head

2183026 810x458 75f08
Çarşamba, 30 Nisan 2025
rek_lam_11_386cd_1aab8.jpg

Dünya

 

Katolik Kilisesi'nin ilk Latin Amerikalı lideri Papa Franciscus, 88 yaşında hayatını kaybetti. Kilise içindeki reformlarıyla takdir edildiği kadar da eleştirilen Papa, sağlık sorunlarına rağmen görevini bırakmayı reddetmişti.

Ölümü sonrası Vatikan yeni bir lider arayışına giriyor. Papa'nın ölümünden sonra Vatikan, "boş makam" dönemine girdi...

Vatikan, Pazartesi günü Roma Katolik Kilisesi'nin ilk Latin Amerikalı lideri olan Papa Francis'un öldüğünü duyurdu.

Papalık kurumuna ve Katolik Kilisesi'nde köklü değişiklikler yapmak için büyük çaba gösteren, insan haklarını savunurken sıklıkla başka papaz ve kardinellerle çatışan Papa, yaşamını yitirdi.

Doktorlar, Papa'nın beyin kanaması sonucu öldüğünü öne sürdü. Ancak Papa'ya otopsi yapılmayacak olması, bu iddiayı doğrulamayı imkansız hale getiriyor.

Papa Franciscus’un ölümünün ardından Katolik Kilisesi “sede vacante” (boş makam) dönemine girdi. Kardinaller Meclisi, yeni Papa’yı seçmek üzere Vatikan’daki Sistine Şapeli’nde toplanacak.

88 yaşındaki Francis, papalık döneminde çeşitli rahatsızlıklar geçirmişti. Son dönemde yaşadığı çift taraflı zatürre sonucu, 38 günlük tedavisi sırasında doktorlarının görüşüne göre "ölümden dönen" Papa, durumunun iyiye gitmesine rağmen konuşmakta ve nefes almakta güçlük çekiyordu.

 
 
Paskalya bayramından bir gün sonra ölen Papa, Aziz Petrus meydanında halkı selamlamış, bebekleri kutsamış ve aynı gün ABD Başkan yardımcısı J.D. Vance ile kısa bir görüşme gerçekleştirmişti.

Papa'nın ani ölümü birçok kişi için bir şok etkisi yarattı. Haftalarca tedavide kalan, solunum cihazına bağlı yaşamak durumunda kalan ve ilaç tedavisi sebebiyle "hafif" böbrek yetmezliği geçiren Papa, tüm sorunlara rağmen tedavisini bitirmiş ve Papalık görevini devretmeyi reddetmişti.

 

DEĞİŞİMLERLE DOLU BİR HAYAT...

76 yaşında Papalık tahtına oturan Arjantin doğumlu Franciscus, eski adıyla Jorge Mario Bergoglio, 2013 yılında Papa seçildi.

Cizvit tarikatından gelen ve Latin Amerika kökenli ilk Papa olan Francis, yönetimi boyunca küresel ısınma gibi konularla mücadele etti ve Katolik Kilisesi'nde olağanüstü reformlar gerçekleştirdi.

Ancak, bazı geleneksel konulardaki tutumları nedeniyle eleştirilerle karşılaştı. Özellikle LGBT bireylerin ve boşanmış Katoliklerin de kilisede kabul görmesi hakkındaki açıklamaları, bazı çevrelerde eleştirilmesine neden oldu.

Papa Franciscus, 17 Aralık 1936'da Buenos Aires'te doğdu. Çocukken geçirdiği akciğer enfeksiyonu sebebiyle sağ ciğerinin yarısı ameliyatla alındı. Bu sağlık sorunu, hayatı boyunca Papa'nın peşini bırakmadı.

Kimya teknisyeni olarak eğitim aldıktan sonra, 1969'da rahip olarak atandı. 1998'de Buenos Aires Başpiskoposu oldu ve 2001'de Kardinal unvanını aldı.

2013'te Papa seçildiğinde, "Franciscus" adını alarak, Aziz Francis'in yoksullara yardımlarını ve barışa olan bağlılığını üstlenmeye ant içti.

Papalık döneminde, cinsel istismar skandallarına karşı sert önlemler aldı ve Vatikan'da yapısında şeffaflık için çaba gösterdi.​

Franciscus'un liderliği, Katolik Kilisesi'ni daha kapsayıcı ve çağdaş bir yöne taşımayı amaçladı. Ancak, kadınların rahiplik yapması ve kürtaj gibi konularda geleneksel duruşunu korudu.

Ölümüyle birlikte, Katolik Kilisesi yeni bir lider seçme sürecine girecek. Yeni liderin kim olacağı ise kardinaller arasındaki seçim sonucunda belli olacak.

PAPA ÖLDÜ: ŞİMDİ SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK?

Papa Francis'in ölümüyle Vatikan, şimdi bir 'boş makam' süreciyle karşı karşıya kaldı. bir papalığın sona erdiği ve yenisinin başlayacağı döneme giren Katolik kilisesi, Papa'nın ölümün ardından ilk adımı Kardinal Kevin Farrell ile birlikte atacak.

Vatikan'ın 'Camerlongo' ofisine tutan Farrell, önce Papa’nın ölümünü resmen duyuracak. Daha sonra onun özel dairesini mühürleyecek ve cenaze hazırlıklarını başlatacak.

Papa’nın tabutunun ne zaman Aziz Petrus Bazilikası’na getirilip cemaat huzuruna çıkarılacağına Camerlengo ile üç yardımcısı birlikte karar verecek.

Bu ekip, Papa’ya ait olan “Balıkçı Yüzüğü” ile kurşun mührün kırılmasını da sağlayacak. Böylece Papa'yı temsil eden bu simgelerin yeniden kullanılması önlenecek.

Francis için otopsi yapılmayacak. Kardinaller, cenaze ve defin tarihini belirleyecek. Normal şartlarda cenaze, ölümü takip eden dört ila altı gün içinde Aziz Petrus Meydanı’nda düzenleniyor.

Ancak Francis daha önce Aziz Petrus Bazilikası’nın altındaki mezara değil, Roma’daki Santa Maria Maggiore Bazilikası’na gömülmek istediğini açıklamıştı. Ayrıca sade bir ahşap tabut tercih ettiğini belirtmişti. Bu sebeple cenazede istisnaların olması bekleniyor.

DOKUZ GÜN YAS TUTULACAK...

Yas törenleri dokuz gün boyunca devam edecek. Bu süre zarfında Kilise'nin günlük işleri Kardinaller Koleji tarafından yürütülecek. Ancak bu dönem boyunca kilise yönetiminin yetkileri oldukça sınırlı olacak ve merkezi idare büyük ölçüde duracak.

Papa seçimi için toplanacak olan kardinaller konseyi, Papa'ın ölümünden sonraki 15 ila 20 gün içinde Sistina Şapeli’nde başlayacak.

Konsey süresince kardinaller Vatikan dışına çıkamayacak. Oylamanın hangi gün başlayacağına kolejdeki üyeler birlikte karar verecek.

Seksen yaşın altındaki tüm kardinaller gizli oylamaya katılabilecek. Yeni Papa'nın seçilebilmesi için üçte iki çoğunluk ve bir oy fazlası gerekiyor.Bu nedenle seçim birkaç tur oylamayı bulabiliyor ve günler sürebiliyor.

Oylama tamamlandığında, seçilen kardinal bu görevi kabul edip hangi adı alacağını açıklıyor. Ardından bacadan çıkan beyaz duman, dünyanın yeni bir Papa seçildiğini öğrenmesini sağlıyor. Siyah duman ise oylamanın sonuçsuz kaldığını gösteriyor.

Son olarak Kardinaller Koleji’nin dekanı, Aziz Petrus Bazilikası’nın ana balkonuna çıkarak “Habemus Papam” diyerek yeni Papa’yı ilan ediyor. Yeni lider kalabalığa ilk kutsamasını meydanda veriyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAK: Ajanslar

Kremlin Rusya Devlet Başkanı Putin'in "Paskalya Barışı" ilan ettiğini duyurdu. Açıklamaya göre Rusya gece yarısına kadar tüm saldırıları durduracak...

Kremlin'den yapılan açıklamaya göre, 19 Nisan ile 21 Nisan arasını kapsayacak.

Yapılan açıklamada, "Rusya Devlet Başkanı Putin Paskalya barışı ilan etti. Bugün saat 18.00'den itibaren 21 Nisan gece yarısına kadar Ukrayna'da tüm çatışmaları durdurulacak' ifadeleri kullanıldı.

'OPERASYONLARIN DURMASINI EMREDİYORUM'...

Putin görüşmede, "Rus tarafı, bugün saat 18.00'dan itibaren pazartesi gece yarısına kadar Paskalya ateşkesi ilan ediyor. Bu süre zarfında tüm askeri operasyonların durdurulmasını emrediyorum. Ukrayna tarafının da bizi örnek almasını bekliyoruz. Aynı zamanda birliklerimiz, düşmanın muhtemel ateşkes ihlallerini ve provokasyonlarını, saldırgan eylemlerini püskürtmeye hazır olmalı" şeklinde konuştu.

 

"Kursk bölgesinin büyük bir bölümü kurtarıldı"...


Genelkurmay Başkanı Gerasimov ise görüşmede, Rusya'nın Kursk bölgesinin büyük bölümünün Ukrayna askerlerinden kurtarıldığını ifade etti.

Gerasimov, "Ukrayna Silahlı Kuvvetleri'nin işgal ettiği Kursk topraklarının büyük kısmı artık kurtarıldı. Bu bin 260 kilometrekare, yüzde 99.5'e denk geliyor" dedi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAK: Ajanslar

Reuters'in geçtiği habere göre, Beyaz Saray Basın Sözcüsü, Çin’e yüzde 104’lük tarife uygulanacağını duyurdu...

ABD ve Çin arasında ticari savaş kızışıyor. Beyaz Saray Sözcüsü, Çin’e yüzde 104’lük tarifenin 9 Nisan 2025 itibariyle geçerli olacağını açıkladı.

9 NİSAN'DAN İTİBAREN GEÇERLİ...

ABD, Çin'e yönelik ticaret politikalarında Çin'in misilleme kararı sonrası hamlesini açıkladı. Beyaz Saray Basın Sözcüsü tarafından yapılan açıklamada, Çin'den ithal edilen belirli ürünlere yüzde 104 oranında ek gümrük vergisi uygulanacağı duyuruldu. Ek tarifelerin 9 Nisan itibarıyla yürürlüğe gireceği belirtildi.

 

ABD ve Çin arasında ticaret gerilimi yeniden alevlendi. Eski Başkan Donald Trump, Pekin’e vergi kararından vazgeçmesi yönünde çağrıda bulunsa da, Çin’in geri adım atmaması üzerine ABD yönetimi harekete geçti. Beyaz Saray, Çin menşeli ürünlere yüzde 104 oranında ek gümrük vergisi getirdiğini ve kararın yarından itibaren yürürlüğe gireceğini açıkladı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAK: Ajanslar

 

 

 

 

ABD Başkanı Trump, neredeyse tüm ticaret ortaklarına yüksek oranlı gümrük vergileri getirdi. The Economist’e göre bu karar, ABD’nin modern tarihteki en büyük ekonomik hatası olabilir ve küresel ticarette yıkıcı sonuçlar doğurabilir.

ABD Başkanı Donald Trump, Türkiye saatiyle dün gece Beyaz Saray’da yaptığı açıklamayla, ABD'nin yüzyılı aşkın süredir uyguladığı ticaret politikasında tarihi bir kopuşa imza attı. Yeni “karşılıklılık esaslı” tarifelere göre, Çin’den ithal edilen ürünlere yüzde 34, Hindistan’a yüzde 27, Japonya’ya yüzde 24 ve Avrupa Birliği’ne yüzde 20 oranında ek gümrük vergisi getirilecek. Hemen hemen tüm ticaret ortakları en az yüzde 10’luk vergiye tabi tutulacak.

19. YÜZYILA DÖNÜŞ...

Trump'ın açıklamasına göre Kanada ve Meksika yeni tarifelerden muaf tutulacak. Ancak genel vergi yükü, ABD’yi Büyük Buhran öncesi seviyelere geri götürüyor. Toplamda Çin'e uygulanan vergi yüzde 65’e yükselmiş durumda. Trump bu günü “Amerikan tarihinin en önemli günlerinden biri” olarak nitelese de, The Economist, bunun ABD’nin küresel ticaret düzeninden tamamen kopuşu anlamına geldiğini vurguluyor.

TARİH VE EKONOMİ TERS YÜZ EDİLDİ...

Trump, konuşmasında 1930’ların Büyük Buhranı’nı tarifelerin kaldırılmasına bağladı ve Smoot-Hawley yasasını yeterince erken çıkmadığı için eleştirdi. Oysa iktisat tarihi bunun tam tersini gösteriyor: O dönemde uygulanan gümrük vergileri krizi derinleştirmişti. Asıl refahı sağlayan şey, son 80 yılda adım adım indirilen tarifeler ve küresel ticaretin genişlemesiydi.

Ekonomik olarak da Trump’ın açıklamaları gerçekle örtüşmüyor. Ticaret açığını kapatmak için tarifelere ihtiyaç olduğunu savunan Trump’a göre açık, ABD’den yabancı ülkelere “servet transferi” anlamına geliyor. Ancak bu açık, Amerikalıların tasarruf oranlarının yatırımların gerisinde kalmasından kaynaklanıyor ve son 30 yıldır ABD ekonomisi, bu açığa rağmen G7 ülkelerinin çoğundan daha hızlı büyüdü.

df4h4df4h4fd.jpg

RASTGELE BELİRLENEN TARİFELER...

Trump, vergilerin ülkelerin ABD’ye uyguladığı tarifelere, döviz manipülasyonuna ve KDV gibi unsurlara göre hesaplandığını iddia etse de, The Economist, bu oranın aslında ülkelerle olan ikili ticaret açığına göre rastgele belirlendiğini aktarıyor. Örneğin Vietnam'dan ithal edilen ürünlere yüzde 46 oranında vergi uygulanacak. Nike’ın hisse senedi bu açıklama sonrası yüzde 7 değer kaybetti.

ZİNCİRLEME ETKİ KAÇINILMAZ...

Bu politikaların ABD’li tüketicilere daha pahalı ürünler, daha az seçenek ve üreticilere rekabetten uzak, hantallaşmış bir yapı getireceği vurgulanıyor. Küresel piyasalar da bu gelişmeden etkilenecek. Ancak The Economist, diğer ülkelerin Trump’a misilleme yaparken dikkatli olması gerektiğini belirtiyor. Zira misillemeler, Trump’ın geri adım atmasından ziyade daha da sertleşmesine yol açabilir. Tıpkı 1930’larda olduğu gibi, sonuçları yıkıcı olabilir.

YENİ TİCARET DÜZENİ Mİ?

Trump’ın politikalarına karşı en güçlü yanıtın, ülkeler arasında daha fazla ticari iş birliğiyle verilmesi gerektiği ifade ediliyor. Avrupa Birliği, Güney Kore, Norveç ve CPTPP (Kapsamlı ve İlerici Trans-Pasifik Ortaklığı) üyeleri birlikte küresel ithalat talebinin yüzde 34’ünü oluşturuyor. ABD ithalatının küresel payı ise sadece yüzde 15.

Çin’le iş birliği ise ayrı bir başlık. Çin’in devlet destekli şirket yapısı ve geçmişte uyguladığı fiyat kırıcı ihracat politikaları Batı’da hâlâ şüpheyle karşılanıyor. Bu nedenle Çin'in, ticaret sistemine daha adil şekilde entegre olması için iç talebe dayalı büyümeyi artırması ve yatırım karşılığı teknoloji paylaşımı gibi öneriler gündeme gelebilir.

TRUMP'IN TİCARET SAVAŞI AKIL DIŞI AMA KALICI OLMAYABİLİR...

Trump’ın bu kararı kolay uygulanabilir ama büyük bedeller taşıyan bir adım olarak görülüyor. Küresel ekonomi daha entegre bir yapıya yönelmekteyken, duvarlar örmek sadece kısa vadeli siyasi kazançlar sağlıyor. The Economist, “Trump’ın yarattığı yıkım kaçınılmaz olabilir ama bu, onun çılgınlığının kalıcı olacağı anlamına gelmez” diyerek umudunu koruyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAK: Ajanslar

ABD Başkanı Donald Trump, Tahran'ın nükleer program konusunda Washington ile anlaşmaya varmaması halinde İran'a 'bombalama' tehdidinde bulundu...

ABD Başkanı Donald Trump, İran'ın nükleer konusunda bir anlaşmaya varıp varmamasına bağlı olarak ilave yaptırımların devreye alınacağını söyledi.

ABD Başkanı Trump, hafta sonu tatilini geçirdiği Florida'dan Washington'a dönerken uçakta basın mensuplarına gündemi değerlendirdi.

İran'a ek yaptırımların uygulanıp uygulanmayacağı ile ilgili bir soruyu yanıtlayan Trump, "Birkaç tane ilave yaptırım maddesi var. İran'a yönelik ilave gümrük vergilerimiz var ve herhangi bir ilerleme görmezsek birkaç hafta içinde bunları uygulamaya koyacağız. Şu anda uygulamaya koymuyoruz." dedi.

 
 

Trump, "İran'a yönelik ilave gümrük vergileri konusunda, bir anlaşma yapıp yapmayacaklarına bağlı olarak karar vereceğiz. Eğer bir anlaşma yapacaklarsa o zaman asla yeni gümrük vergisi koymayacağız." şeklinde konuştu.

İran'ın anlaşmaya yanaşmasını tercih ettiğini vurgulayan Trump, aksi durumda Tahran için bunun iyi olmayacağını savundu.

Trump, İran yönetiminin nükleer konusunda anlaşma yapacağına inandığını da sözlerine ekledi.

"ÇOK KIZGINIM"...

NBC News'e konuşan ABD Başkanı Donald Trump, Rusya ve İran hakkında değerlendirmelerde bulundu.

ABD Başkanı, "Anlaşma yapmazlarsa bombalama olacak." dedi ve ayrıca "dört yıl önce yaptığı gibi" İran'a yönelik tarife uygulama ihtimalinin olduğunu söyledi.

Fox Business Network'e 7 Mart'ta röportaj veren ABD Başkanı Donald Trump, İran lideri Ali Hamaney'e bir mektup gönderdiğini açıklamıştı.

Trump, "Onlara, 'Umarım müzakere edersiniz çünkü askeri olarak girmemiz gerekirse bu korkunç bir şey olacak' diyen bir mektup yazdım." ifadesini kullanmıştı.

Hamaney, 8 Mart'ta yaptığı bir konuşmada, ABD'nin müzakere talebiyle sorunları çözmek değil, kendi taleplerini dayatmak ve tahakküm kurmak istediğini belirterek, İran'ın bunu kabul etmeyeceğini söylemişti.

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan da 11 Mart'ta Trump'ın tehditlerine ilişkin, "Tehdit ettiğin için seninle müzakere etmeyeceğim. Ne halt etmek istersen et." demişti.

Son olarak uluslararası basında, İran'ın Birleşik Arap Emirlikleri aracılığında ABD ile dolaylı görüşmeler yapma teklifini değerlendirdiği belirtilmişti.

İki ülke daha önce de Umman aracılığında çeşitli düzeylerde dolaylı görüşmeler yapıyordu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAK: Ajanslar