Türkiye Haberleri
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 569902
Konsensus Araştırma ve Danışma Şirketi, Türkiye'de en güvenilen kurumun hangisi olduğuna dair bir kamuoyu araştırması yaptı. Araştırma sonucunda, en güvenilir kurumlar listesinin başında Meteoroloji Genel Müdürlüğü yer aldı...
Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı, 'Ders gibi en güvenilir kurum birinciliği' başlığıyla yayımlanan yazısında Konsensus Araştırma ve Danışma Şirketi'nin açıkladığı en güvenilir kurumlar listesinin verilerini paylaştı.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) yıllarca listenin tepesinde olduğunu anımsatan Altaylı, bu yılki sonuçların herkesi şaşırtacağını iddia etti. Altaylı'nın aktardığına göre Türkiye'nin en güvenilir 10 kurumu şöyle sıralandı:
Meteoroloji Genel Müdürlüğü
Türk Hava Kurumu
Türk Silahlı Kuvvetleri
Devlet Hastaneleri
Devlet Okulları
Orman Genel Müdürlüğü
Devlet üniversiteleri
Polis ve emniyet güçleri
Belediyeler
Devlet kurumları
Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün (MGM) hak edilmiş bir birincilik kazandığını savunan Altaylı, "Bilime dayalı, evrensel kurallar ile tespit yapıyor ve dünyadaki benzeri kurumlarla işbirliği içinde. 'En iyi ben bilirim' demiyor. Tüm meteorolojik tahmin kuruluşları ile bilgi alışverişi yapıyor, dünyadaki gelişmelerle anlık bağlantı halinde. 'Yerli ve millî' ama evrensel. Helal sana Meteoroloji" ifadelerini kullandı.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 251408
Polisin trafik uygulaması esnasında bulunan 10 bin TL sahibi bulunarak teslim edildi...
Antalya'nın Gazipaşa ilçesinde, Bölge Trafik İstasyon Amirliği tarafından yapılan uygulamada görevli polis memurları yerde deste halinde 10 bin TL buldu. Paranın sahibinin olmadığını gören polis, Trafik Uygulama Denetleme Daire Başkanlığı tarafından kullanımı zorunlu hale getirilen kameralar sayesinde parayı Mehmet Akif Sekkeli isimli bir vatandaşın düşürdüğünü tespit etti.
Görevli polis memurları İbrahim Gürbüz, Hakan Ünsal, Ahmet Azgın ve Okan Kaya'nın yaka kamera kayıtlarının incelenmesi sonucu araç plakasından ulaşılan Mehmet Akif Sekkeli, Bölge Trafik İstasyon Amirliği'ne davet edilerek 10 bin lirası teslim edildi.
Parayı düşürdüğünü, polisin araması sonucu öğrenen Sekkeli büyük mutluluk yaşarken teşekkür edip parasını görevli polis memurundan teslim aldı.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1314863
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, gazetecilerin Kanal İstanbul’dan işsizlik sorununa kadar gündeme ilişkin birçok sorusunu yanıtladı. İmamoğlu, Kanal İstanbul’un kamuoyu ile paylaşılan 3D görüntülerinde villaların ve lüks konutların varlığıyla ilgili soruya, “Ben, müteahhitlik yaparken, bir evi satacaksam, bir daireyi satacaksam, onun yaşanılır halini göstererek, insanlara proje başlamadan servis eder, müşterileri ikna etmeye çalışırım. Şimdi, burada hangi müşteri ikna ediliyor, onu bilmiyorum. Ama ben şöyle bakıyorum; İstanbul satılacak ya da böyle pazarlanacak bir ürün değil. İstanbul, yaşanacak, korunacak ve geleceğe tanışacak bir miras. Onun için hiç o tarafı beni ilgilendirmiyor” yanıtını verdi...
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, gazetecilerin Kanal İstanbul’dan işsizlik sorununa kadar gündeme ilişkin sorularını, Saraçhane’deki makam odasında yanıtladı. Gazetecilerin soruları ve İmamoğlu’nun sorulara verdiği yanıtlar şöyle oldu:
“Gündem yine Kanal İstanbul. Cumhurbaşkanı Kanal İstanbul hakkında “yap-işlet-devret modeli ile olmazsa hazineden milli bütçe ile finanse edileceğini belirterek “Yeni sürecin çok yakın olduğunu” söyledi. Cumhurbaşkanı ve bakanlar çok kararlı görünüyor. Cumhurbaşkanının açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?”
“OTURMAYAN BELEDİYE BAŞKANI’NIN ESERİ”
- “Gündemimiz Kanal İstanbul” dediniz, gündemimiz olmalı. Sonuna kadar gündemimiz olmalı; çünkü benim, en azından bilim insanları ile buluşma çabamız ve ortaya koyduğumuz bilgi paylaşımı ile bu Kanal İstanbul’un tehlikesini ve tehdidini anlatacak kelime bulamadığımı ve bazı cümlelerle ifade ettiğimi hepiniz biliyorsunuz. Bu konuda tereddütsüz aynı cümlelere devam ediyorum. Yani İstanbul için bir ihanet ötesidir, cinayettir. Bir araştırmadaki tarifi tekrar yineliyorum, “Ya kanal ya İstanbul” diyorum. Bu kadar yol ayrımı gibi duruyor. Bu proje tartışılmalı, hatta üzüntüm ‘Ben niye karşı çıkıyormuşum ve bunu anlamaya çalışmıyormuşum.’ Tam aksine ben tam 8 yıldır, 9 yıla yakındır, ilk ortaya atıldığı andan itibaren anlamaya çalışan birisiyim. Bugüne kadar anlamamaya çalışıp direkt kabul eden, boyun büken, boyun eğen insanlara sesleniyorum: Bu süreci anlamaya çalışın. Zaten onun için çalıştay yapıyoruz. Bizim sayemizde bu süreci gündeme taşımanın sayesinde şu anda toplum bunu irdeliyor. Hatta siyasi partiler de irdeliyor. Onun için değerli. Bu tam da “oturmayan” belediye başkanının eseri. Süreci dert edinen, Kanal İstanbul, başka yatırımlar, şehre bakış, şehrin konutlaşması, İstanbul’un deniz ulaşımı, hava ulaşımı her konuda duyarlılık gösteren araştıran yapımızın karşılığıdır. Onun için oturmamaya devam edeceğiz. Çalışmaya, süreçlere duyarlı olmaya devam edeceğiz. Sermaye tarafını ben hiç tartışmıyorum ki. Konu bile değil. “Dışarıdan sermaye bulduk”, “Milli bütçe ayırdık…” Sorumlu bir yönetici olarak, sorumluluk sahibi bir baba olarak, sorumluluk sahibi bir İstanbullu olarak diyorum ki; “Bu konunun böyle bir kısmını tartışmaya açmam bile”. Bu büyük bir yol ayrımı. O bakımdan para mı bulunacak, paramız mı var? Başka konuları var bu ülkenin. Bu ülkenin işsizliği var. Parayla ilgili bir konuyu konuşacaksak önceliklerimiz var. Bu ülkenin işsizliği var. İstanbul’u mu konuşacağız? Bu şehrin deprem sorunu var. Bu şehrin başka konuları var. ”Efendim, çözeceğiz”, -cek’le -cak’la zaman geçiremeyeceğimiz sorunlar bunlar. Depremin ne zaman olacağını bilmiyoruz. 20 yıl geçti zaten. 20 yıl geçtikten sonra hala, 50 bin binaya riskli yapı diyorsak, on binlerce insanın can güvenliği tehdit altında diyorsak… Konu bunlar, bunlara eğileceğiz. Konu işsizlik yani. Yüzde 15’i işsiz bu ülkenin. İstihdam yaratalım, iş kuralım. Yani bu bir iş değil, bu bir katliam. O bakımdan biz hala aynı yerdeyiz. O konu benim konum değil. Para konusu, bütçe, yap-işlet-devret, milli sermaye… Milli sermayenin harcanacağı milli konular var. Milli sorunlarımızın aşılacağı milli konular var. Yüzbinlerce çocuğun şu anda tehdit altında olduğu özel eğitim sorunundan tutun birçok konuyu tartışabiliriz.
“O HATTAKİ TÜM MÜLKİYETLERİ ARAŞTIRIYORUZ”
“Kanal İstanbul güzergahındaki bazı arazilerin Katar Emiri’nin annesi tarafından satın alındığı da ortaya çıktı. Katar sermayesi tartışması da var. Tank palet fabrikasından sonra bir kez daha gündeme geldi. Buna nasıl bakıyorsunuz?”
- Devasa sorunun bir detayı bu sadece. Ben ona odaklanmış değilim. Elbette o hattaki tüm mülkiyetleri araştırıyoruz. Sadece o değil ki tüm mülkiyetleri araştırıyoruz. Nasıl bir mülk hareketi oluşmuş? Samimi ve milli bir süreçten mi bahsediyoruz yoksa başka bilmediğimiz şeyler de var mı? Tüm hat. 135 milyon metrekare tarım alanından bahsediyoruz. ‘20 bin metrekaresi birininmiş!’ Onunla ilgilenmiyorum. Ben, 135 milyon metrekare ile ilgileniyorum. O bakımdan mülkiyet konusuyla da ilgileneceğiz ve oradaki o bütüncül yapının yaratacağı başka sorunları da esas niyeti de sorgulayacağız. Bakın ben, bu çalıştay meselesini önemsiyorum. Bütün bilim insanları orada konuşacak. Elini vicdanına koyup, başını yastığa koyduğunda, gündüz konuşup bunu savunup, akşam rahat uyumadığına inandığım birçok bürokrat ve kabine üyesi var. Geçmişten bugüne… Ben öyle inanıyorum. Bu benim inancım. Vicdanen kalbimin bana hissettirdiğini ifade ediyorum. Benim kalbim, çoğu zaman bana çok doğruları hissettirmiştir.
“ORTADA KORUNMASI GEREKEN MUAZZAM BİR ÇEVRE VAR”
“Cumhurbaşkanı, dün, “Çevreci bir kanal yapalım” diye de seslendi. Bu kanal, ne kadar çevreci olabilir?”
- Ortada zaten muazzam bir çevre var korunması gereken. İstanbul, sağından solundan çekiştirilecek bir coğrafya değil. Bu coğrafya, binlerce yılın bize emaneti. Bugün, şu güzel şehri fethedip, bizim insanlarımıza, Türk insanına kazandıran Fatih Sultan Mehmet, bugün ayağa kalksa, dirilse, ‘Sen ne yapıyorsun’ der. Hepimize hesap sorar Fatih Sultan Mehmet. Bu kadar göz bebeği bir kent, tarihin bize emaneti… Onun için çevre… Neyin çevrecisi? Çevre dediğiniz, korunursa değerli, korunursa güzel. O bakımdan işin çevre boyutu, işin hep aldatmaca kısmı. Bakın çok sorunlar var. Evet, Kanal İstanbul bir tehdit. Uğraşacağız. Unutulmaması gereken garlar meselesi var. Sakın unuttuğumuzu düşünmesin. ‘Bu arada o da çıkar…’ Hayır! Gözümüz yargıda, gözümüz hukukta. Orada ne oluyor? Onu merak ediyoruz ve takip ediyoruz. Hukuktan, yanlışı düzeltecek, vicdanları sızlatmayacak, 16 milyon insanın ağırlığının altında ezilmeyecek bir karar bekliyoruz. Lütfen o kararı, en yakın zamanda inşallah açıklasınlar. Beklentimiz o yönde yani.
“BU SİYASİ BİR YARIŞ DEĞİL”
“Kanal İstanbul’la ilgili referanduma gidilmesiyle ilgili bir görüş var. Siz bu referandum olayına nasıl bakıyorsunuz? Belediye imkanlarıyla böyle bir anket yapma şansını olur mu?”
- Anketler yapılıyor. Biz de yapıyoruz. Gerekirse zaten referanduma gidilmeli. İlk söyleyen benim zaten. Tabii ki halka sorulmalı. Ama bu bir siyasi yarış değil. Bu işte kararı bilim insanları, bu işe hayatını. Ömrünü adamış insanlar vermeli. Ne bir belediye başkanı ne bir bakan ne de Sayın Cumhurbaşkanı. Bu işin kararını verecek olan, çok büyük bir heyet, tekrar söylüyorum; İstanbul halkı, Türkiye, Türk milleti. Hatta dünyanın bile bu süreci analiz etmesi lazım. Bugün hangi coğrafyada olursa olsun, bir zarar verildiğinde, Amazonlar yandığında içimiz cız etmiyor mu mesela. Niye? Hakkımız var. Amazonlar da bile hakkımız var. İstanbul da öyle önemli bir yapı, değer, coğrafya. O bakımdan tabii ki halka sorulmalı. Ama önce, bilim insanlarının bu sürece katkı sunması…Ne ben söyledim diye iptal edilmeli ama ne birisi söyledi diye kabul edilmeli. Tartışılmalı. Ve sayemizde ilk defa tartışılıyor. “Tartışılıyor” diyorum ama hala, “Kararlılıkla yapacağız…” Yani “Soracağız” diyen yok, “Konuşalım” diyen yok, “Tartışalım” diyen yok; “Yapacağız!” Bu çok yanlış bir tavır.
“VATANDAŞ VE İBB BAŞKANI EKREM İMAMOĞLU
OLARAK HAKKIMI SONUNA KADAR KULLANACAĞIM”
“Peki buna engel olabilecek misiniz?”
- Ben, Ekrem İmamoğlu olarak, şahsım adına hukuki hangi hakkım varsa, kullanacağım. Ama bununla yetinmeyeceğim. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu olarak, hangi hak ve hukukum varsa, sonuna kadar kullanacağım. İstanbul halkı da bunu dert edip, gidip mahkemeye başvurup davalar açacaksa binlerce, on binlerce yüz binlerce açsın, açmalı. Ama tekrar söylüyorum, inşallah o boyuta gelmesin. Allah aşkına soruyorum, sizler basın mensubusunuz. Sekiz senedir hangi araştırmayı gördünüz? Benim gördüğüm bir tek şey; 6 ayda bir kandırmaca, bir 3D fotoğraf, etrafında bloklar ve konutlar dizilmiş milyonlarca konut. Yatlar geçiyor içinden. Hani, bugün 3D teknolojisi de yüksektir, bitmiş gibi gösterir. İçinden tekneler geçiyor. Arada altı ayda bir pişirilip konulan şey bu, başka hiçbir şey yok. Kim araştırdı, kim? Hangi üniversite? Hangi üniversiteler tartıştı da gittiniz izlediniz, biliyor musunuz böyle bir şeyi? Ben hatırlamıyorum. Olsa giderdim. O bakımdan yani bu sürecin ben yaptım oldu değil, biz gereken bütün hukuki haklarımızı kullanacağız.
“HER KONUYU TARTIŞIYORUZ”
“Bu, geçmişte de tartışılmıştı. Bu çılgın proje ilk ortaya atıldığında Cumhurbaşkanı tarafından. O dönemde, daha önceki Necdet Özkan, DSP’li bir adayın da bunu dillendirdiği. İlk Ecevit’in projesi olduğu söylendi. Hatta o günlerde yine tartışıldı. Bu Osmanlı projesi olduğu da söylendi. Abdülmecid ve sonraki dönemlerde de bu kanal projesi hep tartışıldı. Gereksiz diyorsunuz ama o dönemde de Boğaz güvenliği için daha önce de gündeme gelmişti…”
- Şimdi bu şöyle düşünülebilir: İşte Boğaz güvenliği. O zaman ne için düşünüldü, bilmiyorum. Abdülhamid döneminde böyle bir proje tartışıldı. Hatta, o projenin Kocaeli Yarımadası’nda olduğu söyleniyor, burada değil, yani Kocaeli tarafına yakın. Körfeze düşen bir şey. Şimdi bu tartışılır. O zaman ne düşünülerek tartışıldı onu bilemem. Ben araştırmadım, tarihçi değilim, bir. İki, rahmetli Bülent Ecevit döneminde de bu düşünüldü, doğru. O dönemde de siyaset yapan, şimdi siyaset hayatına devam eden, bakanlık yapmış birçok insan, evet o dönemde de tartışıldı ama yanlışları ve hatalı olacağı yönündeki irade daha yüksek göründüğü için geri çekildi. Sadece bir ya da iki defa dile getirildi o kadar ve biz bunu kullanmaktan vazgeçtik. “Çünkü, yanlışlarını özellikle ülkemizin jeopolitik konumu ve uluslararası hukuk açısından çok zarar verici neticeleri doğacağından geri çektik” diye bana bilgi verildi. Bu bilgiyi alalı da yaklaşık birkaç ay oldu, onu da söyleyeyim. Her konuyu tartışıyoruz. Ama biz, bugünün çocukları olarak bakın 21. yüzyılın, 2019’un yöneticileri ve çocukları olarak sürece bakıyoruz ve ben yarının dünyasının neleri beklediğini düşünüyorum. Yani, bugün kışın hiç yağmur yağmayan, hiç kar yağmayan bir coğrafyadayız şu anda. Bakın, iki aydır baharı görüyoruz. Bu sevindirici bir şey değil ki. Üzücü bir şey. Dünya nereye gidiyor? Dünyanın öncelikleri ne? Şimdi böyle bakan yöneticiler mi doğru bakıyor geleceğe yoksa başka mı? He rşeyle oynayabiliriz. Öyle bir teknoloji de var ki her yeri delip geçebiliriz yani. Hatta işte bir silah icat ediliyor, biranda ortalık toz duman olabiliyor. Şimdi böyle mi bakmak lazım, yoksa başka türlü mü bakmak lazım. Ben, baktığım yol haritasını anlatıyorum.
“Büyükşehir’den, kurum olarak yasal düzenleme gibi bir şey var mı?”
- Hayır. Sadece, yetkisiz bir belediye başkanının imzası var daha önce atılmış. Yani, yetkisiz, Meclis’ten yetki almadan imza atmış, bir belediye başkanının, burada bir Meclis’in seçtiği bir belediye başkanının attığı imza var.
“3 boyutlu görseli siz nasıl buldunuz? Dün o da gündemdeydi. Villaların, oradaki lüks konutların çok güzelliği de konuşuluyor…”
- Valla ben müteahhitlik yaparken, bir evi satacaksam, bir daireyi satacaksam, onun yaşanılır halini göstererek, insanlara proje başlamadan servis eder, müşterileri ikna etmeye çalışırım. Şimdi, burada hangi müşteri ikna ediliyor, onu bilmiyorum. Ama ben şöyle bakıyorum; İstanbul satılacak ya da böyle pazarlanacak bir ürün değil. İstanbul, yaşanacak, korunacak ve geleceğe tanışacak bir miras. Onun için hiç o tarafı beni ilgilendirmiyor.
420 KİŞİLİK İŞE 15 BİN BAŞVURU
“Peki, bugün sabah saatlerinden beri İBB’nin önünde metrelerce uzunluğunda bir kuyruk var. Personel alımı duyurusu sonucunda iş başvurusu yapmaya gelen kişiler soğukta. Biz, yıllardır belediye önünde böyle kuyruklar görmemiştik. Siz, bu fotoğrafı nasıl yorumluyorsunuz?”
- Tümüyle şeffaflık ama tümüyle de üzücü tabi. Hani, 420 civarında sözleşmeli memur alımımız var. 15 bin civarında başvuru yapılmış. Sanırım 7 bin civarında başvurusu kabul edilen kişiler var. Şu anda epeyce masa bu sürece hizmet ediyor. İnsanlar işsiz, iş arıyor. İnsanların gündeminde Kanal İstanbul diye bir şey yok. Ekmeğini kazanmak diye bir gündem var. 400 işçiye, elemana böyle bir başvuru varsa, işin bu boyutuna bakmak lazım. Bir başka boyutu da; biz, şeffaf bir şekilde insan kaynağı alımını başlattık bu kurumda ve bu böyle devam edecek. Bakın bu, kamu yönetiminde insan kaynaklarının gerçek anlamdaki yerinin tekrar iade edilmesi kadar değerli bir süreç. Yani, siyasi bir baskı altında kalmadan, toplumun bütün kesimini yansıtan. İstanbul halkının. Hak eden girsin diyen ve bunu tüm şeffaflığıyla halkın önünde yürüten ve yöneten bir anlayışın tezahürüdür bu insanların buraya gelip, kuyruğa girmesi. Dolayısıyla şeffaflık yani, mükemmel, çok iyi. Ama bir yanıyla da bu kadar insanın neredeyse kaç katı oluyor, 50 katı insanın gelip başvuru yapması da ayrıca üzücü tabi. Bir boyutuyla şunu da ifade edeyim; zabıta alımlarımız olacak, yazılarımızı yazdık. İtfaiye alımlarımız olacak. Geleceği hazırlamak adına gerçekten bugün attığımız adımlar 5 yıl 10 yıl sonra hak edenin işe girdiği ve o insanların daha temiz daha idealist duygularla kamuya hizmet etme adına başlattığımız sürecin çok özel anları diye düşünebilirsiniz.
“Bir yandan da dışarıda işe geri alınmayı bekleyen işçiler var. İlginç bir görüntü.”
- Gayet tabi üzücü bir görüntü. Ama biz tekrar söylüyorum: O dönemde işten çıkartmak zorunda kaldığımız iki seçim arası arası hiç anlamı olmayan bir süreçte işe girmiş insanların bir kısmı bile şu anda başvuru yaparak bizde tekrar işe girdi.
“Kaç kişi girdi?”
Sayısına bakmıyorum. 20, 30, 50’dir. Daha da alınacaktır. Alınıyor da zaten. Dolayısıyla biz bu kadar açık davranıyoruz. Ama sorgusuz sualsiz, habersiz iki seçim arası işe alınmayı hiçbir kişinin vicdanı kabul etmez. Onlar da mağdur görüyorum. Ama toplumu da mağdur etmeye gerek yok. Biz bundan sonraki süreçte o arkadaşlarımızın hak ettiği için tekrar işe alındığı süreçleri takip edeceğiz.
“SÜREÇLER ŞEFFAF İŞLEYECEK”
“Bugün araç alım ihalesi gerçekleştirildi. Teminat mektubu olmadığı için iptal oldu. Teminat mektubu gibi çok ana unsurun olmadığı teklifler sunuldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ocak ayında yapılacak sanırım yeni ihale. Hizmette bir aksama olun mu? Mevcut şirketle mi devam edilecek?”
Tabi hangi firmanın niçin eksik evrak verdiğine yorum yapmak beni makamıma ve şahsıma yakışmaz. Ama neticede arkadaşlarım evrakı tam olan şekliyle bir ihaleyi tamamlamak zorunda. Ben de bir kısım naklen yayını izledim. Bu da önemli ve değerli bir başlangıçtır. Bu süreçte bazı önem ihtiva eden ihaleleri toplumun gözü önünde yapılması konusunda çok hassas davranacağız. Ama araç işi önemli. Tabi ki bu ülkenin kayıtlı, vergisini ödeyen şirketleri var. Sen girme ser gir dersek bir başkasına benzeriz. Biz öyle bir yönetim anlayışına sahip değiliz. Şu an ihale iptal edildi. Şimdi sanıyorum 30-35 gün içinde süreç için karar verilecek. Arkadaşlarım çalışıyor. Onlar karar vermeden benim bu işin uzmanları adına bir şey söylemem yanlış. Ama dediğim gibi süreçler şeffaf işleyecek ve en doğru kararı verirler. Daha şeffaf daha uygun bir maliyetle yolumuza devam ederiz.
HABER: İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1461293
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, gazetecilerin, “Kanal İstanbul geçen haftadan beri gündemdeydi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sizi kastederek, ‘İşine baksın’ dedi. Ne diyeceksiniz” sorusuna, “Ben, burada oturarak, çalışmayarak, iş üretmeyerek belediye başkanlığı yapmak için seçilmedim. Ben toplumun menfaatlerini ve haklarını korumak için belediye başkanı seçildim. ‘Sen otur işine bak’ cümlesinin bir başka açılımı, ‘En iyisini ben bilirim’ demektir. Bence en iyisini 16 milyon bilir” yanıtını verdi...
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 2020 bütçesinin onaylandığı Meclis toplantısı ardından gazetecilerin, gündeme ve oturuma ilişkin sorularını yanıtladı. İmamoğlu’na sorulan sorular ve İBB Başkanı’nın verdği yanıtlar şunlar oldu:
“OTURMAK İÇİN GELMEDİM”
Kanal İstanbul geçen haftadan beri gündemdeydi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siz yönelikte eleştirileri de vardı. ‘İşine baksın’ eleştirisi de geldi size yönelik. Ne diyeceksiniz Erdoğan’ın eleştirilerine yönelik?
Uzun zaman geçti Sayın Cumhurbaşkanı’nın belediye başkanlığından bu yana. Belediye kanununun 18. Maddesi, “Belediye başkanı; belediye teşkilatının, beldenin ve belediyenin haklarını, menfaatlerine korur” diye izahta bulunur. Dolayısıyla, oturarak iş yapan hangi belediye başkanlarıyla çalıştı onu bilmiyorum. Öyle bir geleneği mi oluştu, onu da bilmiyorum İstanbul’la ilgili. Ama ben, burada oturarak, çalışmayarak, iş üretmeyerek belediye başkanlığı yapmak için seçilmedim. Ben toplumun menfaatlerini ve haklarını korumak için belediye başkanı seçildim. ‘Sen otur işine bak’ cümlesinin bir başka açılımı, ‘En iyisini ben bilirim’ demektir. Bence en iyisini 16 milyon bilir. Ben, bu anlamda süreci sonuna kadar takip edeceğim. Toplumun menfaati için çalışacağım. Ve bu süreçle ilgili 16 milyon insanın, en son noktasına kadar bilgileri elde etmesini sağlayacağım. Bu işi çok iyi bilen insanlardan faydalanacağız. Bu işi çok sesli bir şekilde toplumun önünde dile getireceğiz. Toplumun kararını, toplumun menfaatini, yine toplumla, ortak akılla vereceğiz. Bütün bunları yapmamızın sebebi, aslında yaşadığımız seçimin bize verdiği en değerli kısmı, susmamak, konuşmak. Herkes konuşacak. Ben de onların temsilcisi olarak her zaman konuşacağım. Buna alışmak istemeyen kim varsa, bu sürece alışsa iyi olur. Daha fazla sesimiz çıkacak.
“BİRİLERİ SÜKSE YAPSIN DİYE İSTANBUL’A İHANET EDECEK PROJELERE ‘EVET’ DEMEYECEĞİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün, Kanal İstanbul’la ilgili, “Dünyada büyük sükse yaratacak. CHP’nin takoz siyasetine boyun eğmeyiz. Her şeye rağmen 2023 hedefimiz arasına giremeyecekler” demişti. Bu konuyu da değerlendirir misiniz?
- Biz, birileri sükse yapsın diye İstanbul halkına ihanet edecek, yarın pişman olacakları hiçbir projeye, ‘Evet’ demeyeceğiz.
DEPREM YANITI
Bütçede AK Parti’nindepreme hazırlık çalışmaları ile ilgili kalemin geçen yıla göre yüzde 65 daha düşük olduğu eleştirisi yapıldı. Neden daha düşük pay ayrıldı?
-Depremle ilgili, kurumumuzun içinde deprem sürecini yürüten daire başkanlığımız dışında, farklı kurumlarımız, kuruluşlarımız, KİPTAŞ gibi çok yoğun şekilde bütçe aktaran iştiraklerimiz var. Burada AK Parti grubunun eleştirdiği hususun başka bir açılımı var. Bir bütçeye yazmak değil onu gerçekleştirmek de değerli. Neyin gerçekleştiğini görmek lazım bütçede. O söylenenin çok altında bir bütçe gerçekleşmesi var, sanırım yüzde 10’lar seviyesinde. Dolayısıyla biz gerçekleştireceğimiz rakamı bu seneki bütçeye yazdık. Deprem ve diğer hususlara bakarsak, bir bütçe hazırlamanın zorlukları var şu an İstanbul’da. Onlarca durmuş şantiyeden bahsediyoruz. Bir yıldan fazladır, 1.5-2 yıldır duran, tehdit oluşturan şantiyeler. Biz, bu yükü ve bunların detaylarını 23 Aralık’ta toplumla paylaşacağız. Tüm bunları göz önüne alarak bir yandan bunların bitirilmesi, bir yandan bu süreçlerin tekrar sonuca kavuşturulması konusunda kararlar alırken, denk bütçeyi yapabilme ve borçlanma kabiliyetini de ona göre dengeleyen bir bütçe hazırlamak zorundaydık. Biz, 2020’yi doğru yönetme açısından kimseyi manipüle etmeme ve toplumu aldatmama açısından doğru bir bütçe hazırladığımızı düşünüyoruz. Doğru bütçeye de oybirliği ile karar verilmiştir. AK Parti’ye, MHP’ye ve ittifakımız İYİ Parti’ye teşekkür ediyorum.
“BÜTÜN İHALE SÜREÇLERİYLE İLGİLİ SORUŞTURMA SÜREÇLERİ BAŞLATILIYOR”
Çöp suyu nakliye ihalesinde geçen yıla göre yarı yarı fiyat farkı olduğu ortaya çıktı. Geçen yıl bu iş neden 2 katı fiyatına yapıldı?
-Tüm soru işareti ne varsa aklınızda, benim net talimatım vardır. Arkadaşlarım, bütün bu ihale süreçleriyle ilgili soruşturma süreçlerini başlatıyorlar. Yani biz, geçmişe dair konuşmayan, yani nasıl bugünkü konuları konuşuyorsak, geçmişe dair konuları da konuşmayan bir yönetim olmayacağımız için seçildik. O bakımdan bu süreçlerin idari anlamda soruşturma süreçleri başlatılacaktır ve takip edilecektir. Tabi bir ihale sonuçlanmadan geçmişe dönük bir sorgulamaya daha dönemedik. Bir yıl önceki ihale nasıl verilmiş? Bunları eleştirme şansımız olmadı ama şimdi bu veri, bizim önümüzdeki somut bir veri. Şimdi elbette buna bakacağız. Kaldı ki Türkiye’nin maliyet artışlarını da üstüne koyduğunuzda gerçekten ciddi bir fark var ortada.
“KENDİ İHALELERİMİZE YENİ BAŞLADIK”
En büyük tasarrufu ihalelerden yapacağım demiştiniz. Ortada aracılar mı var? Birim fiyatlar neden yüksek?
-Türkiye’deki, kamudaki yozlaşma diye tariflediğim süreçlerin bir yansıması bu. Kesinlikle 2019’da en büyük farkımızı ihalelerde yapacağımız o tasarruflarla israfı engelleyerek elde edeceğimiz biz de biliyoruz. Bunu öngörüyoruz zaten şu anda. Ortaya koyduğumuz, aslında gider bütçesinin içerisinde şu an henüz toplumun görmediği gerçek farklar var. Biz, 10 bin metrekarelik bir işi, geçmiş dönemde bitirilen bir bütçe kalemiyle 13 bin metrekare olarak yapmayı hedefliyoruz. Bu kadar derin veriler elimizde var. Biz, daha yeni dönemimizin yeni ihalelerine yeni başladık. Biz kendi ihalelerimizi yapıyoruz şu anda ve daha yeni başladık, bu ay başladık. 2020’de devam edecek. Gerçek farkları 2020’de göreceğiz ve biz asla geçmişe kayıtsız olmayacağız net olarak soruşturacağız. Bununla ilgili 16 milyon insanın yasal haklarını arayan bir dönemi yaşatacağız. Aksi takdirde yozlaşmamış bir kamu dönemine ortaklık edersiniz. Biz öyle bir sürece ortak olmaya gelmedik.
“BELLİ ÇAPTAKİ İHALELER CANLI YAYINLANACAK”
İBB’de en çok tartışılan konulardan biri olan kiralık araç ihalesi canlı yayınlanacak mı?
-Evet, canlı yayınlanacak ve şeffaf olacak. Aslında bunlar başlangıçlar. Zaman içerisinde, mümkün olduğu kadar, belli çaptaki bütün açık ihalelerimizin tamamını naklen olarak vermeyi planlıyoruz. Kamuoyu, süreçlerin nasıl olgunlaştığını, nasıl olduğunu görsün istiyoruz. Dilediğimiz rehabilitasyonlar ya da düzenlemeler bir anda önümüze gelemiyor ama büyük çabamız var bu konuda.
“BÜTÇE HAYIRLI OLSUN”
İçerde çokça eleştirildi yapılan bütçe ama oy birliğiyle de kabul edildi. Bu kadar eleştirilen bütçeye, ‘Evet’ dendi. ‘Hayır’ denseydi Meclis çoğunluğuyla ne olurdu?
-Şu bir gerçek: Bütçenin ve sayıların bir gerçekliği var. Benim hayatım bunla geçti. Ne yazık ki bütçeleri birisi sağdan sola okur, birisi soldan sağa okur. Biri yukarıdan aşağı yorum yapar, biri aşağıdan yukarı yorum yapar. Bu anlamda farklı yorumlarla bütçeyi anlatma ihtimaliniz yüksek. Ne yazık ki sayıların böyle bir sihri var. İyi değil bu tabi. İSMEK’te bütçe okuması, finans okuması yönetimi kursları başlatacağız bütün İstanbul’a. Çünkü gerçekten biz, halkımız olarak, bir bütçenin ne anlam ifade ettiğini çok fazla bilmiyoruz. Bir gelir gider tablosu, denk bütçe… Çok basit terimlerle bile ilgilenmiyoruz çoğu zaman halk olarak. Burada söylenenler Meclis’in ruhu içinde kalsın. Meclis’te çıkan bütçe, hepimize hayırlı olsun.
HABER:Emine YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 289638
TBMM--Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda ABD Senatosunun "Ermeni kararı"nı kınayan ve reddeden karar metni kabul edildi. TBMM Genel Kurulunda, TBMM Başkanı Mustafa Şentop imzalı karar metni okunarak, oylamaya sunuldu.
Karar metnine AK Parti, CHP, İYİ Parti ve MHP grupları kabul oyu,
HDP Grubu ret oyu verdi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) bulunan 5 parti,1915'te yaşanan olayları "Ermeni soykırımı" olarak tanıyan ve ABD Senatosu'nun onayını alan tasarıyı kınadı.
TBMM Genel Kurulu'nda, 2020 Mali Yılı Bütçe görüşmeleri sürerken, dün ABD Senatosu'nun 1915 olaylarına ilişkin aldığı karara tepkiler geldi.
AK Parti Grup Başkanvekili Eminakbaşoğlu, Amerikan Senatosu'nda alınan karara, Mehmet Akif Ersoy'un 'Tükürün' şiirinden bir kesit okuyarak tepki gösterdi. Eminakbaşoğlu, "Mehmet Akif yüz yıl önce en güzel cevabı vermiş. Kuva-yi Milliye ruhuyla yüz yıl öncesindeki duygu ve düşüncelere biz de milletçe ve devletçe aynen sahip çıkıyor ve haykırıyoruz. Biz Amerikan Senatosu'nun bu kararını keenlemyekûn olarak yok hükmünde görüyor ve bu karara tükürüyoruz" ifadelerini kullandı.
KARAR MECLİS'TE KINANACAK...
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ise karara ilişkin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan, bu milletin, meclisin şanına ve şerefine yakışır bir refleks beklediklerini söyledi.
TBMM Genel Kurulu'nda, Mecliste grubu bulunan AK Parti, CHP, HDP, MHP ve İYİ Parti'nin kararı ile, ABD Senatosu'nun 1915 olaylarına ilişkin aldığı 'soykırım' kararı kınanacak.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 894669
Davutoğlu, Gelecek Partisi'nin manifestosunu açıkladı: Lider değil, çoğulcu demokrasi ile yönetim...
Gelecek Partisi Genel Başkanı, Davutoğlu, partinin ilkelerini ve kurucu üyelerini açıkladı. "Zamanı geçmiş eski sözleri tekrar etmeye değil, ‘yeni şeyler söylemeye’ geliyoruz" diyen Davutoğlu, Gelecek Partisi'nin 'her kesimden insanı barındırdığının' altını çizdi. Manifestoda popülist söylem ve lider yönetimi yerine çoğulcu demokrasi ile liyakat vurgusu öne çıktı. Davutoğlu paralel yapı diyerek FETÖ ile mücadeleden taviz verilmeyeceğinin altını çizerken 'hak, hukuk liyakat' başlıklarını ön plana çıkardı. Yeni Anayasa, Partiler Kanunu'nda değişiklik, seçim barajının kaldırılması ise vaatler arasında kaldı.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, dün İçişleri Bakanlığı'na kuruluş dilekçesini verdiği Gelecek Partisi'nin vizyonu ve programını Ankara Bilkent Otel'de düzenlenen basın toplantısı ile kamuoyuna duyurdu.
Ahmet Davutoğlu salona eşi Sare Davutoğlu'yla birlikte giriş yaptı. Davutoğlu, sol yanına partisinin kurucular kurulundaki en genç isim olan 22 yaşındaki İsmail Günaçar’ı oturttu.
KORKU ATMOSFERİNE RAĞMEN, YOLA ÇIKTIK...
Ahmet Davutoğlu'nun basın toplantısından yaptığı açıklamanın tam metni şöyle:
"Yeni bir ufka yeni bir geleceğe yürüme iradesi gösteren değerli arkadaşlarım,
Hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. Bugün “Gelecek milletimizindir, gelecek Türkiye’nindir” diyerek partimizin kuruluşunu ilan ediyoruz. İlk adımını samimiyetle ve kararlılıkla attığımız bu kutlu yürüyüşün halkımız, ülkemiz ve insanlık için hayırlı olmasını diliyorum. İnsanlığın ve milletimizin kritik bir süreçten geçtiği tarihi bir eşikte, benzer nice doğumlara şahitlik etmiş Anadolu’nun kalbi Ankara’da arkadaşımızla birlikte tarihin ve milletimizin huzurundayız. Bütün baskılara ve oluşturulmaya çalışılan korku atmosferine rağmen cesaretle, samimiyetle ve basiretle omuz omuza vererek, Cumhuriyetimizin 100. Yılına hazırlandığımız bu dönemde, ülkemize demokratik ve müreffeh bir gelecek ufku çizmek için bir araya geldik.
Yetmiş yıllık demokrasi tarihimizin sancıları içinden geçmiş üç nesil olarak buradayız. Aramızda demokrasiye geçiş sancılarını yaşadığımız kırklı yılların sonlarında doğup milletimizin tarihine bir kara leke olarak geçen 27 Mayıs’ı çocuk olarak yaşamış olanlarımız var. 1968 kuşağının idealist heyecanlarını yaşayanlarımız da var, 12 Eylül’ü farklı siyasi akımlarda ama aynı koğuşlarda geçirenlerimiz de var.
Demokrasimizin karanlık bir tünele girdiği o yıllarda gözünü dünyaya açanlarımız da var, o günlerde yıllarca özgürce doğan bir güneşi bir şafak vaktinde seyredebilmek için gün sayanlarımız da var. Doksanlı yıllarda Soğuk Savaş’ın bitmesiyle yeni ümitlerle birlikte doğanlar da var, aynı yıllarda kıyafeti yüzünden bütün geleceğinin kararması ile büyük acılar yaşayanlar da var. Özgürlükler açısından 28 Şubat’ın dondurucu soğuğunda doğanlar da var, bu dondurucu soğuktan bahara yürüyüşümüzde sınavdan sınava girenler de var.
SANCILI SÜREÇLERİ YAŞAYAN ÜÇ NESİL BURADAYIZ
Ve nihayet 15 Temmuz’da hain bir çeteye karşı omuz omuza vermiş kahramanlar da var, bu onurlu mücadele sonrasında tam demokratik bir düzene geçeceğimizi ümit ederken düşüncelerini ifade etmekten dahi mahrum bırakılanlar, 28 Şubat’ta büyük fedakarlıklarla tohumları atılan fikir ve bilim kurumlarının tasfiye edilmesi çabalarına şahitlik etmek zorunda kalanlar da var. Bütün bu sancılı süreçleri yaşayan üç nesil bir arada ve buradayız. Farklı yaşlardayız ama hepimiz genciz. Farklı inançlara mensup, farklı dilleri konuşan, farklı etnik kökenlerden gelen ancak bu aziz toprakları vatan bilen ve geleceğe birlikte yürümeyi şiar edinen bir topluluğuz.
YENİ ŞEYLER SÖYLEMEYE GELİYORUZ
Farklı kökenlerdeniz ama hepimiz eşit ve onurlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız. Üç nesil olarak çok sancılar yaşadık, çok acılar gördük. Ama geçmişe değil geleceğe, nefrete değil sevgiye, öfkeye değil merhamete, korkuya değil ümide ayarlıyız. Geçmişe ağıt yakmaya değil, ortak bir GELECEK inşa etmeye geliyoruz. Zamanı geçmiş eski sözleri tekrar etmeye değil, ‘yeni şeyler söylemeye’ geliyoruz.
Yeni şeyleri ancak geçmişten ilham alarak geleceği inşa edecek olanlar söyleyebilirler. Yeni şeyleri ancak korkulardan ve tabulardan kurtulmuş olanlar söyleyebilirler. Yeni şeyleri ancak bugüne inançları ve yarına umutları olanlar söyleyebilirler. Susmaya değil konuşmaya, şikâyet etmeye değil çözüm üretmeye, bağırmaya değil sakince ve muhabbetle hitap etmeye, surat asmaya değil tebessüm etmeye geliyoruz.
Gün bizi ayıran politikaları değil, bizi birleştiren ilkeleri konuşma günüdür. Bu gelecek yürüyüşünde bize rehberlik edecek olan temel ilkelerimizi milletimizle paylaşmak ve bir anlamda ahitleşmek istiyoruz.
ORTAK AKILLA YÖNETİM
Aziz milletim, Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyetimizin 100. yılına yürürken küreselleşme ile birlikte tarihi akışın büyük bir ivme kazandığı, geleneksel değerlerin bütün dünyada yeniden keşfedildiği, modern yapıların ve anlayışların yeni bir dönüşüm süreci içine girdikleri kritik bir tarihi eşikte, kapsayıcı bir yenilenme ihtiyacına cevap oluşturmak üzere yola çıkıyoruz.
Bu çerçevede; sesiller aşan ortak aklın ürünü olan değerlerin korunması bağlamında geleneğe saygılı, birey hakları, vatandaşlık hukuku ve milli egemenlik bağlamında modern ve çağdaş, sınır aşan teknolojik etkileşim ve yerküredeki her gelişmeye açık olan bir gelecek vizyonu bağlamında küresel bir siyaset anlayışını benimsiyoruz. Siyasetimizin temel felsefesi, geleneğe saygılı özgürlükçülüktür. Geleneğe bağlılığımız statükoculuk değil, modernliğimiz geleneksel değerlerimizden kopuş değil, küreselliğimiz teknolojik değişim karşısında insani özü ihmal eden bir edilgenlik değildir.
Milletimizin tecrübelerinden neşet etmiş değerlerini de, modernleşme sürecimizin eseri olan ve Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde kurulan Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin birikimini de koruyacak ve gelecek nesillere aktaracağız.
Bu doğrultuda, gençlerimizin küresel etkileşimin olağanüstü artmakta olduğu bir geleceğe saygın özneler şeklinde hazırlanmasını sağlayacağız. Siyasetimizin temeli, insan onurunu korumak ve yüceltmektir. İnsanı ve onurunu varoluşumuzun temeli, bütün siyasi mekanizmaları, kuralları, kurumları ve teamülleri birer araç olarak görüyoruz. Devletin asli sorumluluğu vatandaşlarının onurlu bir hayat sürmelerine zemin oluşturacak siyasi, kültürel ve ekonomik şartları sağlamaktır.
İnsanı ve onun temel haklarını ihmal eden veya ikincil konuma indirgeyen hiç bir devlet baki olamaz. Demokratik bir yönetimin esasını temel hak ve özgürlüklerin bütün vatandaşlar tarafından eşit ve özgür bir biçimde kullanılabilmesi oluşturmaktadır. Geleneğimizde esasları konmuş olan canın, aklın, neslin, inancın ve mülkün korunması kamunun sorumluluk alanlarını, çağdaş toplumsal hayatın temelini dokuyan evrensel insan hakları beyannamesi vatandaşların temel özgürlük alanlarını tanımlar. Hedefimiz can ve mal güvenliğini, inanç ve ifade özgürlüğünü, örgütlenme, eleştiri ve gösteri özgürlüğünü tam anlamıyla sağlayan bir hukuk düzenidir.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜN OLDUĞU BİR DÜZEN İNŞA EDECEĞİZ
Düşünce ve inanç hürriyetini kısıtlayarak bireyin özgür iradesini yok etmeye çalışan dinî veya seküler her akım ve rejim, insanın zihnen köleleştirilmesine yol açar. Nitekim bunun örneğini de 15 Temmuz’da her türlü cürmü işleyebilecek birer robota dönüşen darbecilerde görmüştük. Dünyada otoriter ve popülist eğilimlere yöneliş olduğu bir dönemde kendi özgür iradesine malik, onurlu ve başı dik insanların yaşadığı bir ülke inşa etmeliyiz. Basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğünü şiar edinmiş demokratik bir toplumun temel ihtiyacıdır. Bunu yok etmek, usulsüz ve baskıcı metotlarla basında tekelleşmeye yönelmek, Türkiye’nin zihni kapasitesini daraltmaktadır. Basının baskı altında olmadan, sansür ya da oto sansürün uygulanmadığı, gazetecilerin keyfi gözaltı ya da tutuklamalara ve yargılamalara maruz kalmadığı bir düzen inşa edeceğiz.
Siyasi yöntem ilkemiz kapsayıcılıktır. İnsan onuru ile taçlandırılan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kimliği taşıyan herkes mutlak anlamda eşittir. Etnik, dini ve mezhebi kimlik ayrımlarına dayalı yaklaşımlara karşı toplumun her kesimini ve her bireyini kapsayan bir siyasi anlayışın sözcüsüyüz. Farklılıkların güven ve huzur ortamında bir arada yaşamasının teminatı olan kapsayıcılık ilkesi bağlamında çoğunlukçuluğa karşı çoğulcu bir yaklaşımı hayata geçireceğiz. Ülkeleri aidiyet bilinci kurar ve ayakta tutar; ekonomik, siyasi ve askeri güç ise yükseltir ve tahkim eder. Son derece zengin bir kültür harmanını bünyesinde barındıran ülkemizde yaşayan her kültür, dil, inanç ve gelenek milletimizin ortak mirası olarak saygıdeğerdir.
ANA DİLİN KULLANIMI AİDİYET BİLİNCİNİ GÜÇLENDİRİR
Bütün kültürel kimliklerin kültürel miraslarını koruma ve kültürlerini geliştirme haklarını temel bir insan hakkı olarak görüyor ve devletçe desteklenmesini savunuyoruz. Bu bağlamda tüm demokratik ve kalkınmış ülkelerde olduğu gibi, ana dilin eğitimde ve sosyal hayatta öğretilmesi ve kullanımı, vatandaşlarımızın bu vatana duydukları aidiyet bilincini güçlendirecek, toplumsal barış ve dayanışmamızı tahkim edecektir. Bunu ayrıca uzun tarihi süreçlerde Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve Orta Asya’daki akraba topluluklar ile aramıza girmiş kültürel bariyerleri aşmamızı sağlayacak stratejik bir unsur olarak değerlendiriyoruz.
TEMEL İLKEMİZ ÇOĞULCU DİN ANLAYIŞIDIR
Farklı toplum kesimlerini ilgilendiren bu hassas süreçlerin her tür istismarı ortadan kaldıracak şekilde katılımcı bir ortak akılla yürütülmesi büyük önem taşımaktadır. Partimiz bu ortak akıl süreçlerinin öncüsü ve destekçisi olacaktır.Siyasetimizin vicdani ilkesi din ve inanç özgürlüğüdür. Kısıtlayıcı laiklik anlayışı da, dine siyasal düzen içinde işlevsel bir rol tanımlama çabası da, tek bir dini akımın siyasal düzeni antidemokratik yöntemlerle ele geçirerek din-siyaset ilişkisini belirleme iddiası da, küreselleşmeyle derinleşen varoluşsal sorunlar karşısında geçerliliğini yitirmiştir.
Siyaset alanında herkes kendi imtihanını vermeli ama dini değerleri bu imtihan sathına sokmamalıdır. Hak ve makam talepleri ibadet üzerinden değil adalet, ehliyet ve liyakat temellerine dayalı hukuk ve teamül üzerinden geçekleşir. Devlet, bütün dini/mezhebi/felsefi anlayışlara ve topluluklara aynı mesafede olmalı ve eşit yaklaşım göstermelidir. Bu çerçevede temel ilkemiz özgürlükçü laiklik ve çoğulcu din anlayışıdır.
Alevi yurttaşlarımızın inanç ve öğreti temelli taleplerine, geleneksel Mürşid, Pir ve Dede ocakları esas alınarak ve modern Alevi örgütlerinin talepleri göz önünde bulundurularak, eşit yurttaşlık hakkı ve demokratik uzlaşı temelinde çözüm bulunacaktır.
Gayrimüslim vatandaşlarımızın talep ve sorunları, eşit vatandaşlık ve din ve vicdan özgürlüğü ilkeleri temelinde çözülecektir. Hangi görüş ve ideolojiye mensubiyet söz konusu olursa olsun, siyasetin dini semboller ve hassasiyetler üzerinden güç devşirmesinin önüne geçecek bir kurallar ve teamüller manzumesi oluşturulacaktır. Dini ya da seküler hiçbir yapının devlet içinde ayrıcalıklı bir konum elde etmesine müsaade edilmeyecektir.
Toplumun manevi olgunluğu için çaba göstermesi gereken dini/mezhebi referanslı yapıların, devletin rasyonel bürokratik mekanizmalarla işleyen yapısına müdahale ederek paralel yapılanmalara yönelmesi engellenecektir. Siyasetimizin meşruiyet temeli özgürlük-güvenlik dengesine dayalı kamu düzenidir. Özgürlüğü garanti edilmemiş insanın kendi onurunu koruması, güvenliği tehdit altında olan birinin kendi özgürlük alanını yaşaması mümkün değildir. Güvenlik adına özgürlüklerin kısıtlanmasının insan onurunu yok eden dikta rejimlerine, özgürlük adına güvenliğin ihmal edilmesinin ise kaosa ve iç çatışmalara yol açar.
Kamu düzenini tehdit eden şiddet ve terör başta olmak üzere her türlü kaos girişimine karşı vatandaşlarımızın canını, malını, hak ve özgürlüklerini koruyacak bir güvenlik ve adalet mekanizmasının işlemesini sağlamanın en temel vazife olduğuna inanıyoruz.
Ülkemiz uzunca bir süredir terör tehditleriyle karşılaşmaktadır. Türkiye’nin hem yurt içinde hem de yurt dışında terörizmle güçlü bir mücadele yürütmesi bir zorunluluktur. Ancak Türkiye terörle mücadele konusunda her yönüyle eşsiz bir tecrübeye sahiptir. Bu çerçevede, terör ve terörle mücadele söylemi Türkiye’nin enerjisini tüketen, toplumsal uyumunu zedeleyen ve dış politika esnekliğini körelten bir tuzak olmaktan çıkarılmalıdır. Türkiye’nin bu husustaki acı tecrübelerinin ışığında, özgürlükleri korumayı ana vazife gören ve güvenlik açığı üretmeyen bir güvenlik anlayışının hâkim kılınmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
Aziz milletim, Değerli arkadaşlar,
Sağlık ve eğitim konularını vatandaşlarımızın doğumundan hayatlarının sonuna kadar süren temel insan hakları bağlamında değerlendiriyoruz. Bütün diğer insan hakları sağlıklı ve iyi eğitim almış nesiller tarafından hayata geçirilebilir. Sağlık sadece vatandaşların kişisel iyiliği ile sınırlı bir konu değildir. Aksine toplumun geleceğini şekillendiren en temel parametrelerden birisidir. Bu anlamda sağlığı ulusal ölçekli gelecek projeksiyonlarında stratejik bir güvenlik meselesi olarak ele alıyoruz. İnsan onuruna dayalı siyaset anlayışımızın ve insan odaklı kalkınma stratejimizin en temel araçlarından birisi, bütün vatandaşlarımızı kuşatan sağlık politikalarımız ve sosyal devlet uygulamalarımızdır.
EĞİTİMDE TEK TİPÇİ ANLAŞIMI REDDEDİYORUZ
Eğitim de belli yaş sınırları içinde ele alınan formel bir formasyon konusu değildir. Kaliteli bir eğitim için, öğrencilere herhangi bir resmî veya tanımlanmış ideolojinin dayatılmasını reddediyoruz. Eğitimi insan devşirme alanı olarak değil, nitelikli insan yetiştirme alanı olarak görüyoruz. Eğitimde evrensel değerleri ve insan haklarını merkeze alan, farklılıkları bir zenginlik olarak gören, tek tipçi değil, tüm kesimleri kucaklayan demokratik ve çoğulcu bir yaklaşımı benimsiyoruz. Çocukların en temel hakkı sevgi ve şefkat, gençlerin en temel hakkı ümitvar bir gelecek projeksiyonu ve istihdam, yetişkinlerin en temel hakkı onurlu bir hayat standardı, yaşlıların en temel hakkı ise huzurlu çevre şartlarıdır.
Gençlerimizin düşünen, sorgulayan, demokratik değerleri ve geleneklerimizi sindirmiş, farklılıklara saygılı, ahlâki bir duruşla her türlü ayrımcılığın karşısında duracak, çağdaş dünyanın bilgisine hâkim bireyler olmasını arzuluyoruz. Bu hedeflere ulaşabilmenin yolunun ise tam demokratik Türkiye amacımızdan geçtiğini düşünüyoruz. Gençlerin dinamizminden korkanlar, onları dar kalıplara hapsetmektedir. Biz ise o dinamizmi gerçek anlamda hayata geçirebilmek için her alanda ön açıcı özel düzenlemeler gerektiğine inanıyoruz.
Aile toplumun doğal ve temel unsurudur. Bugün bir çok toplum aile kurumunun çözülmesi tehdidi ile karşı karşıyadır. Ülkemizde de yaşadığımız toplumsal sorunların ortaya çıkmadan önlenmesine yönelik sosyal politikaların oluşturulmasında öncelikli unsur aile kurumudur. Bu kuruma olan inanç ve güvenin sağlamlaşması, ekonomik ve sosyal kalkınma politikalarının hayata geçirilmesi sürecinde önemli bir rol oynayacaktır.
CİNSİYET AYRIMCILIĞININ KARŞISINDA FIRSAT EŞİTLİĞİ
Hedefimiz; kadın ve erkeğin birbirine rağmen değil, birbirine güç veren destekçiler olarak hayatın her alanında yan yana ve birlikte yol almalarını sağlamaktır. Partimiz ırk, dil, inanç ve sınıf temelli ayrımcılıkların karşısında durduğu gibi cinsiyet ayrımcılığının da karşısında fırsat eşitliği prensibiyle durmaktadır. Demokratik ve müreffeh bir topluma ulaşma hedefi ile kadınların hayatlarına ilişkin tercihlerini özgürce yapabilecekleri sosyal, siyasal ve ekonomik ortamın oluşması sağlanacaktır. Çevre anlayışımızın temeli mekâna saygıdır. Mekâna saygı, insana saygının ayrılmaz ve tamamlayıcı bir parçasıdır. Varoluşumuzun zeminini oluşturan doğanın ve çevrenin korunması gelecek nesillere olan bir borcumuzdur.
Doğada bize sunulan nimetlerin ekonomik değerinin toplamı, doğanın iç dengesini kaybetmemizin maliyetinden daha yüksek olamaz. Bugün o ekonomik değerleri elde etmek adına maliyetleri gelecek nesillere yüklemeyi, telafisi mümkün olmayan bir sorumsuzluk olarak görüyoruz.
SİYASETTE POPÜLİST SÖYLEMDEN UZAK DURACAĞIZ
Aziz milletimiz, Değerli arkadaşlarım,
Siyasi söylem ilkemiz gerçekçi vizyonerliktir. Özgün kavramları tüketen popülist hamasetten de, ümit ve vizyon içermeyen edilgen bir söylemden de uzak duracağız. Varolan gerçeklik ile gelecek vizyonu arasında söylem-eylem tutarlılığı sağlanacaktır. Yenilenme adına geçmiş tecrübe birikimimizi reddetmeyecek, geçmişe saygı adına da arkaik görüşlere fırsat tanımayacağız. Siyasi iletişim ilkemiz nezakettir. Siyaset dilimiz insan onuruna ve özel hayatın mahremiyetine saygı temeline dayanmaktadır. İnsan onuruna doğrudan saldırı niteliği taşıyan tahkir, küçük görme, aşağılama, hakaret ve nefret dili aramızda barınamaz ve hangi gerekçeyle olursa olsun meşru gösterilemez. Bugün siyasi hayatımızda halkımızın en çok özlediği nitelik seviyeli ve nazik bir siyaset dilidir. Siyasi muhataplarımız bize karşı hangi dili kullanırsa kullansın bu temel ilkeden taviz vermeyeceğiz. Eleştirilerimiz samimi ve yapıcı, düşüncelerimiz açık ve berrak bir dille ifade edilecektir.
GÖRÜNDÜĞÜMÜZ GİBİ OLUP, OLDUĞUMUZ GİBİ GÖRÜNECEĞİZ
Siyasi davranış ilkemiz ahlâki tutarlılık ve şeffaflıktır. Göründüğümüz gibi olup, olduğumuz gibi görüneceğiz. Kibre karşı tevazuyu, israfa karşı tasarrufu, şahsi çıkara karşı kamu çıkarını savunuyoruz. Güç ve iktidar sahibi olmak ayrıcalık değil, ağır bir sorumluluktur.Her türlü açık ve örtülü yolsuzlukla mücadele ve siyasi etik konusunu, ahlâki dokumuzun korunması ve adil gelir dağılımına dayalı sosyo-ekonomik dengenin sağlanması açısından bir zorunluluk ve önşart olarak görüyoruz.
Yolsuzlukların kökünden engellenmesi için kamu adına yapılan her türlü işlem, kamu denetimine açık olmalıdır. Bu ancak şeffaflık ilkesi ile sağlanabilir. Hem devlet yönetiminde hem de siyasette şeffaflığı ve hesap verilebililirliği kamu ahlakımızın en temel ilkeleri olarak benimsiyoruz.
PARALEL YAPILARA ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ
Sivil toplum kuruluşları her yönüyle şeffaf olmalı, kayıt dışı ekonomi tümüyle tasfiye edilerek finansal kaynak akışlarına tam anlamıyla şeffaflık getirilmeli, hukuki süreçlerdeki görevlendirmeler tam bir şeffaflık içinde yapılmalı, devlet kurumlarında hiyerarşik şeffaflığı yok eden paralel yapılara asla izin verilmemelidir.
Siyasi etik bağlamında özel hayat alanı olan birey ve aile mahremiyetine mutlak şekilde saygı gösterilmeli ve siyasal alanın dışında tutulmalıdır. Diğer taraftan; özel kalması gereken aile ilişkilerinin kamusal ve resmi alana yansıtılması ise, hem aile hayatına zarar vermekte hem de hukuki ve sosyal sorumluluk alanının dışına taşan ilişkilerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır.
KAMU GÖREVLİLERİNİN ÖZEL AYRILACAĞI OLMAMALI
Kamu görevi yürütenlerin aile mensupları ne özel bir ayrıcalığa sahip olmalıdır ne de yıpratıcı bir eleştiriye muhatap kılınmalıdır. Siyasi ahlâk ve şeffaflık ilkeleri kişisel ahlâka güven ile teminat altına alınamaz. Bu çerçevede siyasi ahlâk, şeffaflık, siyasetin finansmanı ve imar rantlarının vergilendirilmesi yasaları acilen çıkarılacaktır. Siyasi icraat ilkemiz ortak akıl ve katılımcılıktır. Demokratik kültür, oy verme işlemi ile başlayan ve biten bir yetki devrine değil, hayatın her alanına sirayet etmesi gereken bir davranış biçimine dayanır. Ortak aklın gelişmesini teşvik eden düşünce özgürlüğü, seviyeli eleştiri ve samimi özeleştiri ahlâkı, siyasi hareketimizin zihni temelidir.
Parti olarak lider kültü ve edilgen kadrolar anlayışına dayanan siyaset tarzını red ediyoruz. Bunun Türkiye'ye ve siyasete nasıl irtifa kaybettirdiğini trajik örnekler üzerinden deneyimliyoruz. Bunun yerine, partimiz irade sahibi ve sorumlu liderlik, güçlü kadrolar, kollektif akıl ve dinamik kitle etkileşimini esas almaktadır.
Toplumsal düzen anlayışımızın temel ilkesi adalettir. Sağlam bir adalet felsefesine yaslanan hukuk yapısı aracılığıyla; insan hayatının, aklının, inancının, neslinin ve mülkünün teminat altına alınmadığı sosyal ve siyasal düzenler, iç ve dış her türlü darbe girişimine, kaosa ve saldırıya açık hale gelir.
'SUÇLARIN ŞAHSİLİĞİ' İLKESİNDEN TAVİZ VERİLMEYECEK
Toplumsal ve siyasal hayattaki en büyük meselemiz, adalet dağıtması gereken yargı alanının güç devşirilen bir çıkar alanı olarak işlemesidir. Hukuk, güç biriktirme alanı değil, gücü denetleme ve ahlâki çizgiye getirme alanıdır. Yargının kontrol altına alınması çabası hangi gerekçeyle ve kim tarafından yapılırsa yapılsın en büyük suç olarak görülmelidir. Adalet fikrini sarsan en önemli sapma, tek tek vicdanlarıyla hükmetmesi gereken hâkim ve savcıların kolektif kimliklerle anılması ve hazırladıkları iddianamelerde, yaptıkları soruşturmalarda ve verdikleri hükümlerde bu kolektif kimliğin ve mahalle baskısının tesirinde kalmalarıdır.
Hâkimlerin adalet dağıtırken muhataplarının kimliklerine, kökenlerine ve özelliklerine karşı kör ve sağır olmalarını teminat altına alacak şartlar oluşturulacak ve gerekçe ne olursa olsun “suçların şahsiliği” ilkesinden taviz verilmeyecektir.
Toplumsal düzen ve devlet öfke ile değil, hakkaniyet temelinin üzerine oturtulmuş adalet terazisiyle hareket ettiği zaman ayakta kalabilir. Demokratik hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde yargı bağımsızlığı esastır. Bu bağımsızlık, diğer anayasal güçler ile ilişkilerde olduğu kadar, kendi içinde oluşabilecek örgütlenmelere karşı da korunacak ve juristokrasi (yargıçlar iktidarı) benzeri oluşumların önüne geçilecektir.
Her bir yargıcın objektif hukuk normları içinde tek başına ve sadece kendi vicdanı ile karar vermesini sağlayacak bir hukuk düzeni kurulacak ve bu hukuk düzeninin işleyişi de demokratik hukuk devleti kuralları içinde denetime açık olacaktır.
HSK İKİYE AYRILACAK
Yargının hızlı ve etkin çalışması ve adil kararlar verebilmesi için esaslı bir reform yapılacaktır. Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK), ‘Hâkimler Kurulu’ ve ‘Savcılar Kurulu’ olarak ikiye ayrılacaktır. HSK’nın disiplin kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulmasını engelleyen hüküm değiştirilecektir. Adil yargılanma hakkı, savunma hakkı, mahkemeye erişim hakkı gibi evrensel değerler haline gelmiş hakların, vatandaşlarımız tarafından etkin bir şekilde kullanılmasının yolu açılacaktır. Tutuklamanın istisna olması ilkesi titizlikle uygulanacak ve objektif kıstaslara bağlanacaktır. Suçların şahsiliği ilkesine, masumiyet karinesine ve lekelenmeme hakkına özen gösterilecektir.
Güç yozlaşması ve gücün tekelleşmesi birçok sapmayı doğurur. Buna karşı çare, güçler ayrılığı ilkesine dayalı demokratik hukuk devletidir. Güçler ayrılığı ilkesine dayanan yeni anayasal düzenimizde demokratik hukuk devleti ve milli irade perspektifiyle denetlenmeyen hiç bir güç olmayacaktır. Güçler ayrılığı garanti altına alınmalıdır. Bunun için yasama erki; yürütme ve yargı erkleri karşısında dengeleyici bir özerkliğe sahip kılınacaktır. Millet tarafından doğrudan seçimle işbaşına gelen TBMM yasama görevini yaparken hiç bir şekilde ve hiç bir güç tarafından baskı altına alınamaz.
Son anayasa değişikliği ile işlevini ve önemini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya olan TBMM’nin siyasal etkinliği mutlak surette artırılacaktır. Yürütme erkinde yetki-sorumluluk dengesinin hiç bir tereddüde mahal vermeyecek bir açıklıkta ortaya konması, yönetimde etkinlik ve hesap verilebilirlik ilkelerinin hayata geçirilmesi açısından bir zarurettir. Yürütme erki de yasama ve yargı erki gibi anayasal denetime açık olacaktır.
Aziz milletim, Değerli arkadaşlarım,
Türkiye’nin en eski tartışmalarından birisi ülkemizin tam demokratik, özgürlükçü ve sivil yeni bir anayasaya kavuşmasıdır. Demokratik bir anayasa olmadan Türkiye’nin müreffeh ve demokratik bir geleceği olmayacaktır. Partimiz, milletimizin hak ettiği yeni anayasanın mümkün olan en geniş katılımla sıfırdan yazılması gerektiğini savunmaktadır. Türkiye’nin çözülemeyen bir diğer sorunu, hükümet sistemidir. Hükümet sistemleri ile demokrasi arasında doğrudan ilişki bulunmaktadır. Hükümet sistemini demokratik olmasını temin edecek üç önemli kriter mevcuttur: Hukuk devleti ilkesine riayet, hak ve özgürlüklerin anayasal güvence altına alınması ve denge/denetleme mekanizmalarının varlığı.
BAŞKANLIK SİSTEMİ DEMOKRATİK KRİTERLERİ KARŞILAMIYOR
Hangi hükümet sistemi olursa olsun, sistemlerin demokratikliği bu kıstaslarla belirlenir. Ülkemizde yıllarca uygulanan Parlamenter Sistem’in de, 2016 Referandumuyla benimsenen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin de bu demokratik kriterleri karşıladığını söylemek mümkün değildir.
Başkanlık Sistemi, hemen her alanda yürütmenin yasama ve yargı üzerindeki etkisini artırma ve yürütmeye mümkün olduğunca fazla güç devretme düşüncesiyle inşa edilmiştir. Yeni sistemle birlikte; karar alma süreçlerinde ve yetki kullanımında yaşanan daralma yönetimde ciddi bir verimlilik, etkinlik ve güven sorunu ortaya çıkarmanın yanında, demokratik standartlarda da sert bir düşüşe yol açmıştır. Bu sistem devam ettiği takdirde demokratik toplum düzenini sürdürmek mümkün olmayacaktır.
DEMOKRATİK PARLAMENTER SİSTEMİ SAVUNUYORUZ
Bu çerçevede, ülkemizin tarihi tecrübesi ve mevcut yapısını göz önünde bulundurarak, her türlü vesayetten arındırılmış demokratik bir Parlamenter Sistemi savunuyoruz. Devlet mimarisinin yeniden tanziminde temel ilkemiz süreklilik içinde değişimdir.Devlet yeniden tanzim edilirken statükoculuğa dayalı kurumsal asabiyet terk edilecek, ancak kurumsal kültür ve hafıza özenle korunacaktır. Kamu yönetiminde etkinliğin, kurumsallaşmanın ve şeffaflığın sağlanması, Türkiye’nin en önemli meselelerinden biridir. Güçlü bir merkezi yönetimin ilk şartının, yerinden yönetime verilen önem ve açılan alan miktarı olduğunu düşünüyoruz. Türkiye, yerel yönetimler sorununu konuşurken telaffuz edilmeyen korkular ve tabular yüzünden, ne yerel ne de merkezi reformları yapamamıştır.
Yerinde halledilebilecek hiçbir başlık merkezden idare edilmek zorunda değildir. Partimiz, Anayasadaki idari vesayet yetkisinin demokratikleştirilmesi için, mahalli idarenin hiyerarşik ilişki içerisinde olması gereken merciin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı veya yerel yönetimlerden sorumlu yeni bir bakanlık olması gerektiği inancındadır.
SİYASAL SİSTEM TERCİHİMİZ KATILIMCI DEMOKRASİ
Siyasal sistem tercihimiz katılımcı demokrasidir. Cumhuriyetimizin demokrasi ile taçlanması geri döndürülemez bir kazanımdır. Cumhuriyetimiz ortak aidiyetimizin, demokrasi bu ortak aidiyet alanındaki doğal ve güzel farklılıklarımızın korunmasının teminatıdır. Bu çerçevede çoğulcu ve katılımcı demokrasi ve onun zeminini oluşturan sivil toplum güçlendirilecektir. Sivil toplum kuruluşlarının demokratik yönetime daha aktif katkı sağlamasının önündeki bütün engeller kaldırılacaktır. Sivil toplumun gücü büyük binalarda değil derin vicdanlarda tecelli eder.
Katılımcı demokrasi, sivil toplumun siyaset kurumunu meşru yöntemlerle ve şeffaf bir biçimde etkilediği ve kamu yönetimini denetlediği bir ortamda gerçekleşir.
FETÖ gibi gizli yapıların, devlet gücünü gayrimeşru biçimde ele geçirmek amacıyla siyaseti vesayet altına almaya çalışması da, devletin sivil toplumu güdümü altına alarak araçsallaştırması da demokrasiye zarar verir.
Sivil toplumun devlete eklemlenmesi ve farklı kaygılarla görüş beyan edemez hale gelmesi, sivil toplumun ruhunu ve vicdanını yok etmektedir. Siyasi partiler özgürlükçü ve demokratik bir toplumsal düzenin vazgeçilmez unsurlarıdır.
SİYASİ PARTİLER KANUNU HAZIRLAYACAĞIZ
Türkiye’de siyasi partilere ilişkin anayasal ve yasal düzenlemeler son derece kısıtlayıcı hükümler içermektedir. Partilerin örgütlenmesinden propagandasına, yönetim kademesinden teşkilat sayısına kadar her konuyu detaylı bir şekilde düzenleyen ve partilerin elini kolunu bağlayan yasaklayıcı bir anlayıştan uzak durulmalıdır. Türkiye’nin siyasetin alanını genişletecek ve parti içi demokrasiyi tahkim edecek yeni bir siyasi partiler düzenine ihtiyacı vardır. Bu amaçla, demokratik bir Siyasi Partiler Kanunu hazırlanacaktır.
Ayrıca, siyasetin kalitesini, özerkliğini ve siyasal sistem içindeki etkisini artırmak üzere, Siyasi Partiler Kanununun yanı sıra yeni bir Seçim Kanunu yapılacaktır. Siyasi geleneğimiz, parlamento çoğunluğuna sahip siyasi parti veya iktidarların kendi çıkarları doğrultusunda seçim sistemini değiştirmelerinin kötü örnekleriyle doludur. Seçim sisteminin, her seçim öncesinde Meclis çoğunluğuna sahip siyasi partilerin insafına terkedilmesi, temsilde adalet ilkesini zedeleyecek uygulamalara alan açmaktadır.
Bu çerçevede, seçim sistemine ilişkin temel ilke ve kurallar anayasal güvence altına alınmalıdır. Mevcut haliyle baraj sistemi, seçim öncesi ittifakları zorunlu kılarak siyasetin dinamizmini yok etmektedir. Temsilde adalet ilkesini hayata geçirmek üzere seçim barajı uygulamasına son verilmelidir. Devlet yönetiminde temel ilkemiz ehliyet, liyakat ve emanettir.
Bürokrasiyi güç mücadelesi alanı olmaktan çıkarmanın en temel aracı olan bu ilkeler, yönetimde etkinliğin de asli dayanaklarıdır. Bürokrasi siyasi iradeye ve hukuka sadakatle, siyasi irade ise bürokrasiye ehliyet ve liyakat ilkeleri temelinde yaklaşmakla yükümlüdür. Bu ilkelerin hayata geçirilebilmesi için, kamu hizmetine girişin ve yükselişin liyakat ekseninde bütün vatandaşlara açık ve eşit kurallara bağlı olduğu bir kamu istihdamı öngörüyoruz.
MÜLAKAT SİSTEMİ KALDIRILACAK
Kamu hizmetine giriş, kalış ve yükselişin kayırmacılık, nepotizm ve farklı çıkarlar sebebiyle aşındırılmasına müsaade etmeyeceğiz. Ayrıca siyasi, dini, mezhebi, kültürel, bölgesel, sosyo-ekonomik zümre aidiyetlerinin, kamu istihdamında avantaj veya dezavantaj oluşturmasının önüne geçeceğiz. Bu aidiyetlerin karar alma süreçlerini etkilemesi durumunda, çok somut şekilde hak arama yollarının açık olmasını sağlayacağız. Kamuya personel istihdamında ve meslek içi yükselme ve nitelikli görevlere seçilmelerde mevcut bulunan mülakat sistemi kaldırılacak, yerine objektif kriterlere dayalı sınavlar yapılacaktır.
Aziz milletim, Değerli arkadaşlarım,
Ekonomi alanında temel hedefimiz âdil ve sürdürülebilir refahtır. Geçmişten tevarüs edilen büyük sermaye birikimine ve zengin enerji kaynaklarına sahip olmayan ülkemizin en önemli ekonomik güç unsurları; özgürlükçü demokrasisi, uzun yıllara dayanan serbest piyasa tecrübesi, dinamik insan kaynağı ve ekonomik fırsatlar açısından eşsiz coğrafyasıdır. Bu güç unsurlarını ekonomik etkinliğe dönüştürebilmek için ticaret ve sermaye hareketlerinde dünyaya açık, serbest piyasa ekonomisi ilkelerini benimsiyoruz.
Bu çerçevede devletin ekonomideki rolünün, nesnel ve genel kurallar koymak ve bu kurallara uygunluğu denetlemek olması gerektiğine inanıyoruz. Denetim bağımsız, tarafsız ve nesnel ilkelere bağlı olmalı, asla bir baskı aracı ve tehdit unsuru olarak kullanılmamalıdır.Bütün çağdaş örnekler, ekonomik gelişim ile demokratik hukuk devleti ilkeleri arasında doğrudan bir irtibat olduğunu ispatlamaktadır. Girişim ve sözleşme özgürlüğünü teminat altına alan, hukuk kurallarının yalın, anlaşılabilir ve şeffaf olmasıdır. Bu hukukî temeli sağlayamayan ülkelerin uzun dönemli yatırımlar çekebilmesi de, sürdürülebilir bir kalkınma gerçekleştirmesi de mümkün değildir.
EKONOMİDE NİHAİ HEDEFİMİZ SÜRDÜRÜLEBİLİR...
Bu çerçevede ekonomik başarı için ön şart, hukukun üstünlüğünün hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde hâkim kılınmasıdır. Rekabetçi bir ekonomi ve girişimci dostu bir yatırım ortamı,ancak öngörülebilirliğin sağlandığı, kuralların herkese eşit uygulandığı ve mülkiyet hakkının güvence altına alındığı bir ortamda kurulabilir. Bu ise yargının tarafsız, bağımsız, hızlı, etkin ve hepsinden önemlisi evrensel hukuka uygun işlediği hukuk devletinde mümkündür. Asya, Avrupa ve Afrika ana kıtasının merkezinde ve önemli denizlerin ve ekonomik havzaların kesişim hattında bulunan coğrafi konumumuz, mal ve hizmet üretimi, enerji, tarım ve ticaret stratejilerimiz bağlamında, en etkin şekilde değerlendirilecektir.
Ekonomide nihai hedefimiz; Toplumsal refah ve kalkınma için sürdürülebilir, kapsayıcı ve çevre dostu büyümeyi, Bireylerin özsaygı ve kendini gerçekleştirme ihtiyaçlarını karşılayacak tam istihdamı,Ekonomik kaynakların toplumun tamamının yararına uygun ve etkin biçimde dağılmasını,Gelirin adil ve dengeli bir biçimde bölüşülmesini sağlamaktır.
Rekabet ettiğimiz diğer ekonomilerin kıta ölçekli ekonomiler olduğu göz önüne alındığında, bu hedefe ulaşmanın olmazsa olmaz koşulunun, dünyada açık ekonomilerin ve serbest ticaret sisteminin yaygınlaşması olduğu açıktır. Avrasya anakıtasının en büyük üretim üslerinden birisi olan ülkemizin diğer pazarlara açılması için vize muafiyetleri ve serbest ticaret anlaşmalarının yaygınlaşması politikalarına öncelik verilecektir. Ar-Ge ve yüksek teknoloji yatırımlarına büyük destekler vererek teknoloji tüketen değil teknoloji üreten bir ülke olacağız.
Ekonomik gücümüz ile ulusal güvenlik ihtiyaçlarımızın kesişim alanında milli savunma sanayimizin dışa bağımlılığını azaltmak ve güçlendirmek milli bekamızın en önemli dayanaklarından birisidir. Dış politikadaki temel ilkemiz çok boyutlu barış diplomasisidir. Bu ilke doğrultusunda milletimizin uluslararası alanda onurlu bir yer edinmesi temel hedefimizdir. Hem dünyada ve bölgede yaşanan gelişmelerin, hem de dış politikamızın bugüne kadarki seyrinin esaslı bir muhasebesi yapılarak, Türkiye’nin çıkarlarını koruyan değer-odaklı bir yaklaşım benimsenecektir.
DİPLOMATİK İLİŞKİLER YENİ BİR AHENGE KAVUŞTURULACAK
Son dönemde kişiselleştirilen ve yetkisiz aktörlerin devreye girmesiyle kurumsal niteliği zaafa uğrayan diplomatik ilişkilerin, köklü devlet tecrübemize dayalı bir şekilde yeni bir ahenge kavuşturulması zaruridir. Bu bağlamda parlamentomuzun, kurumlarımızın ve sivil toplumun dış politika yapım süreçlerine katkısını artırmanın, dış politikamızın meşruiyet ve etkinlik zeminini güçlendireceğine inanıyoruz.
Zengin kültürel birikimi, özgürlükçü demokrasi tecrübesi, güçlü ekonomisi, insan odaklı siyaset anlayışı, sağlam sosyal dokusu, dinamik insan unsuru, etkin dış politikası ile Türkiye insanlık aleminin onurlu bir üyesi ve küresel düzenin yükselen gücü olmayı hak etmektedir.
TÜRKİYE'Yİ YÖNETENLERİN İKTİDARDA KALMAK DIŞINDA BAŞKA GÜNDEMLERİ YOK
Aziz milletimiz, Değerli arkadaşlarım,
Bugün, Türkiye ekonomisi derin bir krizin içerisindedir. Enflasyon, işsizlik ve faizler çift haneli, büyümemiz ise eksidir. Kişi başına gelirimiz 10 bin doların altına inmiş ve gerilemeye devam etmektedir. Sanayi üretimimiz yüzde 4’leri bile bulamamaktadır. Paramız yabancı paralar karşısında tarihi değer kayıpları yaşamaktadır. Gençlerimizin yüzde otuza yakını işsiz durumdadır. Türkiye’yi yönetenlerin iktidarda kalmanın dışında başka bir gündemleri bulunmamaktadır. Türkiye derdi olmayanların, millet derdi kalmayanların, adalet meselesi olmayanların milletimizin geleceği için söyleyecekleri de kalmamıştır.
Onun için hep geçmişi konuşuyorlar. Onun için hep aynı şeyleri söylüyorlar. Onun için adaleti, hukuku, hakkaniyeti, şeffaflığı, dürüstlüğü, ahlakı, eşitliği duyunca rahatsız oluyorlar. Bugün herkes için eşit ve şeffaf bir şekilde işleyecek hukuk mekanizması ortadan kalkmıştır. Adalet sistemimiz güven duyulan değil, korkulan bir mekanizmaya dönüşmüştür. Milletimiz toplumsal farklılıklarımızı ve kırılganlıklarımızı kendisine siyasi sermaye yapanların, geleceği inşa edemeyeceğini görmektedir. Milletimiz korkularla ve tabularla siyaset yapanların ülkemizi yarınlara taşıyamayacaklarını bilmektedir. 20.Yüzyıla ait sorunlarla siyaset yapanların, Türkiye’nin 21. Yüzyılına sunacakları bir vizyon bulunmamaktadır.
KARAMSAR TABLO BAŞTAN AŞAĞI DEĞİŞECEK
Türkiye yeterince geçmişte yaşadı. Türkiye’nin bugününü yönetemeyenler de hep geçmişe sığındılar. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına ulaşmak üzere olduğumuz bu zaman diliminde, ülkemizin sorunlarının çözümü güçlü bir gelecek tasavvuruyla mümkündür. Türkiye’nin geçmişte bırakması gereken sorunlardan beslenenlerin, ortaya çıkardığı karamsar tablo baştan aşağı değişecektir.
Şimdi yapmamız gereken, zihinlerimizi özgürleştirmek, psikolojilerimizi yenilemek, toplumsal bağlarımızı güçlendirmek, esaslı muhasebeler yapıp isabetli dersler çıkarmak ve ortak geleceğimiz konusunda atılması gereken adımları atmaktır.
Bu ortak hedef doğrultusunda kanaat önderlerimizi, aydınlarımızı ve her siyasi kesimden vatandaşlarımızı ortak vicdanımız, ortak aklımız ve ortak irademiz temelinde ortak geleceğimizi belirlemek için omuz omuza vermeye davet ediyoruz.
Partimiz temel hak ve özgürlüklerin korunduğu, ayırımcılıkların son bulduğu, adil ve müreffeh bir Türkiye vizyonu ile yola çıkmaktadır.
Rabbimden, ülkemizi yarınlara umutla taşıyacak “GELECEK PARTİSİ”nin hayırlara vesile olmasını diliyorum. Türkiye’nin geleceği aydınlıktır. Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur, Türkiye’nin sorunlarını çözemeyenler vardır, sorunlardan beslenenler vardır, yıllardır Türkiye’yi aynı sorunlarla meşgul edenler vardır.
Demokrat zihniyet, ortak akıl ve toplumsal uzlaşma temelinde, kuşatıcı bir siyasi vizyon, yetkin bir kadro ve rasyonel bir yönetim anlayışıyla sorunlarımızın tamamını çözüme kavuşturmak mümkündür.
Gün; devlet aklını, insan onuru ve millet vicdanı ile buluşturma günüdür. Gün; geçmişimizden güç alarak ve bugünü doğru anlayarak geleceğimizi inşa günüdür. Gün; herkesin güven içinde yaşadığı özgür bir gelecek inşa etme günüdür. Gün geçmişe takılıp kalma günü değil, geleceğe ve ufka yürüme günüdür. Gelecek Partisi hepimizin geleceğinin adresi, kaynağı ve umut ışığıdır. Gelecek Partisi milletimizin yarınıdır. Gelecek bizimdir. Gelecek milletimizindir. Gelecek Türkiye’nindir."
Yeni partinin kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığının ilgili birimine teslim eden Üstün ve partililer, yaklaşık 2,5 saat içeride kaldı.
Yeni partinin kuruluş dilekçesini teslim eden heyettekiler, çıkışta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Siyasi Partiler Kanunu'na göre kurucular kurulu listesinde yer alan kişilerin başka bir siyasi partide üyeliğinin olmaması gerektiğini anlatan Üstün, bu konunun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına sorularak tespit edildiğini belirtti.
Üstün, listenin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiğini aktararak, şunları kaydetti:
"Kurucuların tek tek siyasi parti üyeliği sorgulanıyor. Bir başka husus, kurucu üyelerin kuruculuklarına engel herhangi bir sabıka kaydı olmaması lazım. Bunu da İçişleri Bakanlığının Hukuk Müşavirliği inceliyor. Biraz kurucu sayımız fazla ama artık eli kulağında aldığımız bilgilere göre. Alındı belgesiyle birlikte hukuki süreç tamamlanmış olacak. 150 civarında bir kurucular kurulu üyesi var."
PARTİNİN ADI 'GELECEK PARTİSİ'
Reuters haber ajansına konuşan Davutoğlu’na yakın bir kaynak partinin adının "Gelecek Partisi” olduğunu söyledi.
İsminin açıklanmasını istemeyen kaynak, Davutoğlu’nun yarın yapmayı planladığı basın toplantısında, “Partinin ilkelerini açıklayacağını ve kurucu üyeler hakkında bilgi vereceğini” aktardı. “Parti kurma çalışmalarının son aşamaya geldiğini” belirten söz konusu kaynak, kurucuların parti tüzüğünde son değişiklikleri yaptığı bilgisini verdi.
KURUCULAR KURULU'NDA HANGİ İSİMLER VAR?
Bakanlığa yapılan başvuruda, 154 kişilik Kurucular Kurulu listesindeki isimler ortaya çıktı.
Gelecek Partisi Kurucular Kurulu’nda ağırlıklı olarak, AK Parti’den istifa etmiş ancak öncesinde partide yöneticilik kademelerinde bulunmuş, milletvekili olmayı hedeflemiş pek çok isim yer aldı.
Yine son dönemde AK Parti’nin iktidar biçimine yönelik eleştirileriyle gündeme gelmiş isimlerden bazıları da Davutoğlu’yla birlikte hareket etme kararı aldıklarını kurucu üye olarak gösterdi.
AK PARTİLİ İSİMLER DİKKAT ÇEKTİ
Kurucular Kurulu’nda Davutoğlu’nun dışında 18 eski AK Parti’li milletvekili yer aldı. Bu isimler Abdullah Başcı, Avni Erdemir, Ayhan Sefer Üstün, Cemalettin Kani Torun, Cesim Gökçe, Cuma İçten, Feramuz Üstün, İbrahim Mustafa Turhan, Mehmet Ali Pulcu, Mehmet Atilla Maraş, Mustafa Baloğlu, Mustafa Bilici, Mustafa Öztürk, Ömer Ünal, Selçuk Özdağ, Şenol Gürşan ve Talha Erol Durmaz oldu.
Davutoğlu’nun Malezya’daki öğretim üyeliği döneminden iki öğrencisi de kurucu üye olurken, Başbakanlık dönemindeki danışmanı, yazar Etyen Mahcupyan da parti kuruluşuna katıldı.
BİR BELEDİYE BAŞKANI DA GELECEK PARTİSİ'NDE
Gelecek Partisi, kuruluş aşamasıyla birlikte bir belediye başkanlığına da sahip oldu. Kurucu üye Halil Kulak, 31 Mart seçimlerinde, bağımsız aday olarak Karaman’ın Sarıveliler ilçesi belediye başkanı seçilmiş ve bu görevini yürüten bir isim.
EMİNE ERDOĞAN'A YAKINLIĞIYLA BİLİNİYORDU
AK Parti ile görüş ayrılığına düşen isimlerden, KADEM kurucusu ve bir dönem Emine Erdoğan’a yakınlığıyla tanınmış Sema Silkin Ün de Gelecek Partisi’nde yer aldı. Eşi Taha Ün’se, AK Parti'ye yakın sosyal medya hesaplarını kontrol etmesiyle tanınıyor ve halen “Sağlam İrade” adlı hesabın yöneticisi.
NİHAL OLÇOK DA LİSTEDE
Son günlerde darbe girişimi gecesiyle ilgili sözleriyle dikkat çeken Nihal (Süleymanoğlu) Olçok da beklendiği üzere listede yer alırken, o gece Atatürk Havalimanı’ndaki direnişe katıldığı hikayesiyle AK Parti’ye yakın medya kuruluşlarınca sıkça konu edilmiş Abdülkadir Baykay da kurucu üye oldu.
Dış politika kanadından da son olarak Viyana Büyükelçiliği görevinde bulunmuş Ümit Yardım’ın kurucu olarak partide yer aldığı görüldü.
ESKİ YÖK BAŞKANI YUSUF ZİYA ÖZCAN SÜRPRİZİ
Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı döneminde Yükseköğretim Kurulu (YÖK) başkanlığına getirilen akademisyen Yusuf Ziya Özcan da kurucu üye oldu. Özcan, diplomat kökenli olmamasına rağmen Polonya Büyükelçisi olarak atanmasıyla dikkat çekmişti.
Listede Kürt kökenli isim ağırlığı da dikkat çeken bir başka unsur oldu.
EKONOMİDE DİKKAT ÇEKEN İSİMLER
Kurucular Kurulu’nda ekonomiyle ilgili bazı isimler de göze çaptı. Borsa İstanbul’un yöneticiliğini yapmış eski vekil Turhan’ın yanı sıra Tuncay Dinç’in de listede olduğu görüldü. Merken Bankası’yla ilgili değerlendirmeleriyle tanınmış Kerim Rota da kurucu üye oldu. Vakıfbank’ın eski yönetim kurulu üyesi Ahmet Müfit Cengiz de listede yer aldı.
Listede iki eski baro başkanı da var. Elazığ’dan Adnan Demir ve Kayseri’den Ali Aydın.
Adnan Menderes hükümeti bakanlarından Hasan Polatkan’ın yeğeni Hasan Serdar Bilir de listede.
Kurucu üye olarak listede Muhammet Cüneyt Topbaş ismi de göze çarpıyor. Bu ismin Davutoğlu’nun aile üyeleriyle görüştüğü İstanbul’daki Topbaş’lardan birisi olup olmadığı merak konusu. Listedeki genç Topbaş’ın, BİM’in eski ortağı Mustafa Latif Topbaş ile akrabalığı olup olmadığı da bilinmiyor.
GELECEK PARTİSİ KURUCULAR KURULU'NDAKİLERİN İSİM LİSTESİ
Gelecek Partisi’nin Kurucular Kurulu üyeleriyle ilgili bilgiler AK Parti’yle ilişkileri bakımından özetle şöyle:
Abdullah Başçı: AK Parti 26. Dönem Milletvekili Abdullah Başçı
Abdülkadir Baykay: Darbe girişiminde Atatürk Havalimanı’nda direniş sergileyen isimlerden birisi olarak gündeme geldi, iş insanı
Abdullah Güzeldülger: AK Parti’nin Konya milletvekili adayı
Abdullah Teber: İstanbul Ticaret Odası’na başkan adayı, iş insanı
Abdullah Yeşil: Şanlıurfalı mali müşavir
Adnan Demir: Elazığ Barosu eski Başkanı
Ali Ahmet Çoktan: Ebru ve tezhip sanatçısı
Ali Akmaz: Prof. Dr., Selçuk Üniversitesi, AK Parti Konya milletvekili aday adayı
Ali Alper Uzun: AK Parti İzmir eski il yöneticisi
Ali Aydın: Eski HSYK üyesi, Kayseri Barosu eski başkanı, AK Parti Kayseri vekil aday adayı
Ali İhsan Dilmen: AK Parti Aydın-Nazilli eski kurucu üyesi, yöneticisi
Alper Kürşad Giray: AK Parti Aksaray eski il yöneticisi
Alptekin Hocaoğlu: Suriye’de insan hakları ihlalleri araştırmacısı
Avni Erdemir: AK Parti 24. Dönem Amasya Milletvekili
Aydın Altaç: AK Parti Diyarbakır eski İl Başkanı
Ayhan Sefer Üstün: AK Parti eski genel başkan yardımcısı
DAVUTOĞLU EYLÜL AYINDA AK PARTİ'DEN İSTİFA ETMİŞTİ
2014-2016 yılları arasında AK Parti'nin genel başkanlığını yürüten ve başbakanlık görevinde bulunan Ahmet Davutoğlu, 13 Eylül'de AK Parti'den istifa etmişti.
Yaptığı açıklamada, "AK Parti 18 yıl önce kurulduğunda ortak akıl, parti içi demokrasi ile geçinmeyi vadetmişti” diyen Davutoğlu genel başkanlığı bırakmasının ardından partiye ilişkin eleştirileri dile getirdiği ancak önerilerinin karşılık bulmadığını ifade etmişti.
Davutoğlu, "Yeni bir siyasi hareketi inşa etmek bizim için tarihi bir sorumluluktur. Bu çerçevede hangi siyasi görüşe mensup olursa olsun bu ülke için sorumluluk hisseden herkesi birlikte çalışmaya davet ediyoruz” şeklinde konuşmuştu.
ERDOĞAN DOLANDIRICILIK İLE SUÇLAMIŞTI
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Davutoğlu arasında geçtiğimiz günlerde 'Şehir Üniversitesi' nedeniyle polemik yaşanmıştı.
Ahmet Davutoğlu’nun kurucusu olduğu Bilim ve Sanat Vakfı'na bağlı İstanbul Şehir Üniversitesi'nin tüm varlıklarına Halkbank tarafından tedbir konulmuştu.
Erdoğan da Şehir Üniversitesi'nin "Halk Bankası'nı dolandırmaya çalıştığını" söylemiş, isim vermeden Davutoğlu'nu da suçlamıştı.
KAYNAK: Ajanslar
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 696001
Ekonomik ve sağlıklı etin adresi;Halk Et Kepez Satış Mağazası açıldı...
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in seçim vaatleri arasında bulunan Halk Et projesi hayata geçti. Halk Et’in ilk satış mağazası Kepez İlçesi Zafer Mahallesi’nde açıldı. Antalyalılara ekonomik ve sağlıklı et sunan Halk Et Satış Mağazası açıldığı andan itibaren vatandaşların akınına uğradı. Söz verdikleri tarihte Halk Et Satış Mağazası’nı Antalyalıların hizmetine sunmanın mutluluğunu yaşadıklarını söyleyen Başkan Muhittin Böcek, “Vatandaşlarımız bundan sonra ucuz et yiyecekler” dedi. Uygun fiyatıyla birlikte sağlıklı ve güvenilir olduğu için Halk Et’i tercih ettiklerini söyleyen vatandaşlar Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’e teşekkür etti.
Yerelden ve kırsaldan kalkınma hedefiyle yola çıkan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in halka uygun fiyatlı ve sağlıklı et sunmak amacıyla açılması talimatını verdiği Halk Et satış mağazalarının ilki Kepez Zafer Mahallesi’nde hizmet vermeye başladı. Son derece modern ve sağlıklı koşullarda halka ucuz et sunan Büyükşehir Belediyesi ANET Halk Et Mağazası vatandaşın yüzünü güldürdü. Pazar hariç haftanın 6 günü 08.00-20.00 saatleri arasında hizmet verecek Halk Et’te dana kıymanın kilosu 35 lira 90 kuruş, dana kuşbaşının kilosu 44 lira 90 kuruş gibi uygun rakamlarla satılıyor.
VATANDAŞ FİYAT VE HİZMETTEN MEMNUN...
Saat 08.00’de kapılarını açan Halk Et Satış Mağazası’na Antalyalılar yoğun ilgi gösterdi. Günlerdir mağazanın açılmasını beklediklerini söyleyen vatandaşlar, kıyma ve kuşbaşı başta olmak üzere her türlü et ve sakatatı mağazada bulabildiklerini söyledi. Sabah ilk iş Halk Et Mağazasına geldiğini söyleyen Şirin Kuşçu etleri de, fiyatları da hizmeti de çok beğendiğini söyledi.
SAĞLIKLI VE GÜVENİLİR...
Sağlıklı ve güvenilir olduğu için Halk Et’i tercih ettiğini söyleyen İmren Koçyiğit ise “Fiyatlar son derece güzel. Burada güvenli ve sağlıklı et alacağımıza eminiz. Ayrıca çiftçiye destek yönü de var. Ben emekli tarımcıyım. Üreticinin desteklenecek olması son derece önemli. Bizim hoşumuza gitti. Günlerdir takip ediyoruz. Antalya genelinde de yaygınlaştırılırsa çok güzel olur. Verdiği sözleri sırasıyla tutan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız Muhittin Böcek’e çok teşekkür ederiz” dedi.
FİYATTAN ZİYADE KALİTE ÖNEMLİ...
Kendisi için fiyattan ziyade etin kaliteli ve sağlıklı olmasını önemsediğini söyleyen Suzan Eroğlu da bundan sonraki kasap alışverişini Halk Et Mağazası’ndan yağacağını belirtti. Eroğlu, “Benim için etin sağlam ve güvenilir olması çok önemli. Halk Et bize bu imkanı sunduğu için çok sevinçliyiz. Etler Antalya’mızın kendi ürünü, alışverişimize buradan devam edeceğiz” diye konuştu.
5 KİŞİLİK KOMİSYON KURULDU...
Söz verdikleri tarihte Halk Et Satış Mağazası’nı Antalyalıların hizmetine sunmanın mutluluğunu yaşadıklarını söyleyen Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, “Vatandaşlarımız bundan sonra ucuz et yiyecekler” dedi. Halk Et’te satılan ürünlerin ucuz olmasının yanında güvenli olduğunun da altını çizen Başkan Böcek, “Biz mal alımlarını ilk elden yapmaya çalışıyoruz. Bunun için içerisinde veteriner, gıda mühendisi ve uzman kişilerin olduğu 5 kişilik bir komisyon kurduk. Bu ekip hayvanlarımızı alıyor. Kendi mezbahamızda kestiriyoruz daha sonra da veteriner gözetiminde bunları işliyoruz” diye konuştu.
VATANDAŞ MEMNUNİYETİ ÖLÇÜLÜYOR...
Başkan Muhittin Böcek, Antalyalıları ucuz ve sağlıklı etle buluşturmaya devam edeceklerini belirterek, şunları söyledi: “Kıymayı ve eti piyasa fiyatının altında satıyoruz. Hem de sağlıklı ve güvenli bir şekilde. Nüfusa göre diğer ilçelerimizde de satış mağazalarımızı oluşturmaya başlayacağız. İlk önce burada satışa başladık. Vatandaşlarımızın memnuniyetlerini ölçüyoruz. Antalyalılara en güzel hizmeti sunmak bizim görevimiz.”
HABER: Ayten YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 405888
Ankara’nın Altındağ ilçesinde, bir süredir haber alınamayan 5 aylık hamile anne ile 3 yaşındaki kızı oturdukları dairenin banyosunda ölü bulundu.
Olay, akşam saatlerinde Ankara’nın Altındağ ilçesi Örnek Mahallesi 662. Sokak’ta meydana geldi...
Edinilen bilgilere göre, 5 aylık hamile eşi Hatice Ekin’den (22) bir süredir haber alamayan kocası Osman Ekin, yakın akrabalarına Hatice Ekin’i kontrol etmeleri için haber verdi. Eve gelen Osman Ekin’in akrabaları kapıyı çaldı fakat açan olmadı.
BANYODA ÖLÜ BULUNDULAR...
Bunun üzerine balkondan içeriye giren akrabalar, evin banyosunda 5 aylık hamile Hatice Ekin ile 3 yaşındaki küçük Zelal’i yerde hareketsiz yatarken buldu.
İhbar üzerine olay yerine AFAD, polis ve 112 Acil Servis ekibi sevk edildi. Sağlık ekiplerinin yaptığı incelemede anne ve kızının hayatını kaybettiği tespit edildi. Durumu öğrenen acılı baba ve akrabalar gözyaşları içerisinde sinir krizi geçirdi.
ÖĞLEN 1'DEN BERİ BANYODA SU AKIYORMUŞ
Apartmanın önünde büfe işleten ve hayatını kaybeden Hatice Ekinci ile yakın arkadaş olduklarını belirten Merve Kabal, “Burada komşumdu zaten kendisi. 3-4 aydır tanışıyoruz. Yoldaş oluyordu bana. Yemek, kahve yapar getirirdi. Bugün eşi aramış, telefonla ulaşamayınca burada akrabaları var onlar geldi. Bugün büfeye gelip gelmediğini sordular. En son sabah gördüğümü söyledim. Yarım saat sonra evlerinden çığlık seslerini duyunca dükkanı kapattım eve çıktım. Kapı açılmayınca balkondan girmişler. Banyonun kapısı da kilitliymiş. Girdim, baktım yerde yatıyordu ikisi de. Kızı 3 yaşında Zelal. Kendisi de hamileydi bebek bekliyorlardı. Doğalgaz sızıntısı diye düşünülüyor. Şofbenden kaynaklı olabilir çünkü şofbenleri de banyodaymış zaten. Tüp mü doğalgaz mı bilmiyorum ama Başkentgaz’dan geldiler. Onlar da aslında onayladı biraz gaz sızıntısı olduğunu. Olayın en kötü kısmı; bu olayları yaşadığımızda saat 20.00 sularıydı. Alt komşu ise öğlen 13.00’den beri o suyun açık olduğunu söyledi” ifadelerini kullandı.
'EVİNİ TEMİZLEDİ, YEMEĞİNİ YAPTI'
Balkonda yeni yıkanmış çamaşırların asılı olduğunu söyleyen Kaba, “Muhtemelen evini temizledi, yemeğini yaptı. Yemek yapmış yeni mutfakta tezgahın üzerinde yemekleri vardı. Çamaşırlarını yıkamış evi tertemiz. Muhtemelen çocuğuyla beraber banyoya girdi” şeklinde konuştu.
Öte yandan olay yeri inceleme ekiplerinin evde yaptığı çalışmanın ardından Hatice Ekinci ve kızı Zelal’in cansız bedeni otopsi yapılmak üzere adli tıp kurumuna kaldırıldı. Polis, olaya ilişkin inceleme başlattı.
KAYNAK: Ajanslar
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 140039
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nu ziyaret eden KGK Genel Başkanı Dim, Cumhurbaşkanlığı ile Dışişleri ve Turizm bakanlıklarında temaslarda bulunmasının ardından yeni KGK Genel Merkezi'nde mesaiye başladı...
Küresel Gazeteciler Konseyi (KGK) Genel Başkanı Mehmet Ali Dim, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile makamında gerçekleştirdiği görüşmede KGK ile ilgili sohbet etti. Dim "Yoğun görüşme trafiğine rağmen kabulü, nezaketi ve desteği için Sayın Bakanımıza çok teşekkür ederim" dedi.
Dim, ardından Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran ile makamında yaptığı görüşmede KGK ile ilgili projeksiyon ve işbirliği imkanlarını konuştu.
Dim'in Ankara'daki sonraki durağı Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Fecir Alptekin oldu. Dim, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki makamında ziyaret ettiği Alptekin'e KGK'ya ilişkin bilgiler verdi.
Dim daha sonra Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Nadir Alpaslan ile KGK proje paydaşlarının katılımıyla verimli bir toplantı gerçekleştirdi. Dim, bu toplantıya ilişkin "Sektörümüz ve ülkemiz adına güzel şeyler oluyor" dedi.
Dim daha sonra Ankara-Çankaya'da hizmete giren 5 katlı modern KGK Genel Merkez binasında mesaiye başladı. Dim "Besmele çekerek KGK Genel Merkez binasında mesaiye başladık. Ziyarete gelen cemiyet başkanlarım ve dostların iyi dileklerini ve hayır dualarını da aldık. Allah utandırmasın. Camiamıza hayırlı uğurlu olsun" dedi.
Dim, gün boyu çok sayıda konuk ağırladı.
KGK GENEL MERKEZİ’NİN ADRESİ VE İLETİŞİM BİLGİLERİ
Kavaklıdere, Binektaşı Sk. No 7, 06680 Çankaya/Ankara, Türkiye.
TELEFON
+90 312 424 07 07 (Santral)
Fax: +90 312 424 07 06
E-POSTA
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
WEB SİTESİ
kureselgazetecilerkonseyi.org
HABER: Uğur AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 565733
Kandilli Rasathanesi verilerine göre, Balıkesir'in Altıeylül ilçesinde yerin 7.7 kilometre derinliğinde 5 büyüklüğünde deprem meydana geldi. İstanbul, Bursa ve İzmir'de hissedilen depremin ardından artçı sarsıntılar meydana geliyor...
Yerin 4.5 kilometre derinliğinde 4.3 büyüklüğünde bir sarsıntı daha olurken herhangi bir hasarın meydana gelmediği bildirildi.
AFAD, "Merkez üssü Balıkesir olan 4.6 büyüklüğünde bir deprem oldu" açıklaması yaptı. Kandilli ise depremin büyüklüğünü 4.9 olarak açıkladı.Deprem İstanbul, İzmir, Bursa ve Manisa'da da hissedildi.
Öte yandan Kandilli'nin aktardığı bilgiye göre ise depremin büyüklüğü 5.0. Deprem İstanbul, İzmir, Bursa ve Manisa'da da hissedildi.
BALIKESİR'DE İKİNCİ DEPREM...
İlk depremin ardından bölgede 4.3 büyüklüğünde başka bir depremin daha olduğu belirtildi. AFAD'a göre bu ikinci deprem 4.3, Kandilli'ye göre de 4.1 büyüklüğünde gerçekleşti.
Depremin İzmir, İstanbul, Manisa ve Bursa’da da hissedildiği belirtildi.
NTV’ye bağlanan Kocaeli Üniversitesi’nden Prof. Şerif Barış, “Bu tip depremler oralarda çok sık yaşanan depremler. Bu depremin çok büyük hasar yapması beklenmemeli” dedi. Barış, geçen yaz İstanbul’da gerçekleşen deprem ile Balıkesir’de yaşanan depremin ilgisini olmadığını belirtti.
BALIKESİR VALİSİ: HASAR BİLDİRİMİ YOK...
Balıkesir Valisi Ersin Yazıcı, depremler de herhangi bir hasar bildirimi olmadığını belirterek, "Hastaneye başvuran vatandaşımız da yok. Ekiplerimiz depremin merkezi konumundaki Akçaköy’de. Orada da herhangi bir hasar bildirimi yok" dedi.
"OLUMSUZLUK YAŞANMADI"...
Altıeylül Belediye Başkanı Hasan Avcı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sabaha kadar teyakkuz halinde olacaklarını belirtti.
Telefonla bilgi aldıklarını aktaran Avcı, "Şu an için bize gelen herhangi bir olumsuzluk yok, gerekli bütün çalışmaları yapıyoruz. Akçaköy ve Ayvacık mahallelerine yakın olduğu tahmin ediliyordu, oralarla da görüştük herhangi bir olumsuzluk olmadığı bilgisi geldi."
HABER: Sariye AKDAĞ...
KAYNAK:Ajanslar
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 694374
İBB--İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu'ndan Meclis'te bir ilk: Veto etti...
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, ilk kez veto hakkını kullandı. İmamoğlu, İBB Meclisi’nin ekim ve kasım aylarında aldığı 3 kararı, yeniden görüşülmek üzere Meclise iade etti...
İBB Başkanı İmamoğlu’nun veto ettiği Meclis kararları, İBB Meclisi’nin aralık ayı toplantısının ilk günkü gündeminde yer aldı. Söz konusu kararlar ile mülkiyeti İBB’ye ait bazı parsellerin park alanına alınması ve bazı parsellerin devir ve tahsisleriyle ilgiliydi. Park alanına alınan araziler arasında bir zamanlar 'Dubai Towers' gökdeleninin yapımı planlan Levent’teki İETT Garajı da bulunuyordu.
İşte İmamoğlu’nun veto ettiği kararlar:
"(9.) Şişli – Esenler – Kağıthane – Başakşehir - Eyüpsultan ve Beşiktaş İlçelerinde bulunan muhtelif parsellerin park alanına alınmasına ilişkin, 17.10.2019 tarih ve 702 sayılı Meclis Kararının yeniden görüşülmek üzere meclise iadesi hk. Başkanlık Makamı teklifi.(2019/804)
(10.) Başakşehir ve Tuzla İlçeleri muhtelif ada ve parselde bulunan taşınmazların, park, yol, deprem ve toplanma alanı olarak plan değişikliği yapılmasına ilişkin, 17.10.2019 tarih ve 703 sayılı Meclis Kararının yeniden görüşülmek üzere meclise iadesi hk. Başkanlık Makamı teklifi.(2019/807)
(182.) Muhtelif ilçelerde bulunan taşınmazlara ilişkin devir ve tahsis işlemlerine ilişkin (12 adet dosya) 27.11.2019 tarih ve 934 sayılı Meclis Kararının yeniden görüşülmek üzere Meclise İadesi hk. Başkanlık Makamı teklifi. (2019/937)"
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 942177
Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, Türkiye’nin ilk ve tek ödüllü geri dönüşüm projesi Çevreci Komşu Kart’la ilçe sakinlerinin Kasım sonu itibariyle tam 4 milyon 75 bin 317 lira karşılığı puan kazandığını söyledi...
Muratpaşa Belediyesi’nin Nisan 2016’da pilot çalışma olarak başladığı ve 11 ay gibi bir sürede nüfusu 500 bine ulaşan ilçenin genelinde uygulanmaya başladığı Türkiye’nin ilk ve tek ödüllü geri dönüşüm projesi Çevreci Komşu Kart’la ilçe sakinleri Kasım sonu itibariyle tam 4 milyon 75 bin 317 lira karşılığı puan kazandı.
Belediye Başkanı Uysal, Nisan 2016’dan bu yılın Kasım ayı sonuna kadar geçen dönemde ilçede 91 bin 839 evin Çevreci Komşu Kart sahibi olduğunu söyledi. 32 bin 434 hanenin ise cam, kağıt, metal gibi nitelikli atıkların geri dönüşümünü sağlayan projeye aktif olarak katıldığını aktaran Başkan Uysal, aynı süreçte evlerden toplanan atık miktarının ise 12 milyon 868 bin 815 kilogram olduğunu belirtti. Başkan Uysal, toplanan bu atıkların karşılığında Çevreci Komşu Kartlara yüklenen puanların 3 milyon 561 bin 850 liralık bölümünün ise anlaşmalı marketlerde, sinema salonlarında harcandığını söyledi.
Çevreci Komşu Kart’ın aile ekonomisi için bugüne kadar hiç olmayan bir maddi kaynak oluşturduğuna dikkat çeken Başkan Uysal, “Çevreci Komşu Kart’la komşularımız kazanırken doğa da kazandı” dedi. Nitelikli atıklarını geri dönüşümünü sağlayarak 103 bin 829 ağacın kesilmekten kurtulurken 551 bin 593 metrekare orman alanının korunduğunu dile getiren Başkan Uysal, bununla birlikte elektrik, benzin, su, demir, kömür tasarrufu da sağlandığına dikkat çekti.
KISA TARİHÇE...
Çevreci Komşu Kart, Nisan 2016’da Memurevleri Mahallesi’nde pilot çalışma olarak başladı. 17 Mart 2017’de Başkan Uysal tarafından resmen tanıtımı yapılan Çevreci Komşu Kart henüz ilk yılında birçok ödülün sahibi oldu. 20’nci Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Çevre Hizmet Ödülü, 2’nci Uluslararası Şehir, Çevre ve Sağlık Kongresi Kongre Özel Ödülü’ne değer görülen Çevreci Komşu Kart, Kamu Teknoloji Platformu ve Harward Business Rewiew Türkiye tarafından düzenlenen 3’üncü Uluslararası Akıllı Şehirler Konferansı’nda ise ‘sıra dışı başarı hikayesi’ seçildi. Projenin Mayıs 2018’de ise Türk ve Patent Marka Kurumu’nca ‘marka tescili’ yapıldı.
E-ATIKLAR ve ATIK YAĞLAR...
Çevreci Komşu Kart, 2018 yılının başında içerdikleri radyoaktif maddeler, tozlar, halojenli bileşikler, ağır metaller gibi toksik maddeler nedeniyle çevre ve insan sağlığına ciddi ölçüde zarar veren elektronik atıkları, kısaca e-atıkları da kapsamına aldı. Mart 2019’da ise Muratpaşa’da atık yağlar Çevreci Komşu Kart kapsamında toplanmaya başlandı.
HABER:İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 339466
Şırnak'ın İdil ilçesinde PKK'lı teröristlerce tuzaklanan el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu 2 güvenlik görevlisi şehit oldu, 7 güvenlik görevlisi yaralandı. Şehit olan askerlerden birinin bomba imha uzmanı Astsubay Esma Çevik olduğu belirlendi...
Bomba uzmanı Şehit asker Astsubay Esma Çevik
Şırnak Valiliği'nden yapılan açıklamaya göre, İdil İlçe Jandarma Komutanlığınca, Haberli Jandarma Karakol Komutanlığının sorumluluk alanındaki Sarıköy köyü sınırlarında bulunan Pisikayası Tepesi mevkisinde terör örgütü PKK mensuplarınca tuzaklanmış el yapımı patlayıcı tespit edildi.
El yapımı patlayıcıya uzman ekiplerce müdahale sırasında meydana gelen patlamada 2 güvenlik görevlisi şehit oldu, 7 güvenlik görevlisi yaralandı.
Açıklamada, terörle mücadele kapsamında operasyonların kararlılıkla devam ettiği vurgulandı.
KADIN BOMBA İMHA UZMANI ŞEHİT...
Patlamada Esma Çevik ve Kemal Sayar şehit oldu. Şehit olan askerlerden Astsubay Esma Çevik, Türkiye'nin sayılı kadın bomba imha uzmanlarından biriydi.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 245176
Alanya'dan Atatürk'e yapılan saygısızlığa tepki: 'Haddinizi bilin'
Almanya'nın devlet televizyonu olan ARD, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü 2. Dünya Savaşı'nda dünyayı kana bulayan Nazi diktatörü Adolf Htler’le kıyaslandı...
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Alanya Şubesi Başkanı Zuhal Sirkeli, “Almanya’nın devlet televizyonunun Atatürk’e saldırısı manidardır” diyerek duruma tepki gösterdi.
Başkan Zuhal Sirkeli, “Atatürk ve Cumhuriyet Türkiye’si 2. Dünya Savaşı sırasında Alman bilim adamlarını, aydınlarını ülkesinde barındırarak özgür ve refah içinde bir yaşam sürmelerine vesile olmuştur. Bahsi geçen aydınlar ve niceleri, Nazi Almanya’sının işkence, baskı, zulüm ve ölüm tehdidinden kurtulmuş, aydın fikirlerini Türkiye Cumhuriyeti’nde yeşertmiştir. O dönemin Türkiye Cumhuriyeti özgürlük, eşitlik ve kardeşlik fikrini temel ilke edinmiş bir Cumhuriyettir. Hukuka olan inancıyla birlikte güçler ayrılığı ile hümanist ve aydınlanmış bir devlet fikri ile bağnazlığa, gericiliğe ve feodal sisteme son vermiştir. Farklı ırklara, dinlere saldırı Atatürk Cumhuriyeti’nin politikası değildir. Söz konusu dönemde yabancı istihbarat elemanları Anadolu da kol gezmektedir. Hiçbir istihbarat raporunda ARD kanalının iddialarına dair bir belge yayınlanmamıştır. Tarih literatüründe böyle bir tarih kaydı yer almamaktadır. Dersim olaylarında gaz kullanıldığına dair bir belge, rapor yoktur. ARD Televizyonunun uydurmasıdır. Bugüne kadar böyle bir iddia yokken bugün ortaya atılması üzerinde düşünülmelidir. Bu sözde belgeyi (!) Almanya’ya servis edenler de iddiayı ortaya atanlar kadar onursuzdur. Bunlar biliyorlar ki Ortadoğu’da tek laik ve ulus devlet olan Türkiye’nin Atatürk ile bağları koparılabilirse, bir şekilde bulunduğu bölgenin de kontrolü denetimleri altına alınmış olacaktır” dedi.
HABER: Uğur AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 265745
Kuruluşu 14 Ekim 2019 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylanan KGK'nın Uluslararası Medya Merkezi'ni de bünyesinde barındıran modern genel merkez binası hizmete girdi...
Kuruluşu 14 Ekim 2019 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylanan, onay öncesi ve sonrası İstanbul'da yabancı medya temsilcilerine iftar, KKTC ve Azerbaycan Medya Buluşmaları ile Dünya Rus Medya Kongresi'ne ev sahipliği gibi dev organizasyonlarla fark yaratan KGK'nın genel merkez binası Ankara'nın Çankaya ilçesinde hizmete girdi. 5 katlı modern bina nedeniyle her kesimden tebrik yağmuruna tutulan KGK (Küresel Gazeteciler Konseyi) Genel Başkanı Mehmet Ali Dim, "Aynı zamanda Uluslararası Medya Merkezi'ni de bünyesinde barındıran binamız hizmete girmiştir. Emeği geçenlere teşekkür ederiz. Ülkemize ve meslektaşlarımıza hayırlı, uğurlu olsun" dedi.
KGK GENEL MERKEZİ'NİN ADRESİ VE İLETİŞİM BİLGİLERİ
Kavaklıdere, Binektaşı Sk. No 7, 06680 Çankaya/Ankara, Türkiye.
TELEFON
+90 312 424 07 07 (Santral)
Fax: +90 312 424 07 06
E-POSTA
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
WEB SİTESİ
http://kureselgazetecilerkonseyi.org
HABER: İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 285003
FOX TV’de sabah kuşağında yayınlanan Çalar Saat programında Gazeteci İsmail Küçükkaya’nın konuğu AKP’li Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu oldu...
İsmail Küçükkaya, konuğu Tevfik Göksu ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi hakkında konuştu. Yazar Cafer Özilhan kendisine ait sosyal medya hesabından Küçükkaya’ya tepki göstererek FOX TV de @KucukkayaIsmail sabah Tevfik Göksu’yu konuk etti programa uzun uzun İBB yi konuştu, @ekrem_imamoglu ‘nu elestirmesine çanak tuttu. Ama bu tabloyu sormadı soramadı. Özgür gazetecilik böyle yapılıyor artık. Sorulması gerekeni soramama özgürlüğü!!!” ifadelerini kullandı.
@caferozilhan
FOX TV de
@KucukkayaIsmail
sabah Tevfik Göksu'yu konuk etti programa uzun uzun İBB yi konuştu,
@ekrem_imamoglu
'nu elestirmesine çanak tuttu.
Ama bu tabloyu sormadı soramadı. Özgür gazetecilik böyle yapılıyor artık. Sorulması gerekeni soramama özgürlüğü!!!
TEVFİK GÖKSU İBB’Yİ 25 YIL AKP’NİN YÖNETTİĞİNİ UNUTTU
AKP’li Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu programa geç kalınca espirili bir şekilde ”Hoş geldiniz, altı buçuk dakika geciktiniz. Niye geciktiniz efendim?” sorusuna Göksu, ” Trafikten, eskiden böyle değildi biliyorsun” cevabını verdi. Buna karşılık İsmail Küçükkaya, ”Efendim 25 yıldır belediyeyi siz yönetiyorsunuz, trafik 25 yıldır var” yanıtını verince Göksu ”6 ayda bu hale geldi” ifadelerini kullandı.
KAYNAK:TELE1
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 362395
KGK'dan tepki...
Küresel Gazeteciler Konseyi (KGK) Genel Başkanı Mehmet Ali Dim, Finlandiya'da başlatılan Türk mallarını boykot kampanyasını Türkiye'ye duyurdu...
Sokaklar ve alışveriş merkezlerine yapıştırılan 'Türk mallarını boykot edin' afişine ilişkin sosyal paylaşım sitesi Twitter'da bir fotoğraf yayınlayan Dim "Burası Finlandiya... Türk mallarını boykot edelim diyorlar. Turizmi de kapsayan bir kampanya başlatmış hain PKK yandaşları. Dikkate almaya değmez" dedi.
Dim, paylaşımında Alanyalı Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nu da etiketledi.
Uzun yıllardır Finlandiya'da yaşayan Alanya'nın tanınmış simalarından Erol Uğur, "Bu kara propagandayı ben de burada yaşayan bir Türk arkadaşımdan öğrendim. Türkler, bu afişleri gördükleri yerde çıkarıp, çöpe atıyorlar" dedi.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 783876
Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası (EPGİS), bu geceden itibaren geçerli olmak üzere LPG Otogaz’ın litre fiyatında pompa fiyatlarına yansıyacak şekilde 6 kuruş zam geldiğini açıkladı...
6 KURUŞ ZAM...
EPGİS’in açıklamasına göre, bu geceden itibaren geçerli olmak üzere LPG Otogaz’ın litre fiyatında pompa fiyatlarına yansıyacak şekilde 6 kuruş zam geldi.
HABER: İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 137695
Son üç gündür Akdeniz de bir veya iki deprem meydana geliyor...
Akdeniz'de 3.3 büyüklüğünde deprem;
Akdeniz'de, Muğla'nın Datça ilçesi açıklarında, Richter ölçeğine göre 3.3 büyüklüğünde deprem meydana geldi...
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem Dairesi'nin verilerine göre, saat 11.18'de, Akdeniz'de 3.3 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Muğla'nın Datça ilçesinin 142,77 kilometre açığındaki depremin 14,65 kilometre derinlikte olduğu kaydedildi.
HABER: Emine YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 507985
İŞTE AK PARTİ'NİN DEMOKRASİ ANLAYIŞI VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ...
T.C. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından www.parlamentohaber.com’ da yayınlanan ‘Albayrak’tan Ekonomi Kötü Diyen Ekonomistlere Terörist Benzetmesi’ başlıklı habere 20.000 TL – Yirmi Bin TLlik dava açıldı...
Parlamento Haber web sitesinin yapmış olduğu “ALBAYRAK’TAN ‘EKONOMİ KÖTÜ’ DİYEN EKONOMİSTLERE TERÖRİST BENZETMESİ” başlıklı haberine T.C. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından kişilik haklarına saldırı sebebiyle 20.000 TL – Yirmi Bin TL tutarında dava açıldı.
NE OLMUŞTU?
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Ordu Ticaret ve Sanayi Odası tarafından Ordu Kültür Sanat Merkezi’nde (OSKM) düzenlenen toplantıda yaptığı konuşma da “Birileri çıkacak, isimlerinin başında ekonomist, profesör yazan ama bu ülkeye zarar vermeye çalışan, nereye hizmet etmeye çalıştığı, hangi tabloları çizerek, milleti korkutmaya, Türkiye aleyhinde bir algı oluşturmaya çalışan bu kişilerin, terör eylemlerinde gördüğümüz ekipten farkı yok.” demişti.
7 Kasım 2019 tarihli Yeniçağ Gazetesi tarafından yapılan Berat Albayrak ‘ekonomi kötü’ diyen ekonomistleri ‘teröristlere’ benzetti! başlıklı haber ve birçok haber sitesi tarafından yayına alınan haberler gibi Parlamento Haber web sitesi de bu haberi 8 Kasım 2019 tarihinde meslek etik ilke ve kurallarına uygun olarak yayınladı.
Fatih Portakal’ın sunduğu Fox Ana Haber’in 8 Kasım 2019 tarihli bölümünde “ŞİMDİ DE EKONOMİSTLER TERÖRİST OLDU” başlıklı haberinde, Ordu Ticaret ve Sanayi Odası tarafından düzenlenen toplantıda, Bakan Berat Albayrak’ın yaptığı o konuşmadaki çarpıcı ifadelere yer verildi. CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel “Patates, soğancılardan sonra ekonomistlerde terörist oldu.” ifadelerini kullanmıştı.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener TBMM’de partisinin düzenlediği 12 Kasım 2019 tarihli grup toplantısında yaptığı konuşmada, ekonomik gidişatı eleştirenleri ‘teröristlerle’ aynı kefeye koyan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a yüklendi. Akşener, “Damat Bey haddini bil haddini! Kayınpeder torpiliyle oturduğun o makamı yeteri kadar işgal ettin. Milletimize terörist demek hakkın da değildir haddin de değildir” demişti.
BAKANLIK TARAFINDAN HUKUKİ SÜREÇ BAŞLATILDI...
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın ekonomik gidişatı eleştirenleri ‘teröristlere’ benzetmesinin ardından Bakanlık, 12 Kasım 2019 tarihli yapılan basın açıklamasında “Ekonomi aleyhinde algı oluşturmaya çalışanlara karşı hukuki süreç başlatıldı.” açıklamasında bulunmuştu.
BAKAN ALBAYRAK’TAN PARLAMENTO HABER’E 20 BİN TL’LİK DAVA
Bakan Berat Albayrak tarafından Parlamento Haber’e açılan 20 Bin Tl’lik davada, Bakan Albayrak’ın avukatı Ahmet özel tarafından şu ifadelere yer verildi.
Basın yoluyla müvekkilimin kişilik haklarına saldırı sebebiyle www.parlamentohaber.com adresinde ‘Albayrak’tan Ekonomi Kötü Diyen Ekonomistlere Terörist Benzetmesi‘ başlığıyla yayınlanan yazıya ilişkin olarak; 20.000 TL – Yirmi Bin TL – manevi tazminatı müvekkil Berat Albayrak adına; yayın tarihinden itibaren (08.11.2019) işleyecek yasal faizleriyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahliyesine, ayrıca hükmün davalı internet sitesinde ilanen yayınlanmasına karar verilmesi taleplerimizdir.
PARLAMENTO HABER’DEN KONU İLE İLGİLİ AÇIKLAMA...
Bakan Berat Albayrak ile ilgili olan haberin, birçok haber sitesi ve haber ajansının basın ve yayın haklarını kullanarak aktardığı belirterek, özgür basın ve tarafsız habercilik ilkesi gereğince Parlamento Haber olarak yapmış olduğumuz “ALBAYRAK’TAN ‘EKONOMİ KÖTÜ’ DİYEN EKONOMİSTLERE TERÖRİST BENZETMESİ” başlıklı haberde, kişilik haklarına aykırı hiçbir ifadenin yer almadığını, kaynak olarak kullandığımız, 7 Kasım 2019 tarihli Yeniçağ Gazetesi tarafından yapılan Berat Albayrak ‘ekonomi kötü’ diyen ekonomistleri ‘teröristlere’ benzetti! başlıklı haberdeki içeriğin sitemizde değiştirilmeden yayınladığını belirtiyor, dava ile ilgili yapılan açıklamayı, YÜCE TÜRK MİLLETİ’NİN ferasetine bırakıyoruz.
Basının prangalı ve havuz medyasından ibaret olduğu ve adaletin yok edilmeye yüz tuttuğu bir Türkiye’de, korkmadan, yılmadan habercilik yapan tüm gazeteci arkadaşlarımıza ve kamuoyuna saygıyla duyururuz.
HABER: İbrahim AKDAĞ
KAYNAK:www.parlamentohaber.com
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 468345
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Deprem Çalıştayı”nda yaptığı konuşmanın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. İmamoğlu, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Kanal İstanbul’u kastederek “Kazmayı vurduğumuz anda denizcilik uçacak” sözlerine yanıt verdi. İstanbul halkının Kanal İstanbul konusunda “sıfır noktasında bilgiye” sahip olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Dünyayı, ekosistemi, iklimi, depremi her yönüyle etkileyecek, nüfusu, yapılaşmayı rantı etkileyecek bir konusunun yüzeysel geçiştirilip, “Biz ihaleye çıktık” denecek bir süreç olmadığının altını çiziyoruz. Sayın Bakanı nereye uçurur, dış ilişkileri veya başka konuları nereye uçurur, o beni hiç ilgilendirmiyor. Ben, İstanbul’a, 16 milyon insana, bu ülkeye neye mal olacağına bakıyorum” dedi...
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Deprem Çalıştayı”nda yaptığı konuşmanın ardından kameraların karşısına geçti. Gazetecilerin İmamoğlu’na sordukları sorular ve İBB Başkanı’nın verdiği yanıtlar şöyle oldu:
Protokolde gözlerin aradığı isimler vardı; İstanbul Valisi, AFAD Başkanı olmak üzere.
- Buraya herkes davet edildi, benim de bilgim dahilinde. İlgili bakanlıktan tutun da valiliğe kadar. Belki kurulları veya heyetleri temsilen birileri gelmiş olabilir; ama ben kim geldi, gelmedi açıkçası bilmiyorum. Umarım gelmişlerdir. Bugün aslında konu, üst düzey bilim insanları, teknik insanlar, onların ne katacakları. Bizler, yöneticiler dinleyip sorumluluk elde etmesi gereken insanlarız. Gelmeseler de biz raporları kendilerine yolarız.
“BEN İSTANBUL’A BAKIYORUM”...
Kanal İstanbul’a da değindiniz içeride. Siyasetin de çokça gündeminde. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, “Kazmayı vurduğumuz anda denizcilik uçacak” gibi sözleri oldu. Sizin duruşunuz da devam ediyor. Kanal İstanbul projesi nereye doğru gidiyor? Çünkü, iktidar kanadı bu konuda kararlı ve ısrarlı.
- İstanbul’da halkın, yaptığımız araştırmada neredeyse sıfır noktasında bilgi sahibi olduğunu görüyoruz. Kanal İstanbul’u, ‘çılgın proje’, ‘Bir yerden kanal geçiyormuş’ diye biliyorlar. Yani etkisi, üreteceği tahribat, neye mal olacağı konusunda faydaları ve dezavantajları konusunda hiçbir bilgileri yok. Dünyayı, ekosistemi, iklimi, depremi her yönüyle etkileyecek, nüfusu, yapılaşmayı rantı etkileyecek bir konusunun yüzeysel geçiştirilip, ‘Biz ihaleye çıktık’ denecek bir süreç olmadığının altını çiziyoruz. Sayın Bakanı nereye uçurur, dış ilişkileri veya başka konuları nereye uçurur, o beni hiç ilgilendirmiyor. Ben, İstanbul’a, 16 milyon insana, bu ülkeye neye mal olacağına bakıyorum. Yani bu belki 75 milyar, belki 125 milyar lira açıklanıyor. Böyle bir maliyetin, bugünün Türkiye’sinde ekonomik olarak karşılığı önceliği nedir? Bu şehrin, kadim coğrafyasına, tarihsel geçmişine etkisi ne? Tarım veya orman alanlarına etkisi ne? İnsan yaşamına, trafiğine coğrafi bütünlüğüne etkisi ne? Ben buna bakarım. Beni ilgilendiren tarafı bu. Duyurmaya, paylaşmaya, konuşmaya da devam edeceğim.
“KRİTİK OLAN MELEN…”
Barajlarda son durum nedir? İstanbul’da bir su sıkıntısı yaşanacak mı?
- Şu anda barajlarımız, doluluk olarak yüzde 36’ların biraz üzerinde. Birkaç haftadır düşüş trendinde olan doluluk oranı, son 3-4 gündür bir yükselişe geçti. Kışa girişimiz gecikti; ama henüz kışı yaşamadık. İstanbul’un ürkütücü su senaryosu, 2 yıl üst üste kuraklık yaşaması ile ilintili. Bu kuraklığın, yaz aylarına nasıl tesir edeceğini yaşayacağımız kışla göreceğiz. Şu anda henüz kışla ilgili bir tahminde bulunmak güç. Eğer, seneye de bir kuraklık yaşanırsa, arkadaşlarımızın ön görüsü 2021’de bizi bir su sıkıntısı bekliyor. Tabi burada çarpıcı olan 2 şey var. Bir tanesi, malum Melen Barajı’nın bundan 2 yıl önce açılacak olması ve bugün orada milyonlarca metreküplük su rezerviyle İstanbul’un beslenebileceği yönünde tarihsel projenin hala niçin neticelenmediği… Aldığımız son bilgiden dolayı burada yapılan yanlış imalatın giderilmesiyle ilgili ek projenin maliyetiyle ilgili alakalı ödeneğin hala çıkarılmamış olması… 2040’a, 2071’e kadar su sorunu yaşamayacağımız bir şehir devraldığımız konusunda, Sayın Cumhurbaşkanı dahil, teminatlar verildi topluma. Biz de o teminatı alarak seçildik. Dolayısıyla bu süreç de milli bir meseledir. Eğer DSİ, ödenek sorunu yaşıyorsa, bu ödeneği tesis edecek kurumları bu konuda uyarıyoruz ve duyarlılığa davet ediyoruz. Bu, önemli bir meseledir. En azından bence Sayın Cumhurbaşkanı’nın taahhüt ettiği ve vaat ettiği “2040’a, 2071’e kadar su sorunu yaşamayacağız. Tüm sorunu çözdük” taahhüdünün imza altına alınması için bütün kurumları ve kuruluşları sorumluluğa davet ediyoruz. Şu anda 2 yıl su sorunu olmayacağı yönündeki öngörümüzle beraber, bu ileride su sorunu olmayacağı anlamına da gelmiyor. Kritik olan Melen Barajı’nın yanı sıra, tasarruflar ve geliştireceğimiz su kaynağı oluşturma ile ilgili projelerimiz devam ediyor. Ocak ayında da su çalıştayımız olacak. Bunu orada da ele alacağız. Ama her şeyden önce şunu ifade edelim; Kanal İstanbul projesinin yüzde 30 civarında su havzalarını yok edeceği, İstanbul için ne kadar gereksiz ve ne kadar riskli bir proje olduğunun da ayrı bir ispatıdır. Onun da altını çizelim.
“BİLİMSEL ALANLARA MÜDAHALECİ OLMAM”...
Deprem alanında uzun süredir çalışma yapan bazı isimlerin İBB yönetimi tarafından çalıştaya neden dahil edilmediklerine dair sosyal medyadan tepkileri oldu. Haberdar mısınız, bu davetlerden ve bu konuda bir mesajınız olacak mı?Bir belediye başkanı olarak kim davet edildi, kim edilmedi… Bilimsel alanlara ben ne müdahaleci olurum ne de olmak doğru. Burada bir kere şunu söyleyelim. Davet edilmeyen kimse yok. Konuşulan şey, konuşmacı olmakla ilgili. Gösterilen tepki… Ki ismi geçen bilim insanımız da belediyemiz ile başka alanlarda şu anda aktif çalışma içerisinde. En son mesela İSKİ’nin kendilerine bir çalışma teklifi yaptığını biliyorum. Dolayısıyla İstanbul’da hiçbir bilim insanı dışarıda kalmaz, kalmamalı. Eksiklik olabilir. Çokça bilim insanımız var. Herkesin konuşmacı olması mümkün olamayabilir. Ama herkesin sürecin içinde olması sağlanmalıdır. Bunu sağlamaya dönük kurullar oluşturuyoruz. Kendilerine bir hata yapılmışsa zaten arkadaşımız söyledi ‘özür dileriz’ dedi. Ama bilim adına konuşmacı olmadım diye gelmemeyi kendileri tercih etmemeli. Umarım bugün veya yarın kendileri en üst seviyede katılımcı ve sürece katkı sunan bilgileri ile paylaşımcı olmasını dilerim. Sadece kendilerine değil, tabi herkesi bu anlamda davet ediyoruz. Eksiklikler giderilir. Bu ne ilk ne son olacak. Hep böyle depremle ilgili konuşacağımız alanları ve süreçleri İstanbul’un her anına dahil edeceğiz. Çünkü bizim birinci meselemiz deprem.
HABER: Halime Yağmur AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 651358
YİNE KARA HABER, 2 MEHMETÇİK ŞEHİT...
Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada şöyle denildi;
"Barış Pınarı Harekât Bölgesinde, 02 Aralık 2019 tarihinde bölücü terör örgütü mensuplarınca havan ile yapılan taciz atışı sonucunda bir kahraman silah arkadaşımız ağır yaralanmış ve kaldırıldığı hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştur.Irak kuzeyinde devam eden Pençe-3 harekâtında, 02 Aralık 2019 tarihinde PKK'lı bölücü teröristlerle çıkan çatışmada bir kahraman silah arkadaşımız şehit olmuş, bir kahraman silah arkadaşımız ise yaralanmış ve derhal hastaneye sevk edilmiştir.
HATAY’A ŞEHİT ATEŞİ DÜŞTÜ
Suriye’nin Tel Abyad kentinde PYD’li teröristlerin havanlı saldırısında şehit olan Uzman Çavuş Harun Çınar’ın (22) Hatay’daki baba evine acı haber ulaştı.
Barış Pınarı Harekât Bölgesinde Tel Abyad kentinde PYD’li teröristlerin havanlı saldırısında şehit olan Uzman Çavuş Harun Çınar’ın Antakya ilçesi Açık Dere Mahallesi’ndeki baba ocağına acı haber askeri heyet tarafından ulaştırıldı. Hikmet ve anne Emine Çınar çifti çocuklarının şehadet haberi ile büyük üzüntü yaşadı. Rahatsızlanan Çınar çiftine hazırda bekletilen sağlık ekibi müdahale etti.
Bekar olduğu öğrenilen şehit Çınar’ın, baba evi ve sokağına Türk bayrakları asıldı. Acı haberi alan yakınları da Çınar ailesine taziyeye geldi. Şehit Uzman Çavuş Harun Çınar’ın ne zaman defnedileceği konusunda henüz açıklama yapılmadı.
HABER:İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 605461
Maltepe Belediyesi tarafından düzenlenen Maltepe Ekonomi Forumu “Ekonomide Yeni Arayışlar” başlığıyla gerçekleştirildi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açılış konuşması ile başlayan programda, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da “Dünya’da ve Türkiye’de Kentleşme Olgusunda Yaşanan Dönüşümler” forumuna katıldı. Açılış konuşmasını yapan Kılıçdaroğlu, “Bir ekonomi kurumsallaşmışsa, siyaset kurumsallaşmışsa sıfırdan, yeniden başlamayız. Her gelen, ‘Siyasete yeni bir beyaz sayfa açacağız’ diyor. Sorun, sayfayı kirletenler” dedi...
Kılıçdaroğlu’ndan sonra konuşan İmamoğlu ise merkezi yönetimin tavrını eleştirerek, “Sayın Genel Başkanımızın ifadesiyle, ‘yokuş aşağı freni boşalmış bir kamyonun gidişine’ benziyor yaptıkları. Sözüm ona bize bu şehri kaybettirecekler.Diyecekler ki, ‘3 ayda İstanbul su sıkıntısı yaşıyor.’ Bu millet akıllı. Neyin, hangi sorunun nereden geldiğini bilirler. Ne kaynaklı olduğunu bilirler” ifadelerini kullandı.
Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’ın ev sahipliğinde düzenlenen Maltepe Ekonomi Forumu “Ekonomide Yeni Arayışlar” programına, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu konuşmacı olarak katıldı. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in de panelist olarak yer aldığı forumda “Dünya’da ve Türkiye’de Kentleşme Olgusunda Yaşanan Dönüşümler” oturumu gerçekleştirildi.
Yerli ve yabancı çok sayıda ekonomist, öğretim görevlilerinin yer aldığı programda, CHP’nin Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, CHP’nin Yerel Yönetim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, CHP’nin Kadın Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Lale Karabıyık, CHP’nin Arge-Bilim Yönetim ve Kültür Platformundan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Fethi Açıkel, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel, Avcılar Belediye Başkanı Turan Hençerli hazır bulundu.
-BİRİNCİ SORUNUMUZ, SAYFAYI KİRLETENLER-
Maltepe Ekonomi Forumu’nun ikinci gününün açılış konuşmasını yapan Kemal Kılıçdaroğlu, “Bir ekonomi kurumsallaşmışsa, siyaset kurumsallaşmışsa sıfırdan, yeniden başlamayız. Her gelen, ‘Siyasete yeni bir beyaz sayfa açacağız’ diyor. Demek ki eski sayfa kirlenmiş. Sorun, sayfayı kirletenler. Yeni bir sayfa açmak zorunda kaldığımız süreci başlatanlar kimler? Eğer siyaset kurumu gerçekten görevini yapsa bu olmazdı. Birinci temel sorunlarımızdan biri bu” diye konuştu.
-LİYAKAT KAVRAMI ÖNEMLİ-
Siyasette liyakat konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, “Liyakatin olmaması, vaat edilen ile iktidara geldikten sonra gerçekleşenlerin taban tabana zıt olması başka bir soruyu gündeme getiriyor. Devlette liyakatin de zaman içinde bozulduğunu görüyoruz. Liyakat dediğimiz kavram önemlidir. Bürokrasinin de zaman içinde aşındığını ve yozlaştığını görüyoruz” dedi.
-SİYASETİ HANGİ SEKTÖR, KİM FİNANSE EDİYOR?-
Kılıçdaroğlu, Türkiye ekonomisinin değer yaratma açısından içe döndüğünü söyleyerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Şu soruyu sormamız lazım 17 yıldır iktidarda kalan bir siyasal iktidar, inşaat sektörünü neden kutsadı. Bu sorunun yanıtını, siyasetin finansmanında aramamız gerekiyor. Siyaseti hangi sektör, kim finanse ediyor? Eğer rant, siyaseti finanse ediyorsa iktidarın arkasındaki parasal gücü inşaat sektörü sağlıyorsa, o zaman siyasal iktidarın, iktidarını sürdürmesinin yolu bu süreci desteklemekten geçiyor. Nereye kadar? Çıkmaz noktaya gelinceye kadar. Bugün geldiğimiz nokta iktidarı çıkmaz sürecin içine girdiği noktadır.”
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından sonra, Prof. Dr. İlhan Tekeli’nin moderatörlüğünde, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, “Dünya’da ve Türkiye’de Kentleşme Olgusunda Yaşanan Dönüşümler” oturumuna katıldı.
İMAMOĞLU: YAŞADIKLARIMIZ BİZE DEVRİM FIRSATI VERİYOR-
Merkezi yönetimle ve belediye meclisinde muhalif olmanın bahane üretmeyi gerektirmediğini vurgulayan İmamoğlu, “İlçe belediyesiyken, hem İBB ile muhalif, hem de merkezi hükümetle o pozisyondaydık. Bölgemizdeki tahakküm, kibir ve baskıcı tavrın bitmesi ve şehirde insanların varlığına değer veren, onları düşünen bir anlayışı ortaya koymuş biriyim. Aslında bütünüyle bunlar bize bir devrim, değişim ve dönüşüm fırsatı veriyor. Bunu belediye başkanlarımız iyi değerlendirmeli” dedi.
-BU ANLAYIŞA MİLLET İZİN VERMEZ-
İmamoğlu göreve geldikleri günden beri yaşadıkları bazı sorunları şu cümlelerle aktardı: “Görünen örnekler de var, Boğaziçi imar yetkisini alma çabası. Kanunları yok sayma, mecliste kabul ettirme çabası var. ‘Bunu biz böyle yaparız, geçiririz böyle olur.’ Olmaz kardeşim, bu millet buna izin vermez.”
-KAÇAK CAMİ YAPTIK-
İmamoğlu, ilçe belediye başkanlığı döneminde o dönemki İBB yönetimi ile yaşadığı ‘kaçak cami’ krizini şöyle anlattı:
“Mahallede cami yapacağız, İBB izin vermiyor, CHP olarak kaçak cami yaptık. Camiyi açacağız, müftü camiye imam vermiyor. Ben de kaymakamı aradım, ‘Mahalleli bayram namazını kılmak istiyor. Ama ben imamlık yapacağım sen de müezzin olur musun’ dedim. Kaymakam da ‘hayrola ne den böyle konuşuyorsunuz’ diye sorunca, ben de kendisine detayları anlatmıştım. Böyle basit konular üzerinden muhalif olmak, okula sokmama, eğitim kurumlarına yardımları engellemek gibi…”
-BASKICILARIN ACİZLİĞİNİ ORTAYA KOYACAĞIZ-
“Sözüm ona, toplumun hizmet almasını engelleyecekler” diyen İmamoğlu,şeffaflığın ellerindeki en önemli panzehir olduğunu söyledi. İmamoğlu şöyle devam etti:
“Şeffaflık çok önemli bir şey. Biz ne olursa olsun, vatandaşın önüne aktardığımız her türlü hususta muazzam bir vicdan işler. Şehre her unsuru mal etmek, onun paydaşı yapmak ve birlikte çözüm üretmek şart. Tabi kavga etmeden, gerektiğinde gereken cevabı vermemiz gerekiyor. Asla bir korku dili değil. Tümüyle sevgi ve şefkatle toplumu kucaklayarak, bu mesajı insanlara geçirerek,size bu baskıyı yapmaya çalışan insanların acizliğini ortaya koymak.”
İmamoğlu konuşmasının devamında, Kılıçdaroğlu’ndan da alıntı yaparak şunları dedi:
“Bugün karşılaştıklarımız aslında, akıllı bir yönetimin yapmaması gereken şeyler. Bu, sadece bir kaybedişi hızlandıracak işler.Sayın Genel Başkanımızın ifadesiyle, ‘yokuş aşağı freni boşalmış bir kamyonun gidişine’ benziyor yaptıkları. Sözüm ona bize bu şehri kaybettirecekler.Diyecekler ki, ‘3 ayda İstanbul su sıkıntısı yaşıyor.’ Bu millet akıllı. Neyin, hangi sorunun nereden geldiğini bilirler. Ne kaynaklı olduğunu bilirler. Bir zam meselesinin kaynağının bile esas olan ülke ekonomisinden kaynaklandığını anlarlar. Yani siz burada, bir takım popülist tavırlarla yapmak istediğiniz ucuz kahramanlıkları vatandaş yutmaz. I bakımdan biz tümüyle gerçekçi davranacağız. İnsanların fırsat bulmalarını sağlayan, ‘ortak akıl’ dediğimiz yani, ‘ben yaptım, en doğrusunu ben bilirim!’ anlayışından ziyade toplumu içine katan mekanizmaları getireceğiz. Tümüyle yeni nesil bir belediyecilik anlayışı. Yeni nesil siyaset anlayışı. Şehrine özen gösteren, insana saygı duyan ve demokratik kurumlarıyla katılımcılığı en üst seviyeye taşıyan bir belediyecilik anlayışı.”
-ÇALIŞTAYLARI ORTAK AKILLA GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ-
İmamoğlu, Aralık ayı içerisinde yapacakları iki çalıştaydan da bahsederek, “Bu süreçte hepimizin demokrasi örneklerini sergilememekten kaçınmamız şart” dedi.
İmamoğlu şöyle devam etti:
“Turizm Platformu kurduk ve bütün paydaşları o platformun içerisinde çalışıyor. Aralık ayı içerisinde İstanbul turizmini nasıl ayağa kaldırabileceğimizi konuşacağız. Yine 2-3 Aralık’ta depremi ve bugüne kadar ihmal edilen Kentsel Dönüşümü ile yapı güvensizliğini ortadan kaldırabileceğimizin çalıştayını ortak akılla gerçekleştireceğiz. Bu süreçte hepimizin demokrasi örneklerini sergilememekten kaçınmamız şart. Bunlar hepimizin çok iyi bildiği şeyler; şeffaflık, katılımcılık, denetim mekanizmasını kamunun içine dahil etmek.”
-HİZMET ANLAYIŞI BAŞKA BİR ANLAYIŞA EVRİLDİ-
Kamu yönetiminin büyük bir zafiyet içerisinde olduğunun altını çizen İmamoğlu, “Kamuya hizmet etme anlayışı, başka bir anlayışa evrilmiştir. Bu anlayışı tekrar düzene sokmak, idealist bir mantık ister. Topluma hizmet, yeni bir bakış açısı ister. Eğer bu şekilde hizmet ederseniz, kamu hizmet yapmış olursunuz. Burası sizin özel alanınız değildir ve buranın milyonlarca sahibi vardır. Bu ahlaki düzeni var ettiğiniz takdirde kaç yıllık olursa olsun, o yapının size ayak uydurmasını sağlamış olursunuz” diye konuştu.
İmamoğlu konuşmasının devamında,İBB’de yönetim kadrosu ile yaptığı toplantının detaylarını da paylaştı.
-CESUR YÖNETİCİLER OLMANIZI İSTİYORUM-
“Dün, 350 kişiyi bulan üst düzey yöneticilerimle toplantı yaptım. Yaklaşık 100 bin kişiyi yönetecek arkadaşıma, şunları söyledim:
‘Her biriniz cesur olmalısınız. Kurallara uyan ama aynı zamanda kurallara aykırı olmamak kaydıyla şartları zorlayan cesur yöneticiler olmanızı istiyorum. Sizin ortaya koyacağınız cesaret, kuracağınız ortak akıl masasında, cesur insanlarla birlikte hareket etmeyi ihmal etmeyin. Göreceksiniz, o etrafınıza topladığınız insanlarla müthiş bir kurum aidiyetini yerleştirmiş olacaksınız. Biz, merkezle muhalif olmaktan dolayı asla bir ürkeklik ve korkaklık ortaya koymayacağız ve koymuyoruz. Cesur olacağız. Kurum içerisinde çalışan insanları başka bir hükümetin kurduğu düzenin insanları olarak görmeyip, bu kentin 16 milyon insanlarından birileri olarak bakacağız. Bundan sonra mutlaka liyakati ön planda tutacağız. Yeni nesil belediyecilik ve yeni siyaset anlayışıyla, şehrine özen gösteren, kentin insanlarına saygı duyan ve bütün kentin insanlarını sürecin içine katan belediye başkanı olarak da ‘ben bilirim, ben yaparım’ anlayışıyla değil, şehri modere eden bir anlayışla şehri idare edeceğiz.”
-ZEYDAN ADANA’YI SEÇER MERSİN’İ ANLATTI-
Toplantıda söz alan Zeydan Karalar Adana, Vahap Seçer de Mersin özelinde sosyal demokrat belediyelerin devraldığı belediyelerin sorunlarından bahsederek, bunları nasıl çözebildikleri konusunda deneyimlerini aktardı. Mersin ve Adana’nın, Türkiye’nin küçük bir örneği olduğunu ifade eden katılımcı belediye başkanları, yönetimlerine bırakılan borçlara, şeffaflığa ve çalışma sürecindeki personel istihdamı ile sorunlarına dikkat çekti.
Maltepe Ekonomi Forumu’nun basına kapalı bölümüne geçilmeden önce, aile fotoğrafı verildi.
HABER: Ayten YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 458228
Hakkari'de 2 asker yıldırım düşmesi sonucu şehit düştü...
Bir kötü haber de Şanlıurfa'dan geldi. Akçakale'de terör örgütü PKK/PYD tarafından atılan havan mermisinin hudut karakoluna düşmesi sonucu 2 asker şehit oldu...
Bu haberlerin ardından bir acı haber de Pençe Harekatı bölgesinden geldi. 1 asker yıldırım düşmesi sonucu şehit oldu...
HAKKARİ'NİN Çukurca ilçesinde yıldırım düşmesi sonucu 2 asker şehit oldu. Hakkari'deki acı haberden kısa süre sonra bir başka acı haber Şanlıurfa Akçakale'den geldi. Terör örgütü PKK/PYD'nin saldırısı sonucu 2 askerimiz şehit düştü. Milli Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Hakkari merkez ilçe Davuş Tepe Üs Bölgesi'nde yıldırım düşmesi sonucu 2 jandarma personelinin şehit olduğu belirtildi. Yıldırım düşmesi sonucu şehit olan askerlerin naaşları Hakkari Devlet Hastanesine getirilirken, hastane çevresinde de önlem alındı.
HAKKARİ'DEN 2 ŞEHİT
İçişleri Bakanlığı'ndan da bir açıklama yapıldı. Yapılan açıklamada, "Hakkari-Merkez ilçe Davuş Tepe Üs bölgesinde yıldırım düşmesi sonucu 2 jandarma personelimiz şehit olmuştur. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve milletimize sabır ve başsağlığı dileriz" ifadelerine yer verildi.
AKÇAKALE'DEN 2 ŞEHİT
Şanlıurfa'nın Akçakale Tekçe Hudut karakoluna PKK/PYD silahlı terör örgütü tarafından atılan havan mermisinin hudut karakoluna düşmesi sonucu 2 asker şehit oldu. MSB'den yapılan açıklamada, "Barış Pınarı Harekâtı kapsamında, 27 Kasım 2019 tarihinde Akçakale'de bir hudut karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu iki kahraman silah arkadaşımız şehit olmuştur. Havan atışının yapıldığı bölge, ateş destek vasıtaları ile derhal atış altına alınmıştır. Bölgede operasyonlara devam edilmektedir" denildi.
PENÇE HAREKATI BÖLGESİNDEN 1 ŞEHİT
Milli Savunma Bakanlığı, Pençe Harekatı bölgesinde yıldırım düşmesi sonucu bir askerin şehit olduğunu bildirdi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, "Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehidimize Allah'tan rahmet, kederli ailesine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile asil milletimize başsağlığı ve sabır dileriz" ifadelerine yer verildi.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 132274
Küresel Gazeteciler Konseyi (KGK) Malatya Buluşması, 29 Kasım-1 Aralık 2019 tarihlerinde Türkiye genelinden 60 katılımla gerçekleştirilecek...
KGK Genel Başkanı Mehmet Ali Dim, KGK yöneticileri ve gazeteciler, 29 Kasım Cuma günü organizasyona protokol ziyaretleri ile start verecekler.
KGK heyeti;
--Malatya Valisi Aydın Baruş,
--Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahaddin Gürkan,
--Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar,
--Battalgazi Belediye Başkanı Osman Güder'i ziyaret edecek.
30 Kasım Cumartesi günü Arapgir gezisi ile başlayacak program, saat 15.00'de Malatya Büyükşehir Belediyesi Fırat Toplantı Salonu'ndaki KGK Yerel Medya Meclisi Toplantısı ile sürecek. İstiklal Marşı ve saygı duruşu ile açılacak toplantı KGK Genel Başkanı Mehmet Ali Dim’in konuşması, protokol konuşmaları, mesleki sunumlar ve katılımcıların konuşmaları ile sürecek. Saat 18.00'de KGK Yönetim Kurulu Toplantısı gerçekleştirilecek.
HABER:Mertcan YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 919016
Eşine 'param yok' diyemedi, intihar etti cebinden sadece 1.5 lira çıktı...
İzmir'den eşinin "Pazara gidelim" dediği Ali Kabasakal, "Param yok" diyemedi, banyoya girerek tüfekle intihar etti.
YOKSULLUK,İŞSİZLİK VE EKONOMİK BUHRAN İNSANLARIMIZI ÖLÜME İTİYOR...
Eşinin "Pazara gidelim" dediği Ali Kabasakal, "Sen biraz oyalan, duş alayım" diyerek banyoya girdi. Yanına av tüfeğini alan Kabasakal, kendisini vurarak intihar etti.
Cebinden sadece 1.5 lira çıkan Ali Kabasakal'ın naaşı otopsi işleminden sonra, İzmir Kemalpaşa Yukarı Yenmiş Köyü'nde defnedildi.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 475699
Beşinci kattan atıldılar mı atladılar mı?
İstanbul Küçükçekmece'de Hüseyin K. kendisini aldatan eşi Zeynep K.’yı ve sevgilisi Aykut D.’yi evinde bastı. Kısa süreli tartışmanın ardından binanın 5. katından atlayan Zeynep K. ve sevgilisi hayatını kaybetti. Olayla ilgili çok yönlü soruşturma devam ederken, kadın ve sevgilisinin intihar edip etmediği araştırılıyor...
Yasak ilişki ölümle sonuçlandı...
Olay, Atatürk Mahallesi'nde saat 14.50 sıralarında yaşandı. İddiaya göre, Hüseyin K. evinin kapısını çaldı. Kapıyı bir süre geç açan eşi Zeynep K.'dan (24) şüphelenen Hüseyin K. evde yaptığı araştırmada yabancı bir mont buldu. Evi didik didik arayan Hüseyin K. bir süre sonra Aykut D.'yi (30) saklandığı odada bulunca kavga etmeye başladı. Kısa süren kavganın ardından Hüseyin K., eşi Zeynep K.'yı ve sevgilisi Aykut D.'yi bir odaya kilitledi. Bir süre sonra Zeynep K. ve Aykut D. beşinci kattan düşerek hayatını kaybetti.
“YASAK İLİŞKİ ESNASINDA BASTIM”...
Olayla ilgili soruşturma başlatan polis ekipleri Hüseyin K.'nın ve bir akrabasının ifadesine başvurdu. Hüseyin K. ifadesinde, “Eve geldiğimde eşimin beni aldattığını gördüm. Eşim ve sevgilisini bir odaya kilitledim. Daha sonra akrabalarıma haber verdim. Eşim ve sevgilisi o esnada kendilerini balkondan atmışlar” dedi.
Soruşturmayı çok yönlü devam ettiren polis, evde incelemelerde bulundu. Cansız bedenleri Adli Tıp Kurumu'na gönderilen Aykut D. ve Zeynep K.'nın intihar edip etmedikleri araştırılıyor.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 108716
Bu yıl 4. kez yapılan Samsun Gıda Fuarı’na katılan Alanyalı Aşçılar Alanya avokadosunu ve bölgede yetişen tropikal ürünleri tanıttı...
Samsun Gıda Fuarı 4. kez kapılarını açtı.
21 Kasım Perşembe günü başlayan ve 3 gün süren fuara;
--Türkiye Aşçılar Federasyonu Akdeniz Bölge Başkanı ve Akdeniz Profesyonel Aşçılar Birliği (AKPAB) Başkanı Şinasi Karanlıkoğlu,
--Alanyalı Aşçılar Hakan Kıraç,
--Haşim Hüseyin Sönmez,
--Eshabil Karaman,
--Hasan Şahin,
--Kübra Demirel katılım gösterdi.
Şinasi Karanlıkoğlu ve ekibi fuarda Alanya ve Gazipaşa’da yetiştirilen tropikal ürünleri tanıttı. Avokado başta olmak üzere bölgemizde yetişen tropikal ürünlerin tanıtılığı fuarda, davetlilere tropikal ürünler ikram edildi. Ayrıca fuara katılan; Samsun Valisi Osman Kaymak, Samsun Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Nihat Soğuk, Ticaret ve Sanayi Odası Başkan Vekili Süleyman Hızır, Türkiye Aşçılar Federasyonu Genel Başkanı Zeki Açıköz, TÜYAP Anadolu Fuarları A.Ş Genel Müdür Yardımcısı Gökalp Gökdemir’e AKPAB ekibi tarafından Akdeniz lezzetlerinin sunumu yapıldı. Davetliler ve fuara katılan heyet Akdeniz ürünlerine büyük ilgi gösterdi.
Fuar hakkında açıklamalar da bulunan Türkiye Aşçılar Federasyonu Akdeniz Bölge Başkanı ve Akdeniz Profesyonel Aşçılar Birliği (AKPAB) Başkanı Şinasi Karanlıkoğlu, Alanya ve bölge mutfağını ulusal ve uluslararası fuarlarda tanıtmaya devam edeceklerini söyledi. Karanlıkoğlu, “Ekibimizle birlikte Samsun’da Alanya ve bölge mutfağını tanıttık. Ayrıca fuarda, Alanya başta olmak üzere Gazipaşa ve çevre ilçelerde yetişen tropikal ve diğer ürünlerimizin tanıtımını yaptık. Avokado ve tropikal ürünler fuarın ilgi odağı oldu. Hem protokole hem de vatandaşlara ikramlarımız oldu. Bölge mutfağını elimizden geldiğince tanıtmaya devam edeceğiz" dedi.
Karanlıkoğlu, fuarda emeği geçen ve takılım gösteren herkese teşekkür etti.
HABER: Sariye AKDAĞ...
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 786473
Dolandırıcıların son numarası dikkat!
İnternette kart aidatı dolandırıcılığı yapan dolandırıcılar sınır tanımıyor. E-Devlet adına sahte siteler ve hesaplar açan dolandırıcılar bu yolla çok sayıda vatandaşı tuzağına düşürerek kart bilgilerini çalıyor...
Vatandaşı dolandırmak için her gün yeni bir yol bulan dolandırıcılar, internet siteleri üzerinden resmi devlet kurumları adına internet siteleri, sahte hesaplar vasıtasıyla vatandaşı tuzağına düşürüyor. Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal medya sitelerinden sponsorlu gönderi paylaşarak kullanıcılara ulaşıyor. Bağlantıya tıklayan kullanıcılar ilk olarak Türkiye.gov.tr süsü verilmiş sahte web sitesine yönlendiriliyor. Açılan sahte web sitesine yönlendirilen kullanıcı buradaki hemen başvur butonuna tıkladıklarında ise kart bilgilerini girmek için bir sayfaya yönlendiriliyor. “Kredi kartı aidat iadesi” başlıklı sayfada kullanıcılara başvurunun sadece kredi kararlı için yapılabileceği bilgisi veriliyor.
HABER:Mertcan YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 397302
Eğitim, sağlık ve sosyal alanlarda toplumsal gelişimi tetikleyerek, yaşam kalitesini yükseltecek farklılıklar yaratma hedefiyle çalışmalarına devam eden Anadolu Vakfı, bu yolda 40 yılı geride bıraktı...
Anadolu Vakfı, Hayata Geçirdiği Projelerle,40 Yıldır Anadolu İnsanı İçin Değer Yaratıyor.
Her geçen gün kapsamı genişleyen projeleriyle hayatına dokunduğu insanların sayısı yüz binlere ulaşan Anadolu Vakfı, 40. yılını kutluyor. 1979 yılından bu yana toplumun yaşam kalitesini yükseltmek için çalışan Anadolu Vakfı; başta eğitim ve sağlık olmak üzere Anadolu insanının ihtiyaç duyduğu alanlara yönelik stratejiler geliştirip projeler hayata geçirmeye tüm hızıyla devam ediyor.
Eğitim, sağlık ve sosyal alanlarda toplumsal gelişimi tetikleyerek, yaşam kalitesini yükseltecek farklılıklar yaratma hedefiyle çalışmalarına devam eden Anadolu Vakfı, bu yolda 40 yılı geride bıraktı. Anadolu Vakfı, 1979 yılından bu yana hayata geçirdiği sosyal etkisi yüksek projeler, yenilikçi ve öncü uygulamalarla Anadolu insanı için çalışıyor, toplum ve yarınlar için değer üretiyor.
Anadolu Grubu ve Anadolu Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan
Anadolu Vakfı’nın 40. yılına ilişkin değerlendirmede bulunan Anadolu Grubu ve Anadolu Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, Anadolu Vakfı’nın değer yaratmak ve bu değerleri Anadolu’ya, Anadolu’nun insanlarına sunmak amacıyla yola çıktığını söyledi. Özilhan, “Anadolu Grubu’nun kurucuları Kamil Yazıcı ve İzzet Özilhan’dan aldığımız ilhamla; tam 40 yıldır toplumumuzun yaşam kalitesini yükseltmek için tüm gücümüzle çalışıyoruz. Toplumun nabzını tutarak ihtiyaçları tespit etmeye çalışıyor, başta eğitim ve sağlık olmak üzere insanımızın ihtiyaç duyduğu alanlara yönelik stratejiler geliştiriyoruz” dedi.
HABER:Sariye AKDAĞ...
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 403242
TBMM Genel Kurulu'nda dün akşam yapılan oylama sonucu birçok yeni vergimiz oldu. Konaklama Vergisi, Değerli Konut Vergisi, Dijital Hizmet Vergisi uygulamaları Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girecek. Vergi gecikme cezalarına da indirim uygulanacak. İşte 5 maddede vatandaşın cebine yansıyacak yeni vergiler...
Türkiye'nin günlerdir konuştuğu yeni vergiler Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda kabul edildi. Zenginden daha fazla vergi alınmasının önü açılırken değerli konut vergisi de hayatımıza girdi.
--Tatile çıkacaklardan artık konaklama vergisi alınacak.
--Facebook ve Twitter gibi devler Türkiye'de Dijital Hizmet Vergisi alınacak.
Yeni vergi düzenlemeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda kabul edildi.
1) KONAKLAMA VERGİSİ...
Tatile çıkacaklardan artık Konaklama Vergisi alınacak. Konaklama Vergisi geceleme başına 31 Aralık 2020 tarihine kadar yüzde 1 olarak alınacak. Daha sonra bu oran yüzde 2'ye çıkacak. Konaklama Vergisi'ni vatandaş ödeyecek. Cumhurbaşkanı vergi oranını bir katına kadar artırmaya, yarısına kadar indirmeye, bu sınırlar içinde farklı oranları tespit etmeye yetkili olacak.
2) DEĞERLİ KONUT VERGİSİ...
Değeri 5 milyon TL'nin üzerinde olan konutlara Değerli Konut Vergisi getirildi.
İstisna tutarını aşan mesken nitelikli taşınmazlar, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün internet sitesinde ilan edilecek, ilgilisine de tebliğ edilecek. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’ne itiraz edilmeyen mesken nitelikli taşınmazın değeri kesinleşecek. Süresinde yapılan itirazlar 15 gün içinde sonuçlandırılacak, kesinleşen değer aynı usulle ilan ve ilgilisine tebliğ edilecek. Değerli Konut Vergisi’ne tabi mesken nitelikli taşınmazlardan değeri 5 milyon ile 7,5 milyon lira arasında olanlar binde 3, 7,5 milyon lira ile 10 milyon lira arasında olanlar binde 6, 10 milyon lirayı aşanlar da binde 10 oranında vergilendirilecek.
3) GELİR VERGİSİ ÜST DİLİMİ ARTIRILDI...
Gelir Vergisi tarifesine yeni dilim eklenerek üst dilim yüzde 35’ten yüzde 40’a çıkarılacak. Böylece 500 bin lira ve üzerinde kazanç elde edenler, yüzde 40 oranında gelir vergisi verecek. Mevcut tarifenin ilk 4 dilimi korunmak suretiyle 500 bin liraya kadar gelir elde eden grupların vergi yüklerinde herhangi bir değişiklik yapılmayacak.
4) VERGİ CEZALARINDA %50 İNDİRİM...
Vergi ziyaı (gecikme vb.) cezalarında ilk kez işlenip işlenmediğine bakılmaksızın indirim oranı yüzde 50 olarak belirlenecek. Uzlaşma halinde ödenecek vergi ziyaı cezası için yüzde 25 indirimden yararlanılmasına imkan sağlanacak.
5) DİJİTAL HİZMET VERGİSİ...
Dijital Hizmet Vergisi oranı yüzde 7,5 olacak.
Dijital Hizmet Vergisi, matraha oranın uygulanması suretiyle hesaplanacak ve bu şekilde hesaplanan vergiden herhangi bir indirim yapılmayacak. Cumhurbaşkanı bu oranı, hizmet türleri itibarıyla ayrı ayrı veya birlikte yüzde 1’e kadar indirmeye, iki katına kadar artırmaya yetkili olacak. Dijital Hizmet Vergisi’ne tabi hizmetlere ilişkin Türkiye’den elde edilen hasılatı 20 milyon Türk lirasından veya dünya genelinde elde edilen hasılatı 750 milyon eurodan veya muadili yabancı para karşılığı Türk lirasından az olanlar Dijital Hizmet Vergisi’nden muaf olacak.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 491251
İzmir Bornova’da iki genç ve mahalle bekçileri arasında yaşanan arbede ve küfürleşmenin yargıya taşınmasının ardından mahkemeden önemli bir karar çıktı...
İki gence aynı saat içerisinde defalarca kimlik kontrolü yapmak isteyen bekçileri haksız gören mahkeme, “Görevi vatandaşın huzurunu sağlamak olan görevlinin, makamını vatandaşın huzurunu bozmak için kullandığı belirlenmiştir” denildi.
Barda ‘Çav bella’ çalınmasına sinirlenen bekçiler havaya ateş açtı
“BEKÇİ KİMLİK SORAMAZ”
İzmir’de bir parkta bekçiler ve iki genç arasındaki gerilim, mahalle bekçilerinin yetkileri konusunda tartışmalara yol açmıştı. Yapılan ilk kimlik kontrolünün ardından iki gence tekrar GBT yapmak isteyen bekçilerin, bu hareketle vatandaşı tahrik ettiğini belirten mahkeme, “Polis vazife ve selahiyetleri kanununun polislere verdiği kimlik sorma ve kaba üst araması yapma yetkisi bekçilere verilmemiştir” dedi.
Bekçilerin güç gösterisi sporcu gence takıldı...
Bekçilerle yaşanan tartışmada, bekçilere hakaret eden gençlere ise ceza verilmedi. Mahkeme bu kararı ise, “Bekçilerin görev sınırlarını aşmaları, kimlik sorma haklarının olmaması ve vatandaşı zorlamalarından dolayı hakaret suçundan işlem yapılmamıştır” cümleleriyle gerekçelendirdi.
İzmir 35. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararı:
KAYNAK:TELE1 Gazetesi
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 406408
Yüksek lisansını insan kaynakları alanında yapmış olan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Peryön 27. İnsan Yönetimi Kongresi’nde, konuştu. İmamoğlu, “Ancak birlikte güçlü, ancak birlikte mutlu olabilir, ancak birlikte geleceğe yürüyebiliriz. Bunu bütün İstanbul'a hissettireceğim. Çünkü benim anladığım liderlik bunu gerektirir. Lider olmak herkesten bilgili, herkesten akıllı, herkesten karizmatik olmayı gerektirmez. Gerçek lider, ortak akla en çok değer veren kişidir. Gerçek lider, ekip ruhuna, takım anlayışına, çalışma disiplinine herkesten çok sahip çıkma, herkesten çok benimseme iddiasında olan kişidir. Ben, bu iddiadayım ve yol arkadaşlarıma, yani sizlere, yani 16 milyonluk İstanbulluya çok güveniyorum, her birini çok seviyorum” dedi...
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Peryön (Türkiye İnsan Yönetimi Derneği) 27. İnsan Yönetimi Kongresi’nde, “Bir Metropolün Değişim Hikayesi” başlıklı açılış konuşması yaptı. Kongrenin ana teması ile İstanbul’un ajandasının örtüştüğünü belirten İmamoğlu, kenti ulaştırmak istedikleri gelecekle üç ana stratejik hedefleri olduğunu vurguladı. İmamoğlu, bu hedefleri şöyle sıraladı:
“İSTANBUL ADİL, YEŞİL VE YARATICI BİR KENT OLACAK”
“Birincisi; İstanbul’un tüm boyutlarıyla adil bir şehir olmasına gayret edeceğiz. İkincisi; mutlaka İstanbul yaşanılabilir kentler listesinde hak ettiği yere taşınacak. Daha yeşil, kültürüne, tarihine, doğasına sahip çıkan akıllı bir şehir olacak. Üçüncüsü ise; İstanbul’u dünyanın en yaratıcı şehirlerinden biri yapacağız. Bu konuda bir çekim merkezi olması için birçok kaynağı var; ama en önemlisi de ülkemizin insan kaynağı ve bunu başarabilecek güçte olduğumuza gönülden inanıyorum. Bu üç hedef için geleceği hayal etmenin ötesine geçmemiz gerekiyor bizim de.”
“BİLİME VE DEMOKRASİYE İHTİYACIMIZ VAR”
Geleceği şekillendirme gücünün, insanın en önemli potansiyellerinden biri olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, “Bu gücü gerektiği gibi kullanabilmek için ise iki şeye ihtiyacımız var: Bilime ve demokrasiye. Bilimin yol göstericiliği olmadan geleceği şekillendirmek söz konusu bile olamaz. Bu konferanslar neden düzenleniyor? Bilginin, bilimin yayılması, daha etkin ve güçlü deneyimlerin tasarlanabilmesi için. Yani başarı ve başarısızlıklardan öğrenip, herkesin kendi koşullarında çok daha iyisine ulaşabilmesi için. Akılcı düşünce ve bilim gözlemler yapıp, sonuçlar çıkararak bugünü anlamamızı ve geleceği görmemizi sağlar. Bilimsel düşünce ve bilimsel yaklaşım da ancak eğitimle kazanılır, eğitimle ve deneyim ile geliştirilir” diye konuştu.
“EĞİTİMDE DEVRİME HAZIRLANIYORUZ”
Eğitim alanında İstanbul'da bir devrim yapmaya hazırlandıklarını ifade eden İmamoğlu, bu kapsamda “Yuvamız İstanbul”dan “Küresel Kent Akademisi”ne kadar birçok proje ürettiklerini vurguladı. İmamoğlu, “Çocukların ve bütün toplumun geleceğini şekillendirme kapasitesini artırmak, ancak bilimle ve özgürlükle, demokrasi ile mümkündür. Demokrasi çok önemlidir. Çünkü demokrasi, herkese kendi geleceği üzerinde söz ve karar sahibi olma fırsatı tanır. Demokrasi sadece bir seçme - seçilme ilişkisinden ibaret değildir. Demokrasi tek bir kişinin aklının, tek bir kişinin tercihlerinin, tek bir kişinin çıkarlarının değil, ortak aklın, ortak tercihlerin, ortak çıkarların temel alındığı bir yaşama biçimidir. Çoğunluğun yönetme, azınlığın var olma, saygınlığını koruma hakkının güvence altına alındığı rejimdir. Demokrasiyi toplumsal hayatın bütün dokularına nüfuz ettirmek zorundayız. Bu konuda hepimizin cesur olması gerekiyor. Çünkü demokrasi, kendisine akılla, sağduyuyla ve cesaretle inanan insanların üzerinde yükselir” dedi.
“İSTANBUL’UN TÜM BÜYÜK İHALELERİNİ CANLI YAYINLAMAYA HAZIRLANIYORUZ”
İstanbul’un ve Türkiye’nin “cesur demokrasiye" ihtiyacı olduğunu kaydeden İmamoğlu, göreve gelir gelmez bu konuda önemli adımlar attıklarını belirtti. İmamoğlu, bu adımların bazılarını ve sonrasında yapmayı planladıkları çalışmaları şöyle özetledi:
“İstanbul tarihinde ilk kez, Belediye Meclis toplantılarını canlı yayınlamaya başladık. Her meclis yayınımız, 3 milyonun üzerinde izlenmelere ulaşıyor. Genellikle bürokratik bir süreç olarak algılanan, belediyenin 5 yıllık stratejik planının hazırlıklarını İstanbulluların katılımına açtık. Şimdiden, 250 bin İstanbullu anketlerimize veya çalıştaylarımıza katılarak görüş bildirdi. 20 bin kişi, şehrin çeşitli noktalarında kurduğumuz stantlarda ‘post-it’ler ve anketlerle görüş bildirdi. Bunlar sadece bir başlangıç. İstanbul’un tüm büyük ihalelerini de canlı yayınlamak gibi, şeffaflık ve katılımcılık adına pek çok adım atacağız. Daha pek çok kalıcı yerel demokratik kurulları ve süreçleri bu şehre kazandıracağız. Birkaç ay içinde yeni mobil aplikasyonlarımızla, doğrudan demokratik katılımı nasıl geliştireceğimize şahit olacaksınız. Bize her an ulaşıp, yönetimin asli parçası olacaksınız. Bu şehrin gençleri, kadınları, girişimcileri İstanbul'un özgür ve demokratik havasını soluyacaklar. Bu şehrin yaratıcı beyinleri, bu şehir özgürleştikçe, demokratikleştikçe daha üretken daha yaratıcı olacaklar.”
“İSTANBUL’UN EN BÜYÜK POTANSİYELİ İNSAN KAYNAĞI”
“İstanbul'un sayısız özelliği, değeri var, çok önemli potansiyellere sahip” diyen İmamoğlu, “Ama en büyük potansiyeli sahip olduğu insan kaynağıdır. Bunu yalnız bir belediye başkanı olarak değil, insan kaynakları ve yönetim alanında yüksek lisans yapmış biri olarak da söylüyorum. Ben her fırsatta, sadece bir başkan olmayacağımı, bu kentin bir moderatörü olacağımı ifade ediyorum. Zira bütün kaynağına bütün zihnine talibim bu kadim şehrin. İstanbul'un öyle zengin, öyle güçlü bir insan kaynağı var ki, 16 milyon İstanbullunun aklıyla, enerjisiyle, sahiplenmesiyle hareket ettiğimizde her şeyi başarabiliriz. Bütün İstanbul, hep birlikte takım olduğumuzu, ekip olduğumuzu, bir ve bütün olduğumuzu hissettiğimizde ulaşamayacağımız hiçbir hedef yok. Benim İstanbul'u yönetmekten anladığım şey öncelikle bu duyguyu herkese hissettirmektir” şeklinde konuştu.
“ANCAK BİRLİKTE GÜÇLÜ, ANCAK BİRLİKTE MUTLU OLABİLİRİZ”
İmamoğlu, konuşmasını, “Biriz, bütünüz. Ancak birlikte güçlü, ancak birlikte mutlu olabilir, ancak birlikte geleceğe yürüyebiliriz. Bunu bütün İstanbul'a hissettireceğim. Çünkü benim anladığım liderlik bunu gerektirir. Lider olmak herkesten bilgili, herkesten akıllı, herkesten karizmatik olmayı gerektirmez. Gerçek lider, ortak akla en çok değer veren kişidir. Gerçek lider, kendisine olduğu kadar, başka insanlara da güvenen, her insana saygı ve sevgi sunmaya açık bir yüreğe sahip olan kişidir. Gerçek lider, liderliği bir yönetme-yönetilme ilişkisi değil, bir yol arkadaşlığı olarak görür. Gerçek lider, ekip ruhuna, takım anlayışına, çalışma disiplinine herkesten çok sahip çıkma, herkesten çok benimseme iddiasında olan kişidir. Ben, bu iddiadayım ve yol arkadaşlarıma yani sizlere, yani 16 milyonluk İstanbulluya çok güveniyorum, her birini çok seviyorum” sözleriyle tamamladı.
HABER:Uğur AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 206401
Muratpaşa Belediyesi Yaşlı Evlerinin üyesi 60 yaş üstü kadınlar, kendi elleri ile ördükleri atkı ve bereleri; Doğu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Antalya’nın köy okullarına gönderiyor...
Muratpaşa Belediyesi’nin 4 yaşlı evine devam eden 60 yaş ve üstü 4000 üye, katıldıkları rehabilitasyon ve üretim çalışmalarında ortaya çıkan el emeği göznuru ürünleri ihtiyaç sahipleri ile paylaşıyor. Muratpaşa Belediyesi Yaşlı Evleri’ndeki ‘Gümüş Eller’ Atölyesine devam eden kadınlar; Antalya Falez Rotary Kulübünün sosyal sorumluluk projesi olan ‘Minik eller üşümesin’ kampanyasına kendi elleriyle ördükleri atkı ve berelerle katıldı.
Yaşlı evlerine devam eden kıdemli komşularının, gönül zenginliklerinin sadece Antalya’nın değil ülkenin en uzak illerine dahi ulaştığına dikkat çeken Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, “Herkese; üretmenin, paylaşmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlattılar. Kendilerini kutluyor ve teşekkür ediyorum” dedi.
Gümüş Eller Atölyesine devam eden Muratpaşa Belediyesi Yaşlı Evleri’nin kıdemli sakinleri; “Ördüğümüz atkı ve bereleri her yıl ülkemizin değişik illeri ve Antalya’mızın köy okullarına gönderiyoruz. Rotary Kulübü; Van’daki bir okula devam eden çocuklar için 60 mont ve ayakkabı gönderecekti, biz de kendi ellerimizle ördüğümüz 60 atkı ve 60 bere ile bu kampanyaya destek verdik. Çocuklarımız üşümesin istedik. Bizler örgü örerken rehabilite olurken, çocuklarımızın okullarına; üşümeden gitmelerine vesile oluyoruz” şeklinde konuştu.
HABER: Emine YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 390744
Bir süredir tedavi görmekte olan Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt hayatını kaybetti...
Vefatının ardından Acıbadem Maslak Hastanesi Başhekimi Dr. Cengiz Bavbek yaptığı yazılı açıklamada şunları söyledi: “Sayın Yaşar Büyükanıt, bugün saat 06.05’te solunum ve kalp yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz.”
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt 21 Kasım 2019 Perşembe günü 79 yaşında vefat etti. Hatırlanacağı gibi 4 gün önce de Yaşar Büyükanıt'ın eşi Filiz Büyakanıt vefat etmişti. Büyükanıt'ın cenazesi Cumartesi günü Selimiye Camii'nde öğle namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilecek.
HABER: İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 158937
24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı tarafından organize edilen ve öğrencilerin ve velilerin öğretmenler için sesli mesaj bırakmalarına olanak sağlayan uygulamaya Türk Eğitim Sen 2 No’lu Şube’den destek geldi...
24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı İletişim Merkezi bir uygulama hayata geçirdi.
Öğrenciler ve veliler merkezin 444 06 32 No’lu telefonunu arayarak öğretmenlerine olan duygularını ve teşekkürlerini mesaj olarak bırakabiliyorlar.
Merkeze bırakılan teşekkür mesajları, yazılı olarak adı geçen öğretmene ulaştırılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hayata geçirilen uygulamayı sosyal medya hesaplarından paylaşan Türk Eğitim Sen Antalya 2 No’luŞubesi’de bakanlığın uygulamasına destek verdi.
Şube Başkanı Burhan Ulu, bakanlığın uygulamasını desteklediklerini belirterek,“bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum zihniyetinden emeği göremeyen, kıymetsizleştiren vefasız bir zihniyete geldik. Türk Eğitim Sen Antalya 2 No’lu şubesi olarak bu yanlış zihniyetten dönülmesi, vefanın gösterilmesi ve öğretmenin onure edilmesi için bakanlığımızın başlattığı bu uygulamayı desteklemekle kalmayıp daha geniş kitlelere ulaştırmayı bir görev kabul ediyoruz. Çünkü öğretmenler bu toplumun fedakar emekçilerindendir. 24 Kasım Öğretmenler Günü çocuğunuzun öğretmeninden duyduğunuz memnuniyeti, emeğin fark edilmesi, vefanın gösterilmesi açısından çok önemlidir. Hediyenin en anlamlısı en kıymetlisi kalbe dokunandır. Türk Eğitim Sen Antalya 2 No’lu Şubesi olarak velilerimize, gelin öğretmenlerimize en kıymetli hediyeyi verin, memnuniyetinizi ifade edin ve bu memnuniyetinizi bakanlığımız aracılığı ile öğretmenlerimize ulaşsın. Öğretmen okul da sizlerin çocuklarının kalbine dokunuyorlar, sizlerde çocuğunuzun öğretmeninin kalbine dokunun ve öğretmeninizi onore edin diyoruz” dedi.
HABER: İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 404532
Isparta'da okuyan üniversite öğrencisi Güleda Cankel, eski sevgilisi tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Katilin, Güleda Cankel'i öldürdükten sonra Instagram hesabından, "Canınızın istediği zaman ölmeyeceksiniz. Bitti 13:47" paylaşımında bulunduğu ortaya çıktı...
Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (ISUBÜ) Fotoğrafçılık Bölümü 1. sınıf öğrencisi Güleda Cankel (19) eski sevgilisi Zafer P. tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Olay dün saat 13.30 sıralarında Isparta Fatih Mahallesi'ndeki bir apartta meydana geldi. Ailesi Muğla’da yaşayan Güleda Cankel, Muğla’dan Isparta’ya gelen yaklaşık 5 yıldır birlikte olduğu eski sevgilisi ile henüz bilinmeyen bir sebepten dolayı tartıştı. Tartışmanın ardından eski sevgili önce Güleda Cankel'i boğma girişiminde bulundu. Genç kızın direnmesi üzerine Zafer P. Güleda Cankel’i bıçaklayarak öldürdü. Ağır yaralanan genç kız tüm müdahalelere rağmen olay yerinde hayatını kaybetti.
ANNE SİNİR KRİZİ GEÇİRDİ
Güleda Cankel’in cenazesi otopsi yapılmak üzere SDÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi morguna kaldırıldı. Acı haberi alan ailesi de Isparta’ya geldi. Annesi hastane önünde sinir krizi geçirerek bayıldı ve tedavi altına alındı. Güleda Cankel, yapılacak otopsinin ardından memleketine uğurlanacak. Cankel’in öldürülmesi sınıf arkadaşlarını da yasa boğdu. Arkadaşları hastaneye gelerek, yaşanan cinayete büyük tepki gösterdi.
KAN DONDURAN PAYLAŞIM: "CANINIZIN İSTEDİĞİ ZAMAN ÖLMEYECEKSİNİZ"
Olayın ardından kaçan Zafer P. polis tarafından yakalanarak gözaltına alındı. Zafer P.'nin sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşım ise kan dondurdu. Genç kızı katleden cani, Güleda Cankel'in ölüm saatini Instagram hesabından paylaştı. Paylaşımda, "Her şeyin zamanı yaşadığınız o andır. Mutlu olmayı ertelemeyin, canınızın istediği zaman ölmeyeceksiniz. Ve biz o zamanın değerini bilemedik. 18/11/2019 saat 13:47 bitti" notunu düştü.
Zafer P.'nin hesabının açıklama kısmına da "Ömrü kısa, sevgisi sonsuz kelebeğim" yazarak kalp koyduğu görüldü.
BABANIN GÖZYAŞLARI
Güleda Cankel'in bu sabah tamamlanan otopsisinin ardından baba Mustafa Cankel ve yakınları morga gelerek cenazeyi aldı. Gözyaşlarına hakim olmayan baba Cankel'i yakınları oradan uzaklaştırarak sakinleştirmeye çalıştı. Cenaze, memleketi Muğla'da toprağa verilmek üzere yola çıktı.
TESLİM OLDU
Katil zanlısı olaydan bir süre sonra emniyete giderek teslim oldu. Emniyette gerekli işlemleri tamamlanan zanlı, bugün öğle saatlerinde adliyeye sevk edildi. Savcılıkta gerekli ifadeleri alındıktan sonra hakim karşısına çıkarılan zanlı, tutuklandı. Polis, görüntü alınmaması için ekip aracını adliye binasına soktu. Tutuklandıktan sonra polis ekiplerince cezaevine götürülmek üzere adliyeden çıkarılan zanlı için geniş güvenlik önlemleri alındı.
Polis ekipleri, Zafer P.'nin çıkışı sırasında, gazetecilerin görüntü almaması için ekip aracını adeta adliye binasının içine kadar soktu. Zanlı üst kattaki merdivenler inişinde kısa süre görüntülenirken, ekip aracına bindirildikten sonra adliyeden götürüldü.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 581987
Alanya'da 22 yaşındaki genç kadının bir mektup bırakıp intihar etmesinin ardından gizlendiği yayla evinde yakalanan amcasının oğlu adliyeye sevk edildi. Gazetecilerin ‘Neden kaçtınız?' sorusuna zanlı, "Esas cinayet şüphelisini araştırın. Kocasının cinayeti işlediğini öğrenin" yanıtını verdi...
Alanya'da yaşayan Ayşenur Güven (22), küçük yaşlardan itibaren amcasının oğlu Selahattin S.'nin (30) cinsel istismarına maruz kaldı ve bu durum Ayşenur'un evlenerek bir çocuk sahibi olmasından sonra da devam etti. Mustafa Güven ile evlenen Ayşenur, Selahattin S.'nin cinsel saldırılarına daha fazla dayanamayınca 5 Nisan 2017'de içinde bulunduğu zor durumu hem eşi hem de ailesi ile paylaştı. Olayın ortaya çıkmasından 3 gün sonra "Ben bir şeytanın eline düştüm" yazılı mektup bırakan genç kadın, kendisini asarak yaşamına son verdi. Yakalanan Selahattin S., yargılama süresince suçlamaları reddederek, Ayşenur'un telefon numarasının dahi olmadığını iddia etti. Ancak yapılan incelemede genç kadının sanık tarafından son 3 yılda bin 612 defa arandığı tespit edildi. Alanya 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından sanık Selahattin S. hakkında 14 yıl hapis cezası verildi ve karar Antalya Bölge Adliye Mahkemesi tarafından onaylandı. Dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay'a gitmesinin ardından yerel mahkemede verilen ve üst yargı denetiminde onanan karar, 2'ye karşı 3 oy ile “sanık tarafından suçun işlendiğine
dair şüpheden uzak kesin bir delil bulunmadığı” gerekçesi ile bozuldu ve tutuksuz yargılanma kararı verildi.
Dava Alanya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden görüldü14 yıl hapis cezasına çarptırılıp Yargıtay kararıyla tahliye edilen Selahattin S. hakkında yeniden Alanya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava görüldü. 14 Kasım’da yapılan karar duruşmasına tutuksuz sanık Selahattin S. katılmazken, Ayşenur Güven'in annesi, babası, kardeşi, eşi ve yakın akrabaları katıldı. Tarafların avukatları da hazır bulundu. Mahkeme heyeti, sanık Selahattin S.'ye daha önce aldığı 14 yıl hapis cezası verilmesine ve sanığın tutuklanmasına hükmetti. Duruşmanın ardından sanık hakkında tutuklama kararı çıkarken, yerel mahkemenin kararı yeniden Yargıtaya gönderilecek.
JASAT ekipleri sanığı gizlendiği yayla evinde yakaladı...
Kararın ardından Alanya İlçe Jandarma Komutanlığı ve Alanya İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, Selahattin S.’nin yakalanması için çalışma başlattı. Alanya İlçe Jandarma Komutanlığına bağlı Jandarma Suç Araştırma Timleri-- (JASAT) ekipleri, yaptıkları teknik ve fiziki takibin ardından Selahattin S.’nin Alanya’nın Susuz Yaylası’nda bir evde gizlendiğini tespit etti.
Akşam saatlerinde belirlenen adrese baskın düzenleyen JASAT ekipleri, Selahattin S.'yi yakalayarak gözaltına aldı. Gözaltına alınan Selahattin S., karakoldaki işlemlerinin ardından bu sabah geniş güvenlik önlemleri altında adliyeye sevk edildi.
Jandarma eşliğinde adliyeye getirildiği sırada gazetecilerin ‘Neden kaçtınız?' sorusuna Selahattin S. "Esas cinayet şüphelisini araştırın. Kocasının cinayeti işlediğini öğrenin" yanıtını verdi. Selahattin S., savcılıktaki sorgusunun ardından Alanya 1. Ağır Ceza Mahkemesince tutuklanarak Alanya L Tipi Ceza İnfaz Kurumuna gönderildi.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1460868
İYİ Parti Alanya İlçe Başkanı Yücel Apaydın, milyonlarca vatandaşa gönderilen e-hacizlerin ardından hükümeti eleştirerek, “Vatandaşlarımızın acısını yok sayan ama ünlü şirketlerin milyon dolarlık borçlarını silerken vatandaşın borcuna omuz silken iktidar; vatandaştan nasıl para alırım diye düşünerek milyonlarca insana e-haciz yolluyor” dedi...
İYİ Parti Alanya İlçe Teşkilatı haftalık olağan yönetim kurulu toplantısını ilçe binasında gerçekleştirdi. Toplantı öncesi gazetecilere açıklamalarda bulunan İyi Parti İlçe Başkanı Yücel Apaydın, son dönemde yaşanan intihar olayları ile ilgili çok sert konuştu.Ankara da ki Ak Parti hükümetine seslenen Başkan Yücel'in açıklamaları gündeme damga vurdu...
İŞTE;AYAKTA ALKIŞLAYACAĞINIZ BASIN AÇIKLAMASI...
""İktidardakiler, kendinize gelin!
Vatandaşımızın feryadını artık duyun!
Bu millet sizi o koltuklara kendisine hizmet edin diye oturttu.
İsraf içinde sefa sürmeyi bırakın, işinizi yapın.
Siyaset, acı içinde kıvranan milletimizle dalga geçme yeri değildir! Bir ülkede anne ve babalar yavruları ile intihar ediyorsa, yolun sonuna gelinmiştir. İnsana, ölmek yaşamaktan daha cazip gelir mi? Ama saray sefasına kurban edilen Türkiye'de, maalesef gelebiliyor. Bir de, bu acıların üzerine devlet erkanları tarafından 'Dini inancı yönünden yetersiz olduğu için canına son vermiştir.' yorumları yapılınca, ya da bu olaylar hiç olmamış gibi davranılınca içinden çıkılamaz bir hale gelinmiştir.
İcra takibine girmiş milyonlarca Türk vatandaşının, KYK Borçlarından dolayı evlerine haciz gönderilen gençlerimizin ve her gün başka bir ilimizden gelen intihar haberleri ile sarsılan vatandaşlarımızın acısını yok sayan ama ünlü şirketlerin milyon dolarlık borçlarını silerken vatandaşın borcuna omuz silken iktidar; vatandaştan nasıl para alırım diye düşünerek milyonlarca insana e-haciz yollamıştır. Evet borçlu borcunu zamanında ödemelidir fakat milyonerleri affedip vatandaşına acı çek demekte hiç hoş bir yaklaşım değildir. Borcunu ödeyemeyen, durumu olmayan vatandaş ne yapacak? Onlarda mı kendi yaşamına son vermeyi düşünecek?
Vaziyet bu halde iken, devlet bütçesinde büyük bir delik oluşturarak 5 Milyona yakın Suriyeli Mülteciye yer vermek, vatandaşlık kazandırmak, istihdam ihtiyacı duyan gençlerimizi es geçerek iş sahibi ve üniversiteli yapmak, gelecek yıllarda maddi ve manevi büyük problemler yaratacaktır.
Bakın; kalbi, kendisi ve yandaşları için atanların, Türkiye'ye verecekleri hiç bir şeyleri yoktur. Kalbi, milleti için atanlarınsa, Türkiye'ye veremeyecekleri şey yoktur. İşte, İYİLİK güneşinin anlamı ve bizim varlık sebebimiz budur. Sadece yerelde değil, Türkiye genelinde de bu gidişata dur demek için çalışıp kimin ne derdi varsa, nerede haksızlık yapılmışsa sorunlarına çözüm olmaya çalışıyoruz.
Kıymetli vatandaşlarımız, gelin bu gidişata dur diyelim. Yandaşlarının ıhlamur kasırlarında kutlama yemekleri verip mevlidinde bebeğine tektaş takanları hayatlarının yanında bizler el ele verdikçe İYİ günlere doğru emin adımlarla ilerleyeceğiz. Hak yiyenlere, yetimin hakkına göz dikenlere ve yandaşların saltanatına hep beraber dur diyeceğiz."
HABER: İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 891906
Kumbul’dan zehir zemberek sözler: ‘Antalya’nın yakasından düş artık Türel!’
CHP Antalya İl Başkanı Ahmet Kumbul, eleştiri oklarını eski Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’e çevirdi...
Antalya CHP İl Başkanı Ahmet Kumbul'un hedefinde olan eski Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel'i ve ekibini hedef alan zehir zemberek açıklamaları şöyle...
"ANTALYA’NIN KALBİNE HANÇER SAPLAYANLARA CEVABIMIZDIR"...
"SANDIKTA GEREKEN CEVABI ALMIŞTI, YETMEMİŞ DEMEK Kİ"…
""Menderes Türel, 31 Mart’ta yaşadığı şokun etkisinden hala kurtulamamışa benziyor. “Yaptım, oldu bitti” anlayışına karşı Antalyalılar kendisine sandıkta cevabını vermiş, planlı, kurallı ve kimlikli bir kent sloganıyla yola çıkan Muhittin Böcek’i, Büyükşehir Belediye Başkanlığına taşımıştır.
Seçim süreci ve daha öncesinde, Türel döneminde Antalya’nın nasıl bir borç bataklığına sürüklendiğini, yandaşların nasıl kayırıldığını, kamu kaynaklarının yok yere nasıl tüketildiğini, Antalya’nın doğasını olumsuz yönde etkileyecek çılgın projelerin neden olmaması gerektiğini defalarca kez uzmanların ve meslek odalarının görüşleriyle birlikte dile getirmiştik.
Eleştirilerimize kulağını tıkayarak bildiğini okuyan Türel’e en güzel cevabı Antalya halkı vermiştir. Ancak Türel hala bir ders almamışa benziyor.
Dönemin AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel tarafından adrese teslim bir şekilde ihaleye çıkartılan Konyaaltı Sahil Projesi ile ilgili olarak, mülkiye müfettişleri tarafından Özel Teftiş Raporu hazırlandığını basından öğrendik. Raporda sahildeki tüm işletmelerin ruhsatlarının geçersiz olduğu, ihale şartnamesinde belirlenen bedelin doğru olmadığı ifade edilerek Konyaaltı Sahil İhalesi’nin iptali istenmektedir.
Konyaaltı Sahil Projesi ile ilgili eleştirilerimizi tekrar hatırlatacak olursak;
Konyaaltı Sahil Projesi ile ilgili yapılan yap-işlet-devret modelli ihalelere kimse katılmayınca, Türel döneminde Büyükşehir Belediyesi, belediye şirketi ANTEPE A.Ş aracılığıyla sahil düzenlemesini, ticari üniteleri ve büfeleri yapmıştı. Konyaaltı Sahil Projesi kapsamında inşa edilen büfeler ve ticari üniteler kiraya verilmek üzere adrese teslim bir ihale ile, ''Bu ülkede kimse baskı altında değil, bilakis herkes fazla özgür" ifadeleriyle gündeme gelen ünlü sanatçı Hülya Koçyiğit'in damadına ait olan ve AKP’ye yakınlığı ile bilinen Alkoçlar Turizm ve Senantalya Turizm şirketi ortaklığına verilmişti.
Rekabet şartlarını ortadan kaldıran bir ihale şartnamesi ile ihaleyi kazanan yandaş firma, Konyaaltı Sahil Projesi kapsamında yapılan ticari ünite ve tesisleri 8 yıl süreyle işletme hakkını elde etmişti. İhaleyi alan firmaların yıllık yaklaşık 20 milyon TL gelir elde edeceğini düşünürsek ve tüm bunların üzerine müfettişin raporunu eklersek kamunun nasıl zarara uğratıldığı ortadadır.
Konyaaltı Sahil Projesi’nin Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne maliyeti 254 Milyon TL olmuştur ve belediye 8 ayda 7 Milyon TL zarar etmiştir. Baştan yanlış yapılan, hiçbir kamu yararı gözetilmeden ihaleye çıkarılan sahil projesi her yıl bu rakamı katlayarak zarar edecektir.
Türel’in bu raporun üzerine pişkin bir şekilde cevap vermesi, müfettişin raporunu küçümsemesi nasıl bir ruh hali içinde olduğunun göstergesidir.
Antalya’nın kamusal değerlerini ve kaynaklarını yandaşlara çekmemesi için kendisine karşı sıkı bir şekilde muhalefet etmiştik. Geldiğimiz noktada kimin haklı olduğunu, kendisi dışında bütün kamuoyu görmektedir.
Antalya’da artık yandaşlarla yürüme dönemi sona ermiştir. Buna alışsa iyi olacak.
Diğer yandan basına yansıyan haberlerde, Konyaaltı sahilinde kıyı erozyonu nedeniyle, 10 ayda yaklaşık 1 hektar kumsal alanın yok olduğu belirtiliyor. Kıyı erozyonuna bölgedeki kum, taş ocaklarının ve Türel’in çılgın Boğaçayı Projesi’nin neden olduğu uzmanlar tarafından vurgulanıyor.
Boğaçayı Projesi’nde denizi içeriye almanın ve akarsuların taşıyarak getirdiği rüsubatın sahile ulaşmasına engel olmanın kıyı erozyonuna (kumsal kaybına) neden olacağını daha önce defalarca kez vurgulamıştık.
Uzmanların verdiği bilgiye göre; bahsi geçen bölgede dökülen betonlar sebebiyle, lagün oluşmuştur ve kurak mevsimde sucul bitkilerin her tarafı sarmış, dipte çamur meydana gelmiş ve hidrojen sulfur nedeniyle koku oluşmuş göletteki suda oksijen dengesi bozulmuştur. Kıyı erozyonuna sebep olan bu gölet, 6.5 kilometrelik dünyaca ünlü Konyaaltı Sahili’ni tehdit etmektedir.
Konuyla ilgili olarak Büyükşehir Belediyemizin öncülüğünde kurulan bilim kurulu eşliğinde projenin yaratmış olduğu zararı en aza indirmek için gerekli çalışmalara başlanmıştır.
Boğaçayı Projesi mali olarak da büyük bir zarara neden olmaktadır. Boğaçayı Projesi’nin maliyeti 131 Milyon TL’dir. Bölgenin bakımı için Büyükşehir Belediyemiz 8 aylık süreçte 12 Milyon TL harcamak zorunda kalmıştır.
Tüm bunları alt alta üst üste getirdiğimizde, Türel’in hesapsız kitapsız çılgın projelerin Antalya’ya nasıl yaralar açtığını görmekteyiz.
Antalya’ya yeteri kadar zarar veren Türel’in artık bu işlerle uğraşmamasını, emekliliğinin tadını çıkarmasını öneriyoruz.""
HABER: Uğur AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 514317
İyi Parti Antalya Milletvekili Feridun Bahşi, Ülkemizde sağlık sisteminin ve sağlık çalışanlarının sorunlarının araştırılarak, gereken önlemlerin alınması için TBMM.sine araştırma önergesi verdi...
İYİ Parti Alanya milletvekili Feridun Bahşi ; "Ülkemizde sağlık sisteminin ve sağlık çalışanlarının sorunlarının araştırılarak, gereken önlemlerin alınması amacıyla, Anayasa’nın 98. ve TBMM iç tüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca Meclis araştırması"için verdiği soru önergesindeki gerekçelerini şöyle sıraladı...
GEREKÇE
Sağlıkta dönüşüm adı verilen ve 17 yıla yakın bir süredir uygulamaya çalışılan bu program beraberinde birçok sorun yaratmış, asıl amacı nitelikli bir sağlık hizmeti sunmak olması gereken bu programın kendi içerisindeki mantığı nedeniyle ortaya çıkan sorunlardan dolayı, sistemden en çok da hastalar zarar görmüşlerdir.
Yine sistemden kaynaklanan nedenlerle hekimlerin malpraktis korkusu artmış defansif tip uygulamaları geliştirmiştir. Sistemde hekimler gelir elde edebilme duygusuyla puan peşine düşmüş dolayısıyla nitelikli sağlık hizmeti sunumu ikinci plana itilmiştir.
Türkiye bugün Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve OECD Raporlarına göre kişi başına düşen hekim, hemşire, hasta yatak sayısı ve kişi başına düşen sağlık harcamalarında AB ve OECD ülkeleri arasında en son sıradadır. Ancak hasta müracaat ortalaması bu ülkelerin üzerindedir. Buda sistemin çarpıklığını ortaya koyması bakımından çok önemlidir.
Tam gün yasası konusunda başlatılan uygulamalar hastanın hekime ulaşımını kolaylaştırmak yerine daha da zorlaştırmıştır.
Tam gün yasası uygulaması ile birlikte önemli dallarda hizmet veren hekimler hastanelerden ayrılarak özel sektörde çalışmayı tercih etmişlerdir. Tamgün yasası uygulamasından sonra hastanelerde hekim sıkıntısı hat safhaya ulaşmıştır.
İlaç katılım payı, muayene katılım payı ve eşdeğer ilaç farkı gibi uygulamalarla sigortalı vatandaşlarımızın ceplerinden önemli miktarda para çıkmaktadır. Bu durum sadece sigortalı vatandaşlarımızı değil eczanelerimize de önemli bir yük getirmiştir.
Uygulama ile eczaneler devletin tahsildarı durumuna gelmiştir. Eczacılar kendi almadıkları paralar yüzünden hasta ile devlet arasında kalarak zor günler yaşar hale gelmişlerdir.
Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) kapsamında büyük bir iddia ile getirilen ve kaynakların “etkili ve verimli” kullanılacağı savunulan Kamu Hastane Birlikleri yapılanması Ağustos 2017’de yayımlanan 694 sayılı KHK ile kaldırılarak, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Genel Müdürlüğe dönüştürülmüştür. Bağlı kuruluş statüsü ile belirli yönlerden özerk hale getirilen yapı tekrar Bakanlık merkez teşkilatına bağlanarak eskiye dönülmüştür.
Sağlık Bakanlığı Kamu Hastane Birlikleri modelini terk etmek zorunda kalmış olsa da, toplum sağlığını korumanın ve nitelikli sağlık hizmeti sunmanın yerini performans ölçütlerini tutturmaya, kâr elde etmeye bıraktığı mevcut sağlık sistemi üzerinde bir değişikliğe gitmemişlerdir.
Sağlıkta Dönüşüm Programı’ nın sağlık alanında oluşturduğu tahribat giderek hem sağlık çalışanları hem de halk tarafından daha yoğun olarak hissedilmektedir.
Bu tahribata son verilmesi, sağlıkta piyasacı yaklaşımdan vazgeçilmesi ve sağlık alanında yaşanan diğer sorunların araştırılarak, gerekli önlemlerin alınması konusunda Anayasa’nın 98. ve TBMM içtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması yerinde olacaktır.
HABER: İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 575958
Çevreci Komşu Kart’ta 4 milyona doğru...
Antalya - Muratpaşa Belediyesi’nin nitelikli ambalaj atıklarıyla birlikte bitkisel atık yağ, elektrikli ve elektronik atıkların geri dönüşümünü sağlayan Çevri Komşu Kart projesiyle ilçe sakinleri marketlerde, sinema salonlarında harcayabilecekleri 3 milyon 976 bin 840 lira karşılığı puan kazandı...
Muratpaşa’da belediyenin cam, plastik, kağıt, metal gibi nitelikli atıklarla birlikte bitkisel atık yağlar ve e-atık olarak geçen elektrikli ve elektronik atıkların geri dönüşümünü sağlayan Çevri Komşu Kart projesinin aktif katılımcı hane sayısı 32 bin 209’a ulaştı.
Nisan 2016’da pilot çalışma olarak başlayan ve kısa sürede Muratpaşa’nın tüm mahallerinde uygulanmaya başlayan proje için 31 Ekim tarihi itibariyle 91 bin 641 evde, mümkünse kadının adına, kartlar hazırlanıp dağıtıldı. Her ay katılımcı ev sayısının arttığı projeye en büyük ilgiyi 1884 haneyle Konuksever Mahallesi gösterirken onu 1547 ile Güzeloba, 1480 evle Yenigün, 1316 evle Meydankavağı ve 1314 haneyle Kızıltoprak Mahalleleri takip etti.
Çevreci Komşu Kart projesiyle Nisan 2016’dan Ekim 2019’a 12 milyon 588 bin 419 kilogram nitelikli atık evlerden toplandı. Toplanan atıkların karşılığında, Muratpaşa sakinleri anlaşmalı marketlerde, sinema salonlarında harcayabilecekleri, isterlerse üniversite öğrencilerine burs olarak devrini sağlayabilecekleri 3 milyon 946 bin 840 lira karşılığı puan kazandı. Kazanılan puanların 3 milyon 462 bin 128 liralık bölümü ise bu süreçte harcandı.
Projeye en büyük ilgi gösteren Konuksever Mahallesi, bu süreçte 231 bin 930 lira karşılığı puan kazanıp ev bütçesine önemli bir kaynak yaratırken Kızıltoprak 186 bin 249, Yenigün 159 bin 402, Güzeloba 148 bin 235 ve Yeşilbahçe 146 bin 997 lira karşılığı Çevreci Puan kazandı.
Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit UYSAL
Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, Çevreci Komşu Kart projesini 3 yılı aşkın süredir büyük bir disiplinle sürdürdüklerini kaydetti. Projenin ekonomik girdileri, çevrenin korunmasına yönelik artı değerlerinin yanı sıra ilçede bir anlayışı da değiştirmeye başladığına dikkat çeken Başkan Uysal, şunları söyledi:
“Artık, işe yaramak hale gelmiş, kullanım süresi dolmuş ve çevremizden uzaklaştırmamamız gereken her şeyi çöp olarak sınıflandırmıyoruz. Çevreci Komşu Kart ‘la kağıt, cam, metal, plastiğin bir ekonomik değer olduğu ve geri dönüşümünü sağlayarak doğayı korurken evlerimiz için daha önce hiç olmayan bir maddi kaynağın da yaratılabilir olduğunu gördük. Şimdi hedefimiz Çevreci Komşu Kart’ta aktif katılımcı hane sayısının 50 bine çıkarmak.”
HABER: İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 192252
Usta tiyatrocu Yıldız Kenter, akşam saatlerinde tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi'nde hayatını kaybetti...
Usta tiyatrocu akciğer rahatsızlığı sebebiyle yoğun bakıma kaldırılmıştı.Tiyatromuzun usta ismi Yıldız Kenter 92 yaşında tedavi gördüğü hastanede yaşama veda etti.
HABER: Emine YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 692584
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ekonomik sıkıntılardan dolayı toplu intiharların başladığına dikkat çekerek, “Bakın çöp konteynerlerinin yanına, çöpten yiyecek toplayan kadınları görürsünüz. 21. yüzyılın Türkiye’sinden bahsediyoruz. Güçlü bir sosyal devlete ihtiyacımız var” dedi...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul’da iş insanları ile bir araya geldiği toplantıda konuştu.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:
Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığı en temel sorun liyakat sisteminin çökmesidir. Devlette liyakati yok ettiğiniz zaman adalet diye bir kavram kalmaz. Hayatında tek bir makale yazmamış kişiyi büyükelçi tayin ettiniz. Bunu yaparsanız dünyadaki saygınlığınız ne olur? Ben bunu söylediğimde “Kılıçdaroğlu muhalefet yapıyor” diyorlar. Ben bunu söylemeyecek miyim arkadaşlar? Liyakati yok ederseniz her şeyi darmadağın edersiniz.
Hukuk can ve mal güvenliğinin garanti altına alındığı kurallar bütünüdür. Benim can ve mal güvenliğim yoksa yabancı sermaye neden gelsin? Hiçbirinizin Türkiye’de can ve mal güvenliği yoktur. Siyasi iktidar “Ben bunu yargılamak istiyorum” derse, sizin avukatınız bile sizin neden tutuklandığınızı bilemez. Yabancı sermaye neden Türkiye’ye gelsin? Neden ben ve sizler siyasi iktidar tarafından tehdit ediliyorsunuz? Devleti yöneten böyle bir şey olabilir mi?
KAYYUM TEPKİSİ
Demokrasi benim gibi düşünmeyenler için de geçerli bir kavramdır. Onun da hukuku vardır. Seçimler yapıldı. Savcılığa gittiler, YSK’da 8 hakim imza bastı ‘aday olabilir’ diye. Seçildi, 1 gün sonra vali, bakanlığa yazı yazdı ‘görevden alın’ diye. Hani demokrasi vardı? Doğru değil. Milletin iradesini gasp edemezsiniz. Aynı şekilde büyükşehir belediye başkanları görevden alındı. (Gökçek-Topbaş) Onu da eleştirdik. Neden istifaya zorluyorsun?
Merkez Bankası dünyanın her tarafında bağımsızdır. MB’ye ekonomik talimat verirsin. Kullanacağı araçlara siyasi organ müdahale etmez. Ama hedef verir. Tutmazsa görevden alırsınız.
Merkez Bankası’nın verdiği kararlara siyasi iktidar müdahale etmez. Siz müdahale ederseniz dünyada bir itibarınız olmaz. Bunlardan vazgeçilmeli.
Faiz ödemek için borç alır noktaya geldi Türkiye. Her bir saatte Türkiye Cumhuriyeti’nin ödediği faiz 2 milyon dolardır. Saat başına 2 milyon dolar faiz ödeyen bir ülkenin ekonomik krizden kurtulabilir mi?
Bizim komşularımızla kavga edecek halimiz mi var? Kim için çalışıyoruz? Üretimi öncelememiz gerekiyor. Türkiye üretimi kesti. Nohut, saman ithal ediyoruz. Alman, Kanada, ABD çiftçisi için çalışıyoruz. Pamuk ithal ediyoruz Yunanistan’dan. Pamuk ekecek tarla mı bitti Allah aşkına?
Tank Palet Fabrikası’nın BMC’ye satılmasına da değinen Kılıçdaroğlu, “Bunun adı vatana ihanettir! Bu ülkeyi kuranlar böyle bir tabloya asla müsade etmemiştir” deyi konuştu.
“TOPLU İNTİHARLAR BAŞLADI”
Bakın toplu intiharlar başladı, neden? Bakın çöp konteynerlerinin yanına, çöpten yiyecek toplayan kadınları görürsünüz. 21. yüzyılın Türkiye’sinden bahsediyoruz. Güçlü bir sosyal devlete ihtiyacımız var. Sürdürülebilirliğe ihtiyacımız var. Eğer siz Atatürk’ün sanayi devrimini yakalamak için gösterdiği çabayı gösterseydiniz bugün farklı bir Türkiye vardı. Kesildiği için bu noktaya gerisin geriye geldik.
“TRUMP’IN MEKTUBUNA SES ÇIKARMIYORLAR”
Bizim güçlü olmamızı egemen güçler istemiyor. Bizim egemen güçlerin tuzağına düşmemiz lazım. Onurlu bir ülke olmamız lazım. Trump’ın yazdığı mektup benim yüreğimde derin bir sancıdır. O mektuba hiç ses çıkarmıyorlar. İçime sindiremiyorum, bu ülkenin tarihine sindiremiyorum. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Ağırıma gidiyor benim. Çok net söylüyorum. Sizin oyunuza ihtiyacımız var. Kimsenin önünde eğilmeyen bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Namuslu bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Hesap verilebilir bir Türkiye özlemiyle hepinize en içten saygılarımı sunarım.
HABER:Uğur AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 459771
Film karesi gibi…
Gazeteci Ayşe Arman, Hürriyet Gazetesi’nden ayrıldıktan sonra ilk röportajını İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile yaptı. Arman, İmamoğlu’na eşi hakkında ‘Cumhuriyet kadını’ söylemlerinin bazı kesimler tarafından ayrımcılığı körüklediği söylemleri hakkında ne düşündüğünü sordu. İmamoğlu ise, “Cumhuriyet kadını’ deyip birilerini aşağılayan yorumların hiçbirine katılmıyorum. Ama şu var: Benim eşim, Cumhuriyet kadını olarak hayatını geçiriyor. Ben de Cumhuriyet erkeği olarak. Bununla da gurur duyuyoruz. Saklamıyoruz, sakınmıyoruz” sözleriyle yanıt verdi...
İmamoğlu, eşi Dilek İmamoğlu’nun Madame Figaro dergisine kapak olması hakkında, “O fotoğraflar bana da sürpriz oldu. O fotoğrafların bu kadar güzel olacağını bilmiyordum. Bilsem engellerdim” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, gazeteci Ayşe Arman’ın sorularını yanıtladı. Kısa süre önce Hürriyet gazetesinden ayrılan Arman’ın kendi sitesinde yayınlanan röportajın bir bölümü şu şekilde:
29 Ekim ve 10 Kasım’da sizi eleştirenler oldu. Konser yönettiniz ya, size “elitist” dediler. Sonra eşinizin kıyafetleri, bir kısım insana dert oldu. Onun giyimi üzerinden, “İşte Cumhuriyet kadını!” yakıştırmasıyla, toplumdaki ayrımcılığa, sizin de katkıda bulunduğunuzu söylediler. Cevabınız nedir?
“‘Cumhuriyet kadını’ deyip birilerini aşağılayan yorumların hiçbirine katılmıyorum”
Bu kavram üzerinden bizi öven, benim ve eşimin tavrını, giyimini överken de, bir kısım insanı rencide eden her yorumu şiddetle kınıyorum! O yorumların hiçbirinde ben yokum. Cumhuriyet Bayramı kutlamanın, bir geleneği vardır. Yüzde 75’i, yüzde 80’i dış sermaye tarafından yapılmış bir binayı açmakla, “Cumhuriyet Bayramı kutladım!” diyemezsiniz. Bayram kutlamanın başka bir görevi, ağırlığı vardır. Coşkuyu arttırırsınız, insanlara milli duygularını hissettirirsiniz. Benim yaptığım tamamen bu. Biz, o kadar bir mutlu bayram kutladık ki. 10 Kasım’a gelince, o da özel bir gün, bize bu güzel ülkeyi emanet eden kurucuyu yasla değil, özlemle anmalıyız. Biz de öyle yaptık…
‘Cumhuriyet kadını’ deyip birilerini aşağılayan yorumların hiçbirine katılmıyorum. Ama şu var: Benim eşim, Cumhuriyet kadını olarak hayatını geçiriyor. Ben de Cumhuriyet erkeği olarak. Bununla da gurur duyuyoruz. Saklamıyoruz, sakınmıyoruz. Hatta ben, “Cumhuriyetin projesiyim!” de diyorum.
O (Dilek İmamoğlu) üzülüyor. Toplum bunları aşmak zorunda. Kendisine de söyledim, “Çok estetik bir duruşun var!” dedim. “Bence kadınlara moral veriyorsun. Türkiye’nin her noktasındaki kadınlara… Fikrini açıkça söyleyenlere de moral veriyorsun, söyleyemeyenlere de…”
“O fotoğrafların bu kadar güzel olacağını bilmiyordum. Bilsem engellerdim”
(‘Dilek İmamoğlu’nun Madame Figaro dergisine kapak olması) Pek çok insan, eşinizi, bir dergiye kapak olduğu için de eleştirdi. Bense bayıldım o fotoğraflara. Siz, bu kadar büyük bir hadise yaratacağını biliyor muydunuz? Eşiniz sinirlendi mi tepkilere?
Hayır, hiç sinirlenmedi, konuyu açmadı bile. O fotoğraflar bana da sürpriz oldu. Çünkü ben öyle fotoğraflar çekildiğini bilmiyordum. Yani, “Bir dergiye röportaj vereceğim. Fotoğraflar çekilecek” dedi. Ama o fotoğrafların bu kadar güzel olacağını bilmiyordum. Bilsem engellerdim.
Nasıl yani? Bu şaka mı?
(Gülüyor) Yok, biraz ciddi tarafı var. Çok güzeldi çünkü fotoğraflar! Dediğim gibi eşim hiç konuyu açmadı, “Şu oldu, bu oldu” diye konuşmadı, ben de bahsetmedim. Üzerinde bile durmadım. Ama fotoğrafları çok beğendim.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 212594
Denizli’nin Serinhisar ilçesinin Cumhuriyet Halk Partili (CHP) Belediye Başkanı Hüseyin Gemi, ‘gerekçelerini daha sonra kamuoyuna açıklayacağım’ diyerek partisinden istifa etti...
31 Mart yerel seçimlerinde CHP’den Serinhisar Belediye Başkanı seçilen Hüseyin Gemi , istifasını kendi sosyal medya hesabından duyurdu.
Gemi açıklamasında, “Gördüğüm lüzum üzerine partim Cumhuriyet Halk Partisi’nden istifa ediyorum. Gerekçelerini daha sonra kamuoyuna açıklayacağım” dedi.
HABER: Ayten YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 452595
İyi Parti İstanbul milletvekili Prof. Ümit Özdağ, İyi Parti Antalya İl Başkanı Yavuz Temizer’in davetlisi olarak geldiği Antalya’da, başkanlık sisteminin kaçınılmaz çöküşü konulu bir konferans verdi...
Muratpaşa Belediyesi kültür salonunda gerçekleşen konferansa iyi partililerin yanı sıra çok sayıda vatandaş katıldı. İl başkanı Yavuz Temizer’in Türkiye’yi parlementer sisteme geri döndürmek için ve Meral Akşener’i Cumhurbaşkanı yapmak için azimle çalışmaya devam ettiklerini belirten açılış konuşmasında
“ Genel başkanımız Meral Akşener’in iyilik hareketi olarak iki yılı tamamladığımız İyi Parti çok zor günler geçirdi, birçok olmaz denileni oldurdu, milletimize umut oldu, Milletimiz İyi Partinin farkını gördü” dedi ve Prof. Ümit Özdağ’ı kürsüye davet etti.
Prof. Ümit Özdağ, “ağır baskıları göğüs gererek kurulduk” diyerek başladığı sözlerine, “Türkiye’yi ve Dünyayı iyi okuyarak yolumuza devem ediyoruz, İktidara gediğimiz gün neler yapacağımızı bilerek siyasete devam ediyoruz” dedi.” Ülkemiz Cumhuriyet tarihinin en ağır krizleri içindedir. Saray rejiminin bir an önce çökmesi Türkiye’nin ve milletimizin menfaatinedir” dedi.
TEK ADAMLIK REJİM, DEVLET KRİZİ YARATTI
Türk devletleri ile ilgili tarihi bilgiler veren Prof Özdağ, “tarihin en zor coğrafyası olan Anadoludayız” dedi. Ak Parti iktidarının yaptığı yanlış uygulamalardan ve politikalarından misaller veren Prof Ümit Özdağ, “Anadolu’da kalıcıyız, gelecek bin yıllarda Türk milleti, Türk vatanı, Türk bayrağı ve Türk devleti var olacaktır” dedi. Hiçbir devletin Türkiye Cumhuriyeti’nın karşılaştığı FETO casusluk örgütüne muhattap olmadığını, İktidarın hala FETO örgütünün hangi kurumlarda ne kadar mensubu olduğunu bilemediğini anlattı ve tek adamlık rejimin devlet krizi yarattığını söyledi. “Valilerimiz, kaymakamlarımız iktidarın değil, devletin vali ve kaymakamları olmalıdır. İyi parti devletimizi parlementer sisteme ve de kuvvetler ayrılığına geri dönüştürecektir” dedi.
Türkiye’nin başta Suriyeliler olmak üzere göç dalgasına maruz kaldığını söyleyen Özdağ. “tarihteki kavimler göçü adeta tekrarlanıyor. Biz Suriyelilere düşman değiliz ama vatanlarına dönmelerini istiyoruz. Bunun yanı sıra Türkiye’den de dış ülkelere göç var Türk iş adamları ve insanımızın belli bir kısmı dış ülkelere gidiyor. istihdam yaratılamıyor. Dışarıdan yatırmcı da gelmiyor. Gelen yabancı yatırımcılar, kazanç garantisi ile iş yapıyor.Karlarını biz ödüyoruz, devamlı borçlanarak kalkınma olmaz” dedi.
Ekonominin iyi gitmediğini rakamlar vererek belrten Ümit Özdağ,” 2002 den bu yana 1960 sonrasının en ağır ekonomik krizlerini yaşıyoruz. Üretimde geriliyoruz, tarım ve hayvancılık çöküyor. 2002 de dünyanın 16. Büyük ekonomisindeyken bu gün yirminciyiz” dedi ve “Türk ekonomisinin geldiği nokta vatandaşlarımızın intihar noktası olmuştur” diyerek ekonomi bakanını ve iktidarı eleştirdi.
Atatürk’ün ‘iç çephe çökmezse savaş kaybedilmez’ sözünü hatırlatan Prof. Özdağ, “iç cephe milli birliktir” dedi ve uzun süren alkışlarla sözlerini tamamladı.
Konferans sonrassı Antalya İl başkanı Yavuz Temizer tarafından plaket verilen Ümit Özdağ, dinleyicilerle bol bol hatıra fotoğrafı çektirdi.
Haber: Cengiz SAVAŞERİ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 884005
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Avcılar’daki Bathonea Antik Kent kazı alanına inceleme gezisinde bulunup bilgi aldı. İmamoğlu, bir gazetecinin, Şehircilik ve Çevre Bakanı Murat Kurum’un, iptal edilen ileri biyolojik arıtma tesisi projesiyle ilgili, “Gerekirse o projeyi gelip orada yapacağız” dediğini anımsatması üzerine, “Gereksiz ve üzücü bir açıklama. Görüyorum ki bazı bakanlarımız, görevlerini yerine getirirken, verdikleri mesajların ne kadar önemli olması gerektiğini hissederek konuşmuyorlar. Konuşmalarının içeriği tümüyle siyasi. Bakanımıza tavsiyem; bir sorusu varsa, telefonun ucunda Ekrem İmamoğlu var. Bilgi almak isterse de bilgiyi verecek, o devlet adamlığı terbiyesini taşıyan bir belediye başkanı var” cevabını verdi...
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 13 Ekim’de, ilçe ziyaretlerinin 6’ncısını Avcılar’a yaptı. Belediye Başkanı Turan Hançerli ile de saha gezisine çıkan İmamoğlu, Bathonea Antik Kent kazılarının koordine edildiği kazıevini ziyaret ederek, kazı başkanı Doç. Dr. Şengül Aydıngün’den bilgi aldı. Daha önce, “Küçükçekmece Gölü’ndeki antik kenti mutlaka gezeceğim” demiş olan İmamoğlu, dün gece İngiltere temaslarını tamamlayarak İstanbul’a dönmesi ardından bugün kazı bölgesinde incelemeler yaptı. İmamoğlu’na, Avcılar Belediye Başkanı Turhan Hançerli ile Kültür Varlıkları Daire Başkanı Mahir Polat eşlik etti.
-İSTANBUL, HERKESİN BİLMESİ GEREKEN ALANLARLA DOLU-
İncelemeleri sonrası Bathonia’nın insanın tüylerini diken eden bir yerleşim alanı olduğunu söyleyen İmamoğlu, bulunan tarihi kalıntılar ışığında, İstanbul’un geçmişinin çok eskilere dayandığının ortaya çıktığını anımsatarak şöyle devam etti:
“Bulunduğumuz alan, büyük bir havuz ve sarnıcı ile burada belli ki binlerce insanın yaşadığı değerli bir liman kenti var. İstanbul’un aslında her tarafının ne kadar tarihi ve ne kadar dünyaya servis edilmeye muhtaç olduğunu görüyoruz. İstanbul, herkesin bilmesi gereken alanlarla dolu. Burayı keyifle gezdik. Bundan sonraki sürece nasıl dâhil olmalıyız, nasıl etkin olmalıyız ve tabii bakanlık süreçleri var. Hocamızın aldığı izinler var, takipler var. Onları, arkadaşlarımla entegre bir sistem kurarak, Büyükşehir Belediyesi’nin buraya olan ilgisini en üst seviyede göstereceğiz.”
İmamoğlu, daha sonra da basın mensuplarının gündeme dair sorularını yanıtladı.
-KONUŞMALARIN İÇERİĞİ TÜMÜYLE SİYASİ-
Bir gazetecinin, “Şehircilik ve Çevre Bakanı Murat Kurum, iptal edilen ileri biyolojik arıtma tesisi projesiyle ilgili, ‘Haliç’in eski günlerine dönmesine izin vermeyiz. Gerekirse o projeyi gelip orada yapacağız’ dedi. Değerlendirmenizi alabilir miyiz?” şeklindeki sorusuna İmamoğlu, “Gereksiz ve üzücü bir açıklama. Görüyorum ki bazı bakanlarımız, görevlerini yerine getirirken, verdikleri mesajların ne kadar önemli olması gerektiğini hissederek konuşmuyorlar” yanıtını verdi.
“Konuşmalarının içeriği tümüyle siyasi” diyen İmamoğlu, cevabını şöyle sürdürdü:
“Bakanımıza tavsiyem; bir sorusu varsa telefonun ucundayız. Hatta davet eder, buluşuruz, anlatırız, dinleşiriz ve sebepleri sorgulanır. Böyle sıradan açıklamalarla, İstanbul gibi bir kentin mevzusuna, 16 milyon insanın yetki verdiği insana mesaj yollamanın ağırlığını düşünerek hareket etmesini öneriyorum. Uyarıyorum. Bu tarz diyalogları oluşturursa devlet adamlığı felsefesi kazanır. Ülke kazanır, şehir kazanır. ‘Sayın Başkan niçin böyle düşündünüz? Niçin böyle bir karara vardınız?’ diye sorabilirdi. Orası, kimsenin babasının çiftliği değil. Yaparım, ederim, el koyarım ülkesi de değil burası. O cümleleri, İstanbul’a zikretmenin yerine, -Sayın Bakana tavsiyem- Gümüşhane’de 12 bin yıllık bir buzul gölünü yok eden valinin, o yok ettiği buzul gölünü gitsin çözsün, orayı halletsin. İstanbul, emin ellerde. Bizimle konuşurken, bize mesaj verirken, bir telefonu çevirirse, telefonun ucunda Ekrem İmamoğlu var. Bilgi almak isterse de tüm heyetiyle bilgiyi verecek, brifing verecek, o terbiyeyi ve o devlet adamlığı terbiyesini taşıyan bir belediye başkanı var.”
-3 AYDIR ŞU BAKAN İÇİN ÜZÜLDÜĞÜM KADAR HİÇ KİMSE İÇİN ÜZÜLMEDİM-
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın, İBB’nin Haydarpaşa ve Sirkeci garları ihalesinden elenmesine ilişkin yaptığı açıklamalarına yönelik soru üzerine, Danışmanı Murat Ongun’dan, söz konusu yazıyı açmasını isteyip, eline aldığı Tablet PC’den, Turan’ın cümle cümle okuduğu ifadelerine şu yanıtı verdi:
“Valla sabah yazıyı okuyunca tüylerim diken diken oldu. Üzüntüden, kaygı duyarak yazıyı okudum. Düşünsenize, ‘İBB eskiden beri bizim elimizde ne varsa ister; bu normaldir, doğaldır. Yeni başkanın da talebi doğaldır. Kadir Bey de Sirkeci’yi istemişti, ona da vermedik. Veremezdik. Burası hizmet verdiğimiz sistemin bir parçası, müştemilatı. Veremezdik’. Kime veriyorsun o zaman? ‘Bu alanlar da birinci derece SİT alanı içerisinde. İmar kısıtlılığı var. Ticari faaliyetler yapamıyorsunuz.’. Allah Allah bana mı anlatıyor, ihaleyi alana mı anlatıyor; bak sen! Sergi kültür faaliyetleri yapacaksınız. İhaleye çıktık. İBB’nin bu tür faaliyetleri yapacağı bir sürü yeri var. Git orada yap.’ Orayı kim yapacak, bildiğiniz biri mi? İhaleye fesat mı karıştırdınız. Alacak kişi belli miydi? Bak 50 tane soru sorarım. ‘Kadir Topbaş’a da bunu söyledik. İşletme olacak, bu tür yerlerin ruhsatlarını belediyeye bağlı bu tür kurumlardan alıyorsunuz. Kendileri kullanırken ve buraları ticari amaca dönüştürüyorlar.’ Bak sen.. Büyükşehir Belediyesi. Yani bunu Büyükşehir Belediyesi yapıyor. ‘Diyoruz ki, burada yeme içme yeme içme oturma olmayacak. Sergi açacaksınız, böyle bir imar kısıtı içinde şartnamemizi hazırladık.’ Eeee 3 bin lira maaş alan adam mı yapacak sergileri, salonları; bak sen! Ne kadar eminsiniz ya. Hani 300 bin lira veren alırdı? Şimdi ne kadar hassasiyet içeriyor bu cümleler, anlamış değilim. ‘Akıl tutulması. İstanbul belediyesi ihale dosyasında bizim istediğimiz şartların dışında dosya verdi.’ Doğru, sizin tariflediğiniz kişi biz değiliz çünkü. Biz devletiz, kamuyuz. ‘Matbu sözleşmelerimiz var. Bazı ifadeleri de değiştirmiş.’ Bak sen ya. Bir yandan da edebiyatçı oldunuz. ‘Baktık aynı şeyi karşılamıyor, aynı hukuki terim de değil. Bilerek yaptığını düşünüyorum.’ Bak bak bak. Bir de bizim yerimize akıl yürüyorlar ya da kadromuzun yerine akıl yürütüyor. ‘Bu hatayı kimse yapmaz.’ Ya ne dedin Allah aşkına! Burada ne dedin, ne anlattın? Üzülüyorum, gene üzülüyorum. Yani 3 aydır şu bakan için üzüldüğüm kadar hiç kimse için üzülmedim. Allah yardımcısı olsun.”
-İLGİLİ YÖNETİMİN KENDİ İÇİNDE ALDIĞI BİR HİYERARŞİK KARARDIR-
Bir gazetecinin, “Ulaştırma Daire Başkanının istifası bilginiz dâhilinde miydi, neden istifa etti?” sorusuna da İmamoğlu şu şekilde cevap verdi:
“Bilgim dahilinde. Değerli hizmetler aldığımız bir arkadaşımızdır. Ama süreçte kadrolar birbiriyle uyum, anlaşma konusunda karalar verebilir. Artık, Büyükşehir Belediyesi bir hiyerarşik yapıya dönüşmüştür. Büyükşehir Belediye Başkanı, her makamı ben atayacağım iddiasında birisi değildir. Olamaz da olmamalı da. Kadrolar bazen kendi şekillenmeleri ile ilgili prensip kararları ortaya koyarlar. İstifa eden arkadaşımız da değerli bir yol arkadaşımızdır. Bugün böyle bir karar vardır, yarın başka yerde bir arada oluruz. Hayatında başarılar diliyorum. Ama tümüyle, bir sistem ve senkronizasyonla, ilgili yönetimin kendi içinde aldığı bir hiyerarşik karardır.”
-KUCAKLAŞACAĞIZ, SELAMLAŞACAĞIZ, HAL HATIR SORACAĞIZ-
İmamoğlu, “İstanbul’da ardı ardına meydana gelen siyanürle intihar ve cinnet vakalarına yönelik, İBB'nin sosyal yardım noktasında önlemleri olacak mı, bu alanda bir değişiklik gündemde mi?” şeklindeki soruyu şu şekilde cevapladı:
“Bu bir sosyal yardım ya da kent yoksulluğuna dair direkt bağlantılı, akşamdan sabaha bağlantılı bir süreç elbette değil. Ama bütünüyle baktığınızda bu kent yoksulluğunun travmanın, psikolojik sorunların sürece getirdiği trajik bir durum. Çok üzüntülüyüm. Elbette ben evvelsi gün Londra'da da söyledim; ‘İstanbul görevini yapmamıştır demek ki. İstanbul, bütün Türkiye'nin moralidir, motivasyonudur. Moral gücüdür, motor gücüdür.’ Lütfen sıkıntı hisseden, çevresinde sıkıntı hisseden insanlar gördüğünde dayanışmayı, konuşmayı, diyalog kurmayı, selamlaşmayı en üst seviyede tutsunlar. Bazen insanları yalnızlaştıran, toplumsal vakalar da vardır. İnsanlar kenara itilmiş hissederler kendini bazen. Yok öyle bir kent, yok öyle bir yönetim, yok öyle bir toplum. Kucaklaşacağız, selamlaşacağız, hal hatır soracağız. Lütfen bunu yapalım.”
İmamoğlu’nun diğer sorulara verdiği cevaplar şöyle:
-LONDRA GEZİSİNİ DEĞERLENDİRDİ-
Soru: “Londra'da finans çevreleri ile temaslarınız hakkında bilgi verir misiniz?”
- “Çok çok iyi geçti. Açıkçası hem Londra Belediye Başkanı ile olan münasebetimiz, konuşmalarımız, içeriği hem diğer kurullar, finans kuruluşları, yatırım bankaları ve kuruluşları tümüyle çok verimli buluşmalar. Bazısı 3-3.5 saat sürdü. Elbette oradaki vatandaşlarımızla da buluştuk. Her birisi değerliydi. Siyasi fikir kulüpleriyle sohbetimizi, yeni vizyonumuzu, İstanbul'un geleceği ile ilgili tasarruflarımızı, tasarımlarımızı paylaştık. Açıkçası, tümü çok keyifliydi. Olumsuz bir anı yoktu. Biz bu motivasyonu oraya verirken biz de motive olduk. İstanbul dünya kenti maksimum seviyede dünyanın her büyük kenti ile en üst seviyede ilişki kurmak zorunda. Türkiye kadar Avrupa’yı da pozitif etkileyecek. Bunu anlattım. İstanbul öyle bir merkez. İşte bakın burada kaç bin yıllık tarihi anlatıyoruz. Bu doğal bir merkez olmanın verdiği bir sorumluluk. Bu sorumlulukla hareket edip görüşmelerimizi yapıyoruz. Çok verimliydi. Bugüne kadar gittiğim her yurt dışı gezisi İstanbul adına çok sağlıklı adımlar atacağımız görüşmelere sebep oldu.”
-SÜRECE OLAN BİR GÜVEN SÖZ KONUSU-
Soru: “İstanbul’a yönelik seçim öncesi vaatleriniz vardı. Metroyu 500 kilometreye çıkartacaktınız. Kaynak sıkıntınız var mı? Gittiğiniz yerlerde –daha önceki dönemlerde Büyükşehir Belediyesi devlet garantisi olmadan krediler bulabiliyordu. Sizin bu yönde temaslarınız oldu mu?”
- “İşte uzun zamandır bulamıyor; ama biz kaynak bulma noktasında iyi adımlar attığımızı düşünüyorum. İstanbul’a ve şu sürece olan bir güven söz konusu. Bu arada, bizim geldiğimizde durmuş olan ve ekonomik olarak mali kaynağı olmayan 8 hattımız vardı metroda. Biz önce bunları çözüyoruz. Çözüm buldukça da işleme alıyoruz. İnşallah bu hafta bir başka hattı da vatandaşlarımızla paylaşacağız. Dolayısıyla her attığımız adımı daha yeni, daha güçlü adımlar atmak adına da bu görüşmeleri yapıyoruz. Hem bu bir bir buçuk yıldır durmuş olan işleri başlatıyoruz. Metro hatlarını başlatıyoruz. Hem de yeni projelerimizi, bu çevreyle, geri dönüşümle, enerjiyle ilgili ve de bahsettiğimiz metro ile ilgili yeni projelere de yeni kaynaklar oluşturma konusunda çok verimli adımlar atıyoruz.”
Soru: “İstanbul’un gündeminde su konusu var. Gerek Aralık ayında başlayacak su zammına tepkiler gerekse barajlardaki doluluk oranı yüzde 38’e kadar düşmüş. İstanbul’un 100 günlük suyu kaldığı söyleniyor. İstanbul’un su sıkıntısı var mı? Zamlarla ilgili tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?”
- “Kışa girerken en düşük seviyelerde karşılar sizi barajlarınız. İstanbul’un en kritik kuraklık anları aslında iki yıl üst üste olan kuraklık anlarıdır. Yani bugün yüzde 38 seviyelerinde olan barajlardaki su seviyemiz örneğin 2007’deki en kurak dönemindeki seviyesi bu aylarda yüzde 7’ler civarındaydı. Aslında şu anda İstanbul barajlarının durumu iyi. Önümüzdeki yılla ilgili hiçbir kaygımız yok. Tehdit eden şudur; Bu bazen iki yıllık kuraklığa sebep olursa ve öyle bir dönem yaşarsanız o zaman İstanbul risk altındadır. Buna dönük de tedbirlerimiz var. Bu güne kadar niye bitmediği konusunda Melen’le ilgili görüşmelerimiz var. Oradaki bir takım teknik sıkıntıların giderilmesiyle ilgili alınmış kararlar, yapılmış projeler var. DSİ ile bunu görüşüyoruz. Aslında bugüne kadar bu sorun çözülmeliydi. Yaklaşık 30 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. Dolayısıyla bu tür adımlarımızın yanında başka adımlarımız da var. Şu andaki durum ürkütücü, korkutucu değildir. Tabi ki tasarruf önemlidir. Suyu kullanma konusunda toplumuzun bilinçli hareket etmesi önemlidir. Bu bugüne dahil değil, ne zaman olursa olsun su dünyanın en değerli şeyidir. O bakımdan bu konudaki duyarlılığa da toplumu, bütün şehirdeki hemşerilerimizi davet ediyorum. Kurumları davet ediyorum. Biz de ona dönük tedbirler alıyoruz Büyükşehir Belediyesi olarak.”
-‘ZAM YAPMIYORUZ’ DİYE BİR TAAHHÜDÜMÜZ YOKTU-
“Su zammı ile ilgili de ben bütün güzel vatandaşlarıma şunu söylüyorum: ‘Biz geçen sene yaptığımız hamle ile gerçekten İstanbul’a su konusunda büyük tasarruf kazandırdık.’ Yani insanların cebine büyük bir tasarruf kazandırdık. Biz geçen yıl görevi aldığımızda 5.20’nin üzerinde olan şu anda zam yaptıktan sonraki hali 4.80. Bir bu. İkincisi yüzde 20 zamdan bahsediyoruz. Suyun maliyetindeki en önemli unsurlar ne yazık ki enerji, ne yazık ki yakıt. Türkiye’nin maliyetleri. Sadece enerjide yıllık yüzde 60’a yakın artış var. Biz bütün parametreleri üst üste koyduğumuzda önümüze gelen pakette yapılması gereken zam oranının –yani teknik insanların önümüzdeki koyduğu paketin- yarısını vatandaşımızın önüne koyuyoruz yüzde 20’yi derken. Bir de ‘Zam yapmıyoruz’ diye bir taahhüdümüz yoktu. Suyun indirimli olması için bir taahhüdümüz vardı, onu yerine getirdik. Şimdi yılın değişen oranlarıyla 2020 için insanlarımıza böyle bir zam yapma zorundayız ki hizmet edebilelim. Çünkü bunun bir maliyeti var. Keşke zam yapmasak. Keşke ülkenin parametreleri bize bu zammı yaptıracak seviyeyi korusa. İyi olsa Türkiye’nin ekonomisi. Ama değil. Olmayınca biz de ne yazık ki böyle bir zam yapıyoruz, yapmak zorunda kalıyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde, ülkemizde de belediyenin yaptığı zamların kaynağı belediye değildir. Eğer abartılı bir şey yapıyorsa hesabını sorarsınız. Esas olan ekonomide onun kaynağı devletin ekonomi politikalarıdır.”
HABER: Sariye AKDAĞ...
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 202925
AFAD'ın aktardığı bilgiye göre Antalya'nın Elmalı ilçesinde 4.2 şiddetinde bir deprem meydana geldi.
AFAD DepremDairesi
Büyüklük : 4.2 (Mw)
Yer : Elmali (Antalya)
Enlem : 36.7860 N
Boylam : 29.9871 E
Derinlik : 53.54 km
HABER: Emine YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 215075
Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, ilçede başta parklar olmak üzere kamusal alanlarının güneş enerjisiyle aydınlatılması üzerine çalıştıklarını belirterek, “Direklerinin tekil aydınlatmasından bataryalı sisteme kadar tüm uygulanabilir çalışmaları inceliyoruz” dedi...
Başkan Uysal, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) üyesi bir grup iş insanının oluşturduğu ATSO Dostlar Gurubu’nun davetine katıldı. Akra Barut Otel’deki davette konuşan Başkan Uysal, Muratpaşa’da belediye başkanlığının ilk döneminden başlayarak hayata geçirdikleri belediyecilik çalışmalarını ve yerel yönetim anlayışını iş dünyasıyla paylaştı.
Başkan Uysal, Belediyeciliği temel belediyecilik, sosyal belediyecilik ve birleştirici-bütünleştirici belediyecilik hizmetleri olarak 3 ana başlık etrafında kurguladıklarını belirtti. Antalya’nın bilinen tarihinin 3 bin 500 yıllık olduğunu ve son 50 yılla kadar oldukça düzenli ve istikrarlı gelişen kentin bu süreçte nüfusunun 12 kat arttığına dikkat çeken Başkan Uysal, “Olağanüstü bir değişim. Organize etmek zor. Problemler her zaman çözülenlerden bir tık fazla. O nedenle sürekli iyiye doğru gitmek lazım” diye konuştu.
YÜZDE 75’İ YENİLENDİ
Bu çerçevede Muratpaşa’da 2014’te verilen izinlerle başlayan doğalgaz altyapı yatırımlarına paralel olarak cadde ve sokak yenileme çalışmalarına başladıklarını kaydeden Başkan Uysal, şu an ilçenin yüzde 75’nde çalışmalarını tamamlandığını söyledi. Böylesi bir çalışmayı ilk 5 yıl içinde gerçekleştirmenin büyük bir emek ve bütçe istediğine vurgu yapan Başkan Uysal, Döşemealtı’nda kurdukları asfalt plent üretim tesisinin önemli olduğunu söyledi. Başkan Uysal, “Asfalt kendi üretimimiz olmasa bu çapta bir çalışmayı asla yapamazdık” dedi.
TÜRKİYE MODELİ
Bu süreçte Muratpaşa’da kaldırımların da yüzde 50 oranında yenilendiğine dikkat çeken Başkan Uysal, Türkan Şoray Kültür Merkezi, Hacı Bektaş Veli Kültür Merkezi, Abdullah Sevimçok Sivil Toplum ve İnovasyon Merkezleri, spor salonları ve tesislerinin yine bu dönemin yatırımları içinde yer aldığını aktardı. Bunlarla birlikte SİT statüsüne sahip falez kıyı bandında Türkiye için bir model olarak farkını ortaya koyan plajlar ve kafelere özel bir parantez açan Başkan Uysal, şunları söyledi:
“Türkiye’de aşılmış modellerin dışında olan kafe plajlarımızı halkımız çok sevdi ve kullandı. Türkiye’de kıyılar genelde kamu ihale mevzuatının dışında değerlendiriliyor. Bir bu alanlar için ihaleye çıkmadık. Halk tipi olarak ifade edebileceğimiz, orta sınıflar için kafeler oluşturduk. Hizmet kalitesi ortalamanın üzerinde ve hesaplı. Kıyılarda toplam 11 işletmemiz var.”
Başkan Uysal, temel belediyecilik alanında kente yeni parklar, rekreasyon alanları kazandırma yönünde çalışmalar devam ederken güneş enerjisi aydınlatma sistemleri üzerine bir çalışmaya da başladıklarını söyledi. Başta parklar olmak üzere kamusal alanların aydınlatmasını güneş enerjisiyle sağlamayı hedeflediklerini belirten Başkan Uysal, “Direklerinin tekil aydınlatmasından bataryalı sisteme kadar tüm uygulanabilir çalışmaları inceliyoruz” dedi.
HABER: Ayten YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 781492
Adli Tıp Kurumu'ndaki ilk incelemede Bahattin Delen, Zübeyde Delen ve Ali Delen'de siyanür alımına bağlı değişimler dışında başlıca patolojik bulgu saptanamadığı belirtildi.
Delen ailesine yapılan kan testinde, öldürücü düzeyde siyanür tespit edildiği kaydedildi...
Baba Bahattin Delen'in telefonunda yapılan inceleme ise bir yakınına hitaben yazdığı ancak gönderilmeyen kayıtlı mesajda “Önce eşimi ve çocuğumu zehirleyip sonra kendim intihar edeceğim" yazdığı belirlendi.
SON 10 GÜNDE 3 AİLE TOPLU İNTİHAR ETTİ...
Son 10 günde 3 ayrı siyanürlü intihar olayı gerçekleşti. İlk olarak İstanbul Fatih'te 4 kardeş evlerinde ölü bulunmuştu, 9 Kasım'da ise Antalya'da 2'si çocuk 4 kişilik Şimşek ailesinin cansız bedenleri bulunmuştu.
5 Kasım'da saat 22.45'te polise, Fatih'te Molla Gürani Mahallesi Oğuzhan Caddesi 28/4 numaralı evin sakinlerine ulaşılamadığı ihbarı yapılmıştı.
İhbar üzerine eve giden ekipler, çilingir yardımıyla kapıyı açıp içeri girdiklerinde iç kapıda "Dikkat siyanür var, polisi arayın, içeri girmeyin" notuyla karşılaşmıştı. Söz konusu notun bulunması üzerine AFAD ekiplerine haber veren polis, evde Cüneyt (48), Oya (54), Kamuran (60) ve Yaşar Yetişkin (56) kardeşlerin cesedini bulmuştu.İlk incelemede, siyanür zehirlenmesi bulgularına rastlanmıştı.
9 Kasım'da da Antalya'da aynı aileden ikisi çocuk dört kişi evlerinde ölü bulunmuştu.
Eve giden polis ekipleri, Selim (36), eşi Sultan (38), çocukları Ceren (9) ve Ali Çınar Şimşek'in (5) cesedini bulmuştu. Burada da yapılan ilk incelemede siyanür zehirlenmesi bulgularına rastlanmıştı.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 2558992
Uyuşturucu trafiğinden beslenen PKK yeni bir finans kaynağı daha buldu: Kaçak açık tütün. Terör örgütü kaçak tütün ticaretinden yıllık milyarlarca dolar kirli kazanç sağlıyor...
Türkiye, Bonzai başta olmak üzere gençleri zehirleyen uyuşturucuya karşı açtığı topyekün savaşı tüm şiddetiyle devam ederken, bir yandan da onun kadar öldürücü olmasa da çok daha yaygın bir tehlikenin tehdidi altındı: Kaçak açık tütün!
PKK, MAKARON ÜRETİCİSİ...
Terör örgütü PKK'nın finans kaynağı olarak kullandığı uyuşturucu ve sigaranın ardından 'kaçak açık tütün' ticareti de yaptığı ve örgütün bu yolla korkunç gelir rakamlarına ulaştığı ortaya çıktı. Emniyet ve Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu (TAPDK) verilerine göre, Türkiye genelinde 15 bin 400 noktada kaçak açık tütün satılıyor ve bunun tamamına yakınının üreticisi veya yurtdışından tedarikçisi PKK...
Örgüt, Türkiye'nin yanı sıra Avrupa'da hızla 'kaçak açık tütün' pazarını ele geçiriyor.
PKK'nın başlıca finans kaynağı olan uyuşturucu ve sigara kaçakçılığında devletin hem kolluk kuvvetleri hem de yargı ayağında kararlı mücadelesi sonuç verince, terör örgütü başka bir yöne yöneldi. TAPDK ve emniyet verilerine göre, terör örgütü PKK'nın bu yolla elde ettiği gelir korkunç rakamlara ulaşıyor...
VERGİ KAYBI 5 MİLYAR...
Bölücü örgütün kaçak açık tütün çarkı şöyle çalışıyor: PKK'nın temin ettiği tütün, evlerde kurulan makinelerle makarona (filtreli sigara sarma kağıdı) sardırılıp sigara haline getiriyor. 2015 yılında piyasaya arz edilen 8.7 milyar adet makaronun 6.3 milyarı, kayıtdışı yani PKK'nın kaçak tütünüyle dolduruldu. 2016 yılında ise piyasaya arz edilen makaron miktarı yaklaşık yüzde 210 artış göstererek, 19 milyar âdete fırladı. Yani PKK'nın kaçak tütünüyle sarılan makaron sayısı 13.7 milyara ulaştı. Bu, Türkiye'deki yasal sigara tüketimini yüzde 13'e denk geliyor ve PKK fiilen en büyük sigara satıcılarından biri haline geldi. Tespitlere göre, yasadışı sarmalık kıyılmış tütün kullanımı sonucunda 2016 yılında devletin toplam vergi kaybı5.2 milyar TL. Söz konusu rakam aynı yılda yasal sigara pazarından elde edilen 32.2 milyar TL'lik ÖTV vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 16'sına denk geliyor. Tabii bu, kaçak tütün pazarını ele geçiren PKK'dan alınamayan 'vergi' boyutu. Örgütün bu yolla bir kaç yılda elde ettiği gelirin milyarlarca lira olduğu belirtiliyor.
15 BİN 400 KAÇAK SATIŞ...
Araştırmaya göre kaçak açık tütün satışı yapan nokta sayısı, 15 bin 400'ü aştı. Sabit ve mobil tezgâhlar, internet üzerinden pazarlama, evlere servis ve tamamen farklı iş kolundaki dükkânlar vasıtasıyla da kayıtdışı sarmalık tütün satışı yapıldığı göz önüne alındığında, kayıt dışı ticaretin boyutu daha da artıyor. İstanbul'da yasadışı kaçak açık tütün satış noktası 2 bin 265'e ulaşırken, bu sayı Malatya'da bin 255, İzmir'de 853 ve Bursa'da 613 oldu.
SiGARADA HAPiS, TÜTÜNDE PARA...
Peki ama PKK neden kaçak açık tütün kaçakçılığına başladı? Bunda polis ve jandarmanın başarılı operasyonları kadar yargının aldığı kararlar da etkili oldu. Mahkemelerde daha önce 'denetimli serbestlik' cezası verilen sigara kaçakçılığında artık cezanın ertelenmesi uygulaması kaldırıldı ve 3 ila 10 yıl arasında değişen hapis cezaları verilmeye başlandı. Sadece idari para cezası verilen yasadışı kaçak açık tütün de bu yüzden patlama yaşandı. Son bir yılda sigara kaçakçılığı yarı yarıya azalırken, kaçak açık tütün tüketimi iki katından fazla arttı.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl, nargileye tütünle birlikte uyuşturucu özelliği olan bazı bitkilerin de karıştırıldığını söyledi. Erdöl, "E-sigara kartuşları içinde nikotin sıvısı dışında uyuşturucu maddelerin de satıldığı konusunda küresel anlamda şüpheler söz konusu" dedi. Erdöl, uyuşturucuyla mücadele etmek için öncelikle "sigara bataklığı"nın kurutulması gerektiğini ifade ederek, bağımlılık ailesinin üyelerini sigara, bira, tiner ve benzeri uçucu maddeler, kokulu kırtasiye malzemeleri, okul çağında kullanılan yapıştırıcılar, haplar, otlar, uyuşturucular, son dönemde ise siber bağımlılık, bilgisayar oyunları, televizyon, insanları ekrana kilitleyen görüntüler şeklinde sıraladı.
KÜRESEL ŞÜPHELER VAR...
Erdöl, yasak olmasına rağmen büfe, bakkal ve sokaklarda satılan tane sigaralara uyuşturucu maddelerinin katıldığı konusunda çok ciddi kaygıları olduğuna dikkati çekerek, "Aynı şekilde 'melek yüzlü şeytan' olarak tanımladığım nargileye tütünle birlikte uyuşturucu özelliği olan bazı bitkilerin (afyon, maraş otu gibi) de karıştırıldığını biliyorum. E-sigara kartuşlarına da dolum yapılırken yüklenen kimyasallar konusunda şahsi olarak ciddi kaygılarım var. Çünkü, nikotin sıvısı dışında uyuşturucu maddelerin de bu kartuşlar yoluyla insanlara satıldığı konusunda küresel anlamda şüpheler söz konusu."
SIRADANLAŞMASIN...
Antalya'da BoNzai içen genç hastaneye kaldırılırken, 50 metre ötede bir grup gencin de Bonzai aldığı görüldü.
Turizmin başkenti Antalya'nın en merkezi noktasında Bonzai içen iki gençten biri yerde kıvranırken, diğeri ayakta durmakta zorlanırken görüntülendi. Muratpaşa İlçesi'ndeki metruk bir evin önünde kıvranarak Bonzai içenleri görenler, yardım etmeye çalışırken bir yandan da 112'yi aradı. Polis ve sağlık ekipleri kısa sürede ulaştı. Bonzai içen gençlerden biri yerde kıvranırken, diğeri bilincini yitirmiş halde etrafında dönüp ayakta durmakta zorlandı. Bir ara yerden kalkmaya çalışan ancak başaramayan gençlerden biri, kısa süre sonra gelen sağlık ekiplerinin yardım teklifini kabul etmedi. Ayakta duramayan ve Bonzai krizi geçirdiği anlaşılan genç, çevredekilerin yardımıyla sedyeye alınarak ambulansa taşındı. İki genç ambulansla hastaneye götürülürken, olay yerinin 50 metre ilerisinde ağaçların altında başka gençlerin bonzai içmeye devam ettiği görüldü.
KAYNAK: Sabah gazetesi,Tarihi: 28.6.2017
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1591693
İstanbul’da bir siyanür dehşeti daha!
1’i çocuk 3 kişinin cesedi bulundu...
Türkiye, İstanbul Fatih’teki Yetişkin Kardeşler ve Antalya’daki Şimşek ailesinin şokunu atlatamadan benzer bir haber de Bakırköy’den geldi.
İş adamı Bahattin Delen ile eşi Zübeyde ve yedi yaşındaki çocukları Ali Delen'in cansız bedenleri İstanbul Bakırköy'deki evlerinde bulundu. Polisin ilk değerlendirmesine göre; baba Bahattin Delen siyanürle intihar etti, eşi ve çocuğu da kokudan etkilendi. Fakat savcılık, "Delen, önce eşinin ve çocuğunun zehirlenmesine sebebiyet verdi, ardından intihar etti" değerlendirmesi yaptı. Savcılığın açıklamasına göre olayın sebebi, "Bahattin Delen'in aşırıcı derecede borçlanıp bunalıma girmesi."
SON 10 GÜNDE 3 AİLE TOPLU İNTİHAR ETTİ...
Son 10 günde 3 ayrı siyanürlü intihar olayı gerçekleşti. İlk olarak İstanbul Fatih'te 4 kardeş evlerinde ölü bulunmuştu, 9 Kasım'da ise Antalya'da 2'si çocuk 4 kişilik Şimşek ailesinin cansız bedenleri bulunmuştu.
5 Kasım'da saat 22.45'te polise, Fatih'te Molla Gürani Mahallesi Oğuzhan Caddesi 28/4 numaralı evin sakinlerine ulaşılamadığı ihbarı yapılmıştı.
İhbar üzerine eve giden ekipler, çilingir yardımıyla kapıyı açıp içeri girdiklerinde iç kapıda "Dikkat siyanür var, polisi arayın, içeri girmeyin" notuyla karşılaşmıştı. Söz konusu notun bulunması üzerine AFAD ekiplerine haber veren polis, evde Cüneyt (48), Oya (54), Kamuran (60) ve Yaşar Yetişkin (56) kardeşlerin cesedini bulmuştu.İlk incelemede, siyanür zehirlenmesi bulgularına rastlanmıştı.
9 Kasım'da da Antalya'da aynı aileden ikisi çocuk dört kişi evlerinde ölü bulunmuştu.Eve giden polis ekipleri, Selim (36), eşi Sultan (38), çocukları Ceren (9) ve Ali Çınar Şimşek'in (5) cesedini bulmuştu. Burada da yapılan ilk incelemede siyanür zehirlenmesi bulgularına rastlanmıştı.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 388569
Alanya Bakkallar Odası Başkanı Velittin Yenialp, Alanya ve Antalya genelinde sarma tütün kaçakçılarının sayısının her geçen gün arttığını belirterek, “Yerliye ayrı ,turiste ayrı tarife uygulayan tütün kaçakçıları dürüst esnafı da canından bezdirdi” dedi...
Alanya'mızda ,özellikle turistlerin yoğun olduğu bölgeleri mesken tutan tütün kaçakçıları, seyyar tezgahlarını diledikleri yere kuruyor.
Kimler tarafından nasıl üretildiği belli olmayan tütünleri vatandaşlara şeffaf ambalajlarda satan tütün kaçakçıları, turistlere de fahiş fiyattan satış yapıyor. “Turkish tobacco” adıyla pazarlanan yasadışı satış; Alanya ,Manavgat, Serik, Aksu ve Muratpaşa’da da esnafı canından bezdiriyor ve kent huzurunu da olumsuz etkiliyor.
Konuyla ilgili endişelerini dile getiren Alanya Bakkallar Odası Başkanı Velittin Yenialp, “Kontrolsüz satılan tütünün içinde zararlı maddelerin bulunduğu tartışılıyor. İnsan sağlığıyla adeta alay eden sarma tütüncülerin sayısı sadece Antalya’da değil yurdun dört bir yanında gün geçtikçe artıyor. Türkiye’de açık tütün satışı yapan dükkanların sayısı son üç yılda 3 katına çıktı. Sadece Antalya ilimizde 400 dükkanda kaçak sarma tütün satılmakta. Bu durum dürüst esnafı zor durumda bırakıyor.” diyerek tehlikenin ve yasadışılığın boyutuna dikkat çekti.
Yasadışı tütün ticareti nedeniyle yurt çapındaki yıllık vergi kaybının 10 milyar TL üzerinde olduğu tahmin ediliyor.
Konuyla ilgili gerçekleşen ‘’Duman’’ operasyonları caydırıcı olsa da operasyonların hemen ardından tütüncü noktalarının sayısı hızla artıyor. Bu konuda acil önlemler alınması gerekiyor.
HABER: Emine YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 188203
Emniyet Teşkilatı Vazife Malulü ve Şehit Aileleri Vakfı (EMŞAV) yapılandırmasını genişleterek Alanya’da yeni bir şube kurarak EMŞAV Alanya Şube Başkanlığına Burak Doğan Aydoğan'ı atamıştı...
Aydoğan bugün EMŞAV Alanya Şubesi’nin açılışını gerçekleştirdi.
Güllerpınarı Mahallesi’nde eski Jandarma arkasında bulunan yeni şubenin açılışına Alanya Kaymakamı Mustafa Harputlu, Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel, eski milletvekili Cengiz Aydoğan, İl Emniyet Müdür Yardımcısı Haşim Çakmaklı, Alanya Jandarma Komutanı Yarbay Serkan Akbaba, EMŞAV Genel Başkanı Abdurrahman Yılmaz, MHP İlçe Başkanı Mustafa Türkdoğan, Ak Parti İlçe Başkanı Mustafa Toklu, Alanyaspor Başkanı Hasan Çavuşoğlu’nun yanı sıra çok sayıda davetli katıldı.
EMŞAV Alanya Şube Başkanı Burak Aydoğan
‘HER ZAMAN ONLARIN YANINDA OLACAĞIZ’...
Programda açılış konuşmasını EMŞAV Alanya Şube Başkanı Burak Aydoğan yaptı.
Aydoğan; “Vakfımızın amacı vatan, millet, bayrak ve bizlerin huzuru için canlarını feda etmiş aziz şehitlerimizin geride kalan ailelerine sahip çıkmak, şehitlerimizin ve gazilerimizin onurlu insanlar olarak toplumda hak ettikleri saygın yeri edinmelerini sağlamak için faaliyetlerde bulunmak olan vakfımız Ankara’da kuruluşunu tamamlayarak ülke çapında ülkemin her köşesine ulaşmaya çalışmaktadır. Bu amaçla Alanya’da şube kurulması için geçtiğimiz aylarda başlanmıştı.Yaptığımız çalışmalarla Alanya Şubesi kuruluş çalışmalarını tamamlamış bulunmaktayız. Bugün burada sizlerin huzurunda şubemizi açacağız. Bizlerde Alanya Şubesi olarak vakfımızın tüm ülke çapındaki faaliyetlerine paralel olarak bölgemizde bulunan emniyet teşkilatı mensubu iken şehit olan kimselerin aileleri ile vazife malulü olan gazilerimize yardım etmek ve sosyal birlikteliği geliştirmek ve elimizden geldiğinde onların yanında olacağız” dedi.
EMŞAV Genel Başkanı Abdurrahman Yılmaz
'ALANYA 17. ŞUBE'...
EMŞAV Genel Başkanı Abdurrahman Yılmaz da konuşmasında, "EMŞAV olarak 1998 yılında dernek olarak kurulmasına rağmen 2011 yılında vakfa faaliyete başladık ve faaliyetlerimize devam ediyoruz. Çoğu dernek bazında olmak üzere yaklaşık bugün ki şubemiz ile yaklaşık 17 şubemiz bulunmaktadır. Çok zorlu bir süreçten geçiyoruz. Şehit ve gazilerimizin değerini bilmemiz gerekiyor. Bizlerde bu doğrultuda vakıf olarak çalışmalarımızı sürdürdük, bundan sonra da bu şekilde sürdürmeye devam edeceğiz" şeklinde konuştu.
Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel
‘HER ZAMAN DESTEK VERECEĞİZ’...
Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel de “EMŞAV’ın Alanya'mıza hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Bizlerde elimizden geldikçe her zaman desteğimizi vereceğiz” diye konuştu.
‘TÜRKİYE’NİN EN HAYIRSEVER YERİ ALANYA’...
Alanya Kaymakamı Mustafa Harputlu
Alanya Kaymakamı Mustafa Harputlu ise “EMŞAV’ın açılış töreninde sizlerle birlikte olmaktan gurur duydum. Şehitlerimiz ile ilgili ne yapsak azdır. Şehitlerimizin her türlü sorunlarını çözüp onların yanlarında olmak için, kurulan bu vakfa her türlü destek verilmekte. Her zaman yanlarında olmaya devam edeceğiz. Alanya bu konuda Türkiye’nin en hayırsever köşesi. Çok yeni kurulmuş olmasına rağmen bu kadar güzel bir ofisle açılışını yapması bunun en güzel göstergesi. Alanya’mız da ki şehit yakınlarımız ve gazilerimizle ilgili yapacağımız her türlü yardımda bu vakıf yanımızda olacak. Ben vakfın kuruluşunda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi.
Konuşmaların ardından Alanya protokolü açılış kurdelesini hep birlikte kesere EMŞAV Alanya Şubesi'nin açılışını gerçekleştirdi.
Daha sonra EMŞAV Alanya Şube Başkanı Burak Aydoğan katılımcılara ofisin içerisini gezdirdi.
HABER: Uğur AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 157994
Antalya'nın Muratpaşa İlçesi Belediye başkanı Ümit Uysal,ekibi ile arı gibi çalışıyor...
Başkanın talimatları doğrultusunda,ekipler bugün işini yarına bırakmıyor.
Dün kazındı bugün asfalt dökülüyor...
Muratpaşa Belediyesi, Kızıltoprak Mahallesi’nde cadde ve sokak yenileme çalışmalarına başladı. Önceki gün, deforme olmuş asfalt kazınırken, bugün asfalt kaplama çalışmaları başladı...
Antalya’nın ana ulaşım aksları Aspendos ve Termesos Bulvarları ile Mevlana, Yunus Emre ve İbni Sina Caddeleri arasında kalan Kızıtoprak Mahallesi’nin 12 cadde ve sokağının asfaltı Muratpaşa Belediyesi’nce yenileniyor.
Daha önce; 41 bin 75 ton malzeme kullanılarak yaklaşık 19 kilometrelik cadde ve sokakta yenileme çalışması gerçekleştirilmiş olan Kızıltoprak Mahallesi’nde 12 cadde ve sokak için de çalışmalar başladı. Muratpaşa Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü ekipleri; çalışmalara önceki gün deforme olmuş asfaltı kazımıştı. Bugün ise; sıcak asfaltla kaplama çalışmalarına başladı.
Kızıltoprak Mahallesi’nde daha önce; 17 bin 549 metrekare kaldırım çalışması da gerçekleştirildiğini belirten Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal; “Altyapı çalışmaları tamamlanan mahallelerimizin yol ve kaldırımlarını, program çerçevesinde yeniliyoruz. Bu kapsamda; Kızıltoprak Mahalle’mizdeki 12 cadde ve sokağı, 4 bin 872 ton sıcak asfalt kullanılarak yenileyeceğiz” dedi.
HABER: İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1213749
İyi Partili vekil , Alanyalı üreticilerin sorununu TBMM’ye taşıdı...
İyi Parti Antalya Milletvekili Feridun Bahşi, Alanya’da ve Antalya bölgesinde üreticilerin yabani otlarla mücadele etmek için sıklıkla kullandığı ve kanserojen etkiye sahip olduğu bilinen tarım ilacı hakkında üreticinin bilgilendirilip bilgilendirilmediğini sordu...
İYİ Parti Antalya Milletvekili Feridun Bahşi, İnsan sağlığını tehdit eden ve Alanyalı üreticilerin de çok sık kullandığı tarım ilacı hakkında Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli tarafından cevaplandırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM)soru önergesi verdi.
Bahşi, TBMM’ye verdiği dilekçede şu ifadelere yer verdi: “Medyada yer alan haberlere göre Antalya'da çiftçilerin kullandığı Bayer'in Roundup adlı tarım ilacının kansere neden olduğu ve ABD'de milyonlarca dolar tazminata mahkum edildiği belirtilmiştir. Amerikalı bir çiftçi, yabani otlar için kullandığı tarım ilacı yüzünden lenf kanseri olduğunu belirterek, Monsanto şirketine dava açmış ve haklı bulunarak, 80 milyon dolar tazminat kazanmıştır. Yine, Amerikalı bir bahçıvan, aynı tarım ilacı yüzünden lenf kanseri olduğunu belirterek, aynı şirkete dava açmış ve 78 milyon dolar tazminat kazanmıştır. Ve aynı ilaç yüzünden aynı şirkete açılmış 13 bin 400 dava olduğu bilinmektedir. Ayrıca Roundup adlı ilacın zararları kanserojen etkiyle sınırlı olmadığı, Avrupa ülkelerinde yapılan bilimsel çalışmalarda Glyphosateadlı maddenin glutenintoleransına neden olduğu açıklanmıştır.Glifosat (Roundup) adı verilen bir yabani ot öldürücüsünün kullanıldığı tarım ürünleri hasat edildiğinde bu toksinin yüksek seviyelerinin ürünlerde kaldığı ve insanlara geçerek başta kanser olmak üzere çok çeşitli hastalıklara yol açtığı belirtilmiştir. Buna göre; ‘Antalya’da çiftçilerin adeta peynir ekmek gibi kullandığı Bayer’in Roundup adlı tarım ilacı hakkında tüketicilere yeteri kadar uyarı yapılmış mıdır? Adı geçen bu ilacın kanser oluşumunu tetiklediği doğru mudur? Doğruysa neden üretimine hala izin verilmektedir?’”
HABER: İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 347045
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Londra’daki temaslarına sabahın erken saatlerinde başladı. İlk olarak Türkiye Londra Büyükelçisi Ümit Yalçın’ı ziyaret eden İmamoğlu, ardından Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkan Yardımcısı Sir Simon Fraser ve ekibi ile bir araya geldi. Toplantıdan sonra Reuters haber ajansına röportaj veren İmamoğlu, Londra Büyükşehir Belediye Başkanı Sadık Khan ile bir araya gelmesi öncesinde, öğle yemeğinde London&Partners (L&P) Ajansı CEO’su Laura Citron’ın konuğu oldu...
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Londra’daki temaslarına Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Ümit Yalçın’ı ziyaretle başladı. İmamoğlu ve beraberindeki heyet, kaldıkları otelden büyükelçilik binasının bulunduğu binaya yürüyerek ulaştı. İmamoğlu, yaklaşık 1 saat süren ziyaret sonrasında Yalçın’a, İstanbul temalı bir çini tablo hediye etti. İmamoğlu, büyükelçilik ziyaretinin ardından Chatham House’a (Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü) geçerek Başkan Yardımcısı Sir Simon Fraser ve ekibi ile bir araya geldi. Birleşik Krallık-Türkiye, İstanbul-Londra ve İstanbul-Chatham House ilişkilerinin ele alındığı görüşmede, İngiltere İstanbul Başkonsolosu Judith Slater de bulundu. İmamoğlu, görüşmelerin ardından Chatham House binasında, Reuters’a bir röportaj verdi. İmamoğlu’nun röportajın ardından sonraki adresi ise London&Partners (L&P) Ajansı’nın, İBB Başkanı onuruna verdiği, öğle yemeği daveti oldu. Yemekli toplantıda L&P CEO’su Laura Citron, Doğrudan Yabancı Yatırım Direktörü Neil Bridge ve Ticaret&Büyüme Direktörü Janet Coyle da ev sahibi sıfatlarıyla hazır bulundu.
HABER: Uğur AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 912345
Alanya'da, Ayşenur Güven'in 'Ben bir şeytanın eline düştüm' yazılı mektup bırakıp, intihar etmesinin ardından 14 yıl hapis cezasına çarptırılıp, Yargıtay kararıyla tahliye edilen amcasının oğlu Selahattin Sezer'in (30) yeniden yargılandığı dava bugün yapıldı ve sona erdi.
Alanya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nce sanık Selahattin Sezer'e, daha önce verildiği gibi 14 yıl hapis cezası verilmesine ve sanığın tutuklanmasına hükmedildi. Sanık hakkında tutuklama kararı çıkarılırken, yerel mahkemenin kararı yeniden Yargıtay'a gönderilecek. Duruşmayı yakından takip eden Haluk Levent, "Ayşenur artık rahat uyuyacak" dedi...
VE ADALET TECELLİ ETTİ...
Mahkeme çıkışında konuşan Ayşenur Güven’in babası Mustafa Sezer, adaletin tecelli etmesini istediğini söyledi. Yargının verdiği karara saygı duyduğunu belirten Mustafa Sezer, “Bu andan itibaren kadın cinayetlerini her gün televizyonlardan izlemekten bıktık, usandık. Ben bir erkek olarak, namuslu bir kişi olarak bu kişilerle aynı sokakta, aynı şehirde, aynı köyde bulunmaktan utanç duyuyorum. Buna sesimizi yükseltmezsek bir gün benim başıma gelen olayın diğer ailelerin başına gelebileceğini düşünerek cezaların ona göre verilmesini ve toplumumuzun bilinçlendirilmesini talep ediyorum” dedi.
Alanya’da, Ayşenur Güven'in (22) 'Ben bir şeytanın eline düştüm' yazılı mektup bırakıp intihar etmesinin ardından, 14 yıl hapis cezasına çarptırılıp, Yargıtay kararıyla tahliye edilen amcasının oğlu Selahattin S.'nin (30) yeniden yargılandığı davaya başlandı. Duruşmayı takip etmek için Alanya'ya gelen sanatçı Haluk Levent, Ayşenur'un ağlayan kız kardeşine sarılıp, "Sana söz, gözyaşların kurumadan adalet yerini bulacak" dedi. Görülen duruşmada sanığın tutuklanmasına karar verildi.
TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİNE OTURAN ACI OLAY ŞÖYLE OLMUŞTU...
Alanya'da yaşayan Ayşenur Güven, çocuk yaşlardan itibaren amcasının oğlu Selahattin S.'nin cinsel saldırısına maruz kaldı. İlk kez 6 yaşında cinsel saldırıya uğrayan Ayşenur Güven, yaşadıklarından kurtulmak için 18 yaşına girdiği 2015 yılında Mustafa Güven ile evlendi. Ancak kuzeninin cinsel saldırıları, Ayşenur nişanlı olduğu ve evlendiği dönemde de devam etti. Selahattin S.'nin "Elimde video ve fotoğraflar var" diyerek tehdit ettiği Ayşenur Güven, 5 Nisan 2017'de başından geçenleri eşi ile babasına, erkek kardeşine ve dayısına anlattı, 3 gün sonra da eşine mektup bırakıp, intihar etti. Ayşenur Güven'in eşine bıraktığı mektubunda ise şunlar kaydedilmişti:'Ben seni çok seviyorum. Seni severek ölüyorum. Bir tek bu bana gurur veriyor. Ben bir şeytanın eline düştüm, beni tehdit, şantajla zorla neler yaptırdı. İnsan namusu için yaşar, ben senin namusunu temizleyeceğim. Boynun bükük gezmeyeceksin. Bir ömür mutlu, huzurlu olacaksın. Oğlum bir taneme iyi bak. Sev, ilgi göster. Öp, annesizliği yaşamasın. Ona çok iyi bak. Ben bir hata yaptım, sonucuna da katlanıyorum. Sensizlik, sensiz yaşayacağıma, oğlumsuz yaşayacağıma ölürüm daha iyi. Hakkını helal et, senin ve ailenin üzerimde çok hakkı var. Hepsi çok iyi insanlar, beni her şeyden, herkesten korudular, kolladılar. Seni her şeyden çok sevdim. Beni affet.'
AİLE ŞİKAYETÇİ OLDU, TUTUKLANDI
Aile, Selahattin S. hakkında kızlarına taciz ve cinsel saldırıda bulunduğu ve intiharına neden olduğu iddiasıyla şikayetçi oldu. Tutuklanan Selahattin S., Alanya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, 'nitelikli cinsel istismar' suçundan 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
YARGITAY KARARIYLA TAHLİYE EDİLDİ
İtiraz üzerine dosya Yargıtay'a gitti. Yargıtay 14'üncü Ceza Dairesi de 24 Haziran 2019'da, olayın tek tanığı olan mağdurenin intihar etmesi sonucu dinlenemediği ve birinci derece tanığın ortadan kalktığı, Selahattin S.'nin suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gerekçesiyle oy çokluğuyla dosyanın yerel mahkemede yeniden görülmesine karar verdi. Selahattin S. kararla birlikte tahliye edilirken, dosya davanın yeniden görülmesi için Alanya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.
HALUK LEVENT: SANA SÖZ ADALET YERİNİ BULACAK
Selahattin S.'nin yeniden yargılandığı dava bugün yeniden görülmeye başladı. Alanya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya Ayşenur Güven'in ailesi ve avukatı ile AHBAP Platformu'nun başkanı sanatçı Haluk Levent de katıldı. Duruşma öncesi Alanya Adliyesi önünde Ayşenur Güven'in ailesiyle görüşen Haluk Levent, Ayşenur'un kız kardeşi Zehra Sezer'e sarıldı. Ağlayan Zehra Sezer'e, "Sana söz, gözyaşların kurumadan adalet yerini bulacak" diyen Haluk Levent, gazetecilere yaptığı kısa açıklamada ise "Söz verdiğim gibi Ayşenur'un ailesinin yanındayım. Umarım adalet yerini bulur. Duruşma sonunda da bekleyip göreceğiz çıkan sonucu" dedi.Baba Mustafa Sezer, "Öyle bir adalet istiyoruz ki, öyle kanunlar yasalar çıksın ki suçlu cezasını çeksin" derken, ailenin avukatı Müge Gezginci de "Duruşmanın sonucu ne olursa olsun biz bu işin peşini bırakmayacağız" açıklamasında bulundu. Taraflar daha sonra duruşma salonuna girdi. Müştekiyi savunmakla görevli Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatlarının salonda olmaması tepki çekti. Antalya Baro Başkanı yardımcısı Cenk Soyer Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın avukatlarının duruşmada olmayışına dikkat çekti ve mağdurların savunmasız kalmaması adına katılımcı olarak kabul edilmeyi beklediklerini ifade etti. Ayşenur için çok sayıda avukat davaya katılma talebinde bulundu. Ancak talepler reddedildi. Yargıtay kararına ilişkin direnme talebinde bulunan avukatlar "Sanık derhal tutuklanmalıdır." dediler. Sanık müdafii "Sanığın beraatine karar verilmesini talep ediyorum" dedi.
SOYER: BEN ADALETİN SAĞLANMASINI İSTİYORUM
Cenk Soyer "Yerel mahkeme karar vermiş. Karar onanmış. Yargıtay savcısı arttırım talep etmiş. Yargıtayda 5 kişilik heyette 3 üye beraat demiş 2'si ise direnmiş ceza arttırımı istemiş. Biz direnme talebinde bulunuyoruz. Yargıtaydaki muhalif oyların karar dilekçesini inceleyin. Karşı oy yazan bir başkan ve bir oya bir buçuk sayfa boyunca yazmışlar. Nitelikli cinsel istismar ve tekerrüre dayanarak ceza arttırımı talep edilmiştir. Ben adaletin sağlanmasını istiyorum. Amcasının kızı vefat etmiş. Bu ne demek biliyor musunuz? 'Benim hiç bir pişmanlığım yok' demektir" dedi.
AYŞENUR'UN AİLESİNDEN YÜREK YAKAN İFADELER
Ayşenur'un eşi Mustafa Güven "İnsan da diyemiyorum bu zat sadece Ayşenur'u öldürmedi. Bütün ailemizi öldürdü. Ablam hala psikolojik tedavi görüyor. Ben hak ettiği cezayı almasını talep ediyorum" ifadelerini kullandı. Ayşenur'un babası ifadesinde "Bir ailenin düzenini bozmak bu kadar kolay olmamalı. Bir kişinim hürriyeti çiğnenmiştir. Sanığın yeniden yargılanıp hak ettiği cezayı almasını talep etmekteyim bizim ruhumuz ancak bu şekilde durulacaktır. Ben sokakta kucağı çocuklu her insanda kendi çocuğumu görüyorum. Biz dosttuk dedi. Ne kadar saçma. Önceki kararın arttırılmasını ve cezalandırılmasını talep ediyorum" dedi.
SANIK DURUŞMAYA KATILMADI
Müşteki babası "Sanığın nerede olduğunu bilmiyorum" derken, sanık vekili çocuğunun gözüne cam battığı için gelemediğini ifade etti. Sanığın tarafına bildirilmesine rağmen herhangi bir mazeret dilekçesi vermeksizin duruşmaya gelmemesi münasebetiyle CMK'nın 307'nci maddesi gereği sanığın dinlenmemesine karar verildi.
14 YIL HAPİS VE TUTUKLAMA KARARI
Antalya'da, Ayşenur Güven'in 'Ben bir şeytanın eline düştüm' yazılı mektup bırakıp, intihar etmesinin ardından 14 yıl hapis cezasına çarptırılıp, Yargıtay kararıyla tahliye edilen amcasının oğlu Selahattin Sezer'in (30) yeniden yargılandığı dava sona erdi. Tutuksuz sanık Sezer'in katılmadığı, Alanya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada; Ayşenur Güven'in annesi, babası, kardeşi, eşi, yakın akrabaları ve tarafların avukatları hazır bulundu.
'KARAR, SANIĞA ÖDÜL'
Baba Mustafa Sezer, duruşmada, "Bir aile düzenini bozmak bu kadar basit olmamalı. Yargıtay'ın verdiği karar, sanığa ödüldür. Mahkemenizden sanığın hak ettiği cezayı almasını istiyorum. Kızımın ruhu ancak böyle huzur bulacaktır. Benim kızım karıncayı bile incitmezdi. Ben şimdi sokakta 20- 25 yaşındaki kadınları görünce gözüme kızım geliyor ve içim cız ediyor. Cezanın artırılarak, sanığın tutuklanmasını talep ediyorum" dedi.
'TÜM AİLEMİ ÖLDÜRDÜ'
Ayşegül Güven'in eşi Mustafa Güven ise "Bu kişi sadece Ayşenur'u öldürmedi, tüm ailemi öldürdü. Adalete güveniyorum. Mahkemenin, Yargıtay'ın kararına karşı direnmesini bekliyorum" diye konuştu.
'BU KARAR FACİADIR'
Ailenin avukatı da "Bu davada ensest ilişki ve cinsel taciz vardır. Mağdur ölmeden önce kız kardeşiyle birlikte sanığın her ikisine de tacizde bulunduğunu beyan etmiştir. 14 yıl verilen ceza azken, Yargıtay'ın kararı vicdana ve ahlaka aykırıdır. Sanığın kendisine arazi anlaşmazlığı yüzünden iftira atıldığı savunması ise suçtan kurtulma çabalarıdır. Bu karar bir faciadır" dedi. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı, Yargıtay'ın ilamına katılmadığını ve yerel mahkemenin kararında direnmesi gerektiğini söyledi. Antalya Barosu Başkan Vekili Cenk Soyer, "Yargıtay 14. Ceza Dairesi'nin 5 üyesinden 3'ünün sanık hakkında verdiği kararın gerekçesine bakıldığı zaman bizim bu konudaki savunmalarımız da ortaya çıkacaktır" dedi. Antalya Barosu Alanya Kadın ve Çocuk Hakları ile Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu avukatı ise Yargıtay kararına tepki gösterdi. Savcı da mütalaasında, yerel mahkemenin daha önceki kararına uymasını talep etti.Kısa aranın ardından mahkeme heyeti, kararını açıkladı. Mahkeme başkanı, "Şu an aldığımız karar, vicdani ve hukuki bir karardır. Sanığın eylemini gerçekleştirdiği yönündedir. Sanığın tutuklanması yönünde oy birliğiyle karar verilmiştir" dedi.
YENİDEN TUTUKLAMA Alanya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nce sanık Selahattin S.'e, daha önce verildiği gibi 14 yıl hapis cezası verilmesine ve sanığın tutuklanmasına hükmedildi. Sanık hakkında tutuklama kararı çıkarılırken, yerel mahkemenin kararı yeniden Yargıtay'a gönderilecek.
HABER: Ayten YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 714956
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Londra uçuşu öncesinde, İstanbul Havalimanı Taksiciler Kooperatifi’ni ziyaret ederek, taksici esnafın sorunlarını dinledi. Uçuşuna kısa bir süre kala basın mensuplarının da sorularını yanıtlayan İmamoğlu, suya yapılan zam ve sonrasında çıkan tartışmalarla ilgili net konuştu: “Ülkemizde, yakıt ve enerji zammı yüzde 60’lardayken biz, önümüzdeki yıl insanlara su vermek, yatırım yapabilmek için kendimizi kurumsal olarak korumak zorundayız. Zammın kaynağı, ne yazık ki ülkemizdeki ekonomik sıkıntılardan kaynaklıdır. Bundan sıkıntı duyanlar varsa, doğalgaza, yakıta yapılan zammı hemen geri çeksinler, -başımın üstüne- biz de zam yapmayalım. Benim vatandaşlarım, sadece 3 ay önceki doğalgaz, 4 ay önceki elektrik faturasına baksın. Sebebi budur. Biz, en minimum seviyede zam yapıyoruz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Keyfi zam yapacak kişi ve kurum değiliz. Bu kadar net!”...
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Belediye Başkanı Sadiq Khan ile aralarında Goldman Sachs, Morgan Stanley, Citi Group, HSBC, BlackStone, Bridgepoint Capital Group’un da olduğu dünya devi yatırım ve finans şirketleriyle buluşmak için Londra’ya yapacağı ziyaret öncesinde İstanbul Havalimanı Taksiciler Kooperatifi’nde taksici esnafın sorunlarını dinledi. Kooperatif Başkanı Fahrettin Can ve Taksiciler Odası Başkanı Eyup Aksu tarafından karşılanan İmamoğlu, Aralık ayında yapılacak olan çalıştayla, taksici esnafın sorunlarının masaya yatırılıp çözüm aranacağını söyledi.
İmamoğlu, uçuşuna kısa bir süre kala da basın mensuplarının gündeme dair sorularını yanıtladı.
-YENİ DÖNEM, DEĞERLİ DAVETLER ALIYORUZ-
Bir gazetecinin, “Londra’ya gidiyorsunuz. Yapacağınız temaslarla ilgili bilgi alabilir miyiz?” sorusuna, “Bir dönemin başlangıcında elbette değerli davetler var. Bu davetlere katıldık. En son Almanya’daydık” yanıtını verdi. İmamoğlu şöyle devam etti:
“İstanbul, dünyanın en önemli şehirlerinden, en önemli merkezlerden bir tanesi. Bundan dolayı da dünya ile çok sıkı bir teması olması gerekiyor. Her gittiğimiz noktada da çok verimli görüşmeler yapıyoruz. Şimdi de Londra Belediye Başkanının davetiyle oraya gidiyoruz. Londra’da hem teknik hem finans kuruluşlarıyla çok verimli buluşmalar yapacağımızı ön görüyorum. Çünkü önümüzdeki liste çok değerli.”
-SAYIN CUMHURBAŞKANINA YANLIŞ BİLGİ VERMİŞLER-
İmamoğlu, Silahtarağa İleri Biyolojik Arıtma Tesisi Projesinin iptali ile sonrasında çıkan tartışmalara ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nin (İTÜ) yapmış olduğu açıklamayla ilgili soruyu da şu şekilde cevapladı:
“Biz raporu İTÜ yayınladı demedik. Kendileri yaygara çıkardı. Üniversite de açıklama yapmak zorunda kaldı. Bizim de fikirlerine başvuracağımız bilim insanları var. Kendileriyle konuşuyoruz. Haliç’in dibinde, o güzelim Haliç’in kenarında, kokma riski yüksek çamur atık planlaması üst seviyede. Aynı zamanda orada hiçbir ihtiyaç yokken böyle bir tesisin kurulması tamamıyla yanlıştır. Ayrıca, 130 bin metre karelik alanın 75-80 bin metre karesi belki de Sayın Cumhurbaşkanı’nın eliyle diktiği 25-30 yıllık ağaçlarla dolu. Böyle bir alanın tercih edilmesi yanlış. Biz, biyolojik arıtmaya karşı değiliz ve yapacağız zaten. Bugün açıklamamızı da yaptık zaten. Daha iyi ve daha verimli alanlarda yapacağız. Ama burada değil, bu alanda ihtiyaç yok. Sayın Cumhurbaşkanı’na da yanlış bilgi vermişler herhalde, o da anlattı. Haliç’in kokmasından bahsediyorlar. Alakası yok. Zaten Haliç’e giden bir su yok. Oraya gelen bütün atıklar; Yenikapı ve Baltalimanı’na zaten aktarılıyor. Bizim, biyolojik atıkla derdimiz yok. Haliç zaten koruma altındadır.”
- KEYFİ ZAM YAPACAK KİŞİ VE KURUM DEĞİLİZ-
İmamoğlu’na son soru da su zamları oldu. İmamoğlu, suya yapılan zammın gerekliliğini şu ifadelerle anlattı: Bakın burada taksicilerle beraberiz. Yıllardır zam almadılar. Ama her gün bir zamla haşır neşir bir toplumuz. Üzülüyoruz. Bazı tahlilleri yapmak zorundayız. Yaptığımız zam veya önerdiğimiz zam, 2020 yılının zammı. Ocak ayında 4.80 lira olacak suyun zamlı hali. Biz bunu 5.20 lirayken aldık. Biz zaten suyu bir tabana oturtturduk. Ülkemizde, yakıt ve enerji zammı yüzde 60’lardayken biz, önümüzdeki yıl insanlara su vermek, yatırım yapabilmek için kendimizi kurumsal olarak korumak zorundayız. Zammın kaynağı, ne yazık ki ülkemizdeki ekonomik sıkıntılardan kaynaklıdır. Bundan sıkıntı duyanlar varsa, doğalgaza, yakıta yapılan zammı hemen geri çeksinler, -başımın üstüne- biz de zam yapmayalım. Benim vatandaşlarım, sadece 3 ay önceki doğalgaz, 4 ay önceki elektrik faturasına baksın. Sebebi budur. Biz, en minimum seviyede zam yapıyoruz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Keyfi zam yapacak kişi ve kurum değiliz. Bu kadar net!”
İmamoğlu, gazetecilerin sorularını yanıtladıktan sonra Londra’ya hareket etti.
HABER: Sariye AKDAĞ...
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 668485
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Silahtarağa’da inşa edilmesi planlanan ileri biyolojik arıtma tesisinin “temel atmama töreniyle” ilgili eleştirilerine, Meclis toplantısından önce yanıt verdi. İmamoğlu, “Sıkı bir basın açıklaması yaptık. Cumhurbaşkanı, o basın açıklamamızı okuduğunda, bize çok teşekkür edecektir. Orada, 2 binin üzerinde ağacın içinde, belki de kendi eliyle diktiği 20-25 yıllık ağaçlar da vardır. Onların kurtulduğuna mutlu olacaktır” dedi...
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, canlı yayınlanan Meclis toplantısı öncesinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Silahtarağa’da inşa edilmesi planlanan ileri biyolojik arıtma tesisinin “temel atmama töreniyle” ilgili eleştirine yanıt verdi. İmamoğlu, gazetecilerin konuyla ilgili sorusuna, “Sıkı bir basın açıklaması yaptık. Ben tahmin ediyorum Cumhurbaşkanı, o basın açıklamamızı okuduğunda, bize çok teşekkür edecektir. Kaldı ki orada 70 bin metrekarenin üzerindeki arazide, 2 binin üzerinde ağacın içinde, belki de kendi eliyle diktiği 20-25 yıllık ağaçlar da vardır. Onların da kurtulduğuna mutlu olacaktır. Orada derin bir teknik açıklama var, İstanbul halkına. Nerdeyse 1,6 katrilyonluk yanlış yatırımın önünü keserek, doğru noktalara, doğru yatırımı yapacak yönetim olma marifetiyle yolumuza devam ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı da mutlu olacaktır bu tavrımızdan” yanıtını verdi.
HABER: Sariye AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 110120
Antalya’da Muratpaşa Belediyesi’nin düzenlendiği 10 Kasım Ata’ya Saygı Yürüşü’nde binler buluştu. Ellerinde meşaleler ve metrelerce uzanan Atatürk posterleri, Türk bayraklarıyla Antalyalılar, Atatürk Kent Meydanı’ndan Erdal İnönü Kent Parkı’nda 4.5 kilometrelik yolu aydınlattı. Belediye Başkanı Ümit Uysal da eşi Ümran Uysal’la birlikte kortejin en önünde yer aldı...
Antalya’da Muratpaşa Belediyesi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ebediyete intikalinin 81’inci yıl dönümde bir dizi etkinlikle andı.
Muratpaşa’da anma törenleri, saat 17.00’de Belediye Meclis kararıyla adı Atatürk Kent Meydanı olarak değiştirilen Muratpaşa Kent Meydanı’nda başladı. Törende CHP Antalya milletvekilleri Rafet Zeybek ve Aydın Özer, İyi Parti Antalya Milletvekili Hasan Subaşı, CHP İl Başkanı Ahmet Kumbul, İYİ Parti İl Başkanı Yavuz Temizer, CHP Kadın Kolları Başkanı Nilüfer Deveci, CHP Muratpaşa İlçe Başkanı Hasan Şahin, İYİ Parti İlçe Başkanı Mustafa Gönenç, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Antalya Şube Başkanı İbrahim Daş, belediye meclis üyeleri yer aldı. Başkan Uysal’ın eşi Ümran Uysal’ın da katıldığı anma törenlerine Antalyalıların ilgisi oldukça yoğun oldu. 7’den 70’e Antalyalılar anma töreni için meydanda bir araya geldi.
Muratpaşa Belediyesi ODTÜ Gençlik Parkı öğrencilerinin Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni okumasıyla başlayan anma töreni, Başkan Uysal’ın anıta çelenk sunması, ardından saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla devam etti.
HEPİMİZ MUSTAFA KEMALİZ
Muratpaşa’da anma etkinlikleri, Muratpaşa Kent Meydanı’na Atatürk Kent Meydanı isminin verildiği törenle devam etti. Belediye meclisinden oy birliğiyle geçen kararla ilgili olarak belediye meclis üyeleri önce tek tek meydanda kurulan sahneye davet edildi. Sonrasında sahneye gelen Başkan Uysal ise konuşmasında şunları söyledi:
“Bugün Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve ebediyete intikal eden bütün devrim önderlerini aslında Atatürk nezdinde anma günü. Bir ruhun, bir yaklaşımın, bir misyonunu anma günü. Atatürk, 1933 yılında şöyle diyor. ‘İki tane Mustafa Kemal vardır. Birisi normal insan. Etten ve kemikten. Ama bir diğeri vardır ki, vatanını her köşesinde uygarlık ideali için çırpınan, çalışan herkestir, O.’ Yani ‘Bu ülke için, milletimiz ve milletimizin geleceği için dertlenen, muasır uygarlık düzeyini aşmak için emek sarf eden kim varsa’ diyor ‘Onlarını hepsinin toplamının temsilcisi Mustafa Kemal Atatürk’tür.’ O Herkes olduğu için mücadele devam ettikçe yaşamını sürdürecektir. Bizim gibi düşünen, hisseden herkesi Gazi Mustafa Kemal Atatürk olarak selamlıyorum. O, bizim hepimizdir. Hepimiz onda yaşıyoruz. Hepimiz ruhu ondadır ve hep devam edecek.”
ATATÜRKÇÜLÜK GELECEĞE AİTTİR
Atatürk’ün ayrıca “Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” dediğini aktararak konuşmasına devam eden Başkan Uysal, bu sözün Atatürkçülüğün geleceğe dair bir şey olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. Başkan Uysal, geleceğe ait olmanın muasır uygarlık düzeyini aşmak, daha iyi eğitim ve sağlık hizmetleri, yüksek teknolojiden yararlanmak, bütün dünyayla rekabet edecek ekonomi kurmak, demokraside, uygarlıkta toplumsal örgütlülükte ve dayanışmada dünya klasmanın üstünde olmayı işaret ettiğinin altını çizdi. Başkan Uysal, konuşmasına şöyle devam etti:
“Atatürkçülük, birlikte yaşama kültürüdür. Demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir. Bağımsız Türkiye’dir. Atatürkçü olmak, Atatürk olmak, tasada ve kıvançta tekemmül etmeye gayret eden bir milletin nüvesi olabilmek ve o milleti bütün fertleriyle beraber hiçbir ayrılığa meydan vermeden,
herkesin kenetlenmesini savunarak, herkesi birlikte düşünerek geleceğe taşıyabilmektir. Atatürkçü olmak çocuklarımızı, torunlarımı güvenli bir gelecekte büyütmek, bunun altyapısını oluşturmak ve çalışmaktır. Uygarlığa doğru yürüyüşümüz hiç bitmeyecek. Hepimize kolay gelsin. Ata’mızı ve onun gibi düşünen hisseden herkese sevgi, saygı ve hürmetle ediyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum. ”
Başkan Uysal, işaret diline de çevrilen konuşmasının ardından Atatürk Kent Meydanı isim anıtını belediye meclis üyeleriyle birlikte açtı.
TARİHİ GÜN
Atatürk Kent Meydanı’ndaki törenin ardından binlerce Antalyalı, meydandan Erdal İnönü Kent Parkı’na uzanan 4.5 kilometrelik Ata’ya Saygı Yürüyüşü ’nü gerçekleştirdi. Bisiklet gruplarını da katıldığı yürüyüşte meşaleler, Atatürk posterleri ve metrelerce uzanan Türk bayraklarıyla eski Lara Caddesi, Atatürk’ün vefatının 81’inci yılında tarihi bir gün yaşadı. En önünde Başkan Uysal ve eşinin bulunduğu yürüyüşün bitişi görünmezken kortej, Kent Parkı’na ulaştığında Eski Lara Caddesi’nde Atatürk’ü anmak için buluşan Antalyalılar yürüyüşü hala devam ediyordu.
ATA’NIN SEVDİĞİ ŞARKILAR
Muratpaşa Belediyesi’nin anma programı Erdal İnönü Kent Parkı’nda Muratpaşa Belediyesi Gençlik Orkestrası’nın Cumhuriyet Korosu’yla birlikte “7’den 70’e Atatürk’e Saygı Konseri’yel sona erdi. Şef Furkan Üstündağ yönetimindeki orkestra ve Gönül Saykal, Ender Arzuman yönetimindeki koroya anlatıcı olarak Haluk Cömert ve solist olarak Alper Kuş, Ezgi Burcu Doğan, Fulya Ölmez Zorlu eşlik ederken konserde Gazi’nin sevdiği parçalar seslendirildi.
HABER:Ayten YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 248119
2019 yılı Nisan Mayıs Haziran aylarında yurtiçinde yaşayan 15 milyon 697 bin kişi seyahat ederken, bu sayının yüzde 64,9’unun yakınlarını ziyaret etmek amacıyla seyahat ettiği belirlendi. 2019 yılındaki yurtiçi turizminin basında konuşulma sayısı ise 177 olarak kayıtlara geçti.
Medya takibinin öncü kurumu Ajans Press, turizm ile alakalı basına yansıyan haber adetlerini inceledi. Ajans Press ve ITS Medya’nın dijital basın arşivinden derlediği bilgilere göre geçen yıl turizm ile alakalı basına 183 bin 948 haber yansıdığı tespit edildi. Yurtiçi turizminin basında konuşulma sayısı ise 117 olarak saptandı. Yurtiçi seyahat oranlarının azalmasının basınında gündeminde yer aldığı görüldü. Bunun yanında bayramda yapılan seyahatlerde gündemde yer alan başlıklar arasında oldu.
SEYAHAT BAŞINA ORTALAMA 556 TL HARCADIK
Ajans Press’in, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden elde ettiği bilgilere göre, yılın ikinci çeyreğinde yurtiçinde yaşayan hane halkından 15 milyon 697 kişinin seyahat ettiği görüldü. Bu sayının yüzde 64,9’unun yakınlarını ziyaret etmek amacıyla seyahat ettiği belirlenirken, ikinci sırada yüzde 26,6 ile gezi,eğlence,tatil, üçüncü sırada ise yüzde 3,4 ile sağlığın yer aldığı saptandı. Seyahate çıkanların ortalama harcadığı tutar ise 556 TL oldu.
HABER: Halime Yağmur AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 794412
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’un kardeş şehirlerinden Berlin’de, duvarın yıkılışının 30. Yıl Dönümü etkinlikleri kapsamında Eyalet Meclisi’nde belediye başkanları oturumunda konuştu. Berlin Duvarı’nın yıkılış anının günümüze de çok derin mesajlar taşıdığını vurgulayan İmamoğlu, “30 yıl geçtikten sonra şunu unutmayalım ki: Bu ortak mücadele devam ediyor. Ne için devam ediyor? İnsanların mutluluğu için, özgürlüğü için devam ediyor. İyi ki Berlin’deki duvar yıkılmış. Ama tahmin ediyorum dünyada bu anlamda yıkılacak daha çok duvar var” dedi...
EYALET MECLİSİ / BERLİN
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Doğu ve Batı Almanya’yı ayıran Berlin Duvarı’nın yıkılışının 30. Yıl Dönümü etkinlikleri kapsamında, dün, bu kente geldi. Ayağının tozuyla temaslarına başlayan İmamoğlu, eşi Dilek İmamoğlu ile birlikte, bugün de ilk olarak Berlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın’ı ziyaret etti. Büyükelçilik ziyaretinin ardından Berlin Eyalet Meclisi’ne geçen İmamoğlu, “Berlin’in Kardeş Şehirleri Belediye Başkanları Oturumu”na, Brüksel Başkent Bölgesi İdaresi Başkanı Rudi Vervoort, Budapeşte Belediye Başkanı Gergely Karacsony, Prag Belediye Başkanı Zdenek Hrib ve Varşova Belediye Başkanı Rafal Trzaskowski ile birlikte katıldı.
DUVARIN YIKILIŞININ FİLMİ GÖSTERİLDİ
Toplantı öncesinde, Berlin Duvarı’nın 9 Kasım 1989’da yıkılışına kadar olan süreci anlatan kısa film gösterildi. Meclis açılış konuşmasını Berlin Eyalet Meclisi Başkanı Ralf Wieland yaptı. Ardından mikrofona, Berlin Eyaleti’ne hükümet eden Belediye Başkanı Michael Müller geldi. Konuşmalardan sonra, sanatçı Sebastian Krumbiegel tarafından “Die Demokratie ist Weiblich - Demokrasi Dişidir” isimli müzik dinletisi sunuldu. Etkinlikte “kilit konuşmayı”, Doğu Almanya’nın son dönem geçici Devlet Başkanı, Federal Almanya Devlet Bakanı Sabine Bergmann – Pohl yaptı. Duvarın yıkılmasını konu alan kompozisyon yarışmasında dereceye giren öğrenciler de ödüllerini meclis toplantısında aldı.
BERLİN’E KARDEŞ ŞEHİRLERİN BELEDİYE BAŞKANLARI KONUŞTU
Ardından moderatörlüğünü gazeteci Alexandra von Lingen’in yaptığı “Berlin’in Kardeş Şehirleri Belediye Başkanları Oturumu”na geçildi. Oturumda her belediye başkanına ikişer dakikalık konuşma süresi verildi. İmamoğlu’na ve diğer belediye başkanlarına moderatör tarafından, “Berlin Duvarı’nın yıkılışının 30. yıl dönümünü kutluyoruz. Berlin’in kardeş şehirlerinden biri olarak duvarın yıkılışı ile ilgili olarak sizin kişisel düşünceleriniz ve hatıralarınız nelerdir” soruları yöneltildi. Burada bulunmaktan çok mutlu olduğunu belirten İmamoğlu, “Çünkü İstanbul ve Berlin ‘kardeş şehir’ anlaşması, duvarın yıkılışından yaklaşık bir hafta sonra imzalandı. Aslında her ikisini bir arada kutlamanın keyfiyle buradayım” dedi.
“GÜNÜMÜZE DERİN MESAJLARI VAR”
“Aynı zamanda ben, sizlere, demokrasiye inancı tam ve demokrasiye bağlılığını, kararlılığını ispat etmiş 16 milyon İstanbullunun da selamını getirdim” diyen İmamoğlu, “Sadece 2 gün sonra ölüm yıl dönümünde anacağımız Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘Yurtta barış, dünyada barış’ ilkesine olan, 82 milyon insanın bu yolda yürümedeki kararlılığını da buradan belirtmek istiyorum. Duvar yıkıldığında 18 yaşındaydım. Hafızamda şöyle bir duygu var: Üniversitede okuyordum ve insanların buluşması, kucaklaşması, özlemle birbirine sarılması, özgürleşmesi… Ne hissetmiştim? Yüzümde derin bir mutluluk ve gülümseme vardı. Nerede olursa olsun özgürlük, buluşma, kucaklaşma, bence dünyadaki herkesin yüzünü güldürür. Şu anda verdiğimiz mücadele de tamamıyla bu aslında. Neye karşı? Hem otoriter süreçlere karşı hem de popülizme karşı bir mücadele veriyoruz. Ortak bir hareket. Demokrasiyle olan, özgürlükle olan, Cumhuriyet’le, bağımsızlıkla olan, birleşen duyguların dünyaya ne kadar derin güzellikler ve duygular yaşattığının bir göstergesi aslında Berlin’deki duvarın yıkılış anı. Elbette ki günümüze de çok derin mesajları var. 30 yıl geçtikten sonra şunu unutmayalım: Bu ortak mücadele devam ediyor. Ne için devam ediyor? İnsanların mutluluğu için, özgürlüğü için devam ediyor. İyi ki Berlin’deki duvar yıkılmış. Ama tahmin ediyorum dünyada bu anlamda yıkılacak daha çok duvar var” ifadelerini kullandı.
HABER: Sariye AKDAĞ...
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 180125
Antalya- Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 81’inci ölüm yıldönümü dolayısıyla yayımladığı mesajında “O, kalbimizde, beynimizde, bütün benliğimizde sonsuza kadar ve Cumhuriyetimizle yaşayacak. Sevgiyle, saygıyla ve minnetle özlemle anıyoruz” dedi...
Başkan Uysal, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikalinin 81’inci yıldönümü dolayısıyla bir mesaj yayımladı.
Başkan Uysal, şunları söyledi:“Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 81’inci yılında saygı ve özlemle anıyoruz. O, fikirleriyle bütün dünyanın yolunu aydınlattı. O, askeri yetenekleriyle bir ulusu yok olmaktan kurtardı. Tasada ve kıvançta beraber düşünen, beraber hisseden bir ulus inşa etti. O, kalbimizde, beynimizde, bütün benliğimizde sonsuza kadar yaşayacak. Sevgiyle, saygıyla ve minnetle özlemle anıyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ölümsüzdür.”
ATA’YA SAYGI YÜRÜYÜŞÜNE DAVET
Muratpaşa Belediyesi, büyük önder Atatürk’ü vefatının 81’inci yıl dönümünde bir dizi etkinlikle anacak. Anma programı 10 Kasım Pazar saat 17.00’de Belediye Meclisi’nce adı Atatürk Kent Meydanı olarak değiştirilen Muratpaşa Belediyesi hizmet binası yanındaki Muratpaşa Kent Meydanı’nda başlayacak. Meydanda düzenlenecek isim verme törenin andından Atatürk Kent Meydanı’ndan Erdal İnönü Kent Parkı’na uzanacak “Atatürk’e Saygı Yürüyüşü” düzenlenecek. Türk bayrakları ve Atatürk posterlerinin taşınacağı yaklaşık 4 kilometrelik yürüyüş boyunca meşaleler, Eski Lara Caddesi’ni aydınlatacak. Yürüyüşün sonunda ise Muratpaşa Belediyesi Gençlik Orkestrası, Cumhuriyet Korosu’yla birlikte “7’den 70’e Atatürk’e Saygı Konseri” verecek.
HABER:Sariye AKDAĞ...
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 916410
İMAMOĞLU “TEMEL ATMAMA” TÖRENİNDE KONUŞTU: “BİR DAHA BÖYLE BİR TÖREN OLMASIN!”...
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, dünya belediyecilik tarihinde bir ilki gerçekleştirdi ve “temel atmama” töreni yaptı. İmamoğlu, önceki yönetim tarafından projesi onaylanan ve ihale süreci tamamlanan Silahtarağa Arıtma Tesisi’nin “temel atmama” töreninde konuştu. İmamoğlu, tesisin iptal edilmesiyle 1 milyar 525 milyon TL’lik maddi yükün bertaraf edildiğini, inşaat alanı içerisindeki Eyüpsultan Belediyesi’ne ait spor tesisi, düğün salonu, İGDAŞ Genel Müdürlüğü’ne ait binanın yıkılmasının önüne geçildiğini belirtti. Bütçe disiplinlerinin partisinin olmadığını vurgulayan İmamoğlu, “Bence bu ‘temel atmama’ töreni, literatüre girmiştir. Bundan sonra umuyorum hiç ihtiyaç duymayacağımız bir tören yapalım istiyorum. Bir daha böyle bir tören olmasın” dedi...
EYÜPSULTAN / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Silahtarağa Arıtma Tesisi’nin “temel atmama” törenine katıldı. CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ın da hazır bulunduğu törene, İBB üst yönetimi İmamoğlu’na tam kadro eşlik etti. İmamoğlu, tarihi “temel atmama” töreninde yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi:
“ESKİ YÖNETİM ‘ÇOK ÖNEMLİ PROJE’ DİYEREK ÖNÜMÜZE KOYDU”
“31 Mart ve 23 Haziran seçim süreçleri sonrasında İSKİ’den bazı brifingler aldım. İSKİ yöneticileri, bu projeyi, özel bir alan ayırarak ‘çok önemli bir proje’ olarak tanıtmıştı. Biz de temel prensip olarak, büyük çaplı projelerin, ihale süreçlerini bir süreliğine dondurma kararı almıştık. O dönemde, Genel Sekreterimiz ve danışmanlarımızla yaptığımız ziyaretlerde bir süreliğine, ‘Durun bakalım’ deme tedbirini ve kararlılığını göstermiştik. Haliç’in kıyısı sayılabilecek alanda, yaklaşık 136 bin metrekarelik bir alandan bahsediyoruz. Bu 136 bin metrekarelik alanın 75 bin metrekaresi, bildiğiniz yetişmiş 25-30-35 yıllık ağaçların olduğu kıymetli bir yeşil alan aynı zamanda. Arkadaşlarımın bu sürece şüpheyle yaklaşımı ve de daha sonrasında İSKİ’de yeni atadığımız arkadaşlarımızın bunu araştırmaya dönük ihtiyaç duymaları neticesinde çok önemli ve değerli tespitler yaptık.
Kararlı bir duruşla, bu projenin ihtiyaç olup olmadığına, nasıl bir tekniğin tercih edildiğine varıncaya kadar analiz yaptılar. Bu konuda İTÜ’den de bilimsel bir ekip projeyi incelemeye aldı. Yine o raporu da kendi içlerinde analiz ederek, gözleyerek burada yapılmak istenen proje için birkaç tespitte bulundular. Eyüpsultan sınırları içinde, Kağıthane'nin yakınında bulunan, önemli iki ilçenin ve çevresinin atık suyunun buraya yönlendirilmesiyle, yapılması planlanan arıtma tesisine, ihtiyaç olmadığı sonucuna varıldı.”
“YENİKAPI VE BALTALİMANI YETERLİ”
“İstanbul’un ‘master’ planında Haliç'in korunması prensibi ile ‘Haliç'e veya Haliç'e ulaşan dere ve kanallara yapılacak atık su deşarjı arıtılmış dahi olsa Haliç'e verilmemelidir, engellenmelidir’ diye net olarak bir tarif var. Yapılması planlanan tesiste arıtılması hedeflenen atık sular Yenikapı ve Baltalimanı Atık Su Tesisleri’ne iletilmekte. Toplanan bu sistem oralara aktarılmakta. Şu anda Yenikapı ve Baltalimanı biyolojik arıtma tesislerinin kapasitesi, 2,5 milyonluk artış dahi olsa bu bölgede, yeterli. Böyle bir artış zaten ön görülmüyor. Bahsettiğimiz bu koca alan, tümüyle heba olup gidiyor. Aynı zamanda bütün arıtma tesislerinde olan bir sorun var. Çok üst teknoloji ile de çözseniz minimuma da düşürseniz bir koku sorunu var. Yani burada böyle bir yatırım zaten yanlış, tercih edilen alanda yaratacağı travma çok önemli ve derin bir travma. Burada 1,5 katrilyonluk kamusal zararı arkadaşlarım engellemiş oldular. Gayri iktisadi yatırımlar bir firmayı, bir kişiyi, bir kurumu ve hatta bir toplumu batırır. Çok sıkıntıya sokar.”
“LİTERATÜRE İLK DEFA GİRİYOR”
“Adına ‘temel atmama’ töreni dedim. Doğru. Literatüre ilk defa giriyor. Bizim bunu gözümüze soka soka zihnimizden çıkarmayacak şekilde her konuyla alakalı tereddütsüz bir şekilde sorgulamalı, soruşturmalı araştırmalı ve ona göre yatırımlara karar vermeliyiz. Konu bir tek bu değil. Çok sayıda konumuz var. Biz 6 ayın sonunda İstanbul halkımızla bu ve bunun gibi konuları paylaşacağız.
Kamuda yaratılan bir boşluk, kamunun denetimsizliği, kamunun faydalı yatırımların yerine kafasına göre savruk, tümüyle bir takım siyasi kavramlar üzerinden ya da başka dilimin yetmediği başka kavramlar üzerinden yatırımları yapmak kamu kaynaklarını harcaması ile beraber yaratılan travmayı ya da tasarruf yaparak kente kazandırdığımız bütçeyi 6 ayın sonunda İstanbul’a açıklayacağız.”
“AĞAÇLARIN YAPRAKLARI BENİ ÇILGINCA ALKIŞLIYOR”
“Vatandaşlarımızı çağırmadık; ama şu anda –yanlış anlamayın, sizden öyle bir talebim yok- bu ağaçların yaprakları beni çılgınca alkışlıyor haberiniz olsun. Ben hissediyorum onu. 16 milyon insanımızın kaynaklarını koruyacağız. 16 milyon insanımızın ortaya koyduğu demokrasi inancıyla ortaya koyduğu yönetim anlayışının karşılığı olarak, halka tabi olduğumuzu, halka ait olan kaynakları doğru kullanma konusunda taahhüdümüzün her zaman takipçisi olacağımızın bir örneğini burada vurguladık.”
“KEYİFLE GEZİLEMEYEN BİR ALAN”
“Bulunduğumuz yerin coğrafyasını da söyleyeyim. Buradaki parkımız iyi durumda değil. Spor tesisleri de iyi durumda değil. Eyüpsultan halkının şikayetlerini alıyorum. Az önce de İGDAŞ Genel Müdürümüz yakın çevreyi gezdiğinde, buradaki farklı şikayetleri de bizzat kendisi bana aktardı. Burada şuna temas etmek istiyorum; belki de bu yatırım hazırlıkları konuşmalar ki altınız çizelim, buraya tercih edilen tespit edilen 7 firma tam fiyat vermek üzereyken, biz bu süreci durdurduk. Fiyat teklifleri alınmak üzereyken biz durdurduk. Dolayısıyla uzun süredir buraya planlanan yatırımdan dolayı da bu park ve çevresi ihmal edildi. Spor tesisleri iyi durumda değil. Buradaki birçok tesis, yakın çevre iyi durumda değil. Haliç boyunca, Sirkeci’ye kadar uzanacak olan tramvay hattımız da inşaat halinde olunca, tümüyle aslında burası son yıllarda metruk durumuyla insanları rahatsız etmekte. Başıboş araçlar, ne yazık ki toplumun kadınıyla, çocuğuyla, ailesiyle beraber çok keyifli gezemeyeceği bir alana dönüşmüştür.”
“VATANDAŞIN İHTİYACINA GÖRE HARCAYACAĞIZ”
“Şimdi bu müjdeyi şöyle ekleyelim: Bir miktar durdurulmuş, durmuş ve tramvayda yavaş ilerleyen işleri hızlandırma yönünde arkadaşlarıma talimat verdim. Önümüzdeki sene, bu aylarda tramvayın buradaki hattının tümüyle bitmiş ve işleme alınmış olacağını ben Eyüpsultan’a, Kağıthane’ye ve Haliç kıyısındaki bütün vatandaşlarıma müjdelemek istiyorum. Birincisi bu. İkincisi; burada metruk hale dönüşmüş, Allah’tan ki güzel yetişmiş ağaçlarımız var, bu parkı nitelikli, kimlikli, tüm güvenlik tedbirleri alınmış, yakın çevreye moral veren, spor yapma imkanının en üst seviyede olduğu, ailelerin çocuklarıyla beraber, kadınlarla, erkeklerle, gençlerle beraber nefes alabildikleri ve ihtiyaca dönük birkaç fonksiyonu da hızlıca içine ilave ederek, bu 136 bin metrekareyi ve yakın çevresini çok nitelikli bir hale getirerek, yine tramvayın açılacağı tarihe yetiştirilmesi konusunda arkadaşlarıma talimat verdim. Yani 1,5 milyarı kurtarınca bonkör bonkör harcıyorum farkındaysanız. Bonkörlük değil bu; vatandaşın ihtiyacına göre harcamaktan bahsediyorum.”
“BÜTÇE KULLANIMI PARTİLER ÜSTÜ”
“Şu anda grup başkanvekilimiz Meclis’te çok yoğunlar. Meclis’te bütçe konuşuluyor, bütçe tartışılıyor. Biz aslında, bütçe disiplinlerinin partisinin olmadığını, bütçe kullanımının, yönetiminin bir akla, bir felsefeye ihtiyacı olduğunu, tümüyle partiler üstü, kamusal çıkarları koruyan, siyasi beklentilere göre yatırımların yönlendirilmeyeceğinin bir örneğini vermeye çalıştık. Bence bu “temel atmama” töreni, literatüre girmiştir. Bundan sonra umuyorum hiç ihtiyaç duymayacağımız bir tören yapalım istiyorum. Bir daha böyle bir tören olmasın. İstanbul’un geleceğinin teminat altında olduğunu, seçimin iradesinin sonrasında milletçe yetkili kıldıkları biz, kadrolar olarak bu konuda hassasiyetle davranacağımızın bir kez daha sözünü veriyoruz. İstanbul’un her kuruşunun emin ellerde olduğunun da altını çizerek, hepinize teşekkür ediyorum. Seneye büyük açılışları burada yağmak üzere; sağ olun, var olun.”
“TEMEL ATMAYARAK” ELDE EDİLECEK FAYDALAR…
Silahtarağa Arıtma Tesisi’nin iptal edilmesiyle elde edilecek faydalar şöyle sıralandı:
-1 milyar 525 milyon TL’lik maddi yük bertaraf edilecek.
-İnşaat alanı içerisindeki Eyüpsultan Belediyesi’ne ait spor tesisi, düğün salonu, İGDAŞ Genel Müdürlüğü’ne ait binanın yıkılmasının önüne geçilecek.
-Bölgenin atık suyu, halihazırda işleyen Silahtarağa Terfi Merkezi, Yenikapı ve Baltalimanı Atık Su Arıtma Tesisleri’nde arıtılmaktadır. Söz konusu tesislere daha fazla atık su gelse dahi, arıtabilecek kapasiteye sahiptirler.
-Ayrıca Haliç’e atık su girişi zaten söz konusu olmadığından, bu kapasitede bir tesisin inşasına gerek görülmemektedir.
HABER: Sariye AKDAĞ...
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 203471
Pakize Akbaba için Ankara Adliyesi 5. Asliye Ceza Mahkemesindeki duruşmaya İYİ Parti Genel Başkanı Meral AKŞENER, İyi Parti Antalya milletvekili Feridun Bahşi ve İyi Parti Milletvekilleri ile CHP'li vekiller de katıldı...
Şehit anaları Derneği başkanı Pakize Akbaba'nın "Cumhurbaşkanı'na hakaret" suçlamasıyla hakkında 4 yıl hapis istemiyle açılan dava Ankara Adliyesi'nde görüldü. Davayı İyi Parti adına parti kurucusu ve Pakize Akbaba ‘nın avukatı olarak Avukat Başak Karataş takip etti.
Ankara Adliyesi 5. Asliye Ceza Mahkemesindeki duruşmaya İyi Parti Genel Başkanı Meral AKŞENER, Antalya milletvekili Feridun Bahşi, Aksaray Milletvekili Ayhan Erel, İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz, Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukçuoğlu, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş, katıldı.
Akbaba "Suçlamaları kabul etmiyorum. Makama da kanuna da saygım var. Asla hakaret etmedim. Tamamen kişisel sorunlarımı, herkesin bildiği şeyleri bir anne olarak sordum. Yanlış bir şey konuşmadım. Bir şehit anasının öğrenmek istediğim konulardır. Bütün dünyanın bildiği şeyleri tekrarladım” dedi.
Duruşmaya, Erdoğan'ın diğer avukatının gelmesinin ardından, Şehit Anaları Derneği Başkanı Pakize Akbaba hakkındaki şikâyetinden vazgeçildiği mahkeme heyetine bildirdi. Mahkeme, Pakize Akbabanın beraatine karar verdi.
HABER: Sariye AKDAĞ...
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 578529
TZOB--TÜRKİYE ZİRAAT ODALARI BİRLİĞİ GENEL BAŞKANI ŞEMSİ BAYRAKTAR,ALANYA ZİRAAT ODASI BAŞKANI SEÇİLEN TAHİR GÖKTEPE'Yİ TEBRİK ETMEK İÇİN ÖZEL ZİYARET İLE ALANYA'YA GELDİ...
Yeni seçilen genç başkanı tebrik etmek ve ürün hasadına destek olmak için Alanya'ya geldiğini belirten genel başkan, Son günlerde zehirlenme vakalarına sebep olan ve Ülke gündeminde en çok konuşulan Ispanak konusunda ve tarım girdileri konusunda Alanya'dan Türkiye ye mesaj verdi...
TZOB Başkanı Bayraktar'tan Alanya'da önemli 'ıspanak' açıklaması;
Ispanak zehirlenmesi olaylarına ilişkin konuşan Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, "Bu olay tamamen tarım işçilerinin bilgisizliğinden kaynaklanmıştır. Tarım işçileri yanlışlıkla bu otları ıspanak sanarak hasat ettikleri anlaşılıyor. Bu olayda daha neden ortaya konulmadan hemen çiftçimizin bilinçsiz tarım ilacı ve kimyasal madde kullanmakla suçlanması bizleri üzmüştür. dedi.
ALANYA'YA Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Alanya Ziraat Odası’nda üyelerle buluştu.
Burada açıklama yapan (TZOB) Genel Başkanı Bayraktar, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak ülkenin çeşitli yerlerinde hasat etkinliklerine katıldıklarını aktardı.
Bu kapsamda Alanya’da muz narenciye ve domates hasadına katılmak için geldiğini ifade eden Bayraktar, ıspanak zehirlenme olaylarına ilişkin değerlendirme bulundu.
“Hastaların hayati tehlikelerinin bulunmadığını açıklandı”...
Bayraktar, “Ağırlıklı İstanbul olmak üzere Edirne, Tekirdağ ve Kocaeli'nde hastanelere Ispanak yedikten sonra ağız kuruluğu, bulantı, kusma, görme bulanıklığı gibi şikayetlerle 196 kişinin müracaat ettiğini İstanbul'daki 149 kişinin 21'inin tedavisinin devam ettiğini Edirne Tekirdağ ve Kocaeli’ndeki hastalarında tedavilerinin ardından taburcu edildiğini Sağlık Bakanlığı açıkladı. Hastaların hayati tehlikelerinin bulunmadığını açıklandı. Bakan Fahrettin Koca, hastaların herhangi bir hayati, ciddi sorunu bulunmadığını söyledi. Rahatsızlanan bütün hastalarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Tedavileri devam eden hastalarımıza acil şifalar diliyoruz. Bakanın da açıklamasında belirttiği gibi, burada temelde ağız kuruluğu, bulantı, kusma, görme bulanıklığı gibi şikâyetler dikkate alındığında atropin benzeri etkinin daha çok görüldüğü anlaşılıyor” dedi.
“Herkes sorumlu davranmalı”...
Bayraktar, "Bu çerçevede yabani birtakım otların yanlışlıkla ıspanağa karışmasından kaynaklı olduğu görülüyor. Nitekim, İstanbul Tarım ve Orman İl Müdürlüğü de yaptığı açıklamada, zehirlenme vakalarından sonra ıspanaklardan alınan numunelerde 620 çeşit pestisit ve herbisit (zirai mücadele ilacı) ile ilgili analiz yapıldığına dikkat çekilmiş ve akut zehirlenmeye neden olacak herhangi bir etken maddeye rastlanmadığı bildirilmiştir. Bakanlığın laboratuvarlarında yapılan mikrobiyolojik analizlerde zehirlenmeye sebep olacak herhangi bir mikroorganizmanın tespit edilmediği vurgulanan açıklamada, ağır metal (kurşun, kadmiyum, arsenik), nitrat ve nitrit kalıntısı yönünden yapılan analizlerde herhangi bir bulguya rastlanmadığına dikkat çekildi. Yabani otlarda 'atropin ve scopalamin' maddelerinin tespit edildiği vurgulanan açıklamada, ıspanak örneklerinde tazeliğin korunması ve daha güzel görünmesi amacıyla satış noktalarında antifriz kullanıldığına ilişkin iddiaların da araştırıldığı ve antifriz etken maddesi açısından da herhangi bir olumsuzluk tespit edilmediği belirtildi. Halk dilinde şeytan elması (Datura Stramonium) ve Güzel Avrat Otu (Antropa Belladonna) tabirleri kullanılan yabani otlarda atropin ve scopalamine rastlandığına dikkat çekildi. Keşke bu durum hiç yaşanmasaydı. Olay Ankara Beypazarı’nda 6 dekarlık bir tarlada ıspanak hasadı sırasında 100-150 metrekarelik alanda bulunan yabani otların yanlışlıkla ıspanağa karışmasından kaynaklandığı görülüyor. Olayın tarım ilaçlarından, kimyasal maddelerden kaynaklanmadığı açıktır. Bu tarladaki ıspanaklardan alınan numunelerde, atropin veya scopalamine rastlanmamıştır. Hatta bu tarladan alınan ıspanaklarda ne tarım ilacı ne de kimyasal madde kalıntısı bulunmamıştır. Yine bu tarlada 100-150 metrekarelik alanda bulunan şeytan elması ve güzel avrat otundan numune alınmış ve bu numunelerde atropine ve scopalamine rastlanmıştır. Bu olay tamamen tarım işçilerinin bilgisizliğinden kaynaklanmıştır. Tarım işçileri yanlışlıkla bu otları ıspanak sanarak hasat ettikleri anlaşılıyor. Şunu da söylemek zorundayız. Bu olayda daha neden ortaya konulmadan hemen çiftçimizin bilinçsiz tarım ilacı ve kimyasal madde kullanmakla suçlanması bizleri üzmüştür. Şu da unutulmamalıdır. Çiftçimiz, üretimden soğutulursa bu ülkenin gıda güvencesi tehlikeye girer. Bugün ülkemizde 163 bin 910 dekar alanda 225 bin 174 ton ıspanak üretilmektedir. Bu kadar üretim ne olacak? Tam da hasat döneminde sadece bir tarlada yaşanan olay nedeniyle üreticimizin bir yıllık emeği boşa mı gidecek? Şu anda ıspanak tüketiminde ciddi bir gerileme olduğu görülmektedir. Üreticimiz hasat yapamaz hale gelmiştir. Herkes sorumlu davranmalı, tüketicimiz aydınlatılmalı, doğru bir şekilde bilgilendirilmelidir. Ispanak kadar önemli ve yararlı bir sebzeden insanlarımız mahrum bırakılmamalıdır” diye konuştu.
“Ama burada dikkatli olunmadığı görülüyor”...
Bundan sonra çok daha dikkatli olunacağını belirten Bayraktar, "Zaten bizim odamızla da bir çalışma yaptık. Oda başkanımız da alana gitti. Bu yabani otları orada tespit etti. Burada özellikle yabancı işçilerin orada çalıştırılması. Alanı bilmeyen, ürünü çok işi tanımayan yabancı işçilerin burada çalışması, bu zehirlenmede etkili oldu. Çünkü yabancı işçiler giriyorlar. Çok fazla ürünü de alanı da tanımıyorlar. Dolayısıyla bundan sonra bu gibi husumetler dikkatli olmamızı sağlıyor. Olay üzücü. Tabii bu ıspanak toplanırken daha dikkatli olmak gerekirdi. Ama burada dikkatli olunmadığı görülüyor. Ispanağın suçu olmadığına göre. Diyorum ki ıspanağın suçu yok. Yani bu manada duyarlı olmamız lazım. Binlerce üreticimiz şu an malını satamıyor mal elinde kaldı. Bir de ıspanağın suçu yok. Ispanakta hiçbir şey çıkmadı. Burada toplama problemi var. Bundan sonra buna dikkat etmemiz lazım. İnsan sağlığı her şeyin üzerindedir. İnsan sağlığının üzerine bir şey yok. Ben üretirken bunu doğru üreteceğim. Benim işim insanları beslemek, insanları zehirlemek değil. İlaçlamayı da doğru yapacağım. Gübreyi de zamanında atacağım, doğru yapacağım, yeterli miktarda atacağım. Kimyasalları doğru kullanacağım. Çok önemli. Bizim görevimiz insanları sağlıklı gıdayla buluşturmak. Nesillerimizi sağlıklı beslemek. Doğru mu? Dolayısıyla biz de işimizi dikkatli yapacağız. Onun için ben bekledim. Ispanağın suçu olmadığını da orta yere koyduk. Bütün mesele bu. Suçlu olsaydı ben de derdim. Şimdi bazı çevreler farkında olmadan ve tahlil sonuçlarını beklemeden ıspanağı suçladılar ve üreticimiz mağdur oldu. Benim burada söylemeye çalıştığım bu. Binlerce üreticimiz mağdur oldu. Ispanak elde kaldı. Bu adamlar battı. Şimdi yarın bu ıspanağı kim üretecek. Ispanak da biliyorsunuz çok faydalı bir gıda. Özellikle çocuklarımız için. Üretecek adam bulamayacağız seneye. Onu anlatmaya çalıştım” ifadelerini kullandı.
MUZ VE NARENCİYE SERASINI GEZDİ...
Alanya Ziraat odasındaki programın ardından Şemsi Bayraktar ve beraberindekiler; Alanya'nın Tosmur Mahallesi’nde bulunan muz serasını gezdi. Örtü altında yetiştirilen muzları inceleyen Bayraktar burada üyelerle birlikte muz bağı kesti.Daha sonra Narenciye bahçesine geçen Genelbaşkan ve yanındaki heyet,Mandalina ve Avakado hasadı yaptı.
HABER: İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1269084
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 19 istasyondan oluşacak, 24,5 kilometre uzunluğundaki Kabataş-Mahmutbey Metro Hattı tünel tamamlanma töreninde konuştu. Tek yönde 70 bin kişiye hizmet verecek olan hattın toplu taşımada büyük fayda sağlayacağını vurgulayan İmamoğlu, “Kabataş-Beşiktaş-Mecidiyeköy hattında buradaki kazı çalışmalarında karşılaşılan tarihsel bulgulardan dolayı, ne yazık ki biraz daha zaman ihtiyaç var. Mecidiyeköy-Mahmutbey hattımızı ise inşallah önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde hizmete açacağız” dedi...
İmamoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Türkiye’nin terör sıfatıyla görevden aldığı belediye başkanlarının hapse atılmasını savunmak doğruysa, ben milletimden ve İmamoğlu’ndan özür dilerim” sözlerini hatırlatan bir gazeteciye, “İnanın ilgilenmiyorum yani. Başka konulara geçelim. Hiç değerli bir beyan da değil. Cevap verilecek bir pozisyonda da değil. Tümüyle siyasi bir mecra oluşturmak istiyor. Ben, belediye başkanıyım, işime bakarım” yanıtını verdi.
BEŞİKTAŞ / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kabataş-Mahmutbey Metro Hattı tünel tamamlanma törenine katıldı. İmamoğlu’na Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat ile İBB üst yönetimi eşlik etti. Fulya Durağı’nda gerçekleştirilen törende, İmamoğlu konuşken, tünel kazmakta kullanılan TBM (Tunnel Boring Machine) denilen kazı makinası da yer altından eş zamanlı olarak çıkarıldı. Hattın çok değerli olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Burası, başından beri doğru bir iş planı ve finans planı ile işletilmiş, örnek metro hattı şeklinde önümüze raporlanmıştı. Arkadaşlarımla buradaki yüklenici firmaların uyumlu çalışmaları süreci daha da hızlandırmakta. Kabataş – Fulya arasında çalışan TBM’in son anına şahitlik etmek için buluştuk. Teknolojinin bizim gibi zor şehirlere katmış olduğu değer, çok çok değerli” dedi.
“MECİDİYEKÖY-MAHMUTBEY BÖLÜMÜ ÖNÜMÜZDEKİ YIL HİZMETE GİRECEK”
Hattın 2 bölümden oluştuğunu belirten İmamoğlu, “Kabataş-Beşiktaş-Mecidiyeköy hattımız var. Bir de Mecidiyeköy-Mahmutbey hattımız var. Bu hattımız saatte, tek yönde 70 bin kişiye hizmet verebilecek kapasiteye sahip. Toplu taşımada büyük fayda sağlayacak bu hattımız. Ancak Kabataş-Beşiktaş-Mecidiyeköy hattında ne yazık ki biraz daha zaman ihtiyaç var. Mecidiyeköy-Mahmutbey hattımız ise inşallah önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde hizmete açacağımız bir hat. Ancak ikinci kısım olarak gösterebileceğimiz Kabataş – Beşiktaş – Mecidiyeköy hattı ise özellikle buradaki kazı çalışmalarında karşılaşılan tarihsel bulgulardan dolayı biraz daha fazla zamanımızı alıyor” diye konuştu.
TOPLAMDA 19 İSTASYON OLACAK
Kabataş-Mahmutbey hattının toplam uzunluğu 24,5 kilometre. 19 istasyondan oluşan hat, tek yönde 70 bin yolcu kapasitesine sahip olacak. Beyoğlu, Beşiktaş, Şişli, Kağıthane, Eyüpsultan, Gaziosmanpaşa, Esenler ve Bağcılar ilçelerinden geçecek olan hat; Kabataş İstasyonu’nda, Kabataş-Taksim Füniküler Hattı ile Kabataş-Bağcılar Tramvay Hattı’na entegre olacak. Yenikapı-Mecidiyeköy Hattı’ndan da söz konusu hatta entegrasyon sağlanacak. Karadeniz Mahallesi İstasyonu’ndan Habibler-Edirnekapı-Topkapı Hattı da entegrasyon noktalarından biri. Son entegrasyon ise Mahmutbey İstasyonu’dan Otogar-Bağcılar-Kirazlı-Başakşehir-Olimpiyat Metro Hattı ile olacak.
GAZETECİLERİN SORULARINI YANITLADI
İmamoğlu, törenin ardından çalışanlarla, yer altından çıkarılan TBM makinasının önünde anı fotoğrafı çektirdi.
İmamoğlu, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı. İmamoğlu’na sorulan sorular ve İBB Başkanı’nın verdiği yanıtlar şunlar oldu:
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Türkiye’nin terör sıfatıyla görevden aldığı belediye başkanlarının hapse atılmasını savunmak doğruysa, ben milletimden ve İmamoğlu’ndan özür dilerim” dedi. “Böyle bir ortamda Türkiye’yi Avrupa’ya şikayet etmek bir akıl sağlığı işareti midir?” diye de eleştirisi oldu size…
-İnanın ilgilenmiyorum yani. Başka konulara geçelim. Hiç değerli bir beyan da değil. Cevap verilecek bir pozisyonda da değil. Tümüyle siyasi bir mecra oluşturmak istiyor. Ben, belediye başkanıyım, işime bakarım. Bu memleketin bütün sorunlarıyla, bir vatandaş duyarlılığıyla ilgileniyorum. Bu soruyu geçelim. İnanın hiç önemsemiyorum.
EMİNÖNÜ’NDAKİ BALIKÇI TEKNELERİNİN TAHLİYESİ
Eminönü’ndeki balık ekmek tekneleri ile ilgili yeni bir tahliye kararı çıktı. Nasıl bir yol haritası izlenecek? Orada balık ekmek satanların bazı itirazları var, “Bizim yapacak başka işimiz yok” şeklinde. Oradaki meydan düzenlemesi ile ilgili bir tasarrufunuz olacak mı?
-İBB’nin sadece orada değil ya da kamunun sadece orada değil, İstanbul’un muhtelif yerlerinde bazı alanları tahsis etme, ihaleyle verme gibi birtakım usulleri var. Bunlar, kalıcı mülk değil. Birinin babadan oğula geçmesi muhtemel bir alan değil. Bu tür yerlerde ihale yapılmış, ihale alınmış, arkadaşlar orada sürelerini doldurmuş hatta iki yıla yakın süre de uzatılmış. Ki bu, Sayıştay raporlarında da belediyeyi suçlayan ve zimmet doğuran bir işlem. Dolayısıyla biz orayı da önemsiyoruz. Yani orada nitelikli, gerçekten hijyenik, insanlara hizmet etmekte duruşu olan bir yer olması lazım. Bu konuda bizim iştiraklerimiz var. BELTUR gibi çok nitelikli, geçmişten bugüne işler yapan. Bu konuda arkadaşlarımızın çalışmaları var. Bize sunacaklar en doğru kararı orada vereceğiz. Biz, kültürün yaşamasından yanayız. Orada çalışan mağduriyetine bakılır. Eğer orada bir iş varsa, o iş yapılıyor ise, en yetenekli kimler var ise, ihtiyaç olduğunda oradan da insanlar çalışacak. Kimsenin ekmeğiyle işimiz yok. Ama ticari olarak bakarsanız, bir işin alındığı zaman gibi bittiği zaman da var. Ondan sonraki tasarrufu idare yapar. Şu anda yaptığımız tümüyle bu. Vicdana ahlaka hukuka kültüre uygun yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. İşlem de devam ediyor.
ÖZEL HALK OTOBÜSÜ OLAYI
Geçtiğimiz gün bir İstanbullunun hayatını kaybettiği korkunç bir kaza olmuştu Beşiktaş’ta. Oda başkan vekili de bazı yetkililerin otobüs içinde kamera kaydı olmadığını kameranın bozuk olduğunu iddia ettikleri yönünde açıklamaları vardı. Ama bir görüntü çıktı ortaya. Kazanın olduğu gün şoförün görüntüyü bozduğu görülüyor. Siz bu görüntüleri izlediniz mi? Bundan sonra nasıl bir takip süreci olacak? Bu görüntülerin bozulmasını nasıl yorumluyorsunuz?
-Görüntüleri ben de izledim. Yakından takip ediyorum. Hayata gözlerini yuman hemşerilerimizin yakınlarını da ziyarete gideceğim. Ailesine baş sağlığı dileyeceğim cenazesine arkadaşlarım katıldılar. Allah’tan rahmet diliyorum. Çok üzüntü verici bir olay ve o canı geri getiremiyorsun. Neden dolayı? Bir şoförün yarattığı bir şiddetten, öfkeden dolayı bu duruma gelindi. Buna başta biz olmak üzere, mesleki zincirde, halkada kimler varsa azami dikkatle, azami denetim mekanizmasını güçlendirmeyle bakmalı ki biz böyle bir süreci zaten başlattık. Ve daha sıkı denetimi daha üst seviyede psikoteknik eğitimlerin verildiği ve hassas davrandığımız ve açık söyleyeyim asla affetmeyeceğimiz bir usulü devreye koyduk. Bu anlamda her şey zaman alıyor. Bir anda birikmiş bazı şeyleri çözemiyorsunuz. Ben, oda başkanının o açıklamasını var olan bir kültürün dile yansıması olarak görüyorum. Acı, yazık. Bunu nasıl düşünmezsiniz? Esas görevinize nasıl odaklanmazsınız? Neye odaklanıyorsunuz? O otobüsün sahibi kim?Ona mı odaklanıyorsunuz? Ya da verdiğiniz cevapla birine mi yaranıyorsunuz? Bizim yaranacağımız tek bir şey var; 16 milyon insan. Bu insanların can varlığı ve mal güvenliği. O başkan arkadaşımız veya her arkadaşımızın da sıkı bir denetime tabi tutulup bu anlamda kendilerine çeki düzen veren, mesleklerini iyi temsil eden, vatandaşına iyi davranan, toplu taşımada maksimum memnuniyeti sağlayan bir süreci devreye aldık, alıyoruz. Bu işlemler hemen karşılık bulmuyor, biraz vakte ihtiyacımız var. Geçmişten bugüne gelen bazı süreçlerin bu şekilde sıkıntı doğurması da elbette hem canımızı sıkıyor hem bizi üzüyor. Tekrar kaybettiğimiz canımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
“TEKELLEŞMEYE FIRSAT TANIMAYACAĞIZ”
Halk Otobüsleri ile ilgili yeni bir düzenleme olacağı ya da kaldırılacağı şeklinde söylentiler de var. İleriye dönük böyle bir önlem ya da daha sıkı denetleme adına, ya da İBB’ye katıp o işi sizin yapmanız gibi bir şey düşünüyor musunuz?
-Bizim kaldırmak gibi bir kararımız yok. İnsanların mesleki süreçlerine saygı duyuyoruz. Bazı konularda orta ve uzun vadede kararlar alınabilir. Geleceğini de çalışıyoruz, ki bu yılın sonunda geniş bir ulaşım çalıştayı yapacağız. Burada bütün sektörleri ve ulaşımın bütün paydaşlarını da masaya yatıracağız. Ancak böyle bir halk otobüslerini kaldırma kararımız olmadığı gibi şu kararımız var: Kendi içinde tekelleşmeye karşı duruşumuz net. Bu kural olarak var fakat süreç içerisinde farklı usullerle –bu artık sahada konuşuluyor- bir kişiye ait 60-70 otobüs vesaire… Böyle bir şeye asla müsaade etmedik, etmeyeceğiz. Burası mesleki olarak korunabilir ama ticari bir mekanizmaya, tekelleşmesine fırsat tanımayacağımız bir alan olacak. Orada bizim kuruluşlarımız var. İETT, Otobüs A.Ş.’miz var. Bu ve bunun gibi mekanizmaların güçlendiği, özellikle dar bölge uygulamasıyla, yani bazen bazı otobüslerin başka bölgelere kaydırılması konusunda tümüyle yaklaşım esnafa doğru olduğunda bu sefer bazı esnaflara bu kayırmacılık olarak yansıyor. Bazı esnaflara ise ciddi sıkıntı yaratabiliyor. Bu ve bunun gibi başka teknik konularda değişiklikler yapabileceğiz ama kaldırmak gibi bir kararımız yok.
“İDARİ ANLAMDA YAPTIRIMLARIMIZ VAR”
Olayın olduğu gün araç içerisindeki kameranın devre dışı bırakılması delil karatmaya da giriyor. Bunun aksine bir açıklama yapan oda başkanvekiliyle bir irtibatınız oldu mu olayın ardından? Sizin yaptırım yetkiniz var mı? Nasıl bir yol izleyeceksiniz?
-Halk otobüslerinin büyük bölümünde kameraların kayıt yapmadığı yolunda görüşler var. Bunun gibi kayıt olmadığından emin miyiz? Bu konuda arkadaşlarım sıkı bir denetimi tekrar yapıyor. Bir kere olmak zorunda. Artı bir karartma işlemi, eylemi elbette ki bir adli vaka. İdari anlamda bizim yaptırımlarımız var. O hat, o otobüs sahibi ve diğer unsurlarla ilgili kurumsal olarak yaptırımlarımızı yapacağız. Oda bir tüzel kişilik ve biz odaya direk bir yaptırımda bulunamıyoruz ama bu şehirle olan ilişkilerinde uyarılarımızı en üst perdeden bu arkadaşımıza yapmaları konusunda beyanda bulundum ve takip ettiriyorum. Ben, kendisini şu ortamda arama ihtiyacı duymadım. Zira o cümle üzerine sadece görüşüp ne yapması gerekiyorsa bizim kurumumuz onu yapacak. Tavizimiz yok.
HABER: Sariye AKDAĞ...
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 312936
Başkan Uysal’tan tarihi konuşma:
‘Kamu arazisinin bekçisi biziz’
Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, belediyenin 12 bin 887 metrekarelik arazisinin ticaret kullanımına uygun olarak planlamasına ilişkin Belediye Meclisi’ndeki görüşmelerin ardından “Kamu arazisinin bekçisi biziz. Sizin hayaliniz yetmiyor bu kamucu yaklaşıma. Çünkü siz başka işler peşindesiniz. Bu kamu arazisini kendi hakkına kavuşması, ticari alan vasfına kavuşması sizi niye bu kadar geriyor. Mahkeme kararına rağmen ret vermeye devam ediyorsunuz. Ama millet görüyor” diye konuştu...
Muratpaşa Belediyesi’nin Kasım ayı olağan meclis toplantısı belediye kültür salonunda gerçekleşti. Başkan Uysal’ın başkanlığında toplanan mecliste, Kırcami bölgesi uygulama imar planlarına yönelik itirazlar ve belediyenin Yeşilova Mahallesi’nde, Fen İşleri Müdürlüğü’nce kullanılan 12 bin 887 metrekarelik arazisinin ticaret kullanımına uygun olarak planlamasına ilişkin gündem maddelerinin de aralarında bulunduğu 29 madde görüşüldü.
KIRCAMİ’DE ENGEL YOK
Başkan Uysal, meclis görüşmelerini tamamlanmasının ardından yaptığı konuşmada “Kırcami imar planının önünde asla bir engel yoktur. Kesinleşmiş bir imar planı söz konusudur” dedi. Kısmı itirazların bulunduğunu ve bunların da belediye meclisi tarafından oybirliğiyle reddedildiğini kaydeden Başkan Uysal, şunları söyledi:
“Ancak şu an inşaatların başlamasının önündeki tek engel 5 binlik plandaki ‘kanalizasyon olmadan inşaat ruhsatı alınamaz’ hükmüdür. Kanalizasyon olan yerlerde, her an, müracaat eden herkese ruhsat verebiliriz. Altyapı olan yerlerin bitişiğinde ruhsat verebilecek durumdayız. Şu anda, Kırcami imara açılmasın diyen, sütre gerisinde mücadele eden siyasilere özellikle söylüyorum, nafiledir. Kesinlikle, herhangi bir iptal kararı alsanız bile vatandaşla beraber ilgili kurumlarını kapısına dayanılacak ve asla geri adım atılmayacaktır. Korkunun ecele faydası yok. Türkiye’de otoriterleşen kamu yapısına güvenerek, ‘Biz hallederiz’ gibi işi sabote etme çabası içinde olan, vatandaşa da bunu açıkça söyleyemeyecek olan çevreleri yakından izlediğimiz ve körebe oynamalarının sonuç vermediği konusunda uyarmak istiyorum. Mücadelemiz sonuna kadar sürecektir.”
KAMU MALI KUTSALDIR
Başkan Uysal, ayrıca, Muratpaşa Belediyesi’nin Yeşilova Mahallesi’nde bulunan Fen İşleri Müdürlüğü’nce kullanılan 12 bin 887 metrekare alanın yeniden ticaret kullanımına uygun olarak planlanmasına oy çokluğu ile kabulünün ardından açıklamalarda bulundu.
Başkan Uysal, kamuya ait alanlara ilişkin karar süreçlerinde, özellikle siyasilerin çok daha hassas olunması gerekirken, aksine bu alanların sahipsiz bırakıldığını söyledi. Kamuya ait bu tip alanların park, kurum alanı olarak bırakılarak değersizleştirildiğini belirten Başkan Uysal, halbuki kamunun mülkü olan yerlerin en değerli yerler olduğunu belirtti. Hakkına hukukuna en çok riayet edilecek yerlerin kamuya ait olduğunu kalın çizgilerle çizen Başkan Uysal, “Tüy bitmemiş yetimin hakkı vardır. Bu nedenle daha kutsaldır” dedi.
‘KAMUNUN HAKKINI İSTİYORUZ’
Başkan Uysal, hali hazırda belediyenin Fen İşleri Müdürlüğü’nün bulunduğu alanının geçmiş dönemde ticari alan olarak planlı olduğunu hatırlattı. Bölge henüz gelişim aşamasında olmadığı dönemde bölgede kurumsal bir çalışma ihtiyacının ortaya çıktığını belirten Başkan Uysal, “Ama gelinen noktada yerleşim sahası olduğu için Fen İşleri Müdürlüğü’nü taşımak ve dolayısıyla da parselin ticaret hakkını
geri istiyoruz. Biz mi istiyoruz? Biz istemiyoruz ki. Sade vatandaş, tüy bitmemiş yetim, kamu istiyor” diye konuştu.
‘ZOR DURUMDA KALMAYIZ’
Söz konusu alana ilişkin planlanın Antalya Büyükşehir Belediye Meclisi’nin geçmiş döneminde birileri tarafından ‘Muratpaşa Belediyesi, zor durumda kalsın. Değerli bir arazi. Bunlar çok çalışıyor’ denilerek engellendiğini belirten Başkan Uysal, “Muratpaşa Belediyesi zor durumda kalmaz. Biz, belediyemizi sizler gibi yönetmiyoruz. Borca batık yönetmiyoruz. Bizim kurum ayağını yorganına göre uzatan, bölgedeki en ciddi kurum” şeklinde açıklamalarını sürdürdü. Bu süreçte yaşananları kamuoyuyla defalarca paylaştıklarını, hangi parti üyelerinin ne tavır aldığını ilan ettiklerini anlatan Başkan Uysal, “Aynı zamanda ‘Milletin malı ucuz mu?’ diyerek dava da açtık” dedi.
‘SİZİ NİYE GERİYOR?’
Yerel seçimlerin ardından milletin gerekli değerlendirmeyi yaparak bir değişim gerçekleştirdiğini belirten Başkan Uysal, alanın Muratpaşa Belediyesi lehine sonuçlanan mahkeme süreciyle birlikte ticaret kullanımına uygun olarak yeniden planlandığını söyledi. Ancak, bu planlamaya mahkeme karına rağmen ‘ret’ oyu veren meclis üyelerinin olduğunun altını çizen Başkan Uysal, konuşmasına şöyle devam etti:
“Şimdi yine inat ediliyor, ‘Kamu arazisi değersizleşsin, yok olsun. Kurum alanı olarak kalsın, parka çıksın, atık parsel olsun. Kenarda kalsın. Yok, kardeşim kamu arazisinin bekçisi de biziz. Siz anlamıyorsunuz. Sizin hayaliniz yetmiyor bu kamucu yaklaşıma. Sizin tasavvurunuz yetmiyor. Çünkü siz başka işler peşindesiniz. Bu kamu arazisini kendi hakkına kavuşması, ticari alan vasfına kavuşması sizi niye bu kadar geriyor. Mahkeme kararına rağmen ret vermeye devam ediyorsunuz. Ama millet görüyor.”
‘BEN DE İNAT EDERİM’
Bariz siyasi nedenlerle kamu yaranı hiç etmeye kalkan bir tutum karşısında her zaman duracağını belirten ve ortaya bambaşka bir tablonun çıkacağını belirten Başkan Uysal, “Siz inat edin ben de inat edeceğim. Her ret verdiğinizde bu konuşma yapılacak. Öyle yağma yok. ‘Biz bildiğimizi okuruz’ yok. Siz devam eden ben de devam edeceğim” dedi.
HABER: İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 246207
İMAMOĞLU: HERKES BU DUYARLILIKLA İŞ YAPARSA HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLUR…
Zeytinburnu-Bakırköy hattında minibüsçülük yapan Mehmet Şirin Çiçek, kadın cinayetlerinden çocuk istismarına, çevre kirliliğinden hayvan haklarına kadar birçok farklı konuda kendi elleriyle hazırladığı çıkartmaları, ekmek teknesine yapıştırdı. Yolcularından biri Çiçek’ten habersiz konuyu Avrupa Birliği’ne taşıyınca sıra dışı şoförün bireysel eylemi, meslektaşları arasında kitleselleşti. Basına verdiği röportajında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile görüşmek istediğini dile getiren Çiçek, amacına hiç beklemediği bir anda ulaştı. İmamoğlu’nun duraklarına yakın Zeytinburnu Çırpıcı Sosyal Tesisleri’ndeki bir etkinliğe geldiği bilgisini alan Çiçek, kapıda beklediği İBB Başkanı ile görüşmeyi başardı. Çiçek’i kırmayan İmamoğlu, minibüste gördüğü manzaradan çok etkilendi. “Her insanın yaşadığı kenti dert ettiğinde çok üst seviyede bir hizmet sunabileceğinin küçük bir örneği bu” diyen İmamoğlu, duygularını, “Onur duydum böyle güzel bir hemşehrim olmasına. Gurur duydum. Vallahi yüreğine sağlık. Yüreği güzel adamsın, teşekkür ediyorum sana. Herkesin, hangi işi yapıyor olursa olsun, bu duyarlılıkta iş yaptığı bir şehirde, mutluluğun ve huzurun dışında hiçbir şey olmaz. Her şey çok güzel olur” sözleriyle dile getirdi.
ZEYTİNBURNU / İSTANBUL
Minibüs şoförü Mehmet Şirin Çiçek, yaklaşık 2 yıl önce Ağrı merkeze bağlı Bezirhane Köyü’nde kaybolan ve bütün Türkiye’nin nefesini tutarak bulunmasını beklediği; ancak kötü haberini aldığı 4 yaşındaki Leyla Aydemir’in başına gelen trajik olaydan çok etkilendi. Bir şeyler yapmak gerektiği sonucuna varan Çiçek, mesleki ortamında farkındalık yaratmaya karar verdi. Çiçek; çocuk istismarı, kadın cinayetleri, hayvan hakları, çevre gibi farklı konularda hazırladığı sloganları ve bilgilendirme yazılarını matbaada bastırarak, 34 M 1143 plakalı aracına yapıştırmaya başladı. Çiçek, aracındaki etiketler ve çıkartmalar çoğaldıkça, amacına ulaştı. Çiçek’in bir yolcusu, sıra dışı şoförden habersiz, konuyu, çektiği fotoğraflarla Avrupa Birliği’nin (AB) “Sivil Düşün” isimli projesine taşıdı.
ARKADAŞLARINI DA İKNA ETTİ
Bu şekilde AB’nin dikkatini çeken Çiçek, aradığı desteği de hiç hesapta yokken buradan buldu. AB’den, “Bu projeyi büyütmek ister misin” talebini alan Çiçek, hiç düşünmeden bu teklifi kabul etti. Çiçek’in aynı hatta çalıştığı 25 meslektaşı da arkadaşlarından etkilenerek araçlarını toplumsal içerikli çıkartmalarla donatmaya başladı. Bununla da yetinmeyen Çiçek, sokak hayvanlarına mama tedarik etmek için, aracında 1 TL’ye su satma girişimini devreye soktu. Çiçek, bu yolla kazandığı aylık yaklaşık 2000 TL’yi, sokak köpekleri ve kedileri için harcamaya başladı. Bu şekilde medyanın da ilgisini çeken Çiçek, kısa bir süre önce verdiği röportajında, en büyük amaçlarından birinin İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile tanışmak olduğunu belirtti.
İMAMOĞLU’NU YERDE ARARKEN GÖKTE BULDU!
Çiçek, İmamoğlu’nu kelimenin tam anlamıyla, yerde ararken gökte buldu. İmamoğlu, geçtiğimiz cumartesi günü akşam saatlerinde Zeytinburnu Çırpıcı’daki İBB’ye ait 1453 Sosyal Tesisleri’ne geldi. İmamoğlu burada, “Stratejik Plan İhtisas Komisyonları Çalıştayı”nın kapanış konuşmasını yaptı. Çiçek, başka bir etkinlik için tesisten ayrılan İmamoğlu’na ulaşmayı başararak kendisini tanıttı ve İBB Başkanı’nı, sosyal tesislerin yanı başındaki minibüs durağında bulunan aracını görmeye davet etti. Çiçek’in isteğini kırmayan İmamoğlu, minibüste karşılaştığı manzaradan çok etkilendi. Duygularını, “İnsanımızın güzel kalbi böyle bir şey işte” işte sözleriyle dile getiren İmamoğlu, Çiçek’ten, “Başkanım, AB’den destek aldım ben. Teşekkür aldım. AB, bana 30 bin TL destek verdi, bunları başka arabalara da yapayım diye” yanıtını aldı. Çiçek, İmamoğlu’nun, “Seni örnek alıp yapan var mı” sorusunu ise “Aldığım destekle, öbür arabalara şimdi yapmaya başladım. Şu ‘stickerlardan’ (çıkartmalardan) bütün arabalara yapacağım siz de destek verirseniz” şeklinde yanıtladı.
İMAMOĞLU: “MUAZZAM BİR İŞ BAŞARMIŞ”
Gördüklerinden çok etkilendiğini belirten İmamoğlu, şu açıklamayı yaptı: “Mehmet Şirin arkadaşımız, Zeytinburnu-Bakırköy hattında minibüsçü arkadaşımız. Tümüyle bütün minibüsünü, toplumsal duyarlılıkla donatmış. Çocuk haklarından kadın haklarına, hayvan haklarına… Yani çevreye duyarlılığı… Her şey var burada. Yanı sıra yardım kuruluşlarının iletişimi var. Birçok hususu aslında burada not düşmüş. Sanırım bu araca binen her vatandaşımız bir bilgiyle ayrılıyor buradan. Muazzam bir iş başarmış. Bütün minibüsçü arkadaşlara da Avrupa Birliği’nden destek alarak katkı sunma çabasını ortaya koymuş. Ben çok etkilendim. Her insanın yaşadığı kenti dert ettiğinde çok üst seviyede bir hizmet sunabileceğinin küçük bir örneği bu. Yani bir küçük minibüste, günde yüzlerce insanı buraya müşteri olarak alıp, indirirken sadece onları taşımak değil, aynı zamanda bilgilendirme çabasının en güzel örneklerinden bir tanesi. Onur duydum böyle güzel bir hemşehrim olmasına. Gurur duydum. Vallahi yüreğine sağlık. Yüreği güzel adamsın, teşekkür ediyorum sana. Herkesin, hangi işi yapıyor olursa olsun, bu duyarlılıkta iş yaptığı bir şehirde, mutluluğun ve huzurun dışında hiçbir şey olmaz. Her şey çok güzel olur. Çok memnun oldum Mehmet Şirin kardeşim. Ailene sevgiler.”
ÇİÇEK: “BENİ KIRMADINIZ; TEŞEKKÜR EDERİM”
İMAMOĞLU: “NE DEMEK? İYİ Kİ BİZİ ZORLADIN!”
Çiçek de İmamoğlu’nun ziyaretinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Beni kırmayıp buraya kadar geldiğiniz için teşekkür ederim” dedi. Bu yanıt üzerine İmamoğlu, Çiçek’e, “Ne demek? İyi ki bizi zorladın. Bütün bu iyilikleri yaparken, köpeklere mamayı su satarak alıyor. Bunu da söyleyeyim. Arabasında 1 liraya su satarak böyle mamalar alıyor. Bunu da yine sokak hayvanlarına veriyor, ihtiyacı olan kişilere ulaştırıyor. Ne mutlu bize ki böyle güzel hemşehrilerimiz var. Türkiye’mizin her yerinden İstanbul’a toplanmışız. Vicdanlı, güzel insanlarla güzel bir yaşam sürmek istiyoruz” şeklinde karşılık verdi.
HABER: Sariye AKDAĞ...
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 188731
CHP Antalya İl Başkanlığı için kongre süreci, 8 Kasım'da delege seçimiyle başlayacak. İl başkanlığına yeniden aday olan Ahmet Kumbul, partilerini iktidara taşımak için 19 ilçede yeni örgütlenme modeli hayata geçireceklerini söyledi...
CHP Antalya'da kongre heyecanı başladı...
8 Kasım tarihi itibarıyla üyeler, 600 delegeyi seçmek için sandık başına gidiyor. 45 doğal delegenin bulunduğu delege seçimleri 1 Aralık'ta son bulacak. 14 Aralık'ta başlayacak ilçe kongreleri ise 27 Ocak'ta sona erecek. İlçe kongrelerinin ardından CHP Genel Merkezi, 3 Şubat ile 2 Mart tarihleri arasında il kongresinin tarihini netleştirecek.
AHMET KUMBUL YENİDEN ADAY...
2017 yılındaki kongrede partililerin desteğini alarak il başkanı seçilen Ahmet Kumbul, yeniden aday olacağını açıkladı. İl başkanlığındaki iki yılını değerlendiren Kumbul, seçildikten hemen sonra Büyükşehir Belediyesi'ni kazanamama durumunda yeniden aday olmayacağını açıkladığını, partililerin gayretiyle Büyükşehir'i kazandıklarını kaydetti. Genel seçimlerde ve yerel seçimlerde İYİ Parti ile ittifak kurarak seçimlerin kazanıldığını dile getiren Kumbul, milletvekili sayısını koruduklarını, AK Parti ve MHP'nin milletvekili sayısının azaldığını söyledi.
'2 YILDA BAŞARILI SÜREÇ GEÇİRDİK'
Yerel seçimlerde de CHP ve İYİ Parti ittifakının iyi sonuçlar elde ettiğini aktaran Kumbul, uzun yıllardır kazanamadıkları Finike'de bile CHP'nin belediyeyi kazandığını aktardı. Başarılı bir ittifak süreci yürüttüklerini anlatan Kumbul, "İttifak dışında demokrasi ve laik Türkiye'den yana olanlar herkes bize destek verdi. Antalya'da başarılı süreç geçirdik. Sürekli bir seçim dönemi geçirdik" dedi.
KUMBUL'UN HEDEFİ 8 MİLLETVEKİLİ
Erken seçim olmaması durumunda 19 ilçede yeni örgütlenme modeli üzerine ağırlık vereceklerini kaydeden Kumbul, "Muratpaşa'da kısmen bu modeli uyguladık. Örgüt içinde birlik ve beraberlik ruhunu artırmak istiyoruz. Bir arada olursak başarılı olacağımızı biliyoruz. Örgütü, 50 bin üyeyi bir aile haline getireceğiz. Hep beraber sahada çalışacağız. Gazipaşa'da üyemizin tırnağına taş değdiğinde Kaş'taki üyemizin canı yanmıyorsa bu işi başaramamışız demektir. Delegeler yeniden bize görev verirse yeni örgütlenme modeli ile Cumhuriyet Halk Partisi'ni iktidara taşımak istiyoruz. Antalya'da vekil sayımızı 8'e çıkarmak için sahada çalışacağız" diye konuştu.
HABER: İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 578538
Alanya Belediyesi'ne 'Sıfır Atık' ödülü...
Alanya Belediyesi, 2. Uluslararası Sıfır Atık Zirvesi kapsamında "Sıfır Atık Yerel Yönetimler Ödülü"nü aldı...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın himayelerinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütülen "Sıfır Atık Projesi" kapsamında düzenlenen 2. Uluslararası Sıfır Atık Zirvesi, "Atıklarını Azalt-Yarınları Kurtarmaya Bugünden Başla" temasıyla Haliç Kongre Merkezi'nde yapıldı.
Zirvede konuşan Emine Erdoğan, Sıfır Atık Projesi'nin ilk kez 2017'de tanıtıldığını, iki yılda çok sayıda etkinlik gerçekleştirdiklerini anlatarak, bu hareketin, kamu, özel sektör, medya ve STK iş birliğiyle hızlı bir şekilde yayıldığını söyledi.
YILIN ÇEVRECİLERİ ÖDÜLLERİNİ ALDI...
Sıfır Atık Zirvesi kapsamında bu yıl ikinci kez yılın çevreci proje, kişi, kurum ve kuruluşlara ödülleri de Emine Erdoğan tarafından verildi.
İstanbul'da düzenlenen ödül törenine katılan Alanya Belediye Başkan Yardımcısı Tunahan Kasapoğlu, Sıfır Atık Yerel Yönetimler Ödülü'nü Alanya Belediyesi adına Emine Erdoğan'ın elinden aldı. Emine Erdoğan, Alanya Belediyesi'nin çevreci uygulamalarından dolayı Kasapoğlu'nu tebrik etti.
HABER: Ayten YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 123437
Antalya’nın Muratpaşa ilçesinde, 60 kişilik Yaşlı Meclisi üyeleri, 8 Kasım Cuma günü çekilecek kurayla belli olacak. Muratpaşa Belediyesi’nce kurulan Yaşlı Meclisi’ne üye olmak için 224 kişi başvuruda bulundu.
Antalya’nın 500 bine yaklaşan nüfusuyla en kalabalık ilçelerinden Muratpaşa’da Belediye Başkanı Ümit Uysal’ın talimatıyla çalışmalarına başlanan ve demokratik katılımcılığı esas alan kent yaşamının oluşmasında önemli çalışmalardan biri olacak Yaşlı Meclisi’nin üyeleri belli oluyor.
Aynı zamanda Türkiye’de bir ilk olacak Yaşlı Meclisi’nde yer almak için 224 kişi başvurdu. 60 yaş ve üzeri kıdemli kent sakinlerinden oluşacak mecliste eşit sayıda kadın ve erkek üye yer alacak. 60 kişilik meclisin üyeleri kurayla belirlenecek. Kura çekimi, 8 Kasım Cuma saat 14.00’de Falez 2 Park’ta bulunan Yaşlı Evi’nde gerçekleştirilecek.
Belediye Başkanı Uysal, Yaşlı Meclisi’nin temel hedefinin deneyimli kent sakinlerinin yaşadıkları şehre dair sorunların çözümüne katılımını sağlamak olduğunu söyledi. Yaşlı Meclisi’nden aynı zamanda yaşlıların ihtiyaçlarına cevap veren politikalar ve kapsamlı eylem planları oluşturmasını beklediklerini ifade eden Başkan Uysal, “Bu bağlamda Yaşlı Meclisi için bağımsız yaşam, destekleyici ve güvenli fiziksel ve sosyal çevre, erişilebilir destekler ve hizmetler konuları temel çalışma alanları olacak” diye konuştu. Yaşlı Meclisi’nin çalışmalarında bağımsız olacağını aktaran Başkan Uysal, “Sadece kendi sekretaryası oluşturuluncaya kadar idari işlemleri belediyemizce yürütülecek" dedi.
HABER: Sariye AKDAĞ...
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 569208
Milletvekili sicil affı istedi...
İYİ Parti Milletvekili Metin Ergun, bankalarda bulunan ‘’Kara liste’’ için sicil affı istedi. Ergun’un kanun teklifi uyarınca bankalara olan borcunun geciken kısmını 8 ay içinde ödeyen ya da yeniden yapılandıranlar, kara listeden çıkarılacak...
İYİ Parti Milletvekili Metin Ergun, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunduğu kanun teklifinde "Ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik kriz hali ve eldeki iktisadi veriler birlikte değerlendirildiğinde, mevcut durumun giderek kötüleştiği ve bu gidişatın vatandaşa yüklemiş olduğu maddi/manevi yükün giderek ağırlaştığı aşikardır'' dedi.
'KANUN DEĞİŞİKLİĞİ GEREKİYOR'...
Vekil Ergun teklifte şu ifadelere yer verdi: "2017 yılında tüketici kredileri ve kredi kartları, kobi kredileri ve ticari krediler nezdinde takipteki kredilerin brüt tutarı 64 milyar TL düzeyindeyken, bu rakam 2019'un haziran ayında 116 milyar TL'ye ulaşmıştır. Bankalara borçlarını ödemiş olmalarına rağmen sicil dosyaları nedeniyle kredi talebinde bulunan vatandaşlar sorunlar yaşamaktadır. Daha önce çıkarılan yasalar ile Türkiye Bankalar Birliği'ne nezdinde kurulan Risk Merkezi'nin tuttuğu sicil kayıtlarının dikkate alınmayabileceği öngörülmüştür. Ancak bu ifade, bankalar ve finansal kuruluşlara takdir yetkisi sağlamakta ve vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm getirememektedir. Bu nedenle sicil affı kanun değişikliği gerekmektedir''
HABER: Halime Yağmur AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 210782
Deprem Toplanma alanlarının ülkemizde ve Alanya da istenilen kriterler de düzenlenmemiş olmasına rağmen,Ülke de ki Valiler,Kaymakamlar ve Belediye başkanları ve diğer yetkililer henüz bir çalışma dahi yapmıyor ken; Deprem haberi yapmadığımız gün yok artık...
Akdeniz'de korkutan deprem!
Akdeniz’de merkez üssü Muğla’nın Dalaman ilçesi açıklarında olan bir deprem meydana geldi...
AFET ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Deprem Dairesi Başkanlığı’nın merkez üssünü Akdeniz’de Muğla’nın Dalaman ilçesinin 23.32 kilometre açığı olarak saptadığı deprem, saat 07.18’de meydana geldi. Yerin 7.07 kilometre derinliğinde olan deprem, Dalaman’da da hissedildi.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü ise depremin büyüklüğünü 4 olarak açıkladı.
HABER: Ayten YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 912675
Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Ali Özel’in yönetmenliğini yaptığı ’Bozkır’, aldığı 10 ödül ile festivale damga vurdu. Festivalde En İyi Film seçilen Ali Özel'in yönettiği "Bozkır", en fazla ödül alan film oldu...
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin bu yıl 56’ncısını düzenlediği Antalya Altın Portakal Film Festivali, ödül töreniyle sona erdi. Tören öncesi sanatçılar, kırmızı halıdan geçerek geçerek geldi. Ünlü isimler şıklıkta birbiriyle yarıştı.
26 Ekim’de başlayan festivalde bir hafta boyunca 66 film farklı kategorilerde yarıştı. CNN Türk´te canlı yayınlanan ödül törenini, Nefise Karatay ve Yekta Kopan sundu...
Törenin en değerli ödülü ’En İyi Film’ ödülünü Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek açıkladı. Yönetmen Ali Özel’in ilk uzun metraj filmi ‘Bozkır´ bu ödülün sahibi oldu.
En iyi yönetmen: Ali Özel
Ulusal kategorinin En İyi Yönetmen Ödülü’nü ise Jüri Başkanı Zeki Demirkubuz açıkladı. Bütün kararları oy birliğiyle aldıklarını belirten Demirkubuz, En İyi Yönetmen Ödülü’nü ‘Bozkır´ filmiyle Ali Özel’e verdi. Sahneye oğlu Deniz ile çıkan Özel, oğlunun senaryoyu okuyarak kendisine fikir verdiğini söyledi. Özel, "Deniz, senaryoda bana çok destek verdi. Ödülü onun adına alıyorum" dedi.
En iyi erkek oyuncu 2 aktörün oldu
Bu yılki festivalde onur ödülü alan deneyimli oyuncu Selma Güneri, En İyi Erkek Oyuncu ödülünü iki aktöre verdi. Güneri, ‘Küçük Şeyler´ filmindeki rolüyle Alican Yücesoy ile ‘Bozkır´ filmindeki rolüyle Mücahit Koçak’a verdi. Çok heyecanlanan Mücahit Koçak, ödülü mart ayında doğacak çocuğu için aldığını söyledi. Alican Yücesoy da ödülü dolayısıyla Müşfik Kenter’e teşekkür etti. Yücesoy, "Bu ödülü meslek büyüğüm Uğur Polat’a addediyorum" dedi.
En iyi kadın oyuncu ödülünü kız çocuklarına ithaf etti
Sinemanın ünlü aktörü Ahmet Mekin de En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü ‘Aşk, Büyü vs.´ filmindeki rolüyle Selen Uçar’a verdi. Uçar, bu ödülü Mekin’den almanın çok değerli olduğunu söyledi. Jüriye teşekkür eden Uçar, oyundaki partneri Ece Dizdar’la birlikte aldığını aktardı. Uçar, "Film farklı bir aşk hikayesi, farklı olanın yeni olanın yadırgandığı, yargılandığı bu dünyada kendini var eden iki kişinin hikayesini anlattık. Bu ülkenin iki kadın oyuncusu olarak cesaretle işimizi yapmaya çalıştık. Ödülü yola devam edeceklere ithaf ediyorum. Korkmadan kendini ifade edebilen kız çocuklarına ithaf etmek istiyorum. Ne düşünürse düşünsün, hangi dili konuşursa konuşsun, birbirine saygı duyabilen eşit şartlarda büyüyecek kız ve erkek çocuklarına ithaf ediyorum" dedi.
İlk kez verilen Cahide Sonku ödülü
Bu yıl ilk kez verilen Cahide Sonku Ödülü ise ‘Küçük Şeyler´ filmindeki kurgusuyla Selda Taşkın’a verildi. Taşkın, ödülü kadın meslektaşları adına aldığını söyledi.
Ulusaldaki diğer ödüller
Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü: Aşk, Büyü, vs ile Küçük Şeyler
Behlül Dal En İyi İlk Film Ödülü: Bozkır, (Ali Özel)
En İyi Senaryo Ödülü Ali Özel, (Bozkır)
En İyi Görüntü Yönetmeni: Ümit Çakmaksoy (Bozkır)
En İyi Müzik Ödülü: Hüseyin Özel (Bozkır)
En İyi Kurgu Ödülü: Ali Özel, Mahmut Aran, Yakup İnanlı (Bozkır)
En İyi Sanat Yönetmeni: Meral Efe Yurtseven ile Yunus Emre Yurtseven, (Kronoloji)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Aslı İnandık (Soluk)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Ozan Dağara ile Hakan Emre Ünal (Bozkır)
Film-Yön En İyi Yönetmen Ödülü: Ali Özel (Bozkır)
Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) Ödülü: Aşk, Büyü, vs. (Ümit Ünal)
İzleyici Ödülü: Leyla Yılmaz (Bilmemek)
Uluslararası ödüller
Bu yılki uluslararası kategoride de ödüller şu şekilde dağıtıldı:
En İyi Film: Zaman Her Şeyi Siler, Joe Odagiri, Japonya
En İyi Yönetmen: Reza Mirkarimi (Şirin’in Kalesi) İran
En İyi Kadın Oyuncu: Regina Case (Üç Yaz) Three Summers, Brezilya
En İyi Erkek Oyuncu: Hamed Behdad (Şirin’in Kalesi) İran filmi
Zaman Her Şeyi Siler filmiyle ’En İyi Film Ödülü’nü alan yönetmen Joe Odagiri konuşmasını Japonca yaptı, çeviri olmayınca Odagiri Türkçe, "Çok teşekkür ederim" dedi ve sahneden ayrıldı.
Kısa film ve belgesel ödülleri
Ulusal Kısa Metraj Yarışması’nda Jüri Özel Ödülü, Ozan Yoleri’nin yönetmenliğini yaptığı ‘Aylin‘ filmine gitti. Bu daldaki En İyi Kısa Film Ödülü ise Burcu Aykar’ın yönettiği Ablam filmine verildi.
Ulusal Belgesel Film Yarışması’nda En İyi Film Kadınlar Ülkesi (Şirin Bahar Demirel), Jüri Özel Ödülü de Aether (Ruken Tekeş) layık görüldü.
Ödül töreni Cahit Berkay’ın konseri ile sona erdi.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 690117
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, kitap ve sanat fuarı açılışlarının ardından, “Penfest 2019” adıyla düzenlenen kalem fuarını ziyaret etti. Kendisinin kurşun kalem düşkünü olduğunu belirten İmamoğlu, “İstanbul insanına baktıkça hem yazmada hem çizmede hem imza atmada, hayatımın en titiz, en hassas dönemini yaşıyorum. O enerjinizle, o dikkatinizle, denetim gücünüzle bizi yalnız bırakmayın” dedi.
Yoğun ilgi altında stantları dolaşan İmamoğlu ile küçük bir çocuk arasında yaşanan diyalog, katılımcıları güldürdü. İmamoğlu, “Büyünce sana oy vereceğim” diyen çocuğa, “Yerim senin yüreğini. Aslanım benim. Bir bakarsın ben sana oy veririm, belli mi olur” yanıtını verdi...
BEŞİKTAŞ / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, TÜYAP’taki 38. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı ile 29. İstanbul Sanat Fuarı’nın açılışlarından sonra, soluğu bir başka etkinlikte aldı. “Penfest 2019” adıyla Çırağan Sarayı’nda düzenlenen kalem fuarına katılan İmamoğlu, “Kalemin Ucundaki İstanbul” konulu söyleşiye konuk oldu. Katılımcıların yoğun ilgisi altında söyleşinin yapacağı platforma zorlukla ulaşan İmamoğlu, “İstanbul adına, sizlere layık, 16 milyon insana layık, İstanbul’un tarihine, maneviyatına yakışan ve geleceğe bu güzel kenti en iyi şekilde hazırlayan, güzel kalemlerle çok güzel işlere imza atalım” dedi. İmamoğlu, kendisine yöneltilen, “Siz de İstanbul’un hikayesini yazacaksınız. Yazıyorsunuz, yazmaya başladınız. Kalemle ilgili anılarınızı alabilir miyiz” sorusuna şu yanıtı verdi:
“KURŞUN KALEM DÜŞKÜNÜYÜM”
“Aslında kalem düşkünüyüm ve kurşun kalemleri çok seviyorum. Marka ismi vermeyeyim. Daha parlak yazan, 2B dediğimiz kalem arayışım olurdu. Yazısı çok güzel birisi değilim ama iyi yazmak için çaba gösterirdim. İlginç bir matematik öğretmenimiz vardı lisede, kulakları çınlasın; Ömer Eyüboğlu. Bizim yazı disiplinimizi geliştirdi. Defter tutma konusunda takipçi bir öğretmendi. O yüzden biz, mecburen sınıfta not tutuyorduk, eve gelince de temize çekiyorduk. Matematik defterinin düzenine göre not alıyorduk. Düzenli olması için 4-5 renk kalemle çalışıyorduk. O sene kalemlerle daha fazla haşır neşir olmama sebep oldu diye düşünüyorum. Bu arada o defterimi hala saklıyorum. Çocuklarıma gösterdim ve ‘Böyle defter tutarsanız, her dersi iyi bilirsiniz’ dedim.”
“ENERJİNİZLE BİZİ YALNIZ BIRAKMAYIN”
İmamoğlu, “Kalem koleksiyonunuz var mı” sorusunu ise “Yok. Çünkü şöyle bir huyum var. Ezelden beri öyleydi, şimdi daha da çok öyle oluyor: Genelde kalemlerim uçup, gidiyor. Görenler istiyor. Ben de kıramıyorum. Bazen çok değerli kalemlerimi vermek durumunda kaldım. Onun için öyle bir koleksiyon yapabilme şansına sahip olamadım. İstanbul insanına baktıkça hem yazmada hem çizmede hem imza atmada, hayatımın en titiz, en hassas dönemini yaşıyorum. O enerjinizle, o dikkatinizle, denetim gücünüzle bizi yalnız bırakmayın” şeklinde yanıtladı. Söyleşinin sonunda İmamoğlu’na, Atatürk’ün de kullandığı bir markanın 1898 adet üretilen özel bir kalemin 697’nci imalatı hediye edildi. Katılımcılar, stantları gezmek isteyen İmamoğlu’na yoğun ilgi gösterdi. Bu şekilde stantları dolaşan İmamoğlu ile küçük bir çocuk arasında yaşanan diyalog, katılımcıları güldürdü. İmamoğlu, “Büyünce sana oy vereceğim” diyen çocuğa, “Yerim senin yüreğini. Aslanım benim. Bir bakarsın ben sana oy veririm, belli mi olur” yanıtını verdi.
HABER: Ayten YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1232531
Altın Portakal'a 'Bozkır' damgası! 10 ödülle rekor kırdı...
Bu yıl 56'ncısı düzenlenen Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin kapanış galası, kırmızı halı geçişiyle başladı...
Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde Ali Özel'in yönetmenliğini yaptığı 'Bozkır', aldığı 10 ödül ile festivale damga vurdu.Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin bu yıl 56'ncısını düzenlediği Antalya Altın Portakal Film Festivali Ödül Töreni, 10 bin kişilik spor salonunda yapıldı.
Törene gelen sanatçılar, kırmızı halıda objektiflere poz verdi.Birbirinden şık kıyafetli sanatçılar, kırmızı halıda festivale yönelik düşüncelerini dile getirdi.Sanatçıların ortak değindiği konu ise 'Öze Dönüş' teması oldu.
HABER: Ayten YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 452618
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Pazar günü koşulacak olan, 41. Vodafone İstanbul Maratonu öncesi, Maraton ve Spor Fuarı’nın açılışını yaptı. Maraton için henüz kaydını yaptırmamış sporculara, ‘geç kayıt’ imkânı tanıyan fuarın açılışından sonra İmamoğlu, basın mensuplarının gündeme dair sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, İBB’nin bazı yetkilerin elinden alınacağı yönünde basında çıkan haberleri hatırlatması üzerine İmamoğlu, “Sayın Cumhurbaşkanının önüne bunları koyanların, 31 Mart’ta seçimi iptal ettirenlerle aynı kişiler olduğunu düşünüyorum. Başka kişiler değil, aynı kişiler. O gün, demokrasiye darbe vuranlarla aynı kişiler olduğunu düşünüyorum. İstanbul aleyhine, Türkiye demokrasisinin aleyhine hangi husus olursa olsun, İstanbul halkı adına, tüm hukuki haklarımızı, en uç noktasına kadar savunacağımızı, koruyacağımızı, hakkımızı arayacağımızı, bu manada da yineliyorum” dedi...
AVRASYA GÖSTERİ VE SANAT MERKEZİ / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İBB’nin bazı yetkilerin elinden alınacağı yönünde basında çıkan haberler üzerine, “Sayın Cumhurbaşkanının önüne bunları koyanların, 31 Mart’ta seçimi iptal ettirenlerle aynı kişiler olduğunu düşünüyorum. Başka kişiler değil, aynı kişiler. O gün, demokrasiye darbe vuranlarla aynı kişiler olduğunu düşünüyorum. İstanbul aleyhine, Türkiye demokrasisinin aleyhine hangi husus olursa olsun, İstanbul halkı adına, tüm hukuki haklarımızı, en uç noktasına kadar savunacağımızı, koruyacağımızı, hakkımızı arayacağımızı, bu manada da yineliyorum” dedi.
İmamoğlu, “İstanbul Senin, Durma Koş” sloganı ile 3 Kasım’da gerçekleştirilecek olan 41. Vodafone İstanbul Maratonu öncesi, Maraton ve Spor Fuarı’nın açılışını, basın toplantısı ile yaptı.
Yenikapı Avrasya Gösteri Ve Sanat Merkezi’ndeki açılan ve 3 günü sürecek olan fuarın açılışıyla ilgili düzenlenen basın toplantısına İmamoğlu’nun yanı sıra Atletizm Federasyonu Başkanı Fatih Çintimar, Spor İstanbul Genel Müdürü Renay Onur ile Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel de katıldı.
-BÖYLE BİR COĞRAFYA BAŞKA HİÇBİR YERDE YOK-
Sözlerine 41. Vodafone İstanbul Maratonu’nun partnerleri olan Vodafone ile Türkiye Atletizm Federasyonu’na teşekkür ederek başlayan İmamoğlu, “Muazzam bir işbirliği ve güzel sonuçları elde ettiğimiz bir süreç yaşıyoruz” dedi. İstanbul Maratonu’nun dünyanın en iyi 3 maratonundan biri olmayı hak ettiğinin altını çizen İmamoğlu, “Çünkü böyle bir coğrafya başka hiçbir yerde yok. Düşünsenize, koşarak iki kıtayı birleştiriyorsunuz. İçine her türlü simgeyi katabilirsiniz. Barışı, sevgiyi, yardımlaşmayı, dayanışmayı, çevreyi, havayı, suyu, denizi, her şeyi katabilirsiniz. Bütün koşu esnasında dünyanın binlerce yıllık tarihinin izlerini izleyebilirsiniz. Yüz binlerce İstanbullu parkur boyunca hem koşucuları desteklemeliler, hem de İstanbul’un tadını çıkarmalılar” ifadelerini kullandı.
-FUARDA FARKLI SÜRPRİZLER VAR-
Maratonun düzenleneceği Pazar gününde hava şartlarının çok iyi olacağının belirten İmamoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu manada ben bütün hemşerilerimi parkur civarında görmeyi çok arzu ediyorum. Bu Pazar koşamayan aileleri çocuklarıyla, gençleriyle parkura davet ediyorum. Eminim ki gıpta edip seneye onun içine olmak için can atacaksınız. Güzel şeyleri paylaşmak onu daha da büyütür. Dünyanın en değerli simgesi haline getirir. Bu manada 3 Kasım’da çok güzel bir gün geçireceğiz. 3 günümüz kaldı, bu süre içerisinde de burada spor fuarı var. Maraton ve Spor Fuarı dünyada en çok ziyaret edilen spor fuarlarından birisi olmayı başarıyor. Bu sene, fuarı tatmayı bekleyen daha çok sayıda vatandaşımızı fuara bekliyoruz. Fuarda farklı sürprizler olduğunu buradan görebiliyorum.”
-BU ANLARI LÜTFEN ISKALAMAYIN-
Sporun ruhunu hissetmek gerektiğini söyleyen İmamoğlu, “Bazı hususlar toplumun birbirini hissetmesinin ve birbirine karşı daha yüksek seviyede toleransa sahip olmasının başlangıcıdır. Spor, kültür, sanat ve müzik böyle bir şey. Dolayısıyla bu anları lütfen ıskalamayın. Hayatınızın ne kadar değerli, iyi, güzel ve tatlı olduğunu hissedin. Kol kola ve omuz omuza olmanın da ne kadar önemli olduğunu hissedin lütfen” diye konuştu.
-ATLETİZM SPORUN GERÇEK TEMELİDİR-
Atletizm’in sporun temeli olduğunu belirten İmamoğlu, Türkiye’deki bazı branşların sporun temeli gibi ön plana çıkarıldığını ifade etti. “Ama atletizm sporun gerçek temelidir” diyen İmamoğlu, şöyle devam etti:
“Çok öne çıkması lazım. Atletizm Federasyonu Başkanımızın bana verdiği kartlardaki isimlere baktıkça, benim yaşamımda iz bırakmış insanlar. Mehmet Terzi, Halil Akkaş, Ahmet Altun. Bu isimleri inanın bugünün star futbolcularından daha fazla hafızamda duran ismiler var. Veli Ballı, Mehmet Yurdadön mesela. İsmail Akçay keza. Dolayısıyla sporun gerçek simge isimlerini yakalamak lazım. Bu manada ben atletizme ve onun gibi branşlara çok önem vereceğimizi daha önce de söylemiştim ve burada da yinelemek istiyorum. İyi ki varlar. Onlar da değer katacaklar bu buluşmamıza. Bu manada federasyon başkanımıza da bu güzel düşüncesi için teşekkür ediyorum.”
Maratonun “İstanbul senin durma koş” sloganını da değerlendiren İmamoğlu’nun konuşmasınıngeri kalan bölümünden satır başları şöyle:
-İSTANBUL SENİN DURMA KOŞ-
“Artık İstanbul 16 milyon İstanbullunun. Bunun 16 milyon İstanbullu tadını çıkartmalı, keyfini yaşamalı. Bizim bu değerli anlarımıza yine eşlik eden dünyadan farklı maratonlar var. Özellikle kendi maratonlarını tanıtmak adına buradalar. Prag, Ufa, Kazan, Kişinev, Sofya, Üsküp ve Sarayova burada stant açtılar ve kendi maratonlarını tanıtacaklar katılımcılar için. Ben inanıyorum ki bu sayı bir dahaki sene çok daha yukarıya çıkacak. Çünkü buradaki katılımı güçlendirecek adımlar atacağız. Bu sürecin hem sponsorluk anlamında, hem de emek anlamında parçası olan her kuruma teşekkür ediyorum. Aynı zamanda yardımlaşma ruhu öne çıkan da bir koşu. Bu anlamda yardım kuruluşlarının çağrılarına kulak veren, o duyarlılığa eşlik eden herkese de teşekkür ediyorum. Bütün bu kavramları şöyle de nihayetlendirmek isterim. Bir kere pazar günü hep beraber oradayız. Ben de oradayım. Ama yine söylüyorum. On binlerce koşucumuzun ya da katılımcı vatandaşımızın yanı sıra yüz binlerde insanımızın da parkurlarda katılımcıları motive ederek, onları alkışlayarak katılmasını da tekrar hatırlatmak istiyorum.”
“CUMHURİYETİN YÜZYILLAR BOYU VAR OLMASINI DİLİYORUM”
“Bir an önce fuarın tadını çıkaralım. İki gün önce Cumhuriyet Bayramımızı kutladık. Cumhuriyetin yüzyıllar boyu var olmasını diliyorum. Cumhuriyet bayramında bir arada olmak, kol kola olmak onun neşesini, coşkusunu bütün maneviyatını yaşamak çok değerlidir. Bunun tadını çıkarttık. Ne güzel. Seneye daha fazla çıkartacağız. Aynen koşuda olduğu gibi. Herkesi bu değerli, milli güzel anların tadını çıkarmaya da davet ediyorum. Bunlar çok güzel şeylerdir. Lütfen tadını çıkarın. Hepinizi pazar gününe davet ediyorum.”
RENAY ONUR: “BU SENE REKOR BİR KATILIM OLDU”
Maratonun dünyanın en demokratik spor etkinliklerinden birisi olduğunu söyleyen Spor İstanbul Genel Müdürü Renay Onur ise, “Maraton etkinliğine isteyen herkes katılabilir. Bu yüzden maraton çok değer verdiğimiz bir etkinlik. Maraton boyunca hepimize 10 bin kişi hizmet ediyor olacak. Bunlardan bin tanesi gönüllü. 37 bin koşucunun ve 50 bini aşkın halk koşusuna katılacak kişiye bu 10 bin kişiyle en keyifli yarışı yaşatmaya çalışacağız. Bu seneki sloganımız “İstanbul senin durma koş”. Bu sene rekor bir katılım oldu. 37 bin katılımcı 42 ve 15 kilometre koşuyor olacak. 106 ülkeden koşucu var. 15 kilometre parkurumuzda Türkiye’nin en çok sporcuyla koşulan yol koşusu olarak tarihe geçecek. İnşallah önümüzdeki sene de bunu geçmeye çalışacağız” diye konuştu.
FATİH ÇİNTİMAR: “İLK 3 MARATONUN İÇİNE SOKMAK İÇİN BİRLİKTE ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Maratonda gönüllü olarak çalışacak kişilere teşekkür eden Atletizm Federasyonu Başkanı Fatih Çintimar da,“İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımıza teşekkür ediyorum. Hem basın toplantısında hem burada hem de bütün safhasında kendileri işin içindeydi. İnşallah bundan sonra daha da büyüterek devam edeceğiz. Hep beraber ilk 3 maratonun içine sokmak için birlikte çalışmaya devam edeceğiz” dedi.
HASAN SÜEL: “DUYARLILIĞI ARTIRMAYA ÇALIŞACAĞIZ”
Maratonun sponsorluğunu üstlenen Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel ise yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Son 8 yıldan beri koşucu sayısı giderek artıyor. Çevrede iz bırakıyoruz. Spor yaparken de bırakıyoruz. Bunun bilinciyle hareket ediyoruz. Bizim de gönüllü ekibimiz olacak. Bu ekip koşarken bir yandan da çevre temizliği yapacak. Plastik atıklara yönelik olacak. Bu atıklara geri çevirip ekonomik değer yaratarak duyarlılığı artırmaya çalışacağız.”
-BUGÜN GELİNEN NOKTADA, BASIN ÜZERİNDEN HABERDAR OLUYORUZ-
İmamoğlu daha sonra gazetecilerin gündeme dair sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, İBB’nin elinden bazı yetkilerin alınacağı konuşuluyor. Boğaziçi Kurulu’nun oluşturulması ve yetkilerin tamamen bu kurulda ve ayrıca adı açıklanmayan bazı ilçe belediyelerde olacağına dair bir izlenim var. Siz İBB olarak bu taslak konusunda bilgilendirildiniz mi ve hukuki haklarınızı arayacağınızı demiştiniz ve bir girişiminiz oldu mu?” sorusuna İmamoğlu şu yanıtı verdi:
“Hiçbir somut kaynak üzerinden bu yorumları yapmıyoruz; ama elbette basına düşmüş taslaklar var. Ne acı ki, maalesef süreçler böyle işliyor. Ama böyle işlememeli. Bizim randevu talebimiz ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın davetiyle, İstanbul’u konuşmak üzere Ankara’ya gittik. O buluşma Eylül’ün ilk haftasında oldu. Orada bize bazı taahhütlerde bulunuldu. Bizim de talebimizle bir komisyon kurulması ve büyükşehir belediye başkanlarının içinden, hatta ilçe belediyelerinden de katkı sunacak arkadaşların katılımıyla kanun taslağının içinde olmamız konusunda bizim önerimize olumlu karşılık verdi Sayın Cumhurbaşkanı. Orada isimler açıklandı. O isimlerin içerisinde ben de vardım. Örneğin, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) içinden Sayın Yılmaz Büyükerşen, Sayın Mansur Yavaş vardı. Cumhurbaşkanı’nın kendisi 6 bakanı tarif etti. İki ay geçti ve o buluşmanın simgesiymiş gibi Whatsapp grubundan bahsedildi. Bu grup bir ay sonra kuruldu. Biz hala davet bekliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın başkanlık edeceği bir heyetin olacağı söylenmişti. Bu kadar net tarifler yapıldı. İki ay geçti ama biz hala bir davet almadık. Biz bu zamana kadar, ortak masada çokça mutfak çalışması yapmış olmalıydık. İçinde yerel yönetimlerin olduğu, makul bir taslağı kamuoyu ile paylaşırken bizim haberdar olduğumuz bu yapıda, eleştirdiğimiz veya önerdiğimiz taraflarıyla ortaya sağlıklı bir sonuç çıkabilirdi. Ama bugün gelinen noktada, basın üzerinden haberdar oluyoruz. Boğazın yetkisini almak, nedir yani!? Başka şeyler de duyuyoruz; birilerinin atanma yetkisi vs. gibi. Bunları duymak üzüyor beni.”
“SEN SANA NE SANIRSAN BAŞKASINA DA ONU SAN”
“Bu gelişme ile ilgili bir sürü soru sorarsınız” diyen İmamoğlu, şöyle devam etti:
“Bir, ‘17 yıldır hükümetsiniz, bugüne kadar neredeydiniz?’ derler. İkincisi ve daha önemlisi; bu süreçleri bu şekilde hazırlayanlar Türkiye’nin anayasasına aykırı hareket ediyorlar. Yerel demokrasinin, demokrasi ruhunun tam zıttı bir şekilde kararlar alınması ile ilgili hazırlık yapıyorlar demektir. Bu gerçekten çok acı ve kötüdür. Ben, Sayın Cumhurbaşkanı’nın önüne bunları koyanların, 31 Mart’ta seçimi iptal ettirenlerle aynı kişiler olduğunu düşünüyorum. Başka kişiler değil, aynı kişiler. O gün, demokrasiye darbe vuranlarla aynı kişiler olduğunu düşünüyorum. İstanbul aleyhine, Türkiye demokrasisinin aleyhine, hangi husus olursa olsun elbette İstanbul halkı adına, tüm hukuki haklarımızı en uç noktasına kadar savunacağımızı, koruyacağımızı, hakkımızı arayacağımızı, bu manada da yineliyorum. Sayın Cumhurbaşkanının önüne o hazırlığı koyanlara dün, Yunus Emre’nin “Sen sana ne sanırsan, başkasına da onu san” sözünü hatırlatmıştım. Bugün de aynı sözü hatırlatıyorum.”
-MAKAMLAR GEÇİCİ, ALINAN KARARLAR KALICIDIR-
“Bu süreçle ilgili alınacak kararlarda makam, kişi değişebilir; ama alınan kararlar kalıcı olmalı. Kişiye değil, demokrasiye hizmet etmeli. Ben bugün İBB Başkanıyım, ama yarın değil. Bugün Sayın Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı, ama yarın değil. Herkesin ömrü fani, makamlar fani; ama kalıcı olan, alınan kararlardır, usullerdir. İstanbul, yerelden yönetiliyor ve yerelden yönetilmelidir. Bunun zıttı alınacak her karar, Türkiye demokrasisine çok büyük zarar verir.”
Başka bir gazetecinin de, “İstanbul Boğazı nezdinde, yönetimi ve kontrolüne dair değerlendirmeler çokça yapılıyor. Genel müdür ve genel sekreter atamaları da çok ön planda. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir” sorusuna İmamoğlu, “Duyuyoruz ama hoş şeyler değil bunlar. Bir fragman gibi. Duyması bile kulağı tırmalayan bir tavır” diye cevap verdi. İmamoğlu devamında şunları söyledi:
-SEÇİLMİŞ BELEDİYE BAŞKANI VAR, CUMHURBAŞKANI DA TADINI ÇIKARMALI-
“Duyuyoruz, ama hoş şeyler değil bunlar. Bir fragman gibi. Duyması bile kulağı tırmalayan bir tavır. Bakın burada İBB var. Bazı hususlarda belediyenin bazı alanlarını yok saymak -afette de tartışıldı- olmaz. İBB, İstanbul’un en önemli kamu gücüdür. Her şeyiyle. Yani boğazlar… Neyi dert ediyorsunuz boğazlarla ilgili? Düne kadar ne yoktu da bugün var. Zabıtanız mı var, kontrol mü edeceksiniz? Gölge bir belediye mi kuracaksınız? Tadını çıkarın. İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanı var. Sayın Cumhurbaşkanı da tadını çıkarmalı. Keyfini çıkarmalı. Burada, seçilmiş bir belediye başkanı var. Sayın Cumhurbaşkanı’nın da bir İstanbul hemşerisi olarak hakkını sonuna kadar koruyacak, savunacak ahlaklı adil bir belediye başkanı var. Tadını çıkarsınlar. Milletimiz tadını çıkarıyor. “
-BU MİLLETİN HAKKINI, HUKUKUNU KORUMANIN DIŞINDA NE OLABİLİR?-
Bir gazetecinin araya girerek, “Sizin bu alanlarla ilgili bir tasarrufunuz, bir projeniz, hazırlığınız var mıydı?” diye sorması üzerine İmamoğlu, şunları söyledi:
“Boğaz’ı korumanın dışında ne tasarrufum olabilir? Boğaz’ı korumanın dışında, bugüne kadar yapılan yanlışları bertaraf etmenin dışında, yapılmışsa bir yanlış, bir eksik, kaçak-göçek, onların hakkında gereğini yapmanın dışında benim ne projem olabilir? Boğaz’ı korumak, Boğaz’da maraton yapmak, yüzme yapmak, koşu yapmak, güzelleştirmek gibi, simgelerini, tarihi iskelelerini korumak, geliştirmek, Boğaz’a bakın tarihi garları, simgeleriyle, bu milletin hakkı hukuku biçiminde korumanın dışında ne olabilir? Korumak, elbette ki, geliştirmek, topluma ait hale getirmek dışında bir felsefemiz, projemiz olmaz.”
İmamoğlu’na sorulan diğer sorular ve bu sorulara verdiği cevaplar şöyle:
-Eminönü'ndeki balık ekmekçilerin sözleşme sürelerinin bittiği açıklanmış ve tebligat gönderilmişti. Meydanda yeni bir düzenleme bekleniyor. Bu konuda sizin çalışmanız nedir?-
“Geçmişte ihale yapılmış ve alınmış. Yanılmıyorsam 10 yıl işletilmiş, hatta uzatılmış. Bugün başka bir tasarruf var. Kimse, İstanbul’un herhangi bir köşesinin daimi mülk sahibi değil. İstanbul’un her noktasından, İstanbul halkının sağlıklı, mantıklı faydalanması çabası içerisindeyiz. Arkadaşlarım bu anlamda kalıcı, daha düzgün, daha doğru, daha iyi hizmet veren bir süreç tanımlamaya çalışıyorlar. Düzenleme yapıyorlar. Çok daha mutlu olacaklarını düşünüyorum. Kaldırma diye de bir şey yok. Dün nasıl bir ihaleyle birisi alıyorsa, şimdi de belediyenin iştirakleri, kurumları var. İhale yapılacaksa yine şeffaf olur, endişe etmesinler. Böyle bakıyoruz olaya. Balık ekmek lezzeti kalkar mı? Balık ekmek lezzeti her yerde var. Orada da daha gelişerek daha güzel hale gelir. İşin maneviyatını korumak da bizim vazifelerimizden.”
-28-29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları da Cumhurbaşkanının eleştirdiği bir noktaydı. “Özenti kokan etkinliklerle değil, icraatla belediyecilik” açıklaması geldi kendisinden. Eleştirdiği isim de sizsiniz bu konuda…?-
“Tahmin ediyorum; bence, çok hoşlanmıştır, diye düşünüyorum. İBB olarak vazifemizi çok iyi yerine getirdik. Özenti değil tam aksine, milletimizin ne kadar özlediğini incelemesini tavsiye ediyorum. Yıllardır bu şehirde Cumhuriyet Bayramı’nın kutlanmamasını sorgulamalarını tavsiye ediyorum. İstanbul kenti, belki 20-25 noktasında, doya doya, coşa coşa, en büyük milli bayramını yaşamıştır, daha büyüklerini yaşayacak. Daha coşkulu yaşayacak. Göreceksiniz seneye daha coşkulu olacak. Bunun 2 katı katılımlı olacak. Milletimiz içinde olacak. Bayramlar böyle kutlanır. Bayramlar kıyıya köşeye kaçarak, ya da bu konumlarda bulunurken, bayramı kutlamayarak, kutlamama adına birtakım mazeretler üreterek olmaz. Milleti bir araya getirirseniz, milletin aldanmamasına, milletin milli değerler etrafında birleşmesine fırsat verirsiniz. Bizim ahlakımız, terbiyemiz, bize bunu emrediyor. Milli duruşumuz bize bunu emrediyor. Doya doya yaşadık. Onun da keyfini çıkarmalarını tavsiye ediyorum. Çünkü seneye daha büyüğü geliyor.”
-Maliyet konusunda bir rakam açıklandı. Bu kadar uygun maliyetle yapıldığına dair. Teyit ediyor musunuz rakamları?-
"Tahmin edemeyecekleri kadar uygun bütçelerle biz bu işleri yapıyoruz. Yani, herhangi bir federasyonun spor şenliğinin çok çok daha altında rakamlarla biz Cumhuriyet Bayramı’mızı kutladığımızı arkadaşlarımız şeffaf, açıklarlar hepsini zaten. Kamuoyu bilir. Sanatçılara teşekkür ediyorum. Onlar da ellerinden gelen katkıyı yaparak sürece katıldılar. Kendi sanatçılarımız var İBB’nin, onlar katılımda bulundular. Dediğim gibi, herhangi bir organizasyon, ya da herhangi bir diziye aktarılan paraların onda biri kadar para harcamadılar.”
-İBB’nin spora bakış açısını bize özetleyebilir misiniz?-
“Bir SPOR A.Ş. var, bir Spor Müdürlüğü var. Bir de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü Derneği var. Bizim İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak kaynaklarıyla, imkanlarıyla toplumsal sporun yanındayız. Sporun temel unsurlarını desteklemekten yanayız. Amatör branşları desteklemekten yanayız. Bir branşa onlarca milyon akıtarak orada bir ligde bulunalım çabasında değiliz; ama milli ya da olimpiyat sporcusu yetiştirme konusunda öncü adımlar atacağız. Üç atletizm pistini, en az birisini, Avrupa Şampiyonası yapılacak standartlara sahip olması şartıyla, İstanbul’a dahil edeceğiz. Olimpiyat sporlarını geliştirmezseniz, amatör ruhu büyütmezseniz, toplumsal katılımı sporun her alanında var etmezseniz olimpiyatı size VER-MEZ-LEER. Olimpiyatı sadece futbol maçı izleyerek alamazsınız. İlgiyi bütün tabana, farklı branşlara yayarak var etme konusunun biz öncüsü olacağız. İstanbul yıllardır olimpiyatı konuşuyor. Ben İstanbul’a geldim geleli konuşuyoruz. İstanbul’u sadece tesisle bir olimpiyat kenti yapamazsınız. Ruhla, katılımcılıkla yaparsınız ve öncü branşlarla yaparsınız. Ben onun temsilcisiyim. Bütün ilgili birimlerime bu manada da talimat vermiş durumdayım. Bu branşları biz destekleyeceğiz.”
-Pazar günü koşacak mısınız?-
“Pazar günü yürüyeceğim daha çok gibi gözüküyor. Arada belki tempo yaparım ama oradayım. Finişe ödül vermeye arabayla gideceğim!! Umarım bir gün aynı zamanda bir maraton koşacak kadar da zinde olmayı dilerim.”
HABER: Sariye AKDAĞ...
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 344180
Alanya'da 6 yaşından beri cinsel saldırıya uğrayan genç kız intihar ederken tecavüzcü kuzen serbest kaldı...
Alanya'da yaşayan Ayşenur G., çocuk yaşlardan itibaren amcasının oğlu Selahattin S.'nin cinsel saldırısına maruz kaldı. İlk kez 6 yaşında cinsel saldırıya uğrayan Ayşenur G., yaşadıklarından kurtulmak için 18 yaşına girdiği 2015 yılında Mustafa G. ile evlendi. Ancak amcaoğlunun istismarları, Ayşenur'un nişanlı olduğu ve evlendiği dönemde de devam etti.
Selahattin S.'nin "Elimde video ve fotoğraflar var" diyerek tehdit ettiği Ayşenur G., 5 Nisan 2017 günü tüm başından geçenleri eşi ile babasına, erkek kardeşine ve dayısına anlattı. 3 gün sonra da eşine mektup bırakıp, intihar etti.
AİLE ŞİKAYETÇİ OLDU, TUTUKLANDI
Aile, Selahattin S. hakkında kızlarına taciz ve cinsel saldırıda bulunduğu ve intiharına neden olduğu iddiasıyla şikayetçi oldu. Tutuklanan amcaoğlu, Alanya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, 'nitelikli cinsel istismar' suçundan 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
YARGITAY KARARIYLA TAHLİYE EDİLDİ
İtiraz üzerine dosya Yargıtay'a gitti. Yargıtay 14'üncü Ceza Dairesi de 24 Haziran 2019 günü, olayın tek tanığı olan mağdurenin intihar etmesi sonucu dinlenemediği, Selahattin S.'nin suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gerekçesiyle oy çokluğuyla beraat etmesine karar verdi. Bir üye ise karara, sanığın arama ve mesajları ile ölenin intihardan önce olanları aileye anlatması ve mektubun her şeyin gerçek olduğunu gösterdiğini bildirerek, şerh koydu. Selahattin S. kararla birlikte tahliye edilirken, dosya davanın yeniden görülmesi üzerine Alanya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.
'BİR ANLAMDA ÖLDÜRÜLÜYOR'
Ayşenur'un ailesinin avukatı Müge Gezginci, “Dayısı, babası ve erkek kardeşi olayı anlattı, kızın itirafını, erken yaşta evlenmek istediğini ve sebebinin de bu tecavüz ve istismar döngüsünden çıkmak olduğunu çok sonradan anladıklarını söylediler. 'Evlenmek istiyorum' diye birisini göstermiş. Aile 'Yapma yavrum, okuyacaksın' demesine rağmen 17 yaşında nişanlanıyor. 18'inde resmi nikahla evleniyor. Nişanlılık ve evlilik sürecinde tecavüz süreci devam ediyor. Sanık, 'Elimde videoların var' diye tehdit ediyor. Ayşenur bu tehditlere dayanamamış. Bir bedende hem kız çocuğu hem kadın, defalarca tecavüze uğruyor ve bu yüzden intihar ediyor, bir anlamda öldürülüyor" diye konuştu.
'HAKETTİĞİ CEZAYI ALMASINI İSTİYORUZ'
Sanığın 14 yıl hapis cezası aldığını, bu cezanın çok az olduğunu vurgulayan Gezginci, “Bu yüzden ölüyor, ölmeden önce de hem ailesine anlatıyor hem de bir mektup bırakıyor. Aile perişan durumda, ensest bir ilişki bu. Amcasının çocuğu, en yakınındaki insanlardan biri. Aile, alabileceği en yüksek cezayı almasını istiyor. 14'ünde duruşma var ve tüm STÖ'ler, siyasi partilerin temsilciliklerine, bütün dernek ve kuruluşlara duyuru yaptık. Bu adamın tutuklanması ve hakettiği cezayı almasını, herhangi bir iyi hal indirimi uygulanmamasını talep ediyoruz" diye konuştu.
'İÇLER ACISI BİR DURUM'
Telefon kayıtlarında sanığın genç kadını sürekli taciz ettiğine dair 1612 arama kaydı ve mesaj bulunduğunu anlatan avukat Gezginci, delil olarak ölmeden önce ailesine anlattıkları ile bıraktığı mektubun değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Sanığın, mağdurun kız kardeşine de birkaç kez tacizde bulunduğunu öne süren Gezginci, “Bundan dolayı yargılandığı mahkemede beraat etmiş. Bunların hepsi zaten ortada, ekstra delil sunmaya gerek yok. Telefon aramaları, mesaj kayıtları, mağdurun anlatımları ve mektubu. Duruşmada yerel mahkeme ya kendi kararında direnip cezayı artıracak ya da Yargıtay'ın kararına uyacak. Şu an sanık dışarıda, hatta sağda solda 'Ben suçsuzum, o yüzden serbest bırakıldım' diyormuş. Ailenin ciğeri yanıyor, anne çok kötü durumda. Bir de mağdurun 2.5 yaşında bebeği var. İçler acısı bir durum" dedi.
HALUK LEVENT İSYAN ETTİ
Yargıtay kararıyla Selahattin G.'nin tahliye edilmesi, AHBAP Platformu'nun başkanı sanatçı Haluk Levent'i de isyan ettirdi. Sosyal medyadan yaptığı paylaşımda Ayşenur'un 6 yaşından itibaren amcasının oğlu tarafından tecavüze uğradığını belirten Levent, “Büyüdü biriyle evlendi. Bir de bebeği oldu. Amcaoğlu onun peşini bırakmadı. 'Elimde görüntülerin var' diyerek, evliyken de tecavüz etti. Ayşenur bu olayı babasına eşine anlattıktan 3 gün sonra intihar etti. Ayşenur her şeyi ailesine anlatıp canına kıyıyor. Mahkemeye 'Ayşenur'un bende telefonu bile yok' diyen amcaoğlu 'delil yetersizliğinden beraat' ediyor. Ayşenur'a attığı 1612 mesaj ortaya çıktığı halde. Niye serbest? Niye? Niye? Niye? Ahbap Platformu bu olayla ilgilenecektir. Ayşenur'un davası 14 Kasım'da Alanya'da görülecek. Bu dava için Antalya Barosu Alanya Kadın Çocuk Hakları Komisyonu'ndan gönüllü avukat Müge Gezginci ve Halime Şenli ilgilenecektir. Aile ile görüştük. Yetim kalan çocuğun tüm eğitim masrafını üstlendik" dedi.
'BEN Bİ ŞEYTANIN ELİNE DÜŞTÜM'
Ayşenur G.'nin eşine bıraktığı mektubunda ise şu ifadeler yer aldı:
"Ben seni çok seviyorum. Seni severek ölüyorum. Bir tek bu bana gurur veriyor. Ben bi şeytanın eline düştüm, beni tehdit, şantajla zorla neler yaptırdı. İnsan namusu için yaşar, ben senin namusunu temizleyeceğim. Boynun bükük gezmeyeceksin. Bir ömür mutlu, huzurlu olacaksın. Oğlum bitaname iyi bak. Sev, ilgi göster. Öp, annesizliği yaşamasın. Ona çok iyi bak. Ben bir hata yaptım, sonucuna da katlanıyorum. Sensizlik, sensiz yaşayacağıma, oğlumsuz yaşayacağıma ölürüm daha iyi. Hakkını helal et, senin ve ailenin üzerimde çok hakkı var. Hepsi çok iyi insanlar, beni her şeyden, herkesten korudular, kolladılar.Seni her şeyden çok sevdim. Beni affet."
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 112473
Cumhuriyet İçin Gençlik Buluşmasın’da binlerce genç Anıtkabir’de bir araya gelerek Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e ve kurmuş olduğu Cumhuriyete olan bağlılıklarını gösterdiler...
İYİ Parti Gençlik Kolları Genel Başkanlığı tarafından düzenlenen büyük buluşmada Türkiyenin tüm illerinden gelen il ve ilçe teşkilatlanmalarına üye binlerce gençlik kolları mensubu ve İYİ Parti Gençlik Kolları Alanya İlçe Başkanlığı üyeleri Ankara Anıtpark’ta bir araya geldikten sonra harekete geçerek İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Gençlik Kolları Genel Başkanı Murat Yaprak ile beraber Anıtkabir’de mozoleye çelenk sundular.
Anıtkabir ziyaretinin ardından gençlik kolları üyeleri ve parti liderleri Ankara 19 Mayıs Kapalı Spor Salonu’nda gerçekleşen Cumhuriyet İçin Gençlik Buluşması’nda yeninden bir araya geldiler.
Alanya Teşkilatlanması üyeleri ve Yönetim Kurulu ile beraber Ankara’da bulunan İlçe Başkanı Ümit Sönmez “Teşkilatımız ile beraber Alanya’mızı burada temsil etmekten gurur duyuyoruz. Bizler gençleriz, Ulu Önderimiz Cumhuriyeti bizlere emanet etti, bizler de sahip çıkacağız. Liderimiz Meral Akşener’in de dediği gibi biat etmeyecek, göklerdeki yıldızları isteyecek ve güneşin yeniden doğuşuna şahitlik edeceğiz” açıklamalarında bulundu.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın da katılımları ile gerçekleşen buluşma Ankara Büyükşehir Belediyesinin 29 Ekim kutlama programlarına katılım ile devam etti.
HABER: Halime Yağmur AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 68141
İşte Alanya'daki görev değişimleri...
Hakimler ve Savcılar Kurulu Mazeret Kararnamesini tamamladı. Buna göre 307 hakim ve savcının görev yeri değişti. Alanya'da da görev değişimleri oldu...
Hakimler Savcılar Kurulu--( HSK) , bir süredir çalışmalarını sürdürdüğü mazeret kararnamesini tamamladı. HSK 1. Dairesi tarafından çıkarılan kararname ile 51'i idari, 256'sı adli yargıdan olmak üzere 307 hakim ve savcının görev yeri değiştirildi.
--Kararname ile Alanya Adliyesi’nde görev yapan Hakim Erhan Şengün, Ankara bölge Adliye Mahkemesi Üyeliğine;
--Alanya Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapan Ersin Sağlam, Tekirdağ Cumhuriyet Savcılığı'na;
--Söke Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görev yapan Mehmet Mülhim ise Alanya Hakimliği'ne atandı.
HABER: Halime Yağmur AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1654509
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının Sultanahmet Meydanı ayağına, eşi Dilek İmamoğlu ile birlikte interaktif olarak katıldı. Sahneden vatandaşlara Cumhuriyet ve demokrasi mesajları yüklü bir konuşma yapan İmamoğlu, sözlerini bitirdikten sonra da alandan ayrılmadı. Sahne önüne geçen İmamoğlu, İstanbulluların bayram coşkusuna ortak oldu ve vatandaşlarla birlikte eğlendi...
SULTANAHMET / İSTANBUL
İstanbul, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’mın coşkusunu Sultanahmet Meydanı’nda yaşadı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından hazırlanan konser alanını akşam saatlerinden itibaren doldurmaya başlayan binlerce vatandaş, ellerindeki Türk bayraklarıyla görsel şölen yaşattı. Konser alanına giremeyen vatandaşlar da sahneye yakın yerleri doldurarak bayram coşkusuna ortak oldu. Coşku, Şevval Sam konseriyle doruğa çıktı. Vatandaşlar, Türkiye’nin her bölgesinden söylediği türkülerle meydanı coşturan Sam’a hep bir ağızdan eşlik etti. Sam, konserini, “Bir kadın olarak sahneye çıkıp şarkı söyleyebiliyorsam bunu Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyum. Ekrem Başkan, zor bir yolculuğa çıktı. Hepimiz elimizi taşın altına sokup, ona yardımcı olmalıyız” sözleri ve İzmir Marşı’yla tamamladı. Sam’ın ardından sahneye çıkan Şehir Tiyatroları sanatçıları Cumhuriyet Oratoryosu’nu sahneledi. Nazım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı Destanı şiirinin ve Halide Edip Adıvar’ın 23 Mayıs 1919’da Sultanahmet Meydanı Mitingi’nde yaptığı konuşmanın da oyunlaştırıldığı oratoryo vatandaşlardan büyük alkış aldı.
İMAMOĞLU ÇİFTİ, SAHNEYE EL ELE ÇIKTI
Ardından sahneye, vatandaşların alkışları eşliğinde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve eşi Dilek İmamoğlu davet edildi. Şıklıklarıyla dikkat İmamoğlu çifti, kendilerine sevgi gösterilerinde bulunan vatandaşları el ele selamladı. İmamoğlu, meydanı dolduran on binlerce vatandaşa, “Sultanahmet meydanını özgürlük ve bağımsızlık aşkıyla dolduran. Neşesi, enerjisi ve coşkusuyla içimize umut veren. Geceyi ve geleceği aydınlatan, her yaştan gençler. Cumhuriyet sevdalıları. Dünyanın en önemli kentinin dört bir yanından gelerek bu alanı dolduran sevgili İstanbullular… Hepiniz hoş geldiniz” sözleriyle seslendi. İmamoğlu’nun konuşmasının satır başları şunlar oldu:
“CUMHURİYETİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’E BORÇLUYUZ”
“Bundan 100 yıl önce, Sultanahmet meydanında, Kuvvayı Milliye ruhuyla yine yüz binlerce İstanbullu buluşmuştu. O gün İstanbul işgal altındaydı; ama bu cesur ve asil millet kendisine güveniyordu. Bu güveni Sultanahmet meydanında ifade etmek bir Türk kadınına, Halide Edip'e nasip olmuştu. Onu ve işgal günlerinde Sultanahmet'te ve İstanbul'un dört bir yanında toplanıp direnen yüz binlerce İstanbulluyu, bugün yine bu meydanda hep birlikte saygıyla, rahmetle anıyoruz. Kurtuluş Savaşımız boyunca, Anadolu'nun dört bir yanında canla başla mücadele etmiş kadınları, erkekleri, gençleri, çocukları saygıyla, rahmetle anıyoruz. 100 yıl sonra özgür ve bağımsız bir ülkede cumhuriyetimizi kutluyorsak, bunu kendimize ve önderimize, milletimizin Gazi Mustafa Kemal'e olan bitmek bilmez inancına borçluyuz. 100 yıl sonra özgür ve bağımsız bir ülkede cumhuriyetimizi kutluyorsak, bunu dünyanın büyük güçlerine karşı Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde bir araya gelerek cepheden cepheye savaşmış atalarımıza, dedelerimize borçluyuz. Onların inancı, onların mücadele azmi, onların kahramanlıkları olmasaydı, bugün kendi ülkesi olmayan bir halktık. Onlar, karşılarındaki güç ne denli büyük olursa olsun, silahları ve orduları ne denli üstün olursa olsun, bağımsızlık ve özgürlüğe olan inançlarıyla yola çıktılar. Bağımsızlığımızı ve özgürlüğümüzü kazanacağız diye inandılar ve kazandılar. 29 Ekim1923, işte bu inancın sonucudur. 29 Ekim 1923, ulusal egemenliğimizin simgesi Cumhuriyetimizi tüm dünyaya ilan ettiğimiz gündür.”
“96 YILDIR, ÖZGÜR VE BAĞIMSIZ BİR MİLLETİZ”
“Biz, tam 96 yıldır özgür ve bağımsız bir milletiz. Her birimiz farklıyız. Çok sesli ve çok renkli bir ülkeyiz. Ama biz ayrışmayı değil, Cumhuriyet değerleri etrafında birleşmeyi seçtik. Onun için böyle güzeliz. Onun için böyle güçlüyüz. Bugün bu ülkede yaşadığımız tüm güzellikler, burada gördüğümüz bu eşitlik ve kardeşlik tablosu, kendimize olan güvenimiz, geleceğimize duyduğumuz umut. Bütün bunlar Cumhuriyet sayesindedir. Cumhuriyet; eşit yurttaşların ortak ilke ve idealler etrafında birliği üzerinde yükselir. Cumhuriyet insan onuruna dayalı, gönüllü bir birliktir. Cumhuriyet; milletin iradesine dayalı bir devlet düzeni demektir. Cumhuriyet rejiminde siyasal iktidarın kaynağı yalnızca ve yalnızca millettir. Millet, iradesini, seçtiği temsilcileri aracılığıyla ortaya koyar. Bu nedenle milli irade, iktidarıyla muhalefetiyle bütün milleti kapsar.”
“CUMHURİYET, HİÇBİR GRUBA AYRICALIK TANIMAZ”
“Cumhuriyet; ne kanunla ne de uygulamalarla hiç kimseye hiçbir gruba ayrıcalık tanımaz. Cumhuriyet ve demokrasi birbirlerinden güç alır; birbirlerine anlam, değer ve güzellik katar. Demokrasi için ‘sandık’ şarttır ama yeterli değildir. Seçimle gelmiş olmak, yöneticilere demokrasinin temel ilkelerini ihlal etme, rafa kaldırma hakkını vermez. Demokrasilerde vatandaşın yönetime katılımı, yöneticileri seçmekten ibaret olamaz. Vatandaşlar yalnızca seçimden seçime iradelerini ortaya koyarak değil, merkezi ve yerel iktidarların tüm karar alma süreçlerine etki ederek de yönetime katılabilmelidir. Demokrasi, vatandaşların din ve vicdan özgürlüklerinin de güvencesidir. Bir rejimin demokrasi olabilmesi için, özgür ve dürüst seçimlerin yanı sıra kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti, çoğulcu ve katılımcı bir siyasi ve sosyal yapı, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, yöneticilerin hesap verebilir olmaları gibi ilkelerin de hayata geçirilmesi gerekir.”
“96 YIL SONRA BİR KEZ DAHA DÜNYAYA İLHAM KAYNAĞI OLDUNUZ”
“Cumhuriyetin ve demokrasinin bu yüce anlamını bilen sizler, 16 milyon İstanbullular, 96 yıl sonra, bir kez daha bütün dünyaya ilham kaynağı olan bir irade sergilediniz. Her türlü adaletsiz koşullara rağmen, hem 31 Mart’ta hem de 23 Haziran’da, iki seçimde birden Cumhuriyet’imize, demokrasimize ve özgürlüklerimize sahip çıktınız. Sizlere dayatılan tek renkli ve tek sesli yönetim anlayışını elinizin tersiyle iterek, dünyaya örnek olacak bir seçim sonucunu gelecek nesillere armağan ettiniz. Bugün dünyanın her tarafında sizlerin bu yıl yapılan iki seçimde birden ortaya koyduğunuz o cesur sonuç konuşuluyor. Hep beraber ve son derece gür bir sesle tüm dünyaya, demokrasiden ve özgürlükten yana olduğunuzu göstermiş oldunuz. Demokrasinin, hukukun, özgürlüğün, birlik ve beraberliğin yanında olduğunuzu, bu güzel cumhuriyetin ve bu güzel ülkenin gerçek sahibi olduğunuzu herkese bir kez daha ilan ettiniz. Sizler, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada demokrasiye öncülük ettiniz. Tüm dünyaya 96 yıl sonra bir kez daha örnek olacak yüce bir millet olduğunuz ispat ettiniz. Bunun için hepinize içtenlikle minnettarım. Sağ olun, var olun.”
“MUHTEŞEM İRADENİZ BU GÜZEL ÜLKENİN TEMİNATIDIR”
“Sizin bu muhteşem iradeniz, bu güzel ülkenin ve bu yüce milletin geleceğinin teminatıdır. Bu iradeyle bu ülkede artık hiç kimse kendini vatandaştan üstün göremez. Sizlerin iradesiyle bu ülkede yeni nesil bir siyaset ve cesur bir demokrasi anlayışı kazandı. Bizler de bu iradenin farkında olarak yerel demokrasi için daha cesur adımlar atacağız. Yeni nesillerin daha yüksek bir tutkuyla yerel demokrasiye ve yönetime katılımının yollarını açacağız. Daha özgür fikirli, daha demokrat ve daha iyi kalpli nesiller yetiştirmek için çalışacağız. Bu büyük bayramın bizden beklediği budur. Bu büyük millete bağımsızlığını yeniden armağan etmiş aziz önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının bizden beklentisi budur. Sözlerimi bitirmeden önce bu bayramı güzelleştiren, bugüne anlam katan tüm sanatçı dostlarımıza ve siz Cumhuriyet sevdalılarına çok teşekkür ediyorum. Cumhuriyet Bayramı’mız kutlu olsun. Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın demokrasi. Şimdi benimle birlikte tekrar etmenizi istiyorum… Yüksek sesle ve inanarak… Yaşasın Cumhuriyet… Yaşasın demokrasi! Yaşasın Cumhuriyet… Yaşasın demokrasi! Yaşasın Cumhuriyet… Yaşasın demokrasi!”
“HER GÜN ÇOK DAHA GÜZEL OLACAK…”
İmamoğlu çifti, coşkuyla karşılanan konuşmanın ardından vatandaşların alkışları ve “Ekrem Başkan” tezahüratı altında sahneden ayrıldı. Sahne arkasında sıralarını bekleyen sanatçılarla selamlaşan çift, konuşma öncesinde Şevval Sam ve Fahir Atakoğlu’na yaptığı kulis ziyaretinin aynısını Athena Grubu’nun ikiz kardeşleri Gökhan ve Hakan Özoğuz’a da yaptı. İmamoğlu, Özoğuz kardeşlerin, “Nasılsınız” sorusuna, “Çok iyiyiz. 10 numarayız. Her şey çok güzel olacak. Devam edecek olmaya. Ben diyorum ki, ‘Öyle her şey çok güzel oldu’ ucuz olur. Öyle yok! Her gün çok güzel olacak. Daha başlangıç” yanıtını verdi. Sözü alan Gökhan Özoğuz da İmamoğlu’na, “Ama çok güzel bir noktada, çok güzel bir ilerleyiş var. Hepimiz, hislerimizle beraber sizinle beraberiz” karşılığını verdi. Tekrar söz alan İmamoğlu, sahneden gördüklerini, “Müthiş bir enerji var, söyleyeyim. Çocuklar bile böyle (Dikkatle dinlediklerini yüz ifadesiyle gösteriyor). Görsen var ya; müthiş. İyi ki varsınız. Müthiş güç katıyorsunuz ve insanlara enerji veriyorsunuz. Lütfen devam…” sözleriyle dile getirdi.
SAHNE ÖNÜNDEN KONSERLERİ İZLEDİ
İmamoğlu çifti, kulis ziyaretinin ardından sahne önüne geçti ve ünlü sanatçı Fahir Atakoğlu’nun senfoni orkestrası eşliğinde verdiği vatandaşlarla birlikte izledi. Vatandaşlar, İBB Başkanı ile fotoğraf çektirmek için birbirleriyle yarıştı. İmamoğlu çifti, Athena Grubu’nun ritmik şarkılarına eşlik ederek, vatandaşlarla birlikte coştu.
HABER: Sariye AKDAĞ...
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1583657
YAŞASIN CUMHURİYET...
İşte yurttan Cumhuriyet bayramı manzaraları…
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı coşkusu yurdun dört bir yanında fener alayları ve etkinliklerle kutlanmaya devam ediyor...
ADANA
AYDIN
ELAZIĞ
RİZE
ALANYA
ANKARA
ANTALYA
BALIKESİR-- BALYA
BODRUM
ÇANAKKALE
ÇUKUROVA
ESKİŞEHİR
FATİH
SAKARYA --HENDEK
KADIKÖY
LÜLEBURGAZ
NEVŞEHİR-- AVANOS
SAPANCA
SARİYER
ZEYTİNBURNU
ZONGULDAK
EDİRNE --KEŞAN
BEŞİKTAŞ
KOCAELİ --KARAMÜRSEL
Yaşasın Cumhuriyetimiz...
Yaşasın Büyük Türk Milleti ve Devletimiz...
HABER: Sariye AKDAĞ...
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 672062
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları kapsamında, İstanbul Valiliği'nde düzenlenen törene katıldı. Buradaki törenin ardından İmamoğlu, Vatan Caddesi'ndeki resmigeçiti izledi. Burada gazetecilere konuşan İmamoğlu, “Bayramımız kutlu olsun. Nice yüzyıllarda inşallah bayramımızı hep birlikte kutlarız. Bizim en büyük milli bayramımız. Milletimizin birliği ve dirliği için çok özel bir simge.Biz, bu sene özellikle diyoruz ki, ‘Yaşasın Cumhuriyet, Yaşasın Demokrasi’. İkisi bir arada çok güzel” ifadelerini kullandı...
CAĞALOĞLU / VATAN CADDESİ / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Vali Ali Yerlikaya’nın ev sahipliğinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin 96. kuruluş yıldönümü kutlamaları kapsamında, valilikte düzenlenen tebrikleri kabul törenine katıldı.
İBB üst yönetiminin de tam kadro yer aldığı törende, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Musa Avsever, İstanbul protokolü ile birlikte yabancı misyon temsilcileri hazır bulundu.
Buradaki törenin ardından İmamoğlu, Vatan Caddesi’nde yapılan Resmigeçit Törenine katıldı.
İMAMOĞLU: “EN BÜYÜK MİLLİ BAYRAMIMIZ”
İmamoğlu, burada gazetecilere değerlendirmelerde bulundu. “İnşallah nice yüzyıllarda bayramımızı hep birlikte kutlarız” diyen İmamoğlu, şöyle devam etti: “Bizim en büyük milli bayramımız, bir araya gelişimiz, kol kola oluşumuz. Milletimizin birliği ve dirliği için çok özel bir simge.İstanbul’da bayramımızı doya doya kutluyoruz. Biz bu sene özellikle diyoruz ki, ‘Yaşasın Cumhuriyet, Yaşasın Demokrasi.’ İkisi bir arada çok güzel. Toplumun bağımsızlığı, özgürlüğü ve fikir birliği… Her konuda Cumhuriyet’in etrafında birleşmesi adına, çok simgesel ve değerli bir tanım. O bakımdan bu duygularımla, barış ve huzur içerisinde nice güzel seneler, nice güzel yüzyıllar diliyorum.”
Resmi tören, Başkan İmamoğlu, Vali Yerlikaya ve Orgeneral Avsever’in üstü açık askeri araca binip, Vatan Caddesi’ni dolduran vatandaşları selamlaması ile başladı.
Ellerinde Türk Bayraklarıyla bayram coşkusunu yaşayan vatandaşlar, daha sonra hep bir ağızdan, 52. Motorlu Piyade Tümen Komutanlığı emir komutasındaki karma bando eşliğinde İstiklal Marşı'nı okundu.
-DERECEYE GİREN ÖĞRENCİLER ÖDÜLLENDİRİLDİ-
Cumhuriyetin 96’ncı yıl dönümü nedeniyle düzenlenen resim, şiir ve kompozisyon yarışmalarında dereceye giren öğrenciler de ödüllendirildi. Birincilerin ödüllerini Vali Yerlikaya, ikincilerin ödüllerini Orgeneral Avsever verdi. Başkan İmamoğlu, resim yarışması 3’ncüsü Beşiktaş Özel İstanbul Koleji öğrencisi Işıl Duru Güvendiren, şiir yarışması 3’ncüsü Çekmeköy Alemdar Çatalmeşe Ortaokulu öğrencisi Şeyma Nur Göktaş, kompozisyon yarışması 3’ncüsü Çekmeköy Özel Çekmeköy Çınar Koleji Anadolu Lisesi öğrencisi Furkan Örnek’e ödüllerini vererek hatıra fotoğrafı çektirdi.
Törende, bando takımı eşliğinde kara, hava ve deniz kuvvetlerinin askerleri, jandarma ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde görevli polisler, il genelindeki okulların öğrencileri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Zabıta, İtfaiye, Bando Takımı ve İzcilik Teşkilatı ile muharip gaziler, resmigeçit yaptı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mehter Birliği de mehter marşları eşliğinde yürüdü.
-BÜYÜK BAŞKAN BURAYA!-
Başkan İmamoğlu törenden sonra gazi ve öğrencilerle hatıra fotoğrafı çektirdi.
Bu sırada töreni izlemeye gelen vatandaşlar, “Büyük başkan buraya!” sloganı attı. Eskişehirspor taraftarı bir grubun da yer aldığı kalabalığı kırmayan İmamoğlu, yanlarına giderek sohbet edip hatıra fotoğrafı çektirdi.
HABER: Sariye AKDAĞ...
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 111652
Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, Teneffüs Park’ta düzenlenen 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında “Çocuklarımız muasır uygarlık düzeyini aşabilir, makus talihimizi yenebiliriz. Yeter ki, cumhuriyete olan bağlılığımız, kardeşliğimiz, çocuklarımızı yetiştireceğimiz barışçı geleceğe olan inancımız eksilmesin. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Allah, birliğimizi, beraberliğimizi bozmasın” diye konuştu...
Muratpaşa’da çocuklar 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı coşkusunu, Muratpaşa Belediyesi’nin açık hava çocuk oyun dünyası Teneffüs Park’ta doyasıya yaşadı. Teneffüs Park’ta gün boyu animasyonlar, gösteriler, birbirinden renkli ve eğlenceli oyunlarla devam eden kutlamalarda adını Barış Manço’nun unutulmaz televizyon programı ‘Adam Olacak Çocuk’tan alan orkestra da sahne aldı. Teneffüs Park anfitiyatrosunda gerçekleşen konsere Başkan Uysal da CHP Muratpaşa İlçe Başkanı Hasan Şahin ve belediye meclis üyeleriyle birlikte katıldı.
BİR HAYKIRIŞ
Kutlamalar için çocuklarıyla birlikte Teneffüs Park’a akın eden ailelerin yoğun ilgi gösterdiği Başkan Uysal, saygı duruşu ve hep birlikte İstiklal Marşı’nın okumasının ardından yaptığı konuşmada, herkesin Cumhuriyet Bayramı’nı kutladı. Başkan Uysal, 29 Ekim’in, Balkan ve Birinci Dünya savaşlarından çıkmış ve kurtuluş mücadelesi vermiş bir ulusun Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının önderliğinde “Anadolu topraklarında yok olmayacağız”, “Biz Türk milleti olarak yaşayacağız”, “Anadolu bizim vatanımızdır” haykırışı olduğunu söyledi.
‘CUMHURİYETİ SEÇTİK’
Dünyada zenginleşmiş ve medeniyet kazanmış iki tip ülkenin bulunduğunu belirterek konuşmasına devam eden Başkan Uysal, birincisini geniş bir demokratik toplum yaşamına sahip, halkı özgürce konuşan ve tartışan, kendisini ifade eden ülkeler oluştururken ikincisinin petrol ve diğer madenler gibi çeşitli doğal kaynaklara sahip ülkeler olduğunu kaydetti. Başkan Uysal, konuşmasına şöyle devam etti:
“Biz, doğal olarak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük vizyonu ve öngörüsüyle, demokrasinin temeli olan cumhuriyeti seçtik. Halkın özgür olduğu, kendisini yönetecekleri seçeceği, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye doğru ilerleyen, herkesin birey olduğu, çocuklarını özgürce yetiştirebildiği, isteyenin istediği gibi yaşadığı ve kültürel tercihi yapabilen, kimsenin kimseye karışmadığı medeni bir ülke olmayı seçtik.”
BÜYÜK SIÇRAMA
Bu tercihin Ortadoğu’da, Türkiye’nin de parçası olduğu coğrafyada bütün dünyayı şok eden büyük bir atılım olduğunu belirten Başkan Uysal, “Cumhuriyeti biz böyle kazandık. Yani, var olma ve yok olma savaşından var olarak çıktık. Kendimizi de dünyadaki ilerlemiş medeniyetlerinin önüne geçirecek büyük bir vizyonla, 100 yıl önce, büyük bir sıçramayla cumhuriyete geçtik. Hala bunun tam hakkının verebiliyor muyuz, emin değilim” diye konuştu.
ÇOCUKLARIMIZ YAPABİLİR
Tam da bu noktada çocukların muasır uygarlık düzeyinin aşabileceğini, makus talihi yenebileceğini belirten Başkan Uysal, konuşmasının sonunda şu ifadelere yer verdi:
“Dünyanın en ilerlemiş devleti ve milletleri arasına girebiliriz. Bilimde, teknolojide patlayabiliriz. Sporda, kültürde en öne geçebiliriz. Zenginleşebiliriz. Üretebiliriz. Anadolu’nun taşını toprağını altın haline getirebiliriz. Yeter ki birliğimiz, beraberliğimiz, dayanışmamız, cumhuriyete olan bağlılığımız,
kardeşliğimiz, çocuklarımızı yetiştireceğimiz barışçı geleceğe olan inancımız eksilmesin. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Allah birliğimizi, beraberliğimizi bozmasın. Güzel aydınlık gelecekleri çocuklarımıza hazırlamak durumundayız. Nice bayramlara”
BABA KIZIN DOĞUM GÜNÜNÜ KUTLADI
Başkan Uysal, Teneffüs Park’ta gerçekleşen kutlamalarda ayrıca baba–kız 29 Ekim’de dünyaya gelen Murat Suloğlu ve Nisa Gülsüm Suloğu’nun doğum günlerini de kutladı. Başkan Uysal, 9 yaşına giren Nisa ve babasına Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümsüz eseri Nutuk’la birlikte Türk bayrağı ve Atatürk posteri armağan etti.
HABER: Sariye AKDAĞ...
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 137567
Ağrı'nın yüksek kesimleri beyaza büründü,
Tendürek Dağı'nın eteklerinde bulunan, Ağrı'nın Diyadin ilçesine bağlı, 2 bin 500 rakımlı Atadamı köyü, etkili olan kar yağışıyla beyaza büründü...
Diyadin ilçesinin yüksek kesimlerine kar yağdı.
Hava sıcaklığının düştüğü Ağrı'da, 3 bin 584 metre yükseklikteki Tendürek Dağı eteklerindeki Diyadin ilçesinin yüksek kesimlerine kar yağdı.
Kar yağışıyla beyaza büründü
2 bin 500 rakımlı Atadamı köyü, kar yağışıyla beyaza büründü.
Kar kalınlığı 5 santimetreye ulaştı
Bölgede kar kalınlığı, 5 santimetreye ulaştı. Karın erken yağdığını söyleyen köylülerden Seyit Öztürk, "29 Ekim'de kar yağması bizi şaşırttı.Bu yıl bölgeye kar erken düştü. Bu da gösteriyor ki kış çok fena geçecek" dedi.
KAYNAK: DHA--Posta Gazetesi
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 111139
Mustafa Kemal Atatürk'ün en Büyük eseri demokratik Türkiye Cumhuriyeti 96 yaşında.Ve Atatürk ilkeleri ışığında büyüyen,okuyan,meslek sahibi olup,Cumhuriyetin insanlarına hizmet veren aydınlarımızın bilgece Atatürk sevdaları evlerde ki yaşamlarında da var ve büyütülüyor.
--Ali Dulum:Op. Dr. Ali DULUM, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Baş ve Boyun Cerrahi Uzmanı..
--Sibel Dulum: Tarih Öğretmeni
İşte Cumhuriyet ve Atatürk sevdalısı bu çift,evlerinde oturmuş sohbet ediyorlar..Boş Boş konuşmalar değil,Tarih kokan,bilgi dolu bir sohbet.Buyurun onları dinleyelim!
TÜRK TEŞKİLATÇI ZEKASININ SON ÖRNEĞİ:GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Tarihin en eski milletlerinden biri olan Türklerin en önemli özellikleri; çok iyi teşkilatçı ve örgütçü olmalarıdır.Tanıdığımız en iyi teşkilatçılardan biri de Türk İstiklal Savaşı'nı örgütleyen Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'tür.Atatürk'ün örgütçülüğü ile ilgili çarpıcı bilgileri Yakınçağ Alanında Masterı bulunan, Tarih alanındaki bilgilerimi sürekli okuduğu ve önerdiği kitaplarla artıran Sibel DULUM ile konuşacağız.
--Ali Dulum:Mustafa Kemal Atatürk'ün hep iyi bir teşkilatçı olduğu yazılır ve söylenir.Organize ettiği Türk İstiklal Savaşı'na bakacak olursak bu doğrudur.Bu konuda neler söyleyebiliriz?
SD:Mustafa Kemal Atatürk'e göre halk örgütlenmesi önemlidir.Halk örgütlenmeden, halka dayanmadan hiç birşey başarılamazdı.Atatürk gerek Yıldırım Orduları Komutanlığı sırasında İstanbul'a gelmeden önce, gerekse Şişli'den Anadolu'ya geçmeden önce teşkilatlanma ile ilgili çok önemli çalışmalar yapmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, çok iyi bir istihrabatçı ve örgütçüdür. Atatürk 13 Kasım 1918-16 Mayıs 1919 arasında İstanbul'da iken Anadolu direnişini örgütlemiştir.Milli Mücadele yanlısı örgütler ve kişilerle ilişki kurmuştur.Her kesim ve sınıftan farklı insanlarla temas içerisinde olmuştur. Mim Mim Grup, Karakol Cemiyeti, Milli Kongre Cemiyeti, Özbekler Tekkesi, Kadın örgütleri... gibi.
--Ali Dulum:Bu örgütlerin hepsiyle bağlantı mı kurmuş?
SD:Evet.Bunların dışında Padişah Abdülhamit'in öz kızkardeşi Cemile Sultan'ın torunu Mevhibe Celalettin yine Mustafa Kemal'e yardım etmiştir. Enver Paşa'nın kız kardeşi Mediha Hanım'da Atatürk'e istihbarat taşımıştır.
Milli Müdafaa Grubu yani Mim Mim Grubu ile Atatürk yoğun ve yakın bir ilişki içinde bulunmuştur. Hatta Mustafa Kemal Atatürk'ün gizli adı "Nuh" tur.
--Ali Dulum:Hz.Nuh'a yani Nuh Peygamber'e, yani "büyük tufana, büyük felakette" bir gönderme var.Büyük işgali yaşayan Anadolu Türkleri Mustafa Kemal Atatürk ile kurtuluşa erişecekti.Mistik bir durum sözkonusu.
SD: "Demir" takma adı alan Mim Mim Grubu lideri Topkapılı Cambaz Mehmet'tir.Bu örgütün görevi depolanan silah ve cephanenin Anadolu'ya gönderilmesini sağlamaktır.Bu grup İstanbul'daki elemanları aracılığı ile bir haber alma ağı kurmuştur.Bu grup Mustafa Kemal'in İstanbul'da kaldığı süre içinde korunmasını sağlamış, İngiliz yanlısı Damat Ferit'i yakın takibe almıştır. İstanbul'daki zararlı cemeiyetlerin içine sızılarak ele geçrilen bilgilerin Mustafa Kemal'e ulaştırılmasını sağlamış,cephane depolarına(Akbaş silah deposu) baskın yapılarak silah ve cephanenin Anadolu'ya gönderilmesi gibi görevler yapmıştır.Mim Mim grubunun yaptığı en önemli işlerden biri de Topkapılı Cambaz Mehmet'in İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harington'a ait otomobilin çalınarak BMM Başkanı Mustafa Kemal'e hediye edilmesidir.
--Ali Dulum: Büyük bir organizasyon.İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harington''ın arabasını kaçırmak ne demek? Hem cesaret hem ekip hem de zeka lazım.
SD:Ama ne yazık ki daha sonra Topkapılı Cambaz Mehmet yakalanmış ve idam cezasına çarptırılmıştır. Fakat İngiliz Muhipler Cemiyeti üyesi olduğu için idam edilmemiştir.
--Ali Dulum:Kasım ayından itibaren İstanbul'da bulunan Atatürk, padişah Vahdettin'i ziyaret etti, hem de birkaç kez değil mi?
SD:Mustafa Kemal Atatürk İstanbul 'da kalırken bütün gelişmeleri yakından izlemiştir. Atatürk İstanbul'dayken tam altı kez Padişah Vahdettin ile görüşmüştür.Görüşmelerinin sonunda Padişah Vahdettin ile "vatanın kurtulması ve işgallerin önlenmesine yönelik" birşeyler yapılamayacağına kanaat getirmiştir. 1918 yılının sonlarına doğru Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları düşündüklerini gerçekleştirmek için gizli bir örgüt kurmuşlardır.Bu örgütün fikir babası Mustafa Kemal Atatürk'tür. Atatürk'ün başkan olduğu bu cemiyetin üyeleri Rauf Orbay, Fethi Okyar, İsmail Canbulat ve Kara Kemal'dir.
--Ali Dulum:Rauf Orbay, Fethi Okyar, İsmail Canbulat ve Kara Kemal.Atatürk'ün ilginç isimlerle yolu kesişmiş.İsmail Canbulat, İzmir Suikastı'nda yer aldığı için yargılanmıştı.
SD:İttihat ve Terakki'nin en güçlü örgütçülerinden Kara Kemal de bu örgüte dahilldir. Örgütün amacı, bir saray darbesi yaparak mevcut hükümeti değiştirmektir hatta daha ileri giderek gerekirse padişahı tahtan indirmektir.Örgütün adı Ay Yıldız Cemiyeti idi. Ay Yıldız Cemiyeti ile ilgil planlar düşüncede kalmış, hayata geçirilememiştir.Mustafa Kemal Atatürk tarafından bizzat kurulan Ay Yıldız Cemiyeti'nin ömürü kısa sürmüş ve kapatılmıştır.
--Ali Dulum: Mustafa Kemal Atatürk'te ihtilalci bir ruh olduğunun tesbiti.Hükmeti devirmek için gizli cemiyet kurmak.
SD:Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları ülkede olup biteni izleyip hal çareleri ararken hatta gizli cemiyetler kurarken İstanbul'da da vatanseverler tutuklanır: Hüseyin Cahit Yalçın, Ziya Gökalp, İsmail Canbulat, Kara Kemal, Hüseyin Kadri, Dr.Tevfik Rüştü Aras...gibi. Büyük Türkçü Ziya Gökalp, üniversitede derse girerken alıkonulur ve hapse gönderilir sonra da Malta Adası'na sürgüne gönderilir.
İstanbul'da ardarda tutuklamalar olurken İstanbul basını şöyle yazar "Hepsi bu kadar mı?"
Mustafa Kemal Atatürk, İstanbul'da yapılacak birşey olmadığını tespit ettikten sonra memleketin kurtuluşu için bir an önce Anadolu'ya gitmek istiyordu. Atatürk için Anadolu'ya gizli geçiş planın güzergahı, Gebze-Kocaeli yoludur.
--Ali Dulum:Bu geçiş için de bir gizli örgütle bağlantı sağanacak...
SD:Karakol Cemiyeti'de Mustafa Kemal Atatürk'ün temasta bulunduğu gizli örgütlerdendi.Mustafa Kemal Atatürk, Yenibahçeli Şükrü Bey'e ve Yahya Kaptan'a İstanbul'dan Anadolu'ya geçecek vatanseverler için Gebze-Kocaeli yolunun güvenliğini sağlama görevini vermiştir. Anadolu'ya silah ile cephane genellikle bu yol üzerinden taşınmaktaydı.İstanbul Hükümet kuvvetlerine yakalanmadan geçmek çok zordu. Bu amaçla
Yahya Kaptan ile beş arkadaşı müfreze teşkil ederek çalışmalara başlamıştır.Bu güzergahta güvenlik sağlandıktan sonra çok sayıda askerler ve siviller Anadolu'ya gelmiştir.Nutuk'ta Mustafa Kemal Atatürk'ün anlattığı vatansever Yahya Kaptan, İstanbul Hükümeti tarafından pusuya düşürülerek 1920 yılı Ocak ayında öldürülmüştür.
Atatürk, İstanbul’da kaldığı sürece bir stranç ustası gibi sabırla çalışmıştır. Bir hamlenin sonrasını düşünerek değil, tüm ihtimalleri planlayarak adım adım sonuca gitmiştir. Ortam çok puslu ve gergindir.İşgal güçleri arasında bile ayak oyunları ve güvensizlik vardır.Yine 1919 Şubat ayında Gazze ve Kudüs'ü alan I.Dünya Savaşı'nın komutanlarından İngiliz Mareşali Allenby İstanbul'a gelmiştir. Allenby'nin gelişi ile gölgede kaldığını düşünen Fransız Mareşal d'Esperey ikinci kez İstanbul'a büyük ve etkileyici bir seremoni ile girmiştir.Fatih'in İstanbul'a girişini taklid edilerek gelmştir.
Vatanseverlerin tutuklanmaları bütün hızıyla devam etmektedir. Mart 1919 Ali İhsan Sabis Paşa(Kafkas ve Irak Cephesi Komutanı) tutuklanmıştır. Nisan 1919 Ermeni Techiri nedeniyle Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey idam edilmiştir. Kemal Bey'in idamı hem İstanbul hem de Anadolu'da olaylara neden olmuştur. İttilaf güçleri başka bir idamı göze alamamışlar ve tutukluları Malta'ya sürgüne göndermişlerdir.
--Ali Dulum:Milli kahraman Kemal Beyin idamı Türk milliyetçiliğini uyandırdı.Özellikle Tıbbiyelilerin cesaretle öne atılıp milli şehid Kemal Bey'e görkemli bir cenaze töreni yapmaları çok gururlandırıcı bir sahnedir.
Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey gibi Türk evlatlarının şehit edilmemesi için uğraş veren Türkün ATAsı, ATAsının Türkü Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'e şükranlarımızı sunuyoruz.
Evladın olmaktan mutlu ve gururluyum.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
Op. Dr. Ali DULUM, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Baş ve Boyun Cerrahi #Opdralidulum #Alanyakbb
Kitap Önerisi:Metin AYDOĞAN, Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı, İstanbul, 2017
HABER: İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 234497
Bayraklarla donatıldı...
Antalya-Muratpaşa Belediyesi, Cumhuriyetin ilanının 96’ncı yıl dönümü dolayısıyla Antalya’nın yaya ve taşıt trafiğinin en yoğun olduğu Tekelioğlu Caddesi’ni dev Türk bayrakları ve Atatürk posterleriyle donattı.
Cadde boylu boyunca kırmızı-beyaza bürünürken kent sakinleri hatıra fotoğrafları çekmeyi ihmal etmedi...
Muratpaşa Belediyesi, artık bir bayram klasiği haline gelen kentin en işlek noktalarından Tekelioğlu Caddesi’nde gerçekleştirdiği bayraklama çalışmasını 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı öncesi tamamladı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanının 96’ncı yılının kutlanacağı salı günü öncesi Muratpaşa Belediyesi, caddedeki apartmanları dev Türk bayrakları ve Atatürk posterleri astı. Yaklaşık 2 kilometrelik caddenin yaya trafiğinin yoğun olduğu bölümünde yapılan çalışma Antalyalıların büyük beğenisi kazandı. 29 Ekim heyecanını günler öncesinde yaşamaya başlayan kent sakinleri hatıra fotoğrafları çekerken Muratpaşa Belediyesi aynı hatta bulunan ana hizmet binasının dört bir yanını da Atatürk posterleri ve Türk Bayraklarıyla donattı.
HABER: Halime Yağmur AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 450151
Türkiye'de büyük firmalar ve bazı bankalara yönelik siber saldırı olduğu öğrenildi. 100 GB büyüklüğündeki saldırının bazı bankaların internet altyapılarını işlemez hale getirdiği belirtildi. Saldırıdan bazı bankalar ve büyük firmalara hizmet sunan hosting firmalarının da etkilendiği kaydedildi...
Türkiye internet altyapısını etkileyen siber saldırının bir özel bankaya yapıldığı buradan da bazı hosting firmalarına yönelik ataklar düzenlendiği belirtildi. TürkTelekom altyapısını kullanan GSM operatörlerinin de saldırıdan etkilendiği bildirildi. Resmi kaynaklardan henüz bir açıklama yapılmazken, saldırların devam ettiği de gelen bilgiler arasında.
Garanti Bankasından açıklama:
Dijital hizmetlerimize yönelik yoğun internet trafiği nedeniyle dijital kanallarımızda erişim sıkıntısı yaşamaktayız. İnternet servis sağlayıcılarımızla beraber sorunu gidermek için çalışıyoruz. Müşterilerimizin yaşadığı mağduriyet için özür dileriz.
Konuya ilişkin Türk Telekom'un açıklaması:
27 Ekim 2019 Pazar günü yaşanan 'Siber Saldırı' ile ilgili Türk Telekom olarak halkımızı ve paydaşlarımızı bilgilendirme sorumluluğumuz çerçevesinde Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı Yusuf Kıraç açıklamada bulunmuştur:
"Dünyada pek çok kurumun hatta devletlerin maruz kalabildiği siber saldırılardan birini biz de ülkemizdeki bazı kuruluşlara yönelik olarak yaşamak durumunda kaldık.
Saldırı, Türkiye'nin bilgi, iletişim ve teknoloji şirketi Türk Telekom'un alanında yetkin siber güvenlik uzmanları tarafından zamanında müdahale edilerek durdurulmuştur.
Ülkemizin en büyük Siber Güvenlik Merkezine sahip olan şirketimizin aldığı önlemlerle yurt içi ve yurt dışı internet trafiği herhangi bir olumsuzluğa meydan vermeksizin normal seyrinde devam etmektedir.
Diğer operatör ve servis sağlayıcılarını da etkilemiş olan saldırıya karşı bu kuruluşlar da bildiğimiz kadarıyla gereken çalışmaları yürütmektedirler.
Benzer durumlar her zaman olabilir. Önemli olan buna karşı hazırlıklı olmaktır. Türk Telekom'un her türden saldırıya karşı savunma sistemi sağlamdır.
Vatandaşlarımızın iletişim teknolojilerinden huzur içinde yararlanması birinci önceliğimizdir."
HABER: Ayten YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 788790
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile birlikte Kemerburgaz Kent Ormanı’nın açılışını gerçekleştirdi. Törende konuşan Kılıçdaroğlu, “Görüyorsunuz; genç, dinamik, tuttuğunu koparan, sorunlara kilitlenmiş ve ‘Ben bu sorunları aşacağım’ diyen bir kişi. Güzel şeyler yapacağız. Ne dedik? ‘Her şey çok güzel olacak’ dedik. Kimin için? Hepimiz için. Yeni doğan çocuktan en yaşlımıza kadar, İstanbul her şeyiyle çok güzel olacak. İstanbul, 3 büyük imparatorluğu başkentlik yapmış. İstanbul, dünyanın en kadim kentlerinden biri. Boğazı ile minareleri ile tarihi eserleri ile doğasıyla ve güzel insanlarıyla bir kadim kent olan İstanbul. İstanbul’a Ekrem başkan yakışıyor. Dolayısıyla Ekrem Başkan’ın da görevi size hizmet etmek” dedi...
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, eski İBB başkanları Nurettin Sözen, Ali Müfit Gürtuna ve çok sayıda milletvekili, ilçe belediye başkanı ve belediye meclis üyeleri ile birlikte Kemerburgaz Kent Ormanı’nın açılışını yaptı. İmamoğlu’nun babası Hasan İmamoğlu da açılışta İBB Başkanı’nı yalnız bırakmadı. Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Kaftancıoğlu kent ormanına, vatandaşların arasından yoğun sevgi gösterileri altında girdi. Tören Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve tüm şehitler için saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.
İMAMOĞLU: “YAŞAM VADİSİ ARAYIŞLARIMIZ DEVAM EDİYOR”
Törende “ev sahibi” sıfatıyla ilk konuşmayı yapan İmamoğlu, İstanbul’un ve birçok şehrimizin betonla anılan kentler olduğunu belirterek, “Bugün dünyada, global ısınma, iklim değişikliği gibi belki de en fazla konuşulan ve dünyanın en fazla tehdidi olan bu unsurlara karşılık da bu beton yığını haline dönen kentlerimizde, nefes alabileceğimiz alabileceğimiz alanları büyütmek ve geliştirmek zorundayız. Geleceğe dair vizyonumuzu belirlerken bu şehrin adil bir şehir olması ve aynı zamanda bu şehrin akıllı bir şehir olması, yaratıcı insanlarına fırsat tanıyan bir kent olmasını ifade ettiğimiz gibi, bunun yanına bir yeşil kent var etme çabamızı da ekleyerek, en önemli vizyon olarak İstanbul’un geleceğine not ettik. İstanbul’a seçim döneminde milyonlarca metrekarelik yeşil alanı var edeceğimizi, servis edeceğimizi anlatmıştık. 15 yeni yaşam vadisini İstanbul’un doğusundan batısına, bu kente kazandıracağımızı ifade etmiştik. Bu yöndeki arayışlarımız halen devam etmekte” dedi.
İMAMOĞLU: “8 YILLIK TAHSİS SÜRESİNİN BİTMESİNE 2 YIL KALA HİZMETE AÇTIK”
İmamoğlu, Kemerburgaz Kent Ormanı’nın hizmete açılması sürecini de şu sözlerle dile getirdi:
“Göreve geldiğimizde bu hassasiyetimizi dile getirdiğimiz anlarda iştiraklerimizden Boğaziçi A.Ş.’ye ziyaretimizde, oradaki Genel Müdür arkadaşım, bize buradan bahsetti. Burası, 6 yıl önce Orman Bakanlığı’ndan tahsis edilen, yaklaşık 5,6 milyon metrekarelik devasa bir orman alanı. 6 yıldır burası yapılmaya çalışılıyordu ama bir türlü tamamlanıp açılamamış. Tahsis süresi 8 yıl. Bu sürenin bitmesine 2 yıl kala, hemen bu gördüğünüz alanının, 1,6 milyon metrekarelik bölümünü 29 Ekim’e yetiştireceğiz, ‘Cumhuriyet Bayramı’mızda hediye edeceğiz burayı, dedim. Çünkü hem çok şaşırmıştım hem de çok üzülmüştüm. Biz buraya o dönemde 7-8 kez geldik; gezdik, dolaştık, tespitler yaptık. Burası ilk tahsis edildikten hemen sonra projelendirilmiş, inşasına, imalatına da başlanılmış… Ben, buradan sayın Kadir Topbaş’a da teşekkür ediyorum. Ama 2 yıldır hiçbir şey yapılmamış. Belki sayın Topbaş devam etse, açardı; bilmiyorum. Ama 2 yıldır burası böyle duruyor. Niçin duruyor? Neden duruyor? Epeyce eksik vardı. Yoğun çalışma yaptı arkadaşlarımız, 2 ayı aşkın sürede; gerçekten büyük eksiklikleri ve organizasyon sıkıntılarını aşarak, bugün tümüyle korunaklı, güvenlik görevlilerinden temizliğine, bakımına kadar, gerçekten Avrupai standartlarda hizmet olan bir bölüm haline getirdik burayı. Cumhuriyet Bayramı’mızın hemen arifesine yetiştirdiğimiz bu alanda enerji depolayacağız, spor aktiviteleri yapacağız, eğlencelerimiz, buluşmalarımız olacak.”
İMAMOĞLU: “HACIOSMAN KORUSU'NU DA 19 MAYIS’TA AÇACAĞIZ”
İstanbul’un gerçekten büyük bir coğrafya olduğuna vurgu yapan İmamoğlu, “Derinlemesine incelenmesi gereken bir alan. Maslak’ta, Boğaziçi İmar Müdürlüğü’müzün hemen arkasında Hacıosman bölgesinde büyük bir ormanımız var. 1 milyon 100 bin metrekare. Güzel. Var. İçinde yüz yılların yetiştirdiği ağaçlar var, göletler var. O da güzel; var. Ama içinde insan yok. Niye? Kapalı. ‘Niye kapalı burası’ dedik. Biri proje yapmış ama öyle duruyor vesaire… İstanbul’un göbeğinde. Bir tarafında metro durağı var, diğer tarafında başka bir metro durağı var. Yani tek bir metroyla Taksim’den, Zeytinburnu’ndan aktararak ya da Gaziosmanpaşa’dan insanlar gidip orda inebilir, yürüyebilir, aynı böyle bir ortamda sporunu yapabilir. Biz onlara aksiyonlar, aktiviteler hazırlayabiliriz. Şaşırtıcı, üzücü. Genel Başkanım, burayı da 19 Mayıs’ta, Gençlik ve Spor Bayramı’nda açacağız” diye konuştu.
İMAMOĞLU: “SLOGANIMIZA TAKMIŞLAR!”
“Sloganımıza takılmışlar. ‘İmara değil, halka açıyoruz’ dedik” diyen İmamoğlu, “Ya kötü bir şey demedik ki! Bu bir felsefe. Orman Bakanlığı’na teşekkür ederiz. Burayı bize tahsis etti. İş birliğimiz hep devam edecek. Hemen bir açıklama yapmışlar; ‘Ora ormandır. İmara açılmaz zaten.’ Biliyoruz onu biz. Biz, bir felsefeyi anlatmaya çalıştık. Böyle bir açıklamaya gerek yoktu. ‘Yaptık’ demedik ki; ‘Açıyoruz’ dedik kardeşim. Halkımıza açıyoruz. Bak yapanlara da teşekkür ettik ama ‘Niye açmadınız 2 yıldır’ diye de sorguluyoruz. Yazık değil mi insanlarımıza? İnsanlarımıza bu tür alanları hızlıca açmak, buraların keyfini, tadını geçirmek lazım. Hayat geçiyor, ömür geçiyor. Şu güzellikler bunu yaşayan insanlara gösterelim. Türkiye’nin her yerinde insanlar, birilerinin geçmişte okul alanı diye bağışladığı yerler AVM olmuş. Park alanı diye düşündüğü yerler binaya dönüşmüş. Ülkemizin bu kötü talihini değiştirmek adına bu felsefeyi söylüyoruz. ‘Hayır, olmadı’ diyebilir miyiz? Diyemiyoruz. Bu şehrin ve ülkemizin birçok noktasında, insanların bile, toplumun bile terk ettiği alanlarla ilgili yarınlara dönük, şüpheli bakışları var. O bakımdan biz, İstanbul’daki insanlara bir teminat vermek istiyoruz. Diyoruz ki; ‘Evet, biz bu kentin alanlarını, hakkaniyetle, en adil şekilde, insanlarına en doğru şekliyle, planlanmış şekliyle kazandırmaya söz veriyoruz. Bundan asla taviz vermeyeceğiz” İfadelerini kullandı.
İMAMOĞLU: “HALKIN 312 MİLYONUNU ÇÖPE ATTINIZ”
“Son 1-2 haftadır ilginç bir konu tartışılıyor” diyen İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Meclisimizde, çoğunluğu kullanarak, bazı noktaları meclise getirip, ‘Efendim, şuradaki ticaret alanını biz yeşil alana çevireceğiz’ diyorlar. Hatta usulsüz, hiçbir planlama prensiplerine uymayan, mülkiyetin geçmişine bakmaksızın, kendilerince geçersiz bir karar aldılar. Bir yanıyla sevindirici! Biz seçilir seçilmez, 2-3 ay içinde, muhalif olunca yeşil alan çığlığı atmaları beni mutlu etti. Açık söyleyeyim, çok mutlu oldum. Üzücü olan şu tabi: İETT Garajı’yla ilgili yeşil alan… Ya zaten İETT Garajı’yla ilgili aynı şeyi söyleyip duruyoruz yıllardır. Başka bir bakış açımız yok. İnsanlarımızın lehine kullanılması konusunda kararlılığımız var. Ama, alınan bu kararın içindeki aldatmacayı da söylemeden edemeyeceğim. Genel Başkanım, daha yeni, geçmişte değil 1-2 yıl önce KİPTAŞ’a, Başakşehir’de 266 milyon lira verip, satın aldıkları bir arsayı, imarını da bir miktar arttırarak, 17 milyon da proje parası harcayıp, toplamda 312 milyon liraya bir araziyi, fazla değil 10 ay önce, proje geliştirip satışa çıkartan yönetim, ‘Ben burayı yeşil alan yapacağım’ diye önümüze getiriyor. Valla kim inanır, bilmiyorum? Kimse buna inanmaz. Daha da kötüsü; Sen, milletin 312 milyon lirasını da çöpe atıyorsun.” İmamoğlu, konuşmasını, “Hem Cumhuriyet’imiz kutlu olsun hem demokrasimiz kutlu olsun. Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın demokrasi diyorum. Kent ormanımız İstanbul’umuza hayırlı olsun” sözleriyle noktaladı.
KILIÇDAROĞLU: “İNSANA HİZMET ETMEK HAKKA HİZMET ETMEKTİR”
İmamoğlu’nun ardından kürsüye gelen Kılıçdaroğlu, sözlerine, “Bu ülkenin insanlarına kim hizmet ediyorsa bugün ve dün kim hizmet ettiyse onları her yerde baş tacı etmek benim görevim” cümlesiyle başladı. Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Çünkü insana hizmet etmek, hakka hizmet etmektir. Başkan’ı hep birlikte dinledik. Şuna hep beraber tanık olduk. İstanbul'u çok iyi biliyor. İstanbul'un sorunlarını çok iyi biliyor. İstanbullunun beklentilerini biliyor ve o beklentilere uygun, İstanbul'un dokusunu bozmadan, tarihini, kültürünü öne çıkararak, yeşillerini öne çıkararak hizmet etmek istiyor. Dolayısıyla huzurunuzda, sayın İBB Başkan’ımızı yürekten kutluyorum. Burası açıldı, güzel şeyler yapılıyor. ‘2 yıldır bu alan niye açılmadı’ diye Ekrem Başkan’ımızın sorduğu bir soru var. Sayın Başkan, kimse duymasın, bir sır vereyim: 2 yıldır benimle uğraşıyorlardı. Acaba Kılıçdaroğlu ne olacak? Kılıçdaroğlu ne yapacak? Kardeşim, benimle uğraşmaktan vazgeçin, İstanbul’la uğraşın. İstanbul'u, İstanbul yapın. Eğer burası 8 yıllığına İBB’ye verilmişse ve bunun 6 yılı...Yazık, günahtır. Buraya 6 yıl niçin gelmedik? Çocuklarımızla, yaşlılarımızla, annelerimizle, babalarımızla, ninelerimizle, dedelerimizle niye buraya gelmedik? Buraya gelebilirdik, oturabilirdik, oynayabilirdik, koşabilirdik, yeşil alanı teneffüs edebilirdik. Başkan, ‘Mesele öncelik’ dedi. Öncelik insandır bizim felsefemizde. Her şey insan için olmalı.”
KILIÇDAROĞLU: “EKREM BAŞKAN’IN GÖREVİ SİZE HİZMET ETMEK”
“Meclis grubunda iktidar kanadı belediye meclis üyelerinin de ‘Her alanı yeşil alan yapalım’ demesi büyük memnuniyet yaratmış. Bunu duymaktan ötürü ben de son derece mutlu oldum” diyen Kılıçdaroğlu, “Umarım İstanbul un her tarafı yemyeşil olur ve biz uçakla geldiğimizde bina değil, her tarafta ağaç görürüz, orman görürüz, park görürüz. Böyle bir imkanımız olursa, son derece mutlu olurum. Hiç meraklanmayın, İstanbul'u, İstanbullunun hak ettiği şekliyle yeniden ayağa kaldırmak zorundayız. Bu görevi üstlendi sayın Başkan. Görüyorsunuz; genç, dinamik, tuttuğunu koparan, sorunlara kilitlenmiş ve ‘Ben bu sorunları aşacağım’ diyen bir kişi. Güzel bu alkış geldiğine göre halletmişiz yani, gelecekte de halledeceğiz. Güzel şeyler yapacağız. Ne dedik? ‘Her şey çok güzel olacak’ dedik. Kimin için? Hepimiz için. Yeni doğan çocuktan en yaşlımıza kadar, İstanbul her şeyiyle çok güzel olacak. İstanbul, 3 büyük imparatorluğu başkentlik yapmış. İstanbul, dünyanın en kadim kentlerinden biri. Boğazı ile minareleri ile tarihi eserleri ile doğasıyla ve güzel insanlarıyla bir kadim kent olan İstanbul. İstanbul’a Ekrem başkan yakışıyor. Dolayısıyla Ekrem Başkan’ın da görevi size hizmet etmek” diye konuştu.
KILIÇDAROĞLU, SÖZEN VE GÜRTUNA’YI UNUTMADI
“Tabi hakkını yemeyelim 2 değerli belediye başkanımız da burada” diyen Kılıçdaroğlu, Sözen ve Gürtuna’ya, ayrı bir paragraf açtı:
“Onlara da şükran borçluyuz. Geçmişte de buraya hizmet eden bütün belediye başkanlarına da elbette şükran borçluyuz. Biz, hizmet eden hiç kimsenin hizmetini göz ardı etmek istemeyiz. Ama bu bütün hizmet, rant için değil, halk için olmalı. Rant için değil, çocuklar için olmalı. Rant için değil, ağaçlar için olmalı. Rant için değil, bizimle beraber bu kentte yaşayan diğer canlılar için de olmalı. Dolayısıyla biz, hep beraber güzel bir kentte yaşamak isteriz. Bunu da birlikte sağlayacağız. Kararlılıkla yapacağız. Gülümseyerek, kin duymadan yapacağız. Bütün güzellikleri, İstanbul’dan tüm Türkiye sathına yayacağız. Buna yürekten inanıyorum.”
DERECEYE GİRENLER MADALYALARINI KILIÇDAROĞLU VE İMAMOĞLU’NDAN ALDI
Belgrad Ormanı’nın yaklaşık iki katı uzunluğunda bir yürüyüş parkuruna sahip olan Kemerburgaz Kent Ormanı'nda gerçekleştirilen Gazi Koşusu’nda dereceye giren sporcular, konuşmaların ardından düzenlenen törenle, madalyalarını ve kupalarını Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu’nun ellerinden aldı. Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu, kadınlarda ilk 3’e giren Gamze Altunbaş, Ayça Kaya, Çığıl Uzun ile erkeklerde ilk 3 sırayı paylaşan Halil Yaşın, Gürkan Okul ve Fatih Korkunç’a, madalya ve kupalarını verdi. Madalya töreninin ardından Sözen, Gürtuna ve Kaftancıoğlu da sahneye davet edildi. Sahnedeki 5’li, bisiklet yarışının startını havalı kornalarla verdi. Daha sonra milletvekilleri, ilçe belediye başkanları, İBB yöneticileri ve meclis üyelerinin katılımıyla açılış kurdelesi kesildi.
HABER: İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 614831
Ad ve soyadlarındaki yazım, imla hatası ya da düzeltme işaretinden kaynaklanan anlam bozukluklarını mahkeme kararı olmadan değiştirilmesini sağlayan uygulama büyük ilgi gördü.
3 Kasım'da sona erecek uygulama ile 188 bin 129 kişi soyadlarını değiştirdi, 74 bin 708 kişi ise ismini düzeltirdi. 'Top, Koyun, Karpuz, Karabaş, Ördek, Kör, Dana, Çürük, Armut, Davul' gibi soyadlar ile Rabiye, Hava, Esme, Yosma, Ümüt, Satılmış' gibi adlar ya değişti ya da düzeltildi...
İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, mahkeme kararı olmadan 188 bin 129 kişi soyadını değiştirdi, 74 bin 708 kişi ismini düzeltirdi.
Bakanlıktan yapılan açıklamada, Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 7039 sayılı kanunun geçen yıl Resmi Gazete’de yayımlandığı hatırlatıldı. Buna göre, Soyadı Kanunu'nun 3'üncü maddesine aykırı yazılan, yazım ve imla hatası veya düzeltme işareti kullanılmasından kaynaklanan anlam değişlikleri bulunan ad ve soyadlarını il ve ilçe idare kurulunun vereceği kararla bir kereye mahsus mahkeme kararı aranmaksızın değiştirilebilme imkanı getirildi.
188 BİN 129 KİŞİ SOYADLARINI DEĞİŞTİRDİ
İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'nce, ad ve soyadının değiştirilmesine yönelik talepleri geçen aralık ayından itibaren ülke genelinde alınmaya başlandı.
Büyük ilgi gören uygulama kapsamında bugüne kadar 188 bin 129 kişi soyadını değiştirdi, 74 bin 708 kişi ismini düzeltti.
EN ÇOK TOP, KOYUN, KARPUZ...
Başvurular kapsamında 'Top, Koyun, Karpuz, Karabaş, Ördek, Kör, Dana, Çürük, Armut, Davul' gibi 74 bin 708 soyadı mahkeme kararı aranmaksızın değiştirildi.
"Keser/Kevser, Fedme/ Fadime, Erturun/ Ertuğrul, Fiyaz/ Feyyaz, Hebibe/ Habibe, Vurkan/ Furkan, Mesüt/ Mesut, Turğut/ Turgut, Bünyami/ Bünyamin, Birifan/ Berivan, Buğlum/Buğlem, Müzüyen/Müzeyyen, Ristan/Rüstem, Yonis/Yunus, M.Ali/ Mehmet Ali" gibi hatalı yazılan 74 bin 708 isim il, ilçe idare kurulu kararı ile bir kereye mahsus mahkeme kararı aranmaksızın düzeltildi.
DÜZELTME TALEBİNDE İSTANBUL İLK SIRADA
En çok ad düzeltmesi yapılan il 13 bin 442 ile İstanbul oldu. İstanbul'un ardından 5 bin 23 ile Ankara, 3 bin 114 ile İzmir, 2 bin 367 ile Diyarbakır, 2 bin 245 ile Antalya, 2 bin 36 ile Bursa, 2 bin 32 ile Adana, bin 878 ile Kocaeli, bin 804 ile Konya en çok ad düzeltmesi yapılan iller olarak sıralandı.
En çok ad düzeltmesi yapılan ilçe de bin 198 ile Esenyurt oldu. Esenyurt’u bin 27 ile Batman Merkez, 786 ile Melikgazi, 764 ile Sivas Merkez, 760 ile Bağcılar, 759 ile Esenler, 757 ile Şahinbey, 747 ile Sincan 724 ile Kepez ilçeleri takip etti.
SOYADLARINI DEĞİŞTİRENLER EN ÇOK ESENYURT'TAN
İsim düzeltilmesi gibi soyadı düzeltilmesine de talep en fazla İstanbul'dan geldi. İstanbul'da 33 bin 65 kişi soyadını düzeltirken, İstanbul'un ardından 11 bin 411 ile Ankara, 9 bin 720 ile Şanlıurfa, 7 bin 29 ile Diyarbakır, 5 bin 903 ile Bursa, 5 bin 714 ile İzmir, 5 bin 676 ile Gaziantep, 5 bin 282 ile Van, 5 bin 133 ile Kayseri, 4 bin 913 ile Adana geldi.
En çok soyadı düzeltmesi yapılan ilçeler ise 2 bin 834 ile Esenyurt, 2 bin 712 ile Şahinbey, 2 bin 512 ile Haliliye, 2 bin 417 ile İpekyolu, 2 bin 412 ile Eyyübiye, 2 bin 286 ile Melikgazi, 2 bin 90 ile Adıyaman Merkez, 2 bin 78 ille Bağcılar, 2 bin 20 ile Batman Merkez, bin 981 ile Ümraniye ilçeleri oldu.
KADINLAR EN ÇOK 'RABİYE' ADINI İSTEMEDİ
Kadınlarda en çok düzeltmesi yapılan ad 655 ile "Rabiye", soyadı ise 2 bin 26 ile "Top" oldu.
"Rabiye" adını ve "Top" soyadını takiben 588 ile "Hava", 359 ile "Esme", 292 ile "Perişan", 254 ile "Sümeyya", 242 "Sercan", 240 ile "Firdes", 220 ile "Sadet", 201 ile "Yosma", 194 ile "Şerif" adı; 2 bin 26 ile "Top", bin 23 ile "Koyun", 736 ile "Satılmış", 716 ile "Çakal", 669 ile "Çoşkun", 634 ile "Deli", 617 ile "Uğuz", 523 ile "Çıplak", 520 ile "İşik", 454 ile "Kör", 420 ile "Çinar", 345 ile "Kıllı", 343 ile "Kabak" 342 ile "Azgın" soyadı kadınlar tarafından en çok düzeltmesi yapılan ad ve soyadı olarak sıralandı.
ERKEKLER EN ÇOK 'TOP' SOYADINI DEĞİŞTİRDİ
Erkeklerde en çok düzeltmesi yapılan ad 409 ile "Ümüt", soyadı ise 2 bin 523 ile "Top" soyadı oldu. "Ümüt" adını ve "Top" soyadını takiben 389 ile "Yunis", 285 ile "Mehmet", 206 ile "Abubekir", 179 ile "Serdal", 157 ile "Zekeriye", 117 ile "Çoşkun", 108 ile "Ferat", 101 ile "Gökan", 96 ile "Veysal", 95 ile "Kazim" adı; bin 224 ile "Koyun", 833 ile "Satılmış", 781 ile "Çoşkun", 763 ile "Çakal", 718 ile "Uğuz", 707 ile "Deli", 586 ile "Çıplak", 560 ile "İşik", 469 ile "Çinar", 521 ile "Kör", 384 ile "Azgın", 355 ile "Dana", 351 ile "Kıllı", 345 ile "Çürük" soyadı erkekler tarafından en çok düzeltmesi yapılan ad ve soyadı olarak sıralandı.
Düzeltme işareti kullanılmamasından kaynaklanan anlam bozukluğuna yönelik 393 ad değişikliği yapıldı. "Müjkian" adı "Müjgân", "Nihal" adı "Nihâl", "Lal" adı "Lâl", "Yadikar" adı "Yadigâr", "Naran" adı "Narân", "Alaittin" adı "Alâaddin", "Ala" adı "Alâ", "Hilal" adı "Hilâl" olarak düzeltildi.
Düzeltme işareti kullanılmamasından kaynaklanan anlam bozukluğuna yönelik 77 soyadı değişikliği yapıldı. “Kırgız ” soyadı "Agâh", "Kab" soyadı "Kâboğlu", "Hatun" soyadı "Attilâ", "Kuku" soyadı "Kâmiloğlu", "Ala" soyadı "Âlâ" olarak değiştirildi.
3 KASIM'DA SONA ERECEK
Ad ve soyadlarında noktalama işareti eksiliği, harf eksikliği ve düzeltme işareti eksikliği bulunanlar ve değiştirmek isteyenler, (Yasmin/ Yasemin, Memet/ Mehmet, Melhat/Melahat, Çığdem/Çiğdem, Alı/Ali, Nıhal /Nihal, Ulku/Ülkü, Adem/Âdem, Bilal/Bilâl, Kazım/Kâzım, Kamil/Kâmil); Soyadı Kanunu'nda belirtilen, umumi edeplere uygun olmayan ve gülünç soyadı olduğu değerlendirilenler, (Yalak, Kalas, Sıçan, Deli, Koyun, Top, Boynuz, Ördek), ayrı yazılmış adların birleştirilmesini (Ayşe Gül/ Ayşegül) ya da bitişik şekilde yazılmış adların ayrı yazılmasını (Mehmetcan/Mehmet Can) talep edenler, il ve ilçe idare kurullarına başvuru yapabiliyor.
Ad ve soyadlarındaki yazım yanlışlarını değiştirmek isteyenler bulunduğu yerleşim yerindeki nüfus müdürlüğüne müracaat edebiliyor. Yerleşim yeri dışındaki nüfus müdürlüklerine yapılan müracaatlar ise kabul edilmiyor. Yurt dışında bulunanlar ad ve soyadı değişikliğine ilişkin talepleri için dış temsilciliklere başvuru yapabiliyor.
3 Kasım'a kadar devam edecek uygulama sayesinde ad ve soyadlarının düzeltilmesine yönelik mahkemelerin iş yükü azaltıldığı gibi bürokratik süreçler de kısaltıldı.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 898828
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, öğle saatlerinde yaptığı pazar ziyaretinin ardından Emirgan’da kameraların karşısına geçti. İmamoğlu’na, TCDD’nin açtığı Haydarpaşa ve Sirkeci garları ihalesini alan şirketin hakkındaki açıklamaları soruldu. İmamoğlu’nun bu soruya yanıtı, “Ben, o şirketi dikkate bile almıyorum. Benim dikkate alacağım bir şirket değil. Emeksiz, alın teri olmadan 6 ayda bir yılda böyle basamakları yukarı çıkılmaz. Ben ticarette emek vermiş bir insanım. Ben, ticarette emek vermiş bir insanım, 30 yıl ticaret yaptım. Doğduğumdan beri alın terinin, çalışmanın, emeğin ne olduğunu iyi biliyorum, çünkü. Hak etmeden kazanmanın milyonlarca insanı nasıl etkilediğini de biliyorum. Böyle yol alan insanların sözü, lafı, adresi bile düne kadar belli olmayan, interneti bile olmayan bir kişinin açıklamasının, benim zihnimde, bütün vicdanımda cevap verilecek tek bir kelimelik itibarı ve değeri yoktur” oldu...
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Güngören’deki pazar ziyaretinin ardından Emirgan’da gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. İmamoğlu, “Diyarbakır ziyaretiniz olmuştu. Sonrasında da bazı gelişmeler oldu. Tutuklanmalar oldu. Değerlendirmeleriniz nedir” sorusuna, şu yanıtları verdi:
“AYNI YERDEYİM”
“Ben, aynı yerdeyim. O zaman da savunduğum şeyler… Cümle cümle bakılabilir. Hepimiz bir seçime girdik. Hatta demokrasi adına birtakım olayların yaşandığı bir seçime girdik ki, bunun en net örneği İstanbul’da yaşadığımız sıkıntılar. Dünyanın bize dönük negatif bakışı ve sonrasında halkın bunu tamir edişi. Güneydoğu’da da insanların bir tercihi var ve oy kullanıyorlar. Birini seçiyorlar. O seçecekleri birini de devlet uygundur diye onay veriyor. Bir insan hangi partiden olursa olsun, devlete başvuruyor, seçime uygun mu, değil mi diye, YSK karar veriyor. Burada sicil araştırması yapılıyor, uygun olup olmadığı konusunda bütün araştırmalar yapıldıktan sonra onay veriyor. Baktığınızda HDP’li arkadaşlar, devletimizin ilgili kurumundan onay almış insanlar. Yani kanunen, hukuken, sicil olarak hiçbir sorun yoktur denen ve seçime girmiş insanlar. Toplum da seçmiş. Seçtikten sonra da görevden alıyorsunuz; ortada bir gerekçe yok. Şimdi de tutuklama oluyor. Bu bir gerekçe olduğu düşünülebilir; ama ortada sadece bir iddia var. Yine gerekçe yok.”
“MEMLEKETİMDE EN GÜÇLÜ KURUMUN DEVLETİM OLMASINI İSTİYORUM”
“Bu ülkede insanlar, iddialar üzerinden tutuklanıp, hayatlarını kaybettiler. İnsanlar tutuklanıp yıllarını kaybettiler. Biz, terörün yüzde 1 milyon karşısındayız. Bu ülkede terörü asla istemiyoruz. Terör örgütlerini de istemiyoruz. Ama biz, bu ülkede fikrini, zikrini, hal ve tavrını beğenmediğimiz, muhalif olduğunu düşündüğümüz insanlara karşı böyle bir tavır geliştirirsek, ülkemizde demokrasiyi yaralarız. Hatta bu ülkede, “Demokrasi var mı” sorusunu hareketlendiririz. Bu bakımdan gelişmeleri ne yazık ki doğru bulmuyor, bu tutuklamaları bu anlamada sıkıntılı buluyorum. Zira bir iddia varsa, bu iddia olgunlaştırılır. Hak ettiği ceza varsa, buna hukuk yoluyla da karşılık verilir. Aksi takdirde, gerçekten fikriyle, zikriyle insanları göz altında tutmuş oluruz ve o bölgede milyonlarca oy veren insanların da demokrasiye olan inancını da sıkıntıya uğratmış oluruz. Bu da nerede olursa olsun, hangi siyasi görüşte olursa olsun, ülkemize, devletimize karşı güven noktasında zafiyet yaratır. Ben, bunu istemiyorum. Ben, memleketimde en güçlü kurumun devletimin olmasını istiyorum.”
EREGENEKON HATIRLATMASI
“2000’lerde, 28 Şubat öncesi parti kapatmalar, bugünün kadroları Ak Parti’nin başına geldi. Yani o günlerde demokrasiye yaşatılan zafiyet neyse, bir benzeri yaşatılmış olur, bu iddialar ve hareketlerin temeli sağlam değilse. Şu anda elde, hiçbir sağlıklı veri yok. Sadece iddia üzerinden hareket var. Yakın zamanda FETÖ tehdidi olarak ortaya çıkan Ergenekon sürecini yaşadık. Bu ve bunun gibi olaylar sonradan pişman olacağımız, sonrasında da geri adım attığımız da ne yazık ki diyeceğimiz sebepler oluşturuyor. Bunların olmaması adına, bugünkü ortamı da doğru bulmuyorum. Türkiye’nin demokrasiye olan bağlılığı, inancı, demokrasinin adına, özgürlükler adına, barış adına huzur adına en önemli kaynağımız. Bunu korumamız lazım.”
“O ŞİRKETİ DİKKATE ALMIYORUM”
İmamoğlu’na, “Haydarpaşa ve Sirkeci garlarının verildiği şirketten bir açıklama yapıldı. Sürecin daha tamamlanmadığını, bu süre zarfında yapılan açıklamaları karalama kampanyası olarak gördüklerini belirtmişler ve komisyonu da etkileme olduğu için suç teşkil ettiğini altını çizmişler…” sorusu da yöneltildi. İmamoğlu’nun bu soruya yanıtı şöyle oldu:
“Ben, o şirketi dikkate bile almıyorum. Benim dikkate alacağım bir şirket değil. Emeksiz, alın teri olmadan 6 ayda, bir yılda böyle basamaklar yukarı çıkılmaz. Ben ticarette emek vermiş bir insanım. Altı ayda, 1 yılda böyle basamaklar yukarı çıkılmaz. Ben, 30 yıl ticaret yaptım. Doğduğumdan beri alın terinin, çalışmanın, emeğin ne olduğunu iyi biliyorum, çünkü. Hak etmeden kazanmanın milyonlarca insanı nasıl etkilediğini de biliyorum. Böyle yol alan insanların sözü, lafı, adresi bile düne kadar belli olmayan, interneti bile olmayan bir kişinin açıklamasının, benim zihnimde, bütün vicdanımda cevap verilecek tek bir kelimelik itibarı ve değeri yoktur.”
İmamoğlu, “Seçim döneminde milli bayramlarla ilgili hassasiyetinizi çok dillendirdiniz. Cumhuriyet Bayramı da yaklaşıyor. Ve ilk bayramınız olacak. Farklı bir şey görecek mi İstanbullular? Detay verebilir misiniz” sorularını yanıtlarken de şunları dedi:
“CUMHURİYET BAYRAMI’NI TÜM DÜNYAYA HİSSETTİRECEĞİZ”
“Programımızı sanıyorum yarın itibariyle arkadaşlarım kamuoyu ve basınla paylaşırlar. Öncelikle biz bu yıl, Cumhuriyet Bayramı’nı, ilk defa Büyükşehir Belediyesi olarak, yıllar sonra, öyle ifade edeyim, hakkıyla kutlamak istiyoruz. Taksim’le ilgili bir başvurumuz olmuştu. Bununla ilgili tartışmalar var. Şu anda orda da mevcutta bir çadır var vesaire, uygunluğunu gözeterek bunu biraz zamana bıraktık. Ama Taksim’den ziyade bu yıl, özellikle Kurtuluş mücadelesinde özgürlük mitinglerinin yapıldığı Sultanahmet’te biz Cumhuriyet Bayramımızı kutlayacağız. 28’i günü başlıyor. 28’i günü, o mitingin yapıldığı yerde, o meşhur Halide Edip Adıvar’ın konuşmasını yaptığı kürsünün de olduğu yerdi, ki orda çok güzel Atatürk ve İstanbul fotoğraflarıyla beslenen bir sergiyi açacağız. Akşam üstü valiliğin resepsiyonunda olacağım. Daha sonra yine aynı alanda konserlerimiz var, tiyatral gösterilerimiz var, şiirler var, sunumlar var. Konserlerimizde, hem kıymetli sanatçılarımız Şevval Sam, Türkiye’yi kucaklayacak türküleriyle, şarkılarıyla keyifli bir akşam geçirmemizi sağlayacak. Ardından yine çok değerli bir müzisyenimiz Fahir Atakoğlu’nun bir senfoni orkestrasıyla çok özel besteleri, Türkiye’yi, Kuva-i Milliye’yi, Cumhuriyet’i hissettiren bestelerle buluşturacak. Akabinde de Gökhan Athena Grubu’yla beraber İstanbul’un zevkli bir akşamı olacak. Bir gün sonra 29’unda da tabii ki devletimizin resmi töreni var. Vatan Caddesi’ndeyiz. Yine sonrasında ilk defa, gelecekte dünyanın en güzel kordonu yapmayı planladığımız Salacak Sahili’nden hem tarihi İstanbul yarımadasını hem de Karaköy’ü, Galata Kulesi’ni, Atatürk’ümüzle özdeşleşen Dolmabahçe Sarayı’nı gördüğümüz o bölümde yaklaşık yedi platformda kurulacak sahnelerde; gösteriler, mehteran takımından kent bandosuna, yine teatral gösterilerden şiir performanslarına ve bunun yanı sıra oradaki marşlarımızla insanlarımızla beraber bir ‘sokak balosu’ tadında güzel bir buluşmaya döneceğini düşünüyorum ve o kordondan Boğaz’a dönük ışık gösterileri ve bütün dünyaya servis edebileceğimiz görüntüler ortaya çıkacak. Yani hem Salacak Meydanı’ndan hem de bir gün önce Sultanahmet Meydanı’ndan canlı yayınla vereceğiz. İsteyen kanallar bizim bu görüntülerimizi alıp yayınlayabilirler. Birçok kanala bunu bildireceğiz. İlk defa İstanbul, Türkiye ve Dünya’ya; Türk Milleti’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük, en milli bayramı olan Cumhuriyet Bayramı’nı hem kutlayacağız hem yayınlayacağız hem de bütün dünyaya hissettireceğiz.”
“TEMEL ATMAYARAK 15 YAŞAM VADİSİ KAZANDIRACAĞIZ!”
İmamoğlu’na sorulan son soru, “Bu arada ilk kez bir ‘temel atmama’ töreni yapacaksınız. Ayrıntıları belli mi? İstanbulluya ne kazandıracak” oldu. İmamoğlu, bu soruya, “Yani ayrıntıları elbette belli; ama çalışıyoruz. Tarihini sizinle paylaşacağız. Buradaki temel mantık şu: Evet, ‘temel atmama töreni’ bana ait bir fikir. Beğenilebilir, beğenilmeyebilir, ama geldiğimiz günde ihalesi oluşturulmuş, yapılmak üzere olan bir sistemi iptal edip daha sonrasında baktığımız çalışmalarımız neticesinde, gerekli olmadığı sonucuna teknik arkadaşlar vardı. Şu an akademik olarak bununla ilgili çalışmalar yapılıyor. Güçlendiriliyor bu tez ve ben bunun da netleşeceğini düşünüyorum. Çünkü bu kararın yüzde 99,9’u önümüze geldi. Niye temel atmama töreni? Çünkü temelin atılmamasıyla İstanbul 1,5 milyar lira kazanmış olacak. 1,5 milyar lira! Büyük bir bütçe yani… Biz 1,5 milyar lira ile bu şehre 15 tane ‘Yaşam Vadisi’ kazandıracağız. Dolayısıyla bir israfı nasıl engellediğimizi hissettireceğiz. Bunu günü geldiğinde, yerinde ne ifade ettiğimiz tüm detaylarıyla, ‘yapmayarak neyi kazandığımızı’ da anlatarak hepinizi oraya davet edeceğim” yanıtını verdi.
HABER: İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 257173
Muğla'nın Dalaman ilçesi açıklarında 4,6 büyüklüğünde deprem meydana geldi...
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) internet sitesinde yer alan bilgiye göre, saat gece yarısı, Akdeniz'de merkez üssü Muğla'nın Dalaman ilçesi açıkları olan 4,6 büyüklüğünde deprem kaydedildi.
Deniz yüzeyinin yaklaşık 7 kilometre derinliğindeki depremin merkez üssünün Dalaman'a 28 kilometre mesafede olduğu belirlendi.
HABER: Ayten YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 196998
Van-Erciş karayolundan askerleri taşıyan midibüs, yoldan çıkarak tarlaya devrildi. Kazada ilk belirlemelere göre 2'si ağır 26 asker yaralandı...
Kaza akşam saatlerinde Van- Erciş karayolunun 30’uncu kilometresinde meydana geldi.
Erciş’ten Van'a asker taşıyan sürücüsünün kimliği henüz belirlenemeyen 65 BA 454 plakalı midibüs, iddiaya göre lastiğinin patlaması sonucu kontrolden çıktı. Sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybettiği midibüs yoldan çıkarak 3 metreden şarampole devrildi...
Yan yatan minibüste ilk belirlemelere göre 26 asker yaralandı.
İhbar üzerine olay yerine polis, jandarma, sağlık, UMKE ve AFAD ekipleri sevk edildi. Yaralılar sağlık ekiplerinin yaptığı ilk müdahalenin ardından Van’daki çeşitli hastanelere kaldırıldı. Tedavi altına alınan 26 askerden 2’sinin durumunun ağır olduğu belirtildi.
Kaza yerinde inceleme yapan ekipler, çevrede el feneri ile yaralı olup olmadığını araştırdı. Kaza nedeniyle karayolunda ulaşım, tek şeritten kontrollü olarak sağlandı.
Kaza ile ilgili soruşturma sürdürülüyor.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 782937
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, seçildikten sonra da semt pazarlarını unutmadı. Seçim kampanyası sırasında da ziyaret ettiği Güngören Haznedar Pazarı’na bir kez daha gelen İmamoğlu, vatandaşlarla buluştu. İmamoğlu, Engin Üzüm adlı pazarcı esnafının, “Seçim zamanı da yemiştin. Gel bir enginar ye” teklifini geri çevirmedi. İmamoğlu, vatandaşların ve esnafın yoğun ilgisi altında zorlukla ilerlediği pazardan, yine zorlukla ayrılabildi...
GÜNGÖREN / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, seçim kampanyasının omurgasını oluşturan pazar ziyaretlerine, seçildikten sonra da devam etti. Güngören’deki Haznedar Pazarı’nı ziyaret eden İmamoğlu, vatandaşlar tarafından alkışlarla ve “Ekrem Başkan” tezahüratıyla karşılandı. Pazar ziyareti sırasında vatandaşlara, İmamoğlu’nun seçim kampanyasında kullanılan afişlerden yapılmış bez çantalar hediye edildi. Seçim dönemlerinde daha önce 2 kez ziyaret ettiği pazarın girişinde bir vatandaşın, “Sarılayım bir” sözleriyle karşılanan İmamoğlu, kendisine gösterilen yoğun ilgi nedeniyle zorlukla ilerledi. İmamoğlu, Engin Üzüm adlı pazarcı esnafının, “Seçim zamanı da yemiştin. Gel bir enginar ye” teklifini geri çevirmedi.
Bu sırada bir vatandaş, “Arya Deren” isimli 1 aylık bebeğini İmamoğlu’nun kucağına verdi. Bebeği kucaklayan İmamoğlu, duygularını, “İnsanın içi titriyor” sözleriyle dile getirdi.
VATANDAŞ: “ÖLMEDEN BİR FOTOĞRAF ÇEKTİREYİM”
Bazı vatandaşların İmamoğlu’na sarılıp ağlamaları, duygusal anların yaşanmasına neden oldu. Bir kadın vatandaş da “Dedim ki ölmeden bir resim çektireyim, önüme geldi” diyerek, İmamoğlu ile fotoğraf çektirdi. Başka bir vatandaş da “Başkanım, Sirkeci’yi istiyorum. Halkın olan şeyi istiyorum. İstanbul’un hakkını, İstanbullular yiyecek” sözleriyle İmamoğlu’na desteğini gösterdi.
İmamoğlu, diğer bir vatandaşın “Allah, güç kuvvet versin size. Size boyuna dua ediyoruz. Tek kurtarıcımız sizsiniz” sözlerine ise “Hep birlikte” yanıtını verdi. Bazı vatandaşlar, yakınlarını cep telefonlarıyla İBB Başkanı’yla görüştü. İmamoğlu’nu yakınıyla telefondan görüştüren bir kadın vatandaş, “Görmek istediğimiz tablo bu” dedi. Vatandaşlar, pazar çıkışında da İmamoğlu’na olan ilgilerini devam ettirdi. İmamoğlu, zorlukla ilerlediği pazardan, yine zorlukla ayrılabildi.
HABER :Ayten YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 114335
Gazipaşa'da bu yıl 10'uncusu düzenlenen Gazipaşa Çekirdeksiz Nar ve Tropikal Meyve Festivali'nde stant da satışı yapılan ürünler arasında mango meyvesi 30 liradan alıcı buldu...
Antalya'nın Gazipaşa ilçesinde bu yıl 10'uncusu yapılan Çekirdeksiz Nar ve Tropikal Meyve Festivali'nde ilçede üretilen başta nar olmak üzere çok sayıda tropikal meyve üretici ve tüketiciyle buluşturulurken, tanıtımları da yapıldı.
Festival alanında kurulan stantta ürettiği mangoları satan İzzet Akyol'un 'Keitt' cinsi olan 500 gramlık mangosu 30 liraya alıcı bularak, festivalin en pahalı ürünleri arasında yer aldı.
'25- 30 LİRA ARASINDA SATILIYOR'
İzzet Akyol, "Fuarımızın en gözde meyvesi mango. Gazipaşa'da 10 yıldır mazisi olan mango meyvesinin birkaç yıldır hasadını yapıyoruz. Dönüm başı 40 ağaç dikebiliyoruz. Ağaç başı 100 meyve alabiliyoruz. 25- 30 lira arasında satılıyor. Dekardan 50 bin ile 100 bin lira arasında gelir elde edilebilecek alternatif bir tarım ürünü. Elimizde yabaniler de var, aşılıları da var. Yabani meyveleri üretim için kullanıyoruz. Aşılı olanlar ise vatandaşımızın yemesi için" dedi.
'300 GRAMDAN 1.5 KİLOYA ÇIKABİLİYOR'
Üreticilere alternatif tarım ürünü olarak mangoyu tavsiye ettiğini anlatan İzzet Akyol, "Bahçelerinde görmek istiyoruz. Hem kâr ve gelir getirici hem de fazla ilaç istemeyen bir meyve çeşidi. Şu anda ilçemizde 5- 6 çeşit mango türü üretilmektedir. Aşılı mango türleri 300 gramdan 1.5 kiloya çıkabiliyor. Elimizde 'Keitt' cinsi 500 gramlık meyveler var. Bunların ortalama fiyatı 25- 30 liradır. Bu türden 1 kilograma kadar meyve elde edilebiliyor" diye konuştu.
HABER: Emine YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 131453
BİR KURUMUN SAYGINLIĞI BÖYLE YOK EDİLİYOR...
Anamur Belediyesi'nde kamuya tahsis edilmemiş olan tüm menkuller haciz ediliyor.
MHP'li Hidayet Kılınç yönetimindeki Anamur Belediye Başkanlığı'nın Betaş İnşaat'a olan 3 milyon TL'lik borcundan dolayı haciz işlemi başlatıldı. Belediyedeki kamuya tahsis edilmemiş olan tüm menkullerin haczine başlandı.
POLİS ARAÇLARA EL KOYDU...
Ayrıca Anamur Belediye Başkanı Hidayet Kılınç'ın 33 LF 004 plakalı makam aracı plakasının Toyoto RAV 4 marka bir araca tescil edilmişken, bu plakanın sökülerek Volvo marka bir araca takıldığı iddia edildi.
Kılınç'ın, KKTC Başbakanı Ersin Tatar'ın Anamur ziyareti sırasında bu araçla korteje katıldığı ve bu durumun da 'Resmi Belgede Sahtecilik' suçunu oluşturduğu ileri sürüldü. Polis, söz konusu makam aracı ile üzerinde yakalama kaydı olan belediye araçlarına el koydu.
Anamur Belediye Başkanı Hidayet Kılınç'ın şoförünün polislerin yanına gelerek "Bu olaydan emniyet müdürünün de haberi var. Siz kim oluyorsunuz?" diyerek polisleri uzaklaştırmaya çalıştığı iddia edildi.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 688521
Anayasa Mahkemesi’nden belediyeleri rahatlatan karar...
Muratpaşa itiraz etti belediyeler rahat etti.
Muratpaşa Belediyesi’nin yaptığı itiraz sonucunda Anayasa Mahkemesi, kamu kurumlarının taşeron işçilere ödedikleri kıdem tazminatlarını şirketlere rücu edilmesine son veren yasa maddesini iptal etti. Böylece belediyeler ve diğer kamu kamu kuruluşları, ödedikleri kıdem tazminatlarının alt işverenden alabilecek.
Muratpaşa Belediyesi, 21 Şubat 2019 tarih ve 7166 sayılı kanunla kamu kurum ve kuruluşları tarafından hizmet satın alma yöntemiyle çalıştırılan işçilere ödenen ve ödenecek kıdem tazminatlarının alt işveren konumundaki şirketlere rücu edilmesine son verilmesine karşı Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulundu.
Aynı zamanda açılmış rücu davalarından da vazgeçileceğini düzenleyen söz konusu düzenlemeyle ilgili Muratpaşa Belediyesi’nin kadın avukatları, Antalya’da 5 ayrı asliye hukuk mahkemesinde devam eden davalarda, değişen yasa maddesinin Anayasa’nın ‘hukuk devleti’, ‘eşitlik’, ‘hukuki güvenlik’, ‘meşru beklenti’, ‘kazanılmış hakların korunması’, ‘kanunun geriye yürümezliği’ ilkelerine ayrı olduğunu savundu.
Muratpaşa Belediyesi’nin “Anayasa’ya aykırılık” iddiasını yerinde bulan Antalya 2, 3, 4, 6 ve 11’inci Asliye Hukuk Mahkemeleri düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Başvuruyu görüşen Anayasa Mahkemesi, ilgili kanun maddesinin Anayasa’nın kanun önünde eşitlik ilkesini düzenleyen 10’uncu maddesine aykırı olduğuna karar vererek düzenlemeyi iptal etti.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı, 15 Ekim tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girerken hizmet satın alma yoluyla çalıştırılan işçilere ödenen kıdem tazminatlarında rücu edilmesiyle ilgili olarak eski uygulamaya dönüldü. Muratpaşa Belediyesi’nin tüm kamu kurum ve kuruşlarını için önemli sonuçlar ortaya çıkaran hukuk mücadelesiyle, asıl işveren durumundaki kamu kurum ve kuruluşları ödedikleri kıdem tazminatlarının alt işveren konumundaki şirketlerden alabilecek.
Aynı zamanda avukat olan Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, iptal edilen yasa maddesinin bir süredir Türkiye’deki tüm belediyeler için önemli bir sıkıntıya neden olduğunu söyledi. İşçilerin hak etmiş oldukları kıdem tazminatları belediyeler tarafından ödenirken şirketlere rücu edilememesinin özellikle belediyeler için büyük bir mali yük ortaya çıkardığını kaydeden Başkan Uysal, “Tüm belediyeleri rahatlatan iptal kararının alınmasında süreci ısrarla takip eden, mücadeleden vazgeçmeyen belediyemiz kadın avukatlarını kutluyorum” dedi.
HABER: Halime Yağmur AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1211466
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın Haydarpaşa ve Sirkeci garlarının ihalesine yönelik açıklamalarına yanıt verdi. Bakan’ın ihaleyi alan kişiyle makamında çekilen fotoğrafın anlamlı hale geldiğini vurgulayan İmamoğlu, “Şaibeyi çok daha büyütmüş durumdasınız. TCDD’nin itibarını zedelemekmiş... TCDD’nin itibarını yeterince zedelediniz zaten. Bugüne kadar işlemlerinizde, yaptığınız işlerde, kazalarda zedelediniz zaten. Ama daha büyük zedeleme TCDD’nin tarihi iki simgesini, Sirkeci ve Haydarpaşa’yı herhangi birine, bilmediğiniz birine vermeyi tercih ederek, tercih etmeye çalışarak büyük bir zedelemeyi siz yapıyorsunuz. Bizim de vazifemiz, büyük bir sorumlulukla size engel olmak olacak. Bu tarihi binalarımıza sonuna kadar, İBB olarak aslanlar gibi sahip çıkacağız. Günün birinde çok utanacaksınız. Bu yaptıklarınıza çok utanacaksınız sayın Bakan” dedi...
DÜNYA TİCARET MERKEZİ / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, kamuoyunda tepkilere neden olan Haydarpaşa ve Sirkeci garları ihalesine yönelik beyanlarda bulunan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’a bir açıklamayla yanıt verdi. Dünya Ticaret Merkezi’ndeki Otobüs A.Ş. Genel Müdürlüğü’nde kameraların karşısına geçen İmamoğlu, tepkisini şu sözlerle dile getirdi:
“EMİN MİSİNİZ? AÇIKLAMASI BU MU?”
“Dün akşam itibariyle sayın Ulaştırma Bakanı’nın yaptığı açıklamayla ilgili hem sizlerle hem de tabi halkımızla, özellikle İstanbullu hemşehrilerimle bu beyana dönük tespitlerimi, düşüncelerimi paylaşmayı önemli buldum. Dün Sayın Bakan’ın yaptığı açıklamayı, ne yazık ki ve ne acı ki, ihaleye giren malum şirketin avukatı mı yaptı, Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanı mı yaptı, ben anlayamadım. Daha doğrusu bir fark göremedim. Bir avukat, bu ihalenin hediye edildiği bu şirketin sahibi olan kişiyi ancak bu kadar savunabilirdi. Ancak bu kadar savunma içerikli bir metin yayınlanabilirdi. Ben metni okuduğumda, ‘Emin misiniz? Açıklaması bu mu’ diye sorma ihtiyacı duydum. Üzüldüm. Türkiye Cumhuriyeti adına üzüldüm. Birincisi, Basın Müşavirliği’nin yapmış olduğu açıklama ve sonrasındaki bu açıklama, eğer sayın Bakan’ın direkt ifadesi ise bu çok büyük bir ayıp ve tarihe geçmiştir. Bakanlık eşittir bir vatandaşın avukatlığı durumuna düşmüştür, üzülüyorum. Çok yanlış yapmıştır.”
“ÇOK ACI BİR AÇIKLAMA”
“Daha internet sitesi olmayan, 10 bin lira sermayeli bir şirketin, bu ihaleyi alırken ikinci davet gününden bir gün önce 1 milyon liralık sermaye artışını yapması bile bir şaibenin önemli bir parçasıdır. Nasıl bir sinyal aldı? Nasıl bir uyarı aldı? Nasıl böyle bir ihtiyaç hissetti? 15 gün içerisinde değerli bir ispat olarak görüyorum bunu ve vatandaşlarımızın dikkatini önemle bu hususa çekmek istiyorum. Hani hep bahsettim ya; bir avuç insan. Sayın Bakan bu açıklamasıyla bir avuç insanın yanında olmayı tercih etmiştir, 16 milyon İstanbullunun değil. Çok acı bir açıklamadır. Neymiş? Efendim 4 milyon liralık iş yapma şartı varmış! Allah aşkına; burada 254 milyon liralık iş yapmış olan sadece Kültür A.Ş.’den bahsediyoruz. 4 firma konsorsiyumu var, bunların dördü de kamu iştiraki, İBB’ye ait. Sadece bir tanesinin 254 milyon liralık iş tecrübesi var. Siz, iş tecrübesinden bahsediyorsunuz ya da başka bahanelerden.”
“BU ÜLKENİN ATANMIŞ BAKANI BUNU SÖYLEYEMEZ!”
“Yani bakar mısınız: ‘Birisi 100 bin TL vermiş, öbürüsü 350 bin TL vermiş!’ Bir bakanın, bu şekilde, ‘Çok para verdi. İhale ona verildi’ gibi açıklamalar yapması… Ki bu da yanlış. Bu da doğru değil. Niçin doğru değil? Zaten siz bizi, ikinci pazarlığa davet bile etmediniz. İhaleyi 2 aşamalı tarifliyorsunuz; birinci aşamada teklif alırsınız, ikinci aşamada o pazarlıkta nereye gidileceğini kimse bilemez. Bu kadar yanlış açıklamalar, ‘Daha fazla para verdi’ vesaire gibi açıklamalar yapmak; hangi motivasyon? Üzülüyorum. Bu ülkenin atanmış bakanı olan kişi bunu söyleyemez. Bu mümkün değil.”
“İSTANBUL’U HİSSEDEMEMİŞSİNİZ”
“Bakan’ın söylediklerini burada tek tek telaffuz etmek niyetinde değilim; ama önemli bir cümlesi var: ‘İBB’nin elinde, bu alanlardan binlerce katı büyüklüğünde yerler var iken ihaleye konu alanlarda toplum yararına modern bir kültür sanat alanı kurulacak olması sayın İmamoğlu'nu neden rahatsız etmektedir.’ Allah Allah! Sayın Bakan, projeyi mi biliyorsunuz acaba? Daha ortada proje yok. Bu ihaleyi alan firma size projeyi mi gösterdi? Modern bir kültür sanat alanı...? Nerden biliyorsunuz? Bir yapı mı gösterdi size? Merak ediyorum. Bu ihaleyi verdikleri şirketten ne kadar emin, ne kadar iyi ve farkında; biliyor! Daha acısı; ‘Bu alanlardan binlerce kat büyük alanlarınız var...’ Sayın Bakan, siz, İstanbul'u hissedememişsiniz. Türkiye'yi hissettiğiniz konusunda da artık şüphelerim var. İstanbul'un iki değerli önemli alanından bahsediyoruz. Bir tanesi Haydarpaşa, diğeri Sirkeci. Yani yüzyılı aşkın bu şehrin ve bu ülkenin tarihine damga vurmuş iki simge alandan bahsediyoruz. Siz kalkmışsınız, ‘Niye buna ses çıkarıyorsunuz? Elinizde binlerce alan var... Modern bir yapı kurulacak’ diyorsunuz.”
“O FOTOĞRAF ANLAMLI HALE GELMİŞTİR SAYIN BAKAN”
“Artık o fotoğraf çok anlamlı hale gelmiştir Sayın Bakan! Sizin makamınızda çekildiğiniz o fotoğraf çok anlamlı hale gelmiştir. Şaibeyi çok daha büyütmüş durumdasınız. Açıkçası 16 milyon insan adına bu şehrin kültürüne, sanatına bir motivasyon olarak odaklanacağınıza, bir kişinin, bir avuç insanın, kim olduğu belli olmayan, ne yapacağını bilmediğimiz… Ben bilmiyorum. Belki siz daha bilgi sahibisiniz bu konuda. Şaibeyi büyütüyorsunuz. Buna motive olmanız… TCDD’nin itibarını zedelemekmiş. TCDD’nin itibarını yeterince zedelediniz zaten. Bugüne kadar işlemlerinizde, yaptığınız işlerde, kazalarda zedelediniz zaten. Ama daha büyük zedelemeyi, TCDD’nin tarihi iki simgesini, Sirkeci ve Haydarpaşa’yı herhangi birine, bilmediğiniz birine vermeyi tercih ederek, tercih etmeye çalışarak siz yapıyorsunuz. Bizim de vazifemiz, büyük bir sorumlulukla size engel olmak olacak. Bu tarihi binalarımıza sonuna kadar, İBB olarak aslanlar gibi sahip çıkacağız. Ve günün birinde çok utanacaksınız. Bu yaptıklarınıza çok utanacaksınız Sayın Bakan.”
“GÜNÜN MANEVİ RUHUNA TAM TERSİ DAVRANAN SİZİ KINIYORUM”
“Ben, Türkiye Cumhuriyeti’nin yargısına, adaletine güveniyorum. 16 milyon insan adına başvurumuzu yaptık. 16 milyon insan adına bu başvurumuzun her anını takip edeceğiz. Hukuki haklarımızı sonuna kadar arayacağız. Hukuki hakları ararken, şu Türkiye’nin tam da Sayın Bakan’ın bahsettiği gibi, milli birlik ve beraberliğe bu kadar ihtiyaç duyduğumuz tarihte, basit bir konuyu, bir kamu kurumunun başka bir kamu kurumuna verebileceği bir tarihi alanı bu şekilde bir avuç insana teslim ederek, bu manevi ve milli sürecin ruhuna tam da ters hareket ettiğiniz için sizi kınıyorum Sayın Bakan. Tam da ters siz hareket ettiniz. Sizi kınıyorum. Bu süreci gayet güzel, gayet insani, gayet milli, gayet manevi bir süreçle atlatabilirdiniz, çözebilirdiniz. Ben size fırsat vermeye çalıştım, ama başaramadınız. Çünkü başka bir motivasyonunuz var. Anlayamıyorum ama günün birinde bu ortaya çıkar. Yaptığınız yanlışı bilirsiniz. İnşallah yargı bunu düzeltecek ve çok utanacaksınız.”
“KENDİ İTİBARINIZ VE KARİYERİNİZ İÇİN YANLIŞI DÜZELTİN”
İmamoğlu, daha sonra basın mensuplarının sorularını yanıtladı. İmamoğlu’na sorulan sorular ve İBB Başkanı’nın verdiği yanıtlar şöyle oldu:
“Gar ihalelerinden men edilmenizin ardından yaptığınız o açıklamanın içerisinde, İstanbul halkını galeyana getirmek ve zorbalık suçlamaları da var…”
- Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğunu, hukukla hak aramanın ne kadar doğru olduğunu çok iyi bilen birisiyim. Dünkü açıklamalarında, hukuka aykırı, devlet adamlığına aykırı ve gerçekten Türkiye’nin idari ve mali anlamda usule aykırı o kadar çok kötü cümleleri var ki. Toplumu, tavır ve açıklamaları ile galeyana getiren kendisi; ama İstanbul halkı o kadar sağduyulu ve bilinçli ki, hakkını sonuna kadar arayacağını iyi bilir. Biz hukuka gidiyoruz, hakkımızı arıyoruz. Tekrar söylüyorum sayın Bakan, yine sizi bakanlık yapmaya davet ediyorum. Umarım düzeltirsiniz yanlışlarınızı. Kendi itibarınız ve kendi kariyeriniz için.
“SİZ BENİ ÇAĞIRMADINIZ Kİ!”
“Bakan, ifadesinde, ‘350 bin TL veren yerine, 100 bin TL veren ortak girişime neden verelim, bu meşru olmaz” diyor. Böyle bir rakam var mı?”
Birincisi siz kapalı zarf usulü bir teklif alıyorsunuz. Bir taraf 100 bin, diğer taraf 300 bin lira vermiş. Bakın, bütün etik ve ahlaki kısımları bir kenara koyalım. Varsayalım herhangi bir ihaledesiniz. Diyorsunuz ki, ‘İkinci kısımda da pazarlık yapacağım.’ Siz beni çağırmadınız ki! 16 milyon insanı, İBB’yi men ettiniz. Adam tek başına girdi. Orada ne olduğunu biliyor musunuz? Siz davet edildiniz mi? Sizin haberiniz var mı? ‘Girdi ve 350 bin lira verdi!’ Bir kere usulü yakalayın. Siz, bizim men edildiğimizi, bizden duydunuz. Biz, o aldığımız belgeyi alır almaz tepkimizi gösterdik. İş olmuş, bitmiş. Siz bile davet edilmediniz. Biz zaten men edildik. Bakanın açıklamalarına baktığınız da o kadar derin soru işaretleri var ki. Yazık etti yani. Şu kadar meselede bakan bütün kariyerine yazık etti. Çok acı. Bütün kariyerine.
“YANLIŞLARINI DÜZELTMEK İÇİN BAKAN BENİMLE GÖRÜŞSÜN”
“Bakanla görüşme talebiniz olacak mı?”
- Bakanla neden görüşme talebim olsun. Bakan benimle görüşmek istesin. Bütün yanlışlarını düzeltmek için, o benimle görüşmek istesin. Ben, bu sürece kararımı verdiğim gün, ‘Arkadaşlar gireceğiz ve burayı İstanbul adına alacağız’ dediğim zaman, büyük bir motivasyonla çıkıp basın müşavirliğinden açıklama yaptı, ‘Buna giremezsiniz’ diye. Yani utanç verici. Ben sayın Bakan’ı niye arayayım ki? “Biz de gireceğiz” dedik. Arayıp, neden giremeyeceğimizi anlatsaydı bakalım. Onun anlatması gerekirdi. Dolayısıyla ben, İBB’nin seçilmiş 16 milyon insanın belediye başkanıyım. O bakımdan, bu aşamadan sonra herkesle görüşürüm. Arasın tabii ki görüşürüm; hatasını düzeltecekse.
“İBB, PARTİ BELEDİYESİ DEĞİL”
“Motivasyonu anlamıyorum diyorsunuz. İktidar partisi İstanbul’da birçok etkinlik yapıyordu. Haliç Kongre merkezi, Lütfü Kırdar vs. Ama buralar İBB’ye geçti. Anadolu ve Avrupa yakasında etkinliklerini yapmak üzere böyle bir motivasyon olabilir mi? Ne düşünüyorsunuz?
- Türkiye Cumhuriyeti parti devleti değil, İBB’de parti belediyesi değil. Bizim bütün mekanlarımız, siyasi partilerin eylem, etkinlik veya gösteri, toplantı yapabileceği bütün mekanlarımız Cumhuriyet Halk Partisi’ne ne kadar açıksa Adalet ve Kalkınma Partisi’ne de o kadar açık. Onların dönemi bitti. O farklılık onların dönemindeydi. Şimdi yok. İstedikleri her yeri biz onlara açarız. Kaygı o ise, kaygı yok.
“UMUYORUM BU METNİ BAŞKASI YAZMIŞTIR”
“Geriye dönük bir inceleme yaptırdınız mı? Belediyenin ihaleye girme durumu varken çekildiği, alabileceği ihale varken vazgeçtiği…”
Tümüyle sorgulamak lazım açıkçası Şimdi tabi bu soru işareti. Tümüyle bakmamız lazım. Birçok alanı sorguluyoruz, ama bu da ayrı bir paragraf. Yani şimdi bakacağız daha önceki uygulamalara. Haklısınız, bu sorunuz doğru bizim oturup bakmamız lazım. Daha önceki uygulamalarda da acaba İBB, kamuda olması gereken bazı alanlar, acaba ilgilenmedi mi? Göz mü yumdu? Umursamadı da mı başkalarına geçti? Bakın Ekrem İmamoğlu’ndan bahsetmiyorum, eş dosttan bahsetmiyorum. 16 milyon insan, Sirkeci ve Haydarpaşa’nın o tarihi duygularını hisseden… Bunu dünyaya anlatsan gülerler. Yazık, günah. Şunu nasıl tartışma haline getirirsiniz ya? Ya kimdir Allah aşkına? Daha düne kadar kimsenin tanımadığı, internet sitesi bile olmayan 10 bin lira sermayeli, yani televizyona konuşurken dalga geçerek konuşan bir insana, dünyanın en simgesel, sadece İstanbul için demiyorum, birisi Haydarpaşa, Anadolu insanlarının buraya göçünün buraya gelişinin tarihle buluşmasının, Mustafa Kemal Atatürk’ün, birçok anın simgesi. Sirkeci Garı, bütün Trakya’nın, evladı Fatihan’ın oradan gelip Türkiye’ye, anavatana sığınmalarının göçlerinin simgesi Sirkeci’yi sen alıyorsun, dalga geçerek, süreci bir çocuk oyuncağı gibi hissederek ifadelerde bulunan bir kişiye, bir avuç insana teslim etmek için avukatlık yapıyorsun ya. Ya bu kadar basit bir mevzu. Bu kadar milli, bir dönem diyorsunuz, bu kadar milli, bu kadar bir arada olmamız gereken dönemde yaptığınız basitliğe bakın. Millete özür borcunuz var. Şimdiden ben diyorum ki, üst mercilere bu süreci taşımadan sayın Bakan’a defalarca fırsat veriyorum. Tekrar fırsat veriyorum. Yanlıştan dönün. Umuyorum bu metni başkası yazmıştır. Özür dilersiniz, geri dönersiniz. Üst yetkililere taşımadan inşallah düzeltirsiniz. Bence sizden kendi kabineniz ve partinizdeki birçok insan, bu sözlerinizden utandı. Ben hissediyorum onu.
HABER:İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 143122
Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde ,PKK'lı teröristlerin askeri araca roketatar ile düzenlediği saldırıda yaralanan 5 askerden Er Zekeriya Altonuk (32), tedavi gördüğü hastanede şehit oldu...
Doğubayazıt’ta önceki gün, İran sınırındaki Şehit Piyade Er Haşim Türkoğlu Karakolu ile Kozlu Üs Bölgesi arasında devriye görevi yapan askerleri taşıyan zırhlı araca, PKK’lı teröristler tarafından roketatarla saldırı düzenlendi.
Saldırıda 5 asker yaralandı. Askerlerden 3’ü Doğubayazıt’a, biri Erzurum’a, biri ise Iğdır’daki hastanelere kaldırıldı.
Iğdır Devlet Hastanesi’nde ameliyat edilen Er Zekeriya Altunok, doktorların tüm çabasına karşın bugün öğle saatlerinde kurtarılamayarak şehit oldu.
Evli ve 2 çocuk babası Er Zekeriya Altunok’un Yozgat doğumlu olduğu, ancak ailesinin yaşadığı Kayseri’de son yolculuğuna uğurlanacağı belirtildi.
HABER: Halime Yağmur AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 238427
Büyükşehir belediyeleri taslağı değişiyor. İlçeler merkez ve taşra olarak ikiye ayrılacak. Taşra ilçelerine ayrı bütçe verilecek. Belediye ve bakanlık dışında kimsede imar yetkisi olmayacak. Belediyenin yapmadığı işi valilik yapacak...
AKP KAYBETTİĞİ BÜYÜKŞEHİRLER İÇİN HİLE YOLUNU SEÇİYOR...
Hürriyet’ten Nuray Babacan’ın haberine göre iktidar tarafından hazırlıkları süren Büyükşehir Belediyeleri Taslağı, finansman ve etik düzenlemelerin dışında, bu belediyelerin idari yapı ve ilçelerle olan ilişkileri konusunda da yeni düzenlemeler getirecek.
8 ayrı bölümden oluşan taslağın ilgili bölümündeki düzenlemelere göre imar planı hazırlamakta esas yetkili belediye meclisleri olacak.
Ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın resen plan yapma ve kontrol yetkisi olacak.
Belediyelerin görevlerini ihmal etmeleri durumunda yeni bir mekanizma kuruluyor.
Halkın sağlığı ve esenliğini ilgilendiren konularda, belediye üzerine düşeni yapmazsa, mahkeme, valilik, bakanlığa kadar uzanan uzun süreç kısaltılıyor. Örneğin, bir bölgeye su verilemiyorsa, valilik hizmetin üç gün içinde yapılması için uyarıda bulunacak. Yapılmazsa, doğrudan hizmeti valilik üstlenecek. Bütçesi merkezden sağlanacak ve belediye başkanı hakkında görevi ihmal soruşturma süreci başlatılacak.
HABER: Ayten YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1131957
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile birlikte, “İl Danışma Kurulu Toplantısı”na katıldı. ‘Seçimsiz Dönemde Siyaset ve İktidar Vizyonu’ adı altında yapılan oturumda katılımcılara hitap eden İmamoğlu, Haydarpaşa ve Sirkeci Garı ihalesinden İBB’nin elenmesini yeniden gündeme taşıyarak, “Bu ihaleyi yapıp büyük bir motivasyonla belirli kişilere vermeyi, bu aymazlığı kendisine vazife edenler inanın, 31 Mart’ta seçimi iptal ederek Türkiye’nin demokrasisine ihanet edenlerle aynı bir avuç kişi olduğunu buradan ifade etmek istiyorum. Bu süreci sıradan bir şekilde takip edeceğimizi düşünenler gözlerimizdeki inanca baksınlar ve 23 Haziran’ı hatırlasınlar” dedi. İmamoğlu, bunun yozlaşmışlığa karşı bir duruş olduğunun da altını çizerek, “Eğer siz buna sessiz kalırsanız daha büyüklerini yaşarsınız” şeklinde konuştu...
HALİÇ KONGRE MERKEZİ / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Kerem İmamoğlu,CHP İl Başkanı Canan Kafatancıoğlu ile birlikte, Haliç Kongre Merkezi’nde CHP İlçe Başkanlı tarafından düzenlenen, İl Danışma Kurulu Toplantısı”na katıldı. ‘Seçimsiz Dönemde Siyaset ve İktidar Vizyonu’ adı altında yapılan oturuma, İmamoğlu ve Kaftancıoğlu’nun yanı sıra, genel başkan yardımcıları, parti meclis üyeleri, milletvekilleri ile ilçe başkanları da hazır bulundu.
İmamoğlu, TCDD’nin yaptığı , ‘Haydarpaşa ve Sirkeci Garı atıl depo alanlarını kiralama’ ihalesinden İBB’nin elenmesi ve sonrasında da atılacak adımlar ile ilgili gazetecilere program öncesi değerlendirmelerde bulundu.
-BU MESELE, BİR KURUMUN BİR BAŞKA KURUMDAN YER ALMA MESELESİ DEĞİL-
İBB hukukçularının, yarın için çok önemli bir hazırlık içerisinde olduğunu belirten İmamoğlu, “Açıkçası dışarıdan bize yüzlerce insandan destek talebi geldi. Onlarla irtibat kuruyoruz. Bu mesele, bir kurumun bir başka kurumdan yer alma meselesi değil. Bu mesele, bir millete ait, çok manevi bir alanın kim olduğunu bilmediğimiz bir insana ya da bir kurumu, arkasında kim olduğunu bilmediğimiz, biraz da dilsiz şeytanlık yapan, süreci bilen ama konuşmayan insanların ülkeyi tehdit eden, manevi değerler üzerinden, ‘Ne olursa olsun, burası benim olacak’ diyen insanlara karşı bir duruş. Haydarpaşa Garı ya da Sirkeci Garı bu şehrin manevi alanlarından ikisidir. Siz bu alanları kültüre, sanata bir takım etkinliklere açıyorsanız bunun en doğru adresi,öncü adresi İBB’dir. Biz bu nedenle bu kadar iddialıyız. Bu iddiamız hep devam edecek. Hukuki anlamda tüm mücadelemizi vereceğiz. Yazık ederler” değerlendirmesinde bulundu.
-BEN BU ŞEHRE İHANET ETTİRMEYECEĞİM!-
İmamoğlu, ülkenin en üst makamına kadar henüz bir çağrı yapmadığını, ama vakti geldiğinde yapacağının altını çizerek şöyle devam etti:
“Şimdilik çağrımı bu işi yapanlara yapıyorum. Bir kere kınıyorum. Suç duyurusunda da bulunacağız. 16 milyon insanın arkamızda olduğunu da biliyorum. Ben 16 milyon insan için, bu milletin maneviyatı için, kim olduğu belli olmayan insanların bu kentin manevi değerlerinin ellerine geçmemesi için bu mücadeleyi veriyorum. Kim olduğunu onlar biliyorlarsa çıksın açıklasınlar. Hala tek bir kelime etmeyen, kendisiyle fotoğraf çektiren, kendisi ile bir arada olan, bir kelime açıklama yapmayan Sayın Bakanı, bakan olmaya davet ediyorum. Bu süreç devam edecek. Benim dilim birilerine sert gelebilir ama; çok yumuşak aslında. Günü geldiğinde devletimizin en üst makamına da bu çağrıyı yapacağım. Diyeceksiniz ki bu kadar mı mühim? Evet mühim. Burada başlayan yozlaşmalar daha büyük yerlere varıyor. Ondan sonra yıllar geçiyor dönüp diyoruz ki, ‘bu şehre ihanet ettik, özür dileriz’. Ben ihanet ettirmeyeceğim ve etmeyeceğim, diye söz verdim insanlara. İhanet etmeye çalışan insanlara da karşı duracağım. 16 milyonun insanın seçtiği belediye başkanı Ekrem İmamoğlu olarak.”
-KİMİN MALINI KİMDEN KAÇIRIYORSUNUZ?-
“Çok komik. Arkadaşlarla gün içinde konuştuk. Hatta şöyle bir yorum oldu. Pazartesine bırakılabilir. Bakın burada başka bir oyun dönüyor, siz takipte bulunun dedim. Hiçbir haber yok. Saat 17.00 itibariyle, mesainin son saati. Şeffaflık nedir” sorusunu soran İmamoğlu, “Dersiniz ki şu saatte pazarlığa çağırıyoruz. Basına bilgi verirsiniz. Ama sizden gizlediler. Demek ki saklanacak bir şey var. Demek ki o insanlar tümüyle güdümlü. O ihale heyetinde olanları da kınıyorum. Onlar ihanet etmişlerdir makamlarına. Bu milletin onlara teslim ettiği makamlarına ihanet etmişlerdir. Saat 17.00’de bir faksla sürece katılamayacağımız anlamında gerekçelerle bilgi veriliyor. Aynı dakikalarda orada pazarlıkla iş bitiriliyor. Kimin malını kimden kaçırıyorsunuz? Bu milleti aptal yerine koymak yakışıyor mu, devlet adamına? Bu işlere çok dikkatli, titiz bakan ve hassasiyetle sorgulayan ben, bu süreci ama siyasal anlamda ama başka kavramlarla 16 milyonun vicdanına, dahası AK Partili insanların vicdanına havale ediyorum” şeklinde konuştu.
Bir gazetecinin, “Yarın sizi de adliyede görecek miyiz? Yarın hukuk süreci başlayacak ama eğer o da fayda etmezse siz de işin içinde olacak mısınız?” şeklindeki sorusuna İmamoğlu şu yanıtı verdi:
“Gayet tabi. Ben bu milletin kenti emanet ettiği kişiyim. Yani ben haksızlığa, hukuksuzluğa sesini çıkartmayacak karakterde biri değilim. Ben tümünde sesini çıkartan, bu ülkede yolunda gitmeyen bir şey varsa ona da ses çıkartan, 16 milyon insanın belediye başkanıyım. Büyük bir konsensüs var. Bana her partili oy verdi. Dolaysıyla bu sadece, CHP’ni bir belediye başkanının duygusu değil. İstanbul İttifakının belediye başkanı kimliği ile hareket etmeye çalışıyorum. Tümüyle de bu benim ruhuma uygun. Benden kimse boynunu büken, kafasını kuma gömen, aynı depremde olduğu gibi, aynen mülteci sorununda olduğu gibi.”
Ekrem İmamoğlu gazetecilere yaptığı değerlendirmenin ardından, “İl Danışma Kurulu Toplantısı”na katılmak için Galata Salonu’na geçti.
-GENEL BAŞKANIMIZ KILIÇDAROĞLU’NA TEŞEKKÜR EDİYORUM-
İmamoğlu buradaki konuşmasına ise tüm partililere teşekkür ederek başladı, Türkiye’nin 31 Mart ve 23 Haziran’da ciddi bir demokrasi sınavı verdiğini belirtti. İmamoğlu, “Bu mücadelede Türkiye’nin mahcubiyetini, 31 Mart’tan sonra oluşan bir kara lekeyi, hep birlikte mücadele ederek Türkiye’nin tekrar demokrasiye kavuşmasını sağladık. Her birinize, bu işe önderlik yapan İstanbul ittifakına, hep birlikte içinde bulunduğumuz Millet İttifakı’na ve her şeyden önce bu sürecin siyaset mühendisliğini yapan Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na çok teşekkür ediyorum” dedi.
-BU PARTİNİN HAS EVLADIYIM-
Yurtdışı gezilerinden bahseden İmamoğlu, kendilerine bakışın çok pozitif yönde olduğunu anlatarak şöyle devam etti:
“İnsanların bize bakışı, çok üst seviyede ve çok pozitif bir yönde. Bu sadece ülkemizin yakın coğrafyasında değil, demokrasinin üst seviyede gelişmiş olduğunu düşündüğümüz Avrupa ve diğer ülkelerde. Bizim bu şekildeki buluşmalarımızı Türkiye geneline yayarak el ele, kol kola daha da güçlü bir şekilde geleceğe adım atmalıyız. Ben Cumhuriyet Halk Partisi ile siyasete başlamış, bu partinin has bir evladıyım. CHP’nin önemini hepimizin kavraması lazım. 10 yıldır CHP’de siyaset yapan, tüm sabrı da burada öğrenen, herkesi kucaklamayı burada öğrenen ve çevresine öğrendiği tüm pozitif duyguları aktarmaya çalışan bir yol arkadaşınızım.”
-CUMHURBAŞKANININ SİYASETE GİRMESİNE VESİLE OLAN PARTİ-
Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye ve dünya siyasetinde çok önemli bir yere sahip olduğunu ifade eden İmamoğlu konuşmasını örneklerle süsledi. İmamoğlu şunları dedi:
“Öyle önemli bir partimiz var ki; Mustafa Kemal Atatürk’ün 9 Eylül 1923’te CHP’nin kuruluş süreci ile beraber Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu gerçekleşti. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’ncü yılına doğru gidiyoruz ve inşallah hep birlikte kutlayacağız. Hem Türkiye’de hem İstanbul’da en yakışan şekilde kutlayacağız. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. 1974 yılında CHP, rahmetli Bülent Ecevit ile beraber, ‘Ayşe tatile çıksın!’ talimatı ile Kıbrıs’a yaptığı hareketle, Kıbrıs Türklerine sahip çıkması bir devlet kurulmasının ilk adımı atıldı. Dünya siyasetine baktığımızda bir devletin kurulmasına öncülük etmiş bir parti yok. Ne kadar önemli bir partiye hizmet ettiğimizin herkes farkında olması lazım. Bu ülkenin Cumhurbaşkanının siyasete girmesine vesile olan veya o süreci başlatan, milletvekili seçilmesine vesile olan sürecin altında da aslında Cumhuriyet Halk Partisi var.”
-BAZI ZİHNİYETLER BENİ ÜZMEKTE, KAYGILANDIRMAKTA-
“Biz, milli dava nedir? Milli sorumluluk nedir? Bunları çok iyi bilen bir siyasi partiyiz.CHP’nin bir ferdi olarak ben bu partinin bir evladıyım, has evladıyım ama benim siyasi partim felsefesi gereği Cumhuriyet Halk Partisi hizmet için araç olan bir partidir. Yani amaç olan bir parti değildir” değerlendirmesini de yapan İmamoğlu, “Bazı zihniyetler beni bu ülkede üzmekte ve kaygılandırmakta. Türkiyemiz sıkıntılarla uğraşıyor, güneyinde sorunlar var. Yani bu ülkede barışı, huzuru, birlikteliği ve özgürlüğü hep birlikte yaşamak, terörden arınmış olmak, terör grupları ile mücadelenin sona erdiği, terör gruplarının sonlandığı bir Türkiye istiyoruz” diye konuştu.
Türkiye’nin güneyinde de huzur istediğini aktaran, beklentisinin bu olduğunu söyleyen İmamoğlu konuşmasının devamında şu noktalar üzerinde durdu:
“Biz savunma birliklerimize, silahlı kuvvetlerimize elbette sonuna kadar güveniyoruz. Şu süreçte atılan adımlarda, hepimiz bazen kaygıyla, bazen üzüntü ile bazen de gururla takip ettiğimiz anlar olabiliyor. Ama maalesef üzüntü ve kaygı yüreğimizin tam da ortasına böyle duruyor. Suriye’de iki ülkenin attığı adımlar, kaos planları ne yazık ki beni kaygılandırıyor. İstanbul’u ilgilendirdiği için söylüyorum; 4 milyon mülteci bu ülkede ve bunun yaklaşık 1 milyonu İstanbul’da. Sadece buraya geldikten sonra doğum sayısı 500 bine ulaştı. Yanlış bir mülteci sorunu Türkiyemizi ve İstanbul’u kaygılandırmakta. Ben bu kaos planını reddediyorum. Gelinen bu noktada elbette hepimiz barışı ve huzur isterken şehitlerimize rahmet diliyorum. 4 askerimizi son operasyonda kaybettik, 20’ye yakın vatandaşımızı kaybettik. Bunlar çok önemli anlar, onlara rahmet diliyorum. Bu tür acıları yaşamak istemiyoruz.
-BİR PARTİNİN GÜÇLÜ OLMASI, BİR ÜLKENİN GÜÇLÜ OLMASI ANLAMINA GELMEZ-
Bunları anlatmayı kendime borç bildim. Böyle bir süreçte, ‘Herkesi partime davet ediyorum, bütün sorunları ortadan kaldıralım’ diyebilmenin çok acı ve kaygılı bir durum olduğunu düşünüyorum. ‘Partime gelin’ demenin bir çözüm olmayacağını, tümüyle bu işi, milli olarak sahiplenmenin ülke adına doğru tarifler olacağının altını çizmek istiyorum. Ben İstanbul’daki 16 milyon insanın belediye başkanıyım. Belediye başkanının böyle bir tarif yapması ne kadar acı ve ayıp ise, aynı şekilde milletimiz adına böyle bir tarifin yapılması da İstanbul’u yöneten bir belediye başkanı olarak demokrasi adına beni kaygılandırmakta ve üzmektedir. Dolayısıyla bir partinin güçlü olması, bir ülkenin güçlü olması anlamına gelmez. Bireylerin güçlü olması, ülkenin güçlü olması anlamına gelir.
-İSTANBUL’A İHANET ETMEYECEĞİZ VE İSTANBUL’A İHANET ETTİRMEYECEĞİZ-
İhanet etmeyeceğimiz konusunda buradan bir teminat daha vermek istiyorum.Kendimize bu konuda çok güveniyoruz. Kimse bundan şüphe duymasın ama ettirmeyeceğimiz kısmında da bir mücadelenin olduğunu ve bunun kolay olmayacağını da biliyoruz. İşte son örneği; Haydarpaşa ve Sirkeci Garı diye iki simgesel yerden bahsediyoruz. Manevi ve kültürel açıdan simgesel iki noktadan bahsediyoruz. Dolayısıyla bu alanların kiralanma sürecinde kamusal olarak hakkımız olan İBB’ye bir kamu kurumu olarak vermelerinde hiçbir sakınca olamaz. Bu iki noktada alavere, dalaverelerle, farklı motivasyonlarla buranın kim olduğu belli olmayan; daha düne kadar İBB’de 2-3 bin TL maaşla çalışan, ‘buralarda kültür sanat aktiviteleri yapacağım’ diyenlerin arkasında kimler olduğunu biliyoruz.
Bu sürecin böyle yönetilip kim olduğu belli olmayan bir kuruma verilmesine vesile olan insanları kınıyorum. Burada en önemli prensibimiz, İstanbul’a ihanet ettirmeme adınadır. Bu bakımdan bütün hazırlığını yapmış olan hukukçu arkadaşlarım, müşavirliğimiz ve bize destek olan binlerce hukukçunun da katkısıyla yarın bu hem idari mahkemede başvuru yapılacak. Saat 11.30’da Anadolu Adliyesi’nde suç duyurusunda bulunulacağı çağrısını hepinize yapmak istiyorum.
-İHALEYİ VERENLERLE 31 MART SEÇİMİNİ İPTAL ETTİRENLER AYNI-
Bütün hukukçuların da bizimle beraber olmasını diliyorum. Bu ihaleyi yapıp büyük bir motivasyonla belirli kişilere vermeyi, bu aymazlığı kendisine vazife edenler inanın 31 Mart’ta seçimi iptal ederek Türkiye’nin demokrasisine ihanet edenlerle aynı bir avuç kişi olduğunu buradan ifade etmek istiyorum. Buna çıkardığımız ses İstanbul’da iki noktaya sahip çıkma sesi değil sadece. Sadece İstanbul’a ihanet ettirmeme sesi de değil. Bu bir yozlaşmışlığa karşı duruştur. Eğer siz buna sessiz kalırsanız daha büyüklerini yaşarsınız. Ülkemize, milletimize ait bir noktanın bu şekilde, kişilere, kurumlara, kim olduğu belli olmayan insanlara devredilmesi ülkede güvensizlik ortamı oluşturur. Bugün baktığınızda tüm bu olaylar olurken suç duyurumuzu yarın öbür gün sadece oradaki sürece imza atanlar, ihale kurulunda olanlara değil. O kurumun gelen müdürüne hatta sayın bakana kadar ulaşacağımızı ve bu süreci böyle takip edeceğimizi buradan belirtmek istiyorum. Henüz ülkemizin en tepesindeki yönetime bunu aktarmış, anlatmış değiliz ama günü geldiğinde oradan da beklentimiz olacağını ifade edelim. Bu süreci sıradan bir şekilde takip edeceğimizi düşünenler gözlerimizdeki inanca baksınlar ve 23 Haziran’ı hatırlasınlar.”
-KAFTANCIOĞLU: SEÇİMİ KAYBETMİŞ OLMANIN HÜZNÜ VARDI-
Toplantıya başkanlık yapan CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ise sözlerine,
“Kamuoyunda ve hatta partimiz içinde umutsuzluğun, seçimi kaybetmiş olmanın verdiği hüznün tavan yaptığı günlerde. O gün hatalarımızdan ders çıkararak, kişilere değil ilkelere ve değerlerimize bağlı bir strateji ve plan dahilinde hedeflerimize yürürsek, yorulmadan çalışırsak başarılı olabileceğimizi konuşmuştuk. Ve nitekim öyle de oldu” diye başladı.
Kaftancıoğlu, “İstanbul’da 25 yıl süren kötü, sıkıcı, korkunç bir film izlemiştik” dedikten sonra şöyle konuştu:
“Başrollerini birkaç kişinin paylaştığı sömürüye, ranta, yağmaya, talana ve yalana dair bir ihanet filmi. Şimdi ise başrolünde İstanbul halkının olduğu yepyeni bir dönem başladı. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde yürüttüğümüz yerel seçimlerde,örgütümüzün işinden, aşından hatta çocuklarından ödün vermek pahasına verdiği mücadelenin önünde hiçbir engelin, baskının duramayacağını tüm Türkiye gördü.
-HERKESİ KUCAKLAYAN BİR BELEDİYE BAŞKANINA KENTİ ARMAĞAN ETTİK-
Yerel seçimler öncesi “Adayımız Sensin” diyerek tüm İstanbulluların ortaklaşacağı ve kendisini bu sürecin bir parçası hissedeceği bir kampanya başlatmıştık. Bugün ne mutlu ki o gün söylediğimiz gibi herkesi kucaklayan ve 16 milyona hizmet sevdasında kenti koruyan bir büyükşehir belediye başkanını kente armağan ettik.Kenti de gönül rahatlığıyla kendisine emanet. İl Başkanınız olarak bugün salonda bulunan herkes gibi büyük bir mutluluk yaşıyorum. Bu ailenin, Cumhuriyet Halk Partisi’nin, İstanbul’u yeniden halka kazandıran bu güzel birlikteliğin bir parçası olmanın gururu tarifsiz. Ve bugün de bu salonda birlikte söyleyeceğimiz ne söz varsa yine birlikte başlayacağımız ve başaracağımız yeni bir yolculuğun ilk adımı olacak.
-ÇOK DAHA FAZLA ÇALIŞMAK GİBİ BİR SORUMLULUĞUMUZ VAR-
Yerelde toplumun ve örgütümüzün taleplerinin, beklentilerinin farkındayız.Yaşadığımız tüm süreçleri yakından takip ediyoruz. Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu ve 14 ilçe belediye başkanımız ve örgütümüzle birlikte çok daha fazla çalışmak gibi bir sorumluluğumuz var. İstanbul’da 25 senelik bir vesayeti sona erdirmiş olsak da kurumun her zerresine işlemiş 25 yıllık bir bürokratik vesayet henüz sonlanmış değil. Buna rağmen 3 aylık gibi kısa bir sürede gerçekleşen değişim ve dönüşüm ile İstanbul’un İstanbullulara ait olduğunu hissetmeye başlamayan var mı? Ancak dün yapılan, daha doğrusu akla izana sığmayacak şekilde kaçırılan, Haydarpaşa ve Sirkeci ihalelerinde tek adam yönetimi ve anlayışının kokuşmuşluğunu bir kez daha gördük. Ne pahasına olursa olsun söz verdiğimiz gibi kente sahip çıkacağız; ancak İstanbul nefes almış olsa da biliyoruz ki Türkiye nefes almadan bu vesayetçi anlayıştan tamamıyla kurtulamayacağız.Ve bu vesayetçi tek adam anlayışının izlerini tamamen yok etmek CHP’sinin iktidarıyla olabilecektir ancak.”
İl Danışma Kurulu Toplantısı’nın sonraki kısmı basına kapalı olarak devam etti.
HABER:İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 303788
Haksız bir şekilde, TCDD’nin Haydarpaşa ve Sirkeci gar alanları ihalesinden elenen İBB, bugün hukuk mücadelesi başlattı. Sabah saatlerinde, Bölge İdare Mahkemesi’ne ihalenin iptali için başvuran İBB avukatları, öğleden sonra da Anadolu Adliyesi’nde, ihaledeki sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundu. Mahkeme dışında bekleyen gazetecilere açıklama yapan İBB 1’nci Hukuk Müşaviri Eren Sönmez, “TCDD’nin genel müdürü, 1’nci bölge müdürü, komisyon üyeleri, ihalenin verildiği şirketin yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunduk. İhalenin iptaline dair de yaptığımız başvuruyu İdari Mahkeme inceleyecek. Mahkeme, buralar ihale yapılmadan doğrudan İBB’ye tahsisi ile veya doğrudan kiralanması ile ilgili talebimizin reddine dair işlemin de hukuka aykırı olduğu kanısına varırsa, TCDD bu alanları doğrudan İBB’ye vermek zorunda kalabilecek” diye konuştu...
BAĞCILAR – KARTAL / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın (TCDD), Haydarpaşa ve Sirkeci garlarına ait yaklaşık 29 bin metrekarelik atıl halde bulunan depo alanlarını "ticari faaliyette kullanılmamak üzere" kiralamak amacıyla yaptığı ihaleden haksız bir şekilde elenmesi üzerine, hukuk mücadelesi başlattı.
İBB 1’nci Hukuk Müşaviri Eren Sönmez ve beraberindeki 9 hukukçu sabah saatlerinde Bağcılar’daki Bölge İdare Mahkemesi’ne ihalenin iptali için başvuruda bulundu. Başvurusu sonrası basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Eren Sönmez, hem Büyükşehir Belediye Kanunu hem de ilgili yönetmelik uyarınca; tarihi alanların İBB’nin sorumluluğunda olduğu bahisle, ihale yapılmadan önce buraların İBB’ye tahsisi yönünde daha önce talepte bulunduklarını anlattı.
-TÜRK ADALETİNE GÜVENİYORUZ-
TCDD tarafından bu isteğin reddedildiğini belirten Sönmez, “Onun reddine ilişkin işlemin iptaline dair de dava açtık. Aynı zamanda geçtiğimiz Cuma günü, İBB’nin dört iştirakinde oluşan ortak girişimin ihale dışı bırakılma ara kararının iptali için ve yürütmesinin durdurulması için de az önce başvurumuzu yaptık. Süreç artık yargıya intikal etmiş bulunmakta. Süreci yakından takip edeceğiz. Türk yargısına ve Türk adaletine güveniyoruz” diye konuştu.
-BU ALANLAR DOĞRUDAN İBB’YE VERİLEBİLİR-
Sürecin nasıl işleyeceğine dair de bilgi veren Sönmez, “İdari Mahkemesi konuyu inceleyecek. İhalenin sürecine ilişkin bir yürütmeyi durdurma kararı verirse süreç durmuş olacak. Buralar ihale yapılmadan doğrudan İBB’ye tahsisi ile veya doğrudan kiralanması ile ilgili talebimizin reddine dair işlemin de hukuka aykırı olduğu kanısına varırsa mahkeme, TCDD bu alanları doğrudan İBB’ye vermek zorunda kalabilecek” ifadelerini kullandı.
Eren Sönmez ve diğer İBB hukukçuları, Bölge İdare Mahkemesi’ne yaptıkları başvurunun ardından Kartal’a geçti. Anadolu Adliyesi’nde ihaleyi yapanlar hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunan avukatlar, daha sonra adliye bahçesini dolduran basın mensuplarına açıklamada bulundu. Eren Sönmez, yaptıkları suç duyurusunu şu cümlelerle duyurdu:
“İhaleyi yapan idarenin en başındaki kişi, yani TCDD’nin genel müdürü, 1’nci bölge müdürü, komisyon üyeleri, ihalenin verildiği şirketin yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunduk.”
-İMAMOĞLU TÜM HUKUKÇULARA ÇAĞRI YAPMIŞTI-
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da, “Buralar, İstanbul için çok manevi mekanlar. Kültür sanat için kullanılacak bu alanlar. İstanbul’a yeni bir ihanetin önüne geçilmesini hedefliyoruz. Süreci sıradan bir şekilde takip etmeyeceğiz. Bunu görmek isteyenler, 23 Haziran sonuçlarını da dikkate alarak gözlerime baksınlar” diyerek herkesi bu konuda göreve çağırmıştı. Çağrıya uyan onlarca avukat, Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu, Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu ile çok sayıda vatandaş, Anadolu Adliyesi’nin önünde toplandı.
-KANUNUN BU KADAR DEĞİŞMESİNİN BİR NEDENİ VAR-
İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu da yaptığı değerlendirmede, “147 kez değişmiş bir ihale yasasından bahsediyoruz. Bu kadar çok değişmesinin bir nedeni vardı; adrese teslim ihaleler yapabilmek. Bunu yıllardır çok doğal gibi kabul ettik. Adrese teslim ihaleleri kabul ettik. Devletin mal varlığını özel kişilere tahsis edilmesini kabul ettik. Artık normal iş gibi geldi her şey” dedi.
-TARİHSEL DEĞERLERE SAHİP ÇIKMAK İÇİN MÜCADELE VERİLİYOR-
“Bir gün bir belediye başkanı çıktı, ‘bu değerler benim, 16 milyon İstanbullunun değerleridir, ben bu değerlere sahip çıkacağım’ dedi” diyerek açıklamasını sürdüren Durakoğlu şöyle devam etti:
“Tarihsel değerlere sahip çıkmak için mücadele veriliyor. Adrese teslim ihaleler kanuna da uygun oldu ama hukuka uygun olmadı. Bugün burada bir belediye başkanının yerel inisiyatiflerle hareket etmesi, bir çok hukukçunun toplanabiliyor olmasının bir tek nedeni var. Bu uygulamaların hukuksuzluk içerdiğini duyurmak için buradalar. Biliyor musunuz Mustafa Kemal Atatürk, ‘geldikleri gibi gidecekler’ sözünü Haydarpaşa garının önünde söylemişti. Hukuksuzluğa asla tahammül etmeyeceğiz.”
HABER: Ayten YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 76876
Akdeniz'de Richter Ölçeği'ne göre 3.4 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi...
AFET ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem Dairesi'nin verilerine göre deprem Antalya'nın Kaş ilçesinin 46.69 kilometre açığında saat 13.30'da kaydedildi. 3.4 büyüklüğündeki depremin 6.98 kilometre derinlikte meydana geldiği tespit edildi.
HABER: Emine YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 392894
20. Dönem Rize Milletvekili Şevki Yılmaz, İstanbul Sözleşmesine atıfta bulunarak “Kızın diyor eve dostuyla gelirse saygılı olacaksın. Bir de çay ısmarlayalım kavata öyle mi? Kadın dostunu eve getirdi sakın kadına el kaldırma hapse girersin diyor. Yahu ne zaman p.zevenkliği medeniyet yaptınız.” ifadelerini kullanırken Gazeteci İsmail Saymaz kendisine ait sosyal medya hesabından tepki gösterdi...
Olay53.com’un haberine göre; Rize’de Zavendikli Mustafa Efendi adıyla bilinen Mustafa Yıldız’ın ölümünün 10. yılında Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen programa 20. dönem Refah Partisi milletvekili Şevki Yılmaz konuşma yaptı. Yılmaz, Kadın Haklarının koruma altına alan İstanbul Anlaşması’na atıfta bulunarak skandal ifadelere imza attı.
Şevki Yılmaz’ın konuşmasının o bölümü:
“Şu hale bak ya. Kızın diyor eve dostuyla gelirse saygılı olacaksın. Vay vay vay. Bir de çay ısmarlayalım kavata öyle mi? Allah ıslah etsin ya. Kadın diyor bir dostunu eve getirdi sakın ha kadına el kaldırma hapse girersin diyor. Yahu ne zaman p.zevenkliği siz medeniyet yaptınız. Allah’tan korkun ya. Açık ve net konuşuyorum. Derdim olduğu için şehir şehir geziyorum bütün Türkiye’de. Aileyi ayakta tutan erkek kadın birliğini dinamitlediğiniz zaman devlet olmaktan tarihe gömülürsünüz. Onun için savaşın şekli 100 senedir değişti aileden bizi yıkmak istiyorlar: Aile olmadan devlet olur mu? Tarihçi İbn-i Haldun ne diyor: Güçlü devletler güçlü milletlerden, güçlü milletler de temeli sağlam ailelerden meydana gelir. Bu medya ne yapmak istiyor bu ülkede ya. Dizilerine varıncaya kadar ahlaksızlık, yuva yıkmak. Peygamber Efendimiz hayanız giderse ne yaparsanız yapın buyuruyor. Bir milleti ayakta tutan hayadır, edeptir. Onun için insan hakları olacak insan hakkı. Hayvan hakkı, ağaç hakkı. Hak, Allah’ın ismidir Allah’tan başkasına Hak değildir. Hukukumuzu Allah belirler. Yeniden Kur’an’ın gölgesinde, Resulullahın ahlakının gölgesinde büyük bir Türkiye inşaası için yola çıkmış Tayyip Erdoğan kardeşime ve yardımcılarına Allah’tan burada yardım diliyorum.”
AKP’Lİ İSİMLER KONFERANSA KATILDI
Şevki Yılmaz ‘ın konuşmaya yaptığı konferansa, AKP Rize İl Başkanı İshak Alim, Rize İl Emniyet Müdürü Nurettin Gökduman, Rize İl Müftüsü İsmail Yalçın, Trabzon İl Müftüsü Osman Aydın, Reisü’l Kurra Vekili Şeyh-ül Kurra Mustafa Demirkan, Rize İrşad Vakfı ve Zavendikli Mustafa Hoca Kur-an Kursları Mütevelli Heyet Başkanı Ahmet Ali Saruhan, Rize İrşad Vakfı Müdürü Kadir Kara, AKP Güneysu İlçe Başkanı Mehmet Akif Karslı, MÜSİAD Rize Şube Başkanı Recep Taylan, İl Müftü Yardımcıları Naci Çakmakçı ve Abdullah Köseoğlu, ilçe müftüleri katıldı.
İSMAİL SAYMAZ’DAN TEPKİ
Gazeteci İsmail Saymaz kendisine ait resmi sosyal medya hesabından tepki göstererek ” Şevki Yılmaz’ın bir üniversitede sarf ettiği rezil sözlere bakın: “Kızın diyor eve dostuyla gelirse saygılı olacaksın. Bir de çay ısmarlayalım kavata öyle mi? Kadın dostunu eve getirdi sakın kadına el kaldırma hapse girersin diyor. Yahu ne zaman p.zevenkliği medeniyet yaptınız.” ifadelerini kullandı.
Şevki Yılmaz’ın bir üniversitede sarf ettiği rezil sözlere bakın:
“Kızın diyor eve dostuyla gelirse saygılı olacaksın. Bir de çay ısmarlayalım kavata öyle mi? Kadın dostunu eve getirdi sakın kadına el kaldırma hapse girersin diyor. Yahu ne zaman p.zevenkliği medeniyet yaptınız.”
— İsmail Saymaz (@ismailsaymaz) October 21, 2019
SİYASİ YASAKLI İLAN EDİLMİŞTİ
Necmettin Erbakan, Şevket Kazan, Ahmet Tekdal, İbrahim Halil Çelik, Hasan Hüseyin Ceylan, Şükrü Karatepe, Bekir Yıldız, Zeki Başaran, Selahaddin Aydar, Hasan Celal Güzel ve Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte siyasi yasaklılar arasına sokulmuştu.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele amacıyla 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılan Avrupa Konseyi sözleşmesi. Kasım 2015 itibarıyla 40 devlet tarafından imzalanmıştır.
Türkiye, 12 Mart 2012’de sözleşmeyi onaylayan ilk ülke olurken onu 2013-2015 yılları arasında 18 ülke (Andorra, Arnavutluk, Avusturya, Bosna-Hersek, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İspanya, İsveç, İtalya, Karadağ, Malta, Monako, Polonya, Portekiz, Sırbistan, Slovenya) daha takip etti. Sözleşme 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdi.
İstanbul Sözleşmesi’nin izleme ve denetleme komitesi olan ve kısaca GREVIO olarak bilinin Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanlar Grubunun başkanlığını 2015’ten beri Feride Acar sürdürmektedir
KAYNAK:www.TELE1 .com
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 203123
Çalışırken verimlilik özellikle öğrenciler için hayati önem taşıyor. Bunu başarmak için uygun koşulları oluşturmak çok önemli. Eğitim teknolojileri sektöründe hizmet veren Kunduz’un deneyimli eğitmenleri, öğrenciler için verimliliğin en önemli 10 kuralını açıkladı...
Görsel, işitsel ve dokunsal zekâ başarıya ulaşmada gerekli ve etkili olsa da yeterli değil. Başarılı olabilmek için ulaşılabilir, ölçülebilir ve spesifik bir hedef belirleyerek bu doğrultuda stresi yönetebilmek ve engelleri, yaşam koşullarını değiştirebilecek fırsata dönüştürmek gerekiyor.
Hızlı bir şekilde değişen ve bilginin her geçen gün arttığı bir dünyada verimli sonuçlara ulaşabilmenin koşulu öğrenmeyi öğrenmek olarak açıklanabilir. YKS, LGS, KPSS ve ALES sınavlarına hazırlanan öğrencilerin yol arkadaşı olan Kunduz’un deneyimli eğitmenleri, başarıya ulaşmayı sağlayacak verimli çalışma için dikkat edilmesi gerekenleri açıkladı.
1. Doğru çalışma ortamı oluşturmak
Araştırmalar termal konfor ve sıcaklığın, güneş ışığına erişimin, renklerin ve hava kalitesinin verimli çalışma üzerinde etkili olduğunu gösteriyor. Çalışılacak alan havalandırılmış ve 22-25 derece sıcaklıkta olmalı. Havanın formaldehit, karbonmonoksit gibi zararlı maddelerden arınması için hava temizleyici bitkiler kullanılabilir. Çalışma alanı için gün ışığından azami ölçüde yararlanmayı sağlayan bir oda tercih edilmeli ve duvardan yansıyan veya tavana gizlenen güçlü ışık kaynakları kullanılmalı.
Odanın çok dağınık olması odaklanma üzerinde olumsuz etki yaratacağı için çalışma odasının ve masasının görsel, işitsel her türlü uyarandan uzak olması gerekir. Öğrencilerin en çok yaşadıkları sağlık sorunu bel ve sırt ağrısı olarak kendini gösteriyor. Konfor sağlayabilmek için çalışma odasındaki sandalyede bel destek minderi, ortopedik oturma simidi kullanılabilir. Verimli çalışma alanı yaratmak için beyaz, ekru, mavi ve yeşil renkler kullanılabilir.
2. Teknolojiden yararlanın
Teknolojideki gelişmeler, akıllı telefonların hayatın her alanında kolaylık sunmasını sağladı. Verimli çalışmak için de alarm uygulaması, planlama uygulaması, not alma uygulaması gibi pek çok uygulamadan yararlanarak çalışmayı kolaylaştırmak mümkün. Öğrencilik hayatında öğrenmeyi kolaylaştıran ve verimi artıran pek çok mobil uygulama mevcut. Bunlardan biri de 20 binden fazla eğitmenin bulunduğu, 8 milyonu aşkın sorunun çözüldüğü Kunduz. YKS, LGS, KPSS ve ALES sınavlarına hazırlanan öğrencilerin yol arkadaşı olan Kunduz, Android ve iOS işletim sistemi yüklü cihazlara ücretsiz olarak indirebiliyor. Uygulama sayesinde öğrenciler çözemediği sorunun fotoğrafını çekip gönderiyor ve sorunun profesyonel eğitmenler tarafından çözülmüş halini 10 dakika içinde görsel olarak alıyor. Uygulama “Eğitim Koçluğu” desteğiyle de verimli çalışma konusunda yol gösterici niteliğe sahip. Kunduz hakkında detaylı bilgi ve uygulama indirme linklerine kunduz.com adresinden ulaşmak mümkün.
3. Pomodoro tekniği ile çalışmak
Pomodoro tekniği, aktiviteleri sistematik olarak gerçekleştirmeyi ve zamanı daha iyi değerlendirmeyi sağlayan bir yöntem. Verimli çalışmayı ve üretkenliği artırmayı mümkün kılan Pomodoro tekniği, 25 dakikalık çalışma ve 5 dakikalık moladan oluşan 30 dakikalık bir dönemi kapsıyor. Pomodoro tekniği 8 saatlik çalışma imkanı sunuyor. Tekniğin verimli uygulanabilmesinin koşulu çalışma planlarını haftalık ve aylık olarak değerlendirmeye almak olarak belirlenebilir.
4. Çalışma planı hazırlayın
Ders çalışırken düzenli olmanın en etkili yollarından biri de çalışma programı hazırlamaktan geçiyor. İyi bir çalışma programı hazırlayabilmek ve verimli çalışmak için zamanı iyi ayarlamak, gerçekçi düşünmek şart. Zamanı etkili kullanmayı sağlayan bir çalışma programı için öncelik sıralaması belirlemek faydalı olacaktır. Çalışma planını uygularken saati biraz ileriye almak zamanı verimli kullanmak için etkili bir yöntem.Çalışma programı ders tekrarları ve soru çözmek için ayrı zaman ayrılabilecek bölümü de içermeli ve tekrar sıklığı günlük haftalık aylık rutinlerle yapılmalı. Sınavlara hazırlanan öğrencilerin kısıtlı zaman içinde etkili okuma alışkanlığı kazanması için hızlı ve anlamlı okuma becerisi kazanması gerekir. Bunu sağlamak için bol bol okuma çalışmaları yapmak gerekir.Sınav sırasında süreyi verimli kullanmanın etkili yollarından biri de TİZEY stratejisi uygulamaktır. TİZEY stratejisi; talimat, incele, zaman, en kolay ve yeniden inceleme aşamalarından oluşur. Bu bağlamda talimatları dikkatlice okumak, incelemek, her soruya ne kadar zaman ayırmak gerektiğine karar vermek, soruları cevaplarken en kolay soruyla başlamak ve en son zaman kalırsa yeniden gözden geçirmek gerekir.
5. Sınav öncesi beslenme
Öğrencilerin bedensel ve zihinsel gelişimlerini tamamlamaları ve eğitim sürecini sağlıklı geçirebilmeleri için sağlıklı beslenmeleri şart. Öğrencilerin kan şekerini hızlı yükseltip düşürebilen bisküvi gibi hızlı tüketimi olan besinlerden uzak durması gerekiyor. Öğrencilerin en sık yaptığı hata çay ve kahveyi bolca tüketip su tüketimini azaltmak. Oysa günde kg başına 30 ml su içilmesi gerekiyor. Eğitim sürecinde sağlıklı beslenmek için yağlı ve tuzlu yiyeceklerden kaçınmak; balık, yumurta, brokoli gibi hafıza güçlendiren yiyecekler tüketmek önem taşıyor. Sınav öncesinde stresi azaltmak için C vitamini zengini sebze ve meyveler tüketilmeli.
6. Motive edici ödül belirleyin
Sınav kaygısı, ödevleri yetiştirememek gibi durumlar her gün pozitif olabilmenin önünde engeldir. Bu tür durumlarda motive olabilmenin en etkili yolları hedef ve hayalleri hatırlatan obje veya notlara yer vermek, müzik dinlemek olarak sayılabilir. Öğrenciler için en etkili motivasyon kaynağı, en sevdiği yiyecek ya da içeceği ödül olarak kullanmaktır.
7. Etkili not tutma alışkanlığı edinin
Fikir üretmek, önemli fikirleri sonradan hatırlamak ve etkili öğrenmek için not tutmak başarıya giden yolda önemli bir anahtar. En etkili not tutma yöntemlerinden biri, Amerika’daki Cornell Üniversitesinde geliştirilmiş bir not tutma metodu olan Cornell metodudur. Etkisi bilimsel olarak kanıtlanmış olan bu yöntemde bir A4 kâğıdı 3 bölüme ayrılır. Birinci bölüme ayrıntılar, ikinci bölüme semboller, kısaltmalar ve üçüncü bölüme özet yazılır. Böylece konu daha akılda kalıcı olur. Öğrencilerin en sık yaptığı hatalardan biri fosforlu kalemlerle cümlelerin altını çizmek veya not alırken farklı renk tonlarında kalemler kullanmak. Renkli kalemler çalışmaya teşvik ediyor gibi görünse de zaman kaybı olacaktır. Fosforlu kalemlerle altı çizilen cümleler, diğer cümlelerde gözden kaçan şeylerin olmasına yol açar. Not alırken renk renk kalem kullanmak ve görselliği geri planda bırakmak verimli çalışmak için etkili bir yöntem.
8. Odaklanmak için farklı yöntemler uygulayın
Verimli çalışmak, odaklanma sorununu çözmekten geçiyor. Kalabalık bir ortamda veya evde ders çalışırken konsantrasyon sağlamak için gürültü engelleyici özellikte kulaklıklarla klasik sözsüz şarkılar dinleyerek odaklanma artırılabilir. Çeşitli nefes egzersizleri uygulayarak ve beyin egzersizi yaptıran oyunlar oynayarak ya da bulmaca çözerek de konsantrasyonu artırmak mümkün.
9. “Hayır” demeyi öğrenin
Hayır demenin ilişkileri zedeleyeceği düşünülse de düşünceleri güçlü bir biçimde ifade etmenin yolu hayır diyebilmektir. Sınav hazırlığındaki bir öğrencinin arkadaşlarına hayır diyemeyip ders çalışmayı bırakması verimli sonuç alabilmesinin önündeki en büyük engeldir.Bu noktada çalışma programına sadık kalmanın önemi daha iyi anlaşılıyor.
10. Uyku düzenine dikkat
Araştırmalar düzenli uyuyan öğrencilerin iyi uyumayanlara oranla daha iyi not aldıklarını ve matematik problemlerini çözmede daha başarılı olduklarını ortaya koymuştur. Bu da öğrencilerin biyolojik saatini koşullandırması gerektiğinin göstergesi. Uyku düzeni sağlamak için yatakta okumak ya da telefonla ilgilenmek gibi alışkanlıklardan vazgeçmek ve her gün aynı saatte uyuyup uyanmak gerekiyor.
HABER: Halime Yağmur AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1008685
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile birlikte, 31 Mart ve 23 Haziran seçim süreçlerinde hem kampanya hem de seçim güvenliği çalışmalarındaki katkılarından dolayı ilçe başkanlarına, mahalle temsilcilerine ve hukuk sorumlularına teşekkür belgesi verdi. Konuşması sık sık alkışlarla kesilen İmamoğlu, "Kendimi toplumsal bir seferberliğe hazırladım. Bireysel beklentilerimizi zaten ötelemiş durumdayız. İktidar partisinin fertlerini bile yanımıza bu şekilde kattık. Tüm dünya bizi takip ediyor, sorumluluğumuz büyük" diye konuştu...
HALİÇ KONGRE MERKEZİ / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, 31 Mart ve 23 Haziran seçim süreçlerinde hem kampanya hem de seçim güvenliği çalışmalarındaki katkılarından dolayı ilçe başkanlarına, mahalle temsilcilerine ve hukuk sorumlularına Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen programla teşekkür belgelerini verdi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanlığı tarafından düzenlenen programa, Kaftancıoğlu ve Başkan İmamoğlu’nun yanı sıra, aralarında CHP Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel’in de bulunduğu CHP Parti Meclisi üyeleri, milletvekilleri, il yöneticileri, ilçe başkanları, ilçe belediye başkanları da katıldı. Törende, hafta içi vefat eden, eski İmar ve İskan Bakanlarından, CHP eski milletvekili ve İl Başkanı Ali Topuz ile eski Turizm ve Tanıtma Bakanlarından, eski CHP milletvekili Orhan Birgit de anıldı.
-BİRBİRİMİZE TEŞEKKÜR ETMEYİLİZ-
Törende konuşan İmamoğlu, emeğinin karşılığını insanlara hissettirmenin önemine değinerek, gösterilen vefanın kucaklaşma ve bir arada oluş açısından çok değerli olduğunu söyledi. İmamoğlu konuşmasına şöyle devam etti:
“Muazzam bir iş başarmış ve o işin başarının sahibi olan aynı zamanda içinde olduğum olmaktan da gurur duyduğum, 10 yılı tamamladığım siyasi yaşamımda kendime her anını okul kabul ettiğim Cumhuriyet Halk Partisi’nin fertlerinin arasındayım. Onun için çok heyecanlıyım.Vefa çok önemli. Emeğinin karşılığını insanlarına hissettirmek çok önemli. Bunu her zaman devam ettirmeliyiz.Birbirimize teşekkür etmeliyiz. Yaptığımız güzel işlerde o güzelliği hissettirecek tavır ve davranışlarda bulunmalıyız.”
İmamoğlu’nun konuşmasının devamında satır başları da şöyle:
-BİR ARADA OLUŞ ÇOK DEĞERLİ-
“Bu yapılan şey size hem teşekkür hem de motivasyon. Aynı zamanda geleceğe ne kadar tutarlı ve emin adımlarla bakışımızın da birer simgesi. Bunu yaptığımız zaman güçleniriz. Ben siyasi sürecin bir görev, siyasi partilere de hizmet için bir araç olduğuna inanan kişilerdenim. Bunu sürdürülebilir hale getirebilmemiz için, kapsayıcı gösterip insanları çekebilmemiz için bu karakterle davetkâr ve içine gelen herkesi kucaklayan, güler yüzle sarıp sarmalayan, aynı zamanda yapılan güzel işlerde ödüllendiren elbette yanlış iler varsa onunda ne gerektiriyorsa onu yapan en üst seviyede kurumsallığa ulaşmış bir kurum olma becerisini ortaya koymalıyız. Buna en çok yakışanda Cumhuriyet Halk Partisidir. Dünyanın en eski sosyal demokrat partilerinden birisidir. Türkiyemizin kurucu partisidir. Bu karakterle bizim çok üst seviyede işlere imza atma sorumluluğumuz vardır. O bakımdan gösterilen bu vefa gösterilen bu kucaklaşma ve bir arada oluş çok önemli ve değerlidir. Bizi kimse sanmasın ki bugün bizi başarı bir araya getirdi. Biz en zor durumlarda bile bir arada durmayı başarmış bir siyasi partiyiz. Bugün sadece başarı görmüş ve bir arada duran bazı siyasi kurumlar, başka bir pozisyonda ya da atmosferde ne olacaklarını açıkçası tarih ve süreç bize gösterecek. Ama biz gerçekten ülkemiz için en zor anlarda en zor koşullarda sesine gür çıkaran ve en doğruyu en doğru yerde söylemeye çalışan bir siyasi parti olmuşuz. Bundan da vazgeçmeyeceğiz.
-MUAZZAM BİR İŞ BAŞARDIK-
Ben partime ve partililerimize çok inanıyorum. Zamanın ruhunu yakalayacaklarına da çok inanıyorum. Bugün danışma kurulumuz var. Uzun uzun konuşulacak. Ben de görüşlerimi aktaracağım. Ama söylemek istediğim şey şudur; ‘Zamanın ruhu çok önemlidir.’ Zamanın ruhu birçok konuda seferberlik emretmektedir tüm halka. Bu seferberlik içerisinde, siyasi iletişim modeli aslından da bir seferberlik vardır. Bu seferberliğin içerisinde belki bildiğimiz çok rahat zamanlarımızda ya da bilinen olağan koşullarda yaptığımız siyaset biçimini de değiştirme noktasında adım atma seferberliğini yakalamamız lazım. Muazzam bir iş başardık. İstanbul’un 961 mahallesinde örgütlü 39 ilçesinde muazzam örgütlü bir biçimi olan bu partimizin Türkiye’ye her anlamda lokomotif olma sorumluluğu da vardır. Size bir hatırlatmak yapayım ki, önemli iki üst siyasi ziyaretimde orada buluştuğum belediye başkanları, ülke başbakanı, BM Genel Sekreteri gibi aklınıza gelebilecek farklı siyasi kurum ve kuruluşlarının temsilcileri hatta iş dünyası hatta basın ve medya dünyasının bizden olan beklentisini size tarif edemem. Dünyanın da yoksullaştığı bir demokrasi ortamında ya da popülizmin ezdiği çok geliştiğini düşündüğünüz ülkelerin atmosferinde bizden muazzam beklenti var. Kendinizi lütfen bu anlamda bir seferberliğe hazırlayın ve odaklanın. Bildiğiniz bir takım ezberlerden sıyrılın. Ben bu ülke için ne yapabilirim? Partimin daha yukarısında neler düşünebilirim? Farklı siyasileri bu anlayışın içerisine nasıl çekebilirim? Kol kola bu ülke için neler yapabilirim düşüncesiyle hareket etme zeminine kendinizi hazırlayın. Bu çok önemli ve değerlidir. Demokrasi devremi gibi düşünebileceğiniz dönemin işaretçisidir. O bakımdan ben tümüyle kendimi böyle bir seferberliğe adadığımı belirtmek istiyorum.
-ETRAFIMIZA İKTİDAR PARTİSİNİN FERTLERİNİ KATTIK-
Bu toplumsal bir mücadele. Sadece siyasi bir mücadele değil. Bunun sadece ideolojik kavramın içerisine sıkıştırma şansınız da yok. Çünkü bir ülkenin ve milletin geleceği, çocuklarımızın bu ülkeye kendini umut olarak görebilecekleri bir sürecin başlangıcındayız. Lütfen tüm birikimlerinizi ve iyi niyetinizi tüm samimiyetinizi tüm çalışkanlığınızı bu sürece ve bu ruhla odaklayın. Ancak o zaman ülkemizin kurusu olduğumuz gibi bugün de yarınlara hazırlayıcısı bir parti olabiliriz. Hepimiz bu konuda sorumluyuz. Aslında hepimiz bu konuda mesuliyet üstlenmiş durumdayız. Bundan kaçamayız. Bireysel çıkarlarımızı zaten unutmuş durumdayız. Tümüyle böyle bir mücadele veriyoruz yaklaşık 1 yıldır. Bireysel beklentilerimizi zaten ötelemiş durumdayız. Bugün Türkiye’nin ruhunda İstanbul’da elde ettiğimiz başarı gösterdiğiniz o muazzam kucaklamayı ve kucaklaşmayı öyle olmasaydı biz zaten yüzde 55’e varan bir oy alamazdık. Onu yapamasaydık zaten etrafımızda inanın iktidar partisinin fertleri de dahil diğer partileri de katamazdık. Onun için kattık. Onun için başardık.”
İmamoğlu, kendisini ziyarete gelen Budapeşte’deki Türk siyasetçi ile arasında geçen diyaloğu da şöyle anlattı:
-SADECE ORTADOĞU VE ASYA DEĞİL AVRUPA BİZİ TAKİP EDİYOR-
“Budapeşte’de genç bir arkadaşımız beni ziyaret etti. Bana, “Budapeşte’de aday oluyorum. Kazanabilir miyim? Sizden tavsiye almaya geldim” dedi. Genç bir arkadaşımızdı. Görüntüsü gençti ama ruhu benden genç değildi. Onu söyleyeyim. Ve süreçleri ve nasıl başardığımızı, partimizle herkesi nasıl kucakladığımızı anlattık. Kendisi, oradaki danışmanlar ve gazeteciler, televizyon kameralarına onu desteklediğimi ve onun seçilmesini çok istediğimi bu vesile ile seçimi kazanacakları inançlarını dile getirdiler. Ben de ona, “Bu yanlış, yanlış olur. Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ferdiyim. Macaristan’da bir arkadaşımız başarılar dilerim. Bu şekilde destek biçimim size zarar verir. Doğru olmaz ama size başarılar dilerim. Bu inancınızı lütfen yüksek tutun. İnanın sevgi ve sevgi dili kazanacak “dedim. Bana, “Emin misiniz, sevgi dili her yerde kazanır mı?” dedi. “Evet sevgi dili her yerde kazanır. Şüphe duymayın” dedim. Ve Budapeşte’de -aynı Türkiye gibi baskıcı bir ortamda- seçimi kazandı bu arkadaşımız. Bizim ismimizi ve İstanbul’un adını kullanarak bir model tanımı yaparak kazançlarını sevgi olarak gösterdi. Sadece Ortadoğu, Afrika ve yakın Asya coğrafyası bizi takip etmiyor. Dünya bizi takip ediyor. Demokrasi adına taçlandırdığımız Avrupa bizi takip ediyor. Sorumluğunuzun farkında olun. Bana baktığınızda kendinizi seçilmiş gibi hissedin.”
KAFTANCIOĞLU: “BÜYÜK BİR GURURU PAYLAŞMAK İÇİN BURADAYIZ”
Törenin açış konuşmasını yapan ve sözlerine, “Değerli mücadele arkadaşlarım, yol arkadaşlarım” diyerek başlayan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da, “İBB emekçilerine, İBB Başkanımızın şahsında bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.
Kaftancıoğlu şöyle konuştu:
“Bugün olduğu gibi günlerce, gecelerce, aylarca Türkiye’nin demokrasi sınavı, İstanbul’un kurtuluş mücadelesi için hafta sonu demeden, gece-gündüz demeden alın teriyle hem sahada hem sandıklarda bedel ödeyen örgütümle bir arada olduğum için çok mutluyum. Bugün burada yol arkadaşlarım, ilçe başkanlarım, ilçe yöneticilerim, İstanbul’un 961 mahallesinden gelen mahalle birim sorumlularımız ile bir kez daha bu haklı gururu ve büyük mutluluğu paylaşmak için bir aradayız. 17 Kasım 2018 tarihini hatırlayacaksınız. Neredeyse üzerinden bir yıl geçti. 17 Kasım 2018 tarihinde Sarıyer’de Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katılımıyla mahalle temsilcilerimizle aynı bugün olduğu gibi bir toplantı gerçekleştirmiştik. Yerel seçimlere giderken Türkiye’nin ve İstanbul’un kader seçiminde hep birlikte nasıl başaracağımızı konuşmuştuk. O günkü konuşmama şu sözlerle başlamıştım: ‘Daima söyledim, yine söylüyorum. Sonu mutlu bitecek bir İstanbul hikayesini birlikte yazacağız. Bu zafere birlikte inandığımızda kazanan biz olacağız.’ Ve işte bugün her kademesinde birlik ve beraberlik olabildiği için İstanbul’da yeni bir başlangıcın kapılarını aralayan güzel örgütüm burada bir arada. Ne mutlu bana ne mutlu bizlere.
-BAŞARIYA GİDEN YOK, ORTAK DİLDEN GEÇER-
Bir yıl önce mahalle temsilcilerimizle buluştuğumuzda şu söylediğim cümlenin bugün bir kez daha altını kalın bir çizgiyle çizerek ifade etmek istiyorum: Başarıya giden yol; ortak dil, ortak söylem, ortak tutum, ortak davranış ve elbette çalışmaktan geçer. İl Başkanı olarak ben daima bu cümlenin üzerine düşünerek çalışmalarımı yürüttüm. Başarının ancak ve ancak hedef için hep birlikte alınan kararlarla, oluşturulan strateji, plan ve tabii ki yoğun bir çalışma ile geleceğine inanıyorum. Bunun böyle olduğunu bugün görmeyen, hissetmeyen kalmadığına eminim. İstanbul’da sisli, karanlık bulutlar dağıldı. Şimdi sıra Türkiye’nin üzerini kaplayan karanlığı yırtıp atmakta. Bunu başaracak yine sizlersiniz. Bizler başaracağız. Hep birlikte hareket edip Türkiye’de bir kez daha kazanacağız. Genele Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte Türkiye genelinde yarattığımız demokrasi ittifakı ve İstanbul’da İBB Başkanımız Ekrem İmamoğlu ile birlikte oluşturduğumuz İstanbul İttifakı ile birlikte bizler bir kez daha ekin alacak ve bir kez daha başaracağız.”
Konuşmaların ardından, İstanbul'un 39 ilçe başkanlarını, mahalle teşkilatları ve hukuk görevlilerini sahneye davet eden İmamoğlu ile Kaftancıoğlu, teşekkür belgelerini vererek hatıra fotoğrafı çektirdiler.
HABER: İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 311075
Tel Abyad'da keşif ve gözetleme yapan askerlere saldırı: 1 şehit, 1 yaralı...
Tel Abyad bölgesinde 20 Ekim 2019 tarihinde keşif gözetleme görevi esnasında PKK/YPG'li teröristlerin açtığı tanksavar ve hafif silah ateşi neticesinde bir asker şehit oldu, bir asker ise yaralandı.
Milli Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Fırat'ın doğusunda Tel-Abyad bölgesinde gerçekleştirilen keşif gözetleme görevi esnasında PKK/YPG'li teröristlerce açılan tanksavar ve hafif silah ateşi sonucu bir askerin şehit olduğu, bir askerin de yaralandığı belirtildi.
"20 TACİZ VE İHLAL"
Saldırıya meşru müdafaa kapsamında gerekli karşılığın verildiği vurgulanan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"ABD ile 17 Ekim 2019 tarihinde yapılan Güvenli Bölge Mutabakatı'na rağmen PKK/YPG'li teröristler tarafından 20 taciz/ihlal gerçekleştirilmiştir. Mutabakata aykırı tüm bu eylemlere rağmen dün çoğu ambulanstan oluşan 39 araçlık bir konvoyun Resulayn'a emniyetle giriş ve çıkışı sağlanmış, yaralıların ve bazı kişilerin bölgeden emniyetle tahliyesi gerçekleşmiştir.Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehidimize Allah'tan rahmet, kederli ailesine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile asil milletimize başsağlığı ve sabır, yaralanan kahraman silah arkadaşımıza acil şifalar dileriz."
HABER: İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 210396
Op. Dr. Ali DULUM,Merceğini Türklerin tarih boyunca hep arkadan hançerlendiği Ortadoğuya çevirdi...
I. DÜNYA SAVAŞI ve SURİYE- FİLİSTİN CEPHESİ
Türk Ordusunun Suriye'nin kuzeyine yaptığı askeri harekat ile hem vatandaşlarımız hem de dünya kamuoyu Suriye, Filistin bölgesi ile yeniden ilgilenmeye başladı.Yeni bir dünya savaşı başlıyor mu diye endişelerin arttığı şu günlerde konu ile ilgili kitapları bulunan yazar, stratejist ve gazeteci Hüseyin Hakkı Kahveci ile Birinci Dünya Savaşında Suriye, Filistin cephelerinde yaşananları konuştuk.
***Ali Dulum: I.Dünya Savaşı'nn en kanlı mücadelelerinin yaşandığı cephedir, Filistin Cephesi.Ya bu kanlı cephenin arkasında yaşananlar? Ortadoğu diye adlandırılan bölgede yaşananlar için başlangıç hangi döneme kadar uzanıyor ve bu gelişmelerin hazırlayıcıları kimlerdir?
---Hüseyin Hakkı Kahveci:Ortadoğu da bugün yaşanan gelişmelerin zemini Abdülhamit Dönemi'nde hazırlanır.1948 yılında ise İsrail Devleti kurulur.
I.Dünya Savaşı'na giren Osmanlı Devleti, Almanya'nın baskısı ile cihat ilan eder. Fakat bu cihat sesine Araplar kulak kabartmaz. XIX.yüzyıldan beri İngilizler ajanları aracılığı ile Arapların yaşadığı çoğrafi alanda faaliyette bulunuyorlardı.I.Dünya Savaşı öncesi bölge Osmanlıya karşı çıkarılacak isyanlar için çoktan hazırlanmıştı.Bu isyanları harekata geçirecek bir ateş bekleniyordu.
İngiltere Yüksek Komiseri Sir Henry MacMahon ile Hicaz Emiri Şerif Hüseyin bin Ali arasında Birinci Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı topraklarının paylaşılması konusunda anlaşma yapılmıştı, Ortadoğu'nun kaderini çizen MacMahon analaşmasına göre Şerif Hüseyin'in ailesine Hicaz'da bağımsız devlet kurma hakkı veriliyordu.
***Ali Dulum: Ortadoğu'yu Osmanlı Devleti'nden koparan başka anlaşmalarda vardı kuşkusuz...
---Hüseyin Hakkı Kahveci: Ortadoğu ile ilgili MacMahon antlaşması dışında başka gizli anlaşmalar da vardı.İngiltere ve Fransa arasında Sykes Picot Anlaşması yapılarak Arapların yaşadığı Ortadoğu bölünmüştü.Yine Balfaour Deklerasyonu ile Arap siyonist çatışmasının tohumları atılmıştı.
***Ali Dulum;Ortadoğu'yu parçalama girişimleri hep böyle başka merkezlerde mi inşa edildi?
---Hüseyin Hakkı Kahveci: Arapları kullanarak Ortadoğu'ya yön verme girişimleri Avrupa merkezlidir.Oysaki bizim ders kitaplarımızda hep Osmanlının başında bulunan İttihat ve Terakki yönetiminin Türk milliyetçiliği yaptığı için Arapların da Arap milliyetçiliğine yöneldiği anlatılır.Bu tez doğru değildir. İttihat ve Terakki yönetimi Osmanlıcı ideolojiyi takip etmiştir.Anadolu topraklarında milliyetçiliği uyanan en son milletin adı TÜRKLERdir.
***Ali Dulum:I.Dünya Savaşı'nda Osmanlının savaştığı Suriye-Filistin cephesine gelecek olursak...
---Hüseyin Hakkı Kahveci: I.Dünya Savaşı'na giren Osmanlı Devleti'nin hiç bir cephede durumu iyi değildi. Her cephede olduğu gibi Osmanlı ordusu Suriye-Filistin cephesinde de çok kayıp verdi ve çok kan kaybetti.Bunun nedeni Osmanlı ordusunun zayıf olması değildi.
Bir yandan ümmetimiz olan Araplar, diğer taraftan gözümüz gibi baktığımız Yahudi vatandaşlar Türklerin yenilmesi için ellerinden gelen herşeyi yapttılar.Türklerin etrafındaki yaşam sahasını daraltarak, yok olmalarına neden oldular.Türklerin canla başla savaş verdiği Suriye-Fillistin cephesinde İngilizlerin ne çok destekçisi vardı inanamazsınız. Bedevi Araplar, Yerleşik Yahudi göçmenler, İngilizlerin yanında savaşan sömürge Müslüman toplulukları(Mısır gibi). İngilizlerle birlikte hareket eden bu kesimlerin tek bir hedefi vardı; Türkleri bölgeden kovmak, Türkleri yok etmek.
***Ali Dulum;Bu nefretin nedeni nasıl açıklanabilirdi, Türkler bu saydığınız kesimlere ne yapmış olabilirdi?
---Hüseyin Hakkı Kahveci:İngilizler XVIII.yüzıldan beri bölge ile yakından ilgileniyorlardı. Suudi Arabistanlı din adamı Muhammed bin Abdülvehhab’a Vehhabilik mezhebini kurdurmuşlardı. İngilizler bölge halkının fakir olmasını Osmanlı yönetimi ile ilşkilendirerek bölge halkının Osmanlıya karşı nefretini körüklemişti.Bu nefret o kadar artmıştı ki Araplar bütün olumsuzluklardan Osmanlıyı sorumlu tutuyorlardı.Türklerin iyi yaşadığını ama kendilerinin sömürüldüğünü düşünüyorlardı.Bölgedeki her türlü melaneti Osmanlıya bağlıyorlardı.
***Ali Dulum:Osmanlı Devleti Suriye-Filistin Cephesi'nde nasıl bir yapılanma içine girdi?
---Hüseyin Hakkı Kahveci: Almanya, bölgedeki Alman çıkarlarını korumak ve kollamak için Irak ve Filistin cephesinde birtakım askeri yapılanmalara gider ve General Von Falkenhayn komutasında Yıldırım Orduları Komutanlığı'nı kurar.Yıldırım Orduları'nın masrafları için Osmanlı Genelkurmayı'na 5 000 000 Alman altını borç verilir.
Yıldırım Orduları Komutanlığı bünyesinde 6.Ordu (Halil Paşa), 7.Ordu (MustafaKemal Paşa) ve 8. Ordu (Albay Kress) görevlendirilir. Yıldırım Orduları Komutanı ise Mareşal Falkenhayn olur.
Mustafa Kemal Atatürk, Diyarbakır, Muş ve Bitlis'i Ruslardan kurtarır ve ayağının tozuyla Suriye-Filistin Cephesi'ne gelir.Buradaki çalışmaları inceleyen Mustafa Kemal, General Falkenhayn'ın askeri planını beğenmez. Falkenhayn'ın planı bir saldırı planıdır.Oysaki bu bölgedeki askerlerin savunma planına ihtiyacı vardır. Mustafa Kemal Atatürk'e göre Falkenhayn'ın bu planını uygulamak demek, 30 bin Mehmeti bilerek isteyerek kuma gömmek demekti.
Mustafa Kemal Atatürk, Alman Paşaların benzeri hatalar yaptıklarını ve bu hataların Mehmetçikleri kanının boşa akmasına neden olduğunu açıklar.Bu konudaki düşüncelerini Enver Paşa'ya yazar.Enver Paşa'nın General Falkenhayn'dan yana tavır koyması üzerine görevinden istifa eder ve İstanbul'a gider.
Bir ay sonra Kudüs,İngilizlerin eline geçince Falkenhayn'ın planına tepki gösteren Mustafa Kemal'in haklılığı da ortaya çıktı. Filistin cephesi çökmüş, Falkenhyn Kudus'ü İngiltere'ye bırakmıştı. Falkenhayn Almanya ya dönerken yerine başka bir Alman Paşa Liman Von Sanders atandı.
***Ali Dulum:Bu cephedeki sorun nasıl giderilir, daha doğrusu önlem alınabildi mi?
---Hüseyin Hakkı Kahveci: Filistin cephesi çökünce birisinin bu cepheyi toparlaması lazım gelmektedir. İşte o toparlamayı yapacak kişi bellidir. O işi Mustafa Kemal yapacaktır.
1918 yılında bütün cephelerde durum stabil iken Filistin Cephesi'nde hareketlilik vardır.
Filistin Cephesinde 4. Ordu Cemal Paşa(Mersinli), 7.Ordu Mustafa Kemal Paşa ve 8.Ordu Cevat Paşa(Çobanlı) komutasından oluşan bir kuvvet vardı ve adı Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı idi.
Sayıca ve araç gereç yönünden General Allenby'nin komutasındaki güçlü İngiliz ordusu karşısında Osmanlı Ordusunun hiç şansı yoktur. İngiliz ordusunun başlattığı genel taarruz ile Türklerin 4. ve 8.Orduları dağılır. Cephenin bütün yükünü Mustafa Kemal'in komuta ettiği 7.Ordu üstlenmek zorunda kalır.I. Dünya Savaşı'nda sıkça gördüğümüz Alman komutanların yetersizliği ve yanlış strateji uygulamaları nedeniyle ordumuzun kayıpları artar. Alman Komutan Liman Von Sanders'in yanlış taktiği sonucunda ordularımız İngilizler karşısında başarılı olamadı ve hezimette uğrar. İngilizler bölgenin büyük bölümüne hakim oldular.
Mustafa Kemal Atatürk, komutası altındaki orduyu geri çeker. Mustafa Kemal orduyu geri çekerken Araplar da Türk ordusunu arkadan vururlar.Kuşatılma tehlikesini atlatan Mustafa Kemal 7.Orduyu süratle geriye çekerek önce Halep'in güneyinde toplar.Bu esnada kayıplar fazla olduğu için 4.Ordu lağv edilerek 7. Ordu emrine verilir.7.Ordu Komutanlığı da Mustafa Kemal'e devredilir.
Ordunun sorumluluğunu ele alır almaz Mustafa Kemal, 7.Orduyu düzenlemek için İsmet Paşa ve Ali Fuat Paşa ile çalışır.20.Kolorduyu Halep'in kuzeyinde mevzilendirir.İngiliz ve Araplardan kurulu müttefik güçlerini yenilgiye uğratarak I.Dünya Savaşı'nın son muharebesini kazanır.Bu zafer sonunda emri altındaki ordulara İttilaf güçlerinin bu hattın ilerisine geçirilmemesi emrini verir. Türk askerinin süngüleriyle bu sınır tespit edilir.Bununla da yetinmeyen Mustafa Kemal, Müdafaai Hukuk teşkilatının ilk oluşumlarını oluşturarak Türk sınırlarını koruma direnişi başlatır.
***Ali Dulum: Mustafa Kemal, aldığı bu tedbirle bugünkü sınırlarımıza yakın hattı elde bulundurur ve Türk askerinin süngüleriyle bu sınır tespit edilir.Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığı zaman Mustafa Kemal bu bölgededir. (Devam edecek.)
Allah, TÜRK ORDUSUNU Korusun!
Op. Dr. Ali DULUM Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Baş ve Boyun Cerrahi #dralidulum #Alanyakbb
Kitap öneri.Hüseyin Hakkı Kahveci, Yahuda, 2018, İstanbul
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 568369
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Bolu’nun ardından İzmit’te de vatandaşlarla buluştu. İmamoğlu’nu bekleyen binlerce vatandaş, İBB Başkanı’na ulaşmaya çalışınca izdiham yaşandı. İzmit Belediyesi önüne konulan platformdan vatandaşlara hitap eden İmamoğlu, 17 Ağustos 1999 depreminin merkez üssü olan kente o dönemde geldiğini hatırlatarak, “Başta benim şehrim İstanbul olmak üzere, ne yazık ki depremi hala büyük bir tehdit olarak görüyoruz. Bu kadar deprem tehlikesinin içinde, başta İstanbul olmak üzere, tedbirlerimizi almalıyız. Bu konuda İstanbul, hemen yanında olan Kocaeli kenti ile İzmit Belediye’mizle göreceksiniz çok eş güdümlü işler yapacağız. Depremde attığımız her adımı, her deneyimi bu şehrimizle de paylaşacağız. Çünkü bu iş, milli bir meseledir. Bu sorunu hep birlikte çözmeliyiz” dedi...
BELSA BELEDİYE MEYDANI / İZMİT
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın ardından İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet’e de tebrik ziyaretinde bulundu. Melen Barajı incelemesinin ardından İzmit’e gelen İmamoğlu, binlerce vatandaş tarafından coşkuyla karşılandı.
Yoğun ilgi nedeniyle yaşanan izdihamdan dolayı aracından zorlukla inen İmamoğlu, vatandaşların sevgi gösterileri altında belediye binası önünde hazırlanan platforma ulaştı. Ellerinde Türk bayrakları bulunan coşkulu kalabalık, “Ekrem Başkan” tezahüratıyla İBB Başkanı’na olan sevgilerini dile getirdi. Halk buluşmasında ilk konuşmayı İzmit Belediye Başkanı Hürriyet, ikinci konuşmayı da Bolu Belediye Başkanı Özcan yaptı.
“DEPREM MİLLİ MESELEDİR”
Hürriyet ve Özcan’ın ardından mikrofonu alan İmamoğlu, İzmit’in 20 yıl önce büyük bir depremle sınav verdiğini belirterek, “Ben de bu şehre geldim. Bir insan olarak bir parçası olmaya, insanlara geçmiş olsun dilemeye, baş sağlığı dilemeye geldim. Belediye başkanlarımız büyük mücadele verdi. O dönemin insanları mücadele verdi ama 20 yıl geçti. Başta benim şehrim İstanbul olmak üzere, ne yazık ki depremi hala bir tehdit olarak, büyük bir tehdit olarak görüyoruz. Bu kadar deprem tehlikesinin içinde, başta İstanbul olmak üzere, tedbirlerimizi almalıyız. Bu konuda İstanbul, hemen yanında olan Kocaeli kenti ile İzmit Belediye’mizle göreceksiniz çok eş güdümlü işler yapacağız. Depremde attığımız her adımı, her deneyimi bu şehrimizle de paylaşacağız. Çünkü bu iş, milli bir meseledir. Bu sorunu hep birlikte çözmeliyiz. Bakın birileri, bazı meselelere siyasi gözle bakabilir. Biz ise bu meseleleri, siyasi meselelerden ayırarak bakacağız” dedi.
“MİLLİ MESELELER SİYASETE KARIŞTIRLMAZ”
Ülke savunmasının da deprem gibi milli mesele olduğunu belirten İmamoğlu, “Milli meseleler siyasete karıştırılmaz. ‘Hadi gelin benim partime, benim partimde bu iş çözelim’ denmez. Bu olmaz. Partiler araçtır. Ben, Cumhuriyet Halk Partisi’nin has bir evladıyım. O partide siyasete başladım. Her zaman da CHP geçmişine layık görevler yapmak istiyorum. Esas olan amaç, milletine hizmettir, devletine hizmettir. Siyasi ahlak bunu gerektirir. Bunu yapmalıyız. Yani bir parti ya da bir parti liderine kendini adamak yanlıştır, hatadır, gaflettir. Biz, bunu yapmayacağız. Biz, demokrasiye, Cumhuriyet’e sahip çıkacağız” diye konuştu.
“ELİMDEN GELENİN EN İYİSİNİ YAPACAĞIM”
Cumhuriyet Bayramı’nın 100’ncü yılına çok az bir zaman kaldığını ifade eden İmamoğlu, “29 Ekim’e çok az bir zaman dilimi kaldı. Bu memleket, özgürlüğüne kolay kavuşmadı. Hepinizin geçmişinde, kendini bu ülkeye adamış gazilerin olduğunu biliyorum, şehitlerin olduğunu biliyorum, Allah rahmet etsin. Her birimiz şehitlerimize layık olmak mecburiyetindeyiz. Bu güzel memleketin Cumhuriyet’e kavuşmasını, demokrasiye kavuşmasını sağlayan Mustafa Kemal Atatürk’e minnet burçluyuz. Bu vesileyle Cumhuriyet Bayramı’nız kutlu olsun.Umut ediyorum İstanbul’da, İzmit’te ve Türkiye’nin her yerinde güzel başarılara imza atarız. İmza atarız ki; çocuklarımızın geleceği garanti altında olsun. İstanbul’a baktığınızda, size, ‘Ya bu kardeşimizi, bu arkadaşımızı tanımıştık. Bizi de mahcup etmiyor’ dedirtmek için elimden gelenin en iyisini yapacağım” ifadelerini kullandı.
Hürriyet, konuşmasını bitiren İmamoğlu’na, sırtında adı ve soyadı yazılı olan 41 numaralı Kocelispor forması hediye etti. Bu sırada yüzlerce ay-yıldızlı balon da gökyüzüne salındı. İmamoğlu, konuşmasının ardından, yine vatandaşların yoğun ilgisi altında Hürriyet’in makam odasına çıkarak, genç Başkan’ı seçim galibiyetinden dolayı tebrik etti. İmamoğlu, İzmit’ten, geldiği gibi vatandaşların yoğun ilgisi altında ayrıldı.
HABER: Ayten YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1006866
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Yenikapı’daki Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen ve kentin 961 muhtarını bir araya getiren “Muhtarlar Çalıştayı”nda kapanış konuşması yaptı. Haydarpaşa ve Sirkeci garları için yapılan ihaleden men edilmelerine ilk olarak sosyal medya hesaplarından canlı yayınla tepki gösteren İmamoğlu, İstanbul adına çok öfkeli olduğunu vurguladı. “Bu şekilde, kamu malına davranış biçimini bilmeyen, bu ahlakı taşımayan kişiler, bugün devletin malını birilerine peşkeş çeker, yarın da başka şeyleri peşkeş çeker. Buna müsaade etmeyeceğiz” diyen İmamoğlu, “Her gün sıkıntılı haberlerle, kaygı duyduğumuz olaylarla karşı karşıyayız. Böyle bir ortamda, böyle bir atmosferde bunu yapan insanlar ne devlet adamı olabilir ne de bu milletin malını koruyabilir” sözleriyle ihale iptaline ilişkin ikinci tepkisini gösterdi...
YENİKAPI / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), “2020-2024 Startejik Planlaması” kapsamında Yenikapı’daki Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi’nde (AGSM) “Muhtarlar Çalıştayı” düzenledi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, çalıştayın kapanış konuşmasını yapmadan önce, sembolik olarak toplam 13 muhtarı, 19 Ekim Muhtarlar Günü kapsamında AGSM’deki makam odasında ağırladı. İmamoğlu, muhtarların, “Nasılsınız” sorusuna, “Çalıştıkça daha iyi oluyorum. Herkese de tavsiye ediyorum” yanıtını verdi. “Muhtarlarımızı seviyoruz. Muhtarlarımızla bir arada olmaktan da keyif alıyoruz” diyen İmamoğlu, “Bu güzel gününüzü tebrik ediyorum.Muhtarlarımızla birlikte olmak, beraber çalışmak demokrasi bilincimizin mihenk taşı, belki de ilk noktası olan bu makamı, hak ettiği şekilde muhafaza etmek ve geliştirmek arzusundayız. Bugün yapılan çalıştayınız da bunun bir parçası ama bir başlangıç. Daha da ileri götürmek arzusundayız. Sizlerin düşünceleri bizim için çok değerli bir yer kapsayacak ve oradan yola çıkarak bizim eklediklerimizle daha yukarı çıkacağından kuşku duymayın” diye konuştu.
“NE KADAR PAYLAŞIRSAK, İŞİMİZ O KADAR KOLAYLAŞIR”
İstanbul büyük bir şehir olduğunu belirten İmamoğlu, “İstanbul’da biz yönetimi ne kadar paylaşırsak, ne kadar paylaştırırsak işimiz bir o kadar da kolaylaşacak. Bu kolaylaşan sistem, aslında toplumun birçok sorununu çözecek. Onun için zaten demokrasi dediğimiz kavram çok güzel ve değerli. Şu tanımı çok severim: Demokrasi, seçenlerin yönetme hakkının olduğu; ama seçmeyenlerin de var olma hakkının korunduğu bir sistemdir. ‘Ben oy verdim, her şeyi ben bilirim. Oy verdiğim adam seçildi, her şeyi o yapsın!’ Öyle bir şey değil. Tam aksine, vatandaşa eşit haklara sahip olduğunu hissettiren bir sistem. O bakımdan mekanizmanın en güçlü başlangıç noktasında duruyorsunuz. Birçok işimiz var; ama bu alanda da güçlü adımlar atacağız” dedi.
“MAHALLE MECLİSLERİNİN BAŞKANI MUHTARLAR OLACAK”
“İBB, ilk defa bir ‘Kent Konseyi’ oluşturdu bugün” diyen İmamoğlu, “Eksiği, artısı vardır; ama ilk defa kent konseyi oluşturduk, bu değerli. İstanbul’da ilk defa, göreceksiniz yüzbinlerce insanı kapsayacak bir gönüllü sistemi geliştiriyoruz. Bunu kanunda da yeri var. Her kamu kurumunun gönüllülerden faydalanma mekanizması söz konusu. ‘Şehrin gönüllüleri’ tanımını geliştiriyoruz. Bütün bunlardan sizler de faydalanacaksınız. Onlar da sizden faydalanacak. İkinci hedefimiz de mahalle meclisleri. Bu mahalle meclislerinin tereddütsüz başkanı muhtar. Hedefimiz, mahallelerde o meclisleri kurabilmek. Bunu seçim beyannamemizde açıkladık” ifadelerini kullandı.
“BAKANLIK, GARLARI İHALESİZ İBB’YE VEREBİLİRDİ”
İmamoğlu, daha sonra çalıştayın yapıldığı salona geçerek, İstanbul’da görev yapan 961 mahallenin muhtarlarıyla buluştu. Prof. Dr. Murat Şeker’in, çalıştay sonuçlarını açıklamasının ardından mikrofonu alan İmamoğlu, “Demokrasinin başlangıç noktaları” olarak tanımladığı muhtarlarla yeni dönemde yapacakları çalışmalardan söz etti. İmamoğlu, konuşmasının sonuna doğru sözü Haydarpaşa ve Sirkeci garlarının ihale sürecinde yaşanan skandala getirdi. Her iki garın da İstanbul’a göç edenler açısından sembol yapılar olduğunu belirten İmamoğlu, ihale sürecinde yaşananları özetledi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın kar amacı gütmeksizin, sosyal ve kültürel amaçlı ihaleye çıktığını belirten İmamoğlu, “Bilmenizi istiyorum; bir kamu kurumu, bir başka kamu kurumuna, bu amaçlarla isterse ihalesiz devir yapabilir. Yani Ulaştırma Bakanlığı isterse orayı İBB’ye verebilir. İstanbul’da bunun yüzlerce örneği var. Dedim ki, ‘Yanlış yapıyorsunuz’. Biz, buradayız. Buraları en iyi şekilde değerlendirir, halkın hizmetine sunarız. Ama Bakanlık açıklama yaptı; ‘Büyükşehir bu ihaleye giremez’ dedi. Niye giremez? Cevap yok; giremez! Motivasyonlarının ne olduğunu sordum. Bu motivasyonu size sağlayan gerekçeniz ne? İBB dediğiniz, bu şehrin 16 milyonuna ait bir kurum. Size bu açıklamayı zorunlu hale getiren dayatma mı var?” sorularını yöneltti.
“BUNU YAPANLARDAN DEVLET ADAMI OLMAZ”
İBB’nin dosyalarının incelemesinde ve onay verilmesi sonucunda ihaleye girdiklerini kaydeden İmamoğlu, kendilerine “rakip” olan firmayla ilgili bilgileri paylaştı. İhale dışı bırakıldıklarından 17.00 sıralarında gelen faksla haberdar olduklarını ifade eden İmamoğlu, “Soruyorlar, ‘Kaşın nerde, gözün nerde? Öpeceğim, yanağın nerde?’ Trajikomik bir durum. Belki esprili anlattım; ama çok öfkeliyim, çok. İstanbul adına öfkeliyim. Daha enteresan: 15 gün önce her şey hukuka uygundu da 15 gün içinde sizi buna iten, bu motivasyonu sağlayan anlayış nedir? Bu, bu şehrin 16 milyon insanını ilgilendiriyor. Bu şehrin 16 milyon insanın hakkını savunmak adına buradan sesleniyorum. O salonda bulunanlar dahil, yukarıya doğru bu sürecin içinde yetkili kim varsa, her birisinin hakkında Pazartesi günü suç duyurusunda bulunacağım. Bu şehrin bir malına, bu şehrin bir emanetine, tarihine, doğasına, maneviyatına İBB sahip çıkar, kim olduğu belli olmayan bir şahsa ait, 10 bin TL sermayeli bir şirket değil. İstanbul Belediyesi sahip çıkar” diye konuştu.
“BU MOTİVASYON NEDİR?”
“Bu motivasyon nedir? Kime, ne için veriyorsunuz” diye yeniden soran İmamoğlu, “Bu şekilde, kamu malına davranış biçimini bilmeyen, bu ahlakı taşımayan kişiler, bugün devletin malını birilerine peşkeş çeker, yarın da başka şeyleri peşkeş çeker. Buna müsaade etmeyeceğiz. Ağzımızdan hiç düşmüyor: Birlik, beraberlik, adalet, hak, hukuk, kul hakkı yemeyelim, bu milletin malını koruyalım, bu şehrin ve ülkenin maneviyatını koruyalım, bu ülke barış içerisinde olsun, kötü haberler duymayalım, canımız yanmasın. Her gün sıkıntılı haberlerle, kaygı duyduğumuz olaylarla karşı karşıyayız. Böyle bir ortamda, böyle bir atmosferde bunu yapan insanlar ne devlet adamı olabilir ne de bu milletin malını koruyabilir” şeklinde konuştu.
MUHTARLARA YENİ TEKNOLOJİYE UYUM SAĞLAMALARI İÇİN CEP TELEFONU DAĞITILACAK
Arnavutköy Yunus Emre Mahallesi Muhtarı Fikri Temizel, İmamoğlu’na babası ile olan bir fotoğrafının halıya dokunmuş halini hediye etti. İmamoğlu, Esenler Kazım Karabekir Mahallesi Muhtarı Muharrem Polat’a, “en genç erkek muhtar”, Zeytinburnu Telsiz Mahallesi Muhtarı Edanur Menteş’e “en genç kadın muhtar, Adalar Nizam Mahallesi Muhtarı Şerif Ali Coşkuner’e “en yaşlı erkek muhtar”,Şişli Feriköy Mahallesi Muhtarı Sevim Meriç’e “en yaşlı kadın muhtar”, Sarıyer Tarabya Mahallesi Muhtarı Hasan Refet Üstün’e “en uzun dönem görevyapan erkek muhtar” ve Bakırköy Zeytinlik Mahallesi Muhtarı Emel Çelik’e “en uzun dönem görevyapan kadın muhtar” plaketlerini ve ödüllerini verdi. İmamoğlu, İstanbul’da görev yapan engelli muhtarlar, Üsküdar İcadiye Mahallesi Muhtarı Mehmet Faruk Güllü ve Bağcılar Yenigün Mahallesi Muhtarı Bünyamin Çiftçi’ye plaketlerini ve ödüllerini masalarında verdi.
HABER: İbrahim AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1894802
Cumhuriyetçi Halk Partisi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iştirak şirketlerinden olan Hamidiye Su A.Ş’den su almayı bırakan kurumların listesini açıkladı...
İSTANBUL SEÇİMLERİNİ KAYBEDİNCE,İSTANBUL'A DAİR SAHTE SEVGİLERİ DE ORTAYA ÇIKTI...
Bazı kamu kurumlarının seçimden sonra Hamidiye Su’yu kullanmayı bırakmasına ilişkin resmi açıklama bugün İBB CHP Meclis Grup Sözcüsü Tarık Balyalı’dan geldi.
Balyalı’nın verdiği bilgiye göre Kültür ve Turizm Bakanlığı bardak su alımını bıraktı, damacana su alımını da sözleşme bitince sonlandıracak.
İŞTE O KURUMLAR
Balyalı’nın verdiği bilgiye göre;
--Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı,
--Koza Holding,
--Arnavutköy Belediyesi,
--TEİAŞ,
--TÜRGEV,
--SETA,
--BDDK,
--YTÜ Teknopark,
--AKP Genel Merkezi,
--TBMM,
--TGS de Hamidiye Su ile olan anlaşmalarını sonlandırdı.
HABER: Halime Yağmur AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 89867
Kaş'ta, sualtı dalış eğitimi sırasında fenalaşıp, şehit olan Astsubay Kıdemli Üstçavuş Mesut Akmeşe'nin (37) cenazesi, memleketi İzmir'in Dikili ilçesinde toprağa verildi. Şehidin eşi Latife Akmeşe, Türk bayrağı sarılı tabutu asker selamıyla uğurladı.
Acılı baba Kerim Akmeşe'nin, "Oğlum, bu vatan senden hizmet bekliyor, nereye gidiyorsun" sözleri ise yürekleri dağladı. Şehidin kızı, 8 yaşındaki Hayriye Akmeşe de, babasının kepini giyerek, gözyaşı döktü...
Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı'na (JÖAK) bağlı Arama Kurtarma Tabur Komutanlığı sualtı timleri tarafından, dün saat 11.30 sıralarında Kaş ilçesi Yarımada Halk Plajı'nın olduğu bölgede dalış eğitimi yapıldı. Dalış sırasında 4 asker, henüz belirlenemeyen nedenle rahatsızlandı. Su altından çıkarılan personel karaya çıkarılıp, Kaş Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Askerlerden Astsubay Kıdemli Üstçavuş Mesut Akmeşe, doktorların tüm çabasına karşın kurtarılamayarak şehit oldu.Durumları iyi olan diğer 3 asker ise kontrol amaçlı Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi.
KÖY TÜRK BAYRAKLARIYLA DONATILDI
Şehit Astsubay Kıdemli Üstçavuş Mesut Akmeşe’nin cenazesi, yapılan otopsinin ardından memleketi İzmir'in Dikili ilçesine gönderildi. Akmeşe'nin baba ocağına ve köyündeki camiye Türk bayrakları asıldı. Kızılay da, köyde ikram çadırı kurdu. Şehidin babası Kerim Akmeşe ile kardeşi Yakup Akmeşe, burada taziyeleri kabul etti. Ardından, cenaze töreninin yapılacağı Dikili Merkez Camisi'ne geçildi. Dikili Çarşısı, Türk bayraklarıyla donatıldı.
EŞİ ASKER SELAMIYLA UĞURLADI
Cuma namazının ardından yapılan cenaze törenine, şehidin gözü yaşlı eşi Latife Akmeşe, kızı Hayriye Akmeşe, babası Kerim Akmeşe ve kardeşlerinin yanı sıra, Ege Ordusu ve Garnizon Komutanı Korgeneral Ali Sivri, İzmir Valisi Erol Ayyıldız, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve ilçe belediye başkanları katıldı. Acılı baba Akmeşeyi, oğulları ve Vali Ayyıldız teselli etmeye çalıştı.Kerem Akmeşe'nin, şehit oğlu Mesut'un Türk bayrağı sarılı tabutuna son kez sarılıp, "Oğlum, kıyamam sana. Bu vatan senden hizmet bekliyor, nereye gidiyorsun" sözleri, yürekleri sızlattı. Şehidin eşi Latife Akmeşe ile babasının kepini giyen kızı Hayriye Akmeşe de tabutu asker selamı vererek uğurladı. Helallik alınmasının ve cenaze namazının kılınmasının ardından, Akmeşe’nin cenazesi, kırsal Demirtaş Mahallesi Mezarlığı'na götürülerek toprağa verildi.
HABER:Emine YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1458202
ABD ve Türkiye ateşkes konusunda anlaştı...
Pence’ten açıklama: YPG güvenli bölgeden çekilecek.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence'i kabulü sona erdi. Erdoğan ve Pence'in başkanlık ettiği heyetler arası görüşme de sona erdi. İki toplantı 4 saat 20 dakika sürdü. Pence Suriye'de ateşkese karar verildiğini ve YPG'nin güvenli bölgeden çekileceğini söyledi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde basına kapalı gerçekleştirilen kabul, 1 saat 40 dakika sürdü.
Pence'i Külliye'ye gelişinde karşılayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Erdoğan'ın makamına kadar eşlik etti.
Mike Pence ile ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın makamına çıktı.
Erdoğan ile tokalaşan Pence, "Beni kabul ettiğiniz teşekkür ediyorum." dedi. Pence'nin sözlerinin çevirisini ise Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın yaptı.
Jeffrey de Türkçe "Merhaba Sayın Cumhurbaşkanı, nasılsınız?" diye sordu, Erdoğan'ın "Sağ olun, sizler nasılsınız?" sorusuna da "Çok iyiyim, sağ olun efendim." karşılığını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Pence ve ABD heyetini kabulü yaklaşık 1 saat 40 dakika sürdü.
Kabulün ardından heyetler arası görüşmeye geçildi.
HEYETLER ARASI GÖRÜŞME DE SONA ERDİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence'in başkanlık ettiği heyetler arası görüşme sona erdi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde basına kapalı gerçekleştirilen görüşme, 2 saat 40 dakika sürdü.
Heyetler arası görüşmede, Türk heyetinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler hazır bulundu.
ABD heyetinde ise ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert Charles O'Brien, ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, ABD'nin Ankara Büyükelçisi David Satterfield yer aldı.
Pence: YPG güvenli bölgeden çekilecek...
Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD Başkan Yardımcısı'nı makamında kabul etti, görüşme toplam 4 saat 20 dakika sürdü.
Kritik görüşme sonrası ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, ABD ve Türkiye'nin Suriye'de ateşkes için anlaştığını söyledi.
Türkiye ve ABD, DEAŞ'ın Suriye'nin kuzeydoğusunda tamamen yok edilmesi konusunda fikir birliğine vardı.
--Yaptırımlar geri çekilecek.
--Yeni yaptırımlar olmayacak.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 682301
BAŞKAN İMAMOĞLU: “NİHAİ HEDEFİMİZ BU DAĞITIMLARA İHTİYAÇ DUYULMAYAN BİR KENT”
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, yeleğini giydi, şoför koltuğuna oturdu ve ilk sıra seçim vaatlerinden “Halk Süt” dağıtımını, ‘süt her çocuğun hakkı’ ilkesiyle Beylikdüzü Gürpınar sahilinden başlattı. Halk Süt uygulamasının çok güzel ve değerli bir uygulama olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Birçok uygulamamızın aslında bir başlangıcı, bir modeli, bir davranış biçimi, bir simgesi. Bu ve bunun gibi projelere çok inanıyorum. Günün sonunda, bu şehirde yoksulluğun kalmaması, bizim bu dağıtımlarımıza ihtiyaç duyulmayan bir kent olmamızdır hedefimiz. Bunu da başarmanın mutlak ekonomik yöntemleri, toplumsal kalkınma metotları var. Bunları da hızlı bir şekilde bu şehirde var etmek istiyoruz” dedi.
BEYLİKDÜZÜ / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, seçim vaatleri arasında ilk sıralarda yer alan “Halk Süt” projesini, ‘süt her çocuğun hakkı’ ilkesiyle 16 Ekim Dünya Gıda Günü”nde hayata geçirdi. İBB Gürpınar Su Ürünleri Hali’nde gerçekleştirilen tanıtım toplantısına katılan İmamoğlu, projede görev alacak dağıtım ekipleriyle tanışarak, tek tek tokalaştı. Toplantıda, İmamoğlu’nun tüm kurmay ekibiyle birlikte Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık da hazır bulundu. Etkinlik, Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve tüm şehitler için saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.
“ÖNCELİĞİM ÇOCUKLARIMIZIN GELİŞİMİDİR”
Ardından mikrofonu alan İmamoğlu, 6 ayı bulan iki turlu seçim kampanyasında İstanbul için 3 net hedef tanımladıklarını belirtti. İmamoğlu, “Demiştik ki; İstanbul yeşil bir kent olacak, İstanbul yaratıcı bir kent olacak ve bence çok önemlisi İstanbul adil bir kent olacak… İşte bugün bu hedeflerimizden üçüncüsü için, ‘Adil Kent İstanbul’ hedefi için burada toplanmış bulunuyoruz. Adil bir İstanbul yaratma hedefine en öncelikli gruptan başlıyoruz. Benim, İstanbul için en büyük projem çocuklardır. Benim önceliğim, çocuklarımızın gelişimidir, eğitimidir, sağlığıdır, mutluluğudur. Çünkü çocuklarımız bizim en değerlilerimiz. Çocuklara yapılacak yatırım ülkenin geleceğine yapılmış yatırımdır. Her anne babalara sorsak herhâlde en değerlimiz çocuklarımızdır. Başka bir şeyi onun önüne koyma şansımız yok. O zaman bu kentte onlar için adaleti sağlamak en önemli işimiz olmalı. Bulabileceğimiz her bir kuruşu, artırabildiğimiz her bir bütçeyi bu kentin çocuklarına harcamak en değerli proje” dedi.
“İHTİYAÇ SAHİPLERİNE ÜCRETSİZ DAĞITILACAK”
“Bizim bu projede şiarımız çok basit ve çok net. Diyoruz ki: Süt her çocuğun hakkıdır” diyen İmamoğlu, “Yani bir eve süt girmiyorsa, bir çocuk süt içemiyorsa, gelişiminde eksiklik var demektir. İstanbul’da tüm çocuklarımız süt içebilsin diye İstanbul Halk Süt'ü ihtiyacı olan ailelere ücretsiz dağıtacağız arkadaşlar. Bizden önceki belediye döneminden kalan veri setiyle bu belirlemeleri yaptık. Ama bu belirlemelerimiz devam edecektir. Ücretsiz dağıtacağımız aileleri tespit etmek amacıyla, geçinebilmek için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden ayni ve nakdi destek almak zorunda olan aileleri temel aldık” şeklinde konuştu. Bugünden başlayarak 39 ilçenin tamamında Halk Süt'ün ihtiyaç sahibi çocuklara ulaştıracaklarını vurgulayan İmamoğlu, şu bilgileri paylaştı:
“YILDA 9 MİLYON LİTRE SÜT ANLAMINA GELİYOR”
“Bu aileler arasından 3-6 yaş arası çocuğu olan aileler belirlendi.İşte bu çocuklarımıza haftada 2 litre olmak üzere aylık toplam 8 litre ücretsiz süt desteği vereceğiz. Elbette süreç içerisinde ihtiyaç sahibi yeni ailelerin tespit edilmesi durumunda, onlar da uygulamaya dahil edilecek ve süt dağıtımı daha da yaygınlaştırılacak. 60 panelvan aracımız var. 120 arkadaşımız bu amaçla İstanbul’un 39 ilçesini karış karış dolaşacaklar. Her çocuğumuzun evine söz verdiğimiz gibi ayda 8 litre sütü götüreceğiz. Proje kapsamında; 76 binden fazla ihtiyaç sahibi aileye, 92 bini aşkın çocuğa ulaşacağız ve ayda yaklaşık 750 bin litreye yakın süt dağıtacağız. Bu ise yılda 9 milyon litre süt anlamına geliyor. Bu tamamıyla çocuklarımızın gelişimi ve İstanbulluların vicdanının bütün İstanbul’a yaygınlaşmasının çok değerli bir projesi haline gelecek.”
“SÜT SEVEN BİR ÇOCUKTUM”
Süt içebilen çocukların soyut düşünce, problem çözme, bellek gelişimi, dikkat ve konsantrasyon açısından da öne çıktıklarını bilindiğini kaydeden İmamoğlu, “Büyükşehir olarak anne sütü sonrası süt içmeyen bir tek çocuğun kalmaması konuşunda hassasız. Onun için bu projeyi başlattık. Biraz gülümseyerek anlattım çünkü benim annemin dokuz on tane ineği vardı. Ve ben köy çocuğu olarak büyüdüm. Ne mutlu bana. Sabah daha yeni sağılmış kaynamış haliyle sütü içen, gece yatmadan da mutlaka süt içen bir çocuk olarak büyüdüm. Sütün kıymetini burada sizinle paylaşmış olayım. Annem, gece uyurken mızmızlandığımda ağzımdan dudak işaretimle süt dediğimi anlarmış. Sıcak sütü bana uyurken, gözlerim kapalı kapalı içirirmiş. O güzel anneciğimin ellerinden öpüyorum. Onun için biz bu eksikliği burada kapatmış olacağız” dedi.
TİRE SÜT KOOPERATİFİ İLE İLGİLİ BİLGİLER VERDİ
İmamoğlu, İstanbul Halk Süt'ün temin edildiği Tire Süt Kooperatifi ile ilgili bilgileri de paylaşarak, “Yıllardır başarılı çalışmalar gerçekleştirmiş bir girişim. Tarım Bakanlığı tarafından ‘Güvenilir Gıda Ödülü’ ile ödülüyle ödüllendirilmiş bu kooperatif aynı zamanda Birleşmiş Milletler tarafından ‘En İyi Kırsal Kalkınma Modeli’ olarak da seçilmiş ve dünyaya örnek gösterilmiş. Bu modeli İstanbul ve çevresindeki tarım üreticileriyle de uygulamak, İstanbulluları temel besinlerden başlayarak sağlıklı, güvenli ve ucuz gıda ile buluşturmak yolundaki çalışmalarımızı emin adımlarla sürdüreceğiz. Bu konuda İstanbullulara sözümüz var. Bunun arkasındayız. İstanbul ve çevresinde tarıma yeniden can suyu vereceğiz. Yeniden çiftçilerimizin üreticilerimizin destekleneceği tarımsal bir ekosistem yaratacağız. İzmit’ten Edirne’ye kadar olan yakın coğrafyada tarımsal üretimin geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi için hazırlıklara, etütlere ve planlamalara başladık. İstanbulluların hayatını bu konuda da rahatlatmak adına çok önemli projeleri hayata geçireceğiz” diye konuştu.
“SÜT BİZDEN, ÇALIŞMAK ÇOCUKLARDAN”
“Bir şehirde eşitsizlikler, adaletsizlikler arttıkça o şehrin tarihsel kimliği, ruhu da kaybolmaya başlar” diyen İmamoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Bir yanda temel beslenme ihtiyacının karşılanamaması gibi çok ağır bir sorun yaşanırken, bir yandan da aşırı lüks, israf, şatafat dolu bir tüketim hayatı yaşanıyorsa, o şehirde toplumsal barış ve huzur yara alır. Birlik, kardeşlik, dayanışma duyguları azalır. Buna izin veremeyiz. Bir şehir en önemli kaynağı olan insana, gençlere ve çocuklara yatırım yapmayı ihmal ederse, doğaya ihanet ederse o şehrin geleceği kalmaz. İşte biz bunun için varız. Bizim odağımız kente özen, insana saygı! Henüz yolun çok başındayız. Henüz bunlar başlangıç. Ne demiştik? İstanbul’a Yeni Başlangıç demiştik. Dediklerimiz bir bir gerçekleştireceğiz. Başaracağız. Mazeretimiz yok, çok çalışacağız ve mutlaka başaracağız. Ama çocuklarımızdan da beklentilerim var. Çok süt içsinler. Çok spor yapsınlar. Ben çok süt içtim, çok çalıştım, böyle oldum. Süt bizden, içmek, güçlenmek ve çalışmak onlardan.”
“ARAÇLARIMIZ YOLA ÇIKTI”
İmamoğlu, konuşmasının ardından ceketini çıkarıp, Halk Süt dağıtım ekibi yeleğini giydi ve direksiyon koltuğuna oturdu. Bir süre aracı kullanan İmamoğlu, gazetecilere projeyle ilgili direksiyon başında değerlendirmelerde bulundu. “Araçlarımız yola çıktı” diyen İmamoğlu, “Süt, bir çocuğun gelişimi için çok önemli. Ben, süt içerek büyümüş bir çocuğum, köyde, o güzel ineklerin olduğu ortamda. Güzel anneciğim, inekleriyle bize süt yetiştirirdi. O nedene bu şehirde, çocuklarımızın hiç birisinin süt içmeden kalmasını istemiyorum. Onların gelişimi açısından çok önemli. 39 ilçede, şu an tespitli ailelerde, 100 bine yakın çocuğumuza sütlerimiz ulaşacak. Özellikle bu dağıtımdaki arkadaşlarımızın güler yüzü, tespit yetenekleri ve onlarla buluşma üslupları çok önemli. Araçları kullanan arkadaşlar, bizim sosyal belediyeciliğimizin, sosyal politikalarımızın yollardaki, İstanbul’un sokaklarındaki simgeleri olacaklar. Çok güzel ve değerli bir uygulama. Birçok uygulamamızın aslında bir başlangıcı, bir modeli, bir davranış biçimi, bir simgesi” şeklinde konuştu. Bu ve bunun gibi projelere çok inandığını belirten İmamoğlu, nihai hedeflerini ise “Günün sonunda, bu şehirde yoksulluğun kalmaması, bizim bu dağıtımlarımıza ihtiyaç duyulmayan bir kent olmamızdır hedefimiz. Bunu da başarmanın mutlak ekonomik yöntemleri, toplumsal kalkınma metotları var. Bunları da hızlı bir şekilde bu şehirde var etmek istiyoruz” sözleriyle dile getirdi. İmamoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“TEKRAR KENDİ KENDİMİZE YETER HALE GELMEK İSTİYORUZ”
“Bir başka simgesel önemi de var; bugün, ‘Dünya Gıda Günü’. Böyle bir günde sağlıklı gıdaya erişimin bütün dünyada ne kadar önemli olduğunu biliyoruz ve ülkemizin de bu anlamda ne kadar verimli topraklara sahip olduğunu biliyoruz. Ama gıda politikaları konusundan, yurt dışına muhtaç, ithalat yapan bir ülke pozisyonundan da açıkçası hicap duyuyoruz. Çünkü, biz öyle büyümedik. Biz, bu ülkenin topraklarının kendine yetiyor olmasından övünerek büyüdük. Tekrar gıda politikalarıyla bu aşamaya dönmesini diliyoruz ve bu süreçlerin aslında vesile olması için de çaba gösteriyoruz. Örneğin, üreticilere ve kooperatiflere, köyünde bizzat bağında, bahçesinde üretenlere destek olma kavramı da var bu uygulamanın. Bunu sadece sütte değil, birçok gıdanın farklı parametrelerinde de uygulayacağız ve İstanbullunun sağlıklı ve ucuz gıdaya erişimine katkı sunan politikaları da hayata geçireceğiz. Özellikle İstanbul’un yakın çevresinde üreticiyi de destekleyeceğiz. Bütün bu söylediklerim, aslında bir adımla ne kadar değerli işler yapılabileceğinizin göstergesi. Bütün emeği geçenlere, üst yönetici arkadaşlarımdan emekçi arkadaşlarıma kadar, başarılar diliyorum. Umuyorum, daha güzel işlere hep beraber imza atmaya devam ederiz.”
İLK ETAPTA AYLIK 750 BİN LİTRE SÜT DAĞITILACAK
Etkinlik sonunda alanda bulunan onlarca araç, taşıdıkları sütleri ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak için yola çıktı. Proje kapsamında, ilk etapta İstanbul genelinde aylık 750 bin litre süt dağıtılacak. Bu hizmetten İBB’den sosyal destek alan ailelerin 3-6 yaş arasındaki çocukları yararlanacak. Haftada çocuk başına 2 litre süt verilecek. Bir litrelik UHT sütler, ailelere çocuk sayısına göre aylık ya da 15 günlük teslim edilecek. Dağıtımlar, İBB ekipleri tarafından gerçekleştirilecek. Uygulama sırasında ihtiyaç sahibi yeni aileler de tespit edilerek sisteme dahil edilecek. İBB, proje için tecrübesi ve güvenilirliğiyle bilinen Tire Süt Kooperatifi ile sözleşme imzaladı.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 212382
Türk Hava Kurumu'na eski Gümrük ve Ticaret Bakanı Cenap Aşçı'nın da aralarında bulunduğu 3 kişi kayyum olarak atandı.
Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesi, Türk Hava Kurumu (THK) Başkanlığına 3 kişilik kayyum atanmasına karar verdi...
THK’ya kayyum atanması talebi üzerine açılan dava, Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesince görüldü. Davaya THK Merkez Denetleme Kurulu üyelerinin avukatı Mustafa Köroğlu ile davalı THK Başkanlığı avukatları Ahmet Sungur ve Sabri Hafif katıldı.
Avukat Köroğlu, THK Yönetim Kurulu üyelerinin çoğunun yönetimden ayrıldığını belirterek, yönetimin tek başına idare edildiğini söyledi. Köroğlu, kuruma kayyum atanmasını talep etti.
Avukatlar Ahmet Sungur ve Sabri Hafif de kurumun yönetimine kayyum atanması talebinde bulundu. Taleplerin ardından kararını açıklayan mahkeme, THK Başkanlığına Abdullah Kaya, Adnan Zengin ve Cenap Aşçı’dan oluşan üç kişilik yönetim kayyumu atanmasına karar verdi.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1139870
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Meclis toplantısında “deprem” konulu 13 bölümlük detaylı bir sunum yaptı. İBB’nin, özellikle 1999 Marmara Depremi sonrasında, depreme hazırlık konusunda ulusal ya da uluslararası birçok kurum ile farklı çalışmalar yaptığını hatırlatan İmamoğlu, “Tespitlerde bulunulmuş, tahminler sıralanmış, uygulama önerileri geliştirilmiş. Ancak yapılan tüm bu çalışmalar, sonrasında hayata geçmediği / geçemediği için İstanbul hala beklenen büyük depreme hazırlıklı değildir. Daha fazla beklemeye tahammülümüz yok” dedi. “İBB Deprem Seferberlik Planı”nı devreye soktuklarını vurgulayan İmamoğlu, “Bizler, tüm İstanbulluların da desteği ile hayata geçecek projeler üretmek, İstanbul’u güçlendirmek için kolları sıvıyoruz ve bir seferberlik başlatıyoruz” diye konuştu...
SARAÇHANE / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Meclis oturumunda yaptığı sunumunda, geçtiğimiz 26 Eylül’de, Silivri’de, Marmara Denizi açıklarında 12,6 kilometre derinlikte gerçekleşen ve büyük paniğe neden olan 5.8 büyüklüğündeki depremin ardından, AFAD ve İBB’ye 5 bin 253 ihbar geldiğini belirtti. İmamoğlu, 5.8’in büyük değil minik bir deprem olduğunu, ancak bir yapılan incelemeler sonunda 224 ağır hasarlı, 754 de az hasarlı bina tespit edildiğini kaydetti. İmamoğlu, TÜBİTAK MAM, Kandilli Rasathanesi ve İBB uzmanlarının hazırladıkları çalışmalara göre; İstanbul’da, Marmara Denizi içerisinde 30 yıl içinde, 7 ve üstü bir deprem olma olasılığının yüzde 65 olduğu bilgisini paylaştı.
“120 MİLYAR TL EKONOMİK ZARAR OLUŞACAK”
İstanbul’un gece konut nüfusunun 15 milyon, gündüz nüfusunun ise 6 milyon olduğunu belirten İmamoğlu, kentteki toplam 1 milyon 166 bin binanın 255 bininin 1980 öncesinde, 533 binin 1990-2000, 376 bininin de 2000-2019 yılları arasında inşa edildiğini kaydetti. İmamoğlu, İBB Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü ve Boğaziçi Üniversitesi tarafından 2018 yılında gerçekleştirilen “Deprem ve Hasar Kayıp Tahmin Çalışmasına” göre; İstanbul’da olası gerçekleşecek 7,5 büyüklüğündeki yıkıcı deprem senaryosu uyarınca ekonomik, fiziksel kayıp ve hasarları da sıraladı. 7.5 büyüklüğündeki yıkıcı bir deprem senaryosuna göre; İstanbul’da çok ağır ve ağır hasarlı bina sayısı 48 bin, orta ve daha üstü hasarlı bina sayısı 194 bin olacak. Bu rakamlara göre; binaların yüzde 22,6’sı yıkılacak, 25 milyon ton enkaz oluşacak, yolların yüzde 30’u kapanacak, 463 içme suyu noktası, bin 45 atık su noktası ve 355 doğal gaz noktası hasar görecek. Toplamda 120 milyar TL yapısal ve yapısal olmayan ekonomik kayıp yaşanacak.
SEFERBERLİK İÇİN 5 MADDE
Yapılan hasar tahmin çalışmalarına göre depremin İBB’nin en öncelikli konusu haline geldiğinin altını çizen İmamoğlu, “Yaşanacak maddi ve manevi hasarı onarmaktansa öncelikli hedef daha da gecikmeden önlem almak olacaktır” dedi.İmamoğlu, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem Seferberlik Planı”nın 5 başlık altında değerlendirilerek hazırlandığını söyledi ve bunları şöyle sıraladı:
-Afet odaklı kentsel dönüşüm çalışmaları.
-Mevcut alt yapı ve ulaşım ağının afetlere dayanıklı hale getirilmesi.
-Sismik ve yer bilimleri çalışmaları.
-Afet sonrası toplanma / barınma alanları.
-Afet odaklı eğitim ve kapasite geliştirme.
“KAYNAK İÇİN GÖRÜŞMELER BAŞLATILACAK”
Plan kapsamında; hasar alması beklenen 48 bin binanın güçlendirilmesi ya da yeniden yapma usulü ile yenilenmesinin amaçlandığını belirten İmamoğlu, “1 yıl içinde 20 bin bağımsız birim, 5 yılda 100 bin, 10 yılda tüm bu nitelikteki bağımsız birimler afetlere karşı güçlendirilecektir. ‘Afet Odaklı Dönüşüm’ programına göre; deprem senaryoları doğrultusunda, öncelikle kırılgan yapı stoku nedeniyle müdahale bekleyen ilçelerden başlanacak ve ilçeler arasında bir etaplama yapılacaktır. Programın uygulanması halinde güncel maliyet hesapları ile bu süreç içerisinde, asgari 44 milyar TL tutarında bir kaynak kullanımı gerekecektir. Söz konusu kaynağın elde edilmesi için uluslararası fon sağlayan kuruluşlar ile görüşmeler başlatılacaktır” diye konuştu.
“KENTSEL DÖNÜŞÜM İŞBİRLİĞİ MASASI KURULACAK”
Yol haritalarının, İBB bünyesindeki deprem ve kentsel dönüşüme ilişkin tüm çalışmaların sentezi ile ortaya konan “Kentsel Dönüşüm Strateji Belgesi” olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Öncelikli / sorunlu alanlarda, sosyal ve ekonomik dönüşüm projelerinin gerçekleşmesi amacıyla Bakanlık tarafından talep edilen ‘Strateji Belgeleri’ tamamlanarak ‘İstanbul Kentsel Dönüşüm müdahale yol haritası’ belirlenecektir. ‘Afet Odaklı müdahale programı’ ile bina bazında yapılan müdahaleler yanında, kentsel iyileştirme odaklı dönüşüm çalışmaları bu başlıkta ele alınacaktır. Bu amaçla 1 yıl içinde 39 ilçe ile birlikte gerekli koordinasyon sağlanacak ve 5 yıl içinde strateji belgesinde yer alan müdahalelerle tamamlanacaktır” bilgilerini paylaştı. Kentsel dönüşüm çalışmalarına İstanbulluların katılımını sağlamayı da amaçladıklarını belirten İmamoğlu, “İstanbul’da gerçekleştirilmesi planlanan veya proje aşamasında olan kentsel dönüşüm alanlarında yaşayanlar ve onlar tarafından kurulan sivil toplum örgütlerinin İBB ile iletişim sorunlarını aşmak üzere ‘Kentsel Dönüşüm İşbirliği Masası’ adı ile bir ofis kurulmaktadır” dedi.
“KÖPRÜ VE VİYADÜKLER TAKİP EDİLECEK”
Kamu binalarının depreme hazırlığı konusundaki çalışmalara da değinen İmamoğlu, “Afete Duyarlı Bir Kent İçin Bina İzleme ve Hasar Takip Sistemi Projesi” üzerinde çalıştıkları bilgisini verdi. Akıllı bir şehir yönetimi kapsamında tüm kamu binalarının, önemli binalar ile köprü ve viyadüklerin takip edilmesi işlemlerinin 6 ay içinde tamamlanacağını belirten İmamoğlu, İBB binalarının da bu kapsamda ele alınacağını ifade etti. İmamoğlu, “Afetlere karşı dayanıklı kamu yapıları stoğunu sağlamak, hizmet yapılarını afet sonrası kullanıma hazırlamak üzere yapılacak çalışmalar doğrultusunda belediyeye ait hizmet yapılarına ilişkin kontroller 6 ay içinde tamamlanacak ve güçlendirilmesi gerekenlere 2 yıl içinde gerekli müdahaleler yapılacaktır” dedi.
“YERALTI SU KAYNAKLARININ KORUNMASI SAĞLANACAK”
Deprem anı ve sonrasında kesintisiz ulaşımın sağlanması amacıyla karayollarının 1 yıl içinde afete hazır hale getirileceğini kaydeden İmamoğlu, yapılması planlanan çalışmaları şöyle sıraladı:
“Deprem anı ve sonrasında kesintisiz ulaşımın sağlanması amacıyla köprü ve viyadükler 2 yıl içinde afete hazır hale getirilecektir. Olası bir afet durumunda, toplanma veya barınma alanlarında ihtiyaç duyulabilecek yeraltı su kaynakları, İstanbul halkına hizmet edecek şekilde, 6 ay içinde planlanacaktır
İstanbul genelinin hidrojeolojik yapısı 6 ay içinde detaylı bir şekilde belirlenmesiyle, yeraltı su kaynaklarının korunması ve olası iklim değişikliği senaryolarına bağlı önlemlerin tanımlanması sağlanacaktır. Doğal yeraltı su depo alanlarının tespiti ve İstanbul genelinin jeotermal potansiyelinin belirlenmesiyle bu alanların çok amaçlı ve etkin kullanımı 6 ay içerisinde sağlanacaktır.”
“TSUNAMİ TEHLİKESİNE DİKKAT ÇEKTİ”
Kasım ayı içerisinde, konunun tüm paydaşlarının katılımıyla “Deprem Çalıştayı” düzenleyecekleri bilgisini veren İmamoğlu, “Bu şekilde yol haritamızı anlatacak ve birlikte yol haritamızı zenginleştireceğiz” dedi. İstanbul’da gerçekleşebilecek olası bir deprem ile ilgili tüm bilimsel verinin hızlı, etkili ve güvenilir bir şekilde İBB’ye aktarılmasının 1 yıl içerisinde sağlanacağını belirten İmamoğlu, tsunami tehlikesine de dikkat çekti: “İstanbul’da gerçekleşebilecek olası bir tsunami ile ilgili tüm bilimsel verinin hızlı, etkili ve güvenilir bir şekilde İBB’ye aktarılması 1 yıl içerisinde sağlanacaktır. Ayrıca tsunami ile ilgili olarak; 6 ay içerisinde ilçelerdeki tsunami tehlike ve risk analizlerine bağlı bilinçlenme ve farkındalığın artırılması, ortaklaşa ve bireysel proje üretme ve uygulama yeteneklerinin artırılması hedeflenmiştir.”
“ERKEN UYARI SİSTEMİ ÜZERİNDE ÇALIŞIYORUZ”
“Deprem Erken Uyarı ve Acil Müdahale Sistemi” üzerine çalışmalar yaptıklarının da altını çizen İmamoğlu, “Erken uyarı sistemi ile depremin yansımasından 5-7 saniye önce alınacak erken uyarı ile tehlike barındıran doğal gaz, elektrik gibi sistemlerin kapatılması; raylı sistemlerin durması gibi acil önlemlerin alınması sağlanacaktır” dedi. İmamoğlu, kentteki heyelan tehlikesini de göz ardı etmediklerini belirterek, “İl genelinde çeşitli sahalarda bulunan heyelan tehlike sahalarının tespiti, yapı-can güvenliği olasılıklarının belirlenmesi ve planlama/yatırım süreçlerine altlık oluşturulması, acil heyelan tehlikesi barındıran yerlerin rapor ve haritalarının ilgili kurum ve kuruluşlara aktarımı 6 ay içerisinde tamamlanacaktır. İlçe bazlı heyelan tehlike kitapçıklarının oluşturulması için, ilçelerdeki heyelan tehlikesine bağlı bilinçlenme ve farkındalığın artırılması, ortaklaşa ve bireysel proje üretme ve uygulama yeteneklerinin artırılması 6 ay içerisinde tamamlanacaktır” bilgilerini paylaştı.
“GEÇİCİ BARINMA ALANLARI 2 YILA KADAR KULLANILABİLECEK”
Toplanma alanlarına da değinen İmamoğlu, “Afet toplanma alanları, afet sırasında ve sonrasında insanların ivedilikle ulaşması gereken, afet riski taşımayan güvenli alanlardır. Afetzedelerin yaşadıkları büyük şoku atlatabilmeleri, temel sağlık ve gıda hizmetlerinden faydalandıkları, yakınları ile bir araya gelebilmeleri ya da haberleşmelerine imkan veren; bir binaya en fazla 500 metre uzaklıkta olacak biçimde belirlenmiş ve afetten sonra 24 saat içinde kullanılacak olan alanlardır. 24 saat sonrasında barınma ihtiyacı olan afetzedeler, geçici barınma alanlarına tahliye edilecektir. Geçici barınma alanları, kapasite ve olanakları çerçevesinde, kısa ve uzun süreli barınma çözümleridir. Afetten etkilenenlerin hayatlarını devam ettirebilmeleri için, ilk olarak en temel barınma ihtiyaçlarının karşılanması, ardından barınma koşullarının uzun süreli olarak sağlandığı; temel yeme / içme imkanları ile beslenme, tıbbi bakım ve yardım imkanlarının sağlandığı geçici barınma alanlarıdır. Toplumun afet sonrasında hızlı biçimde toparlanmasını sağlamak ve barınma ihtiyacı olanlara mahremiyeti koruyan, onurlu bir yaşam sunmak, güvenli, sağlıklı, yaşanabilir alanlar oluşturmak amaçlanmaktadır. Bu alanlar kapasite ve olanaklarına göre 72 saatten 2 yıla kadar kullanılabilecek alanlar olarak ele alınmaktadır” diye konuştu.
“859 TOPLANMA ALANI HAZIRLIYORUZ”
859 toplanma alanı hazırladıklarını vurgulayan İmamoğlu, bu konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Vatandaşın afet öncesi, anı ve sonrasında hazır olması için her binanın toplanma alanlarının ve bu alanlara ulaşımı sağlayacak tahliye koridorlarının belirlenmesinde ilk 6 ayda AFAD ile koordinasyon ve muhtarların bilgilendirilmesi, belirlenen toplanma alanı tahliye koridorlarının vatandaşla paylaşılması ve el kartelalarının hazırlanması sağlanacaktır. 1 yıl içerisinde de kamu spotları ve mobil uygulamaların hazırlanması sağlanacaktır. Geçici Barınma Alanları konusunda ise; yaklaşık 3 milyon kişinin afet sonrası barınma ihtiyacının karşılanması hususunda ilk 3 ayda ‘Zeytinburnu/Topkapı Deprem Parkı Uygulaması’ yapılacak, 6 ayda ‘Ataşehir/Anatepe Deprem Parkı Uygulaması’, 1 yılda AFAD ile koordinasyon ve Muhtarların Bilgilendirilmesi ve Belirlenen GBA tahliye koridorlarının vatandaşla paylaşılması, 2 yılda altyapı kapasitesinin tespit çalışmaları, afet anında erişim sağlanamayacak alanlara konteynırlar, sahra hastanesi, acil yardım kitleri hizmeti sağlanacaktır. Her iki yakada kurulacak olan ‘Deprem Parkları’ aynı zamanda afet öncesi eğitim ve koordinasyon faaliyetleri için kullanılacak ve parklar ile İstanbulluların farkındalığı arttırılacaktır.”
“AFET GÖNÜLLÜLERİ KAVRAMI GELİŞTİRİLECEK”
“Afet Odaklı Eğitim ve Kapasite Geliştirme” projesi kapsamında “Afet Gönüllüleri” kavramını geliştireceklerini vurgulayan İmamoğlu, “Olası bir afet anında, acil müdahaleleri gerçekleştirebilecek eğitime sahip 954 mahallede, her mahallede biri mahalle muhtarı olmak üzere en az 5 kişiden oluşacak 5000 afet gönüllüsü 6 ay içerisinde topluma kazandırılacaktır. Afet Gönüllüleri’nin ihtiyaç duyacağı temel müdahale malzeme ve gereçleri muhtarlıklarda depolanacaktır. Afet öncesi, anı ve sonrasında kamu sektörü ile koordineli bir şekilde özel sektöründe her türlü lojistik destek sağlaması hususunda 6 ayda paydaşların görev dağılımı belirlenecek, 1 yılda Lojistik ve koordinasyon sağlanacak, 2 yılda ‘Afet Eylem Planı’ hazırlanacaktır. Ayrıca Deprem Parklarında özel sektörden destek alınarak depreme karşı güçlendirme yöntem ve modelleri uygulanarak İstanbullulara tanıtılacaktır” şeklinde konuştu.
“GENİŞ KİTLELERE ULAŞACAĞIZ”
Vatandaşlara internet üzerinden ulaşmayı önemsediklerinin altını çizen İmamoğlu, “1 yıl içerisinde yapılan çalışmaların daha doğru ve anlaşılır içerikle daha geniş kitlelere ulaşması sağlanacak. Çalışma alanlarıyla ilgili farkındalık ve bilinç seviyesinin artırılacak. Kurumsal görünürlüğün artırılacak
İBB bünyesinde üretilmiş yer bilimsel tüm verilerin ilgili İBB birimleri ve paydaşlarla paylaşılabileceği web tabanlı portal sayesinde paydaşların bilgiye erişimi hızlanacak ve verimli hale getirilecektir. İstanbul genelinde 3 yıl içerisinde, tüm vatandaşların afet farkındalığının artırılması ve bilinç düzeyinin en üst seviyeye çıkarılması amacıyla Avrupa ve Anadolu yakasında yapılacak olan ‘Deprem Parkları’ içerisinde birer adet, toplam 2 adet ‘Afet Eğitim Merkezi’ hayata geçirilecektir” dedi.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 103101
Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 10’uncusu düzenlenen Antalya Kitap Fuarı ilk iki günde 45 bine yakın ziyaretçi ağırladı. Yoğun katılımla devam eden fuarın üçüncü gününde Ataol Behramoğlu, Ertuğrul Günay, Yavuz Selim Demirağ, ve sosyal medya fenomeni Selen Pınar Işık (Pucca) okurlarıyla buluştu. Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek fuarın 3. gününde de yazarları ve kitapseverleri yalnız bırakmadı...
Kitap Fuarına 45 bin katılımcı...
Cam Piramit’te 150 yayın evi ve 205 yazarın katılımıyla devam eden 10. Antalya Kitap Fuarı dün ağırladığı Banu Avar, İsmail Saymaz, Canan Tan, Hulki Cevizoğlu, Barış Yarkadaş, İhsan Eliaçık, Cüneyt Akman, Ayşe Kulin,
Erol Altun ve Vural Savaş’ın ardından Pazar günü de Ataol Behramoğlu, Ertuğrul Günay, Yavuz Selim Demirbağ, Canan Tan, Şükrü Erbaş, Fatih Tuncay, oyuncu Feride Çetin ve sosyal medya fenomeni Selen Pınar Işık (Pucca) okurlarıyla buluştu.
Behramoğlu okurlarına şiir okudu...
“Birlikte Okuyoruz” sloganlı 10. Antalya Kitap Fuarı kapsamında ünlü yazar ve şair Ataol Behramoğlu söyleşi gerçekleştirdi.
Büyükşehir Belediyesi’nin gerçekleştirdiği kitap fuarını güzel bir girişim olarak nitelendiren eden Behramoğlu “Bu tür fuarlar ülkemizin her yerinde oluşmaya başladı.
Çok farklı görüşteki yazarlar buluşuyor, bizler de okuyucularımızla buluşuyoruz. Belediyelerin bu organizasyonları toplumu olumlu şekilde etkileyecektir” diye konuştu.
‘Şiir Hayatın Neresinde’ konulu söyleşide şiir hakkında görüşlerini dile getiren Behramoğlu, “Ben öncelikle iyi bir şiir severim. Şiir yazmak için önce şiiri sevmelisiniz. Güzel bir şiir yazabilmek için de Türkçeyi iyi bilmeli ve konuşmalısınız” diye konuştu. Ünlü şair salonu dolduran okurları için ‘Ne Çok Hain’ kitabından bazı şiirleri okudu.
Söyleşi sonunda Ataol Behramoğlu ‘Ne Çok Hain’ başta olmak üzere tüm kitaplarını sevenleri için imzaladı.
"Gençlerin fuara ilgisi ümit verici"
Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay da ‘Sevgili Anadolu’ adlı kitabının imza günü için 10. Antalya Kitap Fuarı’nda okurları ile buluştu. Fuarın kendi bakanlığı döneminde başladığını hatırlatan Günay, “Benim için ayrı özelliği olan bir fuar.
Bildiğim kadarıyla da ülke genelinde en çok ziyaretçi ağırlayan fuarlar arasında. Gördüğüm manzara da bunu gösteriyor zaten. Bu beni çok sevindirdi. Magazinin ve dizilerin toplumun kültür yapısını etkilediği bir dönemde hala kitaba olan ilgi,
özellikle de gençlerin kitaba olan ilgisi gelecek adına ümit verici” diye konuştu.
Fuarda Pucca izdihamı...
Pucca lakabıyla bilinen Selen Pınar Işık da 10. Antalya Kitap Fuarı’nda okuyucularıyla bir araya geldi. ‘Peki Ya Şimdi’ isimli son kitabını imzalatmak isteyen okuyucuları, Cam Piramit önünde uzun kuyruk oluşturdu. Hayranlarıyla buluştuğu için
çok heyecanlı olduğunu söyleyen Selen Pınar Işık, “Bu benim Antalya’da katıldığım ilk kitap fuarı. Bu kadar ilgi beklemiyordum. Çok mutlu oldum. Fuara olan ilgiyi gördüm. Antalyalılar kitap okumayı seviyormuş” diye belirtti.
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin şahane bir kitap fuarı organize ettiğini ifade eden gazeteci Yavuz Selim Demirağ, “Eskiden bu tür etkinlikler sadece İstanbul ve Ankara gibi şehirlerde yapılırdı. Muhittin Böcek Başkan senelerdir bizi davet
ediyor. Konyaaltı Belediye Başkanlığı döneminde de yapıyordu geliyorduk. Bu defa Büyükşehir Belediyesi olarak şahane bir fuar düzenlemiş. Okuyucuların da müthiş de bir ilgisi var. Belediyecilik sadece yol yapmak, su getirmek ve temizlik işi
değildir aynı zamandan kültürel çalışmalarıdır. İnsanlara sosyal ve kültürel anlamda da hizmet etmektir" ifadelerinde bulundu.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 662874
Barış Pınarı Harekatı'nda şehit düşen Uzman Çavuş Hacı Bebek ve sözleşmeli er Ahmet Topçu ile Azez'de şehit düşen Uzman Onbaşı Mermer ve Uzman Çavuş Bilgen toprağa verildi...
Barış Pınarı Harekatı şehitlerine on binlerce vatandaşın omuzunda son veda!
Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) yürüttüğü Barış Pınarı Harekatı'nda şehit düşen İstihkam Uzman Çavuş Hacı Bebek (44) memleketi Kahramanmaraş'ta son yolculuğuna uğurlandı.
Şehidin Göksun Devlet Hastanesi morgundan alınan cenazesi, töreninin yapılacağı Ulu Cami'ye getirildi.
Şehidin babası Kemal, annesi Rabia, eşi Gülseren, kızı Ezgi Yağmur, oğlu Samet ve kardeşleri tören sırasında üzüntü yaşadı. Şehidin kızı ve oğlu babalarının fotoğraflarını elinden düşürmedi.
Anne Gülseren Bebek, oğluna ''Bu bir bayrak yarışı, artık bu bayrağı sen alacaksın.'' dedi.
Eşinin Türk bayrağına sarılı tabutuna sarılan Gülseren Bebek, "Düğünde ağlanmaz, bu bizim şerefimiz. Bizim için bu en büyük madalya. Bu bizim düğünümüz, al bayrağı da sana damatlık yaptık." ifadelerini kullandı.
Babasının beresini başına takan Ezgi Yağmur Bebek de ''Sen hepimizin kahramanısın. Şehitlik herkese nasip olmaz. Ağlamayacağım çünkü Allah bana sabır veriyor. Seninle gurur duyuyorum babam." dedi.
İl Müftüsü Yardımcısı Süleyman Yavuz tarafından kılınan cenaze namazının ardından şehidin naaşı, Kerpetenlik Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Törene şehidin ailesi ve yakınları, AK Parti Kahramanmaraş milletvekilleri Ahmet Özdemir, İmran Kılıç ve Mehmet Cihat Sezal, Vali Vahdettin Özkan, Sağlık Bakan Yardımcısı Emine Alp Meşe, Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör, askeri yetkililer, MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan ile protokol üyeleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Şehit Ahmet Topçu'ya son veda
Barış Pınarı Harekatı'nda YPG/PKK'lı teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Piyade Sözleşmeli Er Ahmet Topçu da Ankara'da son yolculuğuna uğurlandı.
Topçu için Ahmet Hamdi Akseki Camisi'nde öğle namazının ardından cenaze töreni düzenlendi. Törende, şehidin babası Fevzi Topçu, annesi Gülsüme Topçu, kardeşi ile akrabaları taziyeleri kabul etti.
Kılınan cenaze namazının ardından şehidin Türk bayrağına sarılı naaşı, askerlerin omuzlarında top arabasına alındı. "İhtiram yürüyüşü"nde Buhuri̇zade Mustafa Efendi̇'nin (Itri) "Tekbir" adlı eseri çalındı.
Törenin sonunda top arabasından cenaze aracına alınan şehidin naaşı, toprağa verilmek üzere Cebeci Askeri Şehitliği'ne götürüldü.
Törene, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, TBMM Başkanvekili Levent Gök, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz, AK Parti Genel Sekreteri Fatih Şahin, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile çok sayıda vatandaş katıldı.
Bakan Akar ve TSK'nin komuta kademesi cenaze törenine harekat bölgesindeki temaslarının ardından geldi.
Akar, cenaze töreninin ardından gazetecilerin Barış Pınarı Harekatı'ndaki son duruma ilişkin sorusu üzerine, harekatın planlandığı şekilde başarıyla devam ettiğini belirterek, "Silahlı Kuvvetlerimiz kendisine verilen vazifeyi tarihine ve değerlerine yaraşır biçimde en iyi şekilde yapmak için gece gündüz demeden büyük fedakarlık gösteriyor. İnşallah bunu da başaracağız." diye konuştu.
Azez şehitleri son yolculuğuna uğurlandı
Suriye'nin Azez ilçesindeki üs bölgesine teröristlerce düzenlenen havan saldırısında yaralandıktan sonra kaldırıldığı hastanede şehit olan Piyade Uzman Onbaşı Yunus Mermer (25) de memleketi Konya'da son yolculuğuna uğurlandı.
Şehit Mermer'in Türk bayrağına sarılı naaşı, Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi morgundan alınarak, "helallik" alınmak üzere Meram ilçesi Havzan Mahallesi'ndeki babevine götürüldü.
Şehidin naaşı daha sonra çok sayıda kişinin eşlik ettiği konvoyla, Musalla Mezarlığı'na getirildi.
Mermer'in cenazesi, öğle vakti İl Müftüsü Ahmet Poçanoğlu'nun kıldırdığı cenaze namazının ardından çok sayıda kişinin katılımıyla gözyaşları arasında toprağa verildi.
Azez'de şehit olan Piyade Uzman Çavuş Abdulhamit Bilgen'in cenazesi ise Bilecik'in Bozüyük ilçesinde son yolculuğuna uğurlandı.
Törene, şehidin yakınları ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Bilecik Valisi Bilal Şentürk, AK Parti Bilecik Milletvekili Selim Yağcı, CHP Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün, MHP Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah Sazak, Bilecik Belediye Başkanı Semih Şahin, Sağlık Bakan Yardımcısı Halil Erdemir, Bozüyük İlçe Belediye Başkanı Mehmet Talat Bakkalcıoğlu, sivil ve askeri erkan ile çok sayıda vatandaş katıldı.
Bilgen'in cenazesi, İl Müftüsü Necati Akkuş tarafından kıldırılan cenaze namazının ardından Bozüyük Asri Mezarlığı'na defnedildi.
KAYNAK:AA
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 896213
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da gerçekleştirilen “C40 Belediye Başkanları Zirvesi”nin ikinci gününde, “Kapsayıcı Bir Gelecek için Cesur Eylemler” başlıklı panele konuşmacı olarak katıldı. İmamoğlu, iklim değişikliği ve mültecilerle ilgili kendisine sorulan sorulara, “Cesarete ve kahramanlara ihtiyaç duymadığımız kalıcı toplumsal mekanizmalar kurarak, şehrimizde yaşayan herkesin entegrasyonu sağlamayı hedefliyorum” yanıtını verdi.
TİVOLİ / KOPENHAGİ
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “C40 Belediye Başkanları Zirvesi” için geldiği Kopenhag’daki ikinci gününe, “Avrupa Bölgesi Belediye Başkanları Kahvaltısı” ile başladı. IDA Konferans Merkezi’nde gerçekleştirilen kahvaltının açılış konuşmasını C40’ın yeni başkanı Los Angeles Belediye Başkanı Eric Garcetti yaptı. Konuşmacı 5 belediye başkanından biri olan İmamoğlu, “İstanbul’da 2019’da bir demokrasi sınavı verdik. İstanbul, bu anlamda herkese örnek olabilir. Her konuda ortak masalar kurabiliriz. Bazen devletlerin ya da hükümetlerin yapmadığı şeyleri yerel yönetimler, daha cesaretli bir şekilde yapabilir. Her türlü iş birliğine açığız” dedi.
ROTTERDAM BELEDİYE BAŞKANI’YLA BİR ARAYA GELDİ
İmamoğlu, kahvaltının ardından C40 etkinliğinin yapıldığı Tivoli Kongre Merkezi’ne geçerek, Hollanda’nın Rotterdam kentinin Belediye Başkanı Ahmed Aboutaleb ile bir araya geldi. Her iki kentin belediye başkanları, birçok konuda iş birliği yapma noktasında görüş birliğine vardı. İmamoğlu, daha sonra zirvenin yapıldığı ana salonda, “Kapsayıcı Bir Gelecek için Cesur Eylemler” başlıklı panele konuşmacı olarak katıldı. Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, panel öncesinde İmamoğlu’na başarı dileklerini iletti. Politiken Gazetesi Uluslararası Editörü Michael Jarlner’in yönettiği panelde, İmamoğlu ile birlikte New Orleans Belediye Başkanı Latoya Cantrell ve Barselona Belediye Başkanı Ada Colau da yer aldı.
MANDELA’DAN İNÖNÜ’YE KADAR İLGİNÇ ÖRNEKLER VERDİ
İmamoğlu, “Çok sayıda mülteci göçü alan ve hala almakta olan bir şehrin yeni seçilmiş belediye başkanı olarak, mültecilerin de dahil olacağı bir iklim eylemine yaklaşımınız nedir” sorusuna, “Sorunuza kısa cevabım; cesarettir” yanıtıyla başladı. “Hiç kimsenin kendini adaletsizliğe ve haksızlığa uğramış, dışlanmış hissetmeyeceği bir hayatı inşa etmek için tarihin her döneminde cesarete ihtiyaç duyulmuştur” diyen İmamoğlu, tarihi kişiliklerden örnekler vererek şöyle konuştu:
“Köleliğe karşı Spartaküs'ün, ırk ayrımına karşı Mandela'nın cesaretine ihtiyacımız vardı. Cesaret, toplumların varlıklarını korumalarının da güvencesidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü bir toplumun ayakta kalabilmesi için gereken en temel şartı çok güzel özetlemiştir: ‘Namusluların da en az namussuzlar kadar cesur olmalıdır.’ Dünyada eşit ve mutlu olabilmek için cesarete ihtiyaç duyulması, aslında insanlık adına son derece trajik ve alabildiğine akıl dışı bir durumdur. İnsanların adil bir hayatı paylaşabilecekleri kapsayıcı bir gelecek için artık tek tek herkesin, tüm insanların cesur olmaları gerekiyor. Bu dönemde en önemli ve en hayati cesaret; gerçeği görme, kabullenme ve dile getirme cesaretidir. Greta Thunberg ve onun gibi gençler işte böyle bir cesaret gösteriyorlar. Apaçık gerçekleri görüyor ve en saf insani ve ahlaki talepleri sakince dile getiriyorlar.”
“GENÇLER, YETİŞKİNLERDEN CESUR”
İstanbul sokaklarında benzeri cesarete sahip çocukları ve gençleri her gün gördüğünü vurgulayan İmamoğlu, “Pek çok sorunda genç insanlar, biz erişkinlerden daha cesur ve kararlılar. Daha iki hafta önce 11 yaşında bir genç kız olan Atlas Sarrafoğlu ve benzer yaşlardaki 15 aktivist çocuk, beni ve başka pek çok siyasetçiyi ziyaret ettiler. Bu cesur çocuklar başta iklim değişikliği olmak üzere, çevre ile ilgili yeni ve etkin politikaların geliştirilmesini istiyorlardı. Çok haklılar, çünkü bazı gerçekler apaçık ortada duruyor.Bu gerçekleri görmek için bilim insanlarının sizi uyarmasına bile gerek yok. Biz yetişkinler ve özellikle yerel siyasetçiler bu seslere kulak vermeliyiz” şeklinde konuştu.
“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İSTANBUL’U DA ETKİLİYOR”
“Bu konuda kararlar almak ve uygulamak için zaman kaybetmemeliyiz. Çünkü her geçen gün sorun ciddileşiyor” diyen İmamoğlu, “Hatırlıyorum: Ben henüz üniversite öğrencisiyken İstanbul ve çevresine defalarca kar yağardı ve o kar günlerce erimeden kalırdı. Şimdilerde ise neredeyse hiç kar yağmadan kış mevsiminin bittiği bir İstanbul’da yaşıyoruz. Küresel ısınma yüzünden İstanbul’da yaz ayları her yıl daha sıcak geçiyor. Sadece 2019 yılında bile geçmiş yıllarla kıyaslandığında daha fazla çok sayıda sel baskınları yaşandı. Bu sel baskınları en fazla da kentin yoksul ve eski mahallerinde yaşayanların hayatını etkiliyor. İklim değişikliği yüzünden İstanbul ve çevresinde yaşanan beklenmeyen yağmurlar gıda üretim alanlarında çok ciddi daralmalara neden oluyor” dedi.
“16 MİLYONLUK İSTANBUL’UN 1 MİLYONU MÜLTECİ”
İstanbul’un da diğer büyük metropoller gibi küresel ısınma sorununda oldukça etkilendiğini belirten İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Buna rağmen başka kentlerden ve ülkelerden göçmen almaya devam ediyor. Bu yıl iki yerel seçim kazanmış bir siyasetçi olarak şunu söyleyebilirim: Seçmenler bana daha yüksek bir yaşam kalitesi için destek verdiler. Mega mühendislik projeleri için değil. Bugün İstanbul’da yaşayan 16 milyonun 1 milyona yakını mülteci. Benim şehrimdeki göçmen nüfusu, dünyada çok az şehirde var. Bu seçmenler için daha iyi yaşam kalitesi koşulları yaratmak için de büyük bir sorumluluğumuz var. Bu amaç için iklim değişikliği sorunu dahil olmak üzere tüm sorunlarda onlarla birlikte çalışmaya başladık. İstanbul’un yeni yönetimi olarak, mülteciler de dâhil olmak üzere şehirde yaşayan herkesin demokratik katılımıyla iklim eylem planları üzerinde çalışıyoruz. Bu büyük sorun konusunda yakın bir gelecekte uluslararası iş birliği ve yardım konularında destek isteyeceğiz.”
T
GALİLEO ÖRNEĞİ
İmamoğlu’na sorulan ikinci soru ise, “Daha geniş bir yelpazede, iklim eylemleri korunmasız durumda bulunan insanların şehrinize entegre olması hususundan nasıl kullanılabilir?” oldu. İmamoğlu, soruyu şu yanıtı verdi:
“Benim temel vizyonum başta özgürlük, çoğulculuk, hoşgörü ve demokrasi olmak üzere İstanbullu seçmenlerin iradesini hayatın her alanında geçerli kılmaktır. İklim sorunları konusunda farkındalık kampanyaları hazırlıyoruz ve bu konuda dezavantajlı grupları dikkate alan politika ve aksiyon planları geliştiriyoruz. Küresel iklim değişikliğinin nedeni olan endüstriyel uygulamalar yerine, sürdürülebilir enerji yatırımlarının artırılması ve düşük karbon ekonomisinin desteklenmesi de İstanbullular adına bu kapsamda bağlı kalacağımız esaslar olacak. Bu konuda yapacağımız her şey, ben ve ekibim için 23 Haziran seçiminde ortaya çıkan iradenin sesini dinlemenin doğal sonucudur. Ünlü Alman tiyatro insanı Bertolt Brecht'in bir oyununda, yeterince cesur ve kahramanca davranmadığı için kendisini eleştiren öğrencisiyle Galileo arasında şöyle bir diyalog yaşanır: Öğrencisi, ‘Kahramanı olmayan ülke ne mutsuz bir ülkedir’ der. Galileo ise; ‘Hayır, kahramana ihtiyacı olan ülke ne mutsuz bir ülkedir’ diye cevap verir. Cesarete ve kahramanlara ihtiyaç duymadığımız kalıcı toplumsal mekanizmalar kurarak şehrimizde yaşayan herkesin entegrasyonu sağlamayı hedefliyorum.”
İmamoğlu’nun konuşması, izleyiciler tarafından sık sık alkışlarla kesildi. İmamoğlu, Kopenhag turunu, bazı yabancı medya kuruluşlarına verdiği röportajlarla tamamladı.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 316341
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 3 Kasım’da 41’nci kez koşulacak olan Vodafone İstanbul Maratonu tanıtım toplantısında konuştu. “Türkiye, bulunduğu konum gereği, dünyanın en özel noktalarından birine sahip” diyen İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2 kıtaya yerleşmiş bir ülkeyiz biz. Boğazın bir tarafı Asya, bir tarafı Avrupa. Bu, dünyada başka bir yerde yok. Dolayısıyla tüm iyi şeylere simge olmak zorundayız; barışa, huzura, demokrasiye, özgürlüğe… Bu manada tümüyle Türkiye’mizin güneyinde yaşanan sorunların bir an önce bitmesini, Suriye ve çevresine barış gelmesini diliyoruz. Barış için mücadele eden ve hayatlarını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Umuyorum, bu bölgedeki kaos bir an önce biter, hep beraber barış için mücadele ederiz. Bu anlamda bu koşunun, barışa büyük bir mesaj vermesini istiyorum.”
HALİÇ KONGRE MERKEZİ / İSTANBUL
Bu yıl 41’nci kez düzenlecek ve 3 Kasım’da koşulacak, “İstanbul Senin, Durma Koş" sloganıyla start alacak Vodafone İstanbul Maratonu için Haliç Kongre Merkezi’nde tanıtım toplantısı düzenlendi. Toplantıya, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Vodafone Türkiye CEO'su Colman Deegan, Türkiye Atletizm Federasyonu Başkanı Fatih Çintimar ve Spor İstanbul Genel Müdürü Renay Onur katıldı. Toplantıda sırasıyla Onur, Çintay, Deegan ve İmamoğlu, birer konuşma yaptı. Vodafone CEO’su Deegan’ın konuşmasını Türkçe yapması ve maratonun bu yıl 41’ncisinin düzenlenmesine atfen, “41 kere maşallah” demesi, toplantının renkli anı oldu.
VODAFONE CEO’SUNDAN “41 KERE MAŞALLAH” VURGUSU
İmamoğlu da konuşmasına, “Güzel düşüncelerini bizim gibi hissettirerek aktarması gerçekten çok mutlu etti beni” diyerek, Deegan’a teşekkürlerini iletti. Konuşmasına, “Arkadaşlarım teknik bilgileri ve rakamsal verileri paylaştılar. Ben, temennide bulunmak istiyorum” diyerek başlayan İmamoğlu, “Bütün bu sayıların, katılımların, tabii ki sponsor rakamlarının seneye en az iki katına çıkmasını dilemek olacak temennim. Bu yaklaşımla, dünyanın en iyi maratonlarından birisi olması konusunda da elimizden geleni yapacağız. İstanbul’un bana göre uluslararası anlamda en değerli spor aktivitesini, en değerli markasını konuşuyoruz. Bu markayı çok daha yukarılara taşımak hedefimizin altını çiziyorum. Bu markamızın yanına, başka branşlarda başka marka yarışmaları katmamız gerektiğinin de altını çizelim” dedi.
İSTANBUL’A 3 ATLETİZM PİSTİ KAZANDIRACAĞIZ
İstanbul’un her konuda en iyisini hak eden bir kent olduğunu belirten İmamoğlu, “İstanbul, tariflenmesi en kolay, dünyanın neresine giderseniz gidin, söylediğinizde herkesin gözünün parladığı bir kent. Çünkü, binlerce yıllık tarihin emaneti. Belki binlerce yıl önce burada koşular, yarışlar yapılıyordu; hala yapılıyor. 1000 yıl sonra da 2000 yıl sonra da yapılmasını istiyoruz. Böyle büyük geleneklerin yaratıldığı kaç kent vardır dünyada? Çok azdır. Bu bakımdan, tüm evrensel değerlerimizle sürece bakıyoruz. Bu evrensellik, sporun dili açısından da olmazsa olmaz” diye konuştu.
Atletizmin sporun en temel branşlarından birisi olduğunu kaydeden İmamoğlu, “Olimpiyat yarışmaları da zaten atletizm sporu çevresinde şekillenir. O bakımdan biz, atletizme ayrı bir önem vereceğiz. Hem bu koşuya hem de bunun simgesel olarak tüm İstanbul’da yaygınlaşmasını, toplum tarafından içselleştirilmesini sağlayacağız. Bence bu konuda İstanbul fakir kaldı. Örneğin, atletizm pisti konusunda gerçekten fakir bir şehiriz. Arkadaşlarıma söyledim; hızlıca 1’nci, 2’nci ve 3’ncü bölgede, ki en az bir tanesinin Avrupa Şampiyonası’nın da yapılacağı standartlara sahip olması konusunda kararlılığımız net. Bu 3 tane atletizm pistini İstanbul’a hızlıca kazandırmamız lazım. Bu branşın gelişmesi ve spor kulüplerinin bu brança ilgi göstermesini sağlayarak, aslında İstanbul’da olmasını çok istediğimiz olimpiyatların da İstanbul’a verilmesi konusunda gerekçelerimizi güçlendirmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.
ŞEHİTLERİ UNUTMADI
“Türkiye, bulunduğu konum gereği, dünyanın en özel noktalarından birine sahip” diyen İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2 kıtaya yerleşmiş bir ülkeyiz biz. Boğazın bir tarafı Asya, bir tarafı Asya. Bu, dünyada başka bir yerde yok. Dolayısıyla tüm iyi şeylere simge olmak zorundayız; barışa, huzura, demokrasiye, özgürlüğe… Bu manada tümüyle Türkiye’mizin güneyinde yaşanan sorunların bir an önce bitmesini, Suriye ve çevresine barış gelmesini diliyoruz. Barış için mücadele eden ve hayatlarını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Umuyorum, bu bölgedeki kaos bir an önce biter, hep beraber barış için mücadele ederiz. Bu anlamda bu koşunun, barışa büyük bir mesaj vermesini istiyorum. Yani Asya’dan Avrupa’ya geçerken tüm dileklerimiz barış için olsun. Elbette ki dünyanın barışı için de olsun. Bu iki kıta arasındaki koşu, aynı zamanda İstanbul’un enerjisini yansıtsın. ‘İstanbul Senin’ cümlesiyle başlıyor olması, benim için çok değerli. Çünkü, yeni dönemin en önemli karakterini yansıtıyor.”
“BELEDİYE BAŞKANLARINI MARATONA DAVET ETTİM”
İstanbul’da yaşayan 16 milyon insanın, şehrin her anını sahiplenerek yaşamasını istediğini vurgulayan İmamoğlu, “İstanbul Maratonu, bu anlamda demokrasinin de simgesi. ‘Asya’dan Avrupa’ya ben de koşmak istiyorum’ diyen, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın her yerinden insanı bu koşuya davet ediyorum. Dün ve evvelsi gün, dünyanın farklı yerlerinden gelen belediye başkanlarına, C40 diye tanımlanan toplantıda, önümüzdeki senenin İstanbul Maratonu’nu bir arada koşmak istediğimi belirttim. Dünyanın en değerli şehirlerinin belediye başkanlarını burada ağırlamak istediğimi söyleyip, davetimi şimdiden yaptım. Diliyorum bu kapsayıcılık ve tavır, İstanbul’un her maratonunda var olur ve devam ettirilir. Uluslararası boyutunu hızlandırıyoruz. Dünyada, adı en ön saflarda geçen maratonların olduğu kentlerin temsilcileriyle, belediye başkanlarıyla görüşmeleri başlattık. Biz de bu konuda tüm girişimlerde bulunacağız. İstanbul’un bu değerli markasını büyüteceğiz. Türkiye’nin her yerinde bir motivasyona dönüşmesini sağlamış olacağız. Burada da lokomotif vazifemizi yerine getireceğiz” dedi. İmamoğlu, konuşmasının sonunda İstanbullulara şu müjdeyi verdi: “Yakın zamanda, toplamda 5 milyon metrekareye ulaşan bir kent ormanının 1,5 milyon metrekaresini şehir yaşamımıza kazandıracağız. Alibeyköy Barajı’nın hemen yanında. Orada da 26 Ekim’de bir koşumuz olacak. Bu koşuya da bir geleneksellik kazandırıp, her yıl tekrarlanmasını özellikle istediğimi belirtmek istiyorum.”
BU YIL KATILIM REKORU KIRILACAK
İBB, 3 Kasım Pazar günü, yılın en büyük spor etkinliğine 41’nci kez ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. İBB iştiraki Spor İstanbul tarafından Vodafone’un isim sponsorluğunda düzenlenecek 41. İstanbul Maratonu’nda binlerce çipli sporcunun yanı sıra, yüz bini aşan İstanbullu koşacak. Dünyada iki kıta arasında koşulan tek maraton olma unvanını taşıyan Vodafone İstanbul Maratonu'nda bu yıl 37 bin çipli koşucunun katılımıyla rekor kırılması bekleniyor. Halk koşusunda da 120 bin sporseveri buluşturması beklenen İstanbul Maratonu'nda, 9 bin görevli maratona katılanlara hizmet verecek. Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği (IAAF) tarafından 2012 yılında “Altın Kategori unvanı alan maratonda bu yıl ilk kez "Pace Kapıları" uygulaması da hayata geçirilecek. Uygulanacak bu yeni sistem, koşucuların tempo tutmada destekçisi olacak.
ŞAMPİYONLAR YARIŞACAK
Dünyanın en iyi 38, Avrupa'nın ise en iyi 17 maratonundan biri olan İstanbul Maratonu'nda bu sene son dört yılın şampiyonları da bir araya gelecek.2015 yılı şampiyonu Elias Kemboi Chelimo, 2016 yılı şampiyonu Evans Kiplagat, 2017 yılında ipi göğüsleyen Abraham Kiprotich ve 2018 yılında parkur rekoruyla ilk sırayı alan Felix Kimutai arasında kıyasıya mücadele yaşanacak.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 200040
İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanlığı Deprem Dairesi'nin verilerine göre Akdeniz'de Richter Ölçeği'ne göre 3.7 büyüklüğünde deprem meydana geldi...
Kaş ilçesinin 128 kilometre açığında saat 10.45'teki depremin 26.09 kilometre derinliğinde olduğu kaydedildi.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1010808
Barış Pınarı Harekâtı’nda acı bir haber daha geldi...
Suriye'nin Azez Bölgesi Melkiye Askeri Üs Bölgesine teröristlerce yapılan havan saldırısı sonucu Uzman Onbaşı Yunus Mermer ile Uzman Çavuş Abdülhamit Bilgen şehit oldu.
Akşam saatlerinde Milli Savunma Bakanlığı yaptığı açıklamada İstihkam Uzman Çavuş Hacı Bebek'in de şehit düştüğünü duyurdu. Böylece harekâtın üçüncü gününde şehit asker sayısı dörde çıktı.
Şehit düşen Bilgen'in doğum günü olduğu öğrenildi.
UZMAN ÇAVUŞ ABDÜLHAMİT BİLGEN UZMAN ONBAŞI YUNUS MERMER
Fırat Kalkanı Harekâtı ile özgürleştirilen Suriye’nin Halep kentine bağlı Azez ilçesi yakınlarındaki TSK üssüne terör örgütü PKK/PYD kontrolündeki Tel Rıfat’tan havanlı saldırı düzenlendi. Havan mermilerinin isabet ettiği üs bölgesindeki 5 asker yaralandı. Yaralı askerler ambulanslarla Kilis’teki hastaneye getirildi. Burada tedaviye alınan askerlerden Uzman Onbaşı Yunus Mermer (25) ile Uzman Çavuş Abdülhamit Bilgen (30) tüm müdahalelere rağmen şehit düştü.
Gaziantep Valiliği’nden yapılan açıklamada, “Barış Pınarı Harekâtı kapsamında Tel Rıfat bölgesindeki sahada görev yapan askerlerimiz Piyade Uzman Onbaşı Abdulhamit Bilgen ve Piyade Uzman Onbaşı Yunus Mermer havan saldırısı sonucu şehit olmuşlardır. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı diliyoruz” denildi.
Şehit askerlerin cenazeleri karayolu ile Gaziantep Adli Tıp Kurumu’na getirildi. Otopsi işlemlerinin ardından Şehit Yunus Mermer’in cenazesinin toprağa verilmek üzere memleketi Konya’ya götürüleceği öğrenildi.
Aslen Diyarbakır Ergani nüfusuna kayıtlı olan Abdülhamit Bilgen’in ise bugün doğum günü olduğu ve cenazesinin ise ailesinin yaşadığı Bilecik’in Bozüyük ilçesine gönderileceği öğrenildi.
MSB: BİR ASKER ŞEHİT OLDU
Milli Savunma Bakanlığı, Barış Pınarı Harekât bölgesinde PKK/YPG’li teröristlerle çıkan çatışmada 1 askerin daha şehit olduğunu açıkladı.
İstihkam Uzman Çavuş Hacı Bebek’in şehit düşmesiyle ilgili yapılan yazılı açıklamada, “Barış Pınarı Harekât bölgesinde 11 Ekim 2019 tarihinde PKK/YPG’li teröristlerle çıkan çatışmada 1 kahraman silah arkadaşımız şehit olmuştur. Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehidimize Allah'tan rahmet, kederli ailesine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile Yüce Türk milletine başsağlığı ve sabır dileriz” denildi.
Şehit Ahmet Topçu
DÜN ER TOPÇU ŞEHİT DÜŞMÜŞTÜ
Dün de Sözleşmeli Er Ahmet Topçu şehit düşmüştü. Harekâtın üçüncü gününde şehit olan asker sayısı dörde çıktı.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 894052
Barış Pınarı Harekatı'yla köşeye sıkışan terör örgütü YPG/PKK, sivillere yönelik saldırılarını sürdürüyor. Suruç'a düzenlenen havan mermili saldırının ardından teröristler bu kez Nusaybin'e havanlı saldırı düzenledi. Sivillere yönelik düzenlenen saldırıda 8 kişi şehit oldu, 35 kişi de yaralandı...
Türkiye'nin güney sınırında oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek, bölgeye barış ve huzur getirmek amacıyla Türk Silahlı Kuvvetlerince (TSK) başlatılan Barış Pınarı Harekatı devam ediyor.
Bu arada, Suriye'de terör örgütü YPG/PKK işgali altındaki bir bölgeden Suruç ilçesindeki sivillerin olduğu noktaya havanlı saldırı düzenlendi. Havan mermisinin bir eve isabet etmesi sonucu 2 kişi şehit oldu.
NUSAYBİN'DE 8 SİVİL ŞEHİT
Nusaybin’de sivilleri hedef alan YPG/PKK'lı terörist yine havanlı saldırı düzenledi. Teröristler, ilk saldırıda hedef olan evde toplanan kalabalığın üzerine saldırdı.
Mardin Valiliği'nden yapılan açıklamada, Nusaybin'de YPG/PKK'lı teröristlerce sivillere yönelik düzenlenen saldırıda 8 sivilin şehit olduğu, 35 kişinin de yaralandığı bildirildi.
7 SİVİL ŞEHİT OLMUŞTU
Nusaybin'de dün de Suriye sınırından atılan havan topları sonucu anne Fatma Yıldız (48) ile kızları Emine (12) ve Leyla Yıldız (15) şehit olmuş, 24 kişi yaralanmıştı.
Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesini hedef alan terörist saldırılarda ise biri bebek 4 kişi şehit olmuş, 45 kişi de yaralanmıştı.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 887470
Cumhuriyet Halk Partisi ve Adalet Komisyonu Üyesi Rafet Zeybek TBMM Genel Kurulu’nda görüşmeleri devam eden Yargı Paketi üzerine yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı.
"Herkese adalet" diyorsak, hak ve özgürlüklerin genişletilmesini istiyorsak, yargıya güvenin artırılmasını düşünüyorsak, buna inanıyorsak asla vazgeçilmez olan bağımsız ve tarafsız bir yargıdır. Eğer yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayamazsak ne kadar yasal düzenleme yaparsak yapalım asla adalete, yargıya güveni sağlayamayız, adalet dağıtamayız. Bunun için yapmamız gereken iki temel şey vardır: Biri, evet "herkese adalete" inanacağız ve bu konuda samimi olacağız. Bir diğeri de tabii ki yasal düzenlemeler; gerek anayasal gerek yasal düzenlemeleri yapmak.”
“ADALET İSTİYORSAK BU DÜZENE ALIŞMAYACAĞIZ”
CHP’li Zeybek konuşmasında yargıya güvenin sağlanması ve yargı bağımsızlığı için öncelikle Beştepe’de yapılan kura törenleri ve Adli Yıl Açılış Törenlerine son verilmesi gerektiğini belirtti. CHP’li Zeybek konuşmasının devamında şunları söyledi;
“Geçen hafta Meclis açılışında Cumhurbaşkanı, kuvvetler ayrılığıyla ilgili "Kuvvetler ayrılığı, kuvvetlerin uyumlu çalışmasını gerektirir." dedi. Biz kavga etsin demiyoruz, ama yargı eğer yürütmenin istediklerini yapma noktasına geldiyse bu kadar uyumlu çalışma çok tehlikelidir. O zaman iç içe geçer ve yürütmenin her istediğini de yargı yapmasın istiyoruz, bu çok önemlidir.
Sarayda eğer hâlâ hâkim, savcıların kurası çekiliyorsa ve bu kura töreninde Cumhurbaşkanı konuşma yapıp muhalefeti hakaret derecesine varacak şekilde eleştiriyorsa, yine adli yıl açılışları sarayda yapılıyor ve Cumhurbaşkanı konuşuyorsa bu yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını sağlayamazsınız. Bunları yapmayacağız. Çankaya Köşkü'nde görev yapan Cumhurbaşkanlarının hiçbirinin aklına kuraları Çankaya Köşkü'nde çektirmek, adli yıl açılışını Çankaya Köşkü'nde yaptırmak gelmemiştir.
AKP’li milletvekilleri bu duruma alışın diyorlar ama alışmayacağız, eğer adalet istiyorsak alışmayacağız. Yoksa "Yargı hâkimiyetimiz altında." diyorsanız alışırız.”
“HAKİM VE SAVCILAR KARAR VERİRKEN KORKUYOR, KORKAN BİR HAKİM VE SAVCI ADALET DAĞITAMAZ”
“Hâkim, savcının mesleğe alımında eğer mülakatı yürütmenin etkisindeki kişilere yaptırıyorsanız yargıyı asla tarafsız ve bağımsız yapamazsınız. Bunu değiştirecek önergemizde mülakatı yapacak heyette önerimiz akademisyenler olsun, Yargıtay’dan olsun, Danıştay’dan olsun, Anayasa Mahkemesinden olsun, Hâkimler ve Savcılar Kurulundan olsun ama iktidarın teklifinde sadece Bakanlıktan beş kişi ve yeni eklenen iki kişi onlar da bürokrat ve onların atamalarını kimlerin yaptığını biliyoruz. Yürütmenin atadıkları ile yargıyı asla bağımsız ve tarafsız yapamazsınız. Bir diğer çok önemli konu hâkimlik teminatını sağlamak zorundasınız. Bugün verdiği karar nedeniyle yarın o hâkimi bir başka yere sürüyorsanız tarafsız ve bağımsız yargı elde edemezsiniz. Sürülüyor. Eski bir Cumhuriyet Savcısı olduğum için biliyorum; hâkim, savcılar karar verirken korkuyor. Korkan bir hâkim, savcı adalet dağıtmaz Türkiye'nin gerçeği budur. Bu teklif tek başına yargıyı tarafsız ve bağımsız kılmaz. Herkese adalet anlayışı içerisinde hem Anayasa değişikliğini hem yasal değişiklikleri hep birlikte yapmalıyız.”
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1013428
Şanlıurfa ve Mardin Valiliklerinden yapılan açıklamada havan/roket saldırılarında biri bebek 6 kişinin şehit olduğu, 70 kişinin yaralandığı belirtildi...
Şanlıurfa Valiliği'nden yapılan açıklama şu şekilde:
"09.10.2019 tarihinde başlatılan Barış Pınarı Harekatı ile birlikte Suriye tarafından atılan havan ve roket mermilerinin İlimiz Akçakale ve Ceylanpınar ilçelerimize isabet etmesi sonucu; Barış Pınarı Harekatının ilk şehidi Suriye uyruklu 9 aylık bebek Muhammed Omar ve Akçakale ilçemizde görevli Vergi Dairesi Başkanlığına bağlı maliye memurumuz Cihan Güneş şehit olmuştur. Atılan roket ve havan mermilerinin isabeti sonucu 46 vatandaşımız da yaralanmıştır. Yaralı vatandaşlarımız Akçakale Devlet Hastanesi ve diğer hastanelerimize sevk edilerek tedavi altına alınıştır.
Şehit olan vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur. "
FOTO:AA
NUSAYBİN'DE 3 ŞEHİT, 24 YARALI
Mardin Valiliği'nden yapılan açıklamada "Suriye'nin Kamışlı kentinden Nusaybin ilçemize teröristler tarafından yapılan saldırılar sonucu 2 vatandaşımız şehit oldu, 24 vatandaşımız yaralandı" denildi.
ŞANLIURFA'DA 3 ŞEHİT
Suriye'nin kuzeyinde yürütülen 'Barış Pınarı Harekatı'nda, Resulayn ilçesinden Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesine teröristlerce atılan roket mermisi ile ağır yaralanan 11 yaşındaki Elif Terim, tedavi gördüğü hastanede şehit oldu. Şanlıurfa sınırındaki saldırılardaki şehit sayısı 3'e yükseldi. Şanlıurfa Valiliği'nden yapılan açıklamada, "09.10.2019 tarihinde başlayan ve başarılı bir şekilde devam eden Barış Pınarı Harekatı sırasında 10.10.2019 tarihinde PKK-PYD terör örgütü mensuplarınca, ilimiz Ceylanpınar ilçesine atılan mühimmatın patlaması sonucu, sokakta oynadığı sırada göğsüne isabet eden şarapnelle yaralanan ve Ceylanpınar Devlet Hastanesinde tedavi altına alınan Elif Terim (11) adlı evladımız, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştur. Şehit çocuğumuza Cenab-ı Allah’tan rahmet, ailesi, yakınları ve aziz milletimize başsağlığı diliyoruz" denildi.
FOTO:AA
Teröristlerce atılan roket ve havan mermileriyle Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesinde 1'i bebek, 2 kişi, Mardin'in Nusaybin ilçesinde de 3 kişi şehit olmuştu. Böylece şehit olanların sayısı 6'ya çıktı.
MSB: BEBEK KATİLİ PKK EŞİTTİR BEBEK KATİLİ PYD/YPG!
Milli Savunma Bakanlığı, terör örgütünün yaptığı havan/roket saldırılarıyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
Terör örgütü PKK/PYD-YPG bugün kabul edilemez bir insanlık suçu daha işledi. Eli kanlı terör örgütü Akçakale’ye attığı havan mermisiyle ikisi bebek olmak üzere 2 masum sivili şehit etti. Bebek katili PKK eşittir Bebek Katili PYD/YPG!
Akçakale’de masum sivilleri katleden PKK/PYD-YPG’li teröristler ve mevzileri tespit edilerek ateş destek vasıtaları ile imha edildi. Şehitlerimizin kanı yerde kalmadı, bundan sonra da kalmayacak! Milletimizin başı sağ olsun...
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 92211
Türkiye üzerine oynanan oyunları ve Emperyalist güçlerin,terör grupları ile alış verişini dile getiren; Ve Kahpe bir bombalı tuzak ile şehit edilen Cumhuriyet'in cesur kalemi;Uğur Mumcu'nun Kitaplarında ki derinliği, Genç kuşaklarla buluşturmak isteyen;Vatansever ve aydın bir Cumhuriyet doktoru Op. Dr.Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Baş ve Boyun Cerrahisi Ali DULUM'un kayda değer alıntıları...
***
UĞUR MUMCU'NUN GÖZÜNDEN ATATÜRK ve KAZIM KARABEKİR ANLAŞMAZLIĞI...
Yakın tarihimizin iki kahramanı: Mustafa Kemal Atatürk ve Kazım Karabekir. Kazım Karabekir, Harp Akademisi'nden mezun, İttihat ve Terakki Cemiyeti kurucularından, 31 Mart Ayaklanmasını bastırmada etkili rol oynamış, Dünya Savaşı'nda İran ve Irak cephelerinde bulunmuş, Erzincan ile Erzurum'un Ruslardan alınmasında etkili olmuş, Erzurum Kongresi'nin toplanmasına öncülük etmiş, 15.Kolordu Komutanı olarak Doğu Anadolu'da Ermenilere karşı görev yapmış, Sovyetlerle yapılan Kars Antlaşması'na Türk heyeti Başkanı olarak katılmış, kimsesiz çocuklarla ilgili çalışmalar yapmış, I. ve II. Meclis'te mebus olarak çalışmış, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası adıyla parti kurmuş, İzmir Suikastı nedeniyle yargılanıp aklanmış, 1938'de mebus, 1946'da TBMM başkanı seçilmiş, 1948'de vefat etmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk ve Kazım Karabekir; Türk İstiklal Savaşı'nın iki değerli paşası, iki dost, iki arkadaş. Türk Kurtuluş Savaşı'nı birlikte yapan bu iki eski dost, bir süre sonra bir yol ayrımına gelir ve başka yönlere yürüyerek hayatlarına devam ederler.
Bu iki eski asker ve ihtilalcinin yolu Cumhuriyet'in İlanı ve hilâfetin kaldırılması ile ayrılır.
Kazım Karabekir, Mustafa Kemal ile ilgili zaman zaman farklı düşüncelere kapılır. Bir ara Mustafa Kemal'in "halife olmak istediğini" düşünür. Bunun için de yeterince elinde kanıt vardır. TBMM’nin dinsel tören ile açılması, Mustafa Kemal Atatürk'ün sıksık dine vurgu yapması, özellikle bir konuşma da Mustafa Kemal'in "Türkiye'nin başında İslam halifesi olacak bir hükümdar bulunacaktır." ifadesinden Kazım Karabekir çok endişelenir. Mustafa Kemal Atatürk'ün din adamları gibi hutbeler vermesi Karabekir'in kaygısını büsbütün artırır. Mustafa Kemal Atatürk'ün verdiği muhteşem Balıkesir Hutbesi sonrası Kazım Karabekir, Mustafa Kemal Atatürk ile görüşür ve "Paşam, görüyorum ki, siz din ve halifelik gücüne önem veriyorsunuz; demek ki tutuculara dayanmak istiyorsunuz... Türk milleti yeniliğe muhtaçtır. Bunu da uzmanlarla başarabiliriz. Asla camilerle değil, asla muhafazakârlarla değil! “diyerek endişelerini açığa vurur.
Yıl 1923, İzmir İktisat Kongresi’nin yapıldığı dönemde Rauf Orbay Başbakanlıktan ayrılır. Mustafa Kemal Atatürk, Kazım Karabekir’den "başbakan" olmasını ister. Kazım Karabekir "Meclisin tutuculardan değil uzmanlardan oluşması gerekliliğin de ısrar eder, bu fikrini Mustafa Kemal Atatürk’e kabul ettiremez bu nedenle başbakanlık görevini ret eder.
Tarih 30 Ekim 1923, Kazım Karabekir Paşa Trabzon’da “Bahriye Müfreze Kumandanlığında görev yapmaktadır. Ankara’dan gelen bir telgrafla Cumhuriyetin ilan edildiğini öğrenir ve bu durumdan "İnsan bir danışmaz mı? “diye yakınır. Mustafa Kemal'de Nutuk'ta Kazım Karabekir'in Cumhuriyetin İlan’ını öğrendikten sonra söylediklerine gönderme yapar."...Görüyorsunuz ki, Cumhuriyetin İlan’ına karar vermek için, Ankara'da bulunan bütün arkadaşlarımı çağırmayı ve onlarla görüşüp tartışmayı hiç de gerekli görmedim. Çünkü onların öteden beri ve doğal olarak bu konuda benim gibi düşündüklerinden kuşkum yoktu..."
Mustafa Kemal Atatürk ve Kazım Karabekir arasındaki yol ayrımı Cumhuriyetin İlanı ile iyice su yüzüne çıkar. Halifeliğin kaldırılması ve Osmanlı sülalesinin yurtdışına sürgüne gönderilmesi kararları da Kazım Karabekir’in fikri alınmadan yapılır. Kazım Karabekir, önemli konularda kendini dışlanmış hisseder. Fakat bu kanıya sahip olmasına rağmen her koşulda gelişmelerle ile ilgili fikirlerini de söyler. Paşa artık asker olarak millete yararlı olamadığını düşünmektedir. Önemli bir karar aşamasındadır. Askerlik mi? Siyaset mi?
Yıl 1924, askerlik ile siyaset arasında gidip gelmektedir Kazım Karabekir. 1924 yılında Lozan'da çözüme kavuşmayan Musul sorunu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin gündemine gelir. Musul'un geleceğini konuşmak için İngiltere ve Türkiye bir araya gelir. Haliç Konferansı yapılır, ama sonuç alınamaz. Hakkâri Bölgesi'nde Nasturi ayaklanması çıkar. Türk Ordusu ayaklanmayı bastırır. Musul sorunu, ilgili devletlerarasında çözüme kavuşamayınca sorun, Milletler Cemiyeti'ne havale edilir. Milletler Cemiyeti'nde Musul ile ilgili görüşmeler yapılırken Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da büyük bir isyan, Şeyh Sait isyanı patlak verir. Türkiye Cumhuriyeti'nin doğu ve güneydoğusunda tam on bir ilde isyan vardır. İngiliz destekli bu büyük isyanın iki rengi vardır; hem şeriatçı hem de kürtçü karakter taşımaktadır. Dış destekli bu isyanı genç Cumhuriyet güçlükle bastırır ve Musul'un kaybedilmesini kabul etmek zorunda kalır.
Mustafa Kemal Atatürk, İngiltere'nin mandası altında bulunan Musul'u diplomasi ile almayı istemektedir ama ya alamazsa? İşte o zaman askeri müdahale ile alacaktır. Gazi Paşa'nın aklında bu askeri harekâtı yapacak kişi de Kazım Karabekir’dir. Mustafa Kemal Atatürk, Musul konusunda en çok Kazım Karabekir'e güvenir. Ancak Kazım Karabekir savaş yanlısı değildir. Hatta Kazım Karabekir'e göre, bölgede yapılacak bir savaş "Türkiye'yi yıkıma götürebilirdi". Bu işin bir parçası olmak istemiyordu. Bu konuda kararlıydı; Musul harekâtı ile hiç ilgilenmeyecekti.
Kazım Karabekir'in Musul'a askeri müdahaleye taraftar olmamasının diğer nedeni ise; Musul işgal edilir ve İngilizler yenilirse, Mustafa Kemal imparatorluğunu ilan edebilirdi. Bu düşünce Kazım Karabekir’i çok rahatsız eder. Bu fikrini Fevzi Paşa ile paylaştığı zaman Feyzi Paşa(Çakmak)"Bizim vazifemiz hükümetin emrine uymaktır “der. Konuşmayı bitirir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Musul sorunu ile ilgilenirken Kazım Karabekir Paşa askerlikten ayrılır. Mustafa Kemal Atatürk, güney sınırımızda sıcak zamanların yaşandığı o günlerde Kazım Karabekir'in askerlikten istifa olayını Nutuk’ta "komplo" diye anlatır. Komployu Ali Fuat, Cafer Tayyar, Refet Bele ve Kazım Karabekir birlikte yapar. Oysaki Kazım Karabekir bu askerlikten ayrılma olayını güneyde çıkma olasılığı yüksek bir savaş tehlikesini engelleyen harekât olarak yorumlar.
Askerlik mi siyaset mi ikilemi sonucu askerden ayrılan Kazım Karabekir Paşa, TBMM’nin mebuslarından biridir artık. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kurucuları arasında yer alır. Ancak kurulan yeni partinin "din" ile ilgili söylemleri kimi kesimleri cesaretlendirir. Musul sorunu nedeniyle İngiltere ile sıcak temasımızın olduğu o günlerde yeni kurulan partinin din ve inançlar ile ilgili söylemleri Cumhuriyet karşıtlarını ve halifelik yanlılarını motive eder. Genç Türkiye Cumhuriyeti'ni tehlikeye sokan Şeyh Sait ayaklanması ile TCF’nın söylemleri arasında bağlantı kuran mahkemeler partiyi kapatır.
Şeyh Sait Ayaklanması dış destekli büyük bir ayaklanmadır. İsmet İnönü Hükümeti gerekli tedbirleri zamanında almamış olsaydı Güneydoğu Anadolu kaybedilebilirdi. TCF’nın kapatılması Kazım Karabekir'i oldukça üzer. Fakat 1926 yılında Mustafa Kemal Paşa'ya düzenlenen İzmir suikastı ile ilgili tutuklanmak. İşte bu durum Kazım Karabekir’i yaralar ve derinden üzer, kırar.
Kazım Karabekir, fikir ayriliklari ne kadar derin olursa olsun, Mustafa Kemal Atatürk'e kendi goruslerini aktarmaktan, açıklamaktan hiç vazgeçmez. Eleştiri ve endişelerini acıkça dile getirir.Bütün bu fikir ayriliklarina rağmen her iki paşa da birbirlerine olan muhabetlerini korumuşlardır.
Kazım Karabekir'in kızı konu ile ilgili; "Babam, Mustafa Kemal ile Atatürk’ü iki ayrı şahsiyet olarak görürdü. Mustafa Kemal’i her zaman sevgi ve saygıyla anardı. Babamın, Atatürk devrimlerine karşı olduğunu zannedenlerin hatası şurada: Babam devrimlere karşı değildi. Devrimlerin hepsini kabul ediyordu: bütün devrimleri de beğeniyordu. Babamın itirazı, devrimlerin yapılış şeklindeydi... Babamın arzusu, devrimlerin ilelebet kalabilmesi için tepeden inme değil, halkı eğiterek yapılmasıydı.”
Mustafa Kemal ile Kazım Karabekir arasındaki insan olmaktan kaynaklanan anlaşmazlığı başka zeminlere çeken cumhuriyet karşıtları Kazım Karabekir’i muhafazakâr ve yobaz gösteriyorlar Kazım Karabekir Paşa’nın kızlarının açıklamasına göre, Kazım Karabekir kitap okumaktan keyif alan, kimi içeceklerle de(şarap) sorunu olmayan biridir. Allaha inanan ama dinin emrettiği oruç tutmak ve namaz kılmak gibi eylemleri yapmayan biridir. Hatta bu konuda Kazım Karabekir inancını Allah ile kendi arasında bir ilişki olarak görmüştür.
Milli Mücadelenin bu eşsiz komutanı, kahramanı Kazım Karabekir, bilgisini, enerjisini Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptıklarını eleştirmeye değil de, keşke ülkenin çözüm bekleyen sorunlarını çözmeye harcasaydı. Âmâ birlikte bir şeyler yapma insanın fıtratına ters. Olağanüstü koşullarda o bencil duygular geri plana atılır tehlikeye karşı mücadele edilir. Ancak barış dönemlerinde o duygusal yönlerimiz bizi başka bir insana dönüştürür. Kazım Karabekir Paşa da askeri alandaki parlaklığını postalları çıkarıp geldiği mecliste gösterememiştir.
Şu da bir gerçek ki sıcak savaş sona erip devrimlerin başladığı yıllarda; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün etrafında ne kadar bilgili, birikimli insan varsa hepsi bir el(ler) tarafından uzaklaştırılmıştı...
--Fikir sahibi olabilmek için bilgimizi artıralım.
--BİLGİ GÜÇTÜR
--Op. Dr. Ali DULUM Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Baş ve Boyun Cerrahi #Opdralidulum
--Uğur MUMCU, Kazım Karabekir Anlatıyor, Ankara, 2019
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1002104
Milli Savunma Bakanlığından, Barış Pınarı Harekatı kapsamında Fırat'ın doğusuna kara harekatının başladığı bildirildi...
Türk Silahlı kuvvetleri ,Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği talimatla birlikte öğleden sonra Barış Pınarı Harekatı’na hava operasyonlarıyla başlamıştı.
Askeri kaynakların aktardığı bilgiye göre, akşamın ilerleyen saatlerinde ise Mehmetçik 4 koldan Fırat’ın doğusuna kara harekatına da başladı...
Milli Savunma Bakanlığının Twitter adresinden yapılan açıklamada, "Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ve Suriye Milli Ordusu, Barış Pınarı Harekatı kapsamında Fırat'ın doğusuna kara harekatına başladı." ifadeleri kullanıldı.
Kara harekatı başladı. Bakan Akar ve beraberindeki komutanlar Barış Pınarı Harekâtı’nı Silahlı Kuvvetler Komuta ve Harekât Merkezi’nden sevk ve idare ediyor.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 121399
İyi Parti Antalya Milletvekili Sayın Feridun Bahşi, AKP İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın evinde yardımcı personel olarak çalışan Özbekistan vatandaşı Nadira Kadirova’nın şüpheli ölümü üzerine Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay’a, Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gül’e , İçişleri Bakın Sayın Süleyman Soylu’ya soru önergesi verdi...
VEKİL BAHŞİ;TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA VERDİĞİ SORU ÖNERGESİNDE ŞUNLARI SORDU...
Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Süleyman SOYLU tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Medyaya yansıyan haberlere göre; Özbek vatandaşı Nadira Kadirova, bakıcı olarak çalıştığı Adalet ve Kalkınma Partisi İstanbul milletvekili Şirin Ünal'ın Ankara'daki evinde, 23 Eylül akşamı yaşamını yitirmiştir. Ankara Emniyet Müdürlüğü, olayın 'silahla gerçekleştirilmiş bir intihar' olduğunu açıklamıştır.
Nadira Kadirova'nın yakın bir arkadaşı, olaydan önce genç kadının kendisine, milletvekili Ünal'ın tacizine uğradığını ve kendini öldürmeyi düşündüğünü söylediğini belirtmiştir. Ölüm ardından yürütülen soruşturma kapsamında yaşanan bazı gelişmeler kamuoyunun büyük bir bölümü tarafından "şüphe uyandırıcı" bulunmuştur.
Buna göre;
1-Nadira’nın cesedi üzerinde otopsi yapılmış mıdır?
2-Vucütta kaç mermi yarası vardır?
3-Evde başka çalışan var mıdır?
4-Başta Ak partili Milletvekili Şirin olmak üzere Nadira ve evde varsa başka çalışanların el svapları alınmış mıdır?
5-Soruşturma devam etmekte midir?
6-Yapılan soruşturmada şüpheliler kimlerdir? Milletvekili Şirin Ünal şüpheli midir?
7-Milletvekili Şirin Ünal silahını evinde nerede muhafaza etmektedir?
8-Silahını açıkta bırakarak bir başkası tarafından kullanılması ve ölüme sebebiyet vermesi sebebiyle ayrı soruşturma yürütülmekte midir?
9-Nadira’nın cesedi kamuoyuna yansıdığı kadarıyla inceleme yapılmadan gönderilmiştir. Kamuoyunun yakından takip ettiği konu ile ilgili bir açıklama yapılacak mıdır?
10-Nadira Kadirova’nın arkadaşı Leyla Niyazova ile son gün olan görüşmesinin telefon kayıtları istenmiş midir?
11-Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün olay ile ilgili hüküm vererek yargıyı etkileme yetkisi bulunmakta mıdır?
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 2803859
Türkiye'nin; Fırat'ın doğusundaki terör örgütü YPG'ye yönelik Barış Pınarı Harekatı resmen başladı...
Türk savaş uçakları Resulayn'daki YPG karargahını vurdu.
Kentten dumanlar yükseldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Barış Pınarı Harekatı'nın başladığını sosyal medya hesabından resmen duyurdu: "Amacımız Güney sınırımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek ve bölgeye barış ve huzuru getirmek."dedi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’dan bilgi alarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye Milli Ordusu’yla birlikte Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG ve IŞİD terör örgütlerine karşı Barış Pınarı Harekâtı’nın başlatılması emrini verdi. Foto: AA
ABD'nin askerlerini çekmesi ve sınıra çok sayıda sevkiyatın ardından, Türk Silahlı Kuvvetleri'nce (TSK) Suriye Milli Ordusu ile Suriye'nin kuzeyinde YPG/PKK ve DEAŞ terör örgütlerine karşı Barış Pınarı Harekatı, bugün öğleden sonra resmen başladı...
Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinin karşısında bulunan Rasulayn'dan dumanlar ve patlama seslerinin yükseldiğine ilişkin haberler paylaşıldı. Vurulan noktanın YPG karargahı olduğu da ileri sürüldü.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN DUYURDU
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan harekatın başladığını hem Türkçe hem İngilizce hem de Arapça tweetlerle duyurdu.
"Türk Silahlı Kuvvetleri'miz Suriye Milli Ordusu'yla birlikte Suriye'nin kuzeyinde PKK/YPG ve Deaş terör örgütlerine karşı #BarışPınarıHarekatı'nı başlatmıştır" ifadelerini paylaşan Erdoğan'ın açıklaması şu şekilde:
"Amacımız güney sınırımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek ve bölgeye barış ve huzuru getirmektir.
Barış Pınarı Harekatı ile,
Ülkemize yönelik terör tehdidini bertaraf edeceğiz.
Oluşturacağımız GÜVENLİ BÖLGE sayesinde Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmelerini sağlayacağız.
Suriye'nin toprak bütünlüğünü koruyacak, tüm bölge halkını terörün pençesinden kurtaracağız."
SURİYE DEVLET TELEVİZYONU DA DUYURDU
Suriye devlet televizyonu, ülkenin kuzeyine hava saldırıları düzenlendiğini aktardı. Reuters ajansına konuşan bir Türk yetkili de harekatın hava bombardımanlarıyla başladığını söyledi. Kara harekatının başlayıp başlamadığına dair ise herhangi bir bilgi gelmedi.
ABD BÜYÜKELÇİSİ DIŞİŞLERİ'NE ÇAĞRILDI
Öte yandan ABD Büyükelçisi, Barış Pınarı Harekatı'nın başlamasından kısa bir süre sonra Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı.
SDG'DEN 'UÇUŞA YASAK BÖLGE' ÇAĞRISI
Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Amerika Birleşik Devletleri'ni (ABD) ve müttefiklerini Türkiye'nin operasyonuna karşı "uçuşa yasak bölge" ilan etmeye çağırdı.
SDG'den yapılan açıklamada "ABD ve Türkiye arasındaki güvenlik mekanizması anlaşmasına iyi niyet gösterdik. Bu bizim halkımızı savunmasız bıraktı." denildi.
ÇAVUŞOĞLU'NDAN İLK AÇIKLAMA
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Barış Pınarı Harekatıyla ilgili, Twitter paylaşımında şunları kaydetti:
"Barış Pınarı Harekatıyla, bölge teröristlerden temizlenecek, Suriye’nin sınır güvenliği ve toprak bütünlüğü teminat altına alınacak, göçmenler güvenli bir şekilde evlerine dönebilecek, bölgeye barış ve huzur gelecektir. Harekatımız uluslararası hukuk, BM Şartı’nın 51. maddesi ve BMGK'nın terörle mücadeleye ilişkin kararları gereğince icra edilmektedir."
ERDOĞAN LİDERLERİ BİLGİLENDİRDİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Barış Pınarı Harekatı'ya ilgili CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i telefonla arayarak bilgi verdi.
DİYARBAKIR 8. ANA JET ÜSSÜ'NDE HAREKETLİLİK
Barış Pınarı Harekatı'nın başlatılmasıyla 8. Ana Jet Üssü'nde hareketlilik gözleniyor.
Bazı Türk savaş uçakları üsten kalkış yaparken bazıları üsse iniş yapıyor, bazı uçaklar ise pistte hazır bekletiliyor.
Üsse zaman zaman askeri kargo uçakları da iniyor.
CEYLANPINAR'DA OBÜS SESLERİ
Barış Pınarı Harekatı'nın başlatılmasıyla Ceylanpınar ilçesinin karşısındaki Resulayn'ın bazı bölgelerinden dumanların yükseldiği gözlendi.
Ceylanpınar ilçesinde obüs sesleri duyulurken, Suriye sınırında savaş uçaklarının uçtuğu görülüyor.
Bu arada, Ceylanpınar Belediyesi de yaptığı uyarılarla vatandaşların evlerine girmesini istedi.
BÜYÜKELÇİLER BİLGİLENDİRİLİYOR
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Suriye'nin kuzeyinde YPG/PKK ve DEAŞ terör örgütlerine karşı başlatılan Barış Pınarı Harekatı hakkında BMGK üyesi ülkelerin büyükelçilerinin bakanlığa çağrıldığını bildirdi.
Aksoy, "BM Güvenlik Konseyi üyeleri Barış Pınarı Harekatıyla ilgili olarak bilgilendirilmek amacıyla Bakanlığımıza çağrılmaktadır." ifadesini kullandı.
BMGK'nın daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa'dan oluşuyor.
ŞENTOP'A HAREKAT BİLGİLENDİRMESİ
İletişim Başkanlığından yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM Başkanı Mustafa Şentop'u Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde kabul etti.
Erdoğan, Şentop'a Barış Pınarı Harekatı ile ilgili bilgi verdi.
BAHÇELİ'DEN TAM DESTEK
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Milliyetçi Hareket Partisi Barış Pınarı Harekatı’nın yürekten ve tam bir destekle arkasında ve yanındadır. Terör örgütlerinin belinin kırılması, Türkiye’yi kuşatma ve kundaklama niyetine haiz mihrakların oyunlarının bozulması artık kaçınılmaz bir mecburiyettir" dedi.
KILIÇDAROĞLU'NDAN İLK MESAJ
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da harekara ilişkin, "Dualarımız, kahraman askerlerimizin burnu dahi kanamadan Barış Pınarı Harekatı'nın bir an önce başarılı bir şekilde tamamlanması için" dedi.
SURİYE'YE DÜZENLENEN BEŞİNCİ OPERASYON
Barış Pınarı Harekatı, Türk odusunun Suriye'ye düzenlediği beşinci operasyon.
Operasyonların ilki Süleyman Şah Türbesi'nde bulunan 38 personelin Türkiye'ye getirilmesi için Şubat 2015'te gerçekleştirilen Şah Fırat'tı.
İkinci operasyon Fırat Kalkanı, Ağustos 2016'da başlayıp yedi ay beş gün sürdü. Operasyonun amacı "Türkiye'nin kendi varlığına tehdit olarak gördüğü ve terör örgütü olarak tanımladığı grupları bölgeden uzaklaştırmak, sınır hattının ve bölgedeki halkın güvenliği sağlamak" şeklinde açıklanmıştı.
Ekim 2017'de başlatılan üçüncü askeri harekat, İdlib Operasyonu'ydu.
Türkiye, Rusya ve İran’ın birlikte uygulamaya geçirdiği Astana sürecinin bir sonucu olan operasyon, dördüncü çatışmasızlık bölgesinin İdlib'de kurulmasını amaçlıyordu.
Barış Pınarı'ndan önceki son harekat Zeytin Dalı ise Ocak 2018'de başlatılan, Suriye'nin Halep ilinin Afrin ilçesi ile Azez ilçesine bağlı Tel Rıfat kentine yönelik operasyondu.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 230179
Şans oyunu tutkunlarının heyecanla beklediği 7 Ekim tarihli On Numara çekiliş sonuçları açıklandı...
On Numara oyununun 896. hafta çekilişinde 10 bilen 3 kişi, 180 bin 774 lira 25'er kuruş ikramiye kazandı. Büyük ikramiye kuponunun Alanya'dan yatırıldığı belirlendi.
Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamaya göre, bu haftaki çekilişte;
--9 bilen 103 kişi 3 bin 510 lira 75'er kuruş,
--8 bilen 1902 kişi 190 lira 45'er kuruş,
--7 bilen 19 bin 780 kişi 26 lira 5'er kuruş,
--6 bilen 119 bin 619 kişi 4 lira 55'er kuruş,
--Hiçbir numarayı doğru tahmin edemeyen 214 bin 744 kişi 3 lira 20'şer kuruş ikramiye kazandı.
Çekilişte büyük ikramiyeyi kazanan kuponun, Alanya, Beykoz ile Adapazarı ilçelerinden yatırıldığı belirlendi.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 91016
Antalya'nın Kaş ilçesinde, askeri aracın devrilmesi sonucu meydana gelen kazada; 1 Albay,1 Başçavuş ve 1 asker yaralandı...
Kaza, akşam saatlerinde, Kaş'a bağlı Kınık Mahallesi'nde meydana geldi.
Sürücüsünün kontrolünden çıkan askeri araç, Doğular mevkisinde devrildi. Kazada araçtaki albay, başçavuş ve 1 asker yaralandı.
İhbar üzerine gelen sağlık görevlileri, 3 yaralıyı olay yerindeki müdahalelerinin ardından ambulanslarla Fethiye Devlet Hastanesi'ne götürdü. Tedaviye alınan yaralıların hayati tehlikesinin bulunmadığı öğrenildi.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 200932
Bu yıl 26’ncısı düzenlenen Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde Orhan Kemal Emek Ödülüne değer görülen görüntü yönetmeni Erdoğan Engin, ödül mutluluğunu aynı zamanda bir parçası olduğu Muratpaşa Belediyesi’nin Başkanı Ümit Uysal’la paylaştı.
Aralarında ;
--Çöpçüler Kralı,
--Baraj,
--Hababam Sınıfı Uyanıyor,
--Devlerin Aşkı,
--Sultan, gibi yapımların da bulunduğu Yeşilçam’ın unutulmaz filmlerinin görüntü yönetmeni Erdoğan Engin, 26’ncı Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde aldığı Orhan Kemal Emek Ödülünü Muratpaşa Belediye Başkanı Uysal’la paylaştı.
Antalya’da yaşayan ve Muratpaşa Belediyesi Basın ve Yayın Müdürlüğü’nde deneyimlerini genç kameramanlarla paylaşmaya devam eden Engin, Başkan Uysal’ı makamında ziyaret etti.
Başkan Uysal, Engin’i ödülü dolayısıyla kutlarken kendisiyle Muratpaşa Belediyesi çatısında altında birlikte çalışıyor olmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi. Artık her biri birer klasik haline gelmiş 100’ün üzerinde filmde imzası bulunan Engin ve Başkan Uysal, Yeşilçam’a ilişkin keyifli bir sohbet de gerçekleştirdi.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1351790
İstanbul'un düşman işgalinden kurtuluşunun 96’ncı yıldönümü dolayısıyla Taksim Cumhuriyet Anıtı'nın önünde tören düzenlendi. Anıta çelenk koyan İmamoğlu, Anıt Defterine, “Milletin başkomutanı olarak bize kazandırdığınız bu ‘kurtuluş’, Fatih Sultan Mehmet’in o muazzam fethine ve kutsal emanetine sonsuza dek sahip çıkmanın da adıdır. Bizler bugün, aldığımız emanetin büyüklüğünün bilinci içinde. Çağdaş uygarlığın üzerine çıkma hedefiniz doğrultusunda, azim ve kararlılıkla çalışıyoruz” diye yazdı...
TAKSİM / İSTANBUL
İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluşunun 96’ncı yıl dönümü nedeniyle Taksim Cumhuriyet Anıtı önünde tören düzenlendi. Törene, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, İstanbul Büyükşehir (İBB) Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, 1'nci Ordu Komutanı Orgeneral Musa Avsever, İBB Genel Sekreteri Yavuz Erkut ve yardımcıları Şengül Altan Arslan, Orhan Demir, Murat Yazıcı ile gaziler, Sivil Toplum Kuruluşlarının temsilcileri, siyasi partilerin yöneticileri katıldı.
Tören, anıta çelenklerin koymasıyla başladı, şehitler için saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile devam etti
-İMAMOĞLU: “AZİM VE KARARLILIKLA ÇALIŞIYORUZ”-
İBB Başkanı İmamoğlu, İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Anıt Defterine şunları yazıp okudu:
“İstanbul’umuzun düşman işgalinden kurtuluşunun 96’ncı yıl dönümünde şahsınızı hürmetle yad ediyoruz.
Bu anlamlı günde hürriyetin, istiklalin, birlik ve beraberliğin önemini bir kez daha milletçe benliğimizde hissediyoruz.
Milletimiz, sizin önderliğinizde verdiği istiklal mücadelesini 06 Ekim 1923 günü destansı bir şekilde taçlandırmıştır.
Bu kutlu gün, bağımsızlığımızın ifadesi olan Cumhuriyetimizin ilanına giden yolda önemli kilometre taşlarından biri olmuştur.
Milletin başkomutanı olarak bize kazandırdığınız bu ‘kurtuluş’, Fatih Sultan Mehmet’in o muazzam fethine ve kutsal emanetine sonsuza dek sahip çıkmanın da adıdır.
Bizler bugün, aldığımız emanetin büyüklüğünün bilinci içinde. Çağdaş uygarlığın üzerine çıkma hedefiniz doğrultusunda, azim ve kararlılıkla çalışıyoruz.
Bu doğrultuda kadim İstanbul’umuza ve milletimize hizmet etmek bizim için en büyük onurdur.
Bu vesile ile başta şahsınız olmak üzere, istiklal mücadelemizin tüm kahramanlarını rahmet ve minnetle anıyoruz.
Ruhunuz şad olsun.”
-DERECEYE GİREN ÖĞRENCİLER ÖDÜLLENDİRİLDİ-
Törende ayrıca, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından okullar arasında düzenlenen "İstanbul'un Kurtuluşu ve Kahramanlık" konulu şiir yarışmasında birinci olan Maltepe Hasan Şadoğlu Ortaokulu öğrencisi Efe Murat Solmaz, şiirini seslendirdi.
Törende, okullar arasında gerçekleştirilen şiir, resim ve kompozisyon yarışmasında dereceye girenlerin ödülleri de verildi. Başkan İmamoğlu, Maltepe 50. Yıl Besim Kadırga İlköğretim Okulu’ndan resim dalında 1.olan Elvin Sena Uyanık, Sultanbeyli Şehit Öğretmen Hamit Sütmen İlköğretim Okulu’ndan şiir dalında 2.olan Eylül Çayıroğlu ile Tuzla Evliya Çelebi Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’nden Kompozisyon dalında 3.olan Kübra Aydın’ın ödüllerini vererek tebrik etti ve hatıra fotoğrafı çektirdi.
Tören sonunda, İBB Orkestralar Müdürlüğü Mehter Takımı mini bir konser verdi. İmamoğlu konseri elinde Türk Barakları olan vatandaşlarla birlikte izledi.
-İSTİKLAL CADDESİ’Nİ BOYDAN BOYA YÜRÜDÜ-
İmamoğlu, törenin ardından İstiklal Caddesi’nde yürüdü. İmamoğlu’na İBB Genel Sekreteri Yavuz Erkut, yardımcısı Murat Yazıcı ile CHP Beyoğlu İlçe Başkanı Bekir Özcan da eşlik etti.
Cadde boyunca esnafa, “Hayırlı işler” diyen İmamoğlu, vatandaşlardan gelen fotoğraf çektirme isteğini de kırmadı. İmamoğlu, yabancı bir çiftin cadde üzerinde düğün fotoğrafı çektirdiğini görerek yanlarına gitti. Yeni evli çifte mutluluk dileyen İmamoğlu,
o sırada caddeden geçen tramvay şoförünün, “Başkanım bir fotoğraf alalım mı?” talebini de yanıtsız bırakmadı.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 889071
Arda Ayten 1 milyonluk soruya cevap verdi...
Kim Milyoner Olmak İster'de final sorusu belli oldu...
Kim Milyoner Olmak İster'de 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Arda Ayten 1 milyonluk soruyu görmeye hak kazanmış ancak, süre bitimi nedeniyle 1 milyonluk soruyu görememişti.İzleyicilerin merakla beklediği o an geldi ve üniversiteli Arda milyonluk soruya cevap verdi.
Arda Ayten, kendisine Murat Yıldırım'ın yönelttiği Kim Milyoner Olmak İster'de bütün sorulara doğru biçimde yanıt verip uzun bir zamanın ardından bir ilki yaşatarak 1 milyon değerindeki soruya kadar ulaşmıştı. Anca Kim Milyoner Olmak İster yarışma programının süresinin bitmesinden dolayı Arda Ayten 1 milyonluk son soruyu yeni sezonun ilk bölümde gördü.
Sunucu Murat Yıldırım'ın yarışmadan ayrılmasıyla yerine gelen Kenan İmirzalıoğlu'nun sunumuyla "Kim Milyoner Olmak İster"in yeni sezon ilk bölümü, 5 Ekim 2019 Cumartesi günü izleyici karşısına çıktı.
İşte 1 milyonluk soru...
Soru: On kıtadan oluşan İstiklal Marşı'nın tamamında, bu kelimelerden hangisi diğerlerinden daha az geçer?
A: Vatan
B: Kan
C: Toprak
D: Yurt
Doğru Cevap: Toprak
Milyonluk soruyu doğru cevapladı
Arda Ayten C şıkkı ‘Toprak’ cevabını verdi. Arda Ayten yarışmada doğru cevabı vererek 1 milyon TL’nin sahibi oldu.
HABER: Ayten YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 303017
Ege Denizi'nde 4,1 büyüklüğünde deprem meydana geldi...
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) internet sitesinde yer alan bilgiye göre, bu akşam saatlerinde , Muğla'nın Datça ilçesi açıklarında 4,1 büyüklüğünde yer sarsıntısı kaydedildi.
Depremin merkez üssünün, Datça ilçesine 66 kilometre mesafede olduğu ve yaklaşık 12 kilometre derinlikte gerçekleştiği belirlendi.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1602882
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü kapsamında Fatih’teki Hayvan Aşılama ve Tedavi Ünitesi’nde incelemelerde bulundu. Daha sonra kameraların karşısına geçen İmamoğlu, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. İmamoğlu, Haydarpaşa ve Sirkeci garları için açılan ihalelerle ilgili soruya, “Kamunun en değerli noktasının, yine kamunun olması için gerekeni yapacağız. Buraları, 16 milyon insana hizmet edecek hale getirmek için çalışacağız. Bedeli ne olursa olsun orası İstanbul halkınındır" yanıtını verdi. İmamoğlu, bazı kamu kurumlarının alım listesinden çıkardığı Hamidiye Su ile ilgili soruyu da “Hamidiye Su’yun satışları arttı. Yok satıyor. Daha önce kutsal yerine koydukları bu suya, bugün yaklaşımlarına gülüyorum" şeklinde yanıtladı...
FATİH / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü kapsamında Fatih’teki Hayvan Aşılama ve Tedavi Ünitesi’nde (HATÜ) incelemelerde bulundu. İmamoğlu’na inceleme gezisinde İBB Genel Sekreter Yardımcısı Murat Yazıcı ve Veteriner Hizmetleri Müdürü Muhammet Nuri Coşkun da eşlik etti. İmamoğlu’na HATÜ’deki birimleri gezdiren Coşkun, İBB Başkanı’na yaptıkları hizmetlerle ilgili bilgi verdi. Hayvanlarını tedaviye getiren vatandaşlarla sohbet eden İmamoğlu, yurttaşların sorunlarını dinledi. İmamoğlu, HATÜ incelemesini tamamladıktan sonra değerlendirmelerde bulundu ve gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
“SOKAK HAYVANLARININ YAŞAMASI GEREKEN YER SOKAKLAR”
HATÜ’nün 95 yıldır İstanbul halkına hizmet verdiğini belirten İmamoğlu, “Gelişen şehir koşullarında özellikle sokak hayvanları çok özel bir konu haline geliyor. Her yönüyle ele alınması gereken bir konu. Çünkü çok farklı hissiyatlar var ve bu farklı hissiyatların yönetimi gerçekten güç. Bir tarafta, ‘Sokak hayvanlarının ne işi var’ diyenler var garip bir şekilde, bir tarafta da sokak hayvanlarının korunması ve bakımı ile ilgili bilince muhtaç bir kitle de var. Tabi şu bir gerçek; sokak hayvanlarının yaşaması gereken yer sokaklar zaten. Bu yüzyıllar önce de böyleydi. Bunun elbet kuralları, koşulları var. Çok hassas davranmaya gayret ediyoruz. İstanbul’un bu nokta da ciddi anlamda yardıma ihtiyacı var, bilinçlenmek başta olmak üzere” dedi.
“TOPLUMU BİLİNÇLENDİRECEK SÜRECİ HAREKETE GEÇİRDİK”
“10 gün kadar önce bir çalıştay yaparak bu süreci başlattık” diyen İmamoğlu, “Bu konuda ciddi kurum ve kuruluşlar bize paydaş. İstanbul’da herkesin önünde tartışarak bu konuyu çözüme kavuşturmak istiyoruz. Sorunlu taraflarını aşmak istiyoruz. Bazılarına göre sokak hayvanlarının çözümü barınak. Böyle bir şey yok. Hepsini toplayıp barınağa koyun! Buna yasa da müsaade etmiyor ve doğru da değil. Ama bakım da önemli. Bir kedi veya köpeği sahiplenip, sıkılınca sokağa bırakmak da sahiplenmek değil. Tümüyle bunların ele alındığı, toplumun bilinçlendirildiği bir süreci harekete geçirdik. İnşallah en hızlı şekliyle bunu kamuoyu ile paylaşacağız” şeklinde konuştu.
“GAR İHALESİNDE PAZARLIĞA DAHİL OLACAĞIZ”
İmamoğlu, “Gar ihalesinde iki taraf kaldı. Biri İBB konsorsiyumu karşı tarafta da Okçular Vakfı’nın eski genel müdürünün sahibi olduğu şirket. Size bilgi geldi mi? Nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna, şu yanıtı verdi:
“Sadece teknik bilgi aldım. Telefonla aradılar. Hemen çıkar çıkmaz arayın dedim. ‘15 gün sonraya ertelendi detayları konuşuruz’ diye bana bilgi verdiler, oraya giden arkadaşlarım. Ama basından, internet üzerinden sizin söylediğiniz yorumları okudum. Elbette her tüzel kişiliğin bu ihaleye iştirak etme hakkı var. Ama en başta söylediğim gibi biz, bugün ihaleye kabul edildik. İhaleye girdik, ihaleyi almak için elimizden gelen çabayı gösterdik. Şimdi ikinci aşaması var. İkinci aşamaya da 16 milyon insan adına gireceğiz, pazarlığa dahil olacağız.”
“KARARLIYIZ”
Hem Haydarpaşa hem de Sirkeci garları konusunda kararlı olduklarının altını çizen İmamoğlu, “Diğer arkadaşların kararlılığı ne uğruna,ne için bilemem. Onu analiz etmek benim işim değil, ihaleye çıkanların işi. O beni ilgilendirmiyor; ama İBB bu ilaheye girsin, girmesin noktasında açıklamaları yapan TCDD Genel Müdürü’nün motivasyonu neydi, onu anlamak istiyorum. Bizi neredeyse hafif tehdit ile ‘Girmesi yanlıştır, rekabeti bozar’ şeklinde tehdit etmesinin motivasyonunu anlayamadım. Bence ulaştırma bakanının bunu derhal sorgulaması lazım” diye konuştu.
“İHALEYİ 16 MİLYON İNSAN ADINA TAKİP EDECEĞİZ”
İmamoğlu, karşı tarafın itiraz edeceği yönündeki hatırlatmayı da “Biz, 16 milyon insan adına takip ediyor olacağız tüm hukuki haklarımızla. Devletin en değerli, kamunun en değerli iki noktasının yine kamunun olması için mücadele veriyoruz. Girdiğimiz ihalenin kuruluşları 16 milyon insana ait İBB’nin kuruluşları. İhaleyi aldığımız takdirde de İstanbul halkına, kültür ve sanat adına hizmet edecek noktalar haline gelecek. Diğeri kendi hukuki anlayışı ile itiraz eder, başka şey yapar, o bizi ilgilendirmiyor. Niçin itiraz edeceğini de bilmiyorum. Tüyoyu kimden aldı bilmiyorum. Genel Müdür’ün kendi ifadesinden mi tüyo aldı onu da bilmiyorum. Ama biz İstanbul halkı adına o ihaleye gireceğiz, sonuna kadar da almak için mücadelemizi vereceğiz” diye yanıtladı.
“BUGÜNE KADAR KUTSALDI!”
İmamoğlu’na, “Pazarlık aşamasına geçildi. 30 bin tahmini bedel 300 bin çıktı zarflarından. Pazarlık nasıl olacak” sorusu yöneltildi. İmamoğlu, bu soruya
“Günü gelince bakacağız. Ama bedeli ne olursa olsun orası İstanbul halkının olacak” yanıtını verdi.
İmamoğlu, “Hamidiye Su ile ilgili tartışmalar var, nasıl değerlendiriyorsunuz? Kaç kamu kurumu Hamidiye Su ile anlaşmasını bitirdi? Hamidiye Su şirketine ekonomik yansıması nasıl oldu” sorularını da yanıtladı:
“Gülüyorum bu hallerine. Sebebini kendileri açıklasın, o benim işim değil. Ama ben her gün Hamidiye su içiyorum, çok da iyi geliyor bana. Daha önce de içiyordum, gittiğim yerlerde içiyordum. Belediyeye geldiğimde içiyordum. Dolayısıyla bu işlere takılan beyinlere şaşıyorum, üzülüyorum. Yapacak bir şey yok. Kime yaranıyorlar bunu yaparak, onu anlamış değilim. Bugüne kadar kutsal olan bu güzel suya, bugün niye böyle bir bakış açısı var; onu hele hiç anlamıyorum. Tam bir komedi filmi. Ama söyleyeyim; Hamidiye Su’yun satışları arttı, daha da artacağa benziyor. Şu an yok satıyor. Ben bunu söyledikten sonra daha da fazla satacağını düşünüyorum.”
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 71970
Antalya’da iki grup arasındaki çıkan balık ihalesi kavgasında 6 kişiden 2’si silahla, 4'ü darp sonucu yaralandı...
Olaya karıştığı belirlenen 9 şüpheli yakalandı.
Antalya'nın Konyaaltı ilçesi Balıkçı Barınağı'nda meydana gelen olayda Altı kişi yaralandı.
Yaralılar sağlık ekipleri tarafından hastaneye kaldırılırken, olaya karıştıkları belirlenen 9 şüpheli kısa sürede yakalandı.
Tabanca ve Tüfekle Saldırdılar...
Edinilen bilgiye göre olay, saat 09.00 sırasında Konyaaltı ilçesi Balıkçı Barınağı’nda meydana geldi.
İddiaya göre, balık ihalesinde alıcı ile satıcılar arasında fiyat nedeniyle tartışma çıktı.
Daha önceden de aralarında husumet olduğu öne sürülen alıcı grup, ihaleden ayrıldı.
Bir süre sonra geri gelen alıcı grubun üyeleri, ellerindeki tabanca ve tüfekle satıcı gruba saldırdı.
Balık satıcısı gruptan K.P. sol bacağından, E.S. sol kolundan tabancayla, F.H. darp nedeniyle yaralandı.
Satıcı grubun da karşılık verdiği olayda alıcılardan D.G., Ç.G. ve M.G. darp sonucu yaralandı.
9 şüpheli gözaltına alındı...
Demir çubuk ve sopaların kullanıldığı kavgada 6 kişilik alıcı grup olay yerinden otomobille kaçtı.
Yaralılar olay yerindeki müdahalelerinin ardından hastaneye kaldırıldı.9 şüpheli ise kısa süre sonra polis tarafından yakalanarak gözaltına alındı.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 215062
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararı yayımlandı: ALKÜ'de fakültenin ismi değiştirildi...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımlanan karara göre, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi (ALKÜ) Rektörlüğüne bağlı İşletme Fakültesinin adı İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi oldu...
--Bunun yanı sıra, Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesinin adı Ziraat Fakültesi,
--Selçuk Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı Sanat ve Tasarım Fakültesinin adı Mimarlık ve Tasarım Fakültesi,
--Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı Hacı Bayram Veli İslami Araştırmalar Enstitüsünün adı İslami Araştırmalar Enstitüsü olarak değiştirildi.
Kapatılan enstitü ve yüksekokullar...
Söz konusu karar kapsamında;
---Biruni Üniversitesine bağlı Sağlık Bilimleri Enstitüsü,
--Fen Bilimleri Enstitüsü ve Eğitim Bilimleri Enstitüsü,
--İstanbul Aydın Üniversitesine bağlı Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü ve Sağlık Bilimleri Enstitüsü,
--Karabük Üniversitesine bağlı Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü ve Sağlık Bilimleri Enstitüsü,
--Kocaeli Üniversitesine bağlı Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu,
--Manisa Celal Bayar Üniversitesine bağlı Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu,
--Munzur Üniversitesine bağlı Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Fen Bilimleri Enstitüsü,
--Muş Alparslan Üniversitesine bağlı Sağlık Yüksekokulu,
--Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesine bağlı Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu,
--Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesine bağlı Erbaa Sağlık Yüksekokulu,
--Van Yüzüncü Yıl Üniversitesine bağlı Van Sağlık Yüksekokulu,
--Ardahan Üniversitesine bağlı Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Fen Bilimleri Enstitüsü,
--Beykent Üniversitesine bağlı Fen Bilimleri Enstitüsü ve Sosyal Bilimler Enstitüsü,
--İstanbul Ayvansaray Üniversitesine bağlı Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Fen Bilimleri Enstitüsü,
--Şırnak Üniversitesine bağlı Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Fen Bilimleri Enstitüsü,
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesine bağlı Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu,
--Van Yüzüncü Yıl Üniversitesine bağlı Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu kapatıldı.
Suriye'de Gaziantep Üniversitesi bağlı 3 fakülte kurulacak...
Resmi Gazete'de yer alan bir başka Cumhurbaşkanı kararı ile Suriye'de, Gaziantep Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (El-Bab), İslami İlimler Fakültesi (Azez) ve Eğitim Fakültesi (Afrin) kurulması kararlaştırıldı.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 203695
Samsun'da, 4 farklı sahte basın ve emniyet kartıyla trafiğe çıkan otomobil sürücüsü Y.K., polis ekiplerince gözaltına alındı. Y.K.'nin inşaat işçisi olduğu ortaya çıktı...
Samsun Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri, İlkadım ilçesi Bahçelievler Mahallesi’nde bir otomobilin ön ve arka camlarında sahte basın ve emniyet kartları bulunduğu ihbarı üzerine harekete geçti. Kısa sürede aracın yanına geçen ekipler, sürücü Y.K.’yi ”Sahte basın kartı hazırlamak ve taşımak’ suçundan gözaltına aldı.
GERÇEK MESLEĞİ ŞAŞIRTTI...
19 Mayıs Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Yusuf Ziya Çakır, gazeteci üyelerinin bilgi vermesi üzerine sürücünün yakalandığını belirtti. Çakır, “Mesleği inşaatçı olan sözde gazeteci, gerçeğine tıpa tıp benzettiği sahte basın kartlarını aracına ön ve arka camlarına takarak, Samsun sokaklarında seyir ediyordu.
Şahıs, sarı basın kartına benzetilmiş kartların dışında ‘Polis Medya’ diye kart bile bastırmış. Üyelerimizin uyarısı ile işin üzerine gittik ve şikayetçi olduk. Şahıs yakalandı ve kartlarına el konuldu. Ayrıca olayı bildirdiğimiz PARKTEK firması da yasal işlem başlattı ve araç sahibine ceza kesti” dedi.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 690600
Okyanuslarda yaşayan ve zehirli bir tür olan balon balığının Akdeniz kıyılarında sık sık görülmesini değerlendiren uzmanlar, "İnşallah Karadeniz kıyılarına ulaşmaz" diye uyardı.
İklim değişikliği ile birlikte son olarak Türkiye'nin Akdeniz kıyılarında görülen Balon Balığı saldırısı ile 8 yaşında bir kızın parmağı Alanya --Gazipaşa sınırlarında yüzerken kopmuştu. Yaşanan olaya dikkat çeken Balıkçı Kenan Balcı, “Denizde balığa çıkan vatandaşlarımız bilmedikleri balıklara dokunmasınlar. Okyanuslardan çıkıp Akdeniz üzerinden ülkemize ulaşıyor. Dualarımız inşallah Karadeniz kıyılarına ulaşmaz" dedi...
Son yıllarda hızla artan iklim değişliği ve hava sıcaklığındaki artış tehlikeleri de beraberinde getiriyor. Açık denizlerde görülen tehlikeli tür Balon Balığı Türkiye'nin Akdeniz kıyısında 8 yaşında küçük bir kızın denizde parmağını ısırarak koparmıştı. Türkiye Deniz Canlıları Müzesi sahibi Kenan Balcı, Balon balığı hakkında bilgi verdi.
"OKYANUSLARDAN ÜLKEMİZE ULAŞIYOR"
Balcı, “Denize çıkıp da balık tutmaya çalışan vatandaşlarımız bilmedikleri balıklara dokunmasın. Mesela bir kız çocuğunun parmağını ısırmış başka insana yine zarar vermiş. İklim değişikliği sebebiyle okyanuslardan çıkıp Akdeniz üzerinden ülkemize ulaşıyor. Dualarımız inşallah Karadeniz kıyılarına ulaşmaz.
Çünkü dikenleri çok sert ve zehirli. Balıkçılarımız bunu tanıdığı için bildiği için elleriyle dokunmuyorlar. Oltalarını keserek balığı denize salıyorlar. Bugün zararı az gözüküyor ama yarın çoğalacaktır. Ağlara çok kolay geldiği için ağları da işlevsiz hale getirecektir. Şu anda aklıma önlem gelmiyor ama inşallah havalar soğur bu balıkta ülkesine geri döner” dedi.
"HAYVANLARINIZA BİLE VERMEYİN"
Balon balığı türlerinden uzak kalınması gerektiğine dikkat çeken Balcı, “Getirip kediye köpeğe vereyim bile demesinler. Çünkü bu balık türleri hayvanları bile zehirler. Onun için hiç elimizi sürmeden direkt denize bırakmamız gerekiyor” diye konuştu.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 158326
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Twitter'daki paylaşımından dolayı Emekli Koramiral Atilla Kıyat'tan şikayetçi oldu...
Erdoğan'ın avukatlarından Hüseyin Aydın, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği suç duyurusu dilekçesinde, Emekli Koramiral Atilla Kıyat'ın, 1 Ekim 2019'da, Twitter'daki hesabından "Seçim barajını yüzde 10'a çıkaran Kenan Evren ile bugün seçilme barajını yüzde 40'a düşürmeye kalkan kişi arasında hiçbir fark yoktur. Sonları da benzeyebilir..." şeklinde paylaşımda bulunduğunu belirtti.
Söz konusu paylaşımın TCK'nin 106. maddesinde düzenlenen "tehdit" suçunun unsurlarını ihtiva ettiği bildirilen dilekçede, şu ifadelere yer verildi:
"Şüpheli, şikayete konu paylaşımında her ne kadar Cumhurbaşkanımızın adını zikretmemiş olsa da paylaşımın bütünü ve altındaki yorumlarla birlikte değerlendirildiğinde, şüphelinin söz konusu paylaşımı ile hedef aldığı kişinin Cumhurbaşkanımız olduğu açıktır.
"CUMHURBAŞKANIMIZA SON BİÇMEYE ÇALIŞTI"
Kaldı ki Cumhurbaşkanımız şüphelinin iddiasının aksine seçilme barajını yüzde 50+1'den 40+1'e düşürülmesine yönelik bir görüşü beyan etmemiştir. Cumhurbaşkanımız TBMM açılış resepsiyonunda 'Mevcut durumu Meclis'e getiren biziz, onu halkımıza götüren de biziz. Halkımızın büyük çoğunluğuyla bu onayladığına göre şimdi bunu tekrar revize edip gündeme getirmek siyasetçi ciddiyetine yakışmaz. Böyle bir şey olacaksa bu bizim değil, adı üzerinde muhalefetin yapacağı bir iştir, bizim işimiz değil.' şeklinde görüşlerini net olarak ortaya koymuştur. Dolayısıyla şüpheli gerçek dışı bir varsayım üzerinden Cumhurbaşkanımıza son biçmeye çalışmakta, bir darbecinin akıbetiyle tehdit etmektedir."
Dilekçede, şüpheli hakkında "tehdit" suçundan soruşturma başlatılarak, kamu davası açılması talep edildi.
İŞTE KIYAT'IN O PAYLAŞIMI:
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 588736
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Paris ziyaretini, Avrupa Ekonomi Zirvesi’nde yaptığı konuşmayla noktaladı. İstanbul halkının 23 Haziran seçimlerinde tüm dünyaya ilham olacak bir irade sergilediğini vurgulayan İmamoğlu, “İstanbul'un farklı fikirlerin, farklı inançların, farklı kimliklerin bir arada yaşayabildiği, birbirlerine saygıyla bakabildiği bir demokrasi şehri olma niteliğini güçlendirmek zorundayız. Çünkü, inanıyorum ki, buna yalnız İstanbul'un, yalnız Türkiye'nin değil, Avrupa'nın, Ortadoğu'nun ve dünyanın ihtiyacı var. İstanbul, insanlığın evrensel ideal ve değerlerine sahip çıkan, bunların işlenip geliştirilmesine zemin hazırlayan bir şehir olmak zorundadır ve olacaktır. Ben ve ekibim bunun için çalışıyoruz” dedi.
AVANUE MATIGNON / PARİS
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Paris’teki WELT Avrupa Ekonomi Zirvesi’ne konuşmacı olarak katıldı. 2009 yılından bu yana yılda 2 kez düzenlenen WELT Ekonomi Zirvesi, iş dünyası liderleri ve politika yapıcılara yönelik bir etkinlik. Davet edilen konuşmacılar arasında hükümet yetkilileri, Avrupa Komisyonu üyeleri ile dijital girişimcilik ve transformasyon liderleri bulunuyor. WELT Ekonomik Zirvesi’nin amacı; “Avrupalı CEO’ların, Avrupa hükümetlerinin ve kurumlarının, yaşlı kıtanın geleceği hakkındaki daha iyi bilgi sahibi olabilmelerini sağlamak” olarak tanımlanıyor.
“TERCİHİNİ DEMOKRASİDEN YANA KULLANANLARIN BELEDİYE BAŞKANI OLARAK SESLENİYORUM”
İmamoğlu, burada yaptığı konuşmasına, “Hepinizi, 23 Haziran’da tekrarlanan İstanbul yerel seçimlerinde, yüzde 54,2 gibi yüksek bir oranla tercihini demokrasi ve özgürlükten yana kullanan 16 milyon İstanbullunun belediye başkanı olarak selamlıyorum” sözleriyle başladı. İstanbul’u, belediye başkanlığı yapmış olmanın verdiği tecrübeyle yönettiğini belirten İmamoğlu, “Belediye başkanlığı öncesinde yaptığım ticaret, restoran zinciri kuruculuğu ve yöneticiliği, futbol takımı yöneticiliği, müteahhitlik gibi işlerden edindiğim tecrübenin bir kenti yönetirken ne kadar faydalı olduğunu bundan önceki belediye başkanlığı deneyiminden de biliyorum” dedi.
“FABİAN BARTHEZ KADAR OLMASA DA İYİ KALECİYDİM”
“En önemli tecrübe kaynaklarımdan biri de kaleciliktir” diyen İmamoğlu, konuşmasında şu ilginç benzetmelerde bulundu: “Benim ilk büyük tutkum ve hayalim, kaleci olmaktı. Lise ve üniversite döneminde lisanslı olarak kalecilik yaptım. Bir Fabien Barthez kadar olmasa da fena da değildim. Şartlar bu hayalimi gerçekleştirmeme izin vermediyse de ben, her zaman 1 numaralı formayı sırtımda kabul ettim. Kalecilik, insana bütün oyunu görüp okuyabilme fırsatı veren, özel bir pozisyon. Ayrıca şöyle de bir özelliği var: Bir takımın bütün oyuncuları, maçın kaderini değiştirecek, maçı kazanmalarını sağlayacak, bu arada da kendilerini maçın yıldızı haline getirecek o golü atmak için heves duyabilirler. Bu hevesle takım disiplininin, maça dair çizilen stratejik planın dışına da çıkabilirler. Stadyumlarda bunun pek çok örneklerini görüyoruz. Ama bir kalecinin bunu yapması ve gol atma hevesine kapılıp takımın kurgusunu bozması çok nadir olabilen bir şeydir. Kalecilik temelde gol yememek üzerine kuruludur ve bunun için takım disiplininin, oyun kurgusuna sahip çıkmanın önemini en iyi kaleciler bilir.Ben, İstanbul'u takım kaptanı bir kaleci gibi, ekip halinde, takım ruhuyla yönetiyorum ve öyle yöneteceğim.”
“İSTANBUL’U İSTANBULLULARLA BİRLİKTE YÖNETECEĞİZ”
Yalnızca çalışma arkadaşlarından kurulu iyi bir ekip kurmayı hedeflemediğini kaydeden İmamoğlu, “Bütün İstanbullularla ortak bir takım olma ruhunu yakalamayı, hep birlikte kocaman bir ekip olarak çalışmayı kastediyorum. Hiçbir akıl, ortak akıl kadar kapsayıcı; hiçbir zafer, ortak aklın zaferi kadar büyük olamaz çünkü. Şeffaflık ve demokratik katılım, benim çok değer verdiğim ve İstanbul'u İstanbullularla birlikte yönetmemizi sağlayacak iki temel kavram” dedi.
“İstanbul’da, hayatın her alanıyla ilgili çoğulculuğu ve demokrasiyi geliştirmek için kalıcı yerel demokratik platformlar ve masalar kuruyoruz” diyen İmamoğlu, “İstanbulla ilgili her önemli projede, 16 milyon İstanbullunun sesini ve iradesini mobil, online ve offline yöntemlerle öğrendikten sonra yapacağız. Vatandaşlarıyla, sivil toplum örgütleriyle, üniversitesiyle, yerel yönetimiyle belirli hedeflere odaklanmamış, koordine olamamış bir kentin, huzur içinde kabul edeceği kalıcı çözümler elde etmesi mümkün değildir” ifadelerini kullandı.
“DÜNYA BAŞKENTİ VİZYONUYLA HAREKET EDECEĞİZ”
İstanbul’u bir dünya başkenti haline getirme vizyonuyla hareket ettiklerini de kaydeden İmamoğlu, şöyle devam etti:
“Bu vizyonla hareket ediyorsanız, demokrasiyi, şeffaflığı ve elbette toleransı yönetim felsefenizin ve uygulamalarınızın tam merkezine yerleştirmek zorundasınız. Bu vizyonla hareket ediyorsanız, kentin, içinde yaşayanlara ve ziyaret edenlere güvenli, adaletli, özgür ve toleranslı bir atmosfer sunmasını sağlamak zorundasınız. İstanbul'un en önemli tarihsel değerlerinden biri de hiç kuşkusuz, toleranstır.Bundan sonra da tolerans bu büyük metropolü tanımlayacak en önemli kavram olacaktır. İstanbul'un tarihsel birikimine sahip çıkmak isteyen herkes tolerans kavramını da sahiplenmek, içselleştirmek ve tabii hayata geçirmek zorundadır.”
“İSTANBUL, 23 HAZİRAN’DA DÜNYAYA İLHAM OLDU”
İstanbul halkının 23 Haziran seçimlerinde tüm dünyaya ilham olacak bir irade sergilediğini vurgulayan İmamoğlu, “O net iradenin sabahı, ‘İstanbul'un farklı fikirlerin, farklı inançların, farklı kimliklerin bir arada yaşayabildiği, birbirlerine saygıyla bakabildiği bir demokrasi şehri olma niteliğini güçlendirmek zorundayız’ dedim. Çünkü, inanıyorum ki, buna yalnız İstanbul'un, yalnız Türkiye'nin değil, Avrupa'nın, Ortadoğu'nun ve dünyanın ihtiyacı var. İstanbul, kendi kimliğini koruyarak, Avrupa Birliği ideal ve ilkeleriyle uyum içerisinde, bu ideal ve ilkeleri geliştirip zenginleştirme, yeni boyutlar katma perspektifine sahip bir kent haline gelmek zorundadır. Buna İstanbul kadar, Avrupa Birliği'nin de ihtiyacı var. İstanbul, insanlığın evrensel ideal ve değerlerine sahip çıkan, bunların işlenip geliştirilmesine zemin hazırlayan bir şehir olmak zorundadır ve olacaktır. Ben ve ekibim bunun için çalışıyoruz” dedi.
5 YILLIK İCRAAT PLANINI SIRALADI
İstanbul'u yaşayanlar, yatırım yapanlar ve ziyaret edenleri için açık, hoşgörülü, özgür bir dünya metropolüne dönüştürmek için çalışacaklarının altını çizen İmamoğlu, 5 yıllık süreçte yapmayı planladıkları icraatları şöyle sıraladı:
-Başta metro olmak üzere ulaşım yatırımları. İstanbul’daki metro hatlarını 2024 yılına kadar 630 kilometreye çıkarmak istiyoruz. Yap İşlet devret dahil çeşitli modelleri tartışıyoruz.
-Kentsel planlama yatırımları bizim için ikinci stratejik alan. İstanbul önemli bir deprem fay hattı üzerinde bulunuyor. O nedenle kentin dokusunu değiştirecek planlama ve yatırımlar yapacağız.
-Öncelikli olarak yüksek teknoloji alanlarında kurumlar geliştireceğiz. Kentin merkezindeki en büyük ‘monoblok yapı’ olan otogarı boşaltıp, o merkezi bir inovasyon merkezine çevireceğiz. Bu büyük alanları yeni teknoloji şirketlerine, yazılım, tasarım, coding ve eğitim şirketlere açacağız.
-Benzer şekille İstanbul’da akıllı kent yatırımlarını birkaç katına çıkaracağız.
-Çevre yatırımları, temiz enerji, kentsel atıkların dönüşümü ile ilgili yatırımlarda İstanbul öncü kentlerden biri olacak. Global Warming sorununu dikkate alan her teknoloji ve şirketi destekleyeceğiz.
-İstanbul, Napoleon Bonapart’ın ünlü sözüyle dünyanın coğrafi merkezi. Dünyanın en güzel doğasına sahip kentlerinden biri. Bu güzel kentin, çok kültürlü, çok sesli yapısının daha fazla açığa çıkması için, özgürlükleri ve yaratıcılığı ateşleyeceğiz.
-Kültür, sanat ve turizm konularında yeni bir master plan çalışıyoruz. Dünyanın en önemli tarihlerinden birine sahip bu kentin tarihi değerlerini, çok kültürlü yapısını geliştirecek hazırlıkları yapıyoruz. Hedefimiz, İstanbul’un bir destinasyon olarak değerini kat kat artırmak ve kente gelen yabancı ziyaretçi sayısında dünyada ilk 3’e girmesini sağlamak. Bu nedenle turizm yatırımları da bizim için öncelikli olacak.
-Orta vadede İstanbul yurt dışından sadece çok yatırım çeken bir kent olmayacak, geliştireceğimiz özgürlük ve demokrasi ortamıyla, en çok yetenek de çeken kentlerden de biri olacağız.
-Şehrimizin yakın civarında entegre tarımsal üretim yatırımlarını destekleyeceğiz.
“İSTANBUL’DAN BEKLENTİLERİNİZ NELERDİR?”
“Bütün bu konularda uluslararası iş birliğine açık olacağız” diyen İmamoğlu, sözlerini şöyle noktaladı:
“Bunlar 2024 yılına kadar olan beş yıllık iş hedeflerimizin en temel başlıkları. İstanbul'u adil, yeşil ve yaratıcı bir tolerans kenti yapma yolculuğumuzu kendi içimize kapanarak başaramayız. Aksine, başta komşularımız ve Avrupa Birliği olmak üzere tüm dünyayla uyum ve iş birliği içinde gerçekleştirilebilecek bir süreç bu. Bu bilinçle, benim açımdan toplantının en önemli kısmına geçmek ve size sormak istiyorum: Sizin İstanbul'dan ve İstanbul'un yerel yönetiminden beklentileriniz nelerdir?“
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1282552
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Florya’daki başkanlık konutunda basın mensuplarıyla bir araya geldi. İmamoğlu, son günlerde konuşulan AFAD’daki deprem toplantısına davet konusunda sessiz kalmasının bazı çevrelerce manipüle edildiğini belirterek, “3 gündür önüne gelenin bu toplantı ile ilgili yorum yapmasını, konuşmasını esefle kınıyorum. Bakanların, bazı siyasi parti temsilcilerinin bu konuyla ilgili, benim şahsımı hedef alarak, bu süreci bu şekilde yorumlamasını kınıyorum. Çok ayıp. Suskunluğumu fırsata çeviren insanları da acizlik olarak yorumluyorum. Çağrıldığım her devlet toplantısına, devletimin beni çağırdığı her toplantıya koşa koşa giderim” dedi. “Suskunluğumun iki sebebi var” var diyen İmamoğlu, bunları şöyle sıraladı: “Bir tanesi bu depremin önüne geçmemesi ile ilgili direncim ve ısrarım. İkincisi de devlet terbiyem, devlet adamlığı terbiyemdir. Herkesin de bu hassasiyetle davranmasını beklerdim. Ama olmadı. Üzülüyorum.”...
FLORYA / İSTANBUL
Deprem toplanma alanlarıyla ilgili tartışmalara da değinen İmamoğlu, “Eğer bu şehirde siz hala sistem kurduğunuzu ve kurulan sistemde de toplanma alanlarının mükemmel olduğunu savunuyorsanız, 16 milyon insan da bundan mutluysa, ben de mutlu olurum. Çıkar milletimin önünde, milletimden özür dilerim. Ama değil! Ben, kafamı kuma sokamam. Bu mu rahatsız etti? Ya da benim bulunmam gereken ortamlarda bulunmamam, sizi bunun için mi rahatsız etti. Ben, bu şehrin geçmişinden bugüne kadar yapılan yanlışlarla yüzleşecek bir yönetici olduğum gibi, yarınlara dönük atacağım adımlarımda da kararlı olacağım. Bu şehre hata yaptırtmayacağım. Bu şehre, insanların sesini dinleyerek, asla ve asla ihanet edilmesine müsaade etmeyeceğim” diye konuştu.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Florya’daki başkanlık konutunda gazetecilerle bir araya gelip gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İmamoğlu şunları söyledi:
“DEPREM TOPLANMA ALANLARIYLA İLGİLİ ENVANTERİ BASINLA PAYLAŞACAĞIZ”
“Sizlerle, depremle ilgili süreci analiz etmek adına buluştuk. Yaşadığımız depremi her gün hatırlatan artçıları da devam ediyor. Ben olaya şöyle bakıyorum: Depremi hiç unutmamayı, her zaman hafızamızda diri tutmayı ve bu konuda herkesin sorumluluğu üstlendiği günleri istiyoruz. Bu konuda biz kararlıyız. Şu anda tümüyle deprem sürecine odaklı çalışmalarımızı kurum içerisinde yürütüyoruz, yönetiyoruz. Öncelikle bazı tartışmaların sona ermesi adına, deprem toplanma alanlarıyla ilgili envanteri çok yakın bir zamanda basınımızla paylaşacağım. Bunu paylaşmakla kalmayacağız. Deprem toplanma alanlarının yeterliliği konusunda yaptığımız çalışmada nasıl bir yol haritamız olacağını anlatacağız. İnsanlar, İstanbul’da en azından bir afet sonrası süreçte, deprem toplanma alanlarıyla ilgili bizim eylem planımızı öğrenmiş olacaklar. Bu sürecin çözülmüş haliyle İstanbul halkıyla buluşmasını sağlamak en önemli temennimiz.”
“SUSMAMIN FIRSATA ÇEVRİLMESİNE İZİN VERECEK KİŞİLİĞE SAHİP DEĞİLİM”
“Deprem, tek başına afeti ya da afet sonrasını konuşmak değil. Genelde böyle yapıyoruz. Bizim için esas olan, depreme hazırlık yapmak. Bu ne demek? Bu şehrin insanlarının yaşadıkları, çalıştıkları, eğitim gördükleri alanlarda, özellikle kamu alanlarında ve kendi müstakil alanlarında sağlam bir yapıya sahip olmalarını sağlamak. Bu konuda her türlü hassasiyete sahibiz. İstanbullular, bu konuda etkili bir dönemi İBB nezdinde yaşayacaklar. Deprem, bu kentin en hayati konularından bir tanesi, belki de en önemlisi. Geçen günlerde katıldığım bir TV programında bana, ‘Sayın Cumhurbaşkanı’yla bir araya geldiğinizde ilk neyi konuşacaksınız’ diye sorduklarında, ‘Depremi konuşacağım’ demiştim. Biz, o gün daha depremi yaşamamıştık. Bu benim, İBB Başkanı olarak depreme verdiğim önemin bir göstergesi. Yapılan bütün polemiklere rağmen 3 gündür susuyorsam, elbette bir sebebi var. O da bu depremin, polemiklere kurban gitmemesine olan hassasiyetimdendir. Susmamın fırsata çevrilmesine de asla zemin taşıyacak ya da izin verecek bir kişiliğe de asla sahip değilim. Ben, 16 milyon kişinin yaşadığı bu kentte halkın tercihiyle, en yüksek oyla seçilmiş İBB Başkanıyım. Bazıları benden ‘Şehirden sorumlu arkadaş’ diye bahsediyor. Bu, onların acizliğini gösterir. Bu dili kullananların sürece saygısının olmadığını gösterir. Bu, beni çok derinden üzüyor. ‘İBB Başkanı’ diyebilmek, aslında çok değerli ve önemlidir. 16 milyon İstanbulluya gösterilen saygının karşılığıdır. Diyememenin de psikolojik bir temeli vardır; o benim işim değil. Bu psikolojik temeli ve bu sorunu kendileri sorgulasınlar. Ya da onlara yardımcı olacak arkadaşlar da bunu irdelesinler.”
“DAVET EDİLDİM VE KOŞA KOŞA GİTTİM”
“Gelelim davet meselesine. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısına yürekten katılıyorum; onu söyleyeyim. İBB Başkanı, bir şekilde devletin deprem toplantısına davet edilmiş de katılmamışsa, büyük ayıp etmiştir, büyük yanlış yapmıştır. Kesinlikle de siyasetini yapıyorsa da bu en büyük ayıptır. Ama bu böyleyse! Siyaset yapmak isteyen bir kişi, bir gün önce çağrıldığı bir toplantıya koşa koşa gittiği bir toplantıya, ki deprem olur olmaz aradığım ilk kişi, bu şehrin valisidir. Sayın Vali’mizi 15.00 civarlarında aradım, ‘Ben, havaalanından AKOM’a geçiyorum. Bilginiz olsun. Bir şey olursa da haberleşelim sayın Vali’m’ dedim. Ben, 18.30’a kadar AKOM’da çalışmalarımızı sürdürdüm. O saatten sonra da sokağa çıkan insanları ziyaret etmek adına Bağcılar’a giderken, birkaç kilometre kala aldığım telefonla yönümü değiştirdim ve 20-25 dakika sonra Valilik’teki toplantıda oldum. Davet edildim ve koşa koşa gittim. Sonrasında da katıldığım iki TV programında da o toplantının gerekliliğini, sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısının da orada ortaya koyduğu, hesap sorduğu tavrını da önemli ve değerli bulduğumu söyledim. Siyaset yapacak insanın orada ne işi var ya da televizyonlarda niçin böyle konuşuyor?”
“ŞAHSIMI HEDEF ALANLARI KINIYORUM”
“Bu kadar net bir tavrı ortaya koyan bir kişi olarak, 3 gündür önüne gelenin bu toplantı ile ilgili yorum yapmasını, konuşmasını esefle kınıyorum. Bakanların, bazı siyasi parti temsilcilerinin bu konuyla ilgili, benim şahsımı hedef alarak, bu süreci bu şekilde yorumlamasını kınıyorum. Çok ayıp. Suskunluğumu fırsata çeviren insanları da acizlik olarak yorumluyorum. Çağrıldığım her devlet toplantısına, devletimin beni çağırdığı her toplantıya koşa koşa giderim. Suskunluğumun iki sebebi var: Bir tanesi bu depremin önüne geçmemesi ile ilgili direncim ve ısrarım. İkincisi de devlet terbiyem, devlet adamlığı terbiyemdir. Herkesin de bu hassasiyetle davranmasını beklerdim. Ama olmadı. Üzülüyorum.”
“BU ŞEHRE HATA YAPTIRTMAYACAĞIM”
“Eğer bu şehirde siz hala sistem kurduğunuzu ve kurulan sistemde de toplanma alanlarının mükemmel olduğunu savunuyorsanız, 16 milyon insan da bundan mutluysa, ben de mutlu olurum. Çıkar milletimin önünde, milletimden özür dilerim. Ama değil! Ben, kafamı kuma sokamam. Bu mu rahatsız etti? Ya da benim bulunmam gereken ortamlarda bulunmamam, sizi bunun için mi rahatsız etti. Ben, bu şehrin geçmişinden bugüne kadar yapılan yanlışlarla yüzleşecek bir yönetici olduğum gibi, yarınlara dönük atacağım adımlarımda da kararlı olacağım. Bu şehre hata yaptırtmayacağım. Bu şehre, insanların sesini dinleyerek, asla ve asla ihanet edilmesine müsaade etmeyeceğim. Onun için bu millet beni seçti. Onun için benim o sürece bakma anlayışım budur. Ben, bu süreç kapansın istiyorum. Konu da kapansın. Siyaseti unutalım. İşimize bakalım. Bu şehrin insanlarının bizden beklentisi var. Deprem ile ilgili sürece dair, insanların bizden eylem planı, hareketlilik beklentisi var. İnsanlar, şu anda on binlerce binada, sıkıntılı binalarda ya yaşıyor ya da yaşamaya çalışıyor. Bunları çözmemiz lazım.”
“BEN ÇAĞRILMADIM”
“20 sene geçti 1999 depreminden bu yana. Konumuz bu olmalı. Ama görüyorum ki, devleti yöneten bir kısım insan, sürece böyle bakıyor. Bunu iddia eden insanlar şunu açıklayacak. Beni kim çağırdı? Kim aradı? Kaçta aradı? Nasıl aradı? Bunu ispat etsinler. Desinler ki, ‘Biz İmamoğlu'nu aradık’. Oraya gelen insanlar, bir şekilde davet edildi her halde. Ben çağırılmadım. Birim başkanları çağrıldığı için, orada görevleri vardı ve gittiler. Ama ben çağırılmadım. Dolayısıyla ben, çağırılmadığım gibi yine gittim Lojistik Merkezi’mizi hem analiz hem tahlil ettim hem de basına tanıttım. Sonra da AKOM'da çalışmalarıma devam ettim. Yani günümü yine deprem gündemli geçirmek için arkadaşlarımla çalışmalara devam ettim. Buradan bazı gazeteci arkadaşlara da seslenmek istiyorum. Gazeteci arkadaşların yaptıkları açıklamadan sonra, Valiliğin açıklamasına dair, ‘Özür diliyoruz ve benzeri’ açıklamalarını da kabul etmiyorum. Burada bir taraf var. Açar öğrenirsiniz. O bakımdan bir kısım, bu şekildeki tavırları ve açıklamaları biraz zavallı açıklamalar olarak görüyorum, çok üzülüyorum. Bir bakanın açıklamasını kendisine referans kabul edip, bu referans üzerinden 'Yeri belliydi' denilmesi doğru değil. ‘Toplantıda nerede oturacak? Çağıralım mı, çağırmayalım mı?' biz bu tavırları görüyoruz. Bazı şeyleri çok daha net anlatırız ama devlet terbiyemiz buna müsaade etmiyor. Artı, 16 milyon insanın öncelikleri, bunları bana daha fazla deşifre etmeme müsaade etmiyor. Çok net söylüyorum: Seçim bitti! İşinize bakın. İşimize bakalım. Ortak masalar kuralım. Bu şehrin sorunlarını çözelim. Benim için deprem, bu şehrin en hayati ve en öncelikli sürecidir, meselesidir. Sizi çözüme ve bir aradan çalışma ortamına davet ediyorum.”
“28 BİRİM BAŞKANINDAN SADECE 2’Sİ İBB’DEN!”
Açıklamaların ardından İmamoğlu, gazetecilerin bu konudaki sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, "Siz çağrılmadıysanız, genel sekreter yardımcılarınız nasıl katıldılar?" sorusuna İmamoğlu, şu cevabı verdi: "Her konuşmayı burada anlatmak durumunda değilim. Kişiler ve kurumlar, arasındaki görüşmeler nettir. Bir gün önce söylediğim gibi, AFAD'ın 28 birim başkanı var. '28 birim başkanından yarın rapor alacağım ve hesap soracağım' diyen sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bu 28 birim başkanını davet ediyor. Bunlara saat ve yer bildiriliyor. Bu toplantıyla ilgili genel sekreter yardımcımızın süreci takip etmesi için talimat verdim. Olay bu. Sadece iki birim başkanı değil, bir genel sekreter yardımcımızın da olması ve süreci takip etmesi talimatı veriyorum. 28 birim başkanında sadece 2'si İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden."
“DAHA ÖNCE SÜREÇ AKOM’DAN TAKİP EDİLİRDİ”
İstanbul Valisi Ali Yerlikaya'yı toplantıdan önce aramadığını, yapılan açıklamanın ardından arayıp tepkisini dile getirdiğini belirten İmamoğlu, "Vali Bey'i sadece valilik açıklamasından sonra aradım. Toplantıyı öğrendiğimde aramadım. Kendilerine açıklamanın doğru olmadığını söyledim. Fikrimi paylaştım. Oradaki konuşmalar iki devlet adamının arasındaki konuşmalardır" ifadelerini kullandı.
Bir gazetecinin "Çok net ifade etmenizi rica ediyorum. Gerçekten istenmiyor musunuz? Toplantılara davet edilmiyor musunuz?" şeklindeki sorusuna İmamoğlu, "O toplumun takdirinde. Analiz etmeye kalkarsak, birinci gün ben niye 18.30'da çağrıldım. Deprem 14.59'da oldu. Ben koşa koşa AKOM'a gittim. İstanbul'un en donanımlı takip merkezi AKOM'dur. Daha detaya girmeyeyim. Daha önce birçok afette, devletin bütün yetkilileri, İBB'nin AKOM Merkezi'nden süreci takip etmiştir. Valisi, diğer unsurlarıyla beraber. Ben Vali Bey’i arayıp, 'AKOM'a gidiyorum' dedim ve AKOM'a gittim. Niye 18.30'da çağırıldım? Acaba gelişen tepkilerden dolayı mı çağrıldım? Dolayısıyla birilerinin beni bir masada isteyip istememesi benim umurumda değil. 16 milyon insanın sorumluluğu benim üstümde. Bu sorumluluğu yerine getirmek adına da gereğini yapmak için işime bakarım" şeklinde yanıt verdi.
“BİR SONRAKİ AFAD TOPLANTISINA ÇAĞRILMADIM”
İmamoğlu, "Depremden sonra tüm birimlerin katıldığı toplantı 18.00'den sonra Valilikteki AFAD Yönetim Merkezi'nde yapıldı. Sizi oraya mı davet ettiler" sorusuna ise, "Beni ilk gün oraya çağırdılar. Ben çağrıldım. Zaten koşa koşa gittim. 19.00'da oradaydım. Ama ikinci gün ben çağrılmadım. Valilikteki toplantı 15.00'ten sonra başladı. Ama bizim oraya gelişimiz 19.00 gibi oldu. Bir sonraki AFAD toplantısına çağrılmadım" yanıtını verdi. "Büyükşehir Belediye Başkanları Komisyonu, sizin önerinizle kuruldu. Sayın Fuat Oktay'ın Mansur Yavaş ve Yılmaz Büyükerşen'i arayıp önerileri istediği, sizin de bunu Mansur Yavaş'tan istediğiniz iddia edildi. Bu doğru mudur? Görüşünüz nedir?" şeklindeki bir başka soruya İmamoğlu, şu yanıtı verdi: "Ben, komisyon kurulmasını öneren kişiyim. Açıklamamdan sonra bunu söyledim. Cumhurbaşkanı da komisyon kurulmasını doğru buldu. Buna da çok sevindiğimi söyledim. Sayın Cumhurbaşkanı üç isim zikretti. Ancak benden rapor istenmedi. Ben de Fuat Beyi aradığımda yanıtı, 'Siz komisyonda yoksunuz' oldu. Ben kendisine 'Komisyon meraklısı değilim' diye cevap verdim. Daha sonra 18.30'daki toplantıdan sonra kendileri, 'Sizi de davet edeceğiz. Rapor yollarsanız seviniriz' dedi. Böyle bir gelişme yaşadık geçen hafta."
“POLEMİĞİN İÇİNE GİRMEM”
İmamoğlu, “Genel Sekreter Yardımcınızın ve birim başkanlarınızın toplantıya katıldığını söylediniz. Neden açık bir şekilde, ‘Ben davet edilmedim’ demediniz?” sorusuna, “Yakışmaz. Beni davet ettiler, etmediler; ben bu polemiğin içine girmem. Depremle uğraşıyoruz. Yani ben karşı tarafın bu işi bu hale getireceğini düşünmedim bile. Sadece Genel Sekreter Yardımcımız orada, birim başkanlarımız çağrıldı orada, çalışmanın içinde deyip geçtim. Ama benim bu sözümü sanki çağrıldı da gitmedi diye algılayıp sonra bunu bu şekilde yönetmeye çalışan devletin yöneticileri habire 3 gündür konuşunca cevap vermek zorunda kaldım. Bugün buna cevap verme sebebim bu. Suskunluğum ikrardan değildir, suskunluğum devlet terbiyemin gereğidir ve sürece olan hassasiyetimdir. Konu depremdir. İnsanların canı söz konusudur. Tümüyle suskunluğum bundandır. İmamoğlu, “Onları da biz davet ettik, ondan dolayı kamuoyunda çıkanlar gerçeği yansıtmıyor denilerek bir yazılı açıklama yapıldı” hatırlatmasına, “Valiliğin yaptığı yazılı açıklamadan kimin ne anladığını ben anlayamadım. Zaten açıklamanın üzerine Vali Bey’i arayıp, bu açıklamanın yanlış olduğunu dile getirdim. Telefonla aramamın tek sebebi o” yanıtını verdi.
GAR İHALESİ…
İmamoğlu, “Haydarpaşa Garı ihalesine” yönelik sorulan soruya, “Çok üzücü. Bu konu, bu haftanın ayrı bir üzücü konusu. Ben bunları konuşmak istemezdim. Ben, bugün halkımıza verdiğimiz sözleri yerine getirmenin keyfini konuşmak isterdim. Dün 150 kreşin başlangıcını yaptık. 150 kreşin 15 bin çocuğumuza katacağı değeri konuşmak isterdim. 150 kreşin 15 bin anneye iş imkanı sağlaması atmosferini konuşmak isterdim ama ne yazık ki bunları konuşuyoruz. Haydarpaşa-Sirkeci meselesi de çok önemli bir mesele. İkisi de İstanbul’un simgesi. Göçün simgesi. İstanbul’a gelişin simgesi. Hele hele Haydarpaşa, Anadolu’nun İstanbul’a gelişinin ilk anıdır. Dolayısıyla bu simgesel alanların ne olacağı tümüyle İstanbul’un hatta bütün Türkiye’nin ilgisini çekiyor. Bunu elbette biz de takip ediyoruz. Ulaştırma Bakanlığı iki simge alanın depolarını arazisiyle beraber ihaleye çıkarıyor. İhaleye çıkardığı yerlere de biz katılma kararı veriyoruz. Niye? Bir ticari faaliyet yok. Buralar sit alanı zaten üstüne var olanların dışında bir şey yapamazsınız. Çok güzel. Para da kazanamazsınız. Bu da çok güzel. Yav kardeşim kanun sana bir imkan tanıyor. Diyor ki bu tür yerleri kamu kurumları ile konuşun uygun kamu kurumlarına devredebilirsiniz. Protokol yapabilirsiniz ve o kamu kurumları tarafından işletilebilir. İstanbul’da da bunun merkezi İBB’dir. Bunun yüzlerce örneği var İstanbul’da. Orman Bakanlığı’nın yaptığı Ulaştırma Bakanlığı’nın yaptığı. Birçok kamu kurumunun yaptığı yüzlerce örnek var. Peki. Siz bu kadar uyumlu yeri ihaleye çıkarıyorsunuz ve şartnameye diyorsunuz ki 20 milyon liralık dijital teçhizatı olacak. Yav 20 milyon liralık dijital taçhizat demek Türkiye’de ya bir ya iki televizyon kanalında vardır. Yani bir kere siz bu açıklamayı yapmadan önce nasıl ihaleye çıktığınızı anlatacaksınız. Ben buradan bu açıklamayı yapan Genel Müdüre sesleniyorum. Bir de bu hararet ne yani? Efendim İBB rekabeti engelleyen bir şekilde ihaleye girmiş olur. Bu yanlıştır. Bu hararet ne? Size bu açıklamayı yaptıran motivasyon ne? Üzüntüyle takip ediyorum. Önerim yol yakınken buranın İBB ile iki kamu kurumu arasında bir sözleşme yapın devredin. Biz de ticaret yapmadan o yapıları o alanı sit alanını tamamen kültüre sanata adayarak bu şehre nitelikli bir çalışma hediye edelim. Hemen hızlıca pırıl pırıl şekliyle. Yani bakanlığın bunu yapmayıp tam tersine bir açıklama yaparak, rekabeti engelleyici vs. Bir mahkeme sonunda yapılacak açıklamayı yani mahkemenin yapması gereken açıklamayı ihale çıkan bir kurumun genel müdürü yapıyor. Çok yazık. Çok ilginç. Biz bu ihaleye giriyoruz ve İstanbul halkına yakışan bu yerin İstanbul halkına ait yani İBB uhdesinde kültüre sanata adanmış bir şekilde bir alana dönüşmesini sağlayacağız. Bunu sağlamak adına da dilerim ve isterim ki herkes bize yardımcı olur. Ha ihalesiz verirlerse ki kanun buna müsaade ediyor. Biz ona da hazırız” dedi.
“HESAP SORACAK VARSA, BEN BURADAYIM”
İmamoğlu, “CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yerel seçimler öncesinde öğrencilere servis olarak CHP’li belediyeler ücretsiz hizmet verecek dediler. Ama sizin danışmanınız geçtiğimiz günlerde, ‘Bu sayın İmamoğlu’nun sözü değildir, CHP Genel Merkezi ve reklamcısının sözüdür’ dedi. Şu anda İstanbul’da zaten ekonomik durumu iyi olan aileler çocuklarını servisle okula gönderiyorlar. Siz, İstanbul’un ana arterlerini düzenleyerek sabah ve akşam olarak maddi durumu olmayan çocukların okullara yakın yerlere ulaşmasını sağlayacak ring seferleri düzenleyebilir misiniz? Aynı zamanda Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözünü de yerine getirmiş olur musunuz?” sorusuna, “Öneriniz için teşekkür ederim. Birincisi ihtiyacı olan ailelere hem eğitim desteği hem de nakdi destek konusunda özel bir çalışma yürütüyoruz. Tam da sizin söylediğiniz gibi genel merkezin ortaya koyduğu taahhüt genel başkanın Türkiye genelinde yapmış olduğu taahhüt Türkiye genelinde ihtiyacı olan kişilere servis desteğidir. Çok net söyleyebilirim ki bizim İstanbul’da tüm öğrencilere servis taahhüdümüz yoktur. Net böyle bir şey yok. Genel Merkezin de yoktur. Genel Merkezin servis taahhüdü ihtiyacı olan öğrenciler içindir. Danışmanımın konusu geçmişken çok önemli bir şey söylemek istiyorum. Benim danışmanım üzerinden bana saldırma gelenekleri gelişiyor. Benim danışmanımın bir şirkette değil, iki üç şirkette yönetim kurulu başkanı… Arkadaşlar, elimizde bir genelge var. Genelgeden dolayı biz, henüz genel kurul yapamıyoruz. Genel kurul yapamadığımız dönemde bir kısım siyasi istifaların yerine, etrafımızdaki 9-10 arkadaşa fazla fazla görevlendirmeler yazdık. Bu görevler, o günün hızlıca yönetilmesi adına verilmiş görevlerdir. Biz bugün genel kurul yasak layık gördüğümüz insanların tek tek bir takım şirketlere yönetim kurulu adayı olarak gösterdiği ve o şirketlerin yönetim biçimini şekillendirmeyi istiyoruz. Ama bir genelge şu an buna müsaade etmiyor, kanuna aykırı biçimde meclis onayı istiyor. İki, bunun davası Danıştay’da devam ediyor. Dolayısıyla bu süreç devam etmektedir. Bir başka husus bir şirketten bir maaş iki şirketten iki maaş da almıyor. Kural gereği birkaç yerde görev alabilir ama birinden maaş alır. Benim danışmanım üzerinden beni vurmaya yaralamaya kimse kalkmasın. O kararları veren benim. Hesap soracak varsa, ben buradayım.”
HABER: Halime Yağmur AKDAĞ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 471680
Başkan Ekrem İmamoğlu’nun AFAD toplantılarına davetiyle ilgili İBB’nin resmi Twitter hesabından açıklama yapıldı. Açıklama şöyle...
Zorunlu Açıklama:
İstanbul Valiliğimizce bugün İBB Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nun değerlendirmelerine müteakip yapılan yazılı açıklamadaki çelişkiler üzerine zorunlu bilgilendirme ihtiyacı doğmuştur. Öncelikle ilk açıklamada daveti teyid eden valiliğimiz bugünkü açıklamasında ise davet teyidi yerine bunun bir "görev ve sorumluluk" olduğunu belirterek ilk açıklaması ile ters düşmüştür. Bir diğer çelişki ise, Valiliğimiz Büyükşehir belediye başkanının, İl Afet ve Acil Koordinasyon Kurulu’nun doğal üyesi olduğunu ifade etmiştir. Oysa Valiliğimizin bağlı olduğu T.C İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu bugün bir gazeteciye yaptığı açıklamada kendisine “Normalde bu toplantının protokolünde belediye başkanı yok” dendiğini açıkça belirtmiştir. Öncelikle bu konuda idari makamların ortak bir kararı olmasını arzu ederiz. Devletimizin davet ettiği her toplantıya katılmak İBB Başkanı adına gurur verici bir ödevdir. Asıl devlet geleneğimize uymayan tavrın kamuoyu önünde maalesef yine kamu görevlileri marifetiyle İBB kurumu ve Başkanı’nın hedef gösterilmesi anlayışıdır.
Kamuoyuna Saygı ile Duyurulur
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 147326
Akdeniz'de, Muğla'nın Marmaris ilçesi açıklarında, Richter ölçeğine göre 4.0 büyüklüğünde deprem meydana geldi...
AFET ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem Dairesi'nin verilerine göre, saat 10.50'de, Akdeniz'de 4.0 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Muğla'nın Marmaris ilçesinin 89,03 kilometre açığındaki depremin 15,00 kilometre derinlikte olduğu kaydedildi.
HABER: Mertcan YILMAZ
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 674794
Uluslararası Suriye Konferansı'nda konuşan CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Aklımızdan çıkarmamamız gereken bir gerçek var. O da Suriye'nin barışı ile Türkiye'nin huzurunun iç içe geçmiş olduğu gerçeğidir. Bunun için Ankara ile Şam arasındaki yolun barışa giden en kestirme yol olduğunu ve Suriye'nin geleceğine ancak Suriye halkının karar verebileceğini hiç unutmamalıyız" dedi...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP tarafından "Suriye'de Barışa Açılan Kapı" teması ile gerçekleştirilen Uluslararası Suriye Konferansı'nın açılış konuşmasını yaptı.
Türkiye'nin Suriye ile ortak tarihi ve kültürel bağlara sahip olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bir an önce dostluk ve iyi komşuluk ilişkilerini yeniden kurmak isteyen bir siyasi partinin genel başkanı olduğunu ifade etti.
Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesine sahip çıktıklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Mart 2011'de Suriye'de iç karışıklıklarla başlayan, daha sonra ülke geneline yayılan ve dış müdahalelerin de etkisiyle derinleşen iç savaş, kısa sürede küresel ölçekte büyük bir insani felakete dönüştü. Türkiye, bölgemizdeki bu yangını söndürebilecek kapasiteye sahip, güçlü ve itibarlı bir bölge ülkesi iken uygulanan yanlış Suriye politikası nedeniyle komşumuzdaki yangının büyümesine sebep oldu. Ve bu yangın hiç tereddütsüz doğrudan Türkiye'yi de etkiledi. İşte bu konferans, bölgemizdeki yangını söndürme istek ve niyetimizin, Türkiye ve Suriye halkları arasındaki tarihsel bağlara ve kardeşliğe verdiğimiz önemin, bölgemizin huzur ve refahına katkı yapma çabamızın ve her şeyden önemlisi, Türkiye'nin dış politikasının yeniden barışçıl temeller üzerinde yükselmesine yönelik özlemimizin bir çabasıdır."
'YAKLAŞAN TEHLİKEYE KARŞI UYARDIK'
Kılıçdaroğlu, CHP olarak bu konferansla Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkileri onarmak için, Suriye'de savaşın başladığı 2011 yılından bu yana attıkları adımlara yenisini eklediklerini belirterek, daha önce yaptıkları dokuz öneriyi okudu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Hatırlatmam gerekirse 2011 yılından bu yana 'Suriye'de akan kan dursun, bölgemizde barış rüzgarları essin' diye, Suriye yönetimiyle Eylül 2011'de, Suriye muhalefetiyle ise Aralık 2012'de temas ederek diyalog ortamı kurmaya çalıştık. Nisan 2012'de TBMM'de bir genel görüşme önerisi vererek Suriye konusunda bütün siyasi partilerin barıştan yana ortak bir tutum almaları için çaba gösterdik. Yine Nisan 2012'de İstanbul'da bir "Arap Baharı konferansı" toplayarak bölgemizin barışa, eşitliğe ve özgürlüğe olan özlemini dile getirdik."
'İKTİDAR REDDETTİ'
"Ağustos 2012'de Suriye'deki savaşa son vermek için Türkiye öncülüğünde bir uluslararası konferans toplanmasını önerdik, iktidar tarafından reddedilen önerimizin bir benzeri Cenevre Süreci olarak bugün işlemektedir. Şubat 2013'te Sosyalist Enternasyonal bünyesinde bir Suriye Çalışma Grubu kurulmasını sağladık. Mart 2013'te dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon'a Suriye konusunda çözüm için önerilerimizi içeren bir mektup gönderdik. Haziran 2016'da ülkemizdeki Suriyeli sığınmacılar sorununa sosyal demokrat bir perspektifle çözüm önerileri üreten bir kitap yayımladık, aynı konuda Mart 2019'da da iki adet rapor yayımladık. Mayıs 2018'de açıkladığımız seçim bildirgesinde, "Orta Doğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı", OBİT'in kurulmasını önerdik."
'OBİT BARIŞIN ÖNCÜSÜ OLACAK'
Gururla ifade etmek isterim ki başta Orta Doğu ülkeleri olmak üzere özellikle Orta Doğu'ya yönelik hassasiyeti bulunan tüm ülkelerin siyasi ve/veya diplomatik temsilcileri OBİT'i bölge için en önemli önermelerden biri olarak kabul ettiklerini ifade ediyorlar. İlk etapta Türkiye, İran, Irak ve Suriye'nin katılımıyla kurulmasını öngördüğümüz OBİT'in kısa sürede bölgeden tüm dünyaya yayılacak barışın öncüsü olacağına inanıyoruz. Eylül 2018'de İdlib konusunda altı maddelik bir çağrı yaparak yaklaşan tehlikeye karşı bütün sorumluları uyardık."
Kılıçdaroğlu, tüm bu çabalarının amacı ise Orta Doğu'da kanı durdurmak ve bölge halklarının eşitlik ve kardeşlik içinde yaşamalarını sağlamak olduğunu ifade etti.
İzlenen dış politikanın Türkiye'nin çıkarlarına endekslenmiş bir dış politika olmadığını öne süren Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin 90 yıllık dış politikasının kısa bir süreç içinde perişan edildiğini ve bütün birikimlerin çöp sepetine atıldığını, Orta Doğu'ya mezhep eksenli bakılmasının Türkiye'nin tarihinde görülmediğini söyledi.
'ULUSLARARASI HUKUKTAN YANAYIZ'
Kemal Kılıçdaroğlu, eskiden Türkiye'nin Orta Doğu'da "tarafsız" olarak görüldüğünü, son yıllarda izlenen dış politikayla bu tarafsızlığını yitirdiğini savunarak, "Şimdi komşularımız 'Türkiye bize neden düşman?' diye soruyorlar. Şu hususun altını kuvvetle çizmek isterim. Biz uluslararası hukuktan yanayız. Silahlı müdahaleler bakımından uluslararası meşruiyetin tek kaynağı hala BM Güvenlik Konseyi'nin kararlarıdır. Uluslararası hukuka ve sağduyulu bir dış politikaya saygı göstererek hareket etmek zorundayız. 2011 yılından bu yana yaşadıklarımız ve bugün geldiğimiz nokta, CHP'nin konuya ilişkin tutumunun ne kadar isabetli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle doğru bildiğimiz yolda, yürümeye devam edeceğiz." dedi.
SURİYE İÇİN YENİ ANAYASA KOMİTESİ
Suriye'deki savaşın sona ermekte olduğuna ilişkin kanaatin her geçen gün güçlendiğini, Ankara ve Şam'ın önlerinde yanıt bekleyen sorular bulunduğunu ve barışa doğru atılması gereken adımların olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Öncelikle, Suriye Anayasası'nı yazacak bir Anayasa Komitesi'nin nihayet oluşturulmasını not ediyor, yeni anayasanın Suriye'nin demokratikleşmesini sağlamasını ve Suriye halkının geleceğini aydınlatmasını diliyoruz. Anayasa Komitesi hepimizin bildiği gibi Suriye yönetiminin, Suriye muhalefet temsilcilerinin ve sivil toplum kuruluşlarının belirledikleri 50'şer isimden oluşan 150 kişilik bir listedir. Bu komitenin dış müdahalelerden uzak bir şekilde, Suriye halkının ortak çıkarları zemininde mutabakat sağlamaya odaklanması beklenir. Aynı şekilde, Suriye'nin farklı dil, din, mezhep ve etnik aidiyetlerinin oluşturduğu çoğulcu ve seküler toplum yapısının korunmasına da özen gösterilmesi büyük önem taşımaktadır. Biz hep savunageldik, bugün de aynı kararlılıkla savunuyoruz. Suriye'nin geleceğine Suriye halkının karar vermesi demokrasinin, egemenliğin ve bağımsızlığın olmazsa olmazıdır."
Kılıçdaroğlu, İdlib'deki gelişmelerin son derece kaygı verici olduğunu, İdlib'de El Kaide ve türevi örgütlere mensup, on binlerce teröristin Türkiye'ye sızma olasılıklarının ülkenin güven ve istikrarı için ciddi bir tehlike olduğunu ifade ederek, İdlib'deki gözlem noktalarındaki askerlerin can güvenliğinin herkesin ortak kaygısı olduğunu dile getirdi.
BEŞ ÖNERİDE BULUNDU
"Türkiye'ye sığınan milyonlarca Suriyelinin durumu demokratik dünyayı düşündürmelidir" diyen Kılıçdaroğlu, "Türkiye çok uzun süredir terör örgütlerinin hedefi altındadır. Ülkemiz içinde teröre karşı sürdürülen mücadelenin, sınırlarımızın ötesinde sürmesi ise uluslararası anlaşmaların ve angajmanların sağladığı bir haktır. Bu bağlamda, Türkiye'nin kendi güvenliğini sağlamak amacıyla Suriye toprakları üzerinde sürdürdüğü terörle mücadelenin meşruluğuna inanıyoruz. Ancak terörle mücadelenin Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygı gösterilerek ve doğrudan Şam yönetimiyle ilişki kurularak sürdürülmesinin en doğru yol olduğu inancındayız." dedi.
Kılıçdaroğlu, beş öneride bulunarak konuşmasını şöyle tamamladı:
"Aklımızdan çıkarmamamız gereken bir gerçek var. O da Suriye'nin barışı ile Türkiye'nin huzurunun iç içe geçmiş olduğu gerçeğidir. Bunun için Ankara ile Şam arasındaki yolun barışa giden en kestirme yol olduğunu ve Suriye'nin geleceğine ancak Suriye halkının karar verebileceğini hiç unutmamalıyız. ABD ve Rusya'nın çıkarları arasında savrulmamak için, toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlık, egemenlik ve iyi komşuluk ilişkileri ilkelerine dayanan, bütünlüklü ve uyumlu tek bir Suriye politikası izlemeliyiz. Suriye yönetimi başta olmak üzere, uluslararası hukuka ve ilişkilere dayalı, meşruluğu olan bütün aktörlerle, tıpkı burada olduğu gibi konuşarak diplomasiyi etkin kılmalıyız. Bugüne kadar, uluslararası hukuk ve meşruiyete aykırı bütün hamlelerimizi yeniden gözden geçirmeliyiz. Suriye yeniden güvenli ülke olduktan sonra ülkemizdeki sığınmacıların gönüllü geri dönüşlerini teşvik etmeli ve bu amaca uygun politikalar geliştirmeliyiz."
Konferansta, "Suriye sorunun uluslararası boyutları", "Suriyeli sığınmacıların karşılaştıkları sorun", "Toplumsal yaşam ve uyum", "Bölgedeki aktörlerin strateji konumları; Suriye'deki güncel duruma askeri ve hukuki açıdan bakış" ile "Yerel yönetimlerin rolü; sorunlar ve öneriler" başlıkları alanında uzman kişiler konuşacak.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1534012
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKOM’u ziyaret ederek, BB Başkanı Ekrem İmamoğlu’ndan çalışmalar ve İstanbul’un depreme hazırlık durumu hakkında bilgi aldı. Kenti, İstanbul’a aşık bir yönetimin yönettiğini belirten Kılıçdaroğlu, “İstanbul'a aşık bu insanlar. İstanbul’un deprem riskini, bir şekilde tümüyle ortadan kaldırmak istiyorlar. Ellerinden gelen her çabayı harcamak istiyorlar. Onlar, sadece merkezi hükümetin kendilerine engel olmamasını istiyorlar, o kadar. İstanbul’a aşık olan, 7’sinden 70’ine İstanbulluların huzur içinde yaşamasını isteyen bir ekip var. Bu ekibe herkesin destek olması lazım” dedi...
AKOM / İSTANBUL
Gazetecilerin, bugünkü AFAD toplantısında neden olmadığı sorusunu yönelttiği İmamoğlu ise, “Burası itibarlı bir kurumdur, İBB’dir. 16 milyon insanın yerel idaresidir. Biz, mevzumuz olan konulara değiniyoruz. Mevzumuzun ilgili olmadığı konularda da bilgi almaya çalışıyoruz. Dün davet edildiğim yerdeydim. Devletimin davet ettiği her yere koşa koşa giderim ama bu gündemin, depremle ilgili şu anki yoğun gündemin yerine geçmesini şiddetle reddediyorum, kabul etmiyorum. Bu mevzuya ben dahil olmadım. Dahil olanların da bir an önce gerçek gündeme dönmesini bekliyorum. Net söyleyelim ki, devletimin davet ettiği hiçbir yere katılmamazlık etmem” yanıtını verdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKOM’u ziyaret ederek, ekibiyle birlikte kendisini karşılayanİstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’ndan çalışmalar hakkında bilgi aldı. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun da Kalıçdaroğlu’na eşlik ettiği ziyarete bazı CHP milletvekilleri de katıldı.
Toplantıda ilk konuşmayı İmamoğlu yaptı. Silivri açıklarında meydana gelen 5.8’lik depremde sevindirici olan tek şeyin can kaybı yaşanmaması olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Depremin bir başka önemli tarafı, 17 Ağustos 1999’daki büyük depremin 20’nci yılında çok önemli bir ikaz olmasıdır. 26 Eylül, önemli bir tarihtir. Depremle ilgili İstanbul’un çok da fazla hazırlıklı olduğunu düşünmüyorum. Milletimize, bir yandan raporlarımızı, bir yandan da eylem planlarımızı hazırlıyoruz. Kasım ayı itibariyle, bütün paydaşlarıyla bir deprem çalıştayı yapacağız. Mevcut durumu analiz edip, çıkaracağımız yol haritasını toplumla paylaşacağız” dedi.
İMAMOĞLU: “TOPLUMU DEPREM KONUSUNDA BİLİNÇLENDİRECEĞİZ”
Topluma genel olarak depremin “magazinsel kısmı”nın aktarıldığı eleştirisini yapan İmamoğlu, “İBB olarak odaklandığımız iş ise, deprem yaşanana kadar İBB olarak, İstanbul’un 39 ilçe belediyesi olarak, elbette ki devletimizin bütün kurumlarıyla bir araya gelerek yapacağımız iş ve işlemlerdir. Önemli konulardan biri de afete dönük, yani deprem anına dönük konularda toplumun bilinçlendirilmesi. Toplumsal hafızayı taze tutmak adına depremi sürekli hatırlatan büyük İstanbul tatbikatları yapacak düzeyde bunu milli bir mesele haline getirmektir” şeklinde konuştu.
“BU SORUNUN SİYASİ PARTİSİ OLMAZ”
İmamoğlu, şunları söyledi: “Çokça tartışılan toplanma alanları ile ilgili şunu ifade etmek isterim: 1999 depreminden sonra toplanma alanı çalışması yapılmış. 470 civarında büyük toplanma alanı belirlenmiş. Ö dönemde topluma açıklanmış. Örneğin, geçmişte Ali Sami Yen Stadı ve çevresi gibi. Bu büyük alanlar, Ali Sami Yen Stadı’nda olduğu gibi bir binaya, yapıya dönüşmüştür. Bunun gibi dönüşümlerden dolayı bu büyük toplanma alanlarından sadece 77’si kalmıştır. Sadece 20 yılda. AFAD’ın tespit ettiği acil toplanma alanlarının sayısının 2 bin 859 olduğu bilgisi veriliyor. Bu toplanma alanları ile ilgili de bizim yapmış olduğumuz tespitler, ne yazık ki bu alanların bir çoğunun deprem toplanma alanı tanımına uygun olmadığı yönündedir.200-300 metrekare alanlar şeklinde tanımlanmış 177 adet yer var. 715 adedi de 1000 metrekarenin altında. Bu alanların bir kısmı da deprem toplanma alanı olma hüviyetine sahip özelliklerde değildir. İstanbul’da deprem toplanma alanları konusunda karnemiz biraz zayıf. Bu sorumluluk, İBB ve 39 ilçe belediyesinin sorumluluğundadır. Kafamızı kuma gömecek durumda değiliz. Bu sorunun siyasi partisi olmaz.”
KILIÇDAROĞLU: “NEREYE GİTTİ O DEPREM VERGİLERİ?”
17 Ağustos 1999’da önemli bir deprem yaşadığımızı söyleyerek sözlerine başlayan Kılıçdaroğlu, “20 bine yakın yurttaşımız hayatını kaybetti. 30 bine yakın yaralımız vardı. Dönemin Başbakanı, Allah rahmet eylesin, Ecevit, İstanbul’a ulaşamadı. Büyük bir acıydı. Türkiye seferber oldu. Dünyadan pek çok yardımlar geldi. Deprem vergileriyle, yasalar çıktı. Vatandaşlar gönüllü olarak vergilerini ödedi. Yaralar sarılacaktı. İstanbul başta olmak üzere deprem riski olan bütün bölgeler dayanıklı hale getirilecekti. Şimdi şu soruyu sormaktan kendimi alamıyorum. Nereye gitti o deprem vergileri? Devleti yöneten insanların geleceği görmesi lazım. Nereye gitti bu paralar?” sorusunu yöneltti.
KILIÇDAROĞLU: “GEÇMİŞTEN DERS ÇIKARMAMIZ LAZIM”
İstanbul'daki bütün belediye başkanlarının deprem konusunda el birliğiyle çalışacaklarından emin olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Temel soru şu: 99-2019… Neden bu kadar uzun süre beklendi? Sayın Başkan, önemli bir ayrıntıya daha dikkat çekti. Toplanma alanları, 470 iken, Bunların 400'e yakınını imara açıyorsunuz. Batı'nın ya da uygar dünyanın devlet adamlarıyla bizim siyasi parti başkanlarıyla arasında bir fark vardır. Onlar riski önceden görür, bütün önlemleri alır, risk gerçekleştiği zaman insanlar hayatını kaybetmez. Geçmişten ders çıkarmamız lazım” dedi.
KILIÇDAROĞLU: “GENÇ BİR ARKADAŞIMIZ VE İYİ BİR EKİP VAR”
“Yeni bir yönetim var, genç bir arkadaşımız var, onun iyi bir ekibi var” diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şu şekilde noktaladı: “İstanbul'a aşık bu insanlar. İstanbul’un deprem riskini, bir şekilde tümüyle ortadan kaldırmak istiyorlar. Ellerinden gelen her çabayı harcamak istiyorlar. Onlar, sadece merkezi hükümetin kendilerine engel olmamasını istiyorlar, o kadar. Yapacaklar, her şeyi yapacaklar. İstanbul’a aşık olan, 7’sinden 70’ine İstanbulluların huzur içinde yaşamasını isteyen bir ekip var. Bu ekibe herkesin destek olması lazım. Başkan yine çok önemli bir şey söyledi. Bu işin partisi olmaz. Ölenler, bizim insanlarımız.
El birliğiyle bu riskin bir şekilde aşılması lazım. Bütün bunları yaparken geçmişe dönüp, geçmişte yapılanların da ne olduğunu sorgulamamız lazım. Gelecek yöneticilerin de bundan bir şekliyle ders çıkarması lazım. Aynı hataları tekrar etmemesi lazım.”
SORU-CEVAP
Toplantının ardından Kılçdaroğlu’nu uğurlayan İmamoğlu, bir kez daha kameraların karşısına geçti. İmamoğlu’na sorulan sorular ve İBB Başkanı’nın verdiği yanıtlar şöyle oldu:
AFAD’daki önemli toplantıya katılmadığınız yönünde eleştiriler var, bu konuya bir açıklık getirir misiniz?
-Devletin en önemli sorunu deprem konusu. Yani depremle ilgili süreç, hazırlıklar, çalışmalar bizim de gündemimizi ve bilgilerimizi tazeliyor.Bu konuya çok yoğunlaştık. Bu konunu, bunun önüne geçmesini istemiyorum. Net söyleyelim ki, devletimin davet ettiği hiçbir yere katılmamazlık etmem.
Davet almadınız o zaman?
-Devletimizin davet ettiği hiçbir yere katılmamazlık etmem.
31 Mart seçimlerinin iptal edilmesine neden olan sandık kurulu başkanlarının usulsüz görevlendirilmesi ile ilgili bir karar çıktı. Savcılık takipsizlik kararı verdi. Bu kararı değerlendirir misiniz?
-Ben dedim diye, tekrar soruşturma canlandı herhalde. Üzülüyorum. Bu memlekette insanlar zan altında bırakıldı. Seçim iptal edildi. Memleketimizin milyonlarca lirası harcandı. İnsanların demokrasi adına vicdanları sızladı. Dünyada itibarımız azaldı.Ama milletçe bunu tedavi ettik. Ama olan, ülkemize oldu o 3-5 ayda. Önümüze bakacağız. Ama üzüntülüyüm. Bu insanların da bence itibarıyla oynadılar. Ama takipsizlik vermesi zaten beklediğimiz şeydi.
İmara açılan toplanma alanlarının listesini açıklayacak mısınız?
-Hepsini açıklayacağız. AVM var, site var, rezidans, site var. Adına ne derseniz… Şimdi konut tabirleri de değişti. Hatta şunu yapacağız. Kasım ayındaki deprem çalıştayımıza hazırlık yapıyoruz. O çalıştayımıza başta Sayın Fuat Oktay olmak üzere, bütün yetkilileri davet edeceğiz. Zaten bir arada yapalım istiyoruz. Depremle ve bu şehrin sorunlarıyla bir arada yüzleşelim istiyoruz. Bir arada, hep beraber tespitini yapıp, çözüm bulalım istiyoruz. Bu işin Ekrem’i, Ahmet’i, Mehmet’i yok. Belki hata yapanların içerisinde CHP’li belediyeler de çıkacak. Varsın çıksın, bana ne! Dolayısıyla hep beraber hesap vereceğiz, yüzleşeceğiz. Bundan sonra sorunlara çözüm bulurken de kafamızı kuma sokmayacağız. Bu kadar basit. Sizlere öncü rapor yollarız, gider tek tek bakarsınız hatta. 2 bin 600 civarındaki mevcut toplanma alanlarının tek tek fotoğrafı, niteliği, uygunluğu, fiziki altyapısı ihtiyaçlarının giderilip giderilmediği noktasında da çalışmamızı yapıyoruz. Bunda da şeffaf olacağız. Çözümleri buldukça da tanımlayacağız.
Güngören’deki küçük bir çocuk parkında insanlar toplanmıştı. Sizin bahsettiğiniz toplanma alanlarında bu tür yerler de var mı?
-Olmaz mı! Şu anda bakın, tespit ettiğimiz öyle yerler var ki, bu tespit ettiğimiz bu toplanma alanlarının içerisinde öyle küçük yerler var ki… Örneğin bir depremde oraya ulaşmak mümkün değil. Orayı depremde toplanma alanı diye tanımlamanın bir anlamı yok.Ben diyorum ki, bu ülkede hangi makamda olursak olalım, yüzleşelim. Ben bir ayıp yapmışsam yüzleşip onu düzelteyim. Bir dönemi karalamak peşinde değiliz. Yüzleşmek peşindeyiz şu anda. Deprem toplanma alanları dahil 2019’a kadar ki 20 yıllık depremden sonraki süreçte iyi sınav vermedik. Vermedi demiyorum, yapmadı demiyorum. Şimdi iyi sınavı vermediğimiz dönemin karşılığında hep beraber bir seferberlik ilan edeceğiz. Deprem, fay hattı şöyle çatladı, şöyle enerji açığa çıkacak, şu tarihte olabilir... Bırakalım bunları. Bizim işimiz o değil. Bizim işimiz bir an önce bu şehrin kötü yapılaşma düzenine son vermek. Bu şehrin deprem toplanma alanlarını düzenlemek, bu şehrin sıkıntılı yapı stokunu güçlendirmek ya da şu an yapıldığı gibi değil makul bir sistemle kentsel dönüşümü hızlıca hayata geçirmek.
AFAD toplantısı sonrası Cumhurbaşkanı Yardımcısı açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bugün o toplantıda neden yoktunuz?
-Burası itibarlı bir kurumdur, İBB’dir. 16 milyon insanın yerel idaresidir. Biz, mevzumuz olan konulara değiniyoruz. Mevzumuzun ilgili olmadığı konularda da bilgi almaya çalışıyoruz. Dün davet edildiğim yerdeydim. Devletimin davet ettiği her yere koşa koşa giderim ama bu gündemin, depremle ilgili şu anki yoğun gündemin yerine geçmesini şiddetle reddediyorum, kabul etmiyorum. Bu mevzuya ben dahil olmadım. Dahil olanların da bir an önce gerçek gündeme dönmesini bekliyorum. Net söyleyelim ki, devletimin davet ettiği hiçbir yere katılmamazlık etmem.
Saraçhane'deki saldırı girişimi hakkında bilgi verir misiniz?
-Konudan haberdarım. Hakkında rapor düzenlemiş. Benim şahsımla ya da o makamla ilgili olduğunu düşünmüyorum. Bir takım tıbbi tespitler var. Emniyet birimleri gerekli süreci takip ediyor.
Marmara Denizi tabanına sismik aletler yerleştirilmesi için 2 Ferrari edecek paraya ihtiyaç olduğunu söylüyor bilim adamları...
-Dün akşam katıldığım programda bana da bir bilim insanımız bunu zikretti. Elbette konuyu inceleyeceğiz ama konuya parça parça bakmayı doğru bulmuyorum. Olaya bütüncül bakmalıyız. Eğer böyle bir bütçe, bir şehrin bilgi alma sürecine büyük bir katkı sunacaksa, direkt yaparız. Hiç kaçınmayız. Amacımız israfı engelleyip bu tür öncelikli konuları çözmek. Bu tür öncelikli konuları yapacağız ama depremi bütüncül ele almak adına 1-1,5 ay önce konuştuğumuz ve Kasım ayında yapmayı planladığımız deprem çalıştayına,tüm bu bileşenleri paydaşları davet edeceğiz. Mevcut durumun fotoğrafını çekeceğiz. İstanbul’u bilinçlendireceğiz. Sonra da İstanbul’un eylem planının İstanbulluya anlatacağız. Bu çalıştay marifeti ile -bir yetmez ikinci toplantı olur- bu şehrin ve bu ülkenin bilim insanları da deneyimli insanları da buna muktedirdir. Yeter ki muktedir olan insanların sözü geçsin. Siyasetin politikanın sözü geçmesin. Partilerin sözü geçmesin. Bu işe kafasını, hayatını adamış insanların sözü geçsin. Ben de tam onu istiyorum. Onun için şu an dün, bugün benim yaptığım bilgilendirmeleri bilgi olarak alsınlar. Ben, bu konuya kendini adamış herkesin yapacağı doğru politikalara yine onların karar vereceği ortak akla hizmet etmekten onur duyacağım. Biz bu konuda bilimin aklın önünde boynumuzu büker, talimat kabul eder, yolumuza devam ederiz.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 452455
CHP Antalya Milletvekili Rafet Zeybek 27 Eylül Dünya Turizm Günü’nde turizm iş kolunda çalışan emekçilerin sorunlarını Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yanıtlaması istemiyle soru önergesi ile TBMM gündemine taşıdı.
TURİZM İŞÇİLERİ MAĞDUR
CHP’li Zeybek Dünyada turizm çeşitleri ve turizme artan talep nedeniyle turizm gelirlerini arttığını, Türkiye’nin ise coğrafi konumu, tarihi ve doğası başta olmak üzere turizmde söz sahibi ülkelerden biri olduğunu ifade etti. Turizm yatırımları ve turizmin sağladığı katma değerin yeni istihdam alanları sağladığını belirten CHP’li Zeybek, “Ancak turizm iş kolunda çalışan işçilerin hakları konusunda artan turizme rağmen istenen kolaylık sağlanamamaktadır. Turizm emekçilerinin sorunları, her gün rekor üstüne rekor kıran turizm haberlerine rağmen çözüm beklemektedir.” dedi.
BİNLERCE TURİZM EMEKÇİSİ İŞSİZ KALACAK
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un 27 Eylül Dünya Turizm Gününde “2023 Turizm Strateji” ile açıkladığı 2023 yılında 75 milyon turist ve 65 milyar dolar hedefi için yıllardır sektöre emek veren turizm işçilerinin de ücret ve istihdam politikalarında iyileştirme yapılması gerçeğini göz ardı ettiğini vurgulayan CHP’li Zeybek “Dev-Turizm İş Sendikası’nın turizm iş kolunda çalışan emekçilerin sorunlarına ilişkin aktardığı bilgiler ışığında sadece Antalya’da turizm sektöründe çalışan 700 bine yakın işçinin çoğunluğu sezon bitimi ile işsiz kalacaktır, bu rakama esnafların yanında çalışanların dahil olmadığını da eklediğimizde, turizm sektörü için kapsamlı bir istihdam politikasının belirlenmesi de elzemdir.”
Askı süreci ile zaten ekonomik sıkıntı yaşayan turizm emekçilerinin sezonun bitmesine az bir süre kala çözüm bekleyen sorunları olduğunu belirten CHP Antalya Milletvekili Rafet Zeybek, soru önergesinde şu sorulara yer verdi;
“İş müfettişleri ve Sosyal Güvenlik Kurumu müfettişleri denetimlerinin sonuçlarında turizmde ‘’kayıt dışı ve çalışma müsaadeli, yabancı işçi’’ çalıştırmanın boyutları nedir?
Sigortasız (kayıtdışı) işçi çalıştırma, turizm işletmelerinde ve genel olarak ne sıklıkla denetleniyor? Denetlemelerin sonuçlarına dair veriler nelerdir?
Stajyer Öğrenci adı altında, turistik işletmelerde, ucuz işçi ihtiyacını karşılamak üzere, yabancı işçi çalıştırılıyor mu? Çalıştırılıyorsa son beş yılda bu sayı nedir?
İşsizlik Sigortasından, turizm İşçileri ve özellikle sezonluk işçiler yararlanabiliyor mu? Bakanlık tarafından son üç yılda 600 gün prim ödemiş olma ve askı şartları konusunda işçi lehine düzenleme çalışması var mıdır?
Turizm sektöründe çalışan işçilerin ne kadarı işsizlik sigortasından para alabilmiştir? Kişi sayısı ve toplam miktarı nedir?”
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 1146968
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, dün yaşanan 5.8’lik depremin ardından gazetecilerle birlikte Lojistik Destek Merkezi’nde incelemelerde bulundu. Merkezde, günlük 200 bin kişilik yemek çıkarılabildiği bilgisini paylaşan İmamoğlu, binanın 9 şiddetindeki bir deprem hesaplanarak yapıldığını kaydetti. Böyle bir merkezi İstanbul’a kazandıranlara minnet duyduklarını ifade eden İmamoğlu, “İyi ki yapılmış. Daha iyisini, ilavesini yapmak zorundayız. Ama deprem, şehirleşme, sıkıntılı yapılar vetoplanma alanları konularında iyi sınav vermiş bir şehrimiz ne yazık ki yok. Hızlıca bunu tamir etmeliyiz. İnşallah büyük İstanbul depremini olduğunca geç yaşarız. Asla kafamızı kuma gömmeyeceğiz. Dün yaşadığımız depremi de bu şehir adına çok değerli bir ikaz olarak görüyorum” dedi...
EYÜPSULTAN / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Eyüpsultan Akşemsettin Mahallesi’ndeki İBB Lojistik Destek Merkezi’nde incelemelerde bulundu. Basın mensuplarıyla birlikte merkezi gezen İmamoğlu, deprem ve benzeri afetlerde önemli bir işlevi olan tesisle ilgili rakamsal bilgiler paylaştı. “Bu merkeze ilk gezimi yaptığımda çok etkilendim” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:
“Değerli merkezin oluşmasında emeği geçenhem belediye başkanlarına hem o dönemin yöneticilerine teşekkür ediyorum. Burası her gün İBB’nin bir kısım ihtiyaçlarını görüyor. Tüm yemekhanelerimizin ve sosyal tesislerimizin ihtiyaçları buradan sağlanıyor; ama daha ötesinde burası afet anında çok büyük ihtiyaçları karşılayacak olan değerli bir nokta. Bu merkez, günlük 200 bin kişilik yemek çıkarabiliyor. Sadece bununla sınırlı değil, aynı zamanda burası 32 bin kişilik kumanya hazırlayabiliyor. Toplamda 360 bin üzerinde kişiye yetecek hazır gıda malzemesi de burada depolanabiliyor. Binanın tasarımı, 9 şiddetindeki bir deprem hesaplanarak yapılmış. Bina, 5 günlük enerji ihtiyacını kendi sisteminden sağlayabiliyor. Dolayısıyla İstanbul’a, Allah göstermesin, bir afet anında en kuvvetli hizmeti verecek noktaların başında geliyor.”
“VATANDAŞLARIMIZ KURUMLARINA GÜVEN DUYSUNLAR”
Bu merkezi özellikle İstanbul halkı ile paylaşmak istediğini belirten İmamoğlu, “Kurumlarına güven duysunlar. Acil ihtiyaçlarda katkı sunacak böyle bir merkezleri olduğunun farkında olsunlar istedim. Bu nedenle siz basın mensuplarını davet etmek istedik. Mutfakla başlıyoruz, yine aşağıya doğru diğer imalat noktalarıyla, depolama noktalarıyla da hızlı bir tur atacağız. Sonra da dışarıda bir kısım araçlarımızı size göstereceğiz. Örneğin, bir aracımız tek başına 5 bin adet ekmek çıkarabilen bir tır. Mobil bir şekilde ekmek üretimi yapabiliyor. Yine aynı şekilde, mobil mutfağımız var tırda. Bu mutfağımız da günlük 8 bin kişiye yemek çıkarma kapasitesine sahip. Sahra mutfağımız ise 30 bin kişiye yemek çıkarabilecek kapasitede” dedi. İmamoğlu, “İstanbul Valiliği’nde yapılan toplantıya siz bir davet aldınız mı” sorusuna, “Arkadaşlarım orada. Genel Sekreter Yardımcımız ve diğer arkadaşlarımız orada” yanıtını verdi.
“EKSİKLERİ TAMAMLAYACAĞIZ”
İmamoğlu, açıklamasının ardından basın mensuplarıyla birlikte ilk olarak mutfak bölümünü inceledi. Kuru gıda ve içecek depoları ile soğuk hava depolarıyla ilgili bilgiler veren İmamoğlu, “Toplamda, her yiyecek grubunun saklanma koşullarına yönelik 21 soğuk hava depomuz mevcut” dedi. İmamoğlu, son olarak mobil araçlarla ilgili rakamsal bilgileri gazetecilerle paylaştı. İmamoğlu, burada yaptığı ikinci açıklamada, “Burası bir yandan İBB Afet Koordinasyon Merkezi’yle (AKOM), bir yandan da Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’yle (AFAD) olan görevi gereği İstanbul’da olası bir ihtiyaca dönük hizmet etme kapasitesine sahip değerli bir merkezimiz. Temenni ediyorum ki, inşallah böyle afetler hiç yaşamayız. Böyle bir durumda da ihtiyaç karşılayacak düzene, eğitime, sisteme sahip yapısı var. Bu ve bunun gibi imkanlarımızı mutlaka toplumla paylaşmaya devam edeceğiz. Eksik olan tarafları da mutlaka tamamlayacağız. Örneğin buna benzer bir yapıyı, aynı şekilde Anadolu yakasında da kurmayı planlıyoruz. Böyle bir proje geliştirdiğimizi kamuoyuna açıklamak isterim. İnşallah hiç ihtiyacımız olmaz. Yeri belli. Proje üzerine konuşuyoruz, çalışıyoruz. Ama bunun takvimini netleştikten sonra paylaşmakta fayda var” şeklinde konuştu.
“ŞEHİRLEŞME KALİTESİ AÇISINDAN İYİ CÜMLELER KURMAYI DİLERDİK”
İmamoğlu, “Hafif bir deprem testinden geçtik. Siz de İstanbul’u depreme hazırlayacağınızı söylemiştiniz. Hazır mısınız? Vakit bulabildiniz mi hazırlanmak için” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Çalışıyoruz. Dünden beri de bunu oldukça fazla ifade ettik. Deprem İstanbul’un öncelikli meselesi. Kentin yapılarının güçlendirilmesi, sahada afet anında duyulacak ihtiyaçlar, toplanma alanları vesaire… Aklınıza gelecek tüm kavramlarla gündemimizde. Ne yazık ki bunlar 2 ayda tamamlanacak hususlar değil. İstanbul’daki yapılar açısından, yapı stoku açısından, şehirleşme kalitesi açısından iyi cümleler kurabilmeyi dilerdik. Bu merkezi bir önceki yönetimden devraldık. Yapan belediye başkanına, sanıyorum Kadir Bey (Topbaş) döneminde bu bina yapıldı, burayı organize eden yöneticilere de teşekkür ediyorum. Minnet duyuyoruz. İyi ki yapılmış. Daha iyisini, ilavesini yapmak zorundayız. Ama deprem konusunda, şehirleşme konusunda İstanbul’un sıkıntılı yapıları konusunda, toplanma alanları konusunda iyi sınav vermiş bir şehrimiz ne yazık ki yok. Hızlıca bunu tamir etmeliyiz. İnşallah olduğunca geç büyük İstanbul depremini yaşarız. Asla kafamızı kuma gömmeyeceğiz. Dün yaşadığımız depremi de bu şehir adına çok değerli bir ikaz olarak görüyorum.”
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 688847
İmamoğlu: “Vatandaşımızın yanında olacağız”
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Silivri merkezli 5.8 büyüklüğündeki korku yaratan depremle ilgili üçüncü açıklamasını yine AKOM’da yaptı. Toplum olarak deprem gerçeğiyle yüzleşilmesi gerektiğinin altını çizen İmamoğlu, İstanbul’da yeterli toplanma alanı olduğu yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirtti. İmamoğlu, “Tarafı ya da sorgulanan kesimine bakmaksızın, önümüze bakarak bu süreci analiz etmek zorundayız. Keşke ben de ‘On binlerce toplanma alanımız var’ diyebilseydim. Böyle bir şey yok ne yazık ki! Bu şehirdeki toplanma alanları ne yazık ki azalmıştır. Bazı semtlerde ve mahallelerde yok derecesindedir. Bunu zaten söylememize gerek yok. İnsanlarımız bunu görebiliyor” dedi. İmamoğlu, geceyi sokakta geçirmeye hazırlanan İstanbullulara gıda dağıtımında bulunacaklarını bildirerek, “Vatandaşımızın yanında olacağız” diye konuştu.
AKOM / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul ve çevre illerde korku yaratan Silivri merkezli 5.8 büyüklüğündeki depremin ardından soluğu Afet Koordinasyon Merkezi'nde (AKOM) almış ve art arda iki açıklama yaparak, kamuoyunu yaşananlarla ilgili bilgilendirmişti. İmamoğlu, depremle ilgili üçüncü açıklamasını yine AKOM’da yaptı.
“İstanbul’umuzu takip etmeye devam ediyoruz” diyen İmamoğlu, “Yaşadığımız depremin telaşıyla vatandaşlarımızın ciddi anlamda korku yaşadığını hissediyoruz. Sevindirici haber: Bu depremde hiçbir can kaybı yaşamdık. Sevindirici bir başka yönü de İstanbul’a önemli bir ikaz olması. Bu ikazı hep birlikte hissetmeli, anlamalı ve ona göre hazırlık yapmalıyız. Hep birlikte, ortak akılla masaya oturarak, yüzleşerek ve İstanbul’umuzun bütün sorunlarıyla ilgili röntgenini net çekip, tedavisini de uygulamaya koyarak, bütüncül bir süreç organize etmek zorundayız. Avcılar ve Sarıyer’deki minare yıkılmaları dışında topluma anlatacağımız bir hasar tespiti yapılmamıştır” şeklinde konuştu.
“ESAS OLAN BİNALARIMIZIN SAĞLAMLIĞI”
İBB’nin bütün birimleriyle sahada olduğunu bilgisini tekrar belirten İmamoğlu, şunları söyledi: “Yapılan ihbarları, mutlak ekip yollayarak yerinde kontrol ediyoruz. Aynı zamanda bütün ilçe belediye başkanlarıyla da koordine olmaya çalıştık. Özellikle İstanbul’un batı yakasındaki güney sahilinde, Marmara’ya kıyısı olan ilçelerimizle daha sıkı irtibat halindeyiz. Çokça sorulan bir soruyu, bu işin uzmanı hocalarımızla değerlendirmeye aldık. Kendi içimizdeki teknik arkadaşlarla da toplantılar yaptık. Şunu net olarak ifade edelim ki: İstanbul’da aslında teknik olarak, bilim açısından dünkü tereddüt ile bugünkü tereddüt arasında bir fark yok. Yani dün akşamki deprem riski neyse, bu akşamki deprem riski de aynı. Daha doğrusu; hiçbir bilim insanının ‘Deprem şu gün, şu saat olacak’ diye bir netice sunma şansı yok. Tabi burada esas olan, yaşadığımız ya da çalıştığımız binaların sağlamlığı. Bu konuda kötü bir envanterimiz var. Keşke, ‘Çok iyi’ diyebilsek. Ama 2019 yılına geldiğimizde, yaklaşık 20 yıl öncesinde depremi ve deprem korkusunu yaşayıp, hayatımızda öncelediğimiz bu konuda İstanbul’da çok büyük bir mesafe alamadık. Alamadığımız için de bugün yüzleşiyoruz bu korkuyla.”
“ACİL TOPLANMA ALANLARIYLA İLGİLİ ÇALIŞMALARI HIZLANDIRIYORUZ”
“Tümüyle bu süreci yenileyecek ve süreçle ilgili adımları atmak zorundayız” diyen İmamoğlu, “Yüzleşerek atmak zorundayız. Tarafı ya da sorgulanan kesimine bakmaksızın, önümüze bakarak bu süreci analiz etmek zorundayız. Keşke ben de ‘On binlerce toplanma alanımız var’ diyebilseydim. Böyle bir şey yok ne yazık ki! Bu şehirdeki toplanma alanları ne yazık ki azalmıştır. Bazı semtlerde ve mahallelerde yok derecesindedir. Bunu zaten söylememize gerek yok. İnsanlarımız bunu görebiliyor. Bu konuda yoğun bir çalışmamız var. Dua ediyorum; İstanbul, büyük depremini geç yaşar. İstanbul’un binalarının sağlamlaştırılması, güçlendirilmesi ve yerinde güçlendirilerek, fazla yoğunluk yaratmadan insanların huzurlu bir şekilde yaşamalarını sağlayabilmek için ciddi bir seferberliğe ihtiyacımız var. Bunun hazırlığını yapıyoruz. Acil toplanma alanlarıyla ilgili çalışmalarımızı hızlandırıyoruz. Önemli bir şiddette olmamasına rağmen yaşadığımız toplumsal telaşı, yaşamamamız gerekir. Bunu yaşamamak için de okullarımızda, ibadethanelerimizde, her yerde ciddi bir eğitim vererek sürece hazırlıklı olmamız gerekecek” ifadelerini kullandı.
“ŞU ANDA TEHDİTKAR BİR DURUM YAŞIYORUZ DİYEMEYİZ”
İmamoğlu, gazetecilerin, “Vatandaşlar geceyi güvenle evlerinde geçirebilirler mi” sorusuna ise, “2 – 3 gün önce risk neyse, bu akşam da aynı. Benim bilim insanlarından bu konuda aldığım yorum net. Dolayısıyla bu, sizin ve evinizle alakalı. O bakımdan ‘Şu anda daha tehditkar bir durum yaşıyoruz’ diyemeyiz. ‘Hiçbir şey de yaşamayız’ diyemeyiz. Bir hafta, bir ay önce neyse bu akşamda o. İstanbul’un böyle bir süreci var. Bilim insanlarının somut olarak bize söyleyebildiği bu. Ben de vatandaşlarıma hemşerilerimle paylaşıyorum. Esas olan binalarımızın sağlamlığı ve bu sürece hazır olmamız” yanıtını verdi.
“SÜRECE HAZIRLIKLIYIZ”
İmamoğlu, “İstanbullulardan geceyi dışarıda geçirecek olanlar da var. Belediye olarak, bunun için de önlem alındı mı” sorusunu da “Tabii ki. Hazırlıklıyız. Bu konuda, özellikle vatandaşların yoğun oldukları alanlara gıda dağıtımı ve bir kısım servisler yapacak araçlar hazırlığını yaptı. Akşam, bu alanlarda hizmetlerini verecek. Vatandaşımızın yanında olacağız. Moral vererek, umut vererek, aynı zamanda bu işin ciddiyetini anlatarak, yüzleştirerek vatandaşlarımızın yanında olacağız. Bu samimiyetimizi, bu ciddiyetimizi hep koruyacağız. 1 ay sonra, 6 ay sonra utmayacağız. Depremin şiddetine göre aklımızda kalmayacak. Her an aklımızda olacak. Bütün çalışma arkadaşlarımla bu sürece hazırlıklıyız ve insanlarımızla paylaşacağız” şeklinde yanıtladı.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 123243
Antalya’nın Kemer ilçesindeki bir lise müdürü ve müdür yardımcısının erkek öğrencilere şiddet uyguladığı iddiaları velileri ayaklandırdı ve olay adliyeye yansıdı...
Antalya'nın Kemer ilçesi, Kuzdere Mahallesi'nde bulunan bir liseye bu yıl başlayan 15 yaşındaki E.D., okul dönüşünde annesine 11.00 sıralarında boş derste karikatür çizerken sınıfa giren müdür yardımcısı R.D.T.'nin, “Ben müdür yardımcısıyım aynı zamanda disiplin kurulu başkanıyım” diyerek kendisini yanına çağırdığını, ensesine tokat attığını, sonra beline sert bir cisimle vurduğunu iddia etti. R.D.T.'nin ardından kendisini çöp kutusuna doğru iterek “Sen sınıfa bakma, arkan sınıfa dönük olsun” dediğini ve bir başka öğrenciyi çağırarak yüzüne 4 tokat attığını anlatıp okula gitmek istemediğini söyledi. Bunun üzerine anne Özlem Demirci çocuğunu alıp önce hastaneye sonra karakola gitti. Kemer Devlet Hastanesi'nde muayene edilen öğrencide darp izlerine rastlandığına dair rapor verildi. Jandarma karakolunda ifade veren anne-oğul, müdür yardımcısından davacı oldu.
Müdür 7 öğrenciyi sopa kırılıncaya kadar dövdü...
Aynı gün, aynı okulun bir başka sınıfına yeni başlayan 14 yaşındaki A.B.K. de okuldan eve döndüğünde, annesine okul müdürü O.D. tarafından darp edildiğini ileri sürdü. Annenin telefonla haberdar ettiği baba Gökhan Kalender de oğlunu önce hastaneye sonra karakola götürdü. Baba-oğul okul müdüründen davacı olurken, şiddet gördüğünü ileri süren öğrenci A.B.K., 11.00 sıralarında İngilizce dersinin öğretmeni gelmediği için boş geçen derste öğrencilerin gürültü etmekte olduklarını, bir grup öğrencinin kağıttan yaptıkları bir topu birbirlerine attıklarını, sınıf başkanının gürültü yapanları ve oyun oynayanların ismini yazmakta olduğunu, bu sırada okul müdürü O.D.'nin sınıfa girerek “Niye gürültü yapıyorsunuz” diye bağırdığını öne sürdü. A.S.K., sonra sınıf başkanının ismini yazdığı kişilerin müdür odasına gitmelerini söylediğini anlattı. Kendisiyle birlikte sadece birinin ismini bildiği 6 öğrencinin müdürün odasına gittiklerini, burada müdürün “Hep sizinle mi uğraşacağım” dedikten sonra 7 öğrenciyi darp ettiğini iddia etti. Karakolda ifade verdikten sonra A.B.K.'nin babası Gökhan Kalender çocuğunu darp raporu almak için Antalya'daki Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'ne götürdü. Darp raporu alan aile, şikayetçi oldu.
"Sonuna kadar takipçisiyiz"...
Çocuklarının şiddet gördüğünü ileri süren Özlem Demirci ve Gökhan Kalender, gerek idari, gerekse adli süreçlerin çok yavaş ilerlediğini öne sürerek, "Milli Eğitim Müdürlüğünden müfettiş görevlendirilmiş diye duyuyoruz, henüz bir hareket yok. Bir hafta geçti bizi ne arayan ne soran var" dediler.
Antalya İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından konuyla ilgili bir müfettiş görevlendirildiği ve çalışmalarının devam ettiği bildirildi.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 171118
İstanbul'u sallayan Silivri ve Avcılar'ın açıklarında meydana gelen 4.6, 3.1 ve 2.5 büyüklüğündeki depremler izleme istasyonunu tarafından an be an kaydedildi...
Silivri açıklarında meydana gelen 4.6 büyüklüğündeki deprem, Silivri Belediyesi'ne ait "Deprem Öncü İşaretlerini İzleme İstasyonu"nda da kaydedildi. Deprem dalgaları sisteme kırmızı olarak yansıdı. Deprem anında kaydın bilgisayar ekranını tamamen kapladığı görüldü.
Görüntü "Bir sonraki deprem grafiğe nasıl yansıyacak?" sorusunu da akıllara getirdi.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 287465
İngiltere basını, dev havayolu şirketi Thomas Cook’u batıştan kurtarmak için yapılan görüşmelerde Türkiye’nin yardım önerdiğini, ancak İngiltere hükûmetinin garantörlüğü reddetmesi üzerine şirketin battığını yazdı...
BBC Türkçe’nin Guardian’a dayandırdığı haberine göre, Türk ve İspanyol hükûmetlerinin, şirketin batışının turizm endüstrilerine vereceği hasarı kısıtlamak için şirkete yatırım yapmaya istekli davrandığı kaydedildi.
Ancak kurtarma planının, İngiltere hükûmetinin anlaşmaya herhangi bir malî garanti vermeyi reddetmesi üzerine çöktüğü vurgulandı. İngiltere hükûmetinin destek vermemesi üzerine ise Ankara ve Madrid yönetimlerinin söz konusu desteklerini geri çektikleri bildirildi.
Guardian’a konuşan bir kaynak, konuyla ilgili olarak şunları kaydetti:
“İki hükûmet, bir İngiliz markasını desteklemeye hazırdı. Ancak İngiltere hükûmeti buna hazır değildi. O yüzden masanın etrafında bu planın işe yarayacağına dair yeterince güven oluşmadı.”
The Times gazetesi de Thomas Cook’un batışıyla ilgili geniş kapsamlı haberinde, Türk ve İspanyol hükûmetlerinin şirkete sunduğu destekten bahsetti.
İngiltere basını, dünyanın en eski seyahat şirketi Thomas Cook’u batıştan kurtarmak için yapılan son dakika görüşmelerinde Türkiye ve İspanya’nın yardım önerdiğini, ancak İngiltere hükûmetinin garantörlüğü reddetmesi üzerine şirketin battığını kaleme aldı.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 258794
Kuzey Irak'ta ikmal konvoyunun geçişi esnasında PKK'lı teröristler tarafından önceden yerleştirilen el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu iki askerimiz şehit oldu...
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, “Irak kuzeyinde 23 Eylül 2019 tarihinde, ikmal konvoyunun geçişi esnasında PKK'lı bölücü teröristler tarafından önceden yerleştirilen el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu 2 kahraman silah arkadaşımız şehit olmuştur. Bölgede operasyonlara devam edilmektedir. Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile Yüce Türk milletine başsağlığı ve sabır dileriz” denildi.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 895279
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün "Dün aynı maklubeye kaşık sallayanlar bugün beni eleştirmeye kalkmasın" ifadelerini değerlendiren İYİ Parti lideri Akşener'den dikkat çeken bir çıkış geldi: Belki maklubeye kaşık sallayanları bilmiyorum ama o maklubeyi pişirenleri biliyorum, o yüzden ifade verme konusunda haftaya bir kez daha dilekçemiz olacak. Umarım Adalet Bakanı bu defa bu ifadenin alınmasını sağlar diye düşünüyorum...
İYİ Parti, Gaziler Haftası nedeniyle şehit ve gazi yakınlarına tur gezintisi düzenledi. Gazi ve şehit yakınlarıyla akşam yemeğinde bir araya gelen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, program sonunda basının sorularını cevapladı.
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün "Dün aynı maklubeye kaşık sallayanlar bugün beni eleştirmeye kalkmasın" ifadelerini değerlendiren Akşener şunları söyledi: "Maklube yiyenler, diğer maklube yiyenleri yakından bilir. Adalet Bakanı'ndan beklentimiz, FETÖ'yle ilgili kararlılık ve dikkattir. Kendi aralarındaki söz düellosundan gördüğümüz şu; bir FETÖ Borsası açıldığı.. Bunu Şamil Tayyar bey 2 yıl evvel önce söylemişti. Bizde bunun üzerine çok gittik, 3 araştırma önergesi verdik. Cumhur ittifakı paydaşları tarafından reddedildi.
"MAKLUBEYİ PİŞİRENLERİ BİLİYORUM"
Bu arada bir şey söylemek isterim. Birden bire benimle ilgili soruşturma açıldı, ben de bir dilekçe verdim ifademi alın diye. Ben de katkıda bulunmayı istiyorum bu mücadeleye, belki maklubeye kaşık sallayanları bilmiyorum ama o maklubeyi pişirenleri biliyorum, o yüzden ifade verme konusunda haftaya bir kez daha dilekçemiz olacak. Umarım Adalet Bakanı bu defa bu ifadenin alınmasını sağlar diye düşünüyorum. Çaycının çorbacının içerde olduğu ama zenginlerin dışarda olduğu mücadele yapılamaz o gerçekten insanların vicdanlarını yaralar. İktidar bünyesindeki bu sözlü kavgaların umarım bir yararı dokunur bu mücadeleye."
Son dönemde İYİ Parti'nin AK Parti ile yakınlaşması söylentilerinden de bahseden Akşener şöyle konuştu: "Biz 30 Ağustos'a geçen sene de gitmiştik. Yani orada bir şey olmamıştı. Bu defa gittiğimizde ne değişti? İstanbul, Ankara, Antalya, Adana gibi büyükşehirler el değiştirdi. Dolayısıyla bu seferki gidişimiz dikkat çekti. Şu netlikte söyleyebilirim ki, AK Parti ile herhangi bir mesaj alışverişimiz yoktur. Ne şahsıma ne arkadaşlarımıza ne de bizden oraya herhangi mesaj trafiği söz konusu değildir. Bir resmin üzerinden bir kesim insan temennisini ifade ediyor bir kesim insanda speküle ediyor."
"O ZAMAN BAMBAŞKA BİR TÜRKİYE İLE KARŞILAŞIRIZ"
31 Mart yerel seçimlere giderken CHP ile bir işbirliği yaptıklarına dikkat çeken Akşener, yerel seçimlerden sonra işbirliğinin devam ettiğini vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni devam ettirmesi durumunda ittifakların devam edeceğini belirten Akşener, "Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı sisteminden vazgeçer de parlamenter sisteme yönelik bir adım atılırsa o zaman bambaşka bir Türkiye ile karşılaşacağız. O günün şartları neyi getirir bilmiyoruz ben onu söylüyorum ama bugün yapılan işbirliğinin sürdüğünü söyleyebilirim" diye konuştu.
Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2023'e kadar seçim istemeyeceğini öngördüğünü belirterek, erken seçim beklemediğini belirtti. Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ni taşıyamadığını vurgulayan Akşener şu ifadeleri kullandı: "Ekonomi, işsizlik, dış politika gibi konularda Türkiye sıkışmış durumda. Seçim gelir mi bir fikrim yok ama Türkiye taşıyamıyor. Belki bununla ilgili iyileştirilmiş Parlamenter Sistem ya da Cumhurbaşkanlığı Sisteminin bir türlü oturtamadığı sistemsel problemlerin ortadan kaldırılacağı anayasal çalışmalar söz konusu olabilir. Eğer parlamenter sisteme geri dönüşe yönelik bir adım atılırsa o zaman bir seçim olabilir."
"BİR DİL SÜRÇMESİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM"
Kadın gazetecilerin "Neden tüm tartışmalar İYİ Parti üzerinden yürütülüyor" sorusuna "İYİ Parti anahtar partidir" diye cevap verdiğini hatırlatan Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun "Anahtar var, maymuncuk var" söylemine ise şöyle cevap verdi: "Karamollaoğlu'nun söyleminin bir dil sürçmesi olduğunu düşünüyorum. Çünkü maymuncuk sadece kapıları açar. Biz anahtarız, hem açar hem kitleriz.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 273170
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 21 Eylül “Dünya Temizlik Günü” etkinlikleri kapsamında eldivenini taktı, poşetini aldı ve Sarıyer’de ormanlık alanda çöp topladı. Herkesin kendisine, çocuklarını örnek almasını isteyen İmamoğlu, “İstanbullular, kendilerini çocuklarına emanet etsinler. Çocuklar bu konuda muazzam bilinçli ve duyarlı. Çocuklar ne diyorsa onu yapsınlar, yeter. Yerleri kirletmeyelim” dedi. İmamoğlu, etkinliğin ardından yapımına 4 yıl önce İBB tarafından başlanan; ancak kurumlar arasında yaşanan “yetki karmaşası” nedeniyle inşası bitmeyen 1.7 kilometrelik Zekeriyaköy-Kilyos yolunun tamamlanan birinci etabında vatandaşların yoğun ilgisi altında incelemelerde bulundu. İmamoğlu, “Uzun zamandır bu yolun ihmal edildiğini öğrenince hızlıca çalışma başlattık. İBB’nin, ilçe belediyeleri ile didişen, tartışan bir kurum olmasını istemiyorum. Böyle bir anlayış, bu kadar kötü bir tavır tümüyle yok olmalı” diye konuştu...
SARIYER / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 21 Eylül “Dünya Temizlik Günü” etkinliklerinin Sarıyer ayağına katıldı. Belgrad Ormanları’nda vatandaşlarla buluşan İmamoğlu, 2 farklı noktada hemşehrileriyle birlikte çöp topladı. Vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği İmamoğlu, yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“YERLERİ KİRLETMEYELİM”
“Bugünkü çöp toplama etkinliği, duyarlılığı ortaya koymak ya da insanlarda farkındalık geliştirmek adına yapılmış bir iş. Toplamakla baş etmemiz mümkün değil; ama atmamak daha değerli. İstanbul’un en güzel noktalarından birindeyiz. Nerede olursak olalım, sokağa çöp atmamalıyız. Daha da ilerisine giderek, çöpümüzü ayrıştırarak atmayı önemsiyoruz. Artık devir, bir geri dönüşüm devri. Okyanusta, atıkların oluşturduğu bir kıtadan bahsediliyor. Dünyadaki iklim değişimi, çevrenin olumsuz etkilenmesi bu işin önemli bir parçası. Burada hem ulusal hem de uluslararası kuruluşların, İstanbul Gönüllüleri ile iş birliği içinde yapılan saha çalışmasına eşlik etmek istedim. Gönüllülük esası yeterli değil. 16 milyon insandan ya da bütün dünyada milyarlarca insandan bahsediyoruz. İstanbul gibi büyük bir metropol, bütün Türkiye’ye ışık tutar. Biz de eldivenimizi taktık, elimize poşeti alıp yere atılan çöp toplayacağız. Bütün hemşehrilerime diyorum ki; yere çöp atmayalım. Arabasından yola çöp atanları, sigara izmaritini atanları görünce canım çok sıkılıyor. Sahil aksında, pazar günü pikniğe gelenlerin bıraktığı çöpleri çalışma arkadaşlarım 3 günde temizleyebiliyor. Yapmayın. O güzel alanlar herkesin; ama oraları kirletmeyelim, kirletenleri de güzel dille uyaralım. İstanbullular, kendilerini çocuklarına emanet etsinler. Çocuklar bu konuda muazzam bilinçli ve duyarlı. Çocuklar ne diyorsa onu yapsınlar, yeter. Yerleri kirletmeyelim.” İmamoğlu, vatandaşlarla fotoğraf çektirdikten sonra Belgrad Ormanları’ndan ayrıldı.
YOL İNCELEMESİNDE GELİN-DAMAT SÜRPRİZİ
14 Ağustos’ta Sarıyer’deki “Kısırkaya Sahipsiz Hayvan Geçici Bakımevi ve Bahçeli Yaşam Alanı”ı gezen İmamoğlu, yapımına 4 yıl önce İBB tarafından başlanan, ancak kurumlar arasında yaşanan “yetki karmaşası” nedeniyle inşası bitmeyen 1.7 kilometrelik Zekeriyaköy-Kilyos yolunda da incelemelerde bulunmuştu. İmamoğlu, “Konuyla ilgili hemen yarın bir rapor istiyorum masamda” diyerek yardımcılarını uyarmıştı. İmamoğlu’nun Sarıyer’deki ikinci durağı da birinci etabı tamamlanan bu yol oldu. İmamoğlu’nu Zekeriyaköy girşinde Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç ile birlikte kalabalık bir vatandaş topluluğu karşıladı. İmamoğlu, vatandaşların yoğun ilgisi altında yolda incelemelerde bulundu ve yetkililerden kalan çalışmalarla ilgili bilgi aldı. Bu sırada bölgedeki bir mekanda düğün törenlerini gerçekleştirecek olan Rümeysa Hilal Kaya ve Ali Kaya çiftinin, gelinlik ve damatlıkla İmamoğlu’nun yanına gelmesi renkli anların yaşanmasına neden oldu. Gelin ve damat, İmamoğlu’na, “Bizi kırmadığınız için teşekkür ederiz” deyince, İmamoğlu, “İnşallah bana da kendinize de uğurlu gelirsiniz” şeklinde karşılık verdi. İmamoğlu, genç çifte mutluluk diledi.
GENÇ: “YETKİ KARMAŞASI AŞILDI”
Renkli görüntülerin ardından ilk konuşmayı yapan Genç, “Bu yol, bir kangrene dönüşmüştü. Yok ‘Sarıyer yapıyordu, yok Büyükşehir yapıyordu’ derken, çok ciddi sorunlar yaşandı. Ama yetki karmaşası aşıldı. 23 Haziran’dan sonra da yolun yapımı, inanılmaz bir çaba ile başladı. Bu kısa sürede toparlandığı için çok teşekkür ediyorum. Bu bir açılış değil, inceleme gezisi” dedi. İmamoğlu da vatandaşlara kendisine gösterdikleri ilgiden dolayı teşekkür ederek, şunları söyledi:
“İNSANA HİZMET NOKTASINDA ÖZEN GÖSTERECEĞİZ”
“Arkadaşlar yolun tamamının 3-4 ayda biteceğini söyledi; ama hızlanmasını istiyoruz. Uzun zamandır bu yolun ihmal edildiğini öğrenince hızlıca çalışma başlattık. İBB’nin, ilçe belediyeleri ile didişen, tartışan bir kurum olmasını istemiyorum. Böyle bir anlayış, bu kadar kötü bir tavır tümüyle yok olmalı. Yeni bir dönem başlattık. Geçenlerde 39 belediye başkanı ile bir araya geldik. 39 belediye başkanımızı da 10 bölge masasında bir araya getireceğiz. Bunu 2 ayda bir yapacağız. Belediye başkanları, İBB yöneticilerimizle bir araya gelecek, ilçelerindeki sorunları bir arada konuşacaklar. Seçildikten sonra bu işin partisi olur mu? Olmaz. Bitti. Zekeriyaköy’de giderdiğimiz bu eksiği, varsa Bağcılar’da da gidereceğiz, Maltepe’de de gidereceğiz. Hangi partiden olursa oldun, insana hizmet getirme noktasında özen göstereceğiz.” İmamoğlu, vatandaşların sevgi gösterileri altında Sarıyer’den ayrıldı.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 315950
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Atatürk Havaalanı’nda düzenlenen TEKNOFEST’e katıldı. Yoğun ilgiyle karşılanan İmamoğlu, yaşanan izdiham nedeniyle festival alanını gezmekte zorlandı. İmamoğlu, “Gençlerin zihnini ve önünü açıcı her türlü ortama katılmak ve güçlendirmek arzusundayız. Bu deneyimi yaşadığım için de mutluyum. Umut ediyorum, gençlerin hayalleri gerçek olur. Üretken bir gençlik olur. Akılla bilimle var olurlar” dedi.
ATATÜRK HAVAALANI / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Atatürk Havaalanı’nda 2’ncisi düzenlenen İstanbul Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali’ne (TEKNOFEST) katıldı. Üzerinde adı yazılı TEKNOFEST montunu giyen İmamoğlu, alana girer girmez katılımcı çocuklar ve gençlerin adeta hücumuna uğradı. Yoğun ilgi nedeniyle ilerlemekte zorlanan İmamoğlu, gençler ve çocuklarla bol bol fotoğraf çektirdi. “İnsanlık Yararına Teknoloji Yarışması” çadırına uğrayan İmamoğlu, bazı mucitlerden icatları ile ilgili bilgiler aldı. İmamoğlu’na ilgi, çadır içerisinde de devam etti.
“GENÇLERİN GELECEĞE KOŞMASI GÜZEL”
İmamoğlu, burada kameralara yaptığı açıklamada, “Teknoloji güzel, geleceği görmek güzel. Gençlerin geleceğe koşması güzel. Bu deneyimi yaşamak ve onlarla hissetmek istedim. Zaten gözlerinden okunuyor. Cıvıl cıvıl gençlerimiz var. Onların zihnini ve önünü açıcı her türlü ortama katılmak ve güçlendirmek arzusundayız. Bu deneyimi yaşadığım için de mutluyum. Umut ediyorum, gençlerin hayalleri gerçek olur. Üretken bir gençlik olur. Akılla bilimle var olurlar” dedi.
YERLİ HAVA ARAÇLARINI İNCELEDİ
Çadır turunu zorlukla tamamlayan İmamoğlu, tekrar festival alanına döndü. Türkiye'nin ilk uçan aracı “Cezeri”yi inceleyen İmamoğlu, T3 Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Baykar Genel Müdürü Haluk Bayraktar’dan yerli üretim icatla ilgili teknik bilgiler aldı. İmamoğlu, “Cezeri”nin ardından, yine yerli üretim “Atak” helikopterini inceledi. Bu sırada gerçekleşen Türk Yıldızları’nın gösteri uçuşları, renkli görüntüler oluşturdu. Milli Savunma Bakanlığı’nın standına da uğrayan İmamoğlu, görevli askerlerle fotoğraf çektirdi. İmamoğlu, geldiği gibi yoğun ilgi altında TEKNOFEST’ten ayrıldı.
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 452045
Musa Arat AK Parti'den istifa etti...
AK Parti Eski Konya İl Başkanı Musa Arat AK Parti'den istifa etti. Arat, istifasını sosyal medya hesabından duyurdu.
Arat açıklamalarında "Vefa ve kardeşlik duygularını esas alarak dillendirmek gerekirse; 17 Ekim 2017 tarihinden bu güne, zerre kadar vefa karşılığını göremedik" dedi.
Musa Arat'ın açıklamaları şu şekilde:
İl Başkanlığım süresince iki seçim bir referandum yaşadık. Konyayı siyasi alanda huzurlu ve sakin tutmanın ağır sorumluluğunu sürekli omuzlarımızda taşıdık. Arkadaşlarımla birlikte AK Parti'nin kurumsal kimliğine olan sorumluluğumuzu hiç unutmadan çalışarak davamızın başarısı için fedakarlıklardan kaçınmadık. Parti Disiplininden hiç bir zaman uzaklaşmadık. İl Başkanı olarak görev yaptığım süreçte hiçbir arkadaşım görevden alınmayı hak etmedi. Vefa ve kardeşlik duygularını esas alarak dillendirmek gerekirse; 17 Ekim 2017 tarihinden bu güne, zerre kadar vefa karşılığını göremedik” ifadelerine yer verdi.
07 Haziran ve 01 Kasım 2015 tarihlerindeki seçimlerde AK Parti ve Sn. Cumhurbaşkanı aleyhine ‘Ayakkabı Kutuları’ üzerinden yapılan her türlü hakaretin mimarlarına Cumhur İttifakı uğruna gösterilen hoşgörü, AK Partiyi yönetenler tarafından bizlere zerre kadar gösterilmemiştir. Oysa bu kadrolar 15 Temmuz hain darbe girişimine göğüs geren gerçek kahramanlardı. ‘'Metal Yorgunluğu'' bahanesi ile nerdeyse AK Parti İl Başkanlarının tamamı tasfiye edildi. Maalesef 15 Temmuz 2016 gecesi özellikle darbe girişiminin başlangıcından saat 00:30’a kadar geçen sürede yaşananlar hiç sorgulanmadı. O gece nerde olduğu bilinmeyenler, darbe girişiminin gidişine göre tavır belirleyenler, talimatlara uymayanlar ve sabaha kadar bir yerlerde saklanıp kendini koruma derdine düşenlere kurban edildi İl Başkanları. Muhasebesi yapılamayan o gecenin sonunda kellesini koltuğuna alıp, teşkilatlarının başında şehirlerini ve davasını sahiplenenler, çıkar grupları tarafından tutulan tetikçiler ile itibar suikastlerine maruz bırakıldılar.
'15 TEMMUZ ANMALARINDA ADIMIZI O GECEDEN SİLMEYE ÇALIŞTILAR'
15 Temmuz anmalarında adımızı o geceden silmeye çalıştılar. O gece yaşananlara saat 23:00'da AK Parti Konya teşkilatı önündeki binlerce Konyalı şahitlik edecektir. Hatırlayacağınız üzere Sn.Cumhurbaşkanı darbe teşebbüsü gecesi 00.25’te halkı darbe girişimine karşı direnmeye davet etmişti.Bu davetten yaklaşık 1.5 saat önce saat 23.00’da ki konuşmamız ile halkı darbe girişimine direnmeye davet eden ilk teşkilat AK Parti Konya teşkilatıydı.
AK Parti'nin kuruluşuna rehberlik eden ilkelerin, kardeşliğin ve dava anlayışının kaybolduğu mevcut hal benim açımdan sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır. Bu bağlamda; Belediye Meclis Üyesi, İl Yönetim Kurulu Üyesi, İl Başkan Yardımcısı ve İl Başkanı olarak 14 yıl hizmet ettiğim AK Parti üyeliğimi sonlandırdım."
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 251750
MHP Antalya İl Başkanlığı görevini yürüten Mustafa Aksoy görevini bıraktı...
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Antalya İl Başkanı Mustafa Aksoy, sağlık sebeplerinden dolayı görevinden ayrıldı. Görevini bırakan Aksoy'un yerine Muhasebeci Hilmi Durgun getirildi. Aksoy yaptığı açıklamada şunları belirtti:
"Değerli Antalyalı hemşehrilerim, yol yürümekten her zaman onur ve gurur duyduğum dava arkadaşlarım; liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Bey'in takdirleriyle yürütmekte olduğum Antalya İl Başkanlığı görevim bugün itibariyle gördüğüm lüzum üzerine ve sağlık sebeplerimden dolayı bırakıyorum. Herkesin bilmesini isterim ki ömrümü adadığım Türk Milliyetçiliği ve Türk İslam Ülküsü davama hizmet etme kararlılığım bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da devam edecektir. Şahsıma güvenerek İl Başkanlığı gibi kutsal ve şerefli bir görevi bizlere emanet eden Türk Dünyasının ve milliyetçi ülkücü hareketin bilge lideri Genel Başkan'ım Sayın Devlet Bahçeli Bey’e sonsuz teşekkürlerimi sunar; ömrüm vefa ettiği sürece son nefesime kadar almış olduğu her kararı sorgulamaksızın emrinde olduğumu dost düşman herkesin bilmesini isterim.
Görevimiz boyunca bizlere desteklerini esirgemeyen Genel Başkan Yardımcılarımıza, MYK ve MDK Üyelerimize, İl yöneticilerime, İlçe Başkanlarıma, ülküdaşlarıma ve her biri birbirinden değerli hemşehrilerime bir kez daha sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Saygılarımla... "
- Kategori: Türkiye Haberleri
- Gösterim: 361746
Alanya'da iki dönem AKP'de belde başkanlığı, meclis üyeliği yaptıktan sonra geçtiğimiz haftalarda istifa eden Emin Özden'in istifa açıklamasında, oğluna babasının ismi Mevlüt ve Tayyip beyin ismini birleştirerek ‘Mevlüt Tayyip' ismini verdiğini belirterek, “Şimdi sadece Mevlüt diyorum, Tayyip’i kullanmıyorum” ifadesini kullandı...
Alanya'da iki dönem AKP'de belde başkanlığı, meclis üyeliği AKP'den istifa ederken ‘yanılmışız rabbim affetsin' diyen ve oğluna ‘Tayyip' ismini verdiği için pişman olduğunu açıklayan Emin Özden, Sözcü'ye konuştu. Milli Görüş partilerde aktif siyaset yaptığını, uzun yıllar da AKP'de görev aldığını belirten Özden, “Aldatılmışlık sendromu ile intihar mı edelim? Bu memleketi karşılıksız seven asil milletimizi aldatanlar utansın” dedi. Geçtiğimiz haftalarda istifa eden Emin Özden'in istifa açıklamasında yer alan “Allah bir daha 1994'de oğluma ismini verecek kadar politik bir faniyi şaşırtıp sevdirmesin. Yanılmışız rabbim affetsin” sözleri büyük yankı uyandırdı. Oğluna babasının ismi Mevlüt ve Tayyip beyin ismini birleştirerek ‘Mevlüt Tayyip' ismini verdiğini söyleyen Özden, “Şimdi sadece Mevlüt diyorum, Tayyip’i kullanmıyorum” ifadesini kullandı.
Özden'in sosyal medyadan yaptığı paylaşıma yüzlerce yorum geldi. İşte onlardan bazıları ve Özden'in cevabı;
*(Algı operasyonlarının kurbanı oldun. Ne ilksin, ne de son olacaksın) Algı mı? 1994'de algı mı vardı? Biz bir davanın neferiydik, bu faniyi de dava adamı bilirdik, meğer kendi davasının peşindeymiş, nereden bilebilirdik.
*(Rabbim affetsin le olmaz bu işler) Ne yapalım? Aldatılmışlık sendromu ile intihar mı edelim? Bu memleketi karşılıksız seven asil milletimizi aldatanlar utansın…
*(Bence bir an önce tez zamanda gidin oğlunuzun adına da değiştirin ona yakışan bir isim Mustafa ismini koyun bence) 25 yaşında tercih onun. Ben zaten Mevlüt diye sesleniyorum..
*(Yazıııııkkk senin neyini aldılar elinden üzüldüm) Hamdolsun hep veren el olduk. Aklın varsa alan eller ülkemizden ve maneviyatımızdan neler neler aldı bir tasavvur et.
KAYNAK: SÖZCÜ