Sağlık
- Kategori: Sağlık
- Gösterim: 9374
Sıkılık, pürüzsüzlük, kırışıksız, nemli ve ışıltılı görünüm için cilt, yeterli miktarda ve bozulmamış yapıda kolajenin varlığına ihtiyaç duyar. C vitamini ve Akdeniz yosunu özel karışımı ile Türkiye’de bir ilk olan günlük içilebilir kolajen takviyesi Collagen Lift Paris,sağlıklı bir cilt ve zinde bir vücuda sahip olmak isteyenlere özel çözümler sunuyor.
İnsan vücudunda en fazla bulunan protein tipi ve cilt için vazgeçilmez bir yapıtaşı olan kolajen vücudun en önemli mineralidir. Sıkılık, pürüzsüzlük, kırışıksız, nemli ve ışıltılı görünüm için cilt, yeterli miktarda ve bozulmamış yapıda kolajenin varlığına ihtiyaç duyar. Ancak yaşla beraber kolajenin sağlıklı yapısı bozulmaya ve miktarı düşmeye başlar bunun sonucu olarak ciltte ilk çizgilenmeler, sarkmalar baş gösterir. Vücutta eksilen ve yapısı bozulan kolajenin yerine koyulması bu probleme etkili bir çözüm oluyor.
Sıkı bir görünüm için bedenimize erken yatırım
Sağlıklı bir cilt ışıltılı, nemli, pürüzsüz, sıkı ve elastik görünüme sahipken sağlığını yitirmeye başlamış cilt çizgilenme ve kırışıklıklar, ışıltının kaybı, nemin azalması, sıkı ve diri görünümün kaybı ile ortaya çıkar diyen Dermatoloji Uzmanı Dr. Neslihan Dolar, “Genç görünümü korumak için 20’li yaşların ikinci yarısından itibaren kolajen takviyesi yapılabilir. İlk bozulma ve azalma 30’lu yaşlarda hatta 20’li yaşların ikinci yarısında başlar. Daha az kırışık ve sıkı bir görünüm için ne kadar erken bedenimize yatırım yaparsak o kadar iyi sonuçlar alırız” açıklamasını yaptı.
Tüketiciler en etkili ve doğru kolajen takviyesini seçerken öncelikli olarak klinik çalışmalar ile etkinliğinin ispatlanmasına dikkat etmeli vurgusunu yapan Dolar, “İçeriğindeki kolajen molekülünün ağırlığı, diğer destekleyici vitamin, mineral kompleksilerinin akdeniz yosununda olduğu gibi doğal formda olması, hijyen açısından maksimum fayda sağlayan kontaminasyon riskini elimine eden tekli formlarda olması, içeriğinde glikoz olmaması, içiminin kolay olması ve etkiye yönelik farklı seçeneklere sahip olmasına da dikkat edilmeli”dedi.
Vücudu içten beslemek gerekiyor
Uzm. Dr. Ender Saraç ise “yıllar içinde cildin üst ve alt deri tabakaları özelliklerini kaybetmeye başlar bu da yaşlanma etkilerinin oluşmasına neden olur. Kolajen, toksinler ve dış etkenlere karşı bir kalkan oluşturarak cilt yapısını korur. Bu nedenle kolajen cilt sağlığı için oldukça önemli. Kolajen aynı zamanda bağlar ve bağ dokularını oluşturur” dedi. Vücutta kolajen miktarı azaldığında da cilt sıkılığını ve esnekliğini kaybeder diyen Saraç, “Vücudun sıkılığı ve elastikiyetini korumak için içten beslemek gerekiyor. Kelle paça, işkembe gibi yiyeceklerin içerinde kolajen miktarı yüksek ancak her gün bunları yemek mümkün olmuyor. Kolajen balıktan elde edilecekse en az 7-8 saat yavaş yavaş kaynatmak gerekiyor. Böyle bir vaktimiz maalesef yok. Vücuttaki kolajeni tazelemek için yiyecekler yeterli olmuyor. Bu noktada günlük olarak alınacak kolajen takviyesi ile cildinizin sıkılığını ve esnekliğini korumak çok önemli” açıklamasını yaptı.
Tüm vücudun kolajen miktarında %65 artış
Collagen Lift Paris içeriğindeki C vitamini kolajenin etkinliğini artırırken akdeniz yosunu benzersiz bileşikleri ile doğal, yüksek emilime sahip vitamin, mineral ve amino asit kompleksi sunuyor. Kırışıklık, elastikiyet kaybı, saç ve tırnak şikayetleri, cilt neminin azalması ve selülit gibi birçok problemin önüne geçiyor. Gluten, laktoz, GDO ve ilave şeker içermeyen Collagen Lift Paris ürünleri, farklı cilt gereksinimlerine göre özel çözümler sunuyor.
Collagen Lift Paris’in klinik olarak etkinliğinin kanıtlandığı araştırma sonuçlarında kırışıklık görünümünde %50’ye kadar azalma, cilt elastikiyetinde %40’a kadar artış, cilt neminde %15’den fazla artış ve tüm vücut kolajen miktarında %65 artış ortaya çıkmıştır. Özellikle sağlıklı kas yapısına sahip olmak için en çok ihtiyaç duyulan kolajen, 30 yaş sonrası vücutta azalıyor hatta bazen üretimi tamamen durabiliyor. Kolajen üretimi duran vücut ilk belirtilerini; ciltte kuruluk, kırışıklık, sarkmalar ve bunun yanında çeşitli sırt, bel, boyun ve eklem ağrıları ile göstermeye başlar. Kısacası zamanın tüm etkilerini üzerinde taşıyan vücut yaşlanır. Bu noktada kolajen takviyesi almak hem sağlık hem de güzellik adına vücutta önemli bir etkendir.
Collagen Lift Paris Hakkında:
ÖZKANLAR A.Ş. 1983 yılında Medi-kim kurucu ortağı olarak Medikal-Estetik sektörüne 35 yıl hizmet etmiş Mehmet Ali Özkan, 2017 Ekim ayı itibarıyla Collagen Lift Paris Türkiye Distribütörü olarak da hizmet vermeye devam ediyor.
Collagen Lift Paris, cilt elastikiyetini, nemliliğini arttırdığı ve kırışıkları azalttığı (%50 oranına kadar) kliniksel olarak ispatlanmış günlük içilebilir kolajen takviyesidir. Collagen Lift Paris™, Fransa’da Avrupa Birliği standartlarında üretilmektedir. GMP belgesi ve Helal Sertifikası’na sahiptir. Dünyanın birçok ülkesinde satışı olan bir üründür.
- Kategori: Sağlık
- Gösterim: 6163
Hemanjiom (Damar Tümörü), doğumdan itibaren ortaya çıkıyor ve tedavi edilmezse zamanla büyüyebiliyor.
Hemanjiom, damarsal yapılardan oluşan, genellikle iyi huylu seyreden bir tümör olarak biliniyor. Hastalık, damarın içindeki kan basıncı ve damar geliştirici faktörlerin etkisiyle büyüme, yayılma eğilimi gösteriyor. Bu nedenle, habis özellikler göstermese de kanama eğiliminin olması ve bazı hastalarda karaciğer gibi hayati organlara yakın olması nedeni ile tehlikeli durumlar oluşturuyor ve tedavi edilmesi gerekiyor. Hemanjiosarkom ise kan damarı kaynaklı tümörlerin kötü huylu olanlarına verilen isim.
Hemanjiomun doğumsal bir hastalık olması sebebi ile bebeklik döneminden itibaren görüldüğünü belirten Acıbadem Fulya Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk, “Kimi hemanjiomlar ilk yıllarda kendiliğinden gerileyip kaybolabilirken, bazıları hızlıca büyüyüp ilerleyebilir. Sıklıkla cilt damarlarında görülen tümörler olmakla birlikte, karaciğer gibi iç organlarda da bulunabilirler. Bu nedenle hemanjiomlar tanısı konulması, yakından takip edilmesi ve ihtiyaç halinde uygun yöntemlerle tedavi edilmesi gereken tümörlerdir” dedi.
Hemanjiom Tanısı Nasıl Konur?
Dr. Cem Arıtürk hastalığın belirtileri ve tanısının konması hakkında şunları söyledi: “Hemanjiomlarda ilk şikayetler genellikle görsel ve estetik sorunlardır. Hastaların cildinin herhangi bir bölgesinde kırmızı-mor renkli, ciltten kabarık, yumak şeklinde damar yapıları görülür. Normal damar yapısından farklı olan bu tümörler, çok küçük travmalarla ya da kendiliğinden kanayabilirler. Başlangıçta küçük boyutlarda olan bu tümörler, zamanla büyüme eğilimi gösterebilirler.
Belirtiler gözlendiğinde yapılması gereken ilk tetkik doppler ultrasonografidir. Hemanjiomun hangi damardan köken aldığı, cilt altı, kas dokusundaki yayılımı ve organlarda da hemanjiom bulunup bulunmadığı mutlaka gözden geçirilmelidir. Bu nedenle MR veya BT anjiografi yöntemleri kullanılır. Konvansiyonel anjiografi özellikle doppler ultrasonografi tanısı konmuş hemanjiomların anatomik özelliklerini ortaya koymak ve tedavi etmek amacı ile kullanılan bir görüntüleme yöntemidir.”
Hemanjiom Büyür Mü?
Hemanjiomların doğumdan sonra, bebeğin de büyümesi ile büyüyebileceğinin altını çizen Dr. Cem Arıtürk, “Bu büyüme “damar geliştirici” faktör olarak bilinen ve vücuttan salgılanan bir maddenin etkisi ile meydana gelir. Ancak “her hemanjiom büyür” gibi bir kural bulunmamaktadır. Bazı hemanjiomlar hayat boyu aynı boyutta kalabilirken kimi hemanjiomlar da zamanla küçülerek kaybolabilirler.
Hemanjiom tedavisi, hemanjiomun büyüklüğüne, yerleşimine, köken aldığı damarlara ve iç organlarda hemanjiom bulunup bulunmadığına göre değişir. Bununla birlikte sadece cilt ve kas dokularında bulunan hemanjiomlarda hastanın şikayetleri de tedavi seçimi konusunda önem taşımaktadır.
Büyüme göstermeyen, şikayete neden olmayan yüzeysel hemanjiomlar yıllık takiplerle kontrol edilebilir. Ancak şikayete neden olan, kas içinde de ilerleyen, iç organlarda bulunan hemanjiomlar tanı konduktan sonra tedavi edilmelidir” dedi.
- Kategori: Sağlık
- Gösterim: 5602
BU SAATLERDE YAPILAN SPOR KALP KRİZİNE YOL AÇABİLİR!
Sağlıklı ve fit olmak amacıyla yapılan sabah sporlarının, aksine ciddi tehlikelere yol açtığını hatta ölüme davetiye çıkarabildiğini biliyor muydunuz? Acıbadem Kadıköy Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Emrullah Hayta, hiçbir hastalığı olmasa bile 40 yaş üzerinde olanlar ve yaşı fark etmeksizin tüm kalp hastalarının sabah 06:00 ile 12:00 arası spordan kaçınmaları gerektiğini, aksi halde kalp krizi veya ani ölüm riskiyle karşı karşıya kalabileceklerini vurguluyor. Doç. Dr. Emrullah Hayta 8-14 Nisan Kalp Sağlığı Haftası kapsamında yaptığı açıklamada, sabah sporundan günde 10 bin adım yürüyüşe dek kalp hastalarının spor yaparken dikkat etmeleri gereken kurallara yönelik bilgiler verdi; çok önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
06:00-12:00 saatleri arası kaçının!
Yapılan bilimsel araştırmalar dünyada ve ülkemizde kalp krizlerinin büyük çoğunluğunun sabah saatlerinde (06:00-12:00 arası) görüldüğünü, en sık da sabah 08:00-09:00 arasında gerçekleştiğini ortaya koyuyor. Sabahları yapılan tempolu egzersiz; 40 yaşın üzerindeki sağlıklı kişilerde ve yaşı fark etmeksizin tüm kalp hastalarında kalp krizine ve ani ölüme neden olabiliyor. Ailesinde 55 yaş altı kalp krizi geçirenler, sigara içenler ve obez kişiler de bu riskle karşı karşıya. Acıbadem Kadıköy Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Emrullah Hayta tehlikenin nedenlerini şöyle açıklıyor: “Sabah 06:00-12:00 saatleri arasında vücudumuzda salgılanan stres hormonunun, kan basıncının ve kalp hızının yüksek olması; kanın pıhtı oluşturmaya daha eğilimli olması kalp krizinin bu saatlerde sık görülmesi ile yakından ilişkilidir. Ayrıca sabah saatlerinde vücuttaki kan dolaşımının önemli bir kısmı (yaklaşık yüzde 35’i) bağırsak sistemindedir. Yoğun bir egzersiz sırasında kas, ortalama vücutta dolaşan kanın yüzde 40’ına ihtiyaç duymaktadır. Bu kadar yoğun kan dolaşımına ihtiyacın olduğu anda kalp kan pompalamakta zorlanır. Bu nedenlerden dolayı kalp hastaları sabah saatlerinde kas güçlendirme egzersizi, yoğun tempolu yürüyüş, yüzme, bisiklet gibi aerobik egzersizleri yapmamalı; bunların yerine gevşeme egzersizleri, kontrollü nefes egzersizleri ve hafif tempolu yürüyüşleri tercih etmelidir.”
‘Günlük 10 bin adım attım, sağlıklıyım’ yanılgısına düşmeyin!
Birçok kalp hastasının “günlük 10 bin adım attım, sağlıklıyım” şeklinde bir yanılgıya düştüğünü, oysa aralıklı, temposuz ve sadece yürümeden ibaret olan 10 bin adımın kalp sağlığı açısından faydasının yok denecek kadar az olduğunu belirten Doç. Dr. Emrullah Hayta “Gün içinde aralıklı 10 bin adım atmak kişiyi sadece sorumluluğu yerine getirdiği için iyi hissettirebilir ama kalp sağlığı için bu çok az anlam ifade eder. Kalp sağlığı için haftada en az 3 ila 5 gün, öğlen 16'dan sonra ya da akşam yemeğinden en az 2 saat ya da en son sıvı alımından 1 saat sonra, 30- 45 dakika süresinde belli bir kalp hızında (ideal kalp hızınızı 220’den yaşınızı çıkarıp, çıkan sonucu 0.5 ya da 0.8 ile çarparak bulabilirsiniz) yapılan, haftalık 1500-2000 kalori yakılan sportif aktiveler ve aerobik egzersizler faydalıdır. Kalp sağlığı için toplam egzersiz süresi haftada en az 200 dakika, bir günde en fazla 60 dakika olmak üzere belli kalp hızında aerobik düşük tempolu egzersiz yapıldığı zaman faydalıdır. Hangi aerobik aktiviteyi yaparsa yapsın aktivite öncesi ve sonrasında en az 10 dakika düşük tempoda yürüme ya da ısınma aktivitelerini mutlaka yapmalıdır” diyor.
xxxxxxxxxxxxxxxxx Kutu xxxxxxxxxxxxxxxx
Kalp hastaları egzersizde bu 10 kurala mutlaka uyun!
1. Egzersizi haftanın en az 3 ile 5 günü yapın. En az 45 dakika, en fazla 1 saat olmasına dikkat edin.
2. Yürüyüşe öğleden sonra (16:00’dan sonra kortizolün düşük olduğu saatlerde) çıkın.
3. Egzersizi yemek yedikten en az 2 saat sonra yapın. Egzersizden en az 1 saat önce sıvı alımını kesin.
4. Egzersiz yapabileceğinize dair kardiyoloji uzmanı tarafından mutlaka onay alın.
5. Egzersiz yapmaya uygun bir hasta iseniz; 5 dakika hafif ısındıktan sonra; tempolu yürüyüş, yüzme, bisiklet gibi aktiviteleri 30-45 dakika yaptıktan sonra, 5 dakika tekrar hafif tempolu yürüyüş ile sonlandırın.
6. Hastayken (nezle veya grip gibi hastalıklar da dahil) egzersiz yapmayın.
7. Egzersizi takiben çok sıcak veya çok soğuk duş almayın.
8. Özellikle kollarınızı başınızın üzerinde tutmak zorunda kalacağınız uzun süreli hareketleri yapmayın. (Örneğin; araba itme veya çok ağır nesneler taşıma gibi)
9. Egzersiz yaparken nefesinizi tutmayın. Kürek çekme-mekik gibi egzersizlerden ve bir cismi iten izometrik egzersizlerden uzak durun.
10. Çok soğuk veya rüzgarlı günlerde dışarıda egzersiz yapmayın çünkü bu şartlarda kalbin daha fazla çalışması gerekiyor. Soğuk havada daha yavaş adımlarla yürüyün ve sıkıca giyinin.
xxxxxxxxxxxxxxx Kutu xxxxxxxxxxxxxx
Kalp hastaları hangi sporları tercih etmeli?
- Spor aktiviteleri hastaya uygun planlanmalı. Örneğin; tedavisinde diüretik (idrar söktürücü) kullanan hastalar yüksek tempolu sporu tercih etmemeli; tedavisinde kan sulandırıcı alan hasta ise travmaya duyarlı sporlardan kaçınmalı.
2. Tempolu yürüyüş: Vücudumuzdaki bütün kasları çalıştırdığı, basit olduğu ve kalp hızını yavaş yavaş yükseltip belli bir tempoda tuttuğu için bütün dünyada yapılan en ideal en kolay aerobik egzersiz.
3. Yüzme: Eklem rahatsızlığı yapmaması, yer çekiminden etkilenmesinden dolayı, özellikle diz/ kalça kireçlenmesi olan aşırı kilolu kişilerde en çok tercih edilen egzersizler arasında yer alıyor.
4. Bisiklet kullanma: Özellikle alt bacak kaslarını çalıştırdığı ve yağ yakımını artırdığı için özellikle gelişmiş toplumlarda en çok tercih edilen aerobik egzersiz.
5. Dans etme: Ani hareketleri olmayan, belli bir tempoda yapılan dans iyi bir aerobik egzersiz olarak kabul ediliyor. Ancak halay gibi eğilmeli, ani harekete yol açan dans figürlerinden kaçınılmalı.
6. Meditasyon sporları: Nefes kontrolü yapması, stres hormonlarını düşürmesi gibi nedenlerden dolayı tercih edebilirsiniz.
- Kategori: Sağlık
- Gösterim: 5844
KALBİNE İYİ BAK ALZHEIMERDAN KORUN
Uzun bir yaşamın sırrı sağlıklı kalpten geçiyor. Dünyada en sık görülen kalp ve buna bağlı Alzheimer gibi hastalıkları önlemek elinizde. Kalp Haftası dolayısıyla konuşan Türkiye İş Bankası İştiraki Bayındır İçerenköy Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Timur Timurkaynak kalbi koruyacak altın önerilerde bulundu:
Kalp sağlığınız için arabanızı evden uzakta park edin. Asansörlü yerine kalp dostu merdivenli evleri tercih edin. Kalbinizi besleyen damarlarınızı, tuz, şeker ve sigara gibi kötü alışkanlıklar ile tıkayarak, kalp hastalıklarına davetiye çıkarmayın.
• Çağımızın iki büyük salgın hastalığı var. Birincisi kalp hastalığı. Sağlık bilinci yüksek insan kalp hastası olmaz. Kimler kalp hastası olma riskini taşıyor sorusunun cevabı, ne yapmamız gerektiğini bize anlatıyor. Tansiyonunuz yüksek, şeker hastasıysanız, kolesterolünüz yüksek, spor yapmıyor ve kilolu iseniz, bir de bunlara ek olarak sigara içiyorsanız kalp hastası olmamanız bir mucizedir.Bu bahsedilen nedenler herkesin kolaylıkla önleyebileceği ve kontrol edebileceği risklerdir.
• Öte yandan kalp hastalığı kadar salgın bir diğer hastalık da alzheimer, bilinen diğer adı ile vasküler demans bunamadır. Ömür uzadıkça alzheimer riskiniz de artıyor. Kalp damarlarınızı için ne zararlıysa beyniniz için de aynı şeyler zararlı. Yani, yüksek kolesterol, kontrolsüz hipertansiyon, diyabet, sigara, obezite. Kalbinize iyi bakarakbir taşla birçok kuş vurmuş oluyorsunuz. Bu kuşlara kanserden korunma da dahil. Sağlık bilinci yüksek insan hem kalp hastalığından hem felçten hem böbrek yetmezliğinden hem de alzheimerdan korunur.
KALBİNİZİ KORUYAN ALTIN ÖNERİLER
• DAMARLARA FAZLA YÜKLENEN TUZ VE ŞEKER KALBİ YORUYOR:Vücut kitle endeksi, 25’in üstünde ve bel bölgesinde yağlanma olması bütün “kötülüklerin anasıdır”. Kilo,insülin direncini tetikliyor;insülin direncinin başlaması ile beraber tansiyon, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği başlıyor ve kalp hastalığının ilk temeli atılmış oluyor. Damarlarımız içinde normalden fazla şeker, tuz, kolesterol bulunursa kalp hastalığı kaçınılmaz hale geliyor.
• BİR DAL İLE BİR PAKET ARASINDA FARK YOK: Önlenebilir ölümlerin en önemli nedeni sigara.Günde bir adet içmek ile bir paket içmek arasında bir fark yok risk açısından.
• REÇETESİZ TEDAVİ SPOR:Tüm bunları engellemek elimizde ve çok güçlü bir silahımız var; spor. Spor kilonuzu kontrol ederek insülin direnci, diyabet, hipertansiyon ve hiperkolesterolemiyi önleyen çok kuvvetli bir silah. Hem bedava hem sağlıklı hem de reçetesiz. Sporu yaşam tarzı olarak benimsemiş bir insan tüm organlarını korumaya başlamış demektir.
• OTOPARKINIZ EVDEN UZAK OLSUN:Sağlıklı bir kalp için hareket etmemiz gerekiyor. En sağlıklı ve en ucuz spor tempolu yürüyüştür. Haftanın en az 5, mümkünse 7 günü 35 dakikadan biraz daha fazla tempolu yürümek gerekiyor. Ya da teknolojinin sayesinde adımlarınızı sayarak günde 10 bin adım. Otomobilinizi evinize ya da iş yerinize iki durak uzakta bırakın ve yürüyün.
• ASANSÖR YERİNE MERDİVEN:Bütün gün işyerindeyim ne zaman spor yapabilirim ki diyorsanız, işte çözüm: Merdivenler kalp dostudur. Asansör kullanmayın, merdivenleri tercih edin. Odanızda saatte bir 5 dakika ileri geri yürüyün. Hareketli olmak ömür uzatıyor unutmayın. Bu hareketler hem size enerji harcatarak zayıf tutuyor, hem kalbinizin performansınızı artırıyor. Ayrıca efor yaptığınız zaman oluşabilecek göğüs ağrısı erken uyarı sistemi olarak sizi bir kardiyoloğa yönlendiriyor. “Yokuş çıkarken göğsüm ağrıdı” diye gelen hastaları, hemen incelemeye alıyoruz.
• KENDİNİZLE YARIŞIN:Kalp için yapılacak ikinci spor yüzmedir. Futbol ise belli bir yaştan sonra başlamak için uygun bir spor değil. Kalp sağlığınız için rekabetçi sporlardan kaçının.
• SPORU AKDENİZ MUTFAĞI İLE TAÇLANDIRIN:Sporun olmaz ise olmazı ise sağlıklı beslenmek. Sağlıklı beslenmek demek mucizevi bir mutfak olan Akdeniz - Ege mutfağı ile beslenmek demek.
- Kategori: Sağlık
- Gösterim: 9075
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yıllarda kalp ve damar hastalıkları hızla yayılmaktadır. Kalp sağlığına dikkati çekmek farkındalık yaratmak adına her yıl nisan ayının 2. haftası “Kalp Sağlığı” olarak kutlanmaktadır. ALKÜ Alanya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Kardiyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Özgül, en çok ölüme yol açan rahatsızlıklar arasında kalp hastalığının başı çektiğini en büyük düşmanının ise stres olduğunu belirterek önemli açıklamalarda bulundu.
Uz. Dr. Mustafa Özgül:”Kalp damar hastalığı kalbimizi besleyen koroner damaların kısmen ya da tam olarak tıkanması sonucu oluşur. Kalbi besleyen bu damarların tıkanma veya daralması ile kalbin ihtiyacı olan oksijen ve besin tam olarak karşılanamayacağı için göğüs ağrısı oluşur. Kalp krizi ise kalp damalarının tam tıkanması ile gerekli olan oksijen ve besinin sağlanamaması sonucunda oluşan hasarın meydana getirdiği durumdur. Kalbin beslenememesi sonucunda göğüste oluşan ağrı; basınç hissi, acıma, yanma nadiren batma gibi çok farklı şekilde etkisini gösterebilmektedir. Bu ağrı göğüs dışında kol, çene ve sırta da yayılabilir. Böyle bir durumda vakit geçirmeden hemen 112 Acil‘in aranması gerekmektedir. Kalp krizinde ölümlerin çoğu ilk saatlerde meydana gelir. Kalp krizinin tedavisi ise tıkalı damarın açılmasıdır. Bu nedenle vakit kaybetmeden hızlıca tedaviye başlanmalıdır. Bu aşamada en önemli konu ise zamandır. Adeta zamanla yarış içinde olunur.
Kalp krizini tetikleyen etkenler nelerdir?
Kalbi besleyen koroner damarların tıkanmasında; yaş, cinsiyet, ailede kalp hastalığı öyküsü, modern çağın vazgeçilmezi stres, şişmanlık, hareketsiz yaşam tarzı, sigara, düzensiz ve sağlıksız beslenme, aşırı alkol tüketimi, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği etkilidir. Bu etkilerin bir kısmı önlenebilmektedir. Unutmayın kalp sağlığınızı korumak yine sizin elinizdedir.
Kalbimizi nasıl koruruz?
Sürekli stres halindeyseniz eğer stresin sizi yönetmesine izin vermeyin ve yönetmeyi öğrenin. Beslenme alışkanlıklarınıza dikkat edin sağlıklı beslenin, eğitimli kişilerle birlikte düzenli egzersiz yaparak fazla kilolarınızdan kurtulun, sigarayı bırakın, aşırı alkol tüketimini azaltın, şeker, yüksek tansiyona yönelik ilaçlarınızı düzenli kullanmayı unutmayın, kalp kontrollerinizi yaptırmayı ihmal etmeyin. Kalbinizi korumada en önemli görev yine size düşmektedir. Kalbinizi koruyun diye konuştu.