head

2183026 810x458 75f08
Pazar, 22 Aralık 2024

CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, düzenlediği basın toplantısında Mafya-Siyaset-Ticaret iddialarını ele alarak, "İddialar korkunç, Saray sosyetesine mensup birçok kişi zan altında" dedi...

CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Öztrak, organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in iddialarına ilişkin olarak, "İddialar korkunç, Saray sosyetesine mensup birçok kişi zan altında… Türkiye’ye yönelik uyuşturucu rotaları, Kolombiya’da ele geçen kokainler, Venezuela üzerinden gelen uyuşturucular, Mafya-Siyaset-Ticaret şeytan üçgeni, Faili meçhul cinayetler ve bunların faillerine ilişkin yeni iddialar var." dedi.

Öztrak'ın satırbaşları şöyle:

Akçakoca İlçe Müftüsü koltuğunda oturan bir kendini bilmez hadsiz, güya bir devlet görevlisi, bu ülkenin asli unsuru olan bazı yurttaşlarımıza, kaybedilmiş topraklarımızın aziz hatıralarına, hem de cami minberinden, ağır ve kabul edilemez hakaretler etti.

Bu Müftü, bu makama layık değil. İlk Diyanet İşleri Başkanımız Rıfat Börekçi’nin, Milli ruh ve imanının yanından bile geçmemiş bu şahıs, O koltukta bir dakika dahi oturamaz.

Hiç kimsenin, ama hiç kimsenin, Hele hele maaşını milletin ödediği, devlet memuru makamını işgal eden birinin, toplumu bölmeye ve parçalamaya yönelik sözlerini, kin ve nefret kusmasını asla kabul etmeyiz.

Bu adam hakkında, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın soruşturma başlatması, açığa alması yetmez. Savcılar bu kendini bilmez hakkında halkı kin ve düşmanlığa sevk etmekten, derhal yasal işlem başlatmalıdır. Devlet olmanın gereği budur.

Türkiye bir mafya elebaşının ifşa ve itiraflarını tefrika halinde izliyor. Mafya-Siyaset-Ticaret ekseninde patlayan kanalizasyondan, ortalığa tahammül edilemez kokular saçılıyor.

İddialar korkunç, Saray sosyetesine mensup birçok kişi zan altında…

Türkiye’ye yönelik uyuşturucu rotaları, Kolombiya’da ele geçen kokainler, Venezuela üzerinden gelen uyuşturucular, Mafya-Siyaset-Ticaret şeytan üçgeni, Faili meçhul cinayetler, Ve bunların faillerine ilişkin yeni iddialar var.

Uğur Mumcu’nun katledilmesiyle ilgili, Ortaya atılan iddialar yenilir, yutulur cinsten değil. Bu çürük duvardan çekilmesi gereken hangi tuğla varsa, Artık o tuğla çekilmelidir.

Memleket, memleket olmaktan çıkmış. “Narcos” setine dönmüş. Mafya konuşuyor ama asıl konuşması gerekenler susuyor. Adalet Bakanı susuyor. Bağımsız ve tarafsız yargı susuyor. Cumhuriyet Savcıları susuyor. Havuz medyası susuyor. Bir İçişleri Bakanı konuşuyor, O da milletvekillerini zan altında bırakıyor, TBMM Başkanı susuyor.

Ama en önemlisi; İşler iyi giderken “Bu ülkede her şeyin sorumlusu benim ben” diyen Erdoğan’ın Şimdi gıkı çıkmıyor. Hiçbir şey yokmuş gibi “Dördüncü yargı paketi yolda” masalları anlatıyor. Hayırlara vesile olur inşallah… Fakat bugüne kadar açıkladığı her pakette Yargıda işler düzelmeyi bırakın, Hep daha kötüye gitti.

Ucube tek adam vesayet rejiminin düğmesine basıldığından beri, ülkemizde; hukuk devleti yok hükmünde. Yargı, etik, ahlak iflasta… Siyasi keyfilik tavanda… Pudra şekerleri beslemelerin burnunda… “Venezuela peyniri” ise yandaşlar arasında pek revaçta.

Tekirdağ’daki, Edirne’deki, Kırklareli’ndeki, Balıkesir’deki, Kars’taki Hasılı ülkedeki yerli ve milli üreticilerden almak yerine 11 bin kilometre uzaktaki Venezüella’dan peynir almaya kalktılar. O da toz çıktı.

Son Başbakan’ın oğlu Venezüella’ya yardım için, Test kiti ve maske götürmüş. Gittiği dönemde, Türkiye’de günlük vaka sayıları 15 bin 755. Venezüella’da 317. Filistin’de ise 1.329.

Venezuela’ya maske ve test kiti taşıma görevini oğlunuza kim verdi? Resmi heyetle Venezüella’da nasıl denk geldi? Madem, bir yardım yapılacaktı, Vaka sayısı Venezuela’nın dört katı olan Filistin’e yardım etseydiniz ya.

Aziz milletimiz bu yapılan açıklamalardan “Mutmain” olmamıştır. Memleketteki bu hazin tablonun sorumlusu bellidir. 20 Temmuz sivil darbesinin ardından başlayan otoriterleşme süreci, Devleti tahrip etmiştir. “Devlet güvenliği” diyerek, Hukuk güvenliği yok edilmiştir.

Rahmetli Uğur Mumcu’nun yıllar önce dediği gibi; “Bir ülkede devletin güvenliği ile Hukukun güvenliği eş anlamlıdır. Devlet güvenliği adına, Hukuk güvenliğinin ortadan kaldırılması, Demokrasi ve hukuk devleti için, İleride onarılamaz yaralar açar.”

İşte bugün Türkiye’de olan da, tam budur. Bu ucube vesayet sistemi, bu tek kişi rejimi, Hukuku katlediyor. Bu ucube düzende, Kurumlar çöküyor. Hak, Hukuk, Adalet çöküyor. Ahlak, edep, adap çöküyor. Liyakat çöküyor. Tüm bunlarla beraber de, Bir zamanlar dünyada yükselen yıldız olan bir ekonomi çöküyor. Millet aşını, işini, varını-yoğunu yitiriyor. Ne güzel söylemiş Mehmet Akif:

Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu,

Gelir de adli ilahi sorar Ömer’den onu.

Sayın Erdoğan, 19 yıldır bu ülkeyi yöneten sizsiniz. Olan bitenin hesabını vermesi gereken de sizsiniz. Bu anlatılanlar karşısında hiçbir şey yapmayıp susuyorsanız, Siz de sorumlusunuz. Ortalığa saçılan korkunç iddiaların üstü, Beka hamasetiyle kapatılamaz. Esas bunların üzerine gidilmemesi devletin bekasını tehlikeye atar. Bugün devletimizi ve demokrasimizi korumak için,

Yapılması gerekenler bellidir:

--Hukuku işletmek.
--Adaleti çalıştırmak.
--Millet iradesinin tecelligahı
--Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni devreye sokmak.
--Sandığı milletin önüne getirmek.
Türkiye bağırsaklarını ancak bu şekilde temizler. Çürük duvarlardaki tuğlalar ancak böyle yerle bir edilir. Erdoğan ve Adalet Bakanı bu saatten sonra suskun kalamaz. Yargı ve Cumhuriyet Savcıları suskun kalamaz. Mayfa-Siyaset-Ticaret ekseninde, Ortalığa dökülen bu iddiaları araştırmak için, Cumhuriyet Savcıları derhal harekete geçmelidir. Siyasetle ilgili kirli iddialar, Mutlaka Meclis’te soruşturulmalıdır. Bu iddiaları TBMM’den kaçıranların,

Milletin iradesine saygısı yoktur. Siyaset pisliğe bulaştığında Bunun temizliği öncelikle, Millet iradesinin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Siyaset kurumu tarafından yapılmalıdır. Bu çerçevede bir Meclis Soruşturma Komisyonu Derhal kurulmalıdır.

Şahsım Hükümeti Rejimi, Meclis’in Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve bakanlardan hesap sormasını Adeta imkânsız hale getirmiştir. Soruşturma açılmasını istemek için bile Yeni Anayasa’ya göre Meclis üye tamsayısının salt çoğunluğuna Yani 301 imzaya ihtiyaç var. Bu nedenle TBMM Başkanı, Parlamentodaki grupların başkan vekillerini davet etmeli ve Meclisin inisiyatif almasını sağlamalıdır.

Son olarak tüm bu olayların göbeğindeki İçişleri Bakanı, Bir milletvekilinin bir suç örgütü lideri tarafından, “Ayda 10 bin dolar maaşa bağlandığını” iddia etmiştir. Milletvekillerini zan altında bırakmıştır. TBMM Başkanı derhal İçişleri Bakanını çağırmalıdır. Bu konuda kendisinden bilgi almalı ve gereğini yapmalıdır.

600 milletvekilini zan altında bırakan bu iddia, Öyle orta yerde kalamaz.

Tekrarlayayım; Bugün yaşanan her bir skandal, 1996’da kamyon kasasında patlayan, Susurluk skandalından çok daha beterdir. Susurluk kazasından; 4 gün sonra dönemin İçişleri Bakanı hakkında gensoru verilmişti. 5 gün sonra bakan istifa etmiş, 8 gün sonrada soruşturma başlatılmış, 9 gün sonra TBMM’de Araştırma Komisyonu kurulmuştu.

Bugün ortada; Ne işletilen bir yargı süreci, Ne işleyen bir parlamento denetimi, Ne de birkaç istisna dışında, bu skandalları yazan bir medya var. Türkiye, ne yazık ki, bu ucube rejimle 1990’ların bile gerisine gitmiştir.

Bu hükümet artık sadece metal yorgunu değildir. Birçok bakımdan şaibe altındadır. Artık kimseye güven vermemektedir. Çözüm bellidir. Sandıktan korkmayın, milletten kaçmayın. Çare millettir.

Kayıp 128 milyar doların hesabı hala ortada yok. Ekonomiye “sahte istikrar makyajı” yapıp seçim kazanmak, Sarayın kibirlisinin kerameti kendinden menkul, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” teorisini ispat etmek için, Dışa açık bir ekonomide, İş bilen hiçbir yönetimin yapmayacağını yaptılar. Hem faizi hem de döviz kurunu düşük tutmaya kalktılar. Bunun için döviz ve faiz baronlarına, yandaşlara Milletin döviz rezervlerini ucuza peşkeş çektiler.

Milletin 128 milyar dolarını, Merkez Bankası’nın arka kapısından, Hukuksuz bir biçimde buharlaştırdılar. Milletin emek emek biriktirdiği dövizlerini, Merkez Bankası’nın elinden alıp Siyasetçinin elinde oyuncak ettiler. Şimdi hem faiz, Hem döviz kuru, Hem de enflasyon rekorlar kırıyor. Niye?

Çünkü Merkez Bankası’nın kasasında yeterli döviz rezervi kalmadı. Uluslararası Para Fonu’nun verilerine göre, 75 gelişen ve yükselen ekonomi arasında, Kısa vadeli dış borcuna göre en az rezerve sahip 5. ekonomiyiz.

Damat ve kayınpeder bir yandan 128 milyar doları sattılar, Bir yandan da bunun üstünü örtmek için Ekonomistlerin “ilk günah” dedikleri günahı da işlediler. Milletten altınla, dövizle borçlandılar.

Yeni Hazine ve Maliye Bakanı, Geçtiğimiz Mart ayında açıkladığı eylem planında, “İç borçlanmada döviz cinsi borçlanmayı azaltacağız” diye söz verdi. Ama bu yılın ilk üç ayında yapılan iç borçlanmanın yüzde 39’u, Döviz cinsinden. Döviz cinsinden iç borçlanma, 2017 Ekim ayına kadar sıfırken, Artık iç borç stokunun dörtte biri döviz ve altın cinsinden.

Devletin borcu da, Yandaş müteahhitlere dövizle verilen garantiler gibi Kur arttıkça, durduk yerde artıyor. Borç yükümüz sıçrıyor. 128 milyar dolar gittiği için de, Dolar ve altın en ufak bir belirsizlikte artıyor. Salgın döneminde Brezilya ile beraber G-20’deki benzer ekonomiler içerisinde Borç yükü en hızlı artan ülkeyiz. 128 milyar doları buharlaştıranlar ekonomiyi kısır döngüye soktular. Artık kuru tutmak için yüksek faize mahkûmuz. Borcu tutmak için de bütçeyi sıkmaya mecburuz. Bu, başta şirketlerimiz olmak üzere, Borca batırılan tüm milletimizi eziyor. Diğer taraftan salgında desteğe ihtiyaç duyan, Başta esnaflarımız olmak üzere, Tüm yurttaşlarımızı vuruyor.

Erdoğan Şahsım Hükümetinin iş bilmezliğinin, Yandaş kayırmasının faturası milletimizi eziyor. Bizim zorlamamızla, 1 milyon 150 bin esnafa 3 bin lira, 235 bin esnafa 5 bin lira. Yani toplamda 1 milyon 384 bin esnafa, 4 milyar 622 milyon lira karşılıksız, koşulsuz destek vereceklerini açıkladılar. Ama daha haftasında, Kaşıkla verdiklerini kepçeyle geri aldılar.

Çünkü hovardalıkları ve beceriksizlikleri nedeniyle, Bütçede millet lehine oyun alanı bırakmadılar. Akaryakıttan alınan ÖTV’yi artırdılar. Benzinin litresine 55 kuruş, Mazotun litresine 67 kuruş, Otogazın litresine 35 kuruş zam geldi. Bu zamlarla Haziran-Aralık döneminde, Milletten toplanacak ilave ÖTV, Yaklaşık 12 milyar lira. Yani ÖTV artışıyla milletin cebinden çekilip alınacak para Esnafa verilecek hibenin neredeyse üç katı. Kalan 8 milyar lira da, Milletin sırtına beceriksizliklerinin faturası olarak bindirildi.

Yine “Bir kuruş vermeden yapıyoruz” dedikleri, Kamu Özel İşbirliği projeleri için, Sadece 2020’nin ilk 4 ayında, Yandaş müteahhitlere bütçeden 10 milyar 297 milyon TL ödediler. 1,5 milyon esnafa 4 milyar 622 milyon lira, Beş müteahhide, 10 milyar 297 milyar lira. Nerede hak, Nerede hukuk, Nerede adalet?

Esnafımız bunların ne yaptığını görüyor, Notlarını veriyor, yerlerine göndermek için de sandığı sabırsızlıkla bekliyor.

Ülkemizde bunlar yaşanırken, Yalanı doğru gibi anlatan Popülist siyasetin Türkiye mümessili Saray, millete harikalar diyarından pembe düşler anlatıyor. Yandaş müteahhitlerin ceplerini dolduracak Yeni dövizle garantili projelerle caka satıyorlar.

Tabi milletin parasıyla “tatlı hayat” yaşayanların, İşsizlik gibi, hayat pahalılığı gibi dertleri yok.

Ziya Paşa der ki, “Doğru söz ilaç gibidir, Muhatabının hoşuna gitmese de Vücuda faydalıdır.”

Yalanın en etkili panzehri hakikattir. Bu ülkenin Dara düşen esnafı, kahvecisi, kokoreççisi, Gelecek umudu kalmayan genci, Müzisyeni, sanatçısı, İşsizi, borçlarının altında ezilen çiftçisi Canına kıyıyor. Saray ahalisi, Keyif içinde gününü gün ederken, Millet işsizlik ve hayat pahalılığı sarmalında kıvranıyor.

Ülkede işsizlik tsunamisi yaşanıyor. 10 milyondan fazla işsizimiz var. Yani çalışma çağındaki neredeyse Her üç kişiden biri işsiz… Geleceğimizin teminatı gençler iş bulamıyor. Gelecek umutlarını yitiriyor. Gencecik evlatlarımız, Başka bir ülkede oturma ve çalışma hayali kuruyor. Bu fırsatı yakalayan gençlerimizin, Sevinçten ortalığı ayağa kaldırdığı paylaşımları, Bizim içimizi acıtıyor. Evlatlarımızın, torunlarımızın geleceğini düşünürken, Dağ gibi biriken sorunlara arkadaşlarımızla birlikte çözümler üretirken, geceleri gözümüze uyku girmiyor.

Ama ne yazık ki vaziyet, Bu ülkeyi yönettiğini iddia edenlerin içini acıtmıyor. Sadece bizim içimizi acıtıyor. 5 milyon 700 bin gencimiz ne okuyor ne de bir işte çalışıyor. Okumak da fayda etmiyor, Üniversite mezunu işsiz sayımız 1 milyonun üstünde. Enflasyon canavarı milletin kanını emiyor. Uzun uzadıya hesaba gerek yok.

Bugün bir marketten çıkanların, bir pazardan çıkanların yüzündeki şaşkınlığa, umutsuzluğa bakın yeter. Millet bu işsizliğin, bu yoksulluğun sorumlusunun kim olduğunu biliyor. “Bu işi sandık temizler” diyor. Gereğini yapmak için sabırsızlıkla seçimi bekliyor. Bu sene Marmara bölgesi hariç, Yurdun her bölgesinde yağışlar düşük seyrediyor. Pek çok bölgemizde ciddi kuraklık yaşanıyor. Kuraklık verimi düşürecek, Çiftçi üretim için harcadığı parayı geri alamayacak. Konya’da ekilmiş buğday tarlalarının çoğunda, Hayat belirtisi yok. Kıraç alanlarda rekoltenin yüzde 100 düşeceği söyleniyor. Şanlıurfa’da arpa hasadında, verim kaybının yüzde 70 olduğu görülüyor.

Aydın’da çiftçi su yokluğundan, daha az su isteyen ürünlere yöneliyor. Denizli’ye giden arkadaşlarımızın bildirdiğine göre Yulaf tarlalarında durum felaket.

Çiftçilerimiz, “Eskiden 200 balya çıkan tarladan bu yıl 50 balya çıksa şükür” diyor. Tarımda acil bir eylem planı gerekiyor. Çiftçinin hem bu sene yaptığı masrafı çıkarması Hem önümüzdeki dönemde tarlasını ekebilmesi için ciddi desteklerin hayata geçirilmesi gerekiyor. Kuraklık nedeniyle özel bankalara olan borçlarının da uygun şartlarda ertelenmesi için derhal adımların atılması, Çiftçi borçlarının faizlerinin silinip destek alacaklarına mahsup edilmesi ve bu şekilde yeniden yapılandırılması şart…

Milletvekillerimiz, Yurdun dört yanında çiftçilerimizin yanında… Sorunları dinliyor, çözümleri ortaya koyuyor. Saray ise zaten köşeye sıkışan çiftçiyi, iyice dara düşürüyor.

Erdoğan Şahsım Hükümeti, Kanunen 2021’de en az 56,4 milyar TL destek ödemesi gerekirken “22 milyar lira tarım desteği ödeyeceğim” demişti. Bakan çıktı, bunu 2 milyar TL artırdı. “24 milyar lira destek ödeyeceğiz” diye açıklama yaptı. Ama şu son ÖTV zammıyla, Çiftçinin sırtına 2 milyar lira ek yük yüklediler. Sağ elleriyle verip, sol elleriyle geri aldılar. Çiftçinin ocağına mazot döktüler. Şahsım Hükümetinin elinde çiftçi traktörüne mazotu, Ancak litreyle, su şişesiyle koyabiliyor.

Çiftçimiz de, “Bu işi sandık temizler” diyor. Sandığın önüne getirilmesini sabırsızlıkla bekliyor. Emekli vatandaşlarımız… Enflasyon karşısında kuşa dönen maaşlarıyla “Faturayı mı ödeyim, kira mı ödeyim, Mutfağa iki parça bir şey mi alayım, Torunuma harçlık mı vereyim” diye bakıyor. Üç sene boyunca artırılmayan, Bugünün parasıyla, En az 1.500 lira olması gereken bayram ikramiyelerinin 400 lirasına şahsım hükümetinin neden el koyduğunu soruyor. Emeklilerimiz de “Bu işi sandığın temizleyeceğini” biliyor. Onlar da hepimiz gibi dört gözle sandığı bekliyor.

Erdoğan Şahsım Hükümeti elinde, Milletin umudu da Mutluluğu da eridi. Bu ucube rejimin fiilen hayata geçtiği 2018 yılından bu yana Türkiye, Dünya Mutluluk Endeksi’nde 30 sıra birden geriledi. Şu an bu endekste, Gana’nın, Gambiya’nın, Bangladeş’in Ve hatta Gine’nin bile gerisindeyiz. 149 ülke içerisinde 104. sıradayız. Sağlıktan, kişi başı gelire, özgürlükten, yolsuzluk algısına kadar

Pek çok göstergenin kullanıldığı bu endekste, sadece bir yılda 11 sıra birden geriledik. Erdoğan Şahsım Hükümeti elinde, Ülkemiz kaybediyor, Ekonomimiz kaybediyor, İnsanımız umudunu ve gülüşünü kaybediyor. Saray ve şürekâsı, Milletin sırtında her geçen gün daha da fazla ağırlaşan Ve artık taşınmaz hale gelen bir yük oldu. Artık bu çürük duvardan, Tuğlayı çekme vakti gelmiştir. Ülkede yıllardır biriken kanalizasyon patlamıştır. Metal yorgunu hükümet artık Sorun çözme ve ülkeyi yönetme kabiliyetini yitirmiştir.

Millet harap ve bitap haldedir. Bu yönetimle kendisi ve evlatları için Artık bu ülkede bir gelecek göremez haldedir. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Cumhuriyet Halk Partisi, Daha önce ülkeyi girdiği en ağır krizlerden Kısa sürede çıkarmış deneyimli kadrolarıyla göreve hazırdır. Tüm bu şartlar altında yapılacak bellidir:

Sandığı milletin önüne koymak! Bu ortalığa dökülen pisliklerin siyasi hesabını, Artık ancak ve ancak sandık temizler. Her yanına Cürüm ve Cüruf bulaşmış mafyokrat Cumhur İttifakı, yaptıklarının hukuki hesabını ya şimdi ya da biz geldiğimizde kurulacak TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu’nda, ve tarafsız, bağımsız yargı önünde verecektir.

Tekrarlıyorum; Sandıktan korkmayın, Milletten kaçmayın.

Gazeteler