head

2183026 810x458 75f08
Pazartesi, 25 Kasım 2024

Dünya

lk baskısında kullanılan adıyla “Ak Zambaklar Memleketinde” Rus esaretinde yaşayan ve oldukça geç bağımsızlığına kavuşan Finlandiya’nın, kendi dinamikleriyle başlattığı modernleşme öyküsünü anlatan oldukça önemli bir eser.
KUTLU KAĞAN DALKILIÇ

Kitabın yazarı Grigory Spridonoviç Petrov, Rusya’da 1868’de dünyaya gelmiş bir papaz. Sıradan bir din adamı değil, özgürlükçü ve reformist karakteriyle 20. yüzyıla damga vurmuş bir yazar. İyi bir hatip ve aynı zamanda mücadeleci bir adam, bu yüzden kendi çevresindeki tutucu din adamlarıyla, dönemin Bolşevikleriyle büyük kavgalar yaşadı. 1920’de Kırım ve İstanbul üzerinden Yugoslavya’ya kaçtı.

Türkiye, Petrov’un “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” eseriyle ilk defa 1928 yılında Ali Haydar Taner’in çevirisiyle tanıştı. Bu kitap özü itibariyle Finlandiya’nın uluslaşma, modernleşme ve kalkınma sürecini anlatır. Sade bir dil kullanan ve ortalama bir insan kavrayışını hedef alan bu eser, kimi zaman İncil gibi kutsal metinlere gönderme yapan, bazen okuyucuyu yeren bazen özgüven tazeleyen; ancak nihaî olarak bu yolun bir medeniyet ve modernleşme yolculuğu olduğunu hafızalara kazır. Medeniyet ve modernleşme yolunun kutsal bir yeryüzü cenneti vaadini okuyucuya sıkı sıkıya işler.

Kitap ismini, bu dünyadan olamayacak kadar güzel, mucize dolu bulduğu ve aynı zamanda İncil’de sıkça geçen ak zambakların Finlilere benzetilişinden alır. Ak zambakların bu mucize dolu öyküsü Petrov nazarında, Finlilerin medeniyet mucizesi yaratması hayalinde anlam kazanır. Ali Haydar Bey bu kitabı anlatırken şunları söyler: “Fin memleket halkının çalışmalarının diğer memleketler için nasıl örnek olabileceğini anlatan bir ibret vesikasıdır.”

Finlandiya, Urallar’dan gelen bir ırk olduğu için Atatürk döneminde ortaya atılan Finlilerle Türklerin akraba olduğu tezi, modernleşme serüvenimizin benzeşmesini açıklamak için önemli bir motivasyon unsuru oldu. Bu tez ulusalcı veya sosyal demokrat çevrelerde epey savunuldu.

Zülfü Livaneli, Sevdalım Hayat kitabında buna dair ilgi çekici bir anısını aktarır. Buna göre Zülfü Livaneli Finlandiya’ya bir konsere gittiğinde konser çıkışı Finli bir kadın gazeteci Livaneli’ye övgüler yağdırır. Livaneli jest olsun diye, “Zaten biz Türkler Finlilerle akraba olduğumuza inanırız” der. Gazeteci kadın şiddetle beklenmedik bir tepki gösterir, “Böyle bir şey yok! Bunu Türkleri Batılılarla akraba göstermek isteyen Atatürk uydurdu!” diyerek cevap verir. Livaneli öfkeyle biraz önce kardeş ilan ettiği halkı “medeniyetler çatısının” dışına itiverir: “Hanımefendi, eğer Atatürk Batı’yla bir akrabalık uydurmak isteseydi İngiltere, Fransa dururken gelip de kuzeydeki köylü bir ulusu seçmezdi!”

Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı eser Cumhuriyet elitleri tarafından 1930 yılında ikinci kez yeni harflerle Devlet Matbaası’nca yeniden basılır. Türk subayları ve öğretmenlerine genelgelerle tavsiye edilir.

Kitabın ana karakteri olan Snelman, cesaret ve vatanperverliğiyle öne çıkan bir aydın ve halk önderidir. Snelman üzerinden kitapta modernleşme öncüsü olacağına inanılan öğretmenler, subaylar ve devlet memurlarının rolü sorgulanır. Fin halkının kalkınmasında kışlanın, bürokrasinin ve kilisenin etkisi öne çıkar.

Funda Şenol Cantek, “Modernizmin Vaad Edilmiş Cennetinin Kapısında İki Ülke: Finlandiya ve Türkiye” başlıklı makalesinde, Finli önder Snelman’ın; jakoben bir devrimci olması, halk terbiyecisi vasıflı anlayışı, vatandaş olma üzerine nutukları olan Batılılaşmacı bir karakter olduğunu anlatır. Cumhuriyet’in kurucu aydınları tarafından Snelman, bu yanlarıyla Atatürk’le özdeşleştirilir. Atatürk’ün halkına bir görev olarak muasırlık ve medeniyeti aşma gayesi yüklediği nutuklarıyla, Snelman’nın halka yön vermek isteyen nutukları dikkate değer.

Atatürk, daha önce de bir yazımızda belirttiğimiz gibi “Halk ve Millet” kavramlarını bilerek farklı anlamlarda kullanır. Onun nezdinde Türk milleti, zeki, çalışkan, ilim ve tekniğin takipçisi, özünde medeniyet nuru taşıyan, devlet idaresinde mâhir bir milletti. Ancak halk hiçbir zaman tam olarak güvenilmemesi gereken, yön ve motivasyona muhtaç, terbiye edilmesi gereken bir çocuk gibiydi. Buna benzer bir özelliği kitapta, önder Snelman üzerinden halkın nasıl ve hangi hedefe yöneleceğini Petrov şöyle aktarıyor: “Halkımızı, bizden daha eski medeni ulusların arasına sokmalıyız.” Yine Snelman üzerinden Petrov, bu hedef için çalışacak halk kitlesini “aylak takımı” olarak nitelendiriyor ve halkın akıl-fikir uyuşukluğundan duyduğu tiksintiyi dile getirirken, “Milyonlarca insan hayvan gibi yaşıyor. Pis, cahil şehvetli insanlar. Yalnız bir tek şeyi düşünürler: karın doyurmak” ifadeleriyle halka duyulan güvensizliğini ortaya koyuyor.

Snelman’ın halkı terbiye etmek konusunda en güvendiği kesim subaylar ve öğretmenlerdir. Subaylar ve kışlayı “soylu eğitimciler” olarak gören Snelman subaylara hitabında, “Sizler oradan birer köstebek gibi geldiniz. Oralara yeni hayatın habercisi olarak gidiniz” diyecektir.

Cumhuriyet bürokratlarından, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu Finli kahraman Snelman’ı Hayat Mecmuası’nda yazdığı bir yazıda şöyle anlatır: “Halkı irşat için, bilginin ve yükselmenin anlamını halka anlatmak için Snelman’ın yaşattığı derin aşk onu, karşımıza bir demokrasi peygamberi yüzüyle çıkarıyor.” Yine Funda Şenol Cantek’in tespitine göre Petrov, Tolstoy’a referans vererek her ulusun kendi gücü ve önderini doğurduğunu söylemek sûretiyle Snelman’ı işaret eder.

Funda Şenol, kitabın orijinal baskısında dini metinler de olduğunu; hatta “Kilise ile Halk” bölümü gibi modernleşmenin ilham ve motivasyonunun dinden alınmasının teşvik edildiği bu bölümlerin Türkçeye tercüme edilmediğini söylüyor. Cumhuriyet kadrocularının bu bölümleri tercüme ettirmemesi şüphesiz sebepsiz değildir. Kurucu kadro, vatandaşlık yaratma girişimlerinde Türklük dışında hiçbir motivasyonu yerinde ve lûzumlu görmüyordu. Hatta dini kimlikler bu vatandaşlık bağına birçok ayrılık, çatışma ve hurafe sokabilirdi.

Petrov, halka modernleşirken dinin yeri ve önemini bu bölümlerde özellikle Papaz Makdonald karakteriyle hatırlatıyor. Bu bölümlerde özellikle uluslaşma sürecinde silaha ve kaleme “iman gücü”yle sarılmak vurgulanıyor. Petrov’un bu bölümlerin birinde Snelman’a yüklediği dini motivasyonu şu cümlelerden görebiliyoruz: “Kitlelerin dinsizliği, belki de halkın en tehlikeli hastalığıdır. Düşüncesiz gençlerin, onların ardından da akıl fukarası liberalizmin Tanrısızlığı hür düşünce işareti saymaları boşunadır. Tanrısızlık, gönül yoksulluğu, ruh hiçliğidir.”

19-04/11/wsd.jpg

Petrov, kitabında yer verdiği önder Yarvinen üzerinden bu sefer, “milli bir burjuvazi” tarifi yapıyor. Tatlı kralı Yarvinen, halkına önderlik eden ve onu terbiye etmeye gönüllü, ulusal kalkınmanın öncülerindendir. Mustafa Kemal’in İzmir İktisat Kongresi’nde “milli burjuvazi” yaratma girişimlerini bununla özdeşleştirebiliriz. Bu anlamda kalkınmanın ve bu liberal metotların, her iki ülke arasında benzeştiği alanlar mevcuttur.

Sonuç olarak, Finlandiya ve Türkiye elbette kendi içinde apayrı dinamiklere sahip milletlerdir. Ancak ortak olan şey; her iki ülke adına modernleşme serüvenlerinin kesiştiği noktalardır. Bunlardan söz etmek gerekirse; modernleşmenin tepeden tabana ve subaylar yoluyla gerçekleşmesi, halkın modernleşme direnişine karşı terbiye edilmesi vakıası, milli aydınların kışla ve okullar eliyle yaratılmak istenmesi, modernleşmenin kısa zamanda ve cebri metotlarla icra edilmesi gibi birtakım zaruretler temel ortaklıklardır.

ABD Başkanı Trump ülkesine, El Salvador, Guatemala, Honduras ve Kolombiya'dan suçluların gittiğini iddia ederek şunları söyledi: Çeteleri kendi ülkelerinde istemedikleri için katilleri bize yolluyorlar. Çünkü ABD halkının aptal olduğunu ve onları kabul edeceğini sanıyorlar.
ABD Başkanı Donald Trump ülkesine El Salvador, Guatemala, Honduras ve Kolombiya'dan suçluların geldiğini ve Kolombiya'dan yapılan uyuşturucu ticaretinin de yüzde 50 arttığını iddia etti.

Kolombiya basınındaki haberlere göre, Texas'ta katıldığı bir etkinlikte konuşan Trump, birkaç gün önce aynı konuda hedef aldığı Kolombiya'yı yeniden eleştirdi. Ayrıca bu ülkenin yanı sıra El Salvador, Guatemala ve Honduras'tan ABD'ye çete üyelerinin geldiğini öne sürdü.

"ABD, HALKININ APTAL OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORLAR"

Trump, "Çeteleri kendi ülkelerinde istemedikleri için katilleri bize yolluyorlar. Çünkü ABD halkının aptal olduğunu ve onları kabul edeceğini sanıyorlar" ifadelerini kullandı.

 


Birkaç gün önce yaptığı konuşmada Kolombiya Devlet Başkanı Ivan Duque'yi, "İyi birisi ama uyuşturucu ile mücadelede hiçbir şey yapmıyor." sözleri ile hedef alan Trump yine aynı konuyu gündeme getirdi.

Trump, Duque'nin Ağustos'ta göreve başlamasından bu yana uyuşturucu ticaretinin yüzde 50 arttığını savundu.

DUQUE, TRUMP'I ANMADAN CEVAPLADI

Kolombiya'nın Cartagena kentinde güvenlik güçleri ile bir araya gelen Duque ise burada yaptığı konuşmada Trump'ın ismini anmasa da aynı konuya değindi. Duque, "Bu (uyuşturucu üretimi ve ticareti) fenomenle mücadelede biz hesabımızı Kolombiya halkına veririz. Elbette bizimle çalışmak isteyen ülkelerle ortak çalışma yürütürüz." dedi.

 


Kolombiya'nın üzerine düşeni yaptığını ifade eden Duque, halkı yüksek miktarda uyuşturucu tüketen ülkelerin de bu konuda mücadele etmesi gerektiğini söyledi.

İktidardaki parti Demokratik Merkez'in lideri ve Kolombiya eski Devlet Başkanı Alvaro Uribe de Trump'ın suçlamaları karşısında değerlendirmede bulundu. Uribe, ABD'nin uyuşturucu ile mücadelede Kolombiya'dan daha iyi bir müttefik bulamayacağını savundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin 8. Üst Düzey İşbirliği toplantısında açıklama yaptı. Putin, "Gündemimiz S-400 hava savunma sisteminin sevkiyatının tamamlanmasıdır" dedi. Erdoğan, 2018 yılında 6 milyon Rus turistin Türkiye'yi ziyaret ettiğini belirtti. Toplantı öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Putin 2 saat 15 dakika süren basına kapalı bir görüşme gerçekleştirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın toplantıdaki konuşmasından satır başları;

Sorunlarınızı tespit etmek ve bunlara çözüm bulmak için ilgili tüm çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bugün Rusya'da bin 300 civarında Türk girişimci var. Rusya ile 100 milyar dolarlık bir ticaret hedefimiz var. 2018'de 26 milyar dolar ticaret hacmimiz oldu ancak halen 100 milyar dolar hedefinin gerisindeyiz.

Amacımız dengeli bir ticaret yapısıyla bu hedefe varmak için yeni yollar bulmaktır. Bütün bakanlıklarımıza verdiğim talimat Rusya'ya mümkün olan her türlü kolaylığın gösterilmesi yönündedir.

Türk müteahhitleri 1990'lı yıllardan itibaren Rusya'daki projelerini çeşitlendiriyor. Türkiye'de yatırım yapmak isteyen Rus iş adamlarına tüm kolaylığı sağlamaya hazır olduğumuzu özellikle ifade etmek istiyorum. Rusya'nın ülkemizde 10 milyar dolar yatırımı bulunmaktadır. Bu şirketleri kendi şirketlerimiz olarak kabul ettiğimizi belirmek istiyorum.

Kremlin Sarayı'nda basına kapalı gerçekleştirilen görüşme, 2 saat 15 dakika sürdü.

Gerek şahsımın gerekse de Sayın Putin'in söz ettiği milli paralarla ticarete de değinmek istiyorum. Milli paralarla ticaret yaparak üçüncü ülkelerin dayatmalarından korunma imkanı elde edilmiş olacaktır.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise konuşmasında, "Astana sürecinin garantörleri Rusya ve Türkiye olarak Suriye’de gerginliğin düşürülmesi için büyük çaba gösteriyoruz. Türkiye ile pekiştirilmiş ve ilerlemiş iş birliği çerçevesinde ilişkileri geliştirme kararı aldık." dedi.

Putin sözlerini şöyle sürdürdü:

 


Suriye'de gerginliğin düşmesi için büyük çaba harcıyoruz. Askeri savunma sanayi alanında önemli işbirliğimiz var. Gündemimiz S-400 hava savunma sisteminin sevkiyatının tamamlanmasıdır.

Ev sahibi Putin'in ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da söz aldı. Erdoğan sözlerine Moskova'da bulunmaktan memnuniyet duyduğunu belirterek başladı.

Baş başa görüşmeden sonra heyetler arası görüşmeye geçildi.

Görüşmede, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan, MİT Başkanı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir de hazır bulundu.

ABD Başkanı Donald Trump, İran Devrim Muhafızlarını 'yabancı terör örgütü' olarak tanımladıklarını duyurdu.
Trump yönetimi, İran'la nükleer anlaşmadan çıkıp yaptırımlara geri dönmesi sonrası kritik bir adım daha attı.

Devrim Muhafızlarını bölgede terörizmi finanse ve teşvik etmekle suçlayan Trump, şu açıklamayı yayımladı:

"ABD Dışişleri Bakanlığı'nın öncülüğünde atılan bu eşi benzeri olmayan adım, İran'ın terörizmin devlet sponsoru olduğu gerçekliğinin yanısıra Devrim Muhafızlarının buna aktif biçimde katıldığını ve devletin kullandığı bir araç olarak terörizmi finanse ve teşvik ettiğini tanıyor."

'İRAN'IN EYLEMLERİ DİĞER HÜKÜMETLERDEN FARKLI'

ABD Başkanı, bu kararla İran rejimine maksimum baskının çapını ve kapsamını önemli ölçüde genişlettiklerini, Devrim Muhafızlarıyla iş yapmanın ve destek sağlamanın risklerini apapçık ortaya koyduklarını söyleyip "Eğer Devrim Muhafızları ile iş yapıyorsanız terörizme parasal kaynak sağlıyorsunuz demektir" vurgusunu yaptı.

Trump'ın 'yabancı terör örgütü' diye tanımladıklarını ilan etmesiyle İran Devrim Muhafızları ABD'nin 'terör' listesine alındı.

İran'da İslam devrimi sonrası İran ordusuna koşut olarak Devrim Muhafızları kurulmuştu.

 


Devrim Muhafızları, İran Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı kara, hava, deniz ve füze kuvvetleri bulunan büyük bir güç.

Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden sosyal medyada 'Edirne Umut Yolculuğu' adıyla paylaşımlar yapan grup tarafından örgütlenen düzensiz göçmenler, 'Türkiye sınır kapılarını açacak' söylentileri ile toplanıp Yunanistan' a toplu halde yürüyerek geçmek için Edirne'ye akın ediyor. Edirne'de polis jandarma ekipleri kent giriş noktaları ve Otogar ve tren garında yaptığı aramalarda 3 günde 950 göçmen yakaladı.
Türkiye'de yaşayan çoğunluğu Afganistan ve İranlı kaçak göçmenler, sosyal medyada 'Edirne Umut Yolculuğu' adıyla açılan hesaplardan, Türkiye'nin sınır kapılarına açacağını ve Yunanistan'a geçiş yapacaklarını belirterek, Edirne'de toplanma çağrıları yaptı. Çağrılar üzerine göçmenler son 3 gündür Edirne'ye akın akın gelmeye başladı. Edirne'de Emniyet Müdürlüğü ve İl Jandarma Komutanlığı ekipleri de kentin giriş noktaları ve otogarda yoğun önlemler aldı. Son 3 günde Edirne'ye gelen 950 kaçak göçmen yakalandı.

Karayolunda tedbirlerin artırıldığı gören göçmenler, Edirne'ye gelebimek için demir yoluna yöneldikleri görülüyor. Edirne Tren Gar'ında dün gece aralarında çocuklarında bulunduğu 40 göçmen yakalandı. Göçmenlerin İran ve Afganistan uyruklu olduğu tespit edilirken, göçmenler internet üzerinden bazı grupların çağrısı üzerine, Yunanistan'a gitmek için Edirne'ye geldiklerini söyledi.

'TÜRKİYE SINIR KAPISINI AÇACAK, EDİRNE'DE TOPLANIN '

Edirne Tren Gar'ında yakalanan göçmenler arasında bulunan İranlı Ali Hüseyni, internet üzerinden Türkiye'nin sınır kapısını açacağı paylaşımı üzerine Denizli'den geldiğini söyledi. Edirne'ye gelince durumun öyle olmadığını anladığını belirten Hüseyni, "Ben 100 bin göçmenin takip ettiği sosyal medya hesabından, 'Edirne Umut Yolculuğu' paylaşımda görerek Yunanistan'a gitmek için Denizli'den geldim. Buraya geldiğimde de bunun yalan olduğunu anladım. İnternet üzerinden yapılan çağrılarda, 'Türkiye sınır kapısını açacak, Edirne'de toplanın. Polisleri gördüğünüzde onlara çiçek verin, onlara karşı gelmeyin. Buraya gelince böyle olmadığını anladık. Ben ve çok sayıda göçmen buna inanarak buraya geldik" dedi.

 gocmen 

Edirne'de yakalanan düzensiz göçmenler, Edirne Göç İdaresi'nde yer kalmadığı için işlemlerinin ardından civar bölgelerdeki göç idarelerine gönderiliyor.

Edirne'de 2015 yılında sınır kapılarının açılıp, Almanya'nın düzensiz göçmen kabul edeceğini kulaktan kulağa yayan binlerce göçmen, Edirne'ye TEM yolundan yürüyerek gelmişti. Buradan 10 gün kadar yol kenarında çadır kurup barınan ve sınır kapısına yürüyen göçmenleri, polis ve jandarma ekipleri ikna ederek Tarihi Yağlı Güreşlerin yapıldığı Saray İçi Er Meydanı Stadı'nda oradan da istedikleri illere otobüslerle göndermişti.

Gazeteler