head

2183026 810x458 75f08
Perşembe, 14 Kasım 2024
Cumartesi, 27 Şubat 2021 17:01

Acil Koduyla! Tarım ve Hayvancılık

Yazan
Ögeyi Oylayın
(2 oy)
Türkiye katma değeri yüksek mal üretemiyor. Ürettiği ara imalat ürünü bile ithalat sayesinde üretiyor. Ya da üretilebiliyordu. 2002 Yılından bu yana, neyimiz var, neyimiz yok satıldı. Hatta utanmadan Türk Vatandaşlığını bile satışa çıkardılar.


Tarımda kendi kendine yeten bir ülke iken, ana vatanı Türkiye olan ürünleri bile ithal eder hale geldik.


Şeker Fabrikaları satıldı. İşçiler işsiz kaldı. Üretici mağdur oldu. Hayvancılık yapanlara darbe vuruldu.


Gübre fabrikaları satıldı.

Soğuk hava depoları satıldı.

Yerli tohum yasaklandı.

Çiftçi dolar üzerinden alınan ithal tohuma, ithal gübreye mecbur bırakıldı. Çiftçilik yapanlara piyasa fiyatından mazot verilirken, lüks yatlara vergisiz mazot verildi. Girdi fiyatları yükseldi. Çiftçi ürününü maliyetinin altında satmak zorunda kaldı. Bununla da kalmadılar. Çiftçi ürününü hasat edip satacağı zaman aynı ürünün gümrük vergisini sıfırlayarak ithal ettiler.
Sıfır gümrük vergi kıyağı ile hangi yandaş kayrıldı, bilmiyoruz. Bildiğimiz;
Sıfırlanan gümrük vergisi ile sadece çitçimize kazık atılmadı. Örtülü kapitülasyon hortlatılarak, başka ülkelerin çiftçileri kayrıldı.
2020 yılında 1800 liraya ürettiğimiz buğdayı, TMO 2450 liraya ithal etti(!).. Piyasa tüccara kaldı. Çiftçi buğdayını 1500 liraya kadar indirerek zararına tüccara satmak zorunda kaldı. Türk çiftçisine layık görülmeyen 2450 lira, başka ülkelerin çiftçisine ödenerek destek sağlanmış oldu. Bu uygulamanın adı, çiftçiyi bitirme operasyonudur.
2002 yılında 1 ton buğday ile 22 çeyrek altın alan çiftçi, şimdi 2 altın alabiliyor.
2020 yılında ayçiçeği hasadının başlamasına bir hafta kala çerezlik ayçiçeğinde gümrük oranı %27’den %3’e düşürüldü. Türkçesi; İthalatçı ve komisyoncuya kıyak yapılırken, Türk çiftçisine kazık atıldı.
Nohut ve birçok üründe aynı oyun oynandı.
*** ***
Atatürk 1925 yılında çıkardığı 682 numaralı kanunla;
Yerli tohum ve fidanın halka bedava dağıtılmasını yasalaştırdı.
AKP 2006 yılında, 5553 numaralı kanunla yerli tohumun satışını yasakladı. Oysa Uluslararası Bitki Genetik Kaynakları Anlaşması’nın 9’uncu maddesinin 3. Fıkrasına göre çiftçilerin tohum veya fidelerini satmaları engellenemez. AKP engelledi.
Çiftçimiz, dolayısı ile Türk Milleti küresel tohum şirketlerinin insafına terk edildi.
Bu yasakla Anadolu gibi binlerce endemik türe analık yapan Anadolu’nun üretken rahmi sökülüp alınmıştır. Yapılan; açık bir ihanet, hatta cinayettir…
Rahmetli Oktay Sinanoğlu küresel tohum şirketlerini şöyle tarif ediyor: “Önce tohumu sattılar. Bu tohum böcekleri çekti. Böceklerden kurtulmak için ilaç sattılar. İlaç hasta etti. Hasta edince de al aşı ol dediler. Bunları yapan hep aynı şirketti.“
Henry Kissinger henüz 1970 yılında “petrolü kontrol ederseniz ülkeleri, gıdayı kontrol ederseniz insanları yönetirsiniz” sözü ile bu alandaki uzun vadeli planı açık bir şekilde ortaya koymuştu.
Bu durumda AKP politikaları Türk Milletinin kontrolünü küresel şirketlere teslim etmiş olmuyor mu?
Biri yerli ve milli mi demişti(!)?
Bizim bildiğimiz millilik;
“Kendi milletinin çıkarlarını yabancı devletlerin çıkarlarına karşı korumaktır.”
Öyleyse;
Ülkenin bütün ederlerini yabancıların yağma ve talanına açmanın adı nedir?
Bu sorunun cevabını Türk Milleti vermelidir! Bugün değilse bile bir gün mutlaka bu cevabı vermek zorunda kalacaktır!..
*** ***
Hayvancılık aynı yöntemlerle eritildi. Sırbistan gibi bir avuç şehir devletinden bile hayvan aldılar ama utanmadılar. Milletçe utanmadık aslında…
Süt fiyatları yıllardır sabit tutularak süt inekleri kesime zorlanıyor.
Dünya iklim değişikliği ve kuraklık tehdidi ile karşı karşıya.
Milli ve yerli bir hükümet bu durumda ne yapar?
Tarım ve hayvancılığın stratejik bir önem kazandığını görüp;
Acil koduyla, şartlara uygun tarım ve hayvancılık politikası geliştirir. Ziraat Fakültelerinden bilim insanlarını(şayet gerçekleri kaldıysa) toplayıp, gerçekçi politikalar üretir.
Tarım topraklarımızı su kaynakları durumuna göre değerlendirip, neyin ekilip, neyin ekilmeyeceğini belirler. Gübre farikalarından kalan varsa acilen devletleştirir. Yoksa yenilerini açar. Çiftçiyi başka devletlerin sömürüsünden kurtarır. Projesi yapılan araziler için Ziraat Mühendisleri, Ziraat Teknikerleri, Veteriner Hekim ve Teknisyenlerin atamasını yapar. Bu insanlara lojman yapılıp tahsis edilir. Veteriner ve Ziraat Mühendisleri çiftçilere, hayvancılık yapan ve yapacak olanlara eğitim verip, bilinçlendirir. Böylece kara düzen tarım, bilimsel yapılan tarıma evrilir.
Atanan mühendis, veteriner ve teknisyenlere gösterdiği performansa göre her yıl sonunda ek ücret verilir. Başarı ödüllendirilir.
Bu konularda hiçbir adım atılmıyorsa;
Küresel şirketlerin ve başka ülkelerin insafına terk edildiğimiz gibi, bu ihanetten dönmeye niyetleri de yok demektir.
*** ***
Köylü milletin efendisidir. (Gazi Mustafa Kemal Atatürk)
Ata bu sözü laf olsun diye söylemedi. Cumhuriyet;
Yoksulluk içindeki, okulsuz, yolsuz köylere okul, yol yaptı. Ayağında çarığı bile olmayan, bitlenmiş köy çocuklarını alıp okuttu. O çocuklardan mühendis, doktor, öğretmen, ressam, müzisyen, yazar, şairler yetişti.
Halil Ağa adlı bir köylünün öküzünü vergi memurlarının aldığını öğrenen Atatürk, bir kanun çıkarılmasına karar verdi.
“- Beyler! Ben çiftçinin koşumluk hayvanını ve buğdayını sattıran bir kanun kabul etmiyorum. Tarım aletini, sağımlık hayvanını sattıran bir kanun da istemiyorum. Ankara’ya dönün ve hemen bu işi halledin.” Talimatı vermiştir. Bu olaydan sonra aşağıdaki kanun bir gecede hazırlanıp yasalaşmıştır:
İcra iflas Kanunu Madde 82/4: “Borçlu çiftçi ise, kendisinin ve ailesinin geçimi için zorunlu olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer teferruatı ve tarım aletleri haczedilemez.”
Günümüzde “yerli ve milli(!)” olduğunu iddia edenlerin yönettiği ülkemizde;
Çiftçinin her şeyi haczediliyor. Artık ekip biçeceği bir arazisi de olmayacak.
Zaten küresel şirketler bu arazileri yağmalamak için hazırda bekliyor.
*** ***
Milletçe;
Atatürk, silah arkadaşları ve şehitlerimize, gazilerimize, geleceğimize, kendimize, yani ülkemize yaptığımız ihanetin bedelini ödüyoruz.
Cüce, yabancı istihbaratların oyuncağı olmuş çirkin insanların Atatürk ve hatta annesi hakkında yaptıkları iftiralara inanan, destekleyenler… Bu aşağılık ihanete susarak ortan olanlar…
İhanetimizin bedelini hep birlikte ödüyoruz. Hatta bu günler bile iyi günlerimiz sayılır…
Topraklarını kaybeden köylü şehirlerin fakir mahallelerine sürülecek. Köylü kültürünü kaybedecek. Şehir kültürünü edinecek geliri hiç olmayacak. Çocukları arabesk kültüre mahkum olarak, kayıp çocuklar kadrosuna dahil olacaklar. Ülkemiz yabancı şirketlerin ucuz işçi cenneti olacak. Sendikasız, sahipsiz köle işçiler…
AB ülkeleri ne demişti? “Türkiye Avrupa’nın Çin’i olacak.” Yani, Türk Milletinin evlatları kapitalizmin karın tokluğuna çalışacak köleleri olacaktır. Çünkü artık ucuza kullanabilecekleri bir Çin vatandaşı kalmadı.


Zahide UÇAR

Okunma 7611 kez Son Düzenlenme Cumartesi, 27 Şubat 2021 17:03
Zahide ucar

Zahide

Gazeteler