsa, efendim sandık kurlu başkanları vesaireler… Bunu biz bilmeyiz. Devletin, bunu nasıl atadığı belli. Kaymakamları var, ilçe seçim kurulları var. Bunu araştırsınlar. Kaymakamı kim atamış. Kaymakam, kimi atmış. Bu, bizim işimiz değil. Biz, sandıkta oya sahip çıkacağız diye söz verdik. Ve çıktık, sandıkta sahip çıktıktan sonra süreçte çıktık. Bugün gelinen noktada, demokrasiye sahip çıkmanın sorumluluğunu üstlenmiş durumdayız, onu da sonuna kadar sağlayacağız. Bu çalışmamız, Türkiye'ye örnek olmuştur. Türkiye'yi ferahlatmıştır. 'Evet ya, sahip çıkınca oluyormuş' dedirttik.Bu kadar kaygı duydukları seçimle ilgili kaygı duydukları süreç, Yani sadece İstanbul'da mı? Kazandıkları hiçbir şehirde böyle bir kaygıları yok mu acaba diye bir de kendilerine sorsunlar.''
''Akıllarını başlarından aldık''
İmamoğlu ve Yüksel, daha sonra belediye binası önünde toplanan yaklaşık 15 bin kişilik coşkulu bir kalabalığa seslendi. Yüksel'in ardından mikrofonu alan İmamoğlu, vatandaşlara şöyle seslendi:
- Ben, Gökhan Başkan'ı tebrik etmeye geldim. Görüyorum ki siz de beni tebrik etmeye gelmişsiniz. Hepinize çok teşekkür ediyorum. 'Bu kardeşiniz tek bir oya dahi zarar getirmeyecek' demiştim. Emeği geçen bütün CHP'li arkadaşlarıma, aynı zamanda İYİ Parti'ye, bu sürece katkı sunan sandıklarda görev alan bütün siyasi arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. İstanbul Gönüllüleri'ne de ayrıca teşekkür ediyorum. 12 seçim yönettim, tek bir oya dahi zarar gelmemesi için çalıştım. Bu kardeşiniz, yine tek bir oya dahi zarar getirmeyecek. Biz YSK'yı takip ettik. Partimizin sistemiyle süreci takip ettik. Aynı zaman da üçüncü sistem de kurarak o sistemi kontrol ettik. Akıllarını başlarından aldık. Dediler ki, 'Biz, bu süreci kontrol ederiz.' Tıkır tıkır verileri vermeye başladılar. Bu sefer AA'nın trafosuna kedi girdi. Tam 11 saat veri vermediler. Hepimizin cebindeki paralarla maaş alan Anadolu Ajansı'nda yönetici olduklarını düşünenleri şiddetle tekrar kınıyorum. Ben olsam utancımdan o görevi terk ederdim. Anadolu Ajansı'nın, kuruluş yıldönümüne gitmiş, Anıtkabir'de benim yazdığım sayfaya bakmış, ne yazmış diye. Kopya çekecek. Üzülüyorum, devletin 100 yıllık kurumunun bir siyasi partiye değil, bir bireye değil milletine hizmet etmesi gerektiğinin bilincinde olmayan zavallılara böyle koltuklar teslim edersen başına gelecek budur. Ben sadece zavallı diyorum.
''Süreci çok güzel yönettik''
- Allah'a şükür süreci çok güzel yönettik. 3 bin oyla kazandık açıklaması yapmak, rakibimiz için belki de hayatının en kötü deneyimi olmuştur. Ben, bunu yaşamak istemezdim. YSK'nın sayfasında oluşturduğu sayıdan sonra 24 bin olan oy farkı, maddi hataların giderilmesi sonucunda 21 bine indi. Bize de onlara da yapılan maddi hatalar ki bunlar 4 bin oy bize, yaklaşık 11 bin oy da onlara yazıldı. ''Geçersiz oyları sayacağız'' dediler. Şu an yüzde 95 civarı bitti. 15 bin 500 civarında bir fark var. Neymiş efendim, 15 bin oyla kazanılan bu küçük fark dedikleri kazanılan seçimi şaibeli olarak tanımlamaya çalışıyorlar. ''3 bin oyla kazandık'' demeyi topluma açıklamaktan çekinmediniz. Şimdi 15 bin oyu küçümsüyorsunuz. Halinize gülüyorum. Size, siyasi deneyimi yüksek olan MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli'nin bir sözünü hatırlatayım. ''Bir oyla bile seçim kazanılır.''
''AK Partili hemşerilerimin de oylarını küçümsüyorlar''
- 15 bin oyu küçümseyip, 16 milyonun iradesini küçümsüyorlar. AK Partili hemşerilerimin de oylarını küçümsüyorlar. AK Partili dostlarımın da kalplerini kırıyorlar. AK Parti'ye gönül vermiş, bu seçimde ya da geçmiş seçimde oy vermiş kardeşlerimin başını öne eğiyorlar. Görüyorum. Sizi mahcup ediyorlar, görüyorum. Ben Ekrem İmamoğlu olarak kollarımı açtım. Tüm maneviyatımla, tüm ahlakımızla sizleri kucaklamaya hazırım. Ben, kendimi İstanbullu dostlarıma her zaman söylüyorum. ''Sizi mahcup etmeyeceğim'' dedim. 'Ben, herkesi kucaklamaya geliyorum' dedim. 31 Mart'ta kucaklama cümlesi yerleşmişti ama şu an var ya İstanbul'u sımsıkı kucaklamaya geliyorum. Barış, özgürlük, ahlak, vicdan ve normalleşmek için… Allah aşkına, germeyin bu toplumu.
''Ben anlamam hileden, hurdadan''
- Biz, kimlerinin aklından geçen bazı kötü düşüncelerden vallahi anlamayız. Sandıkta ne yapılırmış, ne yapılmazmış, vallahi bilmeyiz. Atılan ve sayılan oylara bakarız. Aklı başka işlerde olan insanların aklına, akıl, sır ermez. Benim aklımda hiç böyle bir şey olmadı, aklımdan geçmedi. Ben anlamam hileden, hurdadan. Kalecilik yaparken, yediğim golü vermeyen hakeme, 'Gol' diyen kaleciyim. Dürüstlük kadar güzel bir şey. Aklından hileyi, hurdayı geçiren kişiler, her türlü manevrayı bulmak için çaba gösterirler. Ama bu sefer, bu toplum bunu kabul etmeyecek. Şu anda ben, burada İstanbul İttifakı'nı görüyorum. Siyasi anlayışı ne olursa olsun, bu şehrin vicdanını, maneviyatını, tarihini, doğasını korumak isteyen, insanca yaşamak isteyen, mutlu ve huzurlu olmak isteyen insanları görüyorum.
''Beni duysunlar!''
- Burada her siyasi anlayışın olduğunu biliyoruz. Sizinle kurduğumuz bağla, çok hızlı iletişim kuracağımızı da biliyoruz. Buna kimse engel olamaz. Sesimizi kısmaya çalışanlara, buradan sesleniyorum. Biz, alan alan dolaşırız, birbirimizle buluşuruz. Yürek yüreğe kalplerimiz atar, başka mecralarla birbirimize ulaşırız. Buradan sesimi duyurmak istiyorum. Beni duysunlar. Medya, insanların bilgi alma hakkını korumak zorundadır. Bazı medya kanallarını anladık. Onları bir kenara koyuyorum. AA'yı da bunların arasına katıyorum. Ama bazı aileler, bazı iş insanları var ki, onlarca yıl ailelerinin, büyüklerinin kurduğu, asil mücadelelerle bugüne getirip, taşıdıkları soy adlarıyla bu ülkeye örnek olmuş iş insanları var. Ben, onların patronluklarını yaptığı medya kanallarında sesimin kısılmasını, onlar adına değil, geçmişleri adına, babaları, anneleri adına, bu ülkeye hizmet etmiş iş insanı olarak, bu ülkeye hizmet etmiş o insanlar adına üzüntüyle takip ediyorum.
''Böyle adalet olur mu?''
- Rakibimiz adına 10 kişi konuşuyor, her birini naklen veriyorlar. Her birinin düşüncelerini aktarıyorlar. E kardeşim benim de onlara cevabım var, beni neden göstermiyorsunuz? Gösteremiyorlar. Ben, basın açıklaması yapıyorum, rakibimiz adına konuşanların cevabını yayınlıyor ama benim konuşmamı yayınlamıyor. Allah Allah! Benim söylediğimi toplum bilmezse, insanlar duymazsa, o insanın bana verdiği cevaptan ne anlayabilir? Böyle adalet olur mu? Ailelerine olan sorumluklarından dolayı NTV'yi, Şahenk Ailesi'ni, Habertürk'ü, Ciner Ailesi'ni, CNN Türk'ü, Demirören Ailesi'ni takip ediyorum. Ailelerinden ve bugüne kadar iş dünyasına yaptıkları katkılardan dolayı, kendilerini uyarmayı kendime hak gördüğüm için uyarıyorum. Yoksa, gün gelir isimlerini anmaktan bile vazgeçerim. Saygı duyduğum için, bunu söylemek zorundayım.
''Bizi, bir seçimden dolayı, demokrasi
mücadelesinde mahcup etmeyin''
- Aklıselim insanları sürece ve göreve davet ediyorum. Bu mesele, Ekrem İmamoğlu meselesi değildir. Bu mesele, memleket meselesidir. Bizi, daha fazla dünyaya rezil etmeyin. Bizi, bir seçimden dolayı, demokrasi mücadelesinde mahcup etmeyin. 94 yılında seçildiğinizde, bu devletin SHP ve DYP hükümeti, size eliyle makamı teslim etti. Bir şey mi oldu Allah aşkın ya? Kazanırken her şey güzel, kaybederken her şey 'tu kaka'. Olmaz. Bütün sabrım, enerjim ve güler yüzümle mutluluğunuzu görüyorum. Ne mutlu bana. Çocuklarımızı konuşacağım. Türkiye'nin ekonomik sorunlarının bu şehre uğrattığı tahribatı, işsizliği takip edecek ve çözümlerime başlayacağım. Bu şehrin, özgür düşünce ve evrensel hukukla yol alacağı adil bir süreci, size yaşatacağım.