head
2183026 810x458 75f08
Pazar, 28 Nisan 2024

Sağlık

Sperm sayıları son 30 yılda yüzde 39 azaldı
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre erkeklerde sperm sayısı son 30 yılda ciddi bir oranda düştü. Sperm sayıları 60 milyondan 15 milyona indi. Toplam 50 çalışmanın sonuçlarına göre, Avrupa kıtasında 1985-2010 yılları arasında sperm hücresinde düşüş oranının yüzde 39 olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Cüneyt Adayener, “Tarım ilaçları, stres, kilo ve radyasyon erkeklerde sperm sayısını azaltıyor” dedi.
Sperm sayısındaki düşüşün Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya kıtalarında çok daha belirgin olurken Güney Amerika kıtası ve Avustralya’da daha belli belirsiz olduğunun altını çizen Anadolu Sağlık Merkezi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Cüneyt Adayener, “Avrupa’da en yüksek sperm sayıları İngiltere ve Danimarka’ya ait. İspanya’da ise diğer ülkelere göre belirgin biçimde düşük sperm sayılarının olduğu görülüyor. Finlandiya, Estonya ve Litvanya’da, Güney Avrupa ülkelerine göre daha yüksek sperm sayılarının olması bu ülkelerdeki hava sıcaklık farklarıyla açıklanabilir. Zira kışın elde edilen sperm örneklerinde, yaza göre belirgin bir şekilde daha yüksek sperm sayıları rapor edildiği eskiden beri bilinmekte” şeklinde konuştu.
Tarım ilaçları spermleri azaltıyor
Sperm hücre sayısındaki azalma konusunda Asya kıtasındaki verilerin Avrupa ile benzerlik gösterdiğini belirten Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Cüneyt Adayener, sperm sayısının düşme nedenleri arasında özellikle endokrin sistemi etkileyen çevresel faktörler, artmış beden kitle indeksi, stres, beslenme alışkanlığındaki değişiklikler, diyabet, kanser ve enfeksiyonlar gibi tüm bedeni ilgilendiren sistemik hastalıkların sorumlu tutulabileceğini belirterek “Ayrıca oksidatif stresi artıran yaşlanma, tarım ilaçları, ağır metaller ve kimyasallar da sperm sayısını azaltan nedenler arasında yer alıyor” dedi.
Laptoplar, cep telefonu ve tütün kullanımı spermi azaltıyor
Tüm bunların yanında, iyonize radyasyonun ve sıcak gibi fiziksel etmenlerin de testis üzerine olumsuz etkilerinin olduğunun bilimsel olarak kanıtlandığını söyleyen Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Cüneyt Adayener, “Normal beden sıcaklığından yaklaşık 3 derece kadar daha düşük ısısı olan testis kesesinin uzun süre yüksek ısıya maruz kalması sperm hücre sayısını düşürebiliyor. Son 25-30 yıldır evimizde her odaya giren yüksek frekanslı elektromanyetik dalgalar, laptoplar, WiFi ve gittiğimiz her yere taşıdığımız, neredeyse kulağımıza yapışık bir organımız haline gelen cep telefonlarımız da suçlanan faktörler arasında” şeklinde konuştu. Sigara ve diğer tütün ürünlerinin de sperm sayısını azalttığını söyleyen Doç. Dr. Adayener, “Son 45-50 yıl içinde tüm dünyada artan tütün kullanımının sperm sayısındaki düşüşle paralel olması da dikkat çekici” dedi.

Laptoplar kucakta kullanılmamalı, masada kullanım tercih edilmeli
Tütün ve ürünlerinden uzak durmanın, stresi önlemenin, düzenli spor yapmanın önemli olduğunu belirten Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Cüneyt Adayener, “Her ne kadar bilimsel verilerle tam olarak desteklenmese de sperm yapımına olumsuz etkileri olabileceği şüphesi nedeniyle cep telefonlarını kalça bölgesinden uzakta tutmak, laptopları dizüstü veya kucak yerine masada kullanmak, dar pantolon ve sıkı iç çamaşırı kullanmamak da faydalı olabilir” açıklamasında bulundu. Kullanılan tarım ilaçlarından en az oranda alabilmek adına mümkün olduğunca organik gıda tüketmeye çalışmanın, paketlenmiş ve raf ömrünü uzatmak için katkı maddeleriyle işlenmiş yiyeceklerden uzak durmanın da çok önemli olduğunu anlatan Doç. Dr. Adayener, özenle uygulanması gerekenlerin listesini paylaştı:
• Her gün bir büyük tabak salata tüketin ve salatanıza taze susam, fındık ve kabak çekirdeği ekleyin.
• Her gün bir büyük yeşil yapraklı sebze yiyin. Brokoli, lahana, pazı ve ıspanak olabilir.
• Taze sıkılmış meyve veya sebze suyu için.
• Süt ürünlerini daha az tüketin. İçecekseniz işlenmemiş tam yağlı olanları tercih edin.
• Şeker, pastörize meyve suları, kahve ve soyalı gıdalardan uzak durun (östrojen benzeri etkiye sahiptir).
• Her gün yeterli antioksidan, vitamin ve mineral aldığınızdan emin olun.
• Folik asidin zengin olduğu mercimek, barbunya, fasulye ve nohut gibi baklagilleri sofranızdan eksik etmeyin.
• Organik beslenen hayvan etlerini ve yumurtalarını almaya çalışın, çiftlikten ziyade deniz balıklarını tercih edin.
• Sofranızdan meyvenizi eksik etmeyin. Özellikle erik, nar, üzüm, yaban mersini ve çileği bolca tüketin.
• Beyaz ekmek, irmikten yapılmış makarna ve beyaz pirinç gibi işlem görmüş gıdalar yerine, tam buğday ve tahıllarla bunlardan yapılmış gıdaları tercih edin.
• Rafine veya suni şeker yerine bal tüketin.
• Bol su için.

 

BİLGİ İÇİN
Damla Gökçen Gümüş – Müşteri Grup Direktörü / Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. / Tel: 0212 217 70 00 Cep: 0546 500 37 26
Ayşe Sorucu Sanıyar – Müşteri Yönetmeni / Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. /Tel: 0212 217 70 00 Cep: 0554 379 07 06

Anadolu Sağlık Merkezi Hakkında
Yaşam kalitesini artırmak için dünya standartlarında sağlık hizmeti sunmak hedefiyle kurulan Anadolu Sağlık Merkezi, modern tıbbın gereklerini yeni ve kapsamlı bir sağlık anlayışıyla hastalarına aktarıyor. Hizmet kalitesine önemli katkı sağlayan Johns Hopkins Medicine (JHM) ile devam eden iş birliği Anadolu Sağlık Merkezi'nin sağlığın merkezi olma vizyonunu da destekliyor. Kurulduğu günden buyana gerçekleştirdiği çalışmalarla ‘Sağlığın Merkezi’ konumuna ulaşan Anadolu Sağlık Merkezi; onkoloji, kalp damar sağlığı, kadın hastalıkları ve tüp bebek, nöroloji, cerrahi bilimler ve iç hastalıkları dahil olmak üzere tüm branşlarda sunduğu hizmetlerde hasta odaklı yaklaşımla hareket ediyor. Hizmetlerinde hasta hakları ve güvenliğini temel önceliği olarak belirleyen Anadolu Sağlık Merkezi, kaliteli sağlık hizmeti ile dünyanın farklı bölgelerinden gelen hastalara tedavi olanağı sunuyor.

Dolaşım sistemi hastalıkları yüzde 40’lık bir oranla ülkemizde en sık rastlanan ölüm nedeni. Bu hastalıkların yine yüzde 40’ını ise kalp damar hastalıkları oluşturuyor. “Özellikle yüksek gelir düzeyindeki ülkelerde bu hastalıklara bağlı ölüm oranları son 20 yıl içerisinde azalma gösterdi. Bu azalışta risk faktörlerinin kontrolünün payı yüzde 58” diyen Acıbadem International Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Güliz Erdem, tütün kullanımından vazgeçilmesi, fiziksel aktivitenin artırılması ve sağlıklı beslenmenin en başta gelen kontrol edilebilir risk faktörleri olduğuna dikkat çekiyor.

 1555050816 1 2b8ed

Değiştirilemeyen faktörlerin farkında olun!

Koroner kalp hastalıklarında yaş, cinsiyet ve genetik etkiler, değiştirilemeyen faktörler olarak tanımlanıyor. Özellikle 65 yaşından sonra damarların hasar görme ve daralma riski artıyor. Erkeklerde koroner kalp hastalığı genelde daha yüksek olmakla birlikte kadınlarda da menopoz sonrası risk artıyor; 70 yaşından sonra ise her iki cinste de risk eşitleniyor. Ailesinde, özellikle birinci derece akrabalarda kadınlarda 55, erkeklerde 65 yaş öncesi kalp damar hastalığı varsa risk anlamlı ölçüde artıyor.

 1555050815 2 81e5a

Kontrol edilebilir riskleri yaşam tarzınızı değiştirerek yönetin

Değiştirilemeyen faktörlerin dışında yaşam tarzında farklılıklar yaratarak hastalık riski kayda değer ölçüde azaltılabiliyor. Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Güliz Erdem, kontrol altına alınabilecek risk faktörlerini şöyle sıralıyor:

 

* Sigara kullanımı: Başta akciğer kanseri olmak üzere birçok hastalığın bir numaralı nedeni olan sigara ve tütün kullanımı kalp damar hastalıklarında da ilk sırada yer alıyor. Kalp hastalıklarında en başta gelen önlenebilir risk faktörü olan sigara kullanımı, dumansız tütün ürünleri ya da elektronik sigara tercih edilse dahi ciddi hasar yaratıyor. Riski kontrol etmenin tek şartı sigaraya elveda demek. Sigara bırakıldıktan sonra, kalp hızı ve kan basıncı normale dönüyor; bir yıl sonra koroner damar hastalıkları riski, içmeyen birinin riskinin yarısına kadar iniyor; 15 yıl sonra ise eşitleniyor.

 

* Kontrolsüz Diyabet: Diyabeti olan hastalarda en sık ölüm nedeni yüzde 60 ile kalp ve damar hastalıkları. Her iki diyabet türünde de kalp damar hastalıkları riski 2-3 kat artmış oluyor ve hastalığın seyri de daha kötü hale geliyor. Bu risk özellikle diyabetin kontrolsüz olması halinde artıyor. Diyabetin sadece kendisi değil, eşlik ettiği kan basıncı yüksekliği ve iyi huylu kolesterolün düşük olması da riskin artmasında rol oynuyor.

 

* Hipertansiyon: Tuz tüketiminin yoğun olduğu ülkemizde 2010 yılı verilerine göre her 100 kişiden 24’ü hipertansiyon hastası. Tuzun azaltılması ve antihipertansif ilaçların düzenli kullanılması kalp damar hastalıkları riskinin azaltılmasında önemli. Özellikle mevsim değişikliklerinde ve kan basıncı düzeylerinde değişiklik olduğunda, tedavinin düzenlenmesi için takip eden doktorla sürekli bağlantıda olmak öneriliyor çünkü tansiyon ilacını almak ancak kan basıncını takip etmemek, kan basıncının kontrol altında olduğu anlamına gelmiyor.

 

* Obezite: Obezitenin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde artışta olduğu bir gerçek. Özellikle santral obezite olarak tanımlanan bel çevresinin, kadında 88 cm’den, erkekte ise 102 cm’den fazla olduğu duruma, Türkiye Diyabet, Obezite ve Hipertansiyon Çalışması (TURDEP) verilerine göre her 100 kadından 48’inde, erkeklerde ise her 100 erkekten 17’sinde rastlanıyor. Obeziteye bağlı hastalık risklerinden korunmak için ideal vücut kitle indeksinin (kilogram olarak vücut ağırlığının, metre olarak boy uzunluğunun karesine bölünmesi) 20-25 kg/m2; bel çevresinin erkeklerde 94 cm’den, kadınlarda ise 80 cm’den küçük olması gerekiyor. Bu hedeflerin sağlanması için fiziksel aktivite ile birlikte sağlıklı beslenme büyük önem taşıyor. Doymuş yağlardan fakir, tam tahıllı ürünlerle beraber balık, sebze ve meyveden zengin beslenme şeklinin benimsenmesi şart.

 1555050816 5 25dd3

* Kolesterol yüksekliği: Kolesterol ile ilgili bilgi karışıklığı ne yazık ki hastaların gerekli tedaviyi almamalarına veya özellikle kalp hastalığı olan hastaların çok önemli statin tedavisini bırakmasına sebep olabiliyor. Bu sebeple doğru bilgi sahibi olmak hayati önemde. Kötü huylu kolesterol (LDL) değerindeki her 10 mg/dl lik artış kalp krizi riskini yüzde 20 arttırırken; iyi huylu kolesterol (HDL) değerindeki her 1 mg/dl’lik artış ise kalp hastalığı riskini yüzde 2 ila 3 oranında azaltıyor.

 

* Psikososyal faktörler: İşyerinde devamlı stres altında olmak, sürekli artan çalışma saatleri kalp hastalıklarının daha erken ortaya çıkmasına neden oluyor. Depresyon ise hem koroner kalp hastalığı oluşumu hem de sonuçlarının daha kötü seyretmesini beraberinde getiriyor.

 1555050817 6 80baf

* Az hareket: Her gün 30 dakika, haftada 5 gün orta şiddette egzersiz yapılması kalp damar hastalıklarından korunmak için de bir gereklilik. Hastaların sıklıkla sorduğu günlük aktivitelerde hareketli olunması durumu (örneğin: sürekli ev işi yapıyorum, gibi) ise istenilen hedefi karşılamıyor. Özellikle tempolu yürüyüş veya yürümekle ilgili sorunu olanların fırsatı olması halinde yüzmesi öneriliyor.

Yanık, çocuklarda ölümle sonuçlanabilen travma nedenleri arasında 3. Sırada yer almaktadır. Bu doğrulta ALKÜ Alanya Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk ve Süt Çocuğu Servisi’nde görev yapmakta olan hemşirelere “Çocuk cerrahi hastalarında ameliyat sonrası ve yanık hasta bakımı” konulu bir eğitim düzenledi.

WhatsApp Image 2019 04 12 at 15.22.42 f878c


Çocuk Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. İsmail Başaran tarafından verilen eğitimde; pediatrik hastanın tedavisi, yanık ağrılarında hemşirenin rolü, bakımı ve yaklaşımı konuları ele alındı. Yanık bakımı ve tedavisinin oldukça zor olduğunu söyleyen Op. Dr. Başaran; ağrı, stres gibi olayların yaranın iyileşmesini olumsuz etkilediğini bu durumu sağlık çalışanlarının iyi yönetmesi gerektiğini vurguladı. Op. Dr. İsmail Başaran: ”Yanık, aşırı ısının vücut dokusunda neden olduğu bir travmadır. Yanık bakımı ve tedavisi, oldukça zor ve kompleks prosedürler içermektedir.

WhatsApp Image 2019 04 12 at 15.22.421 75766

Çocuk hastalarımızın bakımı yetişkinlere göre daha zordur. Sağlık çalışanın eğitimi, deneyimi ve yaklaşımı burada çok önemlidir. Yanık travması haftalar hatta aylarca sürebilmekte, hasta üzerinde olumsuz, fiziksel ve psikolojik etkilere neden olmakta, karışımıza ağrılı bir durum olarak çıkmaktadır. Bu durumda bizlerin sağ kolu olan sizlere çok büyük rol düşmektedir.” diye konuştu.

Bildiklerinizi unutturacak bir haberle karşınızdayız sevgili okur. Bilim insanları "çekirdeği olan yiyecek meyvedir" dedi ve bunca yıllık patlıcanı meyve ilan etti. İşte mutfağımızda sebze niyetine kullandığımız o yiyecekler...

Bir yaşımıza daha girdik! Bunca yıl sebze sandık ama...

Bamya

728xauto 1 bf37c

Zeytin

728xauto 2 7f7c3

Domates

728xauto 3 510a9

Patlıcan

10527317 728xauto 98116

Salatalık

728xauto 5 b599a

Dolmalık biber

728xauto 6 fdaed

Bezelye

728xauto 7 ba7da

Bal kabağı

728xauto 9 81296

Mısır

728xauto 8 d7a01

 

Batıgöz Sağlık Grubu Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Sevil Arı Yaylalı uyarıyor: “Nasıl ki eski fotoğraf makinelerinde film olmadan fotoğraf çekmek mümkün olmuyorsa; retina hasarlı olduğunda da görmek mümkün değildir. Retina yırtığı varsa en kısa sürede tedavi edilmelidir”

 

Batıgöz Sağlık Grubu Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Sevil Arı Yaylalı, retina yırtılması ile ilgili bilgiler verdi…

 1554927713 batigoz saglik grubu do dr sevil ar yaylal retina 00 b8b34

Gözde retina nerededir, ne işe yarar?

Retina, gözün arka bölümünün iç yüzünü örten tabakadır.Retinayı eski fotoğraf makinelerindeki filme benzetebiliriz. Gördüğümüz cisimlerin görüntüleri retinada oluşur. Fotoğraf makinelerinde film olmadan fotoğraf çekmek mümkün olmadığı gibi retina hasarlı olduğunda da görmek mümkün değildir.

 

Retina yırtılabiliyor mu? Neden yırtılıyor?

Evet, retina göze gelen şiddetli bir darbede yırtılabilir. Bunun dışında gözün içini dolduran ve retinaya yapışık olan jelin, yaşla birlikte büzüşmesi sırasında bazı hastalarda retinada yırtık oluşabilir. Uzağı göremeyen miyop hastalarda bu büzüşme daha erken yaşlarda olabilir ve bu hastalarda retina daha incedir. Dolayısıyla miyop hastalarda retina yırtığı oluşma riski daha fazladır.

 

TEDAVİ EDİLMEZSE KÖRLÜĞE NEDEN OLUR

Retinası yırtıldığında kişi ne hisseder?

Doç. Dr. Sevil Arı Yaylalı, “Retina yırtığında; hasta şimşek çakması, flaş patlaması gibi bir görüntü görebilir. Ayrıca gözünün önünde aniden beliren gezen cisimler fark edebilir. Bazı hastalar bu cisimleri ’bulut’ olarak tarif etmektedir” dedi.

 

Retina yırtılması ciddi bir durum mudur? Hasta bulguları önemsemez ve doktora gitmezse ne olur?

Yırtık tedavi edilmez ise gözün içini dolduran sıvı retinanın altına girer ve retina yerinden ayrılır. Sonuçta hasta ilk başlarda retina kısmen ayrıldığında üst-alt veya yan bölümlerde gölge görür. Zamanla, bütün retina ayrıldığında tamamen göremez olur.

 

YIRTILMIŞ OLAN BİR KUMAŞI DİKMEK GİBİDİR

Retina yırtığının tedavisi nasıl yapılır?

Tedavi hasta için son derece kolaydır. Hasta muayene masasında oturur gibi lazerde oturur bu esnada retina uzmanı yırtığın etrafına lazer uygular. Bu lazer tıpkı yırtılmış olan bir kumaşı dikmek gibidir.

 

“Retina yırtığı tedavi edilmezse retina yerinden ayrılır” dediniz; bu durumda tedavi nasıl yapılır?

Retina yerinden ayrıldığında tedavi artık cerrahidir. Göz içi ve göz dışı müdahaleler ile ayrılma tamir edilir. Göz içi olan cerrahi müdahaleye; vitrektomi denir. Bu cerrahi sakinleştirici ilaçlar eşliğinde ve lokal anestezi altında, yani göz uyuşturularak da yapılabilir. Bu yöntem özellikle genel anestezinin sakıncalı olduğu bazı hastalarda avantaj sağlar. Bazı hastalar ameliyat aşamasında endişe duymaktadırlar. Ancak son yıllarda cerrahi cihazlar, aletler ve yöntemlerdeki ilerlemeler sayesinde retina ayrılması ameliyatlarında özellikle erken müdahale ettiğimiz hastalarda çok iyi sonuçlar elde edilmektedir.

 

 

RETİNA UZMANINA BAŞVURMALARI ÖNEMLİ

Anlattığınız şikayetleri olan hasta, doktora ne zaman başvurmalıdır?

“Bu şikayetleri olan hastalar en kısa sürede göz uzmanına başvurmalıdır” diyen Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Sevil Arı Yaylalı, “Yırtık oluşmuşsa lazerle erken müdahale retinanın ayrılmasını engelleyebilir ve böylece ameliyata gerek kalmayabilir. Hasta doktora gelmeden retina yerinden ayrılmışsa da erken dönemde yapılacak ameliyat ile daha iyi sonuçlar almak mümkündür” dedi.

 

Hasta, hekimini nasıl seçmelidir?

Her göz doktoru bütün göz rahatsızlıklarını tedavi eder diye yanlış bir anlayış vardır. Aslında göz rahatsızlıkları da kendi içinde retina, kornea hastalıkları, göz tansiyonu, şaşılık gibi alt dallara ayrılır. Dolayısıyla retina ile ilgili problemler de retina uzmanının konusudur. Bu nedenle hastaların retina uzmanı bulunan merkezlere başvurmaları çok önemlidir. Retina günümüzde henüz yerine konulamayan gözdeki bir kaç dokudan birisi olduğu için de hastalara bilgili ve tecrübeli retina uzmanlarını tercih etmelerini öneriyorum.

Gazeteler