Tarihin en eski uygarlıklarının kurulduğu bu topraklar tarihte hiç olmadığı kadar yolsuzluk, talan, rüşvet, vurgun ve ahlaksızlığa sahne olmaktadır. İnsanlar çıkarları için çalışmayı, başkaları üzerinden geçinmeyi marifet saymaktadırlar. Devletin yönetim kadrosunda bulunan kişilerdeki yozlaşma ne yazık ki her yerde ve her kesimde. Hangi ideolojiden gelirse gelsin anı kurtarmak, başkasını kullanmak, onun üzerinden çıkar sağlamak toplum tarafından takdir edilir normal bir durum olarak değerlendirilmektedir. Görevini layıkıyla yapmaya çalışanlar toplumdan destek görmedikleri gibi toplumdan dışlanarak ötekileştirilmeye başlandı.
Anadolu dediğimiz insan uygarlığının filizlenip, inkişaf ettiği bu topraklar, okullarda okutulan tarih kitaplarına göre MS 6. yüzyıldan beri , Mustafa Kemal Atatürk'e göre ise Anadolu en az 7 bin yıldır Türk yurdu. Ahlakları ve göç ettikleri coğrafyalardaki uygulamaları ile tarihe timsal olmuş Türk milletinin toprakları adeta pislik yuvası haline geldi, getirildi. Asaletin, mertliğin, dürüstlüğün sahibi Türklerin ülkesi son yıllarda her türlü melanetle anılır oldu.
Emperyalizme karşı mücadele ederek Türk milletini ikinci kez Ergenekon'dan çıkaran Bozkurt Mustafa Kemal Atatürk, bir ulus kurtarıcı ve bir vatan kurucu değil aynı zamanda bir namus abidesiydi. O askeri dehası ve strateji alanındaki zekasının yanı sıra yaşadığı hayat ve ortaya koyduğu uygulamalar ve fikirleri ile tarihe geçmiş ender namus timsali adamlardan biridir.
Mustafa Kemal Atatürk, her devrin, her dümenin, her menfaatin adamı olmayı reddetmiştir. Günün değil yarının adamı olarak yaşadı, onur ve şerefi ile aramızdan ayrıldı.
1905 yılında Harp Akademisi’ni bitiren Atatürk, Abdülhamit'in istibdat yönetimine muhalif çalışmalar yaparken, bir ihbar sonucu yakalanıp hapse atılır. Bu olaydan sonra arkadaşı Müfit ile Suriye'ye sürgüne gönderilir. Sürgün cezası alan bu subaylar görünüşte bölük komutanı olmalarına rağmen bulundukları kuvvetler göreve giderken kendilerine haber verilmez. Bunun nedenini anlamaya çalışan bu idealist subaylar, Atatürk ve Müfit, atlarıyla ordunun peşine takılarak görev yerine ulaşırlar. Neden geldiniz, der gibi yüzlerine bile bakılmaz, kendilerine yer gösterilmez üstelik bölükten dışlanırlar.
Atatürk bölüğe katıldıkları bu ilk seferde yapılanları anlamıştı. Osmanlı hükümeti adına yapılan haydutluğun ne olduğunu çözmüştü. Her tarafta ya devlet ya eşkiya halkı soyuyordu. Bu soyguna katılanlar elde ettikleri ganimetten Atatürk'ün arkadaşı Müfit'te de vermek istemişlerdi. Bu ganimeti almayan Müfit, konu ile ilgili Atatürk'ü de haberdar etmek istemişti. Ve orada Mustafa Kemal Atatürk'ün tavrı:
-Müfit sen bugünün adamı mı olmak istersin, yoksa yarının adamı mı?
Bugün Türkiye'nin ve Türk insanın sorunu budur. Bugünün adamı olanlar ve yarının adamı olmaya çalışanlar.. .
Basit ve küçük çıkarlar uğruna geleceğinden vazgeçenler geleceğe kalabilirler mi? Bir makam bir miktar para için dört dönenler siyasal iklime uyum sağlayıp haksızlıklara ses çıkarmayanlar geleceğin temsilcisi çocuklarına ne bırakabilirler? Osmanlı Devleti'nin niçin çöktüğünü iyi analiz edersek kendi çıkarları için ülkenin yıkılması, parçalanmasına göz yumman aç gözlü kişilerin gafletlerinin koca bir imparatorluğu nasıl yerle yeksan ettiğini görürüz. İşte şimdi seçim zamanı, işte şimdi duruş zamanı Bir milletin talan ile yok olmasına göz mü yumacağız karşı mı çıkacağız!'
Bu soru bizim var olma nedenimizi de belirleyecektir?
Her konuda rehberimiz olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurucusu ve Başbuğu ATATÜRK'ü rahmet, saygı ve özlemle anıyorum.
Op.Dr.Ali DULUM, KBB Uzmanı, Baş ve Boyun Cerrahisi
Kitap Öneri:Eric Han Zürcher, Milli Mücadelede İttihatçılık