Osmanlı Devleti’nde topraklar yöneticinin malı olduğu için kişisel mülkiyet yoktu. Bireylere toprağı kullanım hakkı verilmişti. Kişiler, toprakları ektikleri sürece elde tutabilirdi. Toprağın mülkiyetinin kişiye ait olmaması, koşullara uymayan bireyin elinden toprakların her an alınabilmesi(müsadere), tarım toprağını işleyenlerin tarım bilgilerinin eksik olması gibi nedenlerden dolayı tarımda elde edilen verim düşüktü.
İnsanlığın bilinen en eski yerleşim yeridir, Anadolu. Anadolu, tarih boyunca sahip olduğu bereketli topraklar nedeniyle saldırılara maruz kalmıştı. Anadolu’da ortaya çıkan Frig, Hitit, Urartu medeniyetleri hep tarım ile uğraştı. İç Batı Anadolu da kurulan Frigler’de tarım aletine zarar veren kişi ağır cezalara çarptırılıyordu(ölüm). İlkçağ medeniyetleri için tarım öylesine önemliydi ki Lidyalılar, artı ürünü Mezopotamya’ya satmak için Kral Yolu’nu inşaettiler. Bir Mezopotamya uygarlığı olan Asurlular kendi toprakları dışında Anadolu’ya gelip, Kayseri Kültepe’de ticaret yaptılar.
TARIM yapmak insanın var olma amacıydı. İnsanoğlu tarım yapabildiği oranda yaşamını devam ettirebilir, elde ettiği artı ürünü depolayabilir ve gelecek sene için saklayabilirdi(tohum). Tarım yaptığı sürece açlıktan kaçabilir, diğer alanlarla ilgilenebilir, yeteneklerini geliştirebilir, sanat ve mimariye yönelebilirdi.
Sosyal antropolog Emre KONGAR’a göre insanoğlunun TARIMI keşfi bir “devrim”dir. Toprağı ekme ve biçme, elde edilen ürünü saklama ve ürünün fazlasını satma insanoğlu için çok önemlidir. Aç kalma korkusundan kurtulan insan özgürleşmiştir. Özgürleşen insan başka alanlara yönelmiş, aletlerin tasarımı farklılaşmış, toplumsal hiyerarşi oluşmuş, artı ürünü satma takas etme düşüncesi insanların başka yerlere gitmesine, başka insanlarla iletişimini ve doğal olarak etkileşimini sağlamıştı.
Tarım Anadolu için öyle önemliydi ki mistik dünyaya bile şekil vermiş, Tanrıçalar ve Tanrılar toprakla ilişkilendirilmişti. İşte tarım konusunda bir hafızası olan bu topraklarda Osmanlının TARIMI ikeldi. Türkler Anadolu’ya yerleşmek için akınlar yaparken toprakların verimini dikkatte almışlardı. Verimli ovalar hem tarım hem de hayvancılık için çok elverişliydi. Türkler altıncı yüzyıldan itibaren Anadolu’yu keşfetme için akınlar yaptı. On birinci yüzyıldan itibaren Anadolu topraklarına yerleşip tarım yapmaya başladılar.
Anadolu Selçuklu ve devamında Osmanlı Devleti uzunca süredir Anadolu topraklarında yaşamalarına rağmen topraktan gelir elde etmede müthiş bir başarı hikâyesi yazamamışlardır. Oysaki Anadolu topraklarında tarımın ilkel olasından dolayı özelikle merkezi otoritenin zayıfladığı, savaşların uzadığı dönemlerde zaten verimsiz olan topraklar daha da verimsiz olmuş, toprak işleyen insanları, çiftçileri, bile aç bırakmıştır. Bu açlık nedeniyle o kadar çok isyan Anadolu da yaşanır ki… Selçuklulardaki Babailer isyanı, Osmanlı Celali isyanları toprak, tarım kaynaklıdır. Hatta Osmanlı Devleti’nin son yıllarında Bitlis, Aydın, Saruhan, Uşak, Ankara… gibi yerleşim yerlerinde kıtlık yaşanmıştı. Bu kıtlıklar nedeniyle Anadolu’da göçler gerçekleşmişti. Şiran, Bayburt ve çevresini yaşanan kıtlık nedeniyle bu yörelerden binlerce insan Trabzon’a göç etmek zorunda kalmıştı.19.yüzyılın son çeyreğinde yaşanan kıtlık Kayseri, Kastamonu, Ankara da hayvan ve insan ölümlerine neden olmuştu.
Osmanlı da tarım bilinen en eski haliyle yapılmış. Toprağı eken insanlara tarım ile herhangi bir bilgilendirme yapılmamış, sulama, gübre, ilaç kullanımı gibi konularla hiç ilgilenilmemişti. Ulaşımın yetersizliği ve Osmanlının uyguladığı iç gümrükler de üretimi olumsuz etkilemiştir.(devam edecek)
ÜRETMEZ İSEK BAĞIMSIZ OLAMAYIZ. Op. Dr. Ali DULUM
Altı yüzyıl boyunca devam eden Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomisi TARIMA dayalı idi. Bu emperyal koca imparatorluğun ekonomik yaşamını TARIM dizayn etmişti. Toprak sistemi, vergi düzenlemesi ve toprağa bağlı ordunun oluşumu (Tımarlı sipahi) tarıma göre şekillenmişti.
Yayınlandığı Kategori
Yazarlar
Ali Dulum
DAĞARCIK